RSS Feed for This Post

Eylül 2009 darbesini önleyelim!

Edebiyat, Sinema, Siyaset, Sanat tarihi, Mimarî, Ateizm, Kemalizm, İslâm, Kadın hakları, Feminizm, Tarih, Felsefe… Bugün 76 kitap var. Yakında yenileri eklenecek, bu sayfayı takip edin… 

Fikir Kırıntıları-3

fikir-kirintilari-3-kapak Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinArtık gazeteler okurlarıyla, TV kanalları seyircileriyle rekabet halinde. Kimilerine göre Donald Trump bile seçimi sosyal medya sayesinde kazandı. Rakibi Hilary Clinton, Başkan Obama, hatta CNN, FOX gibi kanallar sürekli sosyal medyadan yayılan “yalan haberlerden” (fake news) yakınıyorlar. Belki de yalan haberden değil yalan tekelini kaybetmekten rahatsız oldular? Gerçek ne olursa olsun teknoloji eskiden bir oligarşiye ait olan medya gücünü -bir parça da olsa- sıradan insanların eline verdi. Sosyal medya elbette ırkçılık, iftira ve hakaretin yayılması için uygun bir zemin ama “haber” ve “bilgi” ve bunlara ait yorumları herkesin erişebileceği bir noktaya getirmesi açısından ilginç. Fikir Kırıntıları-3 Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran bir çalışma. Yayına girdiği günden beri Fikir Kırıntıları-1 ve Fikir Kırıntıları-2’nin gördüğü ilgi bize yine cesaret ve güç verdi. Tabi her zamanki gibi konuları derinleştirmek isteyenler için makale ve kitap da tavsiye ettik. “Fikir Kırıntıları-3” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.

Rönesans’ın Kara Kitabı

ronesans-kara-kitap-kapak Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinRönesans sanatın yeniden doğuşu değil ölümü oldu… ve daha bir çok şeyin! Rönesans’ın fikir dünyamızda açtığı yaralar bugün dahi kapanmış değil. Maddenin mânâyı tahakküm aldığı, adına “Aydınlanma” dediğimiz karanlık çağların miladı hiç şüphesiz bu dönem. Güzel ahlâk ile güzel sanatın irtibatının kopuşudur Rönesans. Bu kopuş yüzündendir ki insanlık sadece sanatta değil siyaset, bilim, felsefe, iktisatta lâdini dünya görüşünü Hakikat’in yerine koydu. Sonradan bütün dünyaya dayatılacak olan Avrupa sanatı Rönesans’tan itibaren bilimselleşti. Anatomi, optik, matematik kuralları ve özellikle de merkezî perspektif sanatta insanî ifade imkânını sınırladı. Sömürgeciliği, dünya savaşlarını ve insanları homo-economicus zanneden ideolojileri doğuran işte bu zihniyet oldu.

İnsanlık asırlardır hapsolduğu Rönesansçı perspektiften kurtulabilir; kurtulmalıdır da. Bu kurtuluşun neticeleri ise sadece sanatla sınırlı kalmayacak, ahlâkî, siyasî, felsefî tekâmüllere kapı açacaktır. Rönesans’ın Kara Kitabı bu kurtuluşa katkıda bulunmak amacıyla yazıldı. Başta Pavel Florenski ve Erwin Panofsky olmak üzere George Orwell, Juhani Pallasmaa, Michel Foucault, Ahmed Yüksel Özemre, Zygmunt Bauman, Stanley Kubrick, Cemil Meriç, Henri Lefebvre, Lucien Lévy-Bruhl, Rasim Özdenören, Mircea Eliade, René Guénon gibi sanatçı ve düşünürlerin eserlerinden ve iki değerli araştırmacımızın, Ozan Avcı ile Gönül Eda Özgül’ün makalelerinden istifade edildi. Buradan indirebilirsiniz.


Derin Medeniyet

derin-medeniyet Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinNedir medeniyet? Opera? Demokrasi? Parklar ve bahçelerle süslü şehirler? Metro? Asansör? Modern çağın karanlık dehlizlerinde kaybolan bizler için medeniyet, teknoloji ve kültür mefhumlarını birbirinden ayırdetmek zor ama şurası kesin: Hiroşima, Gazze ve Halep’te şehirleri (medineleri) haritadan silen Batı’ya “medenî” diyenler büyük bir suç işliyorlar. Zira katil bir insanı bir kere öldürür ama katile “katil” demeyenler içlerindeki insanlığı, vicdanı öldürmüş olurlar. (Vicdan / Conscious / Conscience / ضمير)

Evet… Kimileri adaletle hükmedilmiş mülkler bıraktılar geriye; kimileriyse kan ve göz yaşıyla, kul hakkıyla çimentosu karılmış duvarlar, piramitler, kuleler. Elinizdeki bu kitap şu veya bu medeniyeti anlatma değil medeniyet mefhumunun derinlerine inme derdinde. İnsanlar arasındaki münasebetleri yani muhabbet, merhamet, adalet, ticaret ve şiddeti yönetebilme gücü açısından medeniyet mefhumuna yeni bir bakış açısı teklif ediyor. Miras olarak köprü bırakanlarla duvar bırakanları tefrik etmeye yarayacak bir bakış açısı. Buradan indirebilirsiniz.

fikir-kirintilari-2 Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinBir kez daha sosyal medyada paylaştığımız mesajları kitaplaştırdık. Yayına girdiği günden beri Fikir Kırıntıları-1 o kadar çok ilgi gördü ki biz de yeni e-kitabı ilginize sunmak için elimizden geleni yaptık… Ve her zamanki gibi konuları derinleştirmek isteyenler için ise makaleler ve kitaplar da tavsiye ettik. Fikir Kırıntıları-2’nin konuları şöyle:

Taktik ve Strateji, Enerji, Vatikanizm, Gündem Zehirlenmesi, İslâm Sanatı, Kanlı Fotoğraf Yayma, 1 Mayıs, Amigo-Tarihçi, Futbol, mafya, uyuşturucu, fuhuş ve terör, Namaz illâ namaz, Müslümanlarda içe kapanma ve dışa açılma, Neden okuyalım? Ne okuyalım? Nasıl okuyalım?, Ekonomistler neden ekonomiden anlamaz?, Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî, Sosyal Medya, Gurbet, Çirkin Şehir, Devrim, Yeni PKK ve “Private Security”, Şifalı ottan zehir yapma, Kadına Karşı Şiddet, Liberalizm, Gerçeği görme, Çalışan kadın, Suriye, Tasavvuf, Hollywood-Pentagon, Beyin yıkama ve psikolojik harp. Buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları – 1

fikir-kirintilari Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin140 karakterle derdini anlatabilenlerden misiniz? Kısa mesajlar, FaceBook’taki özlü sözler, Twitter’da kısaltıldıkça sloganlaşan fikirler… Tabi insanlar sözü uzatmanın yeni yollarını buldular: Video, caps, … Ancak kısa söz her zaman derinlikten mahrum olmakla eş anlamlı değil. Az sözle çok ama çok derin mânâlar da aktarılabilir. Kısa sözün hikmeti dışarıdan aktarılan, alimden cahile verilen yeni bir şey değil. Meselê ârifin irfanıyla agâh olunması; dinleyende bilkuvve (potansiyel) olarak  bulunan güzelliklerin uyandırılması, bilfiil (aktif) hale geçirilmesi. Bunun için “dinleyen anlatandan “ârif olsa gerek” buyurmuş büyükler. Biz de Twitter’da paylaştığımız kısa mesajları konularına göre tasnif edip kitaplaştırdık, ilginize sunduk. Eğitimden Türk soluna, ekonomik krizlerden petrol savaşlarına, ölüm korkusundan küresel ısınmaya kadar çok farklı konularda aforizmalar… Konuları derinleştirmek isteyenler için ise makaleler ve kitaplar da tavsiye ettik. Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 7

kitap-tanitan-kitap-7 - kucuk Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinKitap tanıtan kitapların 7cisine damgasını vuran düşünür Susan Sontag oldu. 1977’de yayınladığı “Fotoğraf Üzerine” isimli cesur kitaptan bahseden 4 makale ile başlıyoruz. Mehmet Özbey’in kaleminden eskimeyen bir kitabı ziyaret edeceğiz sonra: Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez) Değerli yazarlarımızdan Mehmet Salih Demir ve Mustafacan Özdemir tek bir kitaba ve tek bir yazara odaklı kitap sohbetlerinden farklı makaleler hazırladılar. Bunlar kavram ve/veya olaylara odaklı, birden fazla kitaptan ve müelliften istifade eden çalışmalar: Terör, vicdan, modernleşme, bilim felsefesi (Kuhn, Heidegger, Derrida, Gadamer, Dilthey, Mach, Baudrillard, Toulmin) … Suzan Nur Başarslan’ın yazdığı Türk romanının tarihçesi ve Seksenli Yıllarda Türk Romanı Ve Post Modern Eğilimler de bu kategoriye dahil edilebilir. Bunların  yanısıra yazar kadar hatta bazen daha fazla ünlenmiş kitaplara adanmış makaleleri de yine bu sayıda bulacaksınız: Zeytindağı (Falih Rıfkı Atay), Hayy Bin Yakzan (İbn-i Tufeyl), Körleşme (Elias Canetti), Taşrada Düğün Hazırlıkları (Franz Kafka). Kitap tanıtan Kitap 7’nin daha önceki sayılardan bir diğer farkı da Georg Simmel’e adanmış iki makale içermesi. Karl Marx ve Max Weber arasındaki kayıp halka olarak nitelenen Simmel’in “Büyük şehir ve zihinsel yaşam” (Die Großstädte und das Geistesleben, 1903) isimli özgün çalışmasından bahsettiğimiz makaleler kitabın sonunda. Buradan indirebilirsiniz.

Önceki kitap sohbetleri:

Derin Lügat 5.0

derin-lugat-5-kapak-b Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinYeni sürümlere dair not: Eski sürümleri indirip okumuş olanların işini kolaylaştırmak için kelimelerin sırasını değiştirmiyoruz. Yani her yeni sürümde okumaya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

  • 5ci sürüme eklenen yeni terimler: Hissiyat – Maneviyat, Tanrı Parçacığı, Bâkî, Kelime, Cehalet, Mürşid, Evvel, Büyük Patlama.
  • 4cü sürüme eklenen yeni terimler: Paraklitos, Hudud, Ehliyet, Zâhir ve Batın, Barış, Unutmak.
  • 3cü sürüme eklenen yeni terimler: Eksen Kayması, Bilgi toplumu, Zamanda Yolculuk, Ateist , Yokluk , Çağdaş, Gurbet, Kader.

İnsanlık neredeyse 4 asırdır “ilerleme” adını verdiği müthiş bir gerileme içinde. Tarihteki en kanlı savaşlar, sömürüler, soykırımlar, toplama kampları, atom bombaları, kimyasal ve biyolojik silahlar hep Batı’nın “ilerlemesiyle” yayıldı dünyaya. En korkunç barbarlıkları yapanlar hep “uygar” ülkeler.  Her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen bu insanlar nereden çıktı? Yoksa kelimelerimizi mi kaybettik?

Aydınlanma ile büyük bir karanlığa gömüldü Avrupa. Vatikan’ın yobazlığından kaçarken pozitivist dogmaların bataklığında kayboldu. “Yeniden doğuş” (Rönesans) hareketi sanatın ölüm fermanı oldu: Zira optik, matematik, anatomi kuralları dayatıldı sanat dünyasına. Sanat bilimselleşti, objektif ve totaliter bir kisveye büründü.

Kimse parçalamadı dünyayı “Birleşmiş” Milletler kadar. Güvenliğimiz için en büyük tehdit her barış projesine veto koyan BM “Güvenlik” Konseyi değil mi? Daimi üyesi olan 5 ülke dünyadaki silahların neredeyse tamamını üretip satıyor. “Evrensel” insan hakları bildirisi değil güneş sisteminde, sadece ABD’deki zencilerin haklarını bile korumaktan aciz. Bu kavram karmaşası içinde Aşk kelimesi cinsel münasebetle eş anlamlı oldu: ing. To make love, fr. Faire l’amour… Önce Batı, sonra bütün insanlık akıl (reason) ile zekânın (intelligence) da aynı şey olduğunu sanmışlar. Oysa akıl iyi-kötü veya güzel-çirkin gibi ayrımı yaparken zekâ problem çözer; bir faydayı elde etmek ya da bir tehditten kurtulmak için kullanılır. Bir saniyede 100.000 insanı ve sayısız ağacı, böceği, kediyi, köpeği oldürecek olan atom bombasını yapmak zekâ ister ama onu Hiroşima üzerine atmamak için akıl gerekir.

İster Batı’yı suçlayalım, ister kendimizi, kelimelerle ilgili bir sorunumuz var: İşaret etmeleri gereken mânâların tam tersini gösterdikleri müddetçe sağlıklı düşünmeye engel oluyorlar. Çözüm ürettiğimizi sandığımız yerlerde yeni sorunlara sebep oluyoruz. Dünyayı düzeltmeye başlamak için en uygun yer lisanımız değil mi? Kayıp kelimelerin izini sürmek için yazdığımız Derin Lügat’ı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

Edward Hopper’ı okumak

hopper-kapak Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinAmerikalı ressam Edward Hopper sadece Amerika’nın değil bütün Batı kültürünün en önemli ressamlarından biri. Hopper ile Batı resmi asırlardan beri ilk defa kısır ekol savaşlarını, soyut resim / figüratif resim gibi ölü doğmuş dikotomileri aşma fırsatı yakaladı.

Bu bağlamda, perspektif, ışık, gölge vb tercihleri aşan Hopper’ın yeni bir şey yaptığını savunuyoruz: Hopper Rönesans’tan beri can çekişen figüratif resme yeni bir soluk verdi. Tezimiz budur. Bu lisan-ı sûreti tahlil etmek için sadece Hopper’dan etkilenen diCorcia gibi fotoğrafçıları değil ondan beslenen Hitchcock, Jarmusch, Lynch gibi sinema yönetmenlerini, romancıları da kitabımıza dahil ettik. Diğer yandan Hopper’ın tutkuyla okuduğu filozoflardan yani Henry David Thoreau ve Ralph Waldo Emerson’dan da istifade ettik. Elinizdeki bu kitap Hopper tablolarına aceleyle örtülen melankoli ve yalnızlık örtüsünü kaldırmak için yazıldı. Hopper’a bakmak değil Hopper’ı okumak için. Buradan indirebilirsiniz.

Senin tanrın çok mu yüksekte?

senin-tanrin-cok-mu-yuksekte Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin

Güzel olan ne varsa İnsan’ı maddî varoluşun, bilimsel determinizmin ötesine geçirecek bir vasıta. Sevgilinin bir anlık gülüşü, ay ışığının sudaki yansıması, bir bülbülün ötüşü ya da ağaçları kaplayan bahar çiçekleri… Dinî inancımız ne olursa olsun hiç birimiz güzelliklere kayıtsız kalamıyoruz. Etrafımızı saran güzelliklerde bizi bizden alan, yeme – içme – barınma gibi nefsanî dertlerden kurtarıp daha “üstlere, yukarılara” çıkaran bir şey var. Baş harfi büyük yazılmak üzere Güzel’lik sadece İnsan’a hitab ediyor ve bize aşkın/ müteâl/ transandan olan bir mesaj veriyor: “Sen insansın, homo-economicus değilsin”.

