RSS Feed for This Post

Haydaaa… Kongolu neden istiklâl marşı söylemiş ki?

… Müslüman görünüp Müslüman’a tuzak kuranlar üzerine okumak için…

 

fethullah-gulen-kapak Gülen Cemaati’nin durumu iç dinamiklerinden mi kaynaklanıyor?Gülen Cemaati’nin durumu iç dinamiklerinden mi kaynaklanıyor? Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmalarıMünâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmaları seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştı

Fethullah Gülen’i yi bilirdik

(Son güncelleme: Üçüncü sürüm, 28 Ocak 2014)

Türkçe Olimpiyatlarını ve Türk okullarını sevmiştik. Gözü yaşlı vaizin Amerika’da yaşamasına alışmıştık. 1980 öncesinde komünizme karşı CIA ile işbirliği yapmasına “taktik” demiştik. Fethullah Gülen aleyhine açılan davalardan birinin iddianamesinde“pozitivist felsefeye karşı olmak” ile suçlanıyordu. Biz de karşıydık pozitivizme. “Aferin” dedik, “bizdensin”.

Bugün gerçek şu ki Fethullah Bey’in ekibi manşetle, kasetle hükümet devirmeye çalışan, yalan haberle Türkiye’yi ve Müslümanları sürekli zora sokan çirkin insanların tahakkümü altında. Bizim sevdiğimiz, güvendiğimiz “küçük eller” ise koyun sürüsü gibi suskun. Medyada, devlet kurumlarında, emniyet ve adaletin içinde çeteleşme, ergenekonlaşma var. Gülen cemaati dünya ile uğraşmaktan ahirete vakit ayıramıyor. Gülen cemaati bir cemaatten başka herşeye benziyor.

Kitabın ilk yarısında Fethullah Bey’i ve ekibini öven, yapılan iyi işleri savunan, destekleyen makaleler bulacaksınız. Bugün yaşadıklarımızla birlikte değerlendirince can acıtan bir soru kendini dayatıyor bize: Fethullah Gülen ve kurmayları bizi baştan beri kandırdı mı? Yoksa “küçük eller” dediğimiz masum insanların  güzel teşkilâtı sonradan mı kokuştu? Kitabı buradan indirebilirsiniz.

kapak_kitap_capulcular 71 kitap indirin72 kitap indirin Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmalarıMünâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmaları seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıÇapulcular” ne istiyor?

Genel seçimler yaklaşırken başladı Taksim Gezi Parkı olayları. İnsanlar öldü, yaralananlar, tutuklananlar oldu. Taksim’deki sanat galerileri bile yağmalandı. Maddî zarar büyük: Yakılan otobüsler, özel araçlar, iş yerleri. Ancak hâlâ isyancıların ne istediğini bilmiyoruz. Taksim Dayanışma Grubu’ndan çelişkili açıklamalar geliyor. Polisi ya da göstericileri suçlamadan önce şunu bilmek gerekiyor: “Çapulcular” ne istiyor? Daha fazla demokrasi? Sosyalizm? Devrim? Darbe? Elinizdeki e-kitap bu sorulara cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

Kaybedenler Klübü: Anti-demokratik bir muhalefetin kısa tarihi

71 kitap indirin72 kitap indirin Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmalarıMünâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmaları seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıT.C. kurulurken Hitler, Mussolini ve Stalin başrolleri paylaşıyordu. İki dünya savaşının ortalığı kasıp kavurduğu o korkunç yıllarda “bizim” Cumhuriyet gazetesi’nin faşizme ve faşistlere övgüler yağdırması bir rastlantı mıdır? Kemalistlerin ilâhı olan Atatürk’ün emriyle 80.000 Alevî Kürd’ün Dersim’de katledilmesi, Kur’an’ın, ezanın yasaklanması, imamların, alimlerin idam edilmesi, Kürtleri, Hristiyanları ve Yahudileri hedef alan zulümler de yine Atatürk ve onu ilahlaştıranlar tarafından yapılmadı mı?

Bu ağır mirasa sahip bir CHP ve Türk solu şimdilerde “İslâmî” olduğu iddia edilen bir cemaat ile, Fethullah Gülen’in ekibiyle ittifak içinde. Yobaz laiklerin, yasakların kurbanı olduklarını, baskı gördüklerini iddia ediyor bu insanlar. Ama bir yandan da alenen İslâm düşmanlığı yapan her türlü harekete hatta İsrail’e bile destek vermekten çekinmiyorlar. Tuttukları yol İslâm’dan daha çok bir ideolojiye benziyor: Gülenizm. Millî istihbarattan dershanelere, dış politikadan bankalara kadar her konuda dertleri var. Ama Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Arakan’da zulüm gören Müslümanları dert etmiyorlar. Acayip…

Türk solu, CHP ve Fethullah Bey… Nereden geldiler? Nereye gidiyorlar? Elinizdeki bu kitap meseleyi tarihsel bir perspektifte ele almayı amaçlıyor.Buradan indirebilirsiniz.

… Darbeler, Kemalcilik ve Atatürkizm üzerine e-kitap…

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?

Hükümeti_devirmek_kapak Ücretsiz kitap indirin74 kitap indirin Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur? seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştı4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.

Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

Kemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmekKemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmek Son sınavda 3 doğru 1 yanlışı götürdü Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur? seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıKendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarındanYABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleriİÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Tarih şaşırmaktır

Kemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmekKemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmek Son sınavda 3 doğru 1 yanlışı götürdü Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur? seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıEvet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir…Buradan indirebilirsiniz.  

Kemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmekKemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmek Son sınavda 3 doğru 1 yanlışı götürdü Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur? seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıAlaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasaktı. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyordu. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyordu. Rumların ruhban okulları özgür değildi. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyordu. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyordu. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, daha yeni geri verildi. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.  

Kadın hakları ve Kemalizm

Kemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmekKemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmek Son sınavda 3 doğru 1 yanlışı götürdü Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur? seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştı

“Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi. Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ? “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak” Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış: “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

Trackback URL

  1. 58 Yorum

  2. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Bu kadar karmaşık bir olguyu el kadar bir köşe yazısında ele alarak “Kongolu istiklal marşı söyledi” diye yaftalayıp geçmek için insanın gerçekten ıssız bir adada yaşıyor olması gerekir. Kürşat Bey’in bu kadar dar görüşlü, dünyayı anlamaktan aciz, geleceğe ait vizyonu olmayan biri olduğunu sanmıyorum. Ama her gün yazmak adamı yorar. İnsanların bazen yazı yazmayı bırakıp biraz dinlenmeleri gerekir.

    Gordugum kadariyla (bilgi eksikligi varsa cehaletime verilsin),

    Gulen hareketi dunyanin dort bir yaninda okullar aciyor, guzel. Bu okullarda ust duzey bir egitimin yanina arada Turkce ogrenme tesvikleri attirarak Turkceyi yayiyor. Bu da guzel (Turkce oldugu icin degil, Urducayi da yaysa yine guzel olurdu. Farkli bir dil ogretmenin hicbir kotulugu oldugunu dusunmuyorum). Oralarda Turklere iliskin imaj calismalarinda bulunuyor, guzel mi degil mi bilmem ama iyi niyetli diyelim (hareketin benim gozumdeki imaji pek iyi degildir de, onun icin baskasinin gozunde olusan imajina kefil olamiyorum).

    Amma velakin bence cemaatin bir de Turkiye’de imaj calismasi var ki Turkce olimpiyatlarini da o noktada devreye soktuklarini dusunuyorum. Turkiye’de gelip 4-5 yasindaki cocuga 10 kita Istiklal Marsi ezberletmeyi bir marifetmis gibi anlatirlarsa, ben de iyi halt etmisler derim. Ismail Gaspirali gibi en fasistinden bir Ittihatci fikir onderi adina odul verdigi icin alkis bekleniyorsa, alkis malkis yok!

    Onun disinda Silili cocuklarin orijinalinden okumalarini sagladiklari her Yasar Kemal, her Elif Safak kitabi icin bir alkis yollarim.

  3. Yazan:suzannur Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Ah, kimselerin vakti yok
    Durup ince şeyleri anlamaya..

    Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
    Evler, çocuklar, mezarlar çizerek dünyaya.
    Yitenler olduğu görülüyor, bir türküyü açtılar mı,
    Bakıp kapatıyorlar,
    Geceye giriyor türküler ve ince şeyler.

    “Memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı
    Bir dev oluyorsun deniz deniz,
    Sisin dere ağızlarında sokulup akşamları
    Fındıklarımızı basıyor.
    Neyleriz kararan tomurcukları?
    Çocuklarımıza yalvarıyoruz: Aç durun biraz
    Tecimenlere yalvarıyoruz:
    Bir ‘Hotel’, bir gizli evlenme az çiziniz,
    Bir banka az çiziniz, bir yalvarma
    Bizden size, sizden dışardakilere.

    Karılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye ve demeye
    -Evet efendim-
    Çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye,
    Bizler gidiyoruz, yatağımız Tanrı’ya emanet,
    Yazların motorlu çingeneleri.

    Ah, kimselerin vakti yok
    Durup ince şeyleri anlamaya..

    Baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş,
    Toprağa tutku, kendinden dolayı
    Kulaklarımızı tıkıyoruz: Para para para
    Kulaklarımızı açıyoruz: Kavga kavga kavga
    Sorar belki biri: Kavga ama neden kavga?
    Komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
    -Bilmiyoruz neden kavga-

    Sonra kasabamızın cezaevinde,
    Silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz,
    Günlerimizi iterek genişletiyoruz,
    Yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye,
    Bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye.

    Durup ince şeyleri anlamaya
    Kimselerin vakti olmasa da,
    Okulların kadın öğretmencikleri
    Tatil günlerini çoğaltsalar da,
    Kutsal nemiz varsa onun adına,
    Gözlerimiz için bağlar dokusalar da,
    Birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
    Açmaya ilkyaz çiçekleri.

    Bir gün birileri de öte gecelerden
    Islık çalarlar, yanıt veririz…”

    Gülten Akın’dan… Evet, bu bir cevap, anlamak isteyene.

  4. Yazan:Mustafa Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Gülen Cemaatinde daima bir “savunma psikolojisi” vardir. Mehmet Yilmaz beyin “savunmasi” savunmadan ziyade retorik olarak görüyorum. Bu bir yana “saldiri” varmi idiki?

    Ilkin “Zebani fikrasini” ben Türkleri rencidi edici buluyorum. Türkler birbirini cekemez mis. Bu da Gülen cemaatine itirazlarin bir sebebi olarak anlasilmasi isteniliyor.

    “Biz Dünyaya Türkce ögretiyoruz. O halde kimse bize itiraz edemez.” zihniyeti varmis gibi gözüken davranislari ilginc buluyorum.

    Lionslular veya Kemalistler bu okullar gibi dil okullari acsalar herkez alkislarmis. Gülen cemaatine kritik türkce egitim yüzünden yapildigi anlasilmasi isteniliyor. Türkce egitim verilmesinin kendisi mi acaba sadece can alici itiraz noktalari? Yani baskasi yapsaydi iyi ama biz yapinca kötü indirgemesine mana veremiyorum.

    Diger sebeb gelelim öne sürülen. “Basari” vardir onun icin saldiri vardir düsüncesi. Basari olmasaydi kritikde olmayacakti.
    “Kritik etme edersen cekememezlikten ediyorsun” ile karsi karsiyayiz.

    “Kritik etme cünkü baksana El Kaide gibileri vardir.”

    Evet “isbati” böyle kisaca cizebiliriz. “Kritikleri muhtevasina girmeyip savunma diye genel suclama yapmak ortada duruyor. Bazilari cekemezmezlik yapiyor” deseniz neyse ama yaziniz umumi yazilmis.

    Gülen cemaati ile problemi olan illa cekemez veya cahil degildir. Nicin illa ard niyet araniyor?

    Istediginiz kadar Türkceyi yayin. Kanunlara karsi gelmedikten sonra. Bulgarcada ögretebilirsiniz. Savundugumuz hürriyetlerden sizinde hizmetinizde olacak. Halbuki Gülenciligi tasvib etmem.

  5. Yazan:blue Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Çok Kemalist bir refleks olmuş. Hani rejime en ufak bir eleştiri getirdiğinde “Atam memleketi kurtarmış, ananın ırzını korumuş. O olmasaydı ezan sesi yerine, kilise çanları duyardın. İsmin Hasan değil Hans olurdu…”.
    Kürşat Bumin ne demiş: Kongolu çocukların, sözlerini bile anlamadığı bir şiiri okumasının “kültürel değerlerin ‘insanlık’ ortak çatısı altında ortaya çıkarılması” amacıyla örtüşmediğini söylemiş.
    Sonuç: Bumin, Fethullah Hoca’nın, Türk okullarının düşmanı; ara sıra dinlenmesi lazım, beyni sulanmış filan…
    Serdar bey’in haklı uyarısı şuydu:

    Amaç gerçekten “kültürel değerlerin “insanlık” ortak çatısı altında gün yüzüne çıkartılması” ise, o zaman sadece Türk kültürünün ön planda olduğu bir format ile böyle bir amacı gerçekleştirebilmek elbette mümkün olmaz. Çünkü böyle bir format, (insanlığın ortak çatısı altında gerçekleşecek etkileşimi hem Türkçe hem de Türkiye başlığı altına indirgiyor olmasından ötürü) dünyanın 115 ülkesinden gelen insanlardan öğrenmeyi düşündüğümüz pek bir şey olmadığı imasını içerir. Zira tek yönlü bir iletişimin hakim olduğu bir çerçeve, “kültürel değerler” ve “insanlık” gibi medeniyet eksenli kavramlar adına kuşatıcı olmaktan uzaktır. Bu noktada şunu sormak gerekli: İstiklal Marşı’nın 10 kıtasını ezbere okuyan Kongolu çocuklardan (ve tabii diğerlerinden) bizim öğrenebileceğimiz hiçbir şey yok mu? Daha da önemlisi, böyle bir kaygımız var mı?

