RSS Feed for This Post

Yorum kurallarına ilişkin hatırlatma

Özgürlüğü, insan haklarını ve demokrasiyi savunurken yorum onaylamak oldukça zor bir iş. Gönül istiyor ki bütün yorumlar yazıldıkları anda yayınlansın, o hiç sevmediğimiz sansüre başvurmak zorunda kalmayalım.

“Hakaret içeren yorumlar yayınlanmaz” demekle de olmuyor. Neyin hakaret olduğu veya olmadığı insandan insana o kadar değişiyor ki. Bunun yanında konuyla ilgisiz ama kendisi çok güzel olan yorumlar var. Ne yapmalı?

Peki ya kişisel çekişmeler, ağız kavgaları?

Sınırsız özgürlük Derin Düşünce sitesinin amaçlarına hizmet edecek bir seçenek değil. Bu sebeple ortalığı gerecek her türlü sözü yorumcularımızın kendiliklerinden elemesini, otokontrol uygulamalarını bekliyoruz.

İşte bir kaç hatırlatma:

  • Nezaket konusunda göstereceğiniz küçücük bir çaba hoş olmayan durumların önüne geçecektir. Sizden farklı düşünen/inanan insanlara, onları yaralayabilecek sözlerden kaçının. Konuyla direk ya da dolaylı açıdan alakası olan yorumlar yapın. Kişisel sataşmalara mahal vermeyin.
  • Mutlaka gerçek bir e-mail adresi kullanın. Bu yapılmadığında, ilgili yorum sahibine niçin yorumunun yayınlanmadığını açıklamak imkansız oluyor. Mecburen yorumun altına not düşmek durumunda kalıyoruz. Artık bunu yapmayacağız. Çünkü bu kapalı, yayınlanmama sebebine ilişkin genel ifade, diğer okuyucular nezdinde yorum sahibine yönelik yanlış ya da maksadını çok aşan algılara yol açma potansiyeline sahip. Gerçek bir e-mail adresi kullanmanızı bu sebeple istiyoruz. Görevli editör sorun halinde sizinle temasa geçecektir. Endişe etmeyin, mail adresleri gizli kalır. Eğer gerçek bir e-mail adresi kullanmaz yorumunuz da herhangi bir sebepten yayınlanmaz ise bunun nedenini öğrenme yolunuz kalmayacaktır.
  • Yorumunuz yarım gün içinde yayınlanmadıysa editörlerden birine yazın.
  • Spam Filter’ın bir azizliğine karşı yorumlarınızı göndermeden önce kaydedin.
  • Dil bilgisi kurallarına azami derece uymaya çalışın. Bu konuda çok hassas değiliz ama kısa mesaj/msn kültürü diyebileceğimiz yeni bir yazım dili çıktı, onun kullanılmasına oldukça mesafeliyiz.
  • Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama neyin yayınlanmaya değer olduğuna karar vermek editörün tasarrufundadır.
  • Ve elbette kanunen suç teşkil edebilecek yorumlar yapmaktan kaçınmanızı istiyoruz.

Maalesef bu kurallara uymayan yorumlara yayınlanma garantisi veremiyoruz.

Bilgilerinize arz ederiz.

Saygılarımızla..

 

Kitap tanıtan kitap 1

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

 

Aydın kimdir? Muhafaza’nın ve Değişim’in kimyası

Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?” 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen,  fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.

 İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında

Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü  sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Zaman Nedir?

“…Geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasa gelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise bu sonsuzluk olmaz mı? ”  diyordu Aziz Augustinus. Zira kelimeler yetmiyordu. “Zaman Nedir?” sorusuna cevap verebilmek için kelimelerin ve mantığın gücünün yetmediğı sınırlarda Sanat’tan istifade etmek gerekliydi : Sinema, Resim ve Fotoğraf sanatı imdadımıza koştu. Ama felsefeyi dışlamadık: Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl, Aristoteles… Bilimin Zaman’a bakışına gelince elbette Newton’dan Einstein’a uzandık. Bilimsel zamandan başka, daha insanî ve MUTLAK bir Zaman aradık. Delâilü’l-İ’câz, Mesnevî, Makasıt-ül Felasife , Telhis-u Kitab’in Nefs ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açtı. Zaman’ın kitabını buradan indirebilirsiniz.

Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir… Buradan indirebilirsiniz. 

 

 

Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler.  İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

Sorry, comments for this entry are closed at this time.