İşte bu yüzden “kutsal” dediğimiz sanat bu anlayışın ve hissedişin giriş kapısı olmuş binlerce yıldır. Tapınaklar, ikonalar, heykeller insanları inanmaya çağırmış. Ancak inancı ne olursa olsun bütün “kutsal sanatların” iki zıt yola ayrıldığını, hatta fikren çatıştığını da görüyoruz:

  • Tanrı’ya benzetme yoluyla yaklaşmak: Teşbihî/ natüralist/ taklitçi sanat,
  • Tanrı’yı eşyadan soyutlama yoluyla yaklaşmak: Tenzihî/ mücerred sanat.

Kim haklı? Hangi sanat daha güzel? Hangi sanatçının gerçekleri Hakikat’e daha yakın? Bu çetrefilli yolda kendimize muhteşem bir rehber bulduk: Titus Burckhardt hem sanat tarihi hem de Yahudilik, Hristiyanlık, İslâm, Budizm, Taoizm üzerine yıllar süren çalışmalar yapmış son derecede kıymetli bir zât. Asrımızın kaygılarıyla Burckhardt okyanusuna daldık ve keşfettiğimiz incileri sizinle paylaştık. Buradan indirebilirsiniz.

Öteki Sinemanın Çocukları

oteki-sinemanin-cocuklari Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinYakında sinemanın bir endüstri değil sanat olduğuna kimseyi inandıramayacağız. Zira “Sinema Endüstrisi” silindir gibi her şeyi ezip geçiyor. Sinema ürünleşiyor. Reklâm bütçesi, türev ürünlerin satışı derken insanlar otomobil üretir gibi film ÜRETMEYE başladılar. Belki en acısı da “sinema tekniği” öne çıkarken sinema sanatının unutulması. Fakat hâlâ “iyi bir film” ile çok satan bir sabun veya gazozun farkını bilenler de var. Çok şükür hâlâ ustalar kârlı projeler yerine güzel filmler yapmaya çalışıyorlar. Derin Düşünce yazarları da “İnsan’sız Sinema Olur mu?” kitabından sonra yeni bir sinema kitabını daha okurlarımıza sunuyorlar. “Öteki Sinemanın Çocukları” adlı bu kitap 15 yönetmenle buluşmanın en kolay yolu: Marziyeh Meshkini, Ingmar Bergman, Jodaeiye Nader Az Simen, Frank Capra, Dong Hyeuk Hwang, Andrey Rublyov, Sanjay Leela Bhansali, Erden Kıral… Buradan indirebilirsiniz.

kitap-tanitan-kitap-6 Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinKitap Tanıtan Kitap 6

Bir varmış, bir yokmuş. Mehtaplı bir eylül gecesinde Ay’a bir merdiven dayamışlar. Alimler, yazarlar, şairler ve filozoflar bir bir yukarı çıkıp oturmuşlar. Hem Doğu’dan hem de Batı’dan büyük isimler gelmiş: Lev Nikolayeviç Tolstoy, René Guénon, Turgut Cansever, El Muhasibi, Şeyh-i Ekber, Cemil Meriç, Arthur Schopenauer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu, Mahmut Erol Kılıç… Sadece bir kaç yer boş kalmış. Konuklar demişler ki “ başka yazar çağırmayalım, bu son sandalyeler bizim kitabımızı okuyacacak insanlara ayrılsın”. Evet… Kitap sohbetlerinden oluşan derlemelerimizin altıncısıyla karşınızdayız. Buradan indirebilirsiniz.

Önceki kitap sohbetleri:

sen-insansin Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinSen insansın, homo-economicus değilsin!

Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz AdamJames Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor.  Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…

Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, müteâl / aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.


tezyin_kapak-150 Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinGözle dinlenen müzik: Tezyin

Batı sanatı her hangi bir konuyu “güzel” anlatır. Bir kadın, batan güneş, tabakta duran meyvalar… İslâm sanatının ise konusu Güzellik’tir. Bunun için tezyin, hat, ebru… hatta İslâm mimarîsi dahi soyuttur, mücerred sanattır.

Derrida, Burckhardt, Florenski ve Panofski’nin isabetle söylediği gibi Batılı sanatçı doğayı taklid ettiği için, merkezi perspektif ve anatomi kurallarının hakim olduğu figüratif eserler ihdas eder. Bu taklitçi eserler ise seyircinin ruhunu değil benliğini, nefsini uyandırır. Zira kâmil sanat tabiatı taklid etmez. Sanat fırça tutan elin, tasavvur eden aklın, resme bakan gözün secdesidir. Tekâmül eden sanatçı (haşa) boyacı değil bir imamdır artık. Her fırça darbesi tekbir gibidir. Zahirde basit motiflerin tekrarıyla oluşan görsel musiki ile seyircilerin ruhu öylesine agâh olur ki kalpler kanatlanıverir. Müslüman sanatçı bu yüzden tezyin, hat, ebru gibi mücerred sanatı tercih eder. Güzel eşyaları değil Güzel’i anlatmak derdindedir. Çünkü ne sanatçının enaniyet iddiası ne de seyircinin BEN’liği makbul değildir. Görünene bakıp Görünmez’i okumaktır murad; O’nun güzelliği ile coşan kalp göğüs kafesinden kurtulup sonsuzluğa kanat açar.

Tezyinî nağmeleri gözlerimizle işitmek için yazıldı bu e-kitap. John locke gibi bir “tabula rasa” yapmak için değil Hz. İbrahim (as) gibi “la ilahe” diyebilmek için. Buradan indirebilirsiniz.

Kaybedenler Klübü: Anti-demokratik bir muhalefetin kısa tarihi

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinT.C. kurulurken Hitler, Mussolini ve Stalin başrolleri paylaşıyordu. İki dünya savaşının ortalığı kasıp kavurduğu o korkunç yıllarda “bizim” Cumhuriyet gazetesi’nin faşizme ve faşistlere övgüler yağdırması bir rastlantı mıdır? Kemalistlerin ilâhı olan Atatürk’ün emriyle 80.000 Alevî Kürd’ün Dersim’de katledilmesi, Kur’an’ın, ezanın yasaklanması, imamların, alimlerin idam edilmesi, Kürtleri, Hristiyanları ve Yahudileri hedef alan zulümler de yine Atatürk ve onu ilahlaştıranlar tarafından yapılmadı mı?

Bu ağır mirasa sahip bir CHP ve Türk solu şimdilerde “İslâmî” olduğu iddia edilen bir cemaat ile, Fethullah Gülen’in ekibiyle ittifak içinde. Yobaz laiklerin, yasakların kurbanı olduklarını, baskı gördüklerini iddia ediyor bu insanlar. Ama bir yandan da alenen İslâm düşmanlığı yapan her türlü harekete hatta İsrail’e bile destek vermekten çekinmiyorlar. Tuttukları yol İslâm’dan daha çok bir ideolojiye benziyor: Gülenizm. Millî istihbarattan dershanelere, dış politikadan bankalara kadar her konuda dertleri var. Ama Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Arakan’da zulüm gören Müslümanları dert etmiyorlar. Acayip…

Türk solu, CHP ve Fethullah Bey… Nereden geldiler? Nereye gidiyorlar? Elinizdeki bu kitap meseleyi tarihsel bir perspektifte ele almayı amaçlıyor.Buradan indirebilirsiniz.


freud-kapak Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinGurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”

Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığı sorgulamak için iyi bir fırsat… Sigmund Freud gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmişlik hissini anlatan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor.

Bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada. Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi,  buz dağının görünen ucu mudur? Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

fethullah-gulen-kapak Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin

Fethullah Gülen’i iyi bilirdik

(Son güncelleme: 5inci sürüm, 11 Ağustos 2016)

Türkçe Olimpiyatlarını ve Türk okullarını sevmiştik. Gözü yaşlı vaizin Amerika’da yaşamasına alışmıştık. 1980 öncesinde komünizme karşı CIA ile işbirliği yapmasına “taktik” demiştik. Fethullah Gülen aleyhine açılan davalardan birinin iddianamesinde “pozitivist felsefeye karşı olmak” ile suçlanıyordu. Biz de karşıydık pozitivizme.

Sonra bir gün… Mavi Marmara! Doğu Akdeniz’de, uluslararası sularda oyuncak ve gıda taşıyan bir gemi saldırıya uğradı. Masum ve silahsız insanlar öldü. Psikopat bir devletti bunu yapan. İsraillileri hapsettiği korku duvarları Filistin’i hapseden beton duvarlardan daha yüksekti. Ama Fethullah Gülen İsrail’den izin alınması gerektiğini söyledi. Bu terörist devletten “otorite” diye bahsediyordu. Gülen’e göre İsrail Doğu Akdeniz’in efendisiydi, uluslararası sularda bile masum sivilleri öldürme hakkına sahipti. Gülen cemaati dünya ile uğraşmaktan ahirete vakit ayıramıyordu. Gülen cemaati bir cemaatten başka herşeye benziyordu.

15 Temmuz gecesi yaşadığımız darbe girişiminde yaşadıklarımızla birlikte değerlendirince can acıtan bir soru kendini dayatıyor bize: Fethullah Gülen ve kurmayları bizi baştan beri kandırdı mı? Yoksa “küçük eller” dediğimiz masum insanların teşkilâtı sonradan mı kokuştu?

 Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır

yitik Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinAfganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir?

Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.


İslâm’da Mimar ve Şehir

Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirindemokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor.

Çare? Binalara değil de mimara, yani insana odaklanmak olabilir; yani eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlayabiliriz işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulabiliriz. Bu ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olabilir. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.

Kürtlerin Tarihi Üzerine

kapak_kurt-tarihi-uzerine Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin80 seneden beri Kürtlerin tarihi isyan ve terörle özdeşleşti. Son yıllarda ise ilk defa hemen her kesimden insanın desteklediği bir barış süreci başladı. Bu süreç kendi başına tarihi bir anlama sahip elbette. Yine de büyüyen umutların, atılan adımların sağlam olması ve geleceğe yöne vermesi için yaşananlar ile Kürtlerin tarihi arasında bir köprü kurulması gerek. Dahası Türkiye dışındaki etnik terör tecrübelerinden, sosyal barış projelerinden yararlanmak elzem. Bu sebeple, Kemal Burkay, Hasan Cemal, İsmail Beşikçi, Mustafa Akyol kadar Alain Touraine, Johan Galtung, Paddy Woodworth ve Gandhi’den de istifa ettik bu kitabı hazırlarken. Umuyoruz ki güncel tartışmaları ve gelişmeleri bir kenara koyarak geçmişe kısaca bir göz atmak bugünü daha anlamlı okumamızı sağlayacak. Buradan indirebilirsiniz.

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?

Hükümeti_devirmek_kapak Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.

Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

kapak_kitap_capulcular Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinÇapulcular” ne istiyor?

Genel seçimler yaklaşırken başladı Taksim Gezi Parkı olayları. İnsanlar öldü, yaralananlar, tutuklananlar oldu. Taksim’deki sanat galerileri bile yağmalandı. Maddî zarar büyük: Yakılan otobüsler, özel araçlar, iş yerleri. Ancak hâlâ isyancıların ne istediğini bilmiyoruz. Taksim Dayanışma Grubu’ndan çelişkili açıklamalar geliyor. Polisi ya da göstericileri suçlamadan önce şunu bilmek gerekiyor: “Çapulcular” ne istiyor? Daha fazla demokrasi? Sosyalizm? Devrim? Darbe? Elinizdeki e-kitap bu sorulara cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

 Alevilik, Ortak Acılardan Bir Kimlik

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinAleviler ızdıraplarda, geçmişin acılarında buluşuyorlar. Dersim, Madımak… Bu isimler anıldığında kırmızı bir düğmeye basılmış gibi bütün farklı Alevilik-LER birleşiyor ve bir tepki geliyor. Hızlı, öngörülebilir ve manipülasyona açık bir tepki bu. Ortada geç-ME-miş bir geçmiş var. Kıymetli yazarımız Cemile Bayraktar’ın dediği gibi “yüzleşilmediği müddetçe de geçmeyecek bu geçmiş” , çıkarılmayı bekleyen bir diken gibi acı vermeye devam edecek.

Diğer yandan çok sayıda Alevi kendi atalarına, dedelerine, manevî önderlerine en büyük acıları reva görmüş olanlara büyük bir sadakat ile bağlılar. Yani Kemalistlere ve CHP’ye. Yakın tarihi sorgulamak şöyle dursun ibadethanelerini Atatürk resimleriyle donatıyorlar. Ortak acıların ve siyasî tercihlerin dışında Alevileri birleştirecek bir inanç, bir kültür yok mu? Acaba Aleviler Stockholm sendromundan kurtulabilecekler mi? Elinizdeki kitap bunları sorguluyor. Buradan indirebilirsiniz.

Tiryandafilya, Güneşe “ya doğ, ya da ben doğacağım” diyen güzel!

kapak_Tiryandafilya Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin“… Senden önceki hiçbir kadın tarafımdan böyle sigaya çekilmedi Tiryandafilya. Sen benim tüm aşklarımın  raporusun, tüm aşklarımın hülasası, ana fikrisin Tiryandafilya. Senden öncekiler ya masadan kaçtı ya da onları masadan ben kovdum. Şimdi benim tüm bu kaybolan yıllarımın hesabını vermek de sana kaldı. Sevdiğin başka bir erkek olmasına rağmen bu yola girmen için de seni zerre kadar zorlamadım, bunu da biliyorsun Tiryandafilya. Duvarımın arkasına dolanman için sana elimden gelen tüm kolaylığı gösterdim. Bu asla senin marifetin, el çabukluğun, kahredici, tahrik edici, tahkir ve de tezyif edici dişiliğinle olmadı. Senden önce gidip, tüm kapıların kilidini senin için açan irade bendim. Orada beni çırılçıplak gördüysen benim sayemdedir. Şimdi dürüstçe oynayalım o zaman. Ama unutma Tiryandafilya; ihanet ilgi çekse de hain sevilmez…”

Efraim K‘nın kitabını buradan indirebilirsiniz.

 

kitap tanitan kitap 5 Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinKitap tanıtan kitap 5

İmkânsız bir buluşma düşleyin: Nietzsche, Montaigne, Chomsky ile Fârâbî ve Muhyiddin İbn Arabî Hazretleri bir arada. Ama yalnız değiller, hemen yanı başlarına John Berger, Cahit Zarifoğlu, André Gorz , Oğuz Atay, İsmet Özel, Amin Maalouf, Gilbert Achcar, Nevzat Tarhan, Randy Pausch ve daha bir çok aşina olduğumuz yazar, şair, düşünür gelip oturmuş. Bu imkânsız buluşmayı Derin Düşünce sitesinin yazarlarına borçluyuz. Sadık dostlarımız Alper Gürkan, Mustafacan Özdemir, Mehmet Alaca, Mehmet Salih Demir ve en az “eskiler” kadar çalışıp didinen genç yetenekler: Essenza, Esma Serra İlhan, Gülsüm Kavuncu Eryilmaz, Abdülkadir Hacıaraboğlu, Azat Özgür. Kitap tanıtan kitapların beşincisini ilginize sunuyoruz, kitapların dünyasına açılan 23 pencereden bakmak için. Buradan indirebilirsiniz.

hamza_yusuf Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin Hamza Yusuf ile İslâm’ı anlamak

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai tarafından yapılan iki tercümeyi içeriyor:

  • Zaytuna Institute’den Hamza Yusuf Hanson’ın 2010 yılı Mayıs’ında Oxford üniversitesinde yaptığı İslâm’da reform konulu konferans,
  • Yine  Hamza Yusuf Hanson’ın Dr.Murata ve Prof.Chittick’in İslam’ın vizyonu isimli eseri üzerine yaptığı konuşma (Bahsedilen kitap, Türkçe’ye de çevrilmiştir.)

Hamza Yusuf Hanson 1960 yılında Amerika’nın Washington Eyaletinde dünyaya geldi; Kuzey California’da büyüdü. 1977 yılında müslüman olduktan sonra on yıl boyunca İslâm coğrafyasında Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuzey ve Batı Afrika gibi bölgeleri gezdi. Farklı ülkelerde iyi büyük alimlerden icazet aldı. Hamza Yusuf bu seyahatten sonra ülkesine dönerek Dinler Tarihi ve Sağlık Hizmetleri alanlarında diploma aldı. Dünyanın dört bir tarafında İslâm hakkında konferanslar veren Zaytuna Enstitüsü’nü kurdu. Batıya İslâm’ı sunan, İslâmî ilimlerin ve geleneksel metodlarla eğitimin yeniden canlanmasını amaçlayan Enstitü, dünya çapında üne sahiptir. Shaykh Hamza Yusuf, Fas’ın en prestijli ve en eski Üniversitelerinden birisi olan Karaouine’de ders veren ilk Amerikalı öğretim görevlisi olmuştur. Bunların yanısıra, klasik haline gelmiş geleneksel bazı Arapça metinleri ve şiirleri modern ingilizceye tercüme etmiştir. Halen eşi ve beş çocuğuyla birlikte Kuzey California’da yaşamakta. Buradan indirebilirsiniz.

Organik dinimi geri istiyorum 

organik_dinimi_geri_istiyorum - kc Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinBilim ve teknoloji alanında buluşumuz pek yok ama gün geçmiyor ki din konusunda yeni bir icat çıkmasın. Televizyon karşısında merakla “acaba bugün neler caiz ilan edilecek, neler haram edilecek?” diye merakla bekliyoruz. Bektaşi’ye sormuşlar: “İslam’ın şartı kaçtır?” diye, “Birdir!” demiş. “Hac ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı biz kaldırdık, geriye kelime-i şahadet kaldı”. Ben kelime-i şahadetten de emin değilim, her an bir profesör çıkıp “böyle bir şey yoktur, imanın şehadeti mi olur?” diye ortaya çıkabilir. […] İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu tevehhümü oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular. Artık bacak bacak üstüne atıp çiğ ağzımızla Allah, peygamber ne demek istemiş “muhakeme” yapıyoruz hiç ar duymadan, hepimiz birer küçük şeyhülislam, birer fetva emini… hangi hadis uydurma, hangisi sahih şıp diye gözünden anlayıp ayetleri engin din bilgimizle şerh ediyoruz. Şu muhakemelerin bolluğundan da dini yaşamaya bir türlü sıra gelmiyor. Halbuki bir güzel insanın dediği gibi: “Din öğrenmekle yaşanmaz, yaşandıkça öğrenilir”.

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai’nin kaleme aldığı yazılardan ve tercüme ettiği makalelerden oluşuyor: Hamza Yusuf, Noah Feldman, Charles Townes, Marc Levine ve Karen Armstrong ile İslâm, Hayat ve Bilim üzerine… Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin

Banka Ordudan Tehlikelidir!

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 27 Ekim 2013)

Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor: Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar? Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?  Buradan indirebilirsiniz.

 

Sanat Yoluyla Hakikat Bulunur mu?

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinİnanmak belki zor ama … eğer sınırsız görme kabiliyetine sahip olsaydık hiç bir şey göremezdik! güneşe dürbünle bakan biri gibi kör olurduk.Gözlerimizin sınırlı oluşu sayesinde görüyoruz dünyayı. Immanuel Kant’ın meşhur bir güvercini vardır, havayı iterek uçar ama havanın direncinden yakınır durur. “Hava olmasaydı daha hızlı uçabilirdim” der. Hakikat’i görmekte zorluk çekmemizin sebebi O’nun gizli olması değil tersine aşikar olmasıdır. Aksi takdirde Hakikat’i içeren, kapsayan ve perdeleyen daha hakikî bir Hakikat olması gerekirdi. İşte bu sebeple Hakikat’i görmek için Bilim’e değil Sanat’a ihtiyacımız var, bilmek için değil bulmak söz konusu olduğu için. Derin Düşünce yazarları Sanat-Hakikat ilişkisi üzerine yazdılar. Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 4

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinAlışılagelmiş kitap sunumlarından farklı bir çalışma bu. Neden? Öncelikle kitap tanıtan kitap serisinde tanıtımı yazanlar da tıpkı tanıtılan sanatçı ve filozoflar gibi birer yazar. Bir çoğu profesyonel ve yarı-profesyonel olarak yazı hayatlarını sürdürmekteler. Ek olarak… katkıda bulunan yazarlar eserin güzelliği kadar kendi iç güzelliklerini, kişisel tecrübelerini, eserle ve yazarla tanışma serüvenlerini de ortaya koyuyorlar. Bu bakımdan kitap tanıtan kitap Aktaş, Kafka, Ramazanoğlu veya Kazancakis ile olduğu kadar Başarslan, Gürkan, Becer ve Özdemir ile de tanışmanın veya mevcut dostluğu ilerletmenin güzel bir yolu. Bu 4cü kitapta Yine « ağır » konuklarımız var : Franz Kafka, Cihan Aktaş, Michel Houellebecq, Yıldız Ramazanoğlu, Nikos Kazancakis, Ali Şeriati, Jacques Derrida, Selim İleri, André Gide. 20 farklı kitap, Rusya, Fransa, İran, Almanya ve Türkiye’den 20 yazar. 98 sayfalık bu kitabı, kitap tanıtan kitapların dördüncüsün ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Sosyalizm İslam’a uyar mı? (Tartışma)

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinBir yanda zekât üzerinden eşitlikçi bir İslâm yorumu yapan anti-kapitalist Müslümanlar. Diğer tarafta bir türlü iktidar olamayan, sosyalizmi bilmeyen, kemalizmi demokrasi zanneden devletçi, hatta darbe yanlısı bir Türk solu.

Türk solu geçmişiyle yüzleşemekten korkuyor. Solcunun solcuyu katlettiği 1 Mayıs 1977 bir tabu. Deniz Gezmiş’in ulusalcı duruşunu da eleştiremiyorlar. Evet… Türk solcuları iktidara yürümek için bir koltuk değneğine muhtaçlar. Peki ya İslâm? Sosyalizm İslâm’a ne kazandırabilir? Sosyalist devletlerin Müslümanlara yaptığı onca eziyetten sonra Müslümanlar sosyalizm ile ittifak yapabilir mi?

Derin Düşünce okurları tartıştılar, biz de kitaplaştırdık. Buradan indirebilirsiniz.

Jean-Paul Sartre ile Kaliteli bir Ateizme Doğru

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 8 mayıs 2013)

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinYokluk var mıdır? Evinizin içini dolduran boşluğu gördünüz mü hiç? Bir türlü gelmeyen şu trenin verdiği sıkıntı ya da sizi habersiz bırakan dostlarınızın sessizliği gerçek değil mi yoksa? Tutulmamış sözler, ödenmemiş borçlar… Yokluk da var aslında “var” dediğimiz şeyler kadar. Ama Yok’un varlığı sadece şuurlu insanlar için gerçektir; gelecekten, birisinden cevap bekleyenler için bir yokluktan, eksiklikten bahsedebiliriz… Artık olmayan gençlik yılları ya da henüz gelmemiş olan yaşlılık da bugünün gerçeği değil mi? Hatırlayan, ümid eden, düş kırıklığını ve gelecek korkusunu tatmış her insan için bir “yokluk” vardır, gerçektir ve bugüne dahildir.

Ateizmin ürettiği en kaliteli metinlerinden biri olan Varlık ve Hiç elinizdeki bu kitabın belkemiğini oluşturuyor. Filozof ve edebiyatçı olan Jean-Paul Sartre hiç şüphesiz Batı felsefesinin köşe taşlarından biridir. Varlık, İnsan, Özgürlük ve Ahlâk tasavvuru üzerine yazdığı eseri tanrısız bir ahlâk teorisi. “Geleneksel” dinler ile göbeğini kesmiş bir “iyi insan” arayışı içinde Sartre. Bu arayışın neticesi ateist emir ve yasaklar değil insan fıtratının önemli bir veçhesi, özgürlük şuuru:

“İnsan özgürdür ve bunun farkındadır; bu farkındalık ile, özgürlük ve sorumluluk şuuruyla yaşamaya mahkûmdur.”

Bu bağlamda Sartre gerçek bir ateist: Tanrı karşıtı değil Tanrı-SIZ. Vicdanın sesini duyma gayretinde. Görünmeyen tanrılar ile kavga etmek yerine “görünürde tanrı yok, biz insan olarak ne yapabiliriz?” diye soruyor. Buradan indirebilirsiniz.

Ey Kapitalizm! Kara Sevdam! / Charles Allen Scarboro

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinNe gariptir ki Türkiye’de hemen her kesimden insanı kolaylıkla birleştirebilen bir slogan var: “Kapitalizme Hayır!”. İslâmcı, komünist, ülkücü, Kemalist… Yürüyüşler yapıyorlar. Seminerler düzenliyorlar. “Küresel sermayeye geçit yok!” . İşçilerin sömürülmesinden Afrika’daki açlığa, ortadoğudaki petrol savaşlarından dünyanın kirlenmesine kadar her taşın altından çıkan bir düşman bu. İyi ile kötü arasında bir çizgi çekmek, kötüleri “öteki tarafta” bırakmak… O kadar kolay mı?

“Ah keşke her şey o kadar basit olsaydı. Bütün kötülükleri içi kararmış birileri yapsaydı ve bütün mesele onları bulup yok etmekten ibaret olsaydı. Ne var ki İyi ile Kötü arasındaki çizgi her insanın kalbinden geçiyor. Kim kendi kalbinin bir parçasını yok etmek ister?” (Soljenitsin)

Okuyacağınız bu kitap insanların para ile, tüketim ile kurdukları ilişkiye ışık tutuyor. Charles Allen Scarboro’nun Karl Marx ve Max Weber’in fikirlerinden de isitifade ederek hazırladığı özgün bir çalışma. Scarboro İstanbul’da yaşayan bir Amerikalı. Akademik birikiminin yanı sıra kapitalizmin anavatanından gelmesi, “içimizde yaşayan bir öteki” olması bu kitaba ayrı bir lezzet katıyor. Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinŞiirlerim, Öykülerim / Cemile Bayraktar

İnsan ya zevkten yazar ya dertten yazar. Ama insan bazen dertli olduğunu kendi bile bilmez, derdini ve zevkini kendi yazar ama farkında değildir, derdini de, şevkini de bazen kendi yazmamışçasına, yazdığından okur, insanın kendinde bilmediği yansımıştır yazıya, insan dertten yahut zevkten yazarken herkes kadar kendini okur. İnsan önce kendi için yazar. O vakit yazdığı aynası olur. Buradan indirebilirsiniz.

 

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinKitap tanıtan kitap 3

İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinSöz yıkar şiir imar eder

İncitmeden söylemek istersin ama söz incitir bazen. Ağlatmak istersin bazen ama söz ağlatmaz. Bazen sesini sözle duyurmak istersin ama duyulmaz. Bazen birsindir, bin olmak istersin söz yetmez. Sözün söz; kelimenin kelime olarak kaldığı anlar bazen yetmez, bazen tam aksine düşer, öyle zamanların sihri sadece şiirdir… Tahran’dan, Washington’a; Beyrut’tan, Tokyo’ya; İstanbul’dan Şam’a; Paris’ten Kazablanka’ya; Filistin’den Keşmir’e kadar uzatabilir kollarımızı şiir, tel örgülere, mayınlı topraklara, kırmızı çizgilere mahkûm etmeden beşeri, uzanır uzanabildiğince…Buradan indirebilirsiniz.

Modern Bir Put: Bilim (Tartışma)Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin

Bilimciler herşeyi parçaladıkları için mânâyı kaybediyorlar. Aşk’ı, Korku’yu, Sevinç’i hormonal “fenomenler” sanıyorlar. Hakikat’in tezahürü yok onlar için, sadece tezahür var. Sebebi? Eşya. Eşyanın sebebi? O da eşya(!) Biz buna “pozitivist iman” diyoruz. Çünkü pozitivistlerin bilimsellikle ilişkisi koptu. Bilimsellik değil bilimcilik peşindeler. Bilimi putlaştırdılar. Konuya eğilen yazarımız Mehmet Bahadır her zamanki nazik üslubuyla “kral çıplak” dedi… Dedi ve bir işaret fişeğini daha ateşledi. Sitede en çok yorum alan yazılardan biri oldu bu makale. Fakat sadece içeriği ve yorum sayısıyla değil, yapılan yorumların kalitesiyle de öne geçti bu çalışma. 100′den fazla yorum alan ve aylar süren ilginç bir tartışmaya vesile olan makaleyi altındaki yorumlarla beraber kitaplaştırdık, ilginize sunduk. Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizm Demokrasiyi Susturunca

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinHalkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008’de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99’un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinEtnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinDerin MAЯҖ

Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden?

Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok. Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinKitap Tanıtan Kitap 2

Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz.

Ölümden Bahseden Kitap

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinÇocuklarımıza Ölüm’den daha çok bahsetsek ne olur? Meselâ evde besledikleri hayvanların, saksıdaki çiçeklerin ölümü üzerine yorum yapmalarını istesek? Mezarlık ziyaretleri yapsak onlarla birlikte ve sonra ne düşündüklerini, ne hissettiklerini sorsak? Çocuklara ölümden bahsetsek belki daha güzel bir dünya kurulur bizden sonra. Çünkü bugün Ölüm’ü TV’den öğrenmek zorunda kalıyor çocuklar. Gerçekten bir “problem” olan ve çözüm bekleyen kazalar, hastalıklar… Çocuklar ölüm sebepleriyle Ölüm’ün hakikatini ayırd edemiyorlar. Küçülen ailelerden uzaklaşan dedeler ve nineler de bizden “uzakta” ölüyor: Kendi evlerinde, hastahane ya da bakımevlerinde. Doğumlarına tanık olamayan çocuklar bir gün ölme “sırasının” onlara da geleceğini anlayamıyor. Ölümü bekleyen modern insan idam mahkûmu değilse eğer, kısa çöpü çekmekten korkan biri gibi. İstenmeyen bir “büyük ikramiye” ölüm… Bu kitap Ölümden bahsediyor. Ölüm denen o “konuşmayan nasihatçıdan”, o karanlık ışıktan. Kendisini göremediğimiz ama sayesinde hayatımızın karanlık yarısını gördüğümüz ölümün ışığı. Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinİnsan’sız Sinema Olur mu?

Elinizdeki bu kitabı Sinema’nın programlanmış ölümüne karşı bir direniş olarak görebilirsiniz. İnsan’dan vaz geçmeye yeltenen, Güzel’i, Sanat’ı,İnsan’ı kâr-zarar tablolarına sıkıştırmaya çalışan endüstriye “Hayır!” demenin nazik bir yolu. Sinema bütün “teknik” karmaşıklığına rağmen insansız olmaz. Sinema insanlar tarafından yine insanlar için yapılan bir sanattır.