    Ben de bundan hareketle formatla ilgili bir öneride bulunmuştum:

    Bu sene seyretmedim. Geçen sene bir Afrikalı çocuk geleneksel kıyafetleri içinde çıkıp “Korkmayın ben yamyam değilim, sizi yemem!” demişti. Çok hoştu. Keşke hazır Türkçe öğrenmişken, mesela her çocuk çıkıp kendi ülkesinin meşhur bir şiirini/şarkısını Türkçeleştirip aktarsa; mesela Şilili çocuktan Neruda’nın bir şiirini; Brezilya’dan çıkan çocuklar Vasconcelos’un Şeker Portakalı’ndan bir kuple replik yapıp oynasalar; harman dalı oynayacaklarına…

    Çocuk hristiyan, sen çıkmış “Şu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli” diye şiir okutuyorsun. Tuhaf yani.

    Ama millet, sirkte iki ayak üstünde yürüyen filleri, veya kafasını aslanın ağzına sokan aslan terbiyecilerini izler gibi hayretle izliyor. Fazla yorum yapıp arkadaşları küstürmek de istemiyorum. Ama formatı bir gözden geçirmelerinde fayda var.

    Ve Kemalist reflekse karşı da şöyle bir youm eklemiştim:

    Yukarıdaki yazının Türk okullarına yönelik bir eleştiri olarak algılanması yanlış olur. Hatta yazı Türkçe olimpiyatlarına da karşı değil. Yapıcı bir eleştiri sunuluyor. Bir üslup ve metod yanlışına ışık tutuluyor.

    Bir Amerikalı’dan Fethullah Hoca’nın Hüzünlü Gurbet’ini dinlemek acıklı olabilir. Veya Yahya Kemal’in Akıncılar şiirini bir Perulunun söylemesi bizi, “Hey gidi hey, cemaat neydi ne oldu…” gibi nostaljik duygulara gark edebilir. Ama bu gösteri, bir papağana Fenerbahçe Marşı’nı ezberletmekten farksız bir hal almamalı. Çocukların, kendi kültürlerine ve yaşayışlarına uymayan, ne anlama geldiğini ancak bizim anlayabildiğimiz şeyler söylemeleri, ancak “self-satisfaction” sağlar. Bir de “devlet”e şirin görünüp meşruiyet kapmayı… Onu da hiç sanmıyorum ya…

    Umarım olimpiyatların formatında böyle bir değişiklik yapılır. Ve ancak bu şekilde kalıcı ve gerçekten başka kültürleri anlama çabasını içeren verimli bir organizasyon olur. Yoksa bir süre sonra itici bulunacağını, kimsenin ilgi göstermeyeceğini ve bir cemaat organizasyonu şekline dönüşeceğini düşünüyorum.
    İçinde “İslam” olduğu için organizasyonun kötülendiğini düşünen arkadaşların da, içinde “İslam” olduğundan hareketle koşulsuz desteklemelerinin yanlış olacağını düşünüyorum. Ve aynen: Ülkücüler bu organizasyonu tertip ediyor olsaydı tepki ne olurdu? sorusunu sizler de kendinize sormalısınız.
    Bu organizasyonu ülkücüler tertip etseydi tepkiniz ne olurdu?

  6. Yazan:eg Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    blue’nun eleştirisine yüzde yüz katılıyorum. bence pek yerli yerine oturan bir yazı olmamış. ben de kongolu bir çocuğun(gerçi ben ugandalı demiştim galiba) istiklal marşının 10 kıtasını okumasını yadırgamıştım ve bunu gülen cemaatinin milliyetçi müslüman oluşuna vermiştim. gülen cemaatinin düşmanı falan değilim ama yazıya göre biz de “hiçbir yere bir çivi çakamadığı için çivi çakanları suçlayan kişilerden olmuşuz”…valla mehmet kürşat bumin eleştirisinde sonuna kadar haklıydı. hizmet etmekle entegre etmek arasında büyük fark vardır. ikincisi sömürgeciliktir. hindistan’ın ingiliz sömürgesi sayesinde bugün bu konuma gelebildiğni ima etmek! sömürgecilik o kadar da kötü şey değildir canım!!! valla bu yazı gerçekten senden mi çıktı emin olamıyorum ama şaşırdığımı itiraf etmeliyim…hatta şaşırmak ne kelime kuru kuruya propaganda yazısı yazılsaydı ancak bu kadarı olurdu. kusura bakma ama dost acı söyler…

  7. Yazan:y.ö. Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Bu organizasyonu ülkücüler tertip etseydi tepkiniz ne olurdu?

    Ülkücüler bu kadar parayı toplayabilselerdi, yurtdışında okul mu açarlardı önce bunu tartışmak gerek:)
    [Yani kongolu miniklere 10 kıta istiklal marşını yalayıp yutturmakla uğraşmak yerine direkt kongo’da darbe yapıp, Türk devleti kurmayı yeğeleyebilirlerdi].bknz:
    Ülkücülerin KOSTA RİKA ‘ yı işgal planı:
    http://www.frmtr.com/garip-olaylar/458945-ulkuculer-kosta-rikayi-isgal-edip-turk-devleti-kuracakti.html

    ***
    Ben bu tartışmanın cemaat için faydalı olacağını düşünüyorum. Kendi içlerinde olmayan dindar taifenin yapıcı eleştirilerinin bundan sonra izleyecekleri İMAJ politikasını yönlendirmesinde katkısı olacaktır.

    Kongolu minikler çok şekerdi ama, “daha dün annemizin kollarında yaşarken şarkısını söyleseler daha sempatik gelirlerdi belki hepimize.
    Hele bir de İstiklal Marşımızdaki onca osmanlıca ağır kelimeyi düşününce kimbilir kaç gün ne eziyetler çektiler gariplerim dedim ben. Sahibinin illa “BEŞİKTAŞŞŞ” dedirtmeye çalıştığı(babam) muhabbet kuşu geldi aklıma:)

  8. Yazan:MY Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Blue,
    Kismen haklisin ama Kongolularin söylediklerini anlamadiklarindan emin degilim. Yine de istiklal marsinin ezberletilmesini degil Türkçe’nin dünya dili haline getirilmesini savunuyorum. Bunda bir sakinca yok. Hele hele insanlara eziyet etmeden yapilabiliyorsa, ülkelerine saldirmadan …

    Enver,

    Bence yaziyi biraz önyargi ile okumussun, bakis açini bir parça (sadece bir kaç derece) degistirebilsen keske…

    biz de “hiçbir yere bir çivi çakamadığı için çivi çakanları suçlayan kişilerden olmuşuz”…(EG)

    diyorsun, “Madem gülenci degilim; demek ki anti-gülenci (ya da buminci) olmam gerek” tipinde bir refleks bu. neden hemen kamplasma refleksi gösterdin? Neden disarida kalmadin? üçüncü bir yol sana dahaçok yakisirdi.

    REFLEKS vermissin, yani düsünce yerine sadece tepki 🙁

    “hindistan’ın ingiliz sömürgesi sayesinde bugün bu konuma gelebildiğni ima etmek!”(EG)

    Söylediklerimi iyi anlatamadim her halde, iki örnekle açikliyorum:

    Türkiye’de dil devriminin yol açtigi tahribat ortada. Peki simdi osmanlicaya ve arap alfabesine geri dönsek bu tahribatin önüne geçebilir miyiz? ASLA! Neden? 80 yildir yazilan çizilen ne varsa çöpe, ikinci bir KOPMA meydana gelir.

    ikinci örnek:

    Cezayir Fransa’nin sömürgesi iken arap ve berber kültüründen koptu. Fransizca arapçanin yerini aldi. simdi yönetim yeniden araplasma hareketi baslatti. Arapça bir yandan tektiplesme aygiti olarak berber kültürünü eziyor, diger yandan da fransizca yazilmis ama cezayir yasantisina, düsüncesine adanmis bir birikim çöpe gidiyor.

    Cezayirli ulus-devletçiler Fransiz devriminden devsirdikleri fikirlerle yaptiklari direnise Arap milliyetçisi bir kilif giydirdiler. Islam’in rolü çöpe, Fransiz okullarinda okuyup direnisi örgütleyen aydinlarin rolü çöpe gitti. Yalan bir tarih yazdilar.

    Anladin mi ne demek istedigimi? Elbette ingiliz sömürgesi olmasaydi hindistan daha iyi, gelismis bir ülke olabilirdi en azindan bir sürü masum insan ölmezdi. Ama ingilizlerin yaptigi tahribati onarmak adina ingilizceyi yasaklanmis olsa, mesela sanskrit resmi dil olarak herkese dayatilsa ülkede ikinci bir tahribat olur.

    iste bunu anlatmak istiyorum. Keske “propaganda yazisi” gibi talihsiz laflari hiç kullanmasan, anlamadigin seyi bir mail atip sorsan ne kadar iyi olur.

  9. Yazan:eg Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    mehmet,
    propoganda yazısı demedim, propaganda yazısı gibi olmuş dedim. maalesef iki defa okudum ve fikrim değişmedi. yapılan eleştirileri cepheden karşılamak gibi son derece anlamsız bir yazı olmuş. refleks midir bu olabilir. ama senin yazın da oldukça refleksif olmuş zaten…

    ben de şunu söylüyorum: insanlara bir dil öğretmek farklı birşeydir, bir kültürü empoze etmek farklı birşeydir. ingiliz, fransız, alman liseleri türkiye’de ve başka ülkelerde büyük oranda ikincisini amaçlamışlardır. yani sömürgeciliğin keşif ve tamamlayıcı kolları olmayı! gülen cemaati’nin okullarını, bu okullara özellikle öğretmen olanların fedakarlıklarını takdir etmek farklıdır. yapılan bazı yanlışlıkları eleştirmek farklıdır. ben yanlışları eleştiriyorum. aynen cemaatin finanse ettiği film veya diziler gibi…son olarak kısa fikrimi söyleyeyim..gülen cemaati modernist müslüman bir cemaat olduğu için modernizm ile hiçbir sorunu olmayan, tam tersi modern dogmalara müslüman kılıfları giydirmeyi ana amaç ve yöntem olarak benimsemiş bir cemaat olduğu için sonuna kadar eleştirilerime hedef olacaktır elbette. yaptıkları iyi şeyleri nasıl övüyorsak yanlışları da eleştireceğiz…kusura bakma yazını iki defa okudum ve fikrim değişmedi. çok basitleştirici, üstelik karşı eleştirileri de tek noktadan bir kefeye toplayıcı buldum…dediğim gibi dost acı söyler. bu konuda sana hiç katılamıyorum üzgünüm…muhabbetle…enver

  10. Yazan:MY Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Mustafa Bey Selamlar,

    önce bir yanlis anlamanin önüne geçeyim, karakterim geregi, her hangi bir cemaate dahil olabilecek yapida bir insan olmadigim için sözlerimi “savunma refleksi” olarak görmeyin. (Öyle görünmüsse hata bendedir.)

    iyi yapilan isleri savunurum. Gülen cemaatine ait kurumlari elestirdigimiz de oldu. Rasim Ozan gibi bir çok arkadas hem öven hem de elestiren yazilar yazdi.

    lafi çok uzatmayacagim, bir Müslüman olarak gözûne sinek konmus, kaburgalari gözüken afrikali çocuk fotograflarindan biktim.

    Sözüm meclisten disari, kimse üzerine alinmasin.

    Ölü bebek fotograflarini mail ile birbirine yollayan, bunlari seyredip aglayan ve sonra da bir sey yapabilmis olma vehmine kapilan ve BU NOKTADAN iLERi GiDEMEYEN zihniyetten de biktim.

    Islam aleminde çekilen izdiraplari Müslüman kimligine hatta imanin özüne YAMAYAN, hristiyan ve yahudi nefretini adeta islamin sarti gibi yasayanlardan da biktim.

    Gülen hareketi bence bu noktada alternatif proje üretebilen bir ekip.

    Hatalari? Enver’in ve Blu’nun HAKLI OLARAK dedikleri gibi milliyetçi-devletçi-militarist fikirler ne yazik ki fazlasiyla hakim.

    daha geçen gün bu son ardiçtan bir gün önce cemaatten bir arkadasla konusuyordum, “Ergenekon yüzünden ordumuzun itibarinin sarsilmasi kötü oluyor” tarzi bir laf etti!

    ama kantarin topuzunu ortada tutalim: Gülen cemaati disinda olup da Türk milliyetçisi olmayan kaç kisi var? Veya fasist denecek kadar devletçi, militarist olmayan?

    Yanlis anlamayin lütfen, birini kötüleyerek ötekini aklama gayreti içinde degilim.

    Elimizdeki kumas bu. Türkiye osmanlidan iki olumsuz fikir mirasi aldi: Devletçilik ve Militarizm. buna bir de milliyetçiligi ekledi.

    Hepimiz ayni milliyetçi-devletçi-militarist tornadan çiktik.

    Bakin Türkiye’de Türk milliyetçiligi yapmayan kim var? DTP! Onlar da Kürt milliyetçiligi yapiyor. siyasî projeleri Kemalizmin kötü bir kopyasi.

    Daha da tuhaf bir sey söylemek istiyorum: Liberal arkadaslarim var her zaman devletin küçülmesini vb savunurlar. Ama bazi konular açildiginda birden bire “tabii devlet neden el atmiyor? cezalar artsin, kontroller artsin…” diye konusurlar.

    Söylemek istedigim Türk zihin hayatina hakim olmus bir dünya görüsü var. Enver’in Gülencileri elestirirken altini çizdigi modernist bakis. Bizdeki hemen her siyasi hareket, toplumsal proje, STK… bu modernist dünya görüsü üzerine insa ediliyor.

    Gülen ekibi de bundan yakayi kurtarabilmis degil.

  11. Yazan:MY Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    gülen cemaati modernist müslüman bir cemaat olduğu için modernizm ile hiçbir sorunu olmayan, tam tersi modern dogmalara müslüman kılıfları giydirmeyi ana amaç ve yöntem olarak benimsemiş bir cemaat olduğu için sonuna kadar eleştirilerime hedef olacaktır elbette.(EG)

    Enver bilmedigim için soracagim, bu yukaridaki (KISMEN HAKLI) elestirini hak etmeyecek bir Müslüman hareket taniyor musun?

    Ya da bir aydin, bir köse yazari?

    Islamoglu ya da Eliaçik sence bunu asabilmis insanlar midir?

  12. Yazan:blue Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Türkçe’yi dünya dili olarak görmek isteğinin biraz ulusal komplekslerimizden kaynaklandığını düşünüyorum. Japonların mesela hiç “Japonca dünya dili olsun” diye bir kampanyalarının olduğunu duymadım. Acaba neden? Bir anlaşılma kompleksi içinde bulunmadıklarından olabilir mi?
    Bizde böyle bir hastalık var. “Herkes bizi yanlış tanıyor abi !” tribi…
    -Aman yanlış tanımasınlar!!…
    -Ne yapalım?
    -Türkçe öğretelim!…
    -İyi de o zaman ya bizi hakikaten tanırlarsa ?
    İyi niyet elçisi yapacağım diye çocukları bunalıma sokmanın alemi yok.

  13. Yazan:eg Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    sevgili mehmet türkiye’de sözünü ettiğin eleştiriyi hak etmeyecek müslüman hareket var mı bilemiyorum. ancak modernizme eleştiri getiren bazı insanlar var elbette. ancak gülen cemaatinin dünya algısı bütün müslüman cemaatlerden çok daha modernist bir noktada duruyor. diğer cemaat ya da gruplar belki bir “araz” olarak moderniteden “kurtulamıyorlarsa”, gülen cemaati “modernitenin kazandırdıklarının” müslüman dünyasının yitik malı olduğu ve buna adapte olmanın mutlak gereklilik olduğu noktasındalar bence. ben modernite ile ilişki açısından özellikle seyyid hüseyin nasr ve “gelenekselci ekolün” modernizm eleştirilerini önemserim. bence gelenekselci ekol modern zihniyet ve algılardan keskin bir kopuşu temsil ediyor. ama türkiyeli köşe yazarı olarak isim vermem mümkün değil.

  14. Yazan:mtf Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    İstiklal Marşı yada Türkçe öğrenilmesinden öte o insanların ve Türkiyeli öğretmenlerin, o uzak ülkelerde neler yaptıklarını görüpte (eleştirmek şöyle dursun) nasıl heyecana kapılmadıklarını hala anlayamıyorum.

  15. Yazan:MY Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Blue kardesim,

    Islam’in en gelismis kentleri hangileriydi? Bagdat? Kordu? Istanbul? Iskenderiye? Neden ankara olmadi ya da baska bir iç bölge?

    Baska kültürlerle etkilesime geçerek ilerlemisti Islam ülkeleri. Her kültür “öteki” sayesinde ilerler. Eskiden bu etkilesim askeri fetihlerin neticesinde oluyordu. Haçli seferlerinden sonra Avrupa’nin ilerlemesi bir raslanti mi? (degiiiil 🙂

    Artik savasa gitmeden de iletisim-etkilesim kurmak mümkün.

    Türkiye’nin güçlü bir ülke olmasinin ön kosullarindan biri fikren Türk yazar ve aydinlarinin, bilim adamlarinin dünyaya entegre olmasi. Bugün bu entegrasyon ingilizce üzerinden yapiliyor, biraz da fransizca. Bu durum çok kisitli tutuyor etkilesimi. Türkiye’de herkes okulda ing fr alm ögreniyor ama kaç tanesi bir gazeteyi okuyabilir ya da bu dillerde TV seyredebilir?

    milyonlarca Türk çocuguna çok iyi derecede ing fr ögretmek yerine her ülkede bir kaç yüz “elite” türkçe ögretebilirsen o ülkenin entelektüel projelerine çok sayida Türkü hem de Türkiyeden hiç çikarmadan dahil etmis olursun.

    “Bizde böyle bir hastalık var. “Herkes bizi yanlış tanıyor abi !” tribi…
    -Aman yanlış tanımasınlar!!…” (BLUE)

    Hayir hocam, tam tersi, biz kendimizi anlatalim diye degil, baskalari kendini, dünyayi bize anlatsin diye Türkçe’nin dünya dili olmasini ilginç buluyorum.

  16. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Enver Selefiye ve Kelamiye hakkinda ne düsünüyorsun?

  17. Yazan:cb Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Bence yazının teması,mütedeyyin insanlar arasında reformist,modern din anlayışı geliştirenler ile anti-modern,gelenekçi(bu gelenekçilik tarihselciliği olan bir gelenek değil de selefiyeye yakın bir üslup anlamında ya da sahih sünnete en yakını diyelim)din algısı yaşayanların kendi içlerindeki tartışmalarının dışında bir konuyu kapsıyor.

    Dindar müslümanların ve cemaatin dinin tebliğindeki üslup ve tercih farklılıklarını eleştirmek farklı,Gülen cemaatine haksız eleştiriler yöneltenleri eleştirmek ayrı şeyler.Maalesef ikisi aynı başlıkta yorumlar nedeniyle birleşince haliyle hem yazar refleksi hem de okur refleksi gelişiyor.

    Yazının ilk başında geçen;

    Abi bu Fetullah Gülen çok tehlikeli!

    – Yapma ya! Neden?

    – Dünyanın her yerinde okulları var!

    – Dünyanın her yerinde silah fabrikaları olsaydı daha mı iyiydi?

    – Yok be oolum, adam zaten Amerika’da yaşıyo!

    – Yaw Amerika’da binlerce Türk var, New York’ta bütün terziler, benzinciler Türk!

    – Öyle diil be oolum, “dinler arası diyalog” diyo, “Hristiyanla Müslüman kardeştir” diyo…

    – Eee ne var? Bunu ben de diyorum.

    – Yoksa seni de mi kandırdılar? Ahh Hep böyle akıllılara kancayı atıyolar zati.

    – Sağol iltifat için ama Kur’an’da yazıyor “bütün insanlar kardeştir” diye. O’nu da mı kandırmışlar?

    – ????

    – Başkalarını eleştireceğine sen yapsan ya bir proje.

    Kısmın muhatabları konusunda ben Mehmet beyin yazısını da yaklaşımını da çok beğendim,refleks dahi olsa çok haklı bir refleks kaldı ki bizler dindar insanlar olarak illaki bir dindar cemaatin haklarını savunacağız diye birşey yok aynı olgunluk ile haksızlığa uğramış Ermeni,Alevi,Kürt kardeşlermizinde hakkını savunmuyor muyuz?Ayrım yapmadan haksızlığa uğramış insanları savunmak ne zaman reflesk olmuş?Üzüldüm,vallahi.

    Cemaatin kendi varoluş siyasetini bu yazıdan bağımsız irdeleyen bir konu başlığı olursa Enver beyin üstünde durduğu konulara tümden katılarak aynı rotada yapıcılık adına konuşmak,eleştirmek isterim.Ama şimdi değil zira ben yazara konuların karışması nedeniyle haksızlık yapıldığını düşünüyorum.

    Diğer taraftan Blue,Enver bey,Mustafa beyin bu yazı için değil ama Gülen cemaatinin uygulamalrına yaptıkları eleştirileri haklı ve yerinde buldum,sadece bence yeri yanlış olmuş.

    Belki de buradan hiç sanmıyorum ama zira çoğu kez atgözlüklüler en güçlü anlamı çıkartması gerekenler cemaat içerisindeki isimler olmalı zira;

    -Anti-Gülenciler zaten umutsuz vakka,onlara vakit harcamak Fg gurup için boşa geçen zaman,artık anlasalar.
    -Dindar müslümanların hatta dindar,demokrat müslümanların perspektivinden bakılınca cemaatin ötekiye olan empatik,bize olan antipatik tutumunu bir an önce sıyırlması birinci şık ile ikinci şıkkın yerini değiştirmesi gerekli,
    -En önemlisi ise Cemaatin hafif ülkücü kokan Türk-İslam sentezinden sıyrılması,Tek Türkiye gibi Kelebek Ödülü almış saçma dizilerden sıyrılması gerek,problem burnunun ucundayken okyanus aşmaya gitmek biraz lüks olmuş.

    Cemaat Tr’de kendi imajını temizlemek adına sersemlemiş bir siyaset izleyip kan kaybetmeye devam ediyor.Yapıcı eleştirilere dahi hemen refleks gösteriyor sonuç olarak yukarıda yorum düşen arkadaşların haklı eleştirilerini hakediyor.Keşke Cemaat Mehmet beyin yapıcı savunmasından bir anlam çıkartabilse ama nerde???

  18. Yazan:eg Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    selefiye hakkında cemile hanım’ın söylediğini tekrarlayayım. elinde olanı korumak kıskançlığıyla oluşan anlayışları belki islama ve kur’an’a belirli bir perspektif getirse de tam olmak anlamında bana uzak. doğrusu değişik kelam ekollerini değişik konularda kendime yakın veya uzak hissetsem de sonuçta islam anlayışını hem kelamcıların hem de felsefecilerin kısıtladığını ve akla indirgediğini düşünüyorum. tasavvufa gelince belki gönlüme en yakın anlayış odur. ancak geldiğim nokta eskiden olduğum noktaları reddiye olarak değil, onların bakışlarını da cem etmek anlamında bir değişim gösteriyor. bu yüzden hiçbirisini tam anlamıyla reddetmiyor, ama hakikatin tümünün birisine ait olduğu iddiasını da tamamen reddediyorum. klasik benzetmedir. meyve..kabuk, içindeki meyve ve onun da içindeki özü…hepsinin bu meyve metaforunda yerleri var. ama hiçbirisi meyvenin tümünü ifade etmiyorlar bence. zaten konu hakikate vakıfiyeti kısıtlı olan insan algısı olduğu için , eğer kur’an’ı vahyedilmiş haliyle tüm hakikatiyle eksiksiz anlayabilmek söz konusu olduğunda, insanın “kendinde kur’an-ı kerîm”e vakıf olabilmesinin imkansız olduğunu düşünüyorum (bunu biraz daha fazla anlayabilmek ancak algı kademelerini katetmekle olabilir diye düşünüyorum. ama asla tümüyle değil). işte bu yüzden insan olarak alabileceklerimiz okyanustan alabileceğimiz birkaç damla sudan ibaret olacaktır okyanusun tümü değil…

  19. Yazan:cb Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Mtf,

    İstiklal Marşı yada Türkçe öğrenilmesinden öte o insanların ve Türkiyeli öğretmenlerin, o uzak ülkelerde neler yaptıklarını görüpte (eleştirmek şöyle dursun) nasıl heyecana kapılmadıklarını hala anlayamıyorum.

    Güzel izah etmişsiniz,evet orada gerçekten Allah rızası için çalışan emekleri takdir edilsi değerli şakird kardeşler var AMA o olayın bir kısmı ben de müsaade ederseniz size işin diğer bir kısmından yaşanmış örnekler vereyim;

    Abd’de bir şakird cemaat siyaseti açısından 2 yıl Tr’ye gelemdi en son aklını sıyırmak üzereydi.

    Cemaatin emriyle liseden sonra Sibirya’ya gönderilmiş bir şakird,okul bitince Tr’ye döneceksin emriyle okul sırasında kaptığı akciğer virüsünün cemaat keyfiyeti nedeniyle tedavisi yaptırılmadığı için hastalık kronikleşmiş sonrasında Afrika’ya gönderilmiş,orada da sıtma nedeniyle ağır rahatsızlıklar geçirmiş az miktar maaş nedeniyle ne gelebilmiş ne tedavi olabilmiş en son tırlatıp cemaati terk etmiş.En son Rusya’da iyi olanaklar ile çalşıyordu ama perişandı hala kendini cemaate ihanet etmiş sayıyor,vicdan azabı çekiyor.Ki hiç çekmesine gerek yok.

    Cezayir’den yine bir şakird bir kızı sevmiş tam evlenecekler ki ııhhh cemaatin elinde albüm getirdiği iki kızdan birini seçmek ve sevdiği kızı terk etmek arasında kalıp sevdiği kızı terketmiş.

    Haklısınız bu öğretmenlerin gerçketen iç burkan halleri var Allah rızası için yola çıkartılmış bu insanlar perperişan edilmişler sanmam ki bir daha toparlansınlar,o öğretmenlerin fedakarlıklarını düşününce gerçekten içim parçalanıyor.Ama oturup bir düşünmek lazım bu insanlar Allah rızası için mi bu çileyi çekmiş?Yoksa yanlış bir uygulamanın esiri mi olmuş?

    Lütfen Cemaat Allah Rasulüne bir baksın,Ashabı Suffa’da hizmet edenleri Allah Rasulü acaba nasıl insanca bir uygulama ile var etmiş?

    Nefislerin de insanlar üzerinde hakkı var!

    Tabii bu anlattıklarım cemaatin yaptığı güzellikleri de gölgelemesin örnekleyemeyeceğim kadar ‘iyi’ işlere de imza atmışladır.Özellikle tebliğ noktasında.

  20. Yazan:blue Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Değerli abicim,

    Islam’in en gelismis kentleri hangileriydi? Bagdat? Kordu? Istanbul? Iskenderiye? Neden ankara olmadi ya da baska bir iç bölge?

    Ankara neden mi olmadı? Atatürk yoktu abi o zaman.

    milyonlarca Türk çocuguna çok iyi derecede ing fr ögretmek yerine her ülkede bir kaç yüz “elite” türkçe ögretebilirsen o ülkenin entelektüel projelerine çok sayida Türkü hem de Türkiyeden hiç çikarmadan dahil etmis olursun.

    Tam Türk işi olmuş. Biz sökemedik, bari onlar söksün 🙂 Pragmatik bir bakış, tebrikler. “Türkiye’den hiç çıkarmadan” kısmı da güzel. Yol masraflarını düşünmek lazım tabi. Ticarete atılmayı hiç düşündün mü abi? 🙂

    Hayir hocam, tam tersi, biz kendimizi anlatalim diye degil, baskalari kendini, dünyayi bize anlatsin diye Türkçe’nin dünya dili olmasini ilginç buluyorum.

    İşte Kürşad Bumin de aynen bunu söylüyor. Bırakalım çocuklar kendi dünyalarını bize anlatsın. Yine Türkçe anlatsın kabul. Ama yani Silifke folklör ekip kostümü içinde, elinde kaşık şaklatırken ben pek anlayamıyorum onların kültürlerini.

  21. Yazan:cb Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Ayrıca unutmadan Mehmet bey yurt dışında yaşıyor,yurt içinde yaşayan insanlar ile yurt dışında yaşayan insanların kendi öz kültürlerinin ritüellerine yaklaşımı farklı olabiliyor bunu da göz önünde bulundurmak gerekli,selamlar

  22. Yazan:blue Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    İstiklal Marşı yada Türkçe öğrenilmesinden öte o insanların ve Türkiyeli öğretmenlerin, o uzak ülkelerde neler yaptıklarını görüpte (eleştirmek şöyle dursun) nasıl heyecana kapılmadıklarını hala anlayamıyorum.

    İnsanların yurdunu bırakıp hiç tanımadığı kültürlerin içinde yaşaması çok büyük bir fedakarlık. Elbette büyük heyecan duyuyorum. Derdim bu heyecanın sürekli olması. Hatta, büyük özverilerle bu ülkelere giden temiz kalpli şakird kardeşlerimin imkanlarının da düzeltilmesini istiyorum. Bana biraz hizmet aşkları düşük ücretlerle ve kısıtlı imkanlarla çalıştırılarak sui istimal ediliyor gibi geliyor. Tabi dövene elsiz gerek, sövene dilsiz gerek… Allah’a şükredip yaşıyorlar, hallerinden şikayet etmiyorlar.

  23. Yazan:Tarik Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Kürşad Bumin’in eleştirilerini doğru ama yersiz buldum. Bu haliyle uygulanan türkçe olimpiyatlarının cemaat nezdinde ciddi bir getirisi var. Geniş toplulukların milliyetçi hislerini okşamak her zaman kananç getirmiştir. Milyonlarca insanda “yeni osmanlıcı” böbürlenme nedeni olabiliyorsanız geniş kesimler nezdinde taraftar toplamanız kolaylaşır. Üstelik bu politikanın müesses nizamda kimi çevrelerle dirsek temasını kolaylaştırıcı etkileri de ortada.

    Kürdistanda kendini hizbullah ve DTP’ye eşit uzaklıkta konumlandıran cemaat nasıl bu işi ankara ekseninde biz çözeriz mesajı veriyorsa, bu okullar üzerinden de yine aynı milliyetçi-militarist kesimler gözünde kendi meşruiyetini savunuyor.

    Kürşad Bumin zamanında Türkmenbaşı’nın ölümü sonrası batıda ve bizde yazılanlardan bir derleme sunmuştu. Adam kendisini neredeyse peygamber ilan edecek, bütün ülkeyi demir yumrukla yöneten patolojik ölçüde totaliter bir diktatör ama bakıyorsunuz bizde bazı gazetelerde yere göğe sığdırılamıyor.

    Bumin’in cümleleriyle:

    Şu satırlara bakın: “Türk dostuydu”, “Yönetim şekli zaman zaman Batı’da eleştiri konusu olsa da…”, “Türkmenbaşı, bir lider olduğu kadar, aynı zamanda bir düşünür, filozof ve şair olarak da tarih sayfasında yerini aldı.”

    Yapmayın! Türkiye ve Türkmenistan ne münasebetle “Tek millet iki devlet” oluyormuş? “Yönetim şekli” batıda sadece “zaman zaman” mı eleştiri konusu oluyordu? Türkmenbaşı’nın “düşünür, filozof ve şair” olduğunu kim söylemiş?

    Tahmin etmişsinizdir herhalde; özellikle bu son övgülerin esbâb-ı mûcibesi yine aynı sayfalarda yer alan, Türkmenbaşı’nın şu sözlerinde yatıyor tabii ki: “Sizin Türkmenistan’da yaptığınız eğitim hizmetleri altın harflerle tarihe geçecek. Sizlerin önünde hürmetle eğilirim.”

    “Menfaat dünyası” günümüzde epeyce şeyi açıklayan bir terkip doğrusu. Ve o derece etkili ki, sırasında bir diktatörü bir “evliya”ya bile dönüştürebiliyor.

    http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=23.12.2006&y=KursatBumin

    “Menfaat dünyası” tespitine katılıyorum. Bence, burada da aynı durum geçerli. Bu faaliyetler Bumin ve diğer arkadaşların önerdiği şekilde icra edilse, kaç kişi izler, kaç kişi ilginç bulur, destek vermek ister? Cemaatin türkiyedeki PR’ına kaç liralık katkı sağlar?

    Tayyip Erdoğan osmanlı akıncılarına benzetmiş öğretmenleri.

    “Baksana Kongolu çocuklara bile istiklal marşı öğretmişler.. Zaten bizim ecdadımız viyana kapılarına kadar..” :))

  24. Yazan:Levent Cetin Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Istiklal Marsi’ni anlamak icin insanin belli bir kivama ulasmasi gerekir. 5 yasinda, saclarini kurdeleyle baslamis, farkli kulturden insanlarin anlayabilecegi bir metin degil.
    O metaforlari, deyimleri, benzetmeleri anlamak bu gun herhangi bir Turk’u birakin, lise mezunlarinin bile belli bir kisminin sahip oldugu bir yetidir.
    Zaten kelimeleri telafuz edislerine dikkat edin, bir kelimesini bile anlamadiklarini goreceksiniz. Fonetik olarak ezberlendigi cok acik.
    Ama neyse, amacimiz 50 yil sonra Kongo’ya makina satmak degil miydi?

  25. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    “Menfaat dünyası” tespitine katılıyorum. Bence, burada da aynı durum geçerli. Bu faaliyetler Bumin ve diğer arkadaşların önerdiği şekilde icra edilse, kaç kişi izler, kaç kişi ilginç bulur, destek vermek ister? Cemaatin türkiyedeki PR’ına kaç liralık katkı sağlar?

    Iste mevzu tamamen bu. Eger butun Kongolu cocuklara Istiklal Marsi ve Akincilar ezberletiliyorsa, Enver beyin kultur emperyalizmi suclamasi dogrudur. Ama boyle bir sey olduguna dair bir isaret gormuyorum, ve eger sadece Turkiye’ye show icin getirilmis iki cocuga ezberletilmisse bu durum kultur emperyalizmi degil PR calismasi olur. Zaten benim elestirim oradaki okullarin faaliyetine degil, tamamen Turkiye’de yapilan PR calismasinadir.

    Kenan Evren’den sonra Saparmurat Turkmenbasi beni hic sasirtmadi. Cemaatin bu tarz siyaseti benimsedigini iddia etmiyorum. Tamamen menfaat icabi bu militarist-milliyetci kesimlere goz kirpiliyor olabilir. Ama netice degismez, onemli olan yapilandir. 68’de Kemalizme ve orduya goz kirpan pek cok sosyalistin amaci da orduyu sosyalizm safina cekmekti, bu amacla Ataturkculeri yemlediler, ama bu onlara yapilan elestiriden muaf kilmiyor onlari. Ayni sekilde Gulen hareketi de “Tek Turkiye” dizisini “menfaat icabi” diye savunamaz.

  26. Yazan:Mehmet Bahadır Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Bize yaklaşık üç asırdır adam olamayacağımız, artık bittiğimiz, tükendiğimiz, söylendi. Başkalarını taklit dışında, başkalarına benzeme dışında bir yol kalmadığı telkin edildi. Hâlâ “Türkiye’den bir şey olmaz” diye konuşanlar var. Bu Türkçe Olimpiyatı, onlara vurulan en büyük şamardır diye düşünüyorum.

    Sovyetler yıkıldığında, Süleymaniye Camii’nin kürsüsünden, “… Gün bugündür. Bugün giderseniz sizi orada bekleyenler var. Geç kalır yarın giderseniz, oralara vize ile girmekte bile zorlanırsınız.” diyen bir ufuk insanı…
    Gözleri buğulu, ağlamaklı konuşuyor. Onu dinleyenler, anlıyorlar. Söylediklerini makul buluyorlar. Heyecanlar birikmiş, fedakârlıklar bir küheylan gibi yerinde duramaz olmuş. Ne yapalım, nereye gidelim diyen bakışlar nihayet hedef bulmuş. Önce Türk cumhuriyetleri, sonra “madem insan önemli, madem insanî değerlerde bir buluşma olmalı” denmiş, gözler bütün ülkelere çevrilmiş.

    Sadece Afrika kıtasındaki türk okulları bakın nerelere yayılmış. Çoğumuz haritada yerini bile gösteremeyiz.

    Fas, Moritanya, Mali, Nijer, Çad, Etiyopya, Sudan, Senegal, Gambiya, Gine Bissau, Gine, Burkina Faso, Gana, Togo, Nijerya, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kongo, Uganda 1, Kenya, Tanzanya, Malavi, Mozambik, Madagaskar, Güney Afrika, Benin, Liberya, Fildişi Sahili, Angola vs…

    Bir de o kahraman öğretmenlerden söz etmek istiyorum. Her birinin ayrı bir destanı var.

    Daha iki günlük evli iken gidenleri var. “Ne zaman döneceksiniz?” diyen büyüklerine, “biz dönmek için gelmedik” demişler. Vasiyetleri gereği okulun bahçesine, bir ağaç gölgesine gömülenleri var. Hatta Irak’ta, Bosna’da savaş zamanında bile, öğrencileriyle aynı kaderi paylaşmak isteyen öğretmenler yerlerinden kımıldamamışlar.

    Evet bu fedakarlığı gören insanlar, öğretmenleri sayesinde sevginin ötesinde milletimize hayranlık duyuyorlar. Çekirdekten Türk dostu olarak yetişiyorlar. Yarın ülkelerinde gerçek birer Türk lobisinin kurulması için gönüllü çalışacaklar.

    Bir vefa borcunu ödemek için atılan adımlar, meyveleri alınınca bir insanlık projesine dönmüş, dünyanın bütün kıtalarına yayılmış.

    “Türkiye, uluslararası alanda hak ettiği yerde olmak istiyorsa, dünyanın her yerinde olmalıdır.” diye düşünüyorum.

    Türkiye’nin küresel ölçekte başka hangi alanda böyle bir cazibesi, başarısı var? diye sormadan da edemiyorum.

    Sadece yurtdışında mı? İşte Güneydoğu meselesi… Dağa çıkışı önleyelim, kardeş olalım diye feryat ediyoruz. Kim koşmuş Doğu’ya, Güneydoğu’ya bu manada? Dağa çıkışın önünü kesmek için kim Van’a, Diyarbakır’a, Hakkâri’ye, Batman’a okullarla, dershanelerle, okuma salonlarıyla eğitim gönüllüleri olarak yangına köpük sıkar gibi, kim koşmuş? Kim Kurban Bayramı’nın ilk günü, anasının babasının elini öpmeden, yavrularıyla bayramlaşmadan Güneydoğu’nun köylerine varasıya kadar kapı kapı et dağıtmaya, onların ikram ettiği şekeri almaya koşarak gitmiş?

    Şimdi kalkmış CHP milletvekili Nur Serter, Gülen düşmanlığı yapıyor. “Işık evleri, gizli bir örgüt olarak faaliyet gösteriyor. Fethullah Gülen’i öve öve bitiremeyen bir bakanın önlem almasını beklemiyoruz.” diyor.

    Gülelim mi ağlayalım mı? Bu faaliyetlerden bir de PKK’nın çok rahatsız olduğunu hatırlatmak isterim.

    Bu gerçekleri yakından görebilmek için bir GAP turu yapmanız gerekecek.

    Yanlış anlaşılmasın sadece içimi dökmek için yazdım bunları.Kimseyi suçlamak değil maksadım.

    Bu bağlamda bir yandan yapıcı eleştirileri kabul ediyor, diğer yandan Mehmet Bey’in çok boyutlu bu güzel yazısına hem de sadece Allah rızasını gözeten bu harekete de haksızlık edildiğini düşünüyorum…

    Sevgilerimle…

  27. Yazan:zafer can Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    ne yani şimdi bu çocuklar türkçe konuşunca türkçe dünya dili mi olacak!!!… hikaye anlatmayın yaw… isterseniz dünyada 10 milyon çocuğa şakır şukur türkçe konuşturun…

    bir dilin önemli olması için o dile ihtiyaç duyulması lazım!!! kim neden türkçeye ihtiyaç duysun ki? türkçe öğrenenince ne kazanacak? türkçe öğreneceğine başka işe yarar bir dil öğrenir… zamanı boşa gitmez hiç olmazsa…

    türkçe benim bile işime yaramıyor ki!!! sadece konuşuyorum… sizin işinize yarıyor mu???

    bir dilin dünya dili olabilmesi için;

    “evrensel sanat” “evrensel edebiyat” “evrensel bilim” yapmanız lazım…

    evrensel sanatı FAZIL SAY gibiler yapıyor!!!

    evrensel edebiyatı YAŞAR KEMAL & ORHAN PAMUK yapıyor!!!

    bilim ise YOK!!! pardon ya bilim var, onu da sağolsun HARUN YAHYA yapıyor…

    hiç kimse hikayeler anlatmasın… dünya diliymiş!!!

    bu aynen şeye benziyor, 23 nisan şenliklerinde bir sürü çocuğu toplayıp, bu çocuklar büyüyünce dünya “türk dostu kaynayacak” zırvalığına benziyor… üstelik daha da zırva… görüyoruz türk dostlarını ilk gelen çocukların saçları ağarmaya başlamıştır…

    “””zırvalıklarla sanatsızlıkla bilimsizlikle hiç bir yere varılamaz”””… küçücük bir örnek: barış manço japonyada 2 tane konser verdi vaktinde, japonlar türkiyeyi tanıdı ve sevdiler!!! dünya devleti böyle olunur… martaval okumakla, kendini kandırmakla dünya devleti olunmaz… gidin japonyada okullar açın, tutun 100 japona türkçe öğretin… ne yaparsanız yapın, barış mançonun tek başına yaptığının milyonda biri kadar yol alamazsınız…

    dünya devleti olmadan da kimse sizin dilinize filan dönüp bakmaz…

  28. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 20, 2009 | Reply

    evrensel sanatı FAZIL SAY gibiler yapıyor!!!

    evrensel edebiyatı YAŞAR KEMAL & ORHAN PAMUK yapıyor!!!

    Bu sinirlamayi reddediyorum. Fazil Say’in muzigini Neset Ertas’inkinden daha evrensel yapan hicbir sey yoktur. Bati Klasik Muzigi’ni evrensel digerlerini yerel addetmek Avrupa merkezli ve evrensellikle uzaktan yakindan alakasi olmayan bir gorustur.

  29. Yazan:irfan elim Tarih: Haz 20, 2009 | Reply

    fazıl sayı dinleyen dünyalı sayısı ile neşet ertaşı dinleyen dünyalı sayısını karşılaştırın o zaman. evrensel demek dünyada dinlenmek demektir. bu arada ben bir neşet ertaş hayranıyım ve fazıl sayıda dinlemem ama yukarıdaki yargı doğrudur.

  30. Yazan:cb Tarih: Haz 20, 2009 | Reply

    Yanlış hatırlıyor olabilirm tam emin değilim ama sanırım Sevgili Turgay Oğur Fazıl Say ve tayfasının o yurtdışı müziği komlexli övünmeleri için ‘bunların yaptığı müzikten asansör müziği bile olmaz’demişti ki o demediyse de ben diyorum,lux ortamların asansöründe geçebilecek ayarda bir batı(!) müziği.

  31. Yazan:svm Tarih: Haz 20, 2009 | Reply

    Yazınızı öncelikle çok beğendim,bende gülen cemaatiyle tanıştığımda bi bit yeniği yada olumsuz birşey aradım,benzer soruları sordum ama ön yargım boşuna çıkı.Bu kadar ön ayrgılı olmamın sebebide tabi ki medyadaki gülen düşmanlığı.Arkadaşlarında bu kadar eleştirmelerini abartı buldum.Ülkemizde çok fazla ezberlerimiz var,ne bunları değiştirebilyoruz ne de değiştirmek istiyoruz.Madem bu kadar eleştiriyoruz ama ona karşın birşey yapan başka bir grup,topluluk var mı.Türkan saylan gibi biz yalnızca başı açık öğrenciye burs veririz diyen bir derneğe mi daha çok itibar etmeliyiz.
    Bu yıl yüz küsür ülkeden binlerce çocuk türkçe öğrendi,türk okullarında okuyorlar.Bence bu drumda yalnızca grur duyulur.Olaya türkçe öğrendi de ne oldu yada dünya dili mi oldu demek kadar basit bakmamak gerekir.Ben cemaatçi değilim ama yapılanları takdir ediyorum.TV izlediklerimden birini kısaca anlatmak istiyorum.Afrikada ki ülkelerden birinde okul açmışlar şehirde elektrik yok,doğru düzgün su yok,yollar desen berbat yani şehir denmez bir yere okul açmışlar.Çocuklar son derece modern ve tenolojik ürünlerin olduğu bir ortamda okuyorlar.Onlar için müthiş bir imkan.Bu durumda eleştiren insanlara soruyorum o inanlar o şartlarda yaşayıp,onlara en iyi şekilde eğtim veriyorlar.Türkiyeyi tanıyıp dilimizi öğreniyorlar,sonuçta faydası bir yana ,ne türkiyeye ne de afrikaya bir zararı yok.Tabi biz toplum olarak kulp takmayı sevdiğimizden olumlu olan durumlarda bile bir hainlik aramayı seviyoruz.

  32. Yazan:snowqueen Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    Hayatında iki klasik müzik dinlememiş insanların asansör müziği ayrımına varacak kulaklarını gerçekten takdir ediyorum.

    Ben de bir halt bilmeden, müziğin(ve sanatın) ideolojik sınırlamalar ve özellikle “doğu-batı” gibi hayali sınır çizgileri ve imgeler üzerinden paketlenmesini reddediyorum.

  33. Yazan:Serkan Çekiç Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    Feytullah gülen i eleştirmek için meselenin yanlızca okullar kısmına bakıldığına sanmıyorum. Ben o önyargılı kitlenin içindeyim. Lise de okuyorum. Yazılarımda bunu söylememeye gayret ederim. Fakat burda gerekli. Feytullah gülen hareketini yanlızca barışcıl, başarılı ve müslüman bir hareket olarak değerlendirmek probogandadan başka bişi olmamış. Ortadaki menfaat ilişkileri, türkiyedeki FG okulları, bu kadar okul açılırken bunca paranın kaynağı… Öncelikle ülkemizdeki FG okul ve yurtlarına bakalım. Direk olarak olayın içindeyim. FG okullarındaki proboganda ve sosyal yapı her öğrencinin farkında olduğu bir durum. Ordaki öğrenciler yanlızca eğitilmiyo aynı zamanda birer piyon olarak hayatları boyunca bir cemaate borçlu olacak şekilde hazırlanıyor. Yurtlarda ders dışındaki faliyetlerin tamamı proboganda amaçlı. Çok yakın arkadaşlarımın bu yurtlardan bir kaçına gittikten sonraki durumlarını ve yaşadıklarını öğrenme şansım oldu. Çocuklara iyilik yapıp ardından kendi fikirlerini aşılamak ne zamandan beri barışcılık, müslümanlık oldu?? Bunlar çevremizde oluyo birbirimizi kandırmayalım. Bir nevi orange ya da opus dei. Bu örgütün gelecekte insanları cemaate dahil ya da deil şeklinde ayırıcı etkisinide göz önünde bulundurmak lazım. Menfaat ilişkileri de muazzam boyutlardaki bu örgütü bu kadar sağlam yapan en önemli etken. Diğer yandan örgütün günümüz sistemine kastetmeyeceğinin en önemli güvencesi. Milyarlarca dolardan bahsediyoruz. Bu örgütün bu kadar rahat okul açabilmesi ya da iş hayatında yeşil sermaye diye tabir ettiğimiz kesimin boyutları buna kanıt. Ama Fethullahın tek derdi barış ve müslümanlık. Zaten hali hazırda feytullah gülen’in ya da cemaatinin tehlikede olmadığı açık. Bu bizi çok eziyolar, bizim tek derdimiz barış muhabbetlerine gerek yok. Örgütün siyasi boyutu da bu kadar göz önündeyken bu paranoya sebepsiz. Ama evet Fethullah türkiye adına ABD den çalışıyo orda yaşayan pek çok türk gibi. Ordaki her türkte zaten feytullah gibi ülke siyaseti, eğitimi ve ekonomisinde bu kadar etkin. Öylesine bir göçmen, hatta turist.. Feytullahın ABD den bağımsız olduuna inanmak hatta feytullahın bu ülkeyi parlak yarınlara taşıyacağna inanmak.. Tavşanın suyunun suyu olur mu? Olmaz.

  34. Yazan:durhat Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    bir de şu “kulak”meselesi var.meğersem birilerinde klasik müzüği “kutsallaştıran”özel bir duyu yeteneği varmış da haberimiz yokmuş.vah vah ne büyük bir kayıp!dünyaya boşuna gelmişiz demek ki,klasik müziği dinleyecek kulak yoksa ne diye geldik ki dünyaya…meşhur bir fıkra vardır,eceliyle ölen birinin mezar taşı başında temel şöyle deyivermiş”ne furdi ne furuldi ha pisi pisine yati işte”bizim ki de o hesap,pisi pisine mi geldik dünyaya nedir?ne dersiniz bayan süper kulak snowquuen!

  35. Yazan:durhat Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    beceriksiz kopyacılar için bir hatırlatma daha.

    bence konuya dair,bir metinde yer verilen argüman,kavram,belirleme vb.alıntıları yeterli bilgi donanımına sahip olmadan alıp kullanmak,kullanıcı için pek de hayra alamet değil.aksine ne olduğu bilinmeden balıklama atlanan bu tür kopyalamalar insanı zor durumda bırakır ve bazen de gülünç durumu düşürür.

    “teyakkuz” kelimesinin ne olduğunu bilip bilmeden “tavakuz”diyerek ahkâm kesen arkadaş umarım mesajı almıştır.sağolsun Enver bey uyardıydı da farkına varmıştı garibim kırdığı potun.

    şimdi de çokbilmiş siyaset bilimcimiz(!),”orange veya opus dei” diyerek aklı sıra entelektüel birikimiyle caka satacak inceden gerinerek.

    oysa bunu da bir yerden ödünç aldıydı bir zaman.yine Gülen hareketi ile ilgili bir tartışmadan snowqueen’in cümle içinde kullandığı bir belirlemeydi.tabii snowqueen bunu gayet konuyla bütünlüklü bir şekilde ve birikimine güvenerek yapmıştı.kopyacı arkadaşımız ise elma-armut demeden her yazıda temcit plavı gibi önümüze sürüp duruyor habire:))

    dikkat edilirse burada da inceden bir dokundurmuş.tıpkı teyakkuz yerine tavakuz demek gibi zıplamış yine.

    ama biz yine de hatırlatalım.
    Orange,ABD Kaliforniya’da bir kasaba adıdır:Orange County.
    F.Gülen’in burada yaşadığı rivayet edilir ve varsa bu anlamda yorum içerisinde yer almış olabilir.

    Opus Dei ise İspanya’da kurulan katolik bir örgüttür.dolayısyla dinsel bir örgüt olması hasebiyle Gülen hareketiyle karşılaştırılmış olabilir.

    hal ve durum böyleyken bence bir yerlerde yazıyor diye aval aval alıp kullanmamalı.bunu yapacak olanlar en azından işin ehli olmalılar,yani snowqueen gibi bir birikime sahip olanlar için anlaşılır bir durum da,birileri caka satacağım diye bu maskaralığa düşmemeli.

    ne de güzel söylemiş şair:
    çekemezsen gülün nazını/
    ne dikene dokun/
    ne gülü incit/…

  36. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    hemen belirteyim, klasik müziği “klasik batı müziği” ve “klasik türk müziği” diye ayıran bizim insanımızdır… dünyada hiç bir sanat dalının başında yada orasında burasında “millet, ülke, ırk” yoktur… sadece bazen coğrafyadan bahsedilmiştir… afro gibi…

    Dunyada Bati adiyla bilinen bir millet, ulke ya da irk mi var sayin Zafer Can? Bazen cografyadan bahsedilmistir diyorsunuz, Bati da belli bir cografyanin adi.

    Klasik muzige “Bati” sifatini taktigim icin yapilan elestirilere cevabim sudur: Bahsi gecen muzik Bati cografyasinda (ve Rusya’da) dogmus ve gelismis bir muziktir. Uruguay’da degil, Kore’de degil. Bu tarihi gerceklik. Yani Bati’nin kulturunun urunudur.

    Ha, zaman icinde dunyaya yayildi mi? Yayildi. Baska yerlerde de uretilip gelistirilmeye baslandi mi? Evet. Evrensel midir? Evet evrenseldir. Fazil Say da evrenseldir. Bu noktada bir ayriligimiz yok yani.

    Amma velakin evrensellik baska sey populerlik baska:

    her hangi bir ülkesine gidin klasik müzik caz blues techno rock vs dinleyen bulursunuz… ama bozlak dinleyen bulamazsınız.

    Buyurmussunuz. Su an Amerika’da yasadigim sehirde Turk muzigi ogrenmis ve icra etmekte olan Amerikali gruplar var. Sadece Turkler falan da dinlemiyor. Baglama ogrenmis Amerikalilarin Colorado’da ufak bir universite sehrinde Arif Sag/Zulfu Livaneli caldigini bilirim. Ha, sayiya vuralim derseniz klasik muzik dinleyicisi kadar degildir tabii, Japon muziginin de gerisinde kaliyor olabilir. Ama sayilara bakacak olursaniz Britney Spears’in Fazil Say’dan fazla sattigi ve onun konserlerine sevkle ve sikis tepis izlemeye gelenlerin sayisinin daha cok oldugu ortadadir.

    ama neşet ertaş bu topraklara hitab eder…

    Bence daha fazlasina da hitap eder. Dunyada taninmiyor cinsinden yapilacak karsi-elestiriye karsi bakiniz yukaridaki paragraf.

    Benim gozumde yerel muzik diye bir sey yok, bunu anlatmaya calisiyorum. Insanin (homo sapiens) yaptigi her turlu muzik insanliga aittir diye dusunuyorum. Tabii bu benim sahsi fikrim.

    fazıl say yerine ilhan erşahin, şefika kutluer, şirin pancaroğlu yada burcu göker deseydim bu yanıtlar gelmeyecekti… yada tuluyhan uğurlu deseydim…

    Dusunce okuyan aygitlarinizin olmasi guzel sey, yalniz yanlis calisiyorlar haberiniz olsun.

    Son bir sey: Fazil Say’in muziginin asansor muzigi oldugu gorusu Cemile Bayraktar’indir ve onu baglar. Bana gore Fazil Say birinci sinif bir muzisyendir ve en niteliklisinden muzik yapmaktadir.

    Bu da dil polisleri icin:

    dilimizde “klavye sürçmesi” diye bir deyim yoktur…

    Dil dediginiz sey dinamiktir, zaman icinde gelisir ve boyle gelisir. Boyle dil polislikleri yapildigi surece hakikaten Turkce dunya dili olacak seviyeye falan gelemez.

  37. Yazan:Serkan Çekiç Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    Orange derneği irlandalı protestanların siyasi birliği olarak kullandım yazımda. Fethullahın ismini feytullah olarak yazmam bi dikkatsizlik sonucu. Buna rağmen bunun üzerinden yorum yapmak ya da teyakkuz üzerinden yorum yapmak yerine direk olarak fikirleri eleştirseniz ya da bu böyle değil deseniz daha yararlı olur. Diğer yandan ben zaten bu tür konularda bir şeyler okumadığımı daha öncede kabul etmiştim. Ki yorumlarımıda yaşadığım şeylerden yola çıkarak yapıyorum ki bu yeterli olmalı. Yazılarımda herhangi bir copy paste olduğunu iddia ediyorsanız lütfen kaynak belirtin kaldıki copyalama yapsam bu kadar basit imla hatalarına düşmezdim.

  38. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    Valla bu tartışmada Enver Bey’i destekliyorum.

    Yazı gereksiz bir propaganda ve savunma yazısı olmuş.

    Keşke Bütün Dünya Türkçe Konuşsa ! Gülen Cemaati bunu sağlar ise, bundan en çok Türk Milleti fayda sağlar. Torunlarımız Dünya ile anlaşmak için İngilizce öğrenmek ile uğraşacaklarına, bilimsel, sanatsal, sportif vs.. yönlerini geliştirirler.

    Eleştiriler ise İstiklal Marşı’nın alelade bir şiir gibi lanse edilmesine. Bu konudaki fikrimi söylemiştim. Malesef Mehmet Bey yazısında Fenerbahçe Marşını örnek göstererek aynı hatayı derinleştirmiş.

    Kusura Bakmayın Mehmet Bey. İstiklal Marşı ile, Fenerbahçe Marşı aynı manevi anlama sahip değildir. Kıyas bile kabul etmez…

  39. Yazan:ÖZLEM.T. Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    Mehmet bey elinize sağlık,gayet güzel ve net bir yazı olmuş.Türkçe olimpiyatlarının bazı görüşlere göre eksikleri bulunsa da ki ben katılmıyorum oluşturdğu olumlu hava ülkemiz açısından heyecan verici ve tabi ki başarılı bir organizasyondur.Bu başarıyı daha küçük meseleleri ön planda tutarak küçümsemek yanlış olur.Bunun bir kültür emperyalizmi olması fikrine de karşı durmak gerekir çünkü bu okullar da çocuklar kendi özbenliklerinden uzaklaştırılarak eğitim almıyorlar.Hem bizim MEB onaylı hem de okulun bulunduğu ülkenin eğitim bakanlığının izni ile açılıp,bulunduğu ülkenin şartlarına göre eğitim alıyorlar.(Nerden biliyorum arkadaşım çalışıyor uzun yıllardır Afrika da..)..Ama yazını başında ki fıkrada olduğu gibi biz maalesef birbirimizi kazanın dibine daha hızlı nasıl çekeriz diye uğraşmaktan başarıyı alkışlamaya vakit bulamıyoruz.

  40. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    degerli yorumcular,

    seyahatte oldugum için bir iki gündür bu güzel tartismanin disinda kaldim. kusuruma bakmayin.

    Gülen cemaatini hiç tanimiyordum bir kaç sene öncesine kadar. simdi de uzman filan degilim. ama bir kaç arkadasim var ve her firsatta bu konuyu açiyorum, aklima takilanlari soruyorum.

    önce sunu söylemek isterim :

    ben bu konuda Gandhi’nin ögütünü takip ediyorum, günahkarlara degil günaha kiziyorum. insanlarin elestirilmesine karsiyim, eylemlerin elestirilmesinden yanayim.

    Yani Abdullah öcalan bir çölü agaçlandiracak olsa gidip fidanlari sökmem. iyi insan – kötü insan yoktur. iyi is, kötü is vardir. Böyle bakinca kötü isler yapanlari kazanmak her zaman mümkün olur.

    Ayrica anlamadigimiz, bilmedigimiz konularda kötü fikir yürütüp hakli çikmak yerine iyi fikir yûrütüp yanilmak bence daha iyidir.

    Gülen hareketine geri dönecek olursak, “disaridan” görebildigim kadariyla merkezî bir komitadan ya da FG’den emir alan robotlasmis homojen bir insan toplulugu söz konusu degil.

    Bu tür fantezilerle kendi kendini korkutmayi sevenler varsa devam etsinler, bence bunun adi düsünmek degil.

    Gülen cemaatinin içinde çok degisik insanlar var, degisik ülkelerde ve sehirlerde yasiyorlar. Bunlarin her hangi birinin yaptigi iyi veya kötü bir seyi bütün hepsine mal etmek insanin kendi kendini kör etmesi anlamina gelir.

    tecrübeme dayanarak sunu söyleyebilirim:

    cemaatte (artik hareket demek daha dogru belki de) çok “romantik” insanlar var. eski usûl, eski kafa, devletçi, orducu, milliyetçi… Bunlarin hepsi yasli degil, gençler de var aralarinda. ne cemaate ne de Türkiye’ye fikren bir sey kazandirabileceklerine inanmiyorum. yaslilar için çok geç, gençlerin ise degismesi gerek.

    Bunun yaninda FG’yi, ZAMAN, SAMANYOLU TV gibi “resmî” kurumlarini açikça elestirmekten çekinmeyen, genç, dinamik bir kusak da var.

    Hareket artik çok büyüdü, bu sebeple de bir çok bakimdan Türkiye’ye benziyor. rengarenk.

    ne olur? kim kazanir? hangi görüsler hakim olur ileride? bunlari kestirmek zor.

    ama bütün gruplar, cemaatler gibi onlarin da savunma mekanizmalari vardir. taarruzlar devam ederse içlerine kapanabilirler. Fanatiklesebileceklerini sanmiyorum zira genlerine aykiri. ama içe kapanik, gelismesi ve renklenmesi felç olmus bir grup olabilir.

    bu içe kapanma ise bütün toplumlardaki gibi onlari geri gôtürür.

    sahsen Türk okullarini, FG’nin dialog söylemini Türkçe olimpiyatlarini çok olumlu buluyorum. Zaman’da iyi yazilar var ama BBP sevgisini anlamiyorum. ermeni dûsmanligi vb haber yorum çikiyor, onlari da elestiriyoruz.

    yine de iyi yaptiklari isleri çok iyi yapiyorlar. tekrardan tebrik ediyorum bu projelere emegi geçenleri.

  41. Yazan:ali duman Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    FG hareketi içinde ciddi bir müslüman sosyalist olduğunu tahmin etmekteyim ve sosyalizmin islamiyet ile çok daha bağdaştğının farkındalar.

    ve bu müslüman sosyalistlerin, sosyalistliği bize kendilerini sosyalist diye yutturan düzen beslemesi ulusalcı besleme sosyalistlerden, çok daha sağlıklı, çok daha bilinçli, çok daha anlamlıdır, devletçi sosyalizmin hilkat garibesi temsilcileri ve darbeyi savunan tek komunist parti her ne hikmetse yeryüzünde bir tek bu ülkede mevcut. zira kemalizmin kuyruğunda solculuk ancak bu kadar olabilirdi, başka ne bekleyebiliriz ki. bu ulusalcı solcular 85 yıldır kemalizm ile hesaplaşmaktalar, ancak ne varki bu nasıl hesaplaşma ise her gün bir öncekinden çok daha fazla kemalistleşmekteler, neyseki gölge etmesinler ve kavram karışıklığına yol açmasınlar yeter, zira FG hareketinin önünde diz çökmekten daha öte gidecekleri yer yok(asabiyetleri ve küfürlü dil kullanmaları da bundan dolayıdır), FG en azından dünyayı yorumlayabilme yeteneğine sahip, 1930’a takılıp kalmamış. 1930’da takılıp kalarak, esasında bir nevi birleşik derebeylik sistemi olan ulus devlet modelini savunanlar düşünsün.

    (kemalist sistemin daraağaçları komünistler ile dindarlar için kuruldu, kemalist sistemin zindanlarını komünistler ile dindarlar doldurdular, aynı zindanlarda yattılar. kemalizme karşı, komünistler ile dindarların daraağacı ve zindan kardeşliği vardır, gündemde olmasada hatırlatayım dedim, birde böyle bir muhasebeleşme potansiyeli mevcut)

  42. Yazan:Mehmet Bahadır Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    …günahkarlara degil günaha kiziyorum. insanlarin elestirilmesine karsiyim, eylemlerin elestirilmesinden yanayim.

    …iyi insan – kötü insan yoktur. iyi is, kötü is vardir. Böyle bakinca kötü isler yapanlari kazanmak her zaman mümkün olur.

    Ayrica anlamadigimiz, bilmedigimiz konularda kötü fikir yürütüp hakli çikmak yerine iyi fikir yûrütüp yanilmak bence daha iyidir. (MY)

    Bu cümleler insanın hayatında devrim yapmaya yeter. Gerçekten büyük sözler bunlar…

    Çoğu hastalıklarımıza derman olacak hayat prensipleri…

    Gandhi belki müslüman değildi. Ancak mümince bakış açısını yakalamış…

    Bediüzzaman’ın sözleriyle bitireyim.

    “Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.”

    Fikir dünyamıza ve yaşantımıza ufuk açan yorumlarınız ve yazılar için tekrar teşekkürler…

  43. Yazan:eg Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    hakkı bey,
    Allah aşkına beni herhangi bir konuda desteklemeyin, zira kendimden şüpheye düşüyorum…

  44. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    Enver Bey

    Ben Taraf olmamaya çalışan bir insanım. Doğruyu söyleyen birine sırf gıcıklık olsun diye muhalefet etmem. Bu bana yakışmaz.
    Bu yüzden bana göre doğru söylediğiniz zaman, sizi de desteklerim. Kendinizden şüphe etmeyin.

    Sizinle başka konularda yine ters düşeriz, merak etmeyin.

  45. Yazan:snowqueen Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    bir de şu “kulak”meselesi var.meğersem birilerinde klasik müzüği “kutsallaştıran”özel bir duyu yeteneği varmış da haberimiz yokmuş.

    Klasik müziği kutsallaştırdığım falan yok. Emeğe saygı diyorum. “Asansör müziği” eleştirisi yapabilmek için bir müzik donanımı gerekir. Ötesine cahil cesareti diyoruz.

    Klasik müziğe saldınının prim yapması, sanırım kafalardaki klasik müzik-kemalizm-jakobenizm birleştirmelerinden oysa klasik müziğin bu topraklara girişi çok eskidir.Konudan uzaklaştı ama Yıldız Sarayı içinde II.Abdülhamid’in opera ve klasik müzik konserlerini izlediği tiyatrosunu görmenizi öneririm.

    Opus Dei ise İspanya’da kurulan katolik bir örgüttür.dolayısyla dinsel bir örgüt olması hasebiyle Gülen hareketiyle karşılaştırılmış olabilir.

    Din ve iktidar ilişkilerinin keşistiği heryerde böyle örgütler her zaman olur. Dikkat ederseniz bunlar eski çağ mysteriaları veya Anadolu’nun islami örgütlenmelerine pek benzemezler çünkü iktidar ve sermaye ile organik bağları vardır. Opus Dei benzetmesi bu yüzden kuruluyor.

    “1950’lerin ortalarından itibaren, artık iletişimden sanayi ve teknolojiye, kamu yönetimine kadar her alanda, iyi yetişmiş genç, “parlak” kadroların önemli bir bölümü, opus dei üyesiydi. örgüt böylelikle hem devlet üzerindeki etkinliğini, hem de “partilerüstü” bir görünümle saygınlığını geliştirdi…
    … franco rejimiyle de işbirliği yaparak onun ideolojik söylem ihtiyacını bu opus dei yapılanmasını sağladı. franco hükümetlerinde opus dei üyesi teknokratlar kilit görevlere getirildiler.
    1982 de iktidara gelen sosyal demokratlar sahiden iktidar olabilmek için ordu ve kilise ile birlikte opus dei ile de mücadele etmek zorunda kaldı. ancak örgüt cia ile işbirliği yapıp latin amerikaülkelerindeki diktatörlükleri parasal ve insan kaynağı olarak finanse etmeye devam etti. hatta papalık bu örgüte yoğun antikomünizm yapması ve de katolik muhafazakarlığı temel alması sebebiyle statüsünü değiştirip önderine piskopos ünvanını verdi.”

  46. Yazan:y.ö. Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    Serkan bey,

    Fethullahın ismini feytullah olarak yazmam bi dikkatsizlik sonucu.

    Bir lise öğrencisi olarak, en azından kendinizden oldukça yaşlı birinden söz ederken, soyadını zikretseniz yada bey/hnm ibaresi kullansanız daha şık olmaz mı?

  47. Yazan:y.ö. Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    Mehmet bey,

    Gülen hareketine geri dönecek olursak, “disaridan” görebildigim kadariyla merkezî bir komitadan ya da FG’den emir alan robotlasmis homojen bir insan toplulugu söz konusu degil.

    Robotlaşmış demeyelim de, kayıtsız şartsız itaat sistemi ve şefkat tokadı adıyla işlev gören bir otokontrol sistemi var diyelim.

    ***

    Açıkçası yurtdışı okulları, güneydoğu hedefli uzlaşma köprüsü hareketi, olimpiyatlar ve Kimse Yok mu Derneği gibi pekçok faaliyeti takdir etmekle birlikte, eleştirilecek de çok şey olduğunun farkındayız.

    Ve bu eleştirileri mutlaka dikkate alacak basiretli “ağabeylerin” olduğunu da biliyoruz.

    O halde yapıcı eleştirilerimizi mutlaka yazmalıyız.
    ***
    Mesela ilk aklıma gelenleri hemen yazayım,

    Cemaat içinde istişâre vardır fakat, demokrasi yoktur. Alt kadrolar işçi arılar gibi, üst ağabeylerin aldıkları kararları icra ederler.
    Ev abisi ile başlar, semt abisi ile devam eder bu hiyerarşi.

    ***
    İslâm gereğinden fazla evcilleştirilmiştir.
    Bu bilerek ve isteyerek değil, 28 Şubat süreciyle birlikte alınan tedbir gerekliliğinin bir süre sonra kemikleşen uygulamalara dönmesi sonucu doğal süreçte olmuştur.

    ***

    Hüseyin Gülerce’nin son yaptığı “islamın şartı 5 onda da başörtüsü yok”, benzeri söylemleri diğer dini grupların ve özellikle başörtülü hanımların tepkilerine neden olmaktadır.

    ***

    Herneyse, uzun yazmaya gerek yok, bu denli kapalı bir sistem her zaman ilgi ve merak uyandırmaya devam edecektir.

    Yurtdışında görev yapan iyi niyetli muhacir kardeşlerimizin şartlarının iyileştirilmesini ben de çok istiyorum.

    Ama bunun çok zor olduğunu da biliyorum.
    Zira çoğunun maaşı, Türkiye’den ve o ülkeden sorumlu şehir esnafının verdiği himmetlerle toplanıp gidiyor. Kriz bu kadar ortalığı sarmışken, yine de oralara para yollayabilmeleri büyük bir özverinin sonucudur.

    saygılar

  48. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    FG hareketi içinde ciddi bir müslüman sosyalist olduğunu tahmin etmekteyim ve sosyalizmin islamiyet ile çok daha bağdaştğının farkındalar.

    Bu arkadaslar, vaktinde “Komunizmle Mucadele Dernegi”nin kuranlardan FG’ye acilmislar mi?

    ve bu müslüman sosyalistlerin, sosyalistliği bize kendilerini sosyalist diye yutturan düzen beslemesi ulusalcı besleme sosyalistlerden, çok daha sağlıklı, çok daha bilinçli, çok daha anlamlıdır.

    Gercekten mi? Bu arkadaslarin sosyalistligi nereden gelmektedir? Manifestolari, uygulamalari, hepsini gectim sosyalizm anlayislari nedir? Belli ki cahil kalmisiz, ogrenelim.

    devletçi sosyalizmin hilkat garibesi temsilcileri ve darbeyi savunan tek komunist parti her ne hikmetse yeryüzünde bir tek bu ülkede mevcut.

    Evet, vaktinde Kenan Evren’i cennetlik ilan etmis olan FG’nin onderliginde darbeci olmayan sosyalizmi insallah bu arkadaslar kuracaklar. Heyecanla bekliyoruz.

    zira kemalizmin kuyruğunda solculuk ancak bu kadar olabilirdi, başka ne bekleyebiliriz ki. bu ulusalcı solcular 85 yıldır kemalizm ile hesaplaşmaktalar, ancak ne varki bu nasıl hesaplaşma ise her gün bir öncekinden çok daha fazla kemalistleşmekteler

    Bunlari soyleyen vaktinde sunlari da dedi (bkz. Sanayisiz Osmanli):

    oysa FG, kemalizm ve müesses nizam için hiç bir zaman ne bir tehlike, ne de bir “göz oyan karga” olmamıştır

    Ha, diyorsa ki evet FG Kemalizm’e karsi durmadi, ama Kemalistlik de yapmadi, o zaman da Tek Turkiye dizisinden birkac bolum salik veriyoruz.

    (kemalist sistemin daraağaçları komünistler ile dindarlar için kuruldu, kemalist sistemin zindanlarını komünistler ile dindarlar doldurdular, aynı zindanlarda yattılar. kemalizme karşı, komünistler ile dindarların daraağacı ve zindan kardeşliği vardır, gündemde olmasada hatırlatayım dedim, birde böyle bir muhasebeleşme potansiyeli mevcut)

    Ayni komunistler “Komunizmle Mucadele Dernegi”ni de hatirliyorlar, cennetin anahtari verilen Kenan Evren’i de. Gundemde olmamasina ragmen ben de hatirlatayim.

  49. Yazan:Ali Duman Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    Türk solunun sizin gibi brütüslere ihtiyacı kalmadı, “3 ncü yol”culuk ile yeni bir mdd uydurma tezi yaratmaya çalışmanız beyhudedir.

    tabi doğrudur ben yanılmışımdır, kemalizmin darağaçları, ne dindarlar için ne de komünistler için kurulmuştur.

    doğrudur ben yanılmışımdır misal saidi nursi de, mustafa suphi de marslılar tarafından katledilmiştir.

    ben yanılgı ve yalan içindeyim 85 yıldır eza ve ceza görenler samimi dindarlar ile komünistler değildir ve hiç olmamışlardır, FG hareketinin önünde diz çökeceksiniz, tek bir nedenle kemalistlerin yalanlarına ortak olduğunuz için.

    FG, kemalistler tarafından katledilen saidi nursiyi temsil ediyor, komünistler ise mustafa suphiyi temsil ediyorlar ve her iki kişilikte sizin hizmet ettiğiniz müesses nizam tarafından katledildi. Spesifik örneklerle tarihi çarpıtmak haddinize mi düşmüş, tarih orada duruyor, saidi nursi de, mustafa suphi de orada duruyor. Kenan Evren’in, ABD’nin emrettiği yeşil kuşak planının parçası olması, FG’yi bu plan gereği pragmatik bir yaklaşım sonucu himaye etmiş olması tarihi değiştirmez, bilmiyorsanız öğrenmiş olun, 1980-1990 yılları arasında harp okulu öğrencilerine FG’nin kitapları okutuldu, ancak bu neyi değiştirir, orduyu Fethullahçı mı yapar. Demogojiye son gaz devam edin bakalım nereye kadar, ucuz 3 ncü yolculuk, bu sefil siyasetinizi uyduruk Milli(yetçi) Demokratik Devrim tezlerinin yerine ikame edebileceğinizi sanıyorsunuz, gizli gizli, içten içe “sol” darbenizi bekliyorsunuz, daha çok beklersiniz, sizden önce 12 martta da bekleyenler olmuştu TİP’in tüm aksi yöndeki uyarılarına rağmen, aynı kafa ile devam ediyorsunuz, tarihde aynı suda iki kez yıkanılmaz, bekleyin bakalım askerci, darbeci, uyduruk, ısmarlama 3ncü yolcular ne kadar bekleyeceksiniz göreceğiz. “ne şeriat ne darbe”nin gideceği bir yol yok, temel aldığınız bu siyaset çok aptal bir siyasettir, balina ile hamsinin aynı ağırlıkta olduğunu iddia etmek kadar aptalcadır, her dakika 12 eylül faşizminin vesayeti altında yaşarken, bir şeriat tehlikesi hiç olmamışken böyle bir kafa ancak müesses nizama hizmet etme mantığının bir sonucu olabilir ve zaten öyle de.

  50. Yazan:MY Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    Sayin Y.Ö,

    bence elestirilerinizde haklisiniz.

    ancak bir noktaya dikkatinizi çekeyim, itiraz degil de, ne düsündügünüzü sorayim sadece:

    Bu elestirilerinizi bir CHPli kendi partisi için yapamaz miydi? Ya da mesela isçi partisi? Demokratik midir? Nasil isler? Ya Saadet Partisi? Erbakan’in izni olmadan tuvalete gidebiliyor mu partili gençler?

    Siyasi partileri geçin, mesela PKK nasil isliyor sizce?

    demek istedigim su;

    Bizim cografyamizda bir teskilata önce giren, yasi büyük olan, mutlak sef kimse ona yakin duran çesmenin basini tutar. O ne derse o olur. Yeni geleni çalistirir. Kafasina vurulan genç disini sikar, bir kaç sene sonra o da omuzlarina basarak yükselebilecegi bir grup genç bulur.

    bilgi birikimi olmaz, tecrübe paylasimi yapilmaz, genç çirak ustasinin 40 yilönce basladigi yerden baslar, örgüt hep oldugu yerde sayar.

    Bu mekanizma ortadogu cografyasinin son bir kaç asirdir yapabildigi tek örgütlenme sekli. Gülen cemaatinin bunu TAMAMEN ve KISA VADEDE asmasi bence imkansiz.

    Amerikan sirketlerindeki gibi “distributed” ya da “matrix” tipi bir örgütlenme Türkler için çok erken. Zihnen endüstriyel örgütlenme saplantisini asmamiz gerek.

    Biz Türkler kemalizmin milli egitim tornasindan geçmis, endüstriyel dünyaya (19cu yy) hazirlanmis insanlariz.

    Evde BABA, okulda ÖGRETMEN, camide HOCA, orduda KOMUTAN, Fabrikada USTABASI bizim yerimize düsünür. Biz prosedürleri ezbere biliriz, emirleri uygulariz. bu bizi sorumluluktan kurtarir,
    azar isitmek ya da sopa yemekten de…

    Düdük çalinca bir yerde toplaniriz, okulun bahçesi, fabrikanin girisi, kislanin önü…

    19cu yy’da fransiz ve ingiliz çocuklari da böyle egitiliyordu. Bizde hâlâ bu böyle.

    ne mutlu Türk’üm diyene, varligim ülkeme, orduma, sefime, patronuma armagan olsun, 19 MAYIS’ta binlerce gencin ROBOT ayni hareketleri yapmasi filan… bu teslimiyetçi hayat görüsü Islam’in bir sonucu degil. ULUS-DEVLET’in ihtiyaçlari dogrultusunda yetistirilmis, düsünmeyen, robotlasmis, ordulasmis milletlerin hayat görüsü. icabinda iskence de yapar, öldürür, “öl” dersen ölür. “ben size savasmayi emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum”

    Savasmak demek düsünmek demektir. Düsman ne kadar uzakta? elindeki silah ne? ben onu vurmadan o beni vurabilir mi? neden savasiyorum? baris için bütün yollar denendi mi? komutan benden daha akilli oldugu için mi komutan yoksa tokatli, manisali, sivasli oldugu için mi?

    21ci yy’da 19cu yy kafasiyla yasamanin bedeli ne olacak? Mesela bir türlü bitmeyen terör. 50 PKKliyi yakalamak için 10 bin askerle Cudi dagini kusatan komutan çok iyi bir is yaptigini saniyor. 10 yil tecrübeli terörist 6 aylik acemi askerlerimizi ördek gibi avlarken bir yandan da özel tim çoluk çocugun kolunu kiriyor ki PKK militansiz kalmasin. Nee? Orduyu mu elestiriyorsun? vatan haini! çirkin ördek seni!!!

    neticede endüstriyel milli egitim, endüstriyel savas taktikleri, endüstriyel ekonomik örgütlenme. (kalkinma paketleri, vergi indirimi vs) ..

    egitim, savas ve ekonomideki basarisizliklarin bir açiklamasi olmali degil mi?

    Bütün bunlar Gülen cemaatini çok çok asan meseleler. onlarin elindeki kumas PKK’nin, DTP’nin, SP’nin, DYP’nin ve CHP’nin elindeki kumasin aynisi.

    Herseye ragmen FG’nin üretttigine bakin bir de ötekilerin ziyan ettigine :))

  51. Yazan:Ali Duman Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    “Herseye ragmen FG’nin üretttigine bakin bir de ötekilerin ziyan ettigine :))”

    çok güzel ve herşeyi oldukça öz açıklıyor, işte budur, “gerici” FG’yi, bugün çok “ilerici” geçinenlerden daha pozitif bir noktaya taşıyan fark.

    diğerleri “müesses nizamın” kendilerine biçtiği rolü oynayarak, savaşçılıkla meşgulken, O insana ve eğitime yatırım yapıyor ve bunun karşılığını fazlasıyla alıyor, bir gerçek var ki dünyadaki en iyi yatırım insana yapılandır. fikir dünyama 180 derece aykırı düşüyor olsada FG’nin eğitime ve insana yaptığı yatırımı ve bu yol’daki başarısını yadsımam mümkün değildir. umarım bu başarı oldukça militarist olan ülkemizin, sivilleşmesine de bir katkı sunabilir. Zira her şeyden önce bu militarist yapıyı, sivilleşme yönünde dönüştürmeye ihtiyaç duymaktayız, militarist ülkenin ne solu sol, ne sağı sağ olabilir ki zaten değil de.

  52. Yazan:metin okan Tarih: Haz 23, 2009 | Reply

    “Herseye ragmen FG’nin üretttigine bakin bir de ötekilerin ziyan ettigine :))”

    çok aykırı olmasına rağmen ben de katılıyorum. FG nin yaptıklarının milyonda birini koskoca devlet yapamadı!

    bir de şu militarist ülke olma konusu var. dünyadaki en militarist ülkeleri sıralarsak türkiye kaçıncı sırada gelir bunu da merak ediyorum.

    asker savaşır!!! savaştırmayacaksın! savaşmasına gerek kalmamalı idi!

    burada bütün sorun gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin. militarist ülke olmamalı idik. ama hangi hükümet bunu başarabildi?

    sakın 2 de 1 darbe olmasaydı filan demeyin! hiç bir hükümetin ve hiç bir siyasinin ve bir avuç insan haricinde hiç bir sivilin gündeminde böyle bir konu olmadı. ve olmayacak!

    biz o yola değil, bu yola gideceğiz diyen çıktı mı hiç???

  53. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 23, 2009 | Reply

    Sayin DD editorleri,

    “Sahsa yonelik ifadelere” karsi takindiginiz bu hassas tavri, Ali Duman benim sahsima dunyanin iftirasini ve asagilamasini yagdirirken de gormeyi bekliyordum ama, gereken mesaji aldim. Bundan sonra yazilarimi kirpip kirpip kusa dondurmenize veya komple yayinlamamaniza gerek olmayacak, cunku bundan sonra size yazilarimla ek mesai verdirmeyecegim. Bugune kadarki emekleriniz icin de tesekkurler.

    Hepinize kolay gelsin. Bu arada bu yazi (hic sanmiyorum ama) kazara moderasyondan (kirpilmadan) gececek olursa, simdiye kadar benimle ahlak ve adap cizgisinde tartisagelmis herkese (ki az sayida degiller) tesekkuru bir borc bilirim. Yanlislikla birine kil kadar haksizlik ettiysem affola, umarim icinizden en azindan bazilariyla baska bir platformda tekrar bir araya gelme olanagim olur.

  54. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Haz 23, 2009 | Reply

    Onur Bey,

    Hakkinizi helal edin, bizimki helaldir. Gideceginiz yeni platformlara da kalite götüreceginizden süphemiz yok.

    karar degistirirseniz bundan sonra SALDIRGAN-SORUNLU yorumlara bizzat cevap vermek yerine bize iletisim sayfasindan bildirebilirsiniz.

    Bilginiz için: Muhalif olsun olmasin tartismayi ISRARLA KiSiSELLESTiREN bir sürü yorum eleniyor. Ama gözden kaçan da oluyor malesef.

    Dostlukla

  55. Yazan:Ali Duman Tarih: Haz 23, 2009 | Reply

    Sn. Editör

    kendisi hakkında “şahsına yönelik ifadeler”de bulunduğumu iddia eden Sn.Onur Çobanoğlu’nun “engerek yılanlığımdan” “sahte demokratlığımdan”, başlayıp, beni “faşistlere tercih edeceğine” varan şahsi suçlamalarına vermiş olduğum yanıtlardan rahatsızlık duyuyor ise önce dönüp kendisine bakmasında fayda var. Bu yakışıksız iftiralar önce kendisi tarafından yapılmıştır, yazılar yerli yerinde duruyor, bakmanızda yarar var.

    bu durum esasında “sol”un eleştirilmesine karşı hezeyanlar içerisine girmesiyle başlayan bir durumdur. işte bu anlayış yüzünden eleştiriyi kabulenemeyen sözüm ona “sol”cular sayesinde sol siyaset, bugün gündemden düşmüş ve çözüm üretemez hale gelmiştir. bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde çözümsüzlüğün bir parçası haline getirilmiştir.

    bir diğer handikabı ise türkiye’deki solcuların içerisine düşmüş olduğu darbecilik hastalığıdır, bir kısım solcular 9 MART 1971’den beri askeri bir “sol darbe” bekletilerine devam etmektedirler, 12 mart ve 12 eylül darbesinin sola karşı yapılmasından büyük bir hicap duymakta ve bunun rövanşını almak gibi bir heyezan ve kin içerisinde girmekteler, “bugüne kadar darbeler hep bize karşı yapıldı, ilk kez sağ/dincilere karşı yapılacakken asker korkak davranıyor” psikolojisi içerisindeler, “yesinler birbirilerini” gibi bir uyduruk sözü söylerken dahi sinsi bir şekilde bu bekleyiş içerisindeler. oysa 9 mart’ın bir kandırmaca olduğunu, bunun o dönemdeki “sol”u kontrol altında tutmak için bizzat özel harp dairesi ve solun içindeki hain-ajan provaktörlerin tezgahı olduğunu bile aradan geçen bunca yıla rağmen anlayamadılar, ergenekon’u anlayamadıkları gibi. şayet ergenekon o tarihleri de kapsayacak şekilde derinleştirilirse tüm bu gerçekler ortaya çıkacaktır (ergenekon’a karşı tavır takınamaları da bundan dolayıdır) ancak ne değişecek, bu kafa değişmez. değişmediğini de geçen 40 yılda gördük. (yapılan onca hataya rağmen henüz en ufak bir özeleştiriye rastlayamadık)

    Sn.Onur Çobanoğlu, esasında sinsi sinsi “içindeki darbeciliği” deşifre etmiş olmama alınganlık göstermektedir, zira darbe karşıtlığına dair her yazı ve görüşe ÖZELLİKLE BİR BASİT GEREKÇE BULARAK GİYDİRMEKTE VE DARBE KARŞITLIĞINI KÜCÜMSEMEKTEDİR. Bu yönü deşifre olmuştur, sıkıntısı da, siteden ayrılması da bundan dolayıdır.

    benim şahsı ile ilgili bir hakaretim olmadı, olamazda, yukarıdaki hususlar aykırı düştüğümüz hususlardır ve benim iddialarımdır, aksini iddia etmek ve kanıtlamak hakkıdır, ancak ne varki bundan sarfı nazar etmeyi uygun görmektedir, kendi seçeneğidir. Gözü kör olsun ki “gidene gitme, gelene gelme dememe” gibi bir geleneğimiz var.
    9 Mart’ını bekleyen solculuğundan ve darbe karşıtlarına karşı takınmış olduğu tavrını eleştirmekten başka bir şey yapmadığımı, birde mayın başlığı altında yaptığımız tartışmada, “solun; kemalist sistem tarafından yasaklanması, ve/veya marjinalliğe sıkıştırılmış olması nedeniyle benim için Türkiye’de bir sol’dan bahsedilemeyeceği” fikrime olağanüstü ve hasmane bir tutum sergilemiş o günden bu yana tüm eleştirilerime yakışıksız ve dostane olmayan karşılıklarda bulunmuştur. Durum bundan ibarettir, gerek duyanlarca bilgi edilinmesini diliyorum. selam ve saygılarımla.

  56. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 23, 2009 | Reply

    Mehmet Bey,

    Mesele sadece “Ali Duman ile sahsi tartismamda benim cevaplarim sansurlendi” degil. Bu bir suredir birikmekte olan bir seyin en son damlasidir sadece. Acik konusmak gerekirse DD’de gercegi ve sozleri carpitmak, iftira atmak, karalamak (sadece bana veya diger yorumculara degil, genel olarak herhangi bir kisiye, goruse ya da gruba) cok sik karsilasilan ve (bana gore) maalesef kaniksanmis ve pek az insanin rahatsiz oldugu bir durum. Ben rahatsiz oldugum icin, cogunlukla tek basima, deli danalar gibi boyle yorumlarin pesini kovaladikca ortamin delisi pozisyonuna dustum. Su son olay da bu hissi iyice pekistirdigi icin boyle bir ayrilik karari vermis bulunmaktayim.

    Sert ifadelerimin budanmasini bir derece anlayabilirim, ama ahlaksizliga ahlaksizlik demek, birisi ahlaksizligi sistematik hale getirdiyse ona da ahlaksiz demek bana gore haktan da ote, yukumluluktur (en azindan entelektuel ahlak konusunda). Kuskusuz tartismada nezaket de cok onemli ve gereklidir, bunun icin bugune kadar hic kimseye hicbir tartismada bana gosterdigi nezaketten azini gostermedim (Ali Duman da dahildir buna); ama bana gore dogruluk ve durustluk daha once gelir. Goruyorum ki editorler olayi farkli bir bakis acisiyla degerlendiriyorlar, ki bu da dogal. Gorus ayriligina saygiliyim.

    Bu arada yorum kurallarina gore neyin yayınlanmaya değer olduğuna karar vermek editörün tasarrufundadır. Bundan belli yazilari editorlerin yayimlamama hakki oldugunu cikariyorum. Ama bu hak bir yaziyi orasindan burasindan kirpip yayinlamayi kapsamaz. Emin olun bu yaziyi hic yayinlamamaktan cok daha nahos bir hareket, cunku yazarin yazi butunlugunu gozeterek kurdugu kurguyu bozuyor. Eger o kirpilan yorumumu hic yayinlamayip ifadelerimize ceki duzen vermemiz yonunde bir editor uyarisi yayinlasaydiniz, daha uygun bulacaginiz bir hale getirmeye calisirdim.

    Son olarak Mehmet Bey, ben musluman olmadigim icin hakkimi helal etmemin bir anlami ve(ya) gecerliligi olur mu bilmiyorum, ama eger oluyorsa hakkimi helal ettim bilin. Sadece size degil, tum editorlere ve (daha once de bahsettigim gibi) benimle ahlak cizgisinde tartisagelmis herkese.

    Sevgiler

  57. Yazan:mehtap Tarih: Oca 9, 2010 | Reply

    pardon ayet hucurat suresi 6-7-8 e bakın ”innemel mügminine ihvetün.” bu ayeti değiştirerek anlam vermek ”bütün müslümanlar ancak ve ancak kardeştir.” teyid üstüne teyid var. bütün insanlar kardeştir diye sanırım bu ayeti nefsiniz arzusuna göre değiştirdiniz ise bunun vebali size ait. mailime cevap bekliyorum bu çok önemli bir konu ve inanın çok üzüldüm.islam hiç bir dine bakış açısından düşmanca yaklaşmamıştır ehli kitap la ehli kitap olmayan dinlerin hükümleri ve yerleri bellidir.ALLAH ONLARDAN RAZI OLSUN. İslam alimleri hiç bi konuda açık bırakmadan günümüze kadar en ince detaya kadar fetvaları vermişlerdir.Ayetin anlamcada olsa manasını değiştirmek bu ümmetten önce ki ümmetlerin incili tevratı zeburu kendi nefsi arzularına göre işlerine nasıl geliyorsa öyle değerlendirip yorumlayıp değiştirmekle yaptıkları cürmün aynısı olmuyor mu?yapılan bi yanlışı bi din kardeşiniz olarak uyarmak amacım tenkidim düşüncenizden olmamamdan veya cemaatinize karşı olmamdan gibi algılanırsa üzülürüm biz tüm ümmeti muhammedi kardeş kabul ediyor ve Allah için seviyoruz.Allah bizleri ehli sünnet vel cemaat itikadı üzerinden ayırmasın.dualarla inş.

  58. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Oca 9, 2010 | Reply

    Mehtap Hanim Selam,

    Kanaatimce müslüman dogulmaz, müslüman olnur ve bu idrak edilir. Zira aksi olsaydi Peygamberimiz dinimizin ilk ve son mensubu olurdu 🙂

    Hz Hamza’nin katili olan ama sonradan sahabeden sayilan Vahsi’nin yasami bize örnek degil midir?

    Ya Hz. Ali’nin mübarek yüzüne tüküren ve hayati bagislanan müsrikin müslüman olusu? Bunlar soguk kis gecelerini isitmak için uydurulmus birer masal mi yoksa bugünkü irkçi ve aidiyetçi kavgalara isik tutan birer kandil mi?

    Bakin EFENDiM isimli yazida Suat Demren ne söylemis:

    “… Hz. Muhammed; risalet görevini aldığı ilk andan itibaren yıllarca birçok işkencelere, sıkıntılara, alay ve hakaretlere maruz kalmasına ve en nihayet ölümle tehdit edilmesine rağmen “Güneşi bir elime, ayı da diğer elime verseniz yine de davamdan vazgeçmem” diyen, amansız düşmanlarının, yanından geçerken yüzüne tükürmelerine, secdedeyken başına işkembe geçirmelerine, tokat atmalarına, evinin önüne ve geçeceği yollara geceleri diken ve taşlar koymalarına, çocuklara taşlatmalarına rağmen “Ya Rabbi, bilmiyorlar, onları affet ve hidayet ver” diyen bir peygamberdi.

    Hz. Muhammed; kendisine yıllarca amansız düşmanlık yapmış, nice sıkıntılar çektirmiş, üç yıl boyunca korkunç bir tecrit uygulamış olan ve o anda da resmen savaş durumunda olduğu Mekkelilere; -müslüman olduktan sonra Mekke’ye tahıl vermediği için Mekke’de kıtlığa neden olan Kuzey Arabistan’dan bir sahabeye- bu boykotu kaldırtmış bir peygamberdi.
    …”

  59. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 18, 2013 | Reply

    4 yıl önce bu yazıda Fethullah Gülen cemaatini savunmuşuz ve bir tehlike olmadığına herkesi ikna etmeye çalışmışız. Ne yazık ki yanıldık. Ne yazık ki haksız çıktık.

  1. 5 Trackback(s)

  2. Tem 7, 2009: Son 30 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce
  3. Eki 13, 2010: Fethullah Gülen ve Milliyetçilik Videosu : Derin Düşünce
  4. Kas 15, 2013: Gülen Cemaati’nde Sayanim (סייענים) Sendromu
  5. Ara 10, 2013: Dinler arası diyalog yerine önce müminler arası diyalog!
  6. Ara 30, 2013: Gülen Holding İnsan Kaynakları Nasıl Çalışır?

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin