Camia Örgütü: Doktor Frankenstein’in Ucubesi »
By Konuk Yazar on Ara 18, 2013 in AKP, Demokrasi, FETÖ ve Gülenistler | 3 Comments
Ömer Yavuzer
Ailelerin hatta kişilerin bile mahremleri vardır. Aileleri içinde barındıran devletin de özel veya mahrem alanının bulunmaması sırlarının olmaması mümkün müdür? Aileleri ayakta tutan temel saik, maddi unsurlardan çok manevi unsurlardır. Manevi Gücü görmediğimiz malumdur. Tehditlere karşı insan beyni ve kalbi kemik ve deriyle korunmuştur. İnsan faaliyetlerinin görünen eylemlerinin kaynağı da bu beyin ve kalptir. Devletlerin de hareket etmesini sağlayan dinamik ilk başta görünmeyen bir derinliğe sahiptir.
Devletler için iki hayati risk mevcuttur. Koordinasyonsuzluk yüzünden devletin kurumlarının devlet içinde devlet gibi hareket etmesi. İkincisi de düşmanların yazılı hukuk kurallarının çevresinden dolaşarak devletin temel nizamlarını yok etmek için faaliyette bulunması. İşte bu yüzden gerek kurumlararası ahengi sağlamak gerekse kanunları tesirsiz hale getirmek isteyen güçlere karşı derin devlete ihtiyaç vardır.
Sözlüklerde “derin devlet”; otoritenin çıkarlarını gözetip kolladığı öne sürülen göz önünde olmayan örtülü güç olarak tarif edilir. Bu anlamda derin devlet doğal bir parçanın doğal bir sonucudur. Ama Türkiye’de devlet ile halk arasındaki sosyal sözleşme “silahların gölgesinde” yapılmıştır. Bu sosyal sözleşmeye (Anayasa) göre bütün vatandaşlar, tek tip (Kemalist, Türk ve Laik Müslüman (!)). Realite ve hakikate uygun olmayan bu durum sürekli “iç ve dış düşmanlar” üreterek ayakta kalabilmiştir. İnsanların kimi sevip sevmeyeceklerine bile karar veren devlet, nasıl giyineceğimize de karışmıştır. Kanunlarını kutsal bir forma sokan devletin, kendini bir tanrı gibi Read the rest