Derin Düşünce yazarları izledikleri 28 filmi anlattılar. İnsanca bir perspektiften, günlük hayatlarındaki, iç dünyalarındaki yansımalara yer vererek… İran’dan Arjantin’e, Fransa’dan Afganistan’a, Rusya’dan Türkiye’ye uzanan bir yolculukta, İnsan’dan İnsan’a… Umulur ki bu kitap Andrei Tarkovsky, Semih Kaplanoğlu, Mecid Mecidi, Nuri Bilge Ceylan ile buluşmanın farklı bir yolu olsun… Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinÖyküler (Suzan Nur Başarslan)

“…Benim öyküm bir rivayetten ibaret, bu yüzden benden miş’lerle bahsediyor diğerleri. Beni, yaşamadığım sandıkları kocaman bir hayatı geri çevirmekle yargılıyorlar. Sorsalardı bana, derdim ki, beni yaşamadığım sandıkları kocaman bir hayatı geri çevirmekle yargılayanlara, evinden ayrılmayan/ayrılamayan, öyküsünü değil, hayallerini anlatır elbet, ya da masalları. Oysa bilmek yaşamak değildir her zaman, yaşamanın bilmek anlamına gelmeyeceği gibi her daim. Gözlerimde; bir şeyler yaşamış olanların, yaşamadıklarını sandıklarına olan o kendini beğenmiş, o her şeyi bilen bakışına rastlayamazsınız bu yüzden…”

Son romanı Bela’dan da tanıdığınız DD yazarı Suzan Nur Başarslan’ın öykülerini derlediği bu kitabını ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin

Aydın kimdir? Muhafaza’nın ve Değişim’in kimyası

Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?” 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen, fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.

Roman nedir? Nasıl Yazılır?

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinRoman nedir? Tarif dahi edilmesi zor bir kavram. Sanatçının İnsan’a bakışını, toplumla kurduğu ilişkiyi yansıtır sanat eserleri. Bu sebeple sanat her çağda yeniden icad edilir. Ünlü yazar Heinrich Mann’ın dediği gibi: “Bütün romanların ve hikâyelerin amacı kim olduğumuzu bilmektir, Edebiyatın önemli bir konuma sahip olmasının nedeni, sadece doğanın ve insanlar âleminin ayrıntılarını tek tek açıklaması değil, insanları hep yeni baştan keşfetmesidir.” Değerli yazarımız Suzan Nur Başarslan Roman’ın derinliklerine giden bir seyahate davet ediyor sizi. Zaman’ın kullanımı, olay örgüsü, mekân, dil, üslup ve daha bir çok temel kavram edebiyatın dev isimlerinden örneklerle irdeleniyor. Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinİslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında

Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

Zaman Nedir?

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin“…Geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasa gelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise bu sonsuzluk olmaz mı? ” diyordu Aziz Augustinus. Zira kelimeler yetmiyordu. “Zaman Nedir?” sorusuna cevap verebilmek için kelimelerin ve mantığın gücünün yetmediğı sınırlarda Sanat’tan istifade etmek gerekliydi : Sinema, Resim ve Fotoğraf sanatı imdadımıza koştu. Ama felsefeyi dışlamadık: Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl, Aristoteles… Bilimin Zaman’a bakışına gelince elbette Newton’dan Einstein’a uzandık. Bilimsel zamandan başka, daha insanî ve MUTLAK bir Zaman aradık. Delâilü’l-İ’câz, Mesnevî, Makasıt-ül Felasife , Telhis-u Kitab’in Nefs ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açtı. Zaman’ın kitabını buradan indirebilirsiniz.

Zaman’ı düşünmek, Zaman’ı yazmak

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinZaman insanın hissiyatıyla algılayamadığı, bilimsel, düşünsel, hatta psikolojik boyutları olan bir gerçeklik. Zaman yaşadığımız hayatın kendisi. Ama bu kadar önemli olan Zaman ile aramıza mesafe koymak, Zaman’ın dışına çıkıp onu keşfetmek mümkün mü?

Zaman konusundaki bu ilk kitabımızda Derin Düşünce yazarları zor bir işe girişiyorlar: Zaman’ı düşünmek ve Zaman’ı yazmak. Zaman’ın NE? olduğunu sorgulayacağımız ikinci kitaptan önce NASIL? olduğuna baktık bu ilk makalelerde. NE? ve NASIL? soruları Zaman’a bakışımızda ana ekseni oluşturuyor çünkü bilimsel yolla, deney ve gözlemle ilerleyemediğimiz anlarda düşüncenin yardımına Sanat yetişiyor. Buradan indirebilirsiniz.

Tarih şaşırmaktır

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinEvet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir… Buradan indirebilirsiniz.

Kitap Tanıtan Kitap 1

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinKitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var. Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinKendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinGazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinAlaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970’lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinDerin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir? Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır 🙂

Liberalizmin Kara Kitabı

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinLiberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinMaymunist imanla nereye kadar? (Tartışma)

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki… Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin epistemolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Derin Göz

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 6 Nisan 2014)

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinİnsan gözü daha verimli kullanılabilir mi? Aş, eş ve düşmanı gören Et-Göz’ün yanı sıra Hakikat’i görebilecek bir Derin-Göz açılabilir mi? Sanatçı olmayan insanlar için kestirme bir yol belki de Sanat. Çukurların dibinden dağların zirvesine, Yeryüzü’nden Gökyüzü’ne…Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, … Buradan indirebilirsiniz.

Ermeniler ve Türkler

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin

Ermeni kimliği var oldukça 1923 model Türk kimliği bozuk bir makine gibi gıcırdamaya devam edecek. […] Neden bize bu kadar benziyorlar? Pastırması, sucuğu, yaprak dolması, müziğiyle, gelenekleri, ailelerine bağlı oluşlarıyla bir de Türk’ten daha fazla Türk mü onlar? Yoksa bu mu bizi sinir eden? […] Artık Anadolu insanının %100 safkan Türk olmadığını, tersine bütün bu etnik unsurların karışımı ve mirasçısı olduğunu idrak etme vakti gelmedi mi? Artık TEK BİR “BİZ” olduğunu, atalarımızın bir kısmının Kürt, diğer bir kısmının Rum, Gürcü, Arap, hatta ve hatta Ermeni olduğunu idrak etmemiz gerekmiyor mu? Buradan indirin.

Yahudi oldukları için mi zalimler?

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinİsrail bir çok bakımdan Türkiye’ye benzeyen bir ülke. Paranoyak bir ulus-devlet. “Yoktan var edilmiş bir millet” dört tarafı “düşmanla çevrili” kutsal bir vatanda yaşıyor. Terör tehlikesine karşı ülkenin güvenliği için(?) haklar ve özgürlükler çiğneniyor. Devlet eliyle düşman üretiliyor!

Gidemeyenlerin ülkesi oluyor İsrail… Kendi zulmü altında ezilen, korku içinde yaşayan, dünyasıyla beraber Ahiret’ini de kaybetmiş olan İsrailli zannederim Filistinliden bile daha zavallı bir durumda bu yüzden. Buradan indirebilirsiniz.

Eşcinsellik ve Biz (Tartışma)

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinErkeG milletiz biz. Öyle kolay kolay ağlamayız. Karımıza, kızımıza yan bakanın gözünü oyarız ama “başkasının” kadınına da sarkıntılık ederiz. Maçlarda kaybeden takıma “bineriz”. Aşk bizim ağzımızda şiddet ile birleşir, kirlenir. “At, avrat, silah” deriz. Kadın’ı yani insan’ı şeyleştirerek, cisimleştirerek severiz. Kullanırız. At gibi. Silah gibi.[…] Böyle sapık bir mercekten bakarak eşcinsellerin sapık olduğunu söylemek ne derecede inandırıcı? Son günlerde Derin Düşünce sayfaları verimli bir tartışmaya sahne oldu. Düşe kalka da olsa eşcinsel okurlarımızın yardımıyla konuyu biraz olsun “içeriden” anlama imkânı bulduk. Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Liberalizmin Ak Kitabı

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.

Para Yenir mi?

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinİnsanlık endüstri devriminden bu yana doğayı şekillendirecek güce sahip. Ancak bu şekillendirme gücü yaşamı değil de maddî çıkarları koruyacak biçimde kullanılıyor. Fakir ülkeler, aynı ülke içinde yaşayan fakir insanlar, bitkiler ve hayvanlar “vahşi doğadan” bile daha vahşi bir kirletme özgürlüğünün(!) kurbanı oluyorlar. Gelecek asırda hep beraber keşfedeceğiz paranın yenip yenmeyeceğini. Yok ettiğimiz balıkların yerine Amerikan doları koyup koyamayacağımızı… Buradan indirebilirsiniz.

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin

İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin.

Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin“…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…”

Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin.

Türkiye bölünür mü?

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız. “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin” demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*) İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

Derin İnsan

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin“Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?” (Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)

“Ben” kimdir? İnsan nedir? Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi? Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan, Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Cyrulnik, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz.

Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinSuzan Nur Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor. Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinDevlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinAmerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız?
Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz.ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.

 

musluman-zamanla-imtihan-surum-2 Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinMüslüman’ın Zaman’la imtihanı 

(Gözden geçirilmiş 2ci sürüm, 5 Mayıs 2016)

Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 122 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.

Bir pozitivizm eleştirisi

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinHayatta en kötü mürşit ilim ve fen olmasın sakın? Eğer Atatürk bir kaç yıl daha yaşasaydı o meşhur sözünü geri alır mıydı acaba?… Ateşi keşfetmeden önceki insanlık ile bugünkü “uygarlığımızı” karşılaştırdığımızda hiç yol almadığımız söylenebilir. Bundan 200 bin yıl önce komşusunun yiyeceğini çalmak için başına taşla vuran neandertal insani ile 2003 yılında Irak in petrolünü çalmak için bir milyon ıraklı sivili öldüren (veya buna seyirci kalan) homo economicus ayni uygarlık seviyesinde. Aralarındaki tek fark kullandıkları silahların teknolojik üstünlüğü. Teknoloji ve bu teknolojinin uygulanmasını mümkün kılan bilimsel buluşlar sıradan insanlar kadar bilim adamlarının da gözlerini kamaştırdı. Bugün karşımıza kâh bilimci (scientist), kâh deneyci (ampirist) olarak çıkan ahlâkî-felsefî bir duruş var. Bu duruş eğitim sistemimize ve resmî ideolojimize öyle derinden işlemiş ki sorgulanması dahi çok sayıda insanı öfkelendirebiliyor, rejimin savunma mekanizmalarını harekete geçirebiliyor. Bilim ve teknolojinin insanlığa otomatik olarak barış getireceğinden şüphe etmek neredeyse bir suç. Buna cüret edenler gericilikle, bağnazlıkla suçlanabiliyor. Pozitivizm ve “modern” yaşam üzerine yazılmış makalelerimizin bir derlemesini 75 sayfalık bir kitap halinde sunuyoruz. PDF formatındaki bu kitabı buradan indirebilirsiniz.

“Ötekilere” bakarken (Çeviriler)

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin“Ötekilerin” gözüyle dünyaya bakabilenler ilerliyor uygarlık yolunda. Geçmişte Bağdat’ı, Kurtuba’yı inşa eden, bugün ise Paris’i, New York’u, yaşatan “öteki” değil mi? Bugün içine kapanan ülkeler yine geriliyor. Dışa açılan, “ötekilerin” bilgisini, birikimini kendine katabilenler ilerliyor. Bu kitabın amacı da “ötekilere” küçük bir pencere açmak. “Almanlar, Amerikalılar, İranlılar, Filistinliler ve İsrailliler dünyada olup bitenlere nasıl bakıyor?” diye sormak. Çeviri metinlere adadığımız 125 sayfalık bu kitapta Ermenistan’dan tasavvufa, İran sinemasından Ateizme, Şeriat’tan Türkiye’deki Hristiyanlara uzanan çok değişik konularda çeviri metinler bulacaksınız. Buradan indirin.

Zorunlu Askerlik Gerekli mi? (Tartışma)

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinZorunlu Askerlik bir çok insanımız için bir görev ama aynı zamanda bir çile. Ülkemizi savunmanın daha akıllıca bir yolu yok mu? Bu konuyu yaklaşık bir yıl boyunca tartıştık. Üç makale işaret fişeği görevi yaptı. Yüzlerce okurumuz değişik önerilerde bulundu. Kimileri “aman dokunmayın, böyle çok iyi” derken askerliğini yapmış olan arkadaşlar tecrübelerini paylaştı. Evet, belki de ilk defa bu konu gerçekten muhatabı olanlara yani Türkiye’nin vatandaşlarına soruluyor. Zorunlu askerlik gerekli mi? Bir yıllık kolektif çalışmanın ürünü olan bu 276 sayfalık kitap konuyla ilgili herkes için birinci elden bir bilgi kaynağı. Buradan indirebilirsiniz.

Kadın hakları ve Kemalizm

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin

“Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi. Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ? “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak” Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış: “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

Türk solu iktidar olur mu?

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinKendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün. Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi? Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var. İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.

Baudolino (Umberto Eco) Suzan Başarslan

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirinYazınsal bir yapıt, “basit bir obje değil, çok yönlü anlam ve ilişkilerle tabakalaşmış bir niteliğin çok yönlü organizasyonudur.”* Bu organizasyonun incelemesi de kendisi kadar zor bir organizasyonu gerektirir ki, bu yüzden bir yapıtın incelemesi adına günümüze değin, birçok kuram ve inceleme yöntemi geliştirilmiştir. Bu makalede Umberto Eco’nun yazdığı Baudolino adlı romanın incelemesi Gerard Genette’nin “Yapısal Metin İnceleme” yöntemine göre yapılacak ve yapıt, üç düzlemde incelenecektir. Bakış açısı, anlatıcı türü, ana düşünce, eserin yazılış tekniği, dil… gibi sorunlara da değinilecektir. İncelemede Şemsa Gezgin tarafından İtalyancadan Türkçeye 2003′te çevrilen Baudolino esas alınacak, tespit ve yorumlar çeviri yapıttan yola çıkılarak belirlenecek ve ifade edilecektir. İncelemeyi kitap halinde indirmek için buraya tıklayın

Ücretsiz kitap indirin76 kitap indirin

Türkiye’de ve Dünyada Başörtüsü Raporu-2009/2010

”Türkiye’de ve Dünyada Başörtüsü Raporu-2009/2010″ adlı bu çalışma son iki yıl süresince en çok konuşulup, tartışılan temel sorunlarından biri olarak karşımızda duran başörtüsü yasağına dönük bir dökümantasyon çalışmasıdır. Raporun ana omurgasını, iki yıllık süreçte başörtüsü eksenli yaşanan hak ihlalleri ve buna karşı sergilenen tutumların, davranışların ve tavırların kronolojik bir sırada aktarıldığı almanak tarzı bir arşivleme çalışması oluşturmaktadır. Raporun sadece yasak uygulamalarından ibaret kalmaması; soruna dair gösterilen tepkilerin, politik aktörlerin demeçlerinin ve yasak karşıtı çeşitli etkinliklerin de yer alması; konu etrafında oluşan gündemin ana hatlarıyla aktarılarak, dönemin genel fotoğrafını çerçeveleme kaygısıyladır. Böylece araştırmacılar, bugün ve ileride başörtüsü sorunu etrafında yapacakları çalışmalarda, Türkiye’de ve dünyada başörtüsü sorunu etrafında 2009 ve 2010 yıllarında yaşanan gelişmeleri, oluşan gündemi izleme imkânı bulabileceklerdir. Raporu buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 48 Yorum

  2. Yazan:fuatogl Tarih: Mar 15, 2009 | Reply

    Özet:
    Bu konuda ÇOK NET VE KESIN KONUŞUYORUM, sıkı bağlantılarım var görüyorum felaketi, aman haaaa AKP ye oy vereceksiniz yoksa öcüler yer sizi.

  3. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Mar 15, 2009 | Reply

    Herşey Tertip ! miş ???

    Pankart açan belli, Şeyh belli, Tübitak olayını yapan belli. Ama tepki gelince “biz yapmadık”, “yalan”, “iftira”, “tertip”.

    Yahu Türkiye krizin göbeğinde, dükkanlar kapanıyor, fabrikalar üretim durduruyor, insanlar aç, işsiz, borçlu, AKP hala “mağdur” edebiyatı yapıyor. Neymiş yeni 28 şubat geliyor muş.

    İnsanda biraz utanma olur. Hele Dindar insanda daha da fazla utanma olmalıdır. Bu ülkede artık darbe falan olmaz. Asıl korkulması gereken, Aç ve İşsiz kalacak insanlardır. Toplumsal patlamalar, darbelerden daha tehlikelidir ve böyle ortamlarda oluşur.

    Bütün Samimi Müslümanlar düşünmelidir. Neyi destekliyorsunuz ? Yaptığınız Müslümanlığa uygun mu ?

  4. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Mar 15, 2009 | Reply

    Harbiyelilerin darbe yapmasi Türkiye Cumhuriyetin sonu olur.Ama darbe yapacaklarini yavas yavas gösteriyorlar. Darbe hem harbiyelirin, hem kemalizm sonu olur. Buyurun süngülü jakoben harbiyeliler sonunuzu getirin artik.

  5. Yazan:yalçın yamaç Tarih: Mar 15, 2009 | Reply

    Yazının diğer kısımları bir yana:
    Apaçık bir Tübitak’ın Darwin sansürünü bile Ergenekon meselesine bağladı ya, artık pes demek lazım. Hadi diğerlerini geçtim tarafta Ahmet Altan ,Murat Belge sansür konusunu işledi, bu şahısın fantezisine bak… Bu bir takıntıdır artık. Gerçeği değerlendirme yetisinin kaybolmasıdır. Bunu söyleyebilen, herşeyi söyleyebilir. Ölçü, akıl, mantık artık aramıyorum …

  6. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 15, 2009 | Reply

    Bir ülkede ancak bu kadar postal yalayıcısı, darbe ve asker şakşakcısı olabilir!!!

    Darbeyi gelenekeştiren, Alman hayranı, Ordu Başkomutanı Enver Paşa Osmanlı İmparatorluğunu yıktı, aynı geleneği devam ettiren yeni model üniforması nato rozetli, ABD kurmay akademisi mezunu paşaların ancak bu kadar şakşakcısı toplum olabilirdi. Bu ABD’ci paşalara hayranlar son zamanlarda bir de anti-abd’ci ve anti-emperyalist oluverdiler, bu kadar tezatta zaten bu ülkede olurdu ancak.

    Bu hazretler sanırsınız ki İsveç’te, İsviçre’de falan yaşıyorlar, 50 yaşında bir vatan evladının 3 silahlı, 1 post-modern darbe gördüğü, darbecilerin başbakan astığı bir ülkede yaşamıyorlar

    – her hafta seçtikleri basın mensuplarına “siyasete müdahale” açıklamaları yapan paşa’nın ülkesinde yaşamıyorlar,

    – Canı her çektiğinde “genel bir af çıkmayacak”, “barış olsada Türk askeri Kıbrıs’tan çekilmeyecek” gibi en baba siyasi açıklamaları yapan Gnkur.Bşk.nın olduğu ülkede yaşamıyorlar.

    – Seçilmiş Kürd Milletvekillerini hain ilan eden Gnkur’un olduğu ülkede yaşamıyorlar.

    – Basına bilgi verme babından parmağını Türk halkının gözüne sokarak, özgür basını tehdit eden paşaların olduğu ülkede yaşamıyorlar,

    – Haftada bir başbakan ile görüşen -başka bir örneği var mı?- Gnkurbşk.nın olduğu ülkede yaşamıyorlar,

    vukuat listesi uzun,saymaya da gerek yok, nitekim, anlamayana davul zurna az demiş atalarımız.

    bu denli postal yalayıcısının olduğu, gizliden gizliye gecikmiş darbesinin yolunu gözleyen ancak söze gelince de darbeye karşı olduğunu söyleyen sahte demokratların ülkesinde, eminim ki darbecilerin acaip şekilde darbe yapası geliyordur, ha gayret geç kalmış darbesini dört gözle bekleyen sahte demokratlar, gününüz yaklaştı, zira darbe geliyorum demez, gelir ve deler geçer, tıpkı öncekilerde olduğu gibi.

  7. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 15, 2009 | Reply

    12 Eylül 1980’den itibaren KESİNTİSİZ BİR DARBE ortamında yaşarkan DARBE OLMAYACAK demek tam bir abesle istigal’dir, boş sözdür.

  8. Yazan:Mehmet Bahadır Tarih: Mar 15, 2009 | Reply

    Rasim Ozan Kütahyalı Beye teşekkür borcumuz vardır.

    Zira bu tip adi komploların önceden ortaya çıkması ve deşifre olması önemlidır. Planları altüst eder.

    Hükümetin ilk işi, belki seçimlerden sonra sivil anayasayı çıkarmak olmalıdır.

    Ülkede hukukun üstünlüğü yok, üstünlerin hukuku var malesef…(Yeni yazımın konusu, galiba zamanı da gelmişti.)

    Çok utanç verici bir durum.

    Allahım sen bu millete acı.

  9. Yazan:betul çalık Tarih: Mar 15, 2009 | Reply

    birilerinin bunları yazması insanı umutlandırıyor…sayın KÜTAHYALI çok doğru,açık ve net ifade etmişsiniz.bu haberleri yapan DUAYEN gazeteci abilerimiz(BİRAND,DÜNDAR) hiç bi şeyin 28 şubat öncesi gibi olmayacağını bilmeliler…umutları boşaaa

  10. Yazan:hasib Tarih: Mar 16, 2009 | Reply

    ey türk millwtin asil fertleri darbeye karşı gelöek acaba saddece iktidarın işimi bu konu toplumun namuslu ve vicdan sahibi her bireyi ilgilendirir,çünkü darbelerde iktidardan çok toplum zararı ödüyor,onun için artık bizler türkiye cumhuriyet’i bireyleri olarak sorumluluğumuzun iyice farkına varıp darbe ve darbe zihniyetini alkşılayan kurum ve kişileri iyi tanıyıp deşifre edelim toplumu’da bilinçlendirelim,çünkü hepimiz bu gemideyiz.eyer felaket gelirse herkes zarar görecekteir.bunun için sayın kütahyalıya teşk. ederim

  11. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 16, 2009 | Reply

    Meclisteki veya yakın zamanda sandığa gömülmüşler dikkate alındığında, AKP dışındaki tüm partiler 28 ŞUBAT SOYGUN DÜZENİNİN PARTİLERİDİR. Dolayısıyla bu partiler aynı zamanda VESAYETÇİ VE DARBE YANLISIDIRLAR.
    Darbelere karşı koyabilmek adına tek AKP yetmez, daha fazla partilerin siyaset sahnesine çıkması gerekmektedir. Söz konusu vesayetçileri, Türk halkının yeniden sandığa gömeceği belli olmuştur, seçim sonrası “yeni” ve “özgürlükçü” bir sol parti kurulması tarihsel olarak kaçınılmazdır.

  12. Yazan:ayşe yılmaz Tarih: Mar 16, 2009 | Reply

    hakikaten bu aralar 28 şubat benzeri olaylar gerceklesiyor.Pankart açan belli, Şeyh belli, Tübitak olayını yapan belli deniliyor ama o zamanlar da aczmendiler,olayları yapanlar belliydi.ama noldu şimdi onlara?pofff kayboldular.ali kalkancı vb. kişilerin de bugün aslında kim oldukları biliniyor.artık gözlerimizi açmalıyız.elbetteki eleştirilmesi gereken şeylere karşı sessiz kalmamalıyız ama artık böyle oyunlara da gelmemeliyiz…

  13. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Mar 16, 2009 | Reply

    Madem ki, Tübitak Olayı, Şeyh Olayı, Pankart Olayı gibi şeyler Tertip olarak görülüyor. Bu olayları yapanlar da belli, o zaman niçin bu tertibe alet olanlara Müslümanlar tepki göstermiyor.

    Buraya yorum yazan bir tane Müslüman, bu tertibin içinde bulunduğu iddia edilen Tübitak başkan yardımcısına ne tepki gösterdiklerini anlatabilir mi ?

    Peki ya AKP ? AKP bu tertibin içinde yer alan Tübitak Başkan yardımcısına karşı ne yaptı ? Şeyh’e karşı ne yaptı ?

    Demek ki, ortada tertip falan yok. Tekrar ediyorum. Biraz Müslümanlığa yakışır davranın ve dürüst olun !

  14. Yazan:burak Tarih: Mar 16, 2009 | Reply

    Daha açık AKP reklamı nasıl yapılabilirdi, bu kadar net bir şekilde AKP’yi destekleyin nasıl denilebilirdi, bilemiyorum. Kütahyalıyı tebrik ediyorum. Bir zamanlar bazı kesimlerin millete pompaladığı islam korkusu şimdi yerini başka kesimlerin pompaladığı ordu korkusuna bıraktı. Ama az uğraşılmadı bu durum için, onun farkındayız. O islam korkusu pompalayanların elinden silahları düşüne kadar Türkiye çok şey kaybetti, keşke hep yerde kalsaydı o silahlar diyorum ama belli ki o silah yerde kalmayacak. Silahları çok seven güzide milletimin başka bir kesimi hemen silahlara musaallat olmuş, hatta bu yazıyla da belli olduğu gibi silah bi taraflara doğrultulmuş bile.

    Darbeymiş, hadi ordan…

  15. Yazan:guler Tarih: Mar 16, 2009 | Reply

    Ilginc bir yaklasim. Haydi hepberaber teyakkuza 🙂

  16. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 16, 2009 | Reply

    Ordu’dan korkmayacakta bu millet kimden korkacak, 150 yıl önce bu paşalar “şeriat elden gidiyor” diye darbeye kalkışıyorlardı (bkn. Kuleli vakası), şimdi ise “laiklik elden gidiyor” diye darbeye soyunuyorlar, yani darbeciye her an bir mazeret bulunuyor.

    son 50 yılda kafamıza 3 kez silahlı askeri darbe yedik, ama görülüyor ki bazılarına bu yetmemiş.

    27 Mayıs darbesi AP-DEMİREL’i
    12 Eylül darbesi ANAP-ÖZAL’ı
    28 Şubat darbesi AKP-ERDOĞAN’ı yarattı

    silsileye dikkat ediniz, her darbeden sonra muhafazakarlık ve gericilik gelişti

    bir dahaki darbeden sonra gelecek olan kesinlikle şeriat olacaktır.

    elbette ilericilik boy verecek değil yaa, darbeciliğin ruhu gericiliktir zaten.

    darbeler denenmiş örneklerinde de olduğu gibi gericilik ve faşizm getirir.

    bugünkü gericiliğin ve AKP’nin iktidarda oluşunun nedeni öncelikle 28 şubat, 12 eylül ve 12 marttır.

    henüz bunu dahi tespit edemeyenlerin 1930 kafası ile ileri geri fikirler beyan etmeleri boştur, içeriksizdir.

  17. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Mar 16, 2009 | Reply

    Ali Duman Bey, haklısınız geçmişte ordunun müdahaleleri şimdiki duruma temel hazırladı.

    Ancak sizin yukarıdaki yazıyı iyi okumadığınız anlaşılıyor. Yukarıdaki yazıda yine AKP mağdur gösterilerek oy isteniyor.

    Şimdi bir ekonomik krizin ortasındayız. Bu kriz Avrupa ve Amerika’da toplumsal patlamalara sebep olmaya başlamışken, Türkiye’de böyle bir patlama olması sizce ne getirir ? Hepimiz aynı gemide değil miyiz ?

    Sizce başımızdaki hükümet bu krizde yeterince tedbir alabildi mi ?

    Hükümete ilgilenmesi gereken ekonomik konuları konuşarak anlatmanın pek mümkün olmadığı görülüyor. Zira şikayet edenler azarı yiyor.

    Bu durumda, sandıkta verilecek bir ihtar daha güzel ve demokratik olmaz mı ?

    Bu durum ortada iken, kalkıp varsayımlar üzerinden Ordu düşmanlığı ve AKP taraftarlığı yapmak kimseye birşey kazandırmaz.

  18. Yazan:Öncü Tarih: Mar 16, 2009 | Reply

    İZMİR’DE “Liberalizm” KONUŞULDU

    [Özgür-Der İzmir Şubesi’nin düzenlediği alternatif eğitim çalışmalarına Hüseyin Alan’ın konuşmacı olarak katıldığı “Türkiye’de Liberalizm ve Liberal Çevreler” başlıklı çalışmayla devam edildi.]

    Liberalizmi “Her türlü iktisadi faaliyetin bireylerin serbest girişimine ve bireyler arasındaki serbest sözleşmelere bırakıldığı; tüketim, üretim, bölüşüm ve mübadeleyi ayarlama ve düzenleme işinin serbest piyasalara ve bu piyasalardaki fiyat mekanizmasına terkedildiği ideoloji” şeklinde özetleyen Alan, liberalizmin bireylerin çıkarlarını en iyi gözetebilecekleri sistemmiş gibi gözükse de, konunun ‘birey’ kavramına yüklenen anlamla doğrudan ilintili olduğunu dile getirdi. “Liberalizmin sloganı “Laissez faire, laissez aller, laissez passer” şeklindedir. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız gitsinler, bırakınız geçsinler” anlamındadır. Devletin ekonomi üzerinde olabildiğince az etkisi bulunması gerektiğini, böylece özel sektörün ve piyasa ekonomisinin ticaretin serbest kalmasıyla beraber ekonomik refaha kavuşacağını düşünür” diyen Alan, “Ekonominin Adam Smith’in de dediği gibi bir ‘görünmez el’ yardımı ile dengesini bulacağını ve etkin olarak işleyeceğini savunur. SSCB yarıştan çekilmek zorunda kalınca, liberalizm dünyada genelgeçer tek sistem haline geldi. Bizim de bu konuda pek farkındalığımız yok. Kapitalizm ile sıkça karıştırılan liberalizm ABD’de solculuk, İngiltere’de ise sağcılık ve muhafazakarlık olarak algılanır. Kıta Avrupası’nda ise hem Hristiyan demokratlar hem de sosyal demokratlar kendilerini liberal olarak tanımlar” şeklinde konuştu.

    Alan, sözlerini şöyle sürdürdü: “19. yüz yılda siyasî ideoloji haline gelen liberalizm, muhafazakarlık ve sosyalizm arasında durur. Marksizme ve faşizme şiddetle karşıdır. Siyasî özgürlük, ekonomik teşebbüs özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve sınırsız bir inanç özgürlüğü olması gerektiğini dile getiren klasik liberalizme göre, özgürlükler ancak ve ancak genel kamu yararının gerektirdiği durumlarda kısıtlanabilir. Liberalizm, iktidarın herhangi bir biçimde yoğunlaşmasının bireysel özgürlükleri yokedeceği anlayışına dayanır. Bu yoğunlaşma islamda olsa fark etmez. Egemen devlet ile egemen insanın nasıl bağdaştırılacağını çözümlemeye çalışırken, bunların sonucu olarak da siyasi iktidarın ekonomik veya siyasal herhangi bir gücün elinde toplanmasının önüne geçecek formüller üretme çabası güder. İngiltere’de ‘devletten özgürleşme’ olarak algılanan liberalizm, Fransa’da ‘devlet aracılığıyla gerçekleşen özgürleşme’ olarak görülür. Türkiye’deki mevcut anlayışın Fransız tipine yakın olmasının nedeniyse, son dönem Osmanlı aydınlarının Fransa’ya olan yakınlığıdır.”

    Liberalizmin insanın kendi bedeninin sahibi olduğunu ve malını istediği yere istediği şekilde sarf edebileceğini savunması dolayısıyla İslam’la asla bağdaşmadığına dikkat çeken Alan, “Olaya bütüncül bakarsak, liberalizmin sömürüye dayandığını, kapitalizmin siyasî olarak buradan beslendiğini ve elit bir grubun dünya kaynaklarını elinde bulundurmasını sağladığını görebiliriz. Adaletin sağlanması dışında hemen her konuyu özelleştirme girişiminin adıdır liberalizm. İnsanlığın kapitalistlerin köleleri haline gelmesini engelleyen Marksist-sosyalist-komünist blok olmuştur. Ancak kapitalizmde emekçileri patronlar sömürürken, sosyalizmde ise patronların yerini devlet almıştır. Liberalizmin karşısında özellikle ekonomik olarak yeni bir model üretil(e)memesi, onu şu an için tek hakim ideoloji konumuna yükseltmiştir” dedi.

    Alan “İslam’ın her alanda hakim olması için çalışan, vahyin şahitliğinin yerine getirilmesi gerektiğinin bilincinde olan ve bunun için çaba gösteren Müslümanlar hariç her kesim bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek, farkında olarak ya da olmayarak liberaldir; liberal eğilimler gösterir” şeklinde konuştu.

    Yapılan katkılarla ve sorularla program sona erdi.

    http://www.haksozhaber.net/news_detail.php?id=7211

  19. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 16, 2009 | Reply

    Sn. Hakkı Bentek
    Meşru hükemete düşmanlık ne kazandırıyor?
    darbecilere ve ergenekon zihniyetinin değirmenine su taşımaktan başka.

    Meşru hükümete muhalif olabilirsiniz, düşman olamazsınız, düşmanlık ile demokrasi bağdaşabilen şeyler değildir. Görülüyor ki kendisine Kemalist diyen 1930’da takılıp kalmışlar AKP düşmanlığını kendilerine siyaset edinmişler, AKP olmasa hiç bir siyasetleri olmayacak, işte garabet burada. Her türlü çürümüşlüklerine, çözümsüzlüklerine bitmiş tükenmişliklerine AKP düşmanlığı üzerinden çare aramaktadırlar. Çare bu değildir, çare halktan yana olmak, halkın sorunlarına çare üretmektir, zira onlar vesayetçi oldukları için, hakim sınıfın partisi oldukları için böyle bir misyonları yok, 28 şubatta da, en son e-muhtırada da kimin partisi olduklarını ispat ettiler.

    Kriz yeni bir şey midir?

    Türk halkı 2001 yılından beri zaten bir krizin içinde değil midir?

    Bu kriz denen şey, bizden çaldığı 20-30milyar doları 15 Eylül 2008’de Lehman Brothors’ta batıranların krizi olmasın, hangi kriz bu kriz? geçen yıl kar rekoru kırarken yılı 1.5milyar dolar karla kapatırken, sırf kriz olsun diye 2.000 işçi çıkarırsan kriz olur.
    Kriz lobisinin ağırlaştırdığı krizdir bu kriz, anlayış ise vatan hainliği ile eşdeğerdedir, AKP batsında Türkiye’de batabilir anlayışı ile yapılmaktadır, kriz daha patlamamışken ellerini oğuşturan AKP düşmanlarına tanık oldum gözlerimle.

    Bu kriz; krizden beslenenlerin ağırlaştırdığı bir krizdir. Geçmişte de anayasa fırlatarak kriz yaratmış 21 bankanın içini oymuşlardı, yine aynı tezgah ile devleti hortumlamaya çalışanların yarattığı bir krizdir bu kriz, gözünüzü açıp olanları görmeye çalışırsanız görürürsünüz, “IMF’ ile anlaşacaksın, alacağın 20milyar doları bize aktaracaksın, çünkü biz dışarıda para batırdık” diyen hortumculardanmı yana olacaktık, yoksa buna karşı direnen hükümettenmi yana olacaktık, Türkiye’de olan bitenler buzdağının üstünde değil altındadır ve buzdağının altını görebilmek gerekir.

    Birer “Kemalist beyin yıkama merkezi” haline gelen okullarda tedrisat görmek “bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olabilirdi” anlayışına tekamül eder oldu, zira okul kapısından geçmemiş bir çobana hakikatı anlatmak daha kolay olabiliyor ve onlar sandığa gittiklerinde daha hakikatlı davranabiliyorlar, 85 yıllık çürümüş zihniyetin temsilcilerini sandığa gömebiliyorlar.

    Boş ve gereksiz AKP düşmanlığı bir şey kazandırmaz, karanlığa küfür etmekle karanlık yok olmaz, en doğru ve mantıklı yol AKP’ye alternatif ve AKP’den daha özgürlükçü, daha demokrat “yeni” bir sol partiyi yaratmaktır.

  20. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Mar 16, 2009 | Reply

    Sayın Ali Duman

    AKP’yi sevmemek suç değildir. Muhalefet etmek de düşmanlık değildir.

    Düşmanlık çok ağır bir kelime ve bu kelimeyi bende kullandığım için özür dilerim.
    Dilerim ki değil aynı topraklarda, dünya’da kimse kimseye düşman olmasın.

    Yazınızdaki katıldığım nokta Türkiye’nin 2001 den beri krizden çıkamadığıdır. Peki son 7 senedir bu ülkeyi kim krizden çıkaramadı ?

    Zaten mevcut olan kriz Uluslararası kriz ile birleşti. Şu an Aralık ayı itibarı ile işsizlik oranı “iş aramaktan vazgeçenler (ne demekse) hariç” %13’ü geçti. Sanayi üretimi çakıldı.

    Peki bu krizin teğet geçeceğini kim söyledi ?

    Bakın Ali Bey, THY’nin uçağı Amsterdam’da düştüğünde Hollanda televizyonları ölülerimizi gösterirken, THY yetkilileri ve bakanlar “ölü yok” diye açıklama yapıyordu. İşte bu zihniyet o zihniyettir.

    Evet bu ülkeye CHP’nin dışında ciddi, halkı için proje üreten bir sol bir alternatif gerekiyor.

    Ancak gerçekleri görmemek de kimseye birşey kazandırmaz. Malesef o alternatif yok diye, mevcut zihniyetin devamını sağlamak işleri düzeltecek mi ? Bunlar ayrı bir yazı konusu.

    Darbe konusuna dönersek, bir soru sormuştum. Mademki Şeyh, Pankartçı ve Tübitak’çı hükümete yönelik bir komploya alet oldular, bu kişiler hakkında niye işlem yapılmıyor. Hatta bu kişiler AKP’lilerce niye eleştirilmiyor ?

  21. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 16, 2009 | Reply

    Sn. Hakkı Bentek,

    1. Tübitak ve Darwin meselesinden çok memnunum zira Darwin, Darwin olalı Türkiye’de bu kadar gündeme gelmemişti ne mutlu bize ki bir gecede tüm laik kemalistler Darwinci oldular, bundan daha iyi ne olabilir ki? planlasan olmazdı, sansürcülere teşekkür etmek gerekir, sansür olmasaydı bassalardı kaç kişi okuyacaktı ? meğer ne çok Darwinist varmış ülkemde gögsüm kabardı.

    2. 2001 krizinin aktörlerini sormussunuz, o aktörleri söylüyorum,
    – 1996 yılında 538 sayılı bankalar kanununu iptal eden Anayasa Mahkemesi
    – Başbakana anayasa fırlatan Cumhurbaşkanı,
    – Bankacılık kanununu çıkarmayarak 5 yıl boyuncu (1996-2001) Türk finans ve bankacılık dünyasını kanunsuz bırakan hükümetler
    – Bu ortamda 21 bankanın hortumlanmasının müsebbipleri ki (bu ortam için TSK 28 şubat ile kartel medyası da fadime şahin, ali kalkancı, müslüm gündüz, aczmediler filmleriyle ortam sağlanmıştır)
    – IMF 2 nci başkanı Mr.Anderson kod adlı yahudi

    yukarıdaki organize işler sonucu cebimizden 100 milyar dolar tokatlanmıştır, borc oranımız %74’e çıkarılmış, memleket iflas ettirrilmiş ve Kemal Dervis kurtarıcı olarak göreve getirilmiştir.

    bu gerçekler ortada iken Türk ekonomisi borçlarını çeviremez durumdan, çevirebilir duruma getirmiş iken (borç oranı %30’lara düştü), krize yol açan önceki hükümet görevinin bitimine 1.5 yıl varken bırakıp kaçmışken ve tüm bunlara karşı tepki olarak halk AKP’yi iktidara getirmiş şimdi siz AKP’yi hangi hükümetlerle kıyaslayarak kötü olduğunu iddia edeceksiniz, AKP’den daha iyi bir iktidar mı gördü bu ülke.

    Türkiye’de bir iktidar değil, MUHALEFET SORUNU VARDIR. AKP’YE DÜŞMANLIKTA, MUHALEFET ETMEKTE, ÇARE VE ÇÖZÜM ÜRETMEMİŞSENİZ, BİR PROGRAMINIZ YOK İSE LAF-I GÜZAFTIR. AKP’Yİ ELEŞTİRENLERDEN PROGRAMI, ÇÖZÜMÜ OLAN BİR PARTİ VAR MIDIR? DAHA İYİ BİR SİYASİ OLUŞUM/PARTİ KURULANA KADAR AKP EVHEN-I ŞERDİR.

    NOT-1: Başka hükümetler deveyi hamuduyla götürürken görmezlikten gelenlerin, şimdi AKP’ye devenin tüylerini saydırmaları, çifte standarttır, ahlaki değildir, o yüzden bahsettiğiniz diğer ayrıntılara girmeyeceğim.
    NOT-2: Eğriye eğri, doğruya doğru demek için AKP’li olmak gerekmiyor, objektif bakabilmek yetiyor. AKP, tamda karşısında olduğum siyaset yelpazesindedir.

  22. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Mar 17, 2009 | Reply

    Sayın Ali Duman,

    Ben 2001 krizinin aktörlerini sormadım. 2001’den beri ülkeyi kimin krizden çıkaramadığını sordum.

    Ülkenin borçları konusu IMF’e olan 15 -20 milyar dolar borç ile sınırlı değil. Şu an ki borç yüzlerce milyar dolar.

    Solcu taklidi yapmanıza gerek yok. “Bakın ben bir solcu olarak AKP’yi destekliyorum” şeklinde söyleminiz gerçekçi değil. Hemen belirteyim, ben de solcu değilim. Eski ANAP’lıyım. Ama bir sağcı olarak kesinlikle AKP’yi desteklemiyorum.

    Dediğim gibi, kriz konusu ayrı bir tartışma konusu. Çünkü çok kapsamlı.

    Siz yukarıdaki soruma cevap verebilecekseniz devam edelim. Tekrar ve son kez soruyorum. Yukarıdaki yazının temeli olan ,kompocu olduğu iddia edilen Şeyh, Pankartçı ve Tübitak’çı için AKP ne yaptı ? Bu durumda bunlar da Ergenekoncu sayılmaz mı ?

  23. Yazan:yalçın yamaç Tarih: Mar 17, 2009 | Reply

    AKP güzellemesi yapmak için bu kadar kılığa, solcu taklitçiliğine girmeye gerek yok. Ayıp bir şey değil, ama “bir solcu olarak” vs gibi ifadeler, diğerlerinin yanında komik kaçıyor.

  24. Yazan:erdoğan atmiş Tarih: Mar 17, 2009 | Reply

    AKP iktidarı döneminde popüler yazar olmanın altın kurallları;
    1. Yapılanlar birer komplodur(Şevki Yılmaz buna komple diyordu).
    2. Yapılanlar bir darbe hazırlığıdır.
    3. Yapılanlar Ergenekon’un ürünleridir.
    4. AKP engin demokrasi birikimiyle bu darbeyi önleyecek, ülkeyi özgürleştirecek tek alternatiftir.
    5. Aksi düşünenler zaten AKP karşıtı darbeci Ergenekonculardır.
    Yazıyı yaz, derindüşünceye gönder. İşlem tamam.

  25. Yazan:muhal farzımuhal Tarih: Mar 20, 2009 | Reply

    bir kumpas kokusu ben de alıyorum. ancak önerileriniz yanlış. akparti eften püften konularla parti kapatmanın önüne geçecek değişiklikleri biran önce yapmalıdır.

    ayrıca bir komplo teorisi de benden. anayasa değişecek, dava açılacak, anayasa mahkemesinden çok zorlama bir kapatma kararı çıkacak, meclis direnecek, anayasa mahkemesi ya lağvedilecek ya da üyeleri meclis tarafından seçilecek, türkiye’nin önü açılacak…

  26. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 20, 2009 | Reply

    Sn.Erdoğan Atmiş;

    Düşüncenizin tam zıddı bu bölme siyaseti “Ergenekon siyasettidir” zira kendileri gibi düşünmeyen herkesi AKP’li olarak suçlayıp, kendilerine taban yaratmaya çalışmak gibi bir taktikleri var, esasen buna ihtiyaçları da var çünkü TABANSIZ OLAN ERGENEKON VE CHP ZİHNİYETİDİR.
    AKP’nin bir taban sorunu yok, AKP her iki kişiden birinin oyunu alıyor, hal böyle iken geriye TABANSIZLARIN KOMPLO TEORİLERİ İLE YANDAŞ TOPLAMA ve AKP KARŞITLIĞI İLE PRİM YAPIP, ALIŞAGELEN DÜŞMANLIKLAR ÜZERİNDEN SİYASET ÜRETME TAKTİĞİ KALIYOR. Bu sözleri söylemek ve bu fikre sahip olmak için önce bir aynaya bakmak gerekir, kimin tabana ihtiyacı olduğuna aynaya iyi bakarsanız görürsünüz.
    Darbeci ve faşist partiler ve faşist zihniyetler sandığa ve tarihin çöplüğüne gömülecektir. Vesayetçi olmayan tek parti AKP’dir, tek bir anti-vesayetçi parti yetersizdir, daha fazlası ise halkın bağrından çıkacaktır, tıpkı AKP örneğinde olduğu gibi.

  27. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 20, 2009 | Reply

    Sn. Hakkı Bentek

    ne olduğunuzun hiç önemli değil, lafları uzatmaya hiç gerek yok, belli ki sizde “kemalist dinin bağnazlarındansınız” zira, “kemalist bilinç laboratuvarı” olan okullardan bu denli 1930 kafası bağnazın çıkmasına alıştık, ancak hızla o gemi terk ediliyor,siz de buna alışsanız iyi olacak, biz solculuğu bir yana bıraktık, 1930’lı yıllarda takılıp kalmış çağ kaçkını bağnazlarla uğraşmak daha ivedi ve elzem haline geldi, zira onlar ile gidilebilecek bir arpa boyu yol yok, kendileri içeride ama fikirleri halen “zinde güçler” sayesinde iktidarda, o bağnazlığın kuyrukçuluğunu yapanların sol’culuğu da, sağ’cılığı da bir önem arzetmemektedir. Sağcısınız ama ben bir solcu olarak, çizginizde olan ve asılan başbakanı’da savunurum darbecilere ve o zihniyettekilere karşı, size ise darbecilerin yollarına güller sermek kalır bundan böyle. Darbecilerle tek ve güzide ortak yanınız ise “AKP düşmanlığı” hep birlikte değerlendirirsiniz artık bu ortak yanınızı da. ANAP bile bu yüzden sandığa gömüldü hala bunu bile anlayamamıssınız hiç kendinizi buralarda tüketmeyin. Sizi anlayacak ve takdir edecek yüzlerce Kemalist site var.

  28. Yazan:erdoğan atmiş Tarih: Mar 26, 2009 | Reply

    Sayın Ali Duman,
    Tam da dediğiniz gibi. Ya Tayyipçisin, ya Ergenekoncu ikilemi. Ya da ya CHP’lisin, Ya da AKP’li. Bunlardan birine karşı olduğunu açıklamak, diğerinden olmak anlamına geliyor. Siyaseti bu kadar dar alanda sınırlandırmak, bizim gibi ülkelerin makus talihidir. Halbuki bu gibi kutuplaşmaların özgürlükleri sınırladığı ve farklı düşünceyi ortadan kaldırdığını görmüyor musunuz? AKP’nin tabanı güçlü olan bir parti olduğu fikrine kesinlikle katılmıyorum. AKP pragmatist ve karizmatik bir lider etrafında toplananların oluşturduğu bir çıkar birlikteliğidir. Nasıl ANAP çok güçlü görünen yapısını lideri devreden çıktıktan sonra kaybetmişse, AKP’yi de aynı son beklemektedir. Fakat, endişelenmeyin. Yerine başka bir çıkar birlikteliği kısa sürede kurulur. Siz de tabanının çok güçlü olduğunu övecek bir hareketi gecikmeden bulursunuz.

  29. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Mar 26, 2009 | Reply

    Sayın erdoğan atmiş, size hürmetler efendim.
    Türk insani her zaman kendine layik olan liderini secmistir ve arkisinda durmustur.
    Buna birde Liberal hür demokrat düsünceyi ekledikmi daha uzun zaman Tayyip Erdogan lider olabilir…tabii calismasi lazim. Cünkü calismayan gider.

  30. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 27, 2009 | Reply

    Sn. Erdoğan Atmiş

    Anlattığınız şekilde bu ülkede tabanı güçlü olan hep “Kemalizm” oldu, Kemalist olmayan hiç bir kurum, kuruluş, dernek, parti vs.’ye izin verilmedi, tarihte ilk ve tek işçi partisi olan Türkiye İşçi Partisi, sırf Kemalist kuyrukçusu sol’a dahil olmadığı için kapatıldı, sırf bu partiyi kapatabilmek başka kılıflar altında faşist 12 Mart muhtırası verildi. Asıl mana budur. Bu ülkede “kral çıplak” diyen nadir kişilerden biridir Fikret Başkaya, yazdığı “paradigmanın iflası” ile tüm gerçekleri 30 yıl önce ortaya koymuş, bunun bedelini de Kemalist devletin zindanlarında yıllarca yatarak ödemiştir. Asıl siz bu gizli manayı çözebilme başarısını gösterebilirseniz, çürüyen ve çürüdüğü için tarihin çöplüğüne doğru akıp giden paradigmayı anlayabileceksiniz, Zira AKP’de, ANAP’ta birer figurandır, CHP’nin farkı ise kendini baş aktör sanmasıdır. Sonuçta o da paradigma iflas ettiği için en nihayet figüran durumuna düşmüştür. Hemde figüran olması gerekenlerin altında bir figuran. Kralın çıplak olduğunu görebilmeniz için, öncelikle “paradigmanın iflası”nı okuyarak başlamanızı şiddetle tavsiye ederim.

  31. Yazan:Balbazar Tarih: Mar 30, 2009 | Reply

    bu mizah yazari arkadas, cumartesi gunku yazisinda “saadet partililer akp’ye oy versin; akp de onun verdigi gucle cemevlerini ibadethane olarak tanisin, madimak’i muze yapsin” gibisinden fantaaziler dile getirydi.

    ama masasinda darwinist kitaplar bulundurdugundan olacak, gorunen o ki saadet partililer kendisine pek itibar etmediler. simdi %39 (pardon, derin dusunce hesabiyla %45) oyla akp madimak’i muze yapmaya nasil cesaret etsin?

    ya gordunuz mu saadet partililer, siz akp’ye oy vermezseniz o da madimak’i muze yapamaz.

  32. Yazan:Anadolu Tarih: Mar 30, 2009 | Reply

    Yazınızdan alıntı : “AKP’ye açılması tasarlanan yeni bir kapatma davası için “delil” teşkil edecek organize-gelişmeleri yeniden analım… Çakma bir şeyhin Manisa’daki bir toplantıda Bülent Arınç’ın ve il valisinin yanına oturtulması… Metrobüs açılışında “Son Osmanlı padişahı 1.Recep Tayyip Erdoğan” gibi saçma sapan bir pankartın açtırılması… Tunceli İl Valiliği’ndeki garip gelişmeler… Ve son olarak da aleni bir operasyon olan TÜBİTAK-Darwin tertibi…”
    Hükümet etmek, devlet ya da bir kurum yönetmek ciddi bir iştir. Yukarıda yazınızdan alıntıladığım durumlara ciddiyet sahibi hiç bir kişi ya da kurum düşmez. Düşerse de bunlara tertib denmez. Dense dense, muhalif kesimi(gittikçe ötekileştirdiklerinizi), planlı bir şekilde tahrik etme çalışmaları ve ucuz seçim yatırımları denebilir. Nasıl olurda siz bile (mesleğinizi bilmediğim için) bunların dava konusu edilebileceğini düşünürken AKP düşünemez. Sayın Kütahyalı, bence, mızrağı sürekli çuvala sığdırmaya çalışmak yerine, birazda mızrağın sivriliklerini törpülemelisiniz.

  33. Yazan:Sinem Gok Tarih: Mar 31, 2009 | Reply

    @Balbazar,
    Ben bu yaziyi bir ironi olarak okumustum, bu arkadas gercek olarak mi yazmis, ilginc dogrusu!

    Aleviler AKPyi samimi bulmuyorlar, AKP iyi alevi kotu alevi ayrimi yapiyor, Alevileri disliyor. Ben Divrigiliyim, bu secimde burasi da dahil oylar CHPye gitti (yuzde 50 ye yakin divrigide). Bu secimde alevi yurttaslarin oldugu yerlerde bunu rahatca gorebilirsiniz (Tunceli, Corum, Trakya, Kirsehir, Izmir, Hatay, Nigde).

  34. Yazan:erdoğan atmiş Tarih: Nis 7, 2009 | Reply

    Sayın Ali Duman,
    Sizin Kemalistlerin çok bilmişliğinden farkınız nedir? Şu kitabı oku hayata bakışın değişir diyorsunuz. OrhanPamuk’un “Yeni Hayat” kitabı “Bir kitap okudum ve hayatım değişti.” tümcesiyle başlar. “Paradigmanın İflası”nı okuyunca sizin hayatınız değişti anlaşılan. Fakat, adı geçen kitabı çıktığı zaman okumuştum. Benim için yeni bir kitap okumaktan öte hayatımda bir şey değişmedi Benim kalın kafama ve “derin düşünememe” bağlıyorum. Tek kitapta hayatın bütün anlamını bulduğunu sananlara hep gıptayla bakmışımdır.

  35. Yazan:Ali Duman Tarih: Nis 7, 2009 | Reply

    @Erdoğan Atmiş

    Pek tabiki Fikret Başkaya’nın “kral çıplak” diyebilme cesaretini gösterdiği ve bunun bedelini de yıllarca Kemalist zindanlarda yatmakla ödediği kitabı “paradiğmanın iflası” nı okumak, marifet değildir, ASIL MARİFET İFLAS ETMİŞ PARADİGMAYI ALGILAYABİLMEKTİR. Demogoji yerine buna cevap verin ki, paradigmaya ilişkin fikirleriniz neymiş onu öğrenebilelim.
    Yorumumda “özne” olan iflas eden paradigmayı algılayabilme yeteneğidir, “kral çıplak” deme cesaretini ilk gösterenlerden biri olan Fikret Başkaya ve söz konusu kitabı; ifademde “nesne” durumundadır. Özne ile nesneyi karıştırmak sap ile samanı karıştırmak gibidir ve bu durum sıkça karşılaşmış olduğumuz bir kemalist hastalığıdır. Geçerli gerekçe üretemeyenler, hakikatın altında ezilenler, bu tip demogojik söylemler geliştirirler.

    Hakikatları en olmadık zamanda haykırabilmek bir aydın sorumluluğu olup, pek tabiki bu cesareti gösteren aydına da saygı duyulmasını da gerekli kılmaktadır. Bu yüzden Fikret Başkaya bu saygıyı hakkedenlerdendir. Hoca’nın Türk gençliğini aydınlatıyor olması sizi neden rahatsız ediyor, yoksa fazla ışıktan gözleriniz mi kamaşıyor, 1923’de bir meşale yakıldı, bunu kimse inkar etmiyor, ancak yakılan meşaleyi güneş yerine koymaya, hakikatı iğdiş etmeye kimsenin hakkı yok. Güneş diye yutturulan meşalenizi kabullenmeyenlere, meşalenin güneşin yerini alamayacağını söyleyenlere düşmanlık fayda vermez. Hakikat güneşi geçte olsa olanca ışıklarıyla şafaktan yükselmeye başlamıştır, hakikatı çarpıtmaya çalışan hokkabazlar, hakikat güneşinin güçlü ışıkları altında eriyeceklerdir.
    Özne ile nesneyi, sapla samanı karıştıranların, bir kütüphane bitirecek kadar kitap okumuş olmalarının bir kıymeti harbiyesinin olamayacağı da ayrı bir gerçektir. “İlmi hayra yormayacaksan, cahil kalmak evladır” derken Şems acaba bu duruma mı vurgu yapmak istemiştir.

    Kendiniz gibi düşünmeyen herkese savaş açmışsınız, oysa kimse sizinle savaşmıyor, ne ile ve kimlerle savaştığınızı biliyor musunuz? Hakikat ile savaşıyorsunuz, bunun bile farkında değilsiniz. Hakikat ile savaşılmaz, hakikat ile savaşın sonu mutlak suretle yenilgidir, işte bu yüzden, sizi kimse yenmeye çalışmadığı halde yeniliyorsunuz, hakikata karşı savaşanlar, yenilgiye mahkumdur. Boş yere düşman aramayınız., hakikat dışında bir düşmanınınz yok, bilmem bunu anlayabiliyor musunuz?

    Not: Pek tabiki Kemalist olduğunuz tartışılmaz bir gerçek, zira hepinizin cümleleri bile hep aynı tornadan çıkmış gibi, ve biz, bu “EZBERİ” çok iyi tanıyoruz.

  36. Yazan:erdoğan atmiş Tarih: Nis 10, 2009 | Reply

    Sayın Ali Duman,
    Ben hiçbir yazımda Fikret Başkaya’nın gençliği aydınlatmasından rahatsız olduğumu gösteren bir ibare kullanmadım. Sadece, sizin bir kitap okudum ve hayatım değişti söyleminize bir gönderme yapmıştım. Bakın örneği de Kemalistlerin ifrit olduğu Orhan Pamuk üzerinden vermiştim, İlhan Selçuk veya Bedri Baykam üzerinden değil. Siz bu değerlendirmemden bile benim üzerimden Kemalistleri suçlayan bir destan üretebilmişsiniz.

    Daha önce belirttiğim gibi benim kalın kafam sizin entellektüel birikiminizi ve söyleminizi algılamakta güçlük çekmeme neden oluyor. Fakat yazdıklarınızdan bu kemalistlerin her yeri zindana çevirdiği ve bizim gibi hödüklerin bunu bir türlü farketmediğini anlıyorum. Bu Kemalistleri ne yapmalı, kaynar kazana mı atmalı?

    Sayın Duman, dalgayı bırakırsak, bu tarz bir söylemle bir yere varamayacağınızı söylemek isterim. Tarzınız bana; en basit konularda bile saatlerce tartışan ve sadece karşı tarafı suçlayarak kendilerinin en doğruyu düşündüğü yanılgısıyla ülkeyi kurtaracağını sanan, fakat kendi sivilce sorununa bile çare bulamayan üniversitedeki arkaşlarımı hatırlattı.

    Konumuza dönersek ben sadece sayın Kütahyalı’nın Tubitak-Darwin tartişmasını bile Ergenekon’a bağlayan yazısını eleştirmiştim. O yorumdan dolayı tarafınızdan Ergenekoncu ve Kemalist olmakla suçlandım(Ergenekonculara da AKP zihniyetine de karşı olduğumu belirtmem gerekiyor mu? Herhalde yorumumdan böyle bir değerlendirme çıkarılmamalıydı). Gerçekten Polemik yapacak vaktim yok. Siz en iyisi sayın Hakkı Bentek’le yazışmaya devam edin. Benden size ekmek yok.

  37. Yazan:erdoğan atmiş Tarih: Nis 10, 2009 | Reply

    Sayın Ali Duman,
    Polemiğe vaktim yok dedim ama şu kahrolası Kemalistlerin ezberciliğini bana da yamamaya çalışmanızı affedemiyorum. İnanın hiç ezberim yoktur. Bu yüzden ezbere şiir bile okuyamam. Fakat, yazdıklarınızdan öylesine seçtiğim aşağıdaki alıntıların, ezber mi, ezber bozan cümleler mi olduğunu sormak istiyorum:
    “kemalist dinin bağnazlarındansınız” “kemalist bilinç laboratuvarı” “1930 kafası bağnazın”
    ” Başbakana anayasa fırlatan Cumhurbaşkanı”
    “IMF 2 nci başkanı Mr.Anderson kod adlı yahudi”

  38. Yazan:Ali Duman Tarih: Nis 10, 2009 | Reply

    @erdoğan atmiş

    polemik yapmama adına ancak bu kadar polemik yapılabilinir di?

    esasen kemalistler ile fikirsel tartışmaya karşıyım, zira gerçekten verimli olma şansı %0, (yazıyla yüzde sıfır).

    çok ilginç bir durum gelişmeye başladı, kemalistlerin, kemalist olmadıklarını iddia etmeye başladıkları yeni ilginç bir döneme girdik, %100 kemalist ezberlerle kemalist olunmadığı bir dönem, ne diyelim hayırlı uğurlu olsun ülkeme, bu tarzın tek örneği siz değilsiniz, sayınız bayağı bir artmaya başladı, esasen bunu önemli bir gelişme olarak görmek gerekir, maalesef dönüşüm birden bire olamıyor, yavaş yavaş oluyor, zira olsun da yavaş yavaş olsun, bu da bir gelişme.

  39. Yazan:erdoğan atmiş Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    Sayın Ali Duman,
    Hala anlamadınız.
    Siz fikir tartışması yapmıyorsunuz, sadece sivilce sorununu gideremeyen arkadaşlarımın yaptığını yapıyorsunuz. Benim yazdığım hiçbir şeyi dikkate almıyorsunuz. Bir Kemalisttir tutturmuşsunuz, şeytan taşlar gibi ezbere saydırıyorsunuz. Ezber demişken sizden alıntıladığım yukarıdaki ırkçı ve ayrımcı sözcükleri nereye koyacağız. Fikret Başkaya’yı Türk Gençliğinin yolunu aydınlatan bir isim olarak lanse ettiniz, bu duruma Fikret Başkaya ne der onu da yanıtlamadınız.
    Beni tek hatam Kütahyalı’nın oldukça sığ yazısına acele bir yorum göndermekti. Arkadan siz benim üzerimden zavallı Kemalistlere taarruz edince, ben de onların suçu yok, ben bireysel olarak siz ve Kütahyalı gibi düşünmüyorum demek istedim. Bak Kemalistlerin çoğu Ergenekon soruşturması çerçevesinde içerde. Bir zamanlar Nazım’a, Sebahattin Ali’ye, İsmail Beşikçi’ye,Fikret Başkaya’ya yapılan muamele şimdi onlara yapılıyor. Düşene bir de benim üzerimden siz vurmayın demiştim. Üçüncü dünya ülkelerinde zalimlerin göreceli olarak cezalandırılması oraya demokrasi getirmekten çok, iktidarı eline geçirenlerin onlardan daha çok zalimleştiği bir düzen kurmalarıyla sonuçlanır. Bir demokrat her koşulda zalimin karşısında yer almalıdır.

  40. Yazan:erdoğan atmiş Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    Bu arada yorumlarımın kesildiğini şim di farkettim. Hiçbir hakaret içermeyen yorumlarıma sansür getiren Derin Düşünce’ye de teessüflerimi bildiriyorum.

  41. Yazan:erdoğan atmiş Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    Şu an haber sitelerinden, sayın Kütahyalı’ya bir alperenin saldırdığını öğrendim. Görüşlerinin çoğuna katılmadığım Kütahyalı’ya yapılan saldırıyı kınıyor, sayın Kütahyalı’ya geçmiş olsun diyorum.

    Bu tür ülkücü-alperen gibi oluşumlar içinde farklı düşünceye düşman olarak yetiştirilen gençlerin (Trabzon rahip cinayeti, Hrant Dink cinayeti, Malatya katliamı gibi)ülkemiz demokrasisinin gelişmesinin önünde önemli bir engel olduğunu düşünüyorum. Bu tür tümörlü oluşumların her tür iktidarın (Ergenekon, AKP vb.) maşası olduğunu düşünüyorum.

    Hayali bir düşman yaratarak, şeytan taşlamak yerine, bu tür faşist unsurların üstüne direk gidecek bir derin düşünceye gereksinim var.

  42. Yazan:hasan Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    Yazının kaleme alınış tarihi 15 mart. Yani Yerel seçimlerden hemen önce. Korku imparatorluğu ile oy toplama çabaları.Ama 29 mart sanırım sizin yüzünüze tam bir şamar olmuştur.Ekonomik mucizeden bahsedenler.Asıl mucize Brezilya, adamlar bu krizde İMF ye borç veriyorlar.Biz ise yedi yıl sonra hala imf kapısındayız.Hemde katlanmış borçlarla.

  43. Yazan:Hasan Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    Katlanmış borçlarla değil. Borçlarımız AKP döneminde yarısının da altına düştü.

  44. Yazan:Ali Duman Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    @Erdoğan Atmiş,

    Kütahyalı gibi düşünmeyen sadece siz değilsiniz, zira siz’lerden çok sayıda var, kaldı ki sahte demokrat geçiniyor olmanızın da hiç bir kıymet-i harbiyesi yoktur, sizler gibi yalan yere timsah göz yaşı akıtanları çok gördü bu topraklar, birtakım kişileri örnek vererek, onları alçaltarak kendinizi yüceltmeye çalışmaktasınız, bunlar nafile gayretler, aynen Kemalistlerin, kendi yönetimlerini yüceltmek için Osmanlıyı alçaltma taktiklerine benziyor, kullamış olduğunuz taktikler artık bu ülkede geçmiyor, biraz kendiniz gibi olabilirseniz, gerçekten daha saygı uyandıracaksınız, bu halinizle bir yorumcu ismi zikretmiştiniz, bu halinizle o kişi kadar saygınlığınız olamaz, zira o kişi hiç olmazsa herşeye rağmen olduğu gibi görünürüyor, üstelik te başkasını alçaltarak, o kişiye yaptığınız kıyaslama ile kendinizi yüceltmeye çalışmanız hiç etik değildir, bana değil ama o kişiye özür borcunuz olduğu gibi, kendi öz saygınıza da borçlu durumu düşmektesiniz.

    Kemalist fikirleri savunmanın adı başka bir şey olabiliryor mu? ne ise bizde öğrenelim de hangi cenahtasınız bilelim. bir mahsuru yoksa. ikiyüzlü aydın, iki yüzlü demokratlık olmaz, iki arada bir derede ise hiç olunmaz.

    Bir sivilce tutturmuş gidiyorsunuz, düşüncelerinizde irinler akıyor, hormona batmıssınız, sivilcenin adı mı olur, sizin irin akan düşüncelerinizin yanında.

    hakikatın bizzat kendisi her düşüncenizde size diz çöktürür ve o hakikatları sadece ben değil, bir dincide, bir liberalde, bir komünistte, bir fethullahçı da her daim sizin yüzünüze vurabilir ve siz her daim o hakikatın karşısında diz çökmek zorunda kalırsınız, şimdilik ben vurdum hakikatı yüzünüze, yarın bakalım kim vuracak.

    Bizim çizgimizdeki aydınların isimlerini zikrederek boşuna ön almaya çalışmayın, onların arkasına saklanmaya çalışmayın, siz daha “iflas eden paradigma”nın ne olduğu bile anlayamamışken, haddinize mi düşmüş Fikret Başkaya ve diğerlerin isimlerini zikretmek, boşuna türbinlere oynamayın, diğer yazılarınız yerli yerinde duruyor, kimsenin arkasına sığınmayın, birşey anlatmaya zorlamaktanza, kendiniz gibi olmayı deneyin. (benci iyi yolda ilerlemeye başlayacaksınız, bu başlangıç anının ilk şaşkınlıkları gibime geliyor, hadi bakalım hayırlısı!!!!)

    Not : kendi deyiminizle “zavallı kemalistlerin” avukatlığını yapmak size mi düştü, onlar yeterince varlar, kendileri gibi düşünmeyenlerin avukatlığına da ihtiyaçları olduğunu sanmıyorum, yine de iyi bir gelişme, asli kemalistlikten, kemalistliğin avukatlığını üstlenmek, çemberin dışına doğru gidiyorsunuz, ha gayret az kaldı çemberin dışına.

  45. Yazan:Ali Duman Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    @Erdoğan Atmiş,

    siz gerçekten dikkate alınmayacak bir faşist zihniyetsiniz, zira faşistliğinizi kelime aralarına sıkıştırmakla bize yedirebileceğinizi sanmakla da hiç iyi etmemissiniz, satır aralarındaki faşisminizi ifşa etmek ise bir borç haline gelmiştir.

    Nazım Hikmet’i, Sabahattin Ali’yi, Ergenekon katilleri ile bir tutan anlayış ancak faşsit bir anlayış olabilir, katillerle, Kemalizmden mağdur olmuş aydınları bir tutmak nasıl bir anlayıştır. Üstelik bu katiller “mağdur kemalistlermiş” en sıkı Kemalistler bile artık bu iddialarda bulunamıyorken, sözüm ona “Kemalist geçinmeyen” iddia sahibine bakın, zaten doğru siz bu “nazi” kafası ile Kemalist bile olamazsınız, Kemalist olmadığınıza inanmaya başladım, zira daha o noktanın da çok gerisindesiniz.

    neymiş efendim,

    Kemalistlerin; Nazım Hikmete, Fikret Başkaya’ya, Sebahattin Ali’ye, İsmail Beşikçi’ye yaptıklarını, şimdi birileri Kemalistlere (yani Ergenekon’un katiller sürüsüne) yapıyormuş vay vay vay laf ola beri gele, faşistliğin itirafnamesi gibi.

    Böylece; “Paradigmanın İflas”ından hiç bir şey anlamamanın sebebi de belli olmuş oldu, zira bu site dahil bugün şiddetle artan tartışmaların temel nedeni iflas eden paradigmanın ta kendisidir. İflas eden paradigma işte bu faşist zihniyetin paradigmasıdır, bu paradigmayı, kıvırtmadan, binbir dereden su getirmeden, kem küm etmeden direkt savunabilmek dahi bir erdem sayılabilinir, size kıyasla.

    Demekki Kemalistlerin, komünistlere yaptıklarını, şimdi birileri de Ergenekon’da tutuklu Kemalistlere yapıyorlarmış!!!! biraz açın da konuyu aydınlanalım Bay Atmiş nasıl oluyormuş şu “zavallı Kemalistlerin mağduriyet”i, ne de olsa ömrünüzü “mağdur” ve “zavallı” kemalistlerin gönüllü avukatlığına vakvetmişsiniz, vakit kaybı olmaz sizin için. (her ne kadar benim için vakit kaybı ise de)

  46. Yazan:erdoğan atmiş Tarih: Nis 12, 2009 | Reply

    Sayın Ali Duman,
    Bir gecede gene sahte demokratlığımızdan girmiş, faşistliğimize kadar uzanmışsınız. Helal olsun. Benim de dediğim tam bu. Baksanıza Nazım’ı, Sabahattin Ali’yi bile sahiplenmiş kimseye bırakmıyorsunuz. Sizin gibiler hiç değişmiyor. Karşısındakine hakaret etme, tartıştığını sanarak küfürler savurma, onun üzerinden bir cenahı şeytan taşlar gibi taşlama. Bakın ben de laf bitmez. Fakat, kaç yazıdır anlatmak istediğim şu; yaptığınız düşünce tartışması değil, sivilceli oğlanların tatmin arayışı. Bu yüzden bahsettiğniz irinler de sizden akıyor. Bakın ismimi o pis hakaretlerinize katmayın. Çünkü araştırırsanız o ismin bu ülkenin demokrasi mücadelesinde yıllardır var olan ve bahsettiğiniz o faşist unsurlalarla mücadele eden bir isim olduğunu görürsünüz. Benim talihsizliğim derin düşünce adına kanmam ve belki derin düşünceler bulurum diye bu sitedeki yazıları takip etmeye başlamam. Fakat ne yazık ki bırakın düşünceyi, ne yazık ki yıllardır uzak durmaya çalıştığım halde ne olduğunu bilmeyen bir yeni yetmeye laf yetiştirmeye çalışıyorum.
    Sizin ne olduğu belli olamayan görüşlerinize katılmak zorunda değilim. Onlara katılmıyorum diye anti demokrat, Kemalist, faşist gibi suçlamaları haketmiyorum. Üstelik benim ne olduğumun analizini sallamalarınızla yapmak yerine dediklerime bakmanız gerekiyor.
    Şimdi;
    1. Bırada kulandığınız ismin rumuz olduğunu düşünüyorum. Çünkü hakaretlerinizin hukuki karşılığının çok ağır yaptırımlar olduğunu bilmeyecek kadar cahil olamazsınız.
    2. Sizin de 20-25 yaşlarında bir sivilceli olduğunuzu düşünüyorum, çünkü biraz yaşını almış insanlar hakaret ve küfrün düşünceyle ilgisi olmadığını bilirler,
    3. Eğer benim yazdıklarım hakkında mantıklı bir şey yazmayıp, gene bana ve benim üzerimden başkalarına hakarete devam edecekseniz buna son vermenizi aksi halde hukuksal yollara başvuracağımı size bildirmek istiyorum.
    4. Son sözüm derin düşünceye. Eğer gerçekten ciddiye alınmak istiyorsanız bu siteyi hakaret ve küfre yer veren bir yer olmaktan kurtarmalısınız. Aksi halde “Derin Hakaret” olarak anılabilirsiniz.

  47. Yazan:Ali Duman Tarih: Nis 12, 2009 | Reply

    @Bay Atmis,

    katiller sürüsünü “magdur” olarak ilan edip, birde bunları “Nazım Hikmet”, “Sabahattin Ali”, “İsmail Beşikçi”, “Fikret Başkaya” ile bir tutma gafletini ancak yukarıdaki hezeyanlar ile demogojik söylemlerle kapatmaya çalışırsınız, bu durum sizin gibilerin ortak yönüdür ki bu siteden ne olduğunu kendi bile bilmeyen birçok arızalı fikir sahipleri gelip geçti, siz de o ırkçı faşistler gibi bir “tutunamayan” olacaksınız bu sitede.
    Ne hikmetse hakkınızda yazdıklarıma, fikir yerine, en banal tarafından ırkçılık ve faşizm kokan ve satır aralarına sıkıştırılmış “şark uyanıklığı” pespaye fikirlerinizi ifşa etmiş olmuşluğumu pas geçerek topu taça atmaktasınız, elbette son sığınacak yeriniz Kemalist savcı ve mahkemeler olacaktır, mutlak suretle ihbar ve ispiyonlarda bulunursunuz, Atatürk’e hakaret davası açtırmak için, belli ki niyetiniz bu, size de ispiyonculuk yakışır zaten fikri olmayana ne yakışır ki başka. Elinizden geleni ardınıza koymayın, bu kuru laflara ve tehditlere karnımız tok. Ayrıca benim Atatürk’le bir derdim yok, kemalizmi bağnazlık haline getirip, bunun ile geçinen ve bundan rant sağlayanlar ile amansız mücadelem var ve sürecekte, zira dinden geçinenler ile kemalizmden geçinenler benim için aynıdırlar.

    kendi deyiminizle “mağdur” ve “zavallı kemalistleri” savunmaya devam edin, zira size çok ihtiyaçları var, siz bir bulunmaz hint kumaşı olmuşsunuz onlar için kendinizce.

    Ancak bu site sizi aşar, size birkaç gömlek büyük gelir, bu nedenle ufak ufak toz olmanın hesaplarını da yapmaya başlamıssınız zaten. bir çok kemalist site var ve o sitelerde çok takdirler/aferinler alacağınız muhakkak.
    Bu nedenle bize uzak, kemalistlere yakın olmanızda fayda var, zira bünyeye zarar burda oluşunuz. Giderken geride bıraktığınız salya ve sümüklerinizi temizlemeyi unutmayın.

    Not : Mahkemeler kesmez ise dilersen ihbar ve ispiyonlamanı ergenekoncu “mağdur” abilerine de yapabilirsin, zira onlar “susturmayı” ve “kan kusturmayı” çok iyi bilirler.

  48. Yazan:erdoğan atmiş Tarih: Nis 13, 2009 | Reply

    Son yazdığım yorumu sayfaya koymayan Derin düşünceyi sansürcü düşünce olarak değiştirmenizi öneriyor ve provokasyoncu yorumcularla yolunuza devam etme düşüncenize saygı duymadımı belirtiyorum. Elveda “derin -olmayan-düşünce”.

  49. Yazan:mankurt Tarih: Eki 9, 2009 | Reply

    Sayın Rasim Ozan abi teşekkürler. Bu tespidi aylardan önce yapdınız yargı darbesini önlediniz. eylül ayınıda hayırlısıynan geçirmiş olduk böylelikle. Darbeciler avucunu yaladı. Türk medyasının böyle sizin gibi cengaver darbe önleyici daha çok yazarlara ihtiyac var. Ama inşallah ateistci ve laikci yazarlar tasfiye edilince normalleşme olcak Ve dahaçok sizin gibi özgürlükcü ve müslüman insanlar olacak. Çok sağolun Rasim Ozan abi.

  1. 3 Trackback(s)

  2. Mar 30, 2009: Son 30 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce
  3. Eki 12, 2010: Hukuk Devleti mi üstündür yoksa Devlet Hukuku mu ? : Derin Düşünce
  4. Eki 12, 2010: Mana Boyutlu, Olgun Demokrasi : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin