RSS Feed for This Post

Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu

2008’in Haziran başıydı. Kadın Hareketine kendini fena halde kaptırmış bir feminist sosyolog olarak dünyanın en önemli dertlerinin başına kadın sorunlarını koyar bir modda iken Karakedi Kültür Merkezinde bir toplantıya katıldım. Bir kaç kadın gittik. Birlikte gittiğim kadınlar başka konuların peşine düşüp toplantılara devam etmediler ancak ben adeta büyülenmiş gibi bütün miting hazırlık toplantılarına ve daha sonra yaptığımız aşağıda anlatacağım eylemlerin hazırlama komitelerine devam ettim…Benim kendimi temsilen ama çoğunluğun bir örgütü ve siyasi partiyi temsil ettiği toplantıda toplumun her kesiminden çok geniş bir yelpazede bir çok sivil toplum kuruluşu vardı. Sağcısından solcusuna (sol olduğunu iddia eden(zanneden) Kemalist soldan söz etmiyorum, Özgürlükçü soldan bahsediyorum), dindarından, feministlere..  Daha doğrusu yok yoktu…Hepimiz olağanüstü şartlardan geçtiğimizin farkındaydık ve bunun adını bir an evvel koymamız gerekiyordu. Hem en kısa zamanda temel konular üzerinde anlaşmamız, hem de çok kısa bir zaman içinde bir miting düzenlememiz gerekiyordu…Mitingde ne slogan atacağımız ve hangi dövizleri taşıyacağımıza hemen karar vermemiz hem de ön hazırlıkları yapmamız gerekiyordu. Böyle bir mitinge kimler gelecek? Bizim gibi düşünenler kimler cidden çok merak ediyordum…

“Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu” olarak 21 Haziran 2008’de İstanbul’da, 26 Temmuz 2008’de Ankara’da darbeye karşı mitingler düzenledik. Merkez medya zannettiğimiz medya gördü ama görmemezlikten geldi. Baykal hakkımızda “bir kaç yüz kişi İstiklal’de yürümüş” diye söz etti. Daha sonra baktık merkez olduğunu zannettiğimiz büyük medyanın içinden darbeye karşı çıkar gibi gözüküp amalarla şerhler koyanlar var hatta e-gruplarda açık açık” “bunlar” olacağına asker gelsin” diyenler var…Yani bazı darbeleri hoş görüp, diğerlerini darbe diye nitelendirenler var. Benim darbem ve diğer darbeler diye ayıranlar var..Bu vahim durum karşısında faaliyetlerimize devam kararı aldık.12 Eylül’de Vicdan Mahkemesi düzenledik ve darbecileri “vicdanlarda” mahkum ettik. 28 Ocak’ta “Ergenekon Çetesinden Davacıyız” forumunu düzenledik. 31 Ocak’ta “Ergenekon Çetesinden Davacıyız” eylemini düzenledik. Bugün de yani 28 Şubat 2009 günü Vicdan Mahkemesi ile 28 Şubat darbesini yapanları yargıladık ve vicdanlarda mahkum ettik. Vicdan Mahkemesi sanıkları “itibarsızlaştırılma” mahkumiyetine çarptırdı. Ve bu mahkumiyetin uygulanması ancak bizlerin yani tüm vatandaşların katkılarıyla mümkün…Bu insanların çok önemsenen itibarları sürmeye devam ettikçe, biz sıradan vatandaşlar bu memlekette itibar görmemeye mahkumuz…Ve bu rejimin adına demokrasi denmez başka bir şey denir.

Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu darbe yıldönümlerinde Vicdan Mahkemeleri düzenleyemeye devam edecek. Vicdan Mahkemeleri’nin ilkini 12 Eylül’de kurduk. İkincisini 28 Şubat’ta bugün yaptık, gelecek vicdan mahkemeleri ise sırasıyla 12 Mart, 27 Nisan ve 27 Mayıs’ta gerçekleştirileceğiz. Bütün bu eylemlere katılan insanlardan ama özellikle Vicdan Mahkemelerine katılan tanıklardan birinci elden biliyoruz ki darbe adı üzerinde darbe hepimizi yaralıyor ve defolu insanlar haline dönüştürüyor. İşte biz bu defolu insanlar biraraya gelip defolarımızı birbirimize gösteriyoruz. Hatta daha fazla biraraya gelmek için ihtiyaç duyuyoruz. Tüm taraflar ama en çok da 12 Eylül öncesi birbirine düşman olduğu söylenen taraflar birbirine küçük ama anlamlı adımlar atıyorlar. Aslında en çok merak edilen kim kimi niye öldürdüden çok falancaların öldürdüğü görüntüsü verilen olayda aslında kim öldürdü sorusunun karşılığı…İşte bu sorunun karşılığı bulunduğu zaman biz Ergenekon denilen şeyin ne olduğunu anlayacağız. Ve bütün bu merkez medya tarafından kasıtlı olarak çarpıtılarak verilen haber müsveddeleri yüzünden yaşadıklarımız yalanmıydı sorusu ve bu kandırılmışlık duygusu belki o zaman geçecek…Gerçeklik duygumuz tekrar yerine oturacak… Bizim gerçeklik duygumuzu bir tarafa bırakın, en gerçek bir şekilde bir yakınları bir gün aniden “kaybedilen” kişiler belki daha rahat uykular uyuyacaklar… Hadi bizzat öldüren, yapan edeni tabii ki gerçek mahkemelerde yargılamak istiyoruz ama her normal insan gibi bunu sistemin yapmasını bekliyoruz, bizim insani gücümüz yetmiyor onları yargılamaya yani onları bir tarafa koyalım ama özellikle medyayı affetmeyeceğimiz kesin…. Kayıplar geri gelmeyecek ama en azından malum kişilere “papaz her zaman pilav yemez” diyeceğiz.

Trackback URL

  1. 33 Yorum

  2. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 2, 2009 | Reply

    Seçim sırasında iyice açığa çıkan diktatörlüğü çağrıştıran hükümet uygulamalarını ve ülkenin, iktidar partisinin uygulamaları ve politikalarıyla giderek bir tek parti diktatoryasına gitmesini protesto etmek için de bir aktivite düzenlemeyi düşünüyor musunuz?

  3. Yazan:Murat Aygen Tarih: Mar 2, 2009 | Reply

    Feminist hanımlara, şayet demokrasi istiyorlarsa, nasıl giyinmeleri gerektiğini, A.B. temsilcisi Bayan Karen Fogg, bir mübarek Cuma günü “pembe mantinden ferace” ve “ince yaşmakla” OSMANLI SALTANAT KAYIĞI’na binip “seyre” çıkarak aççık-seççik tebliğ etmiştir. Bu kıyafeti hangi onurlu gerekçe ile giyeceklerini de Sn. Doğu Perinçek büyük bir isâbetle “saptamış”tır: YURTSEVERLiK. Uzun lâfın kısası: etrafınız sarıldı, teslim olun, NETEKiM. Gel gündüz ile gece olalım, gökyüzünde yıldız olalım, . . 🙂

  4. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 2, 2009 | Reply

    Çok önemli bir adım : “darbelere karşı 70 milyon adım”

    bunun bir adım ötesi; darbeci, vesayetçi, postal yalayıcı partileri sandığa gömmektir. Listemizin başına ise en eski ve ne sahtekar olanını koymalıyız. Bu takiyyeci, postal yalayıcı, darbe artıkları ve darbe şakşakcıları Ankara’nın Doğusuna gidemez hale gelmişlerdir.

    Türk halkları bu yürüşüyün gereğini -hissiyatıyla da- olsa yapabileceğinin işaretlerini vermektedir.

    Son darbe 28 şubat salt bir darbe değilir, aynı zamanda ülke tarihinin en büyük soygun ve hortum operasyonudur, yaratılan şikeli bir krizle 21 banka batırılmış ve 100milyar dolarımız çalınmıştır. Borç stok oranı %68’e yükselmiş, ülke iflas ettirilmiş, Kemal Dervis’in paçalarına yapışılmıştır.

    150 yıl önce bu faşistler “şeriat elden gidiyor” diye darbeler tezgahlıyorlardı, şimdi ise “laiklik elden gidiyor” la darbe kışkırtıcılığı yapıyorlar, halkımızın ve demokrasimizin düşmanı 6-7 eylül’de kitleleri kışkırtanlardır, 12 eylül olduğunda “bugune kadar nerelerdeydiniz” diye manşet atanlardır, 28 şubat’ta bizleri, fadime şahin, müslüm gündüz, ali kalkancı ile afyonlayanlardır, şimdi aynı afyonlamaya başka metodlarla devam etmektedirler, bu yalancıları, komplocuları, hortumcuları deşifre etmenin, bu taktikleri boşa çıkarmanın zamanıdır. Darbe yanlılarını, darbe şakşakcılarını, postal yalayıcılarını deşifre etmek en büyük görev olmalıdır. Bu alçak faşist darbe yanlıları olmadan darbelerin yapılması mümkün değildir.

  5. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Mar 2, 2009 | Reply

    Ülkemizde darbe halen devam etmektedir. Bunun en önemli göstergesi MGK da Harbiyeli pasalarimizin hür iradenin karsisinda oturmasi.Orda Askerin kasilmasi Türk halkina en büyük hakaret. Kemalist Harbiyeliler bir türlü huylarindan vazgecmiyorlar.

  6. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 2, 2009 | Reply

    Ali Duman’a katılıyorum darbeci partiler sandığa gömülmelidir. Başta da ülkede bir diktatorya yaratan AKP

  7. Yazan:Historazzi Tarih: Mar 3, 2009 | Reply

    Ne A.B.D.’si kardeşim? O darbe teşebbüsünün önünü müteveffa Zeki M kesmiştir. O paşaya bir “ibibikler”, bir de “sevdim bir bahriyeli” türküsü okuyarak kesmiştir netekim 🙂

  8. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Mar 3, 2009 | Reply

    29 Marttan sonra büyük bir Darbe tehlikesi görüyorum. Kemalistler secim sonuclarini kabul etmeyerek bir Darbe girisimine bulunabilirler cünkü CHP secim calismalari Darbeyi isaret ediyor.Genelkurmay baskanininda Darbeci Generalleri Adaletin elinden kurtarma gayretleri Darbenin yapilacaginin baska bir göstergesi. Tepeden inmeciler Darbe sevdasindan vazgecmis degil.

  9. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 3, 2009 | Reply

    arkadaşlar tekrar soruyorum:bu 70 milyon adımın birkaçını da atıyormuyuz şimdi AKP diktasına karşı?

  10. Yazan:kaan Tarih: Haz 18, 2009 | Reply

    artık uyanalım bu cuntacı zihniyet pislik bitmeli 28 şubat senoryasını hazırlayanlar sırf dindar insanları hedef almışlardı yoksa irtica diye uydurdukları kendi saçmalıklarıydı ve bugünde bu zihniyeti çok acı devam ettirmek istiyorlar ama artık herkez dindarı sağcısı solcusu aydını muhafazakarı milletimizin her ferdi özellikle bu konuda tek fikir olmalı ve bazı (sözde)aydın kesim yüreğiniz varsa sizde demokrasi inancınız varsa ordumuzun içindeki bu cuntacu zihniyetine hitler zihniyetine dur dersiniz.

  11. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Böyle bir mitinge kimler gelecek? Bizim gibi düşünenler kimler cidden çok merak ediyordum…

    …Daha sonra baktık merkez olduğunu zannettiğimiz büyük medyanın içinden darbeye karşı çıkar gibi gözüküp amalarla şerhler koyanlar var hatta e-gruplarda açık açık” “bunlar” olacağına asker gelsin” diyenler var…Yani bazı darbeleri hoş görüp, diğerlerini darbe diye nitelendirenler var. Benim darbem ve diğer darbeler diye ayıranlar var..

    Bir tanesi de bizzat o yuruyuse gelen Nazli Ilicak’tir. 12 Eylul’un isaret fisegi sayilan Fatsa operasyonunun ardindan neler yazdigi okunmaya deger.

    Burada eylemi degersizlestirmeye calismiyorum, emek veren, organize eden ve katilanlara saygim buyuk. Velakin bugun her kendileriyle yuruyeni, kendileri gibi “darbe ayrimi yapmiyor” zannetmesinler.

  12. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Onur bey,

    Türkiyenin temel siyasi düşünce yapısında kimi ciddi zaafların yaşandığı noktasında benim de kuşkularım var.İyiye mi yormalı yoksa kötüye mi bilmiyorum,yorumunuza taşıdığınız “savrulma durumu”nun hemen hemen bütün siyasi ve fikri akımlar için geçerli olduğunu düşünüyorum.Sanırım,henüz olgunlaşamamış toplumsal düşünce yapısından kaynaklanan bir durum bu.Başka bir deyişle,türlü savrulma ve tutarsızlıkları içerisinde barındıran kaygan bir zeminin varlığından sözedilebilir.Kısacası,bu hızlı “saf değiştirme”modası,sergilediği görüntü itibariyle pek de güven vermiyor…En azından samimiyet noktasında epey soru işareti yaratıyor.

    Konuya dönecek olursak,Nazlı Ilıcak bu anlamda tek örnek değil.Solcusundan sağcısına,muhafazakarından liberaline,bürokratından devlet adamına kadar böylesi hızlı ve değişken bir hareketliliğe tanık oluyoruz.Ne hikmetse inandığı dünya görüşü ve benimsediği ideoloji çizgisinde ilkesel olarak kalmayı başarabilenlerin sayısı bir hayli az görünüyor.Sonuçta beğensek de beğenmesek de böyle bir durum var.Gönül isterdi ki”çoğulculuk”hanesine yazılabilecek bir gerçeklik olsun.Ne var ki daha çok iktidar kavgalarının şekil verdiği/yönettiği bir düşünce yapısına daha yakın duruyor.

    Ancak,kafalarda yarattığı tüm bu kuşkulara rağmen bence bu değişimi iktidar heveslilerinin içine düştüğü pencereden okumak yerine,ne götürüp ne getirdiğine odaklanmak gerekir.Burada Nazlı Ilıcak’ı savunacak değilim,siyasi geçmişini az çok bilen biriyim.Ancak Nazlı Ilıcak katıldı diye bir sivil itaatsizlik eylemine gölge düştüğünü de düşünmüyorum.Varsayalım ki Ilıcak yolunu şaşırıp 1 Mayıs mitingine katıldı sizce değişen ne olurdu?Mesela sırf bu zat katıldı diye 1 Mayısı bunun üzerinden sorgular mıydınız?

    Dolayısıyla böyle basit detaylara fazla itibar etmemek gerekir.Ha,Nazlı Ilıcak veya bir başkası;çıkar insan hakları ve adalet talebi iddiasında olan bir etkinliğe bununla bağdaşmayan nutuklar çeker,ortalığı kışkırtır amenna sizinle beraberim.Ama eğer böyle bir durum yoksa sırf biri katıldı diye de bir amaç sorgulanamaz.Ne yapacaklardı “sakıncalı” diye miting alanına mı almayacaklardı?

  13. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    Aziz Bey,

    Ne hikmetse inandığı dünya görüşü ve benimsediği ideoloji çizgisinde ilkesel olarak kalmayı başarabilenlerin sayısı bir hayli az görünüyor.

    Bu acaip bir sey degil. Ideoloji dediginiz sey mezara kadar tutulacak bir futbol takimi degildir. Tabii ki dunyadaki gelismelerle beraber insanlarin ideolojileri de degisecek. Bugunku ideolojiler de gecmisteki degisimlerin urunudur, ne liberalizm ne Marksizm tas devrinde icat edilmedi. Bir entelektuel ideolojik sapmaya girecekse en azindan bunu tutarli bir sekilde temellendirmelidir ama Nazli Ilicak konusunda durum bundan cok farkli. Bu kisi buyuk bir insanlik sucunu mesrulastirma amacina hizmet etmistir, dolayisiyla kendisi de sucludur. Yani bu basit bir ideolojik sapma veya kayma meselesi degil.

    Ancak Nazlı Ilıcak katıldı diye bir sivil itaatsizlik eylemine gölge düştüğünü de düşünmüyorum.Varsayalım ki Ilıcak yolunu şaşırıp 1 Mayıs mitingine katıldı sizce değişen ne olurdu?Mesela sırf bu zat katıldı diye 1 Mayısı bunun üzerinden sorgular mıydınız?

    Dolayısıyla böyle basit detaylara fazla itibar etmemek gerekir.Ha,Nazlı Ilıcak veya bir başkası;çıkar insan hakları ve adalet talebi iddiasında olan bir etkinliğe bununla bağdaşmayan nutuklar çeker,ortalığı kışkırtır amenna sizinle beraberim.Ama eğer böyle bir durum yoksa sırf biri katıldı diye de bir amaç sorgulanamaz.Ne yapacaklardı “sakıncalı” diye miting alanına mı almayacaklardı?

    Ne yazmisim:

    Burada eylemi degersizlestirmeye calismiyorum, emek veren, organize eden ve katilanlara saygim buyuk.

    Nazli Ilicak konusunda ne yapilacagina gelince, oradaki kitlenin en azindan bir “sen ne yuzle buraya geliyorsun” demesini beklerdim. BarisaRock’ta Nejat Yavasogullari’na “cuntaci Nejat” diye bagrilabiliyorsa, en az onun kadar suclu bu kisiye de gereken muamele yapilmaliydi. Ama miting alanina almamalilardi falan demiyorum.

  14. Yazan:cb Tarih: Haz 20, 2009 | Reply

    Onur bey,

    insanlar ve o insanların görüşleri değişemez mi?İlla onları miting alanından ‘defetmek’ zorunda mıyız?Ilıcak ne yapmış?Adam mı öldürmüş?Yani bazen nereden çatacağınızı şaşırıyorsunuz.

    Darbeye Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonunu destekliyorum,sanırım 18 Temmuz gibi tekrar bir Taksim yürüyüşü olacak,orada olabilmeyi diliyorum.

  15. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 20, 2009 | Reply

    Onur bey,

    insanlar ve o insanların görüşleri değişemez mi?İlla onları miting alanından ‘defetmek’ zorunda mıyız?Ilıcak ne yapmış?Adam mı öldürmüş?Yani bazen nereden çatacağınızı şaşırıyorsunuz.

    Cemile hanim,

    Nazli Ilicak ne yapmis diye sormussunuz. 12 Eylul gunlerinde yazdigi yazilardan bir buket sunalim:

    16 Eylül 1980

    “Birkaç gündür 12 Eylül Harekâtı ile 27 Mayıs mukayesesi yapılıyor ve hemen herkes birincisinin üstünlüğünü ortaya koyuyor. Biz bu konuda tarafsız olamayız. Çünkü 27 Mayıs mensup olduğumuz Demokrat Parti camiasına karşıydı. Halbuki 12 Eylül’de açıklanan hedeflerle yıllardır bizim yazdıklarımız arasında geniş bir mutabakat mevcuttur. (…)

    12 Eylül, 27 Mayıs’ın akıbetine uğramayacaktır, uğramamalıdır. ‘Kadife eldivenli’ vasfını daima korumalı, müsamaha ve iyi niyet her zaman devam etmelidir.”

    18 Eylül 1980

    “12 Eylül bir darbe değildir, diyen Orgeneral Kenan Evren’e tamamiyle katılıyoruz. 12 Eylül ne bir darbedir ne de bir ihtilal.”

    16 Ekim 1980

    “12 Eylül’ün gerekçesi haklıdır 12 Eylül terörden bezen halkın meşru müdafaaya geçtiği gündür.”

    Su yazilarin uzerine hala daha nereye catacagimi sasirdigimi dusunuyorsaniz, daha da darbe karsitligindan, darbe konusunda cifte standarttan bahsetmeyin lutfen.

    Gelelim siyasi gorusunun degisip degismedigine: Kendisine bunlari hatirlatan Ece Temelkuran’a “sapkadan tavsan cikartmayi biraksin”, “yeni gelin gittigi aileye yaranmaya calisiyor” demesinden, o zamanlar yaptiklarindan ne kadar utandigini anlayabiliriz saniyorum.

    Mitingden defetme meselesine gelince: Aziz Yilmaz’a verdigim cevabi okuyun. Orada miting alanindan defedilmeli miydi sorusunun cevabini cok acik verdim. Kopyala-yapistir beni de yoruyor artik 🙂

  16. Yazan:OE Tarih: Haz 20, 2009 | Reply

    Darbelere tepki hem fikri anlan da hemde sokaklarda ciddi şekilde protesto edilmelidir.
    Asıl olan ise darbelere destek veren siyasi partilerin sandıkta cezalandırılmasıdır.

  17. Yazan:cb Tarih: Haz 20, 2009 | Reply

    Nazlı Ilıcak,

    bunları hangi yıllarda yazmış?

    Ki kendisinin de ağzından bizzat dinlemiştim,yani inkar etmiyor,yapmıştık ama hata idi diyor,Ece Temekuran’ın küflü raflardan çıkartmasına ne hacet?

  18. Yazan:cb Tarih: Haz 20, 2009 | Reply

    Onur bey,

    Nazli Ilicak konusunda ne yapilacagina gelince, oradaki kitlenin en azindan bir “sen ne yuzle buraya geliyorsun” demesini beklerdim.

    kopyala yapıştır beni bazen hiç yormuyor:)Zaten size,Darbeye Karşı 70 Milyon eyleminden rahatsızsınız demedim,yazdığınızı okudum.

    Ece Temelkuran’dan pek hazetmesem de zeki,kısmen entelektüel,iyi bir kadın yazar olduğunu düşünüyorum.Bence Ilıcak aileye yaranma noktasında ucuz eleştiri yapmış tabii Temelkuran’ın arada sol anılardan öfke biriktirmesi de doğal.Ki Ilıcak haklı olsa dahi çok doğal insanca bir davranış gelin olarak üstüne düşeni yapmak istemiş olabilir,onurlandırmak diyelim yeni aileyi onurlandırmak tabii önemli nokta onurlandırırken onurlu bir davranışla olması anlaşılabilir onun dışında ise ‘yaranmak’ tanımı yerine,onursuzca demeyi yeğlerdim.

    Unutmadan,biz geçmişe bakıp Kürtlerin,Ermenilerin,Alevilerin ve evladı askerde ölen Türklerin geçmişi unutması gerektiğinden yani karşılıklı geçmişte yaşanan hatalar için özür dilenmeli ve artık ‘kardeşlik’ içerisinde yol almalı diye yola çıkmışız,en azından ben.Şimdi bu durumda geçmişi ısıtıp ısıtıp sunan bir zihniyet o ‘kardeşliği’ nasıl sağlayacak?Kusura bakmayın ama Onur bey,D.K.70.M.A.K,darbeleri durdurmak,geçmişi yaşama(ma)k isteyenler ve bu tarz çirkin olaylarda payı olanların cezalandırılmasını isteyen bir oluşum,sizin bu gerçkten hoş olmayan ve uzun süre önce yazılmış yazılar için ‘burda ne işin var’ diyen tavrınız ile geleceğe bakmak zor.

    Sosyal demokrat,geleceğe umutla bakan solcu arkadaşlarımı tenzih ederekten her fırsatta 12 Eylül’de böyle olmuştu,şöyle olmuştu diyen,12 Eylül’ü darbe-i ala,gerisini koftiden darbe kabul eden solcular ile bana o ilkokulda 5 yıl haritayı önüne alıp tüm ülke komşularımızı kahpe,düşman ilan eden,çocukluktan içime öfke ve nefreti sokmaya çalışan öğretmenimden pek farkı yok.

  19. Yazan:murat sevmezler Tarih: Haz 20, 2009 | Reply

    80 yıllık yaşamına biri postmodern olmak üzere 4 darbe sığdırılan,tek parti döneminde ankara ulusa kıyafetinden dolayı sokulmayan,köylülüğünden trenlerde hayvanlardan sonra 3. bölümde seyahat ettirilen,oy verdiği bütün partiler kapatılan sonuncusu (direkten) anayasa mahkemesinden dönen,mezar taşına adından başkaca birşey yazamadığım babamın yurttaşlık ve siyasi haklar yönünden mirasını almak istemiyorum.ülkemde darbecilik oynayarak oligarşik statükoyu devam ettireceğini sanan mahluklara sesleniyorum
    YETER,BU DEFA GERÇEKTEN SÖZ MİLLETİN

  20. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    Cemile hanim,

    Ece Temelkuran’dan pek hazetmesem de zeki,kısmen entelektüel,iyi bir kadın yazar olduğunu düşünüyorum.Bence Ilıcak aileye yaranma noktasında ucuz eleştiri yapmış tabii Temelkuran’ın arada sol anılardan öfke biriktirmesi de doğal.Ki Ilıcak haklı olsa dahi çok doğal insanca bir davranış gelin olarak üstüne düşeni yapmak istemiş olabilir,onurlandırmak diyelim yeni aileyi onurlandırmak tabii önemli nokta onurlandırırken onurlu bir davranışla olması anlaşılabilir onun dışında ise ‘yaranmak’ tanımı yerine,onursuzca demeyi yeğlerdim.

    Mesele ne Ece Temelkuran’in karakteri/durusu, ne de Nazli Ilicak’in ona soyledigi laflarin hakliligi haksizligi. Mesele Nazli Ilicak’in, daha hesap vermedigi suclarinin hatirlatilmasina karsi arsizca cemkirmesidir. Bu kisinin ne Hasan Cemal gibi, birisi onu canli yayinda durtmeden eski gunahlarini ortaya koyup vicdan muhasebesi yapacak yuregi vardir, ne de edebiyle susup oturacak utanmasi. Eger canli yayindaki “hata itirafi”nda samimi olsaydi ertesi gunu cikip gazetesindeki kosesinden cemkirmezdi.

    Nazlı Ilıcak,

    bunları hangi yıllarda yazmış?

    Ki kendisinin de ağzından bizzat dinlemiştim,yani inkar etmiyor,yapmıştık ama hata idi diyor,Ece Temekuran’ın küflü raflardan çıkartmasına ne hacet?
    …..
    Unutmadan,biz geçmişe bakıp Kürtlerin,Ermenilerin,Alevilerin ve evladı askerde ölen Türklerin geçmişi unutması gerektiğinden yani karşılıklı geçmişte yaşanan hatalar için özür dilenmeli ve artık ‘kardeşlik’ içerisinde yol almalı diye yola çıkmışız,en azından ben.Şimdi bu durumda geçmişi ısıtıp ısıtıp sunan bir zihniyet o ‘kardeşliği’ nasıl sağlayacak?

    Evet, gelelim kuflu raflar meselesine. Evvela, hazir 12 Eylul ‘out’, samimiyet testleri ‘in’ iken bir test de ben yapayim:

    Yukarida kalinla aldigim yere dikkat edin lutfen. Eger cumlenizde samimi oldugunuzu iddia ediyorsaniz, ben de sunu soruyorum: Bu sitede (baska yerlerde de oldu, ama bu sitede yazilanlara cevap verme olanaginiz vardi) solun darbeciligi/Kemalizmi hakkinda, ta 60’lara giden analizler yapildi. Bununla yetinilmedi, yanlislarini gorup tovbe eden enternasyonalist solun da samimi olmadigi iddia edildi. O zamanlar bu “isitip isitip getirme” elestirisini niye yapmadiniz bu arkadaslara? Sizi goremedik o iletilerin altinda?

    Rejimin su andaki anti-demokratligini tahlil icin gecen yuzyila gidiliyor da, 1980’ler mi kuf tutmus bir? Yanlis anlasilmasin, ben solun kimi kesimlerinin vaktinde yaptigi yanlislarin ortaya serilmesinden rahatsiz degilim (solun tumune asilsiz iftiralar atanlar baska, zaten tum tartismam da onlarlaydi). Soldan da sagdan da kim demokrasi karsitligina sapmissa dokulsun ortaya. Ama 68 solu elestirilirken piyasada yokken Nazli Ilicak’tan mevzu acilinca geliyorsa akliniza kardeslik, oyle bir kardeslik bilmiyorum ben.

    Simdi gelelim kufler meselesine. Once bir yan not: 12 Eylul

    1-) Oldurdugu/iskence yaptigi/senelerce hapislerde surundurdugu/oldurmediklerinin sagligini bozarak yasaminin geri kalanini enkaz olarak surdurttugu/tecavuz ettigi vs. vs. insan sayisi bakimindan,
    2-) Cuntanin isbasinda kalis suresi bakimindan,
    3-) Uygulamalarinin, eseri olan kurumlarin sayisi ve bunlarin varligini surdurme suresi acisindan

    darbe-i aladir. Bakin objektif sayisal kriterler koyuyorum, sagi solu gectim. Bir tane darbe yoktur ki bu kriterlerde 12 Eylul’un tozuna yetisebilsin. Burada buzdolabindan kuflu yemekler cikarip vicdan sahiplerinin nazik istahini kacirmayacagim: Detaylari merak edenler istatistik icin Google’a basvurabilirler. Rakamlarin size anlatamayacagi vahseti ogrenmek isteyenler icin pek cok ani metin mevcut. Benim kisisel tavsiyem Ertugrul Mavioglu’nun “Asilmayip Beslenenler”i ve (sonuna kadar kusmadan okuyabilirseniz) Pamuk Yildiz’in “O Hep Aklimda Mamak Gunleri” kitaplaridir.

    Evvela unutma noktasinda bir soz soylemek isterim: Unut(tur)mak fasizmin en buyuk silahlarindan biridir. Unutmak Nazi kamplarinin gaz odalaridir. Naziler Yahudileri niye gaz odalarinda yaktilar biliyor musunuz Cemile hanim? Buyuk olasilikla biliyorsunuz, ama ben tartismanin verimi acisindan bir kere daha tekrarlayayim: Yahudiler imha edilmeye ilk karar verildiginde bu is makineli tufeklerle kursuna dizerek yapiliyordu. Bir muddet sonra bu islememeye basladi, cunku ortalama bir Alman askerinin ortalama bir insan kadar vicdani vardi ve coluk cocuk, yasli genc, kadin erkek karsisina dizilmis kitleleri, yere bicilmis ekinler gibi dustuklerini gore gore oldurmekte zorlaniyordu. Biraz bundan biraz Himmler’in ahlak kaygilariyla gaz odalari insa edildi. Bu bulusun dahiyaneligi suradan geliyordu: Iceride insanlarin canli canli yanmasina ragmen disariya ne bir goruntu, ne bir koku ne de bir ses siziyordu. Gerekli operator gidip salteri cekiyordu ve tamam! Yaptiginin sonucunu gormuyordu. Sadece o degil, kimse gormuyordu. Boylece hicbir rahatsizlik duymadan 6 milyon kisiyi oldurmeyi becerdiler.

    Iste unutmak da ayni islevi gorur. Acilari ve olumleri gelecek nesiller bilmezse, yapilanlardan niye rahatsiz olsunlar ki? 12 Eylul kardes kavgasini sona erdirdi, rejimin mukavemetini sagladi denir onlara. Geri kalani da unutulur. Cok temiz. Yarin obur gun bir 12 Eylul daha yapilmaya calisilsa buna niye tepki gostersinler? 12 Eylul ne kotuluk yapmis ki?

    Bugun Almanya’da o eski kamplar hala utanc muzesi olarak halka acik. Hatta Ikinci Dunya Savasi’ndan sonraki ilk yillarda okul ogrencilerinin oralara goturuldugunu biliyorum (sonradan ne oldugunu bilmiyorum). Tarih acisindan baktigimizda o kamplar 1940’lardan kalmadir ve emin olun, Nazli Ilicak’in yazisinin ciktigi raflardan cok daha kuflu mekanlardir. Ama Almanlar, atalarinin yaptiklarini gormekten onca nefret etmelerine karsin o muzeleri israrla acik tutmakta ve gitmektedirler. Bunun sebebi sado-mazosizm degildir, Almanlar fasizmi bizzat tecrube etmis akilli bir halk olarak gerekeni yapmaktadirlar. Amma velakin, bizde de Diyarbakir Cezaevi’nin boyle bir utanc muzesi olmasi gerekirken, en koyu darbe karsitlarimiz bile o gunleri kuflu raflara kaldirmisken bunun yapilmasi pek olasi gozukmuyor.

    Gelelim affetme noktasina: Tabii ki hatirlamanin amaci manasizca kin besleyip ruhunu karartmak degil, yuzleserek bir daha boyle seylerin yasanmamasi icin gerekeni yapacak motivasyona sahip olmak. Bu acidan bakildiginda, o eziyetleri yasayan bir cogunun zaten iskencecilerini affettigini biliyorum. Cok daha buyuk bir cogunlugunun, zaten pek cogunu hicbir zaman suclamadigini da biliyorum. Nasil suclasinlardi ki? Kendilerine yeterince hakaret edip dayak atmadiklarinda ustleri tarafindan dovulduklerini biliyorlardi. Kendilerine topluca coplarla saldiran erlerin, vatani vazifelerini yapmak icin iki gun once geldikleri askeri cezaevinde iki gun boyunca hayvanlar gibi dovulduklerini ve akabinde ustlerine saldirtildiklarini biliyorlardi. Butun bunlarin fasist cuntalarin teknikleri oldugunu, Yunanistan’daki Albaylar Cuntasi’nda basariyla uygulandigini, kendilerine her turlu vahseti yapanlarin normal kosullarda cok iyi insanlar olabileceklerini biliyorlardi.

    Ama bunun disinda darbecileri, onlarin destekcilerini ve gonullu/hevesli masalarini affetmediler. Niye affetsinler ki? Ne zaman cikip da ozur dilediler, yapilanlari elden geldigince duzeltmeye calistilar? Affetmek icin tek sebep soyleyin?

    Kitleleri yalanlariyla zehirleyen engerek aydinlardan tiksinirim. Kitleleri yalanlariyla manipule eden bir kose yazari, takim elbiseli ve sallamali bir Alperenden cok daha buyuk bir urperti verir bana. Uc bilirkisi raporuna ragmen Hrant Dink’i Turkluge hakaretten mahkum eden yargicin yaninda Ogun Samast benim icin kundaginda parmagini emen bir bebektir. Nazli Ilicak’a duydugum siddetli tepki biraz da buradan geliyor. Emin olun, Nazli Ilicak yerine 12 Eylul’de tutuklulara elektrik vermis bir polis gelseydi yuruyuse, bunca tepki duymazdim.

  21. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    Onur bey,

    Kusura bakmayın ama bazan tartışmaları kişisel hesaplaşmalara hapsetmek gibi bir hataya düşüyorsunuz.Cemile hanıma cevaben yazdığınız yorum maalesef bende böyle bir intiba yarattı.Yanılıyorsam lütfen düzeltin.

    Şimdi nerede bu hataya düştüğünüzü beraber inceleyelim:

    Darbe karşıtlığıyla ilgili bir yazı var.Herkes kendince doğru veya yanlış fikrini belirtip katılmış.Ben de zamanında katılmıştım.Aradan bir hayli zaman geçmesine karşın yorumunuzu(bu yazı altındaki ilk yorumunuz)görünce kayıtsız kalmadım.Kayıtsız kalmadım çünkü fikirlerinizi benimsiyorum.

    Ancak bana göre yanlış yerinden bakmıştınız.Dedim ki bir miting,yürüyüş veya sivil itaatsizlik eylemi özelinde birinin katıldığı üzerinden değerlendirilemez.Bugün de aynı şeyi savunurum.1 Mayıs’a ergenekona en yakın ve bu oluşuma sempati duyan insanlar katılabilir…Newroz gösterilerine itirafçısı da korucusu da katılmış olabilir.Önemli olan bu tür organizasyonların ne içerdiği,ne amaçladığıdır.Kısacası her katılan elbette doğru şeyler talep eden ve amaçlayanlarla beraber yürümemiş olabilir.Burada size katılırımda.Ancak bu genel bir durumdur.Bu pencerden bakarak varolan zaafiyeti bir taraf üzerinden değerlendirmek doğru değil ya da en azından eksik kalır.

    Cemile hanım da benzer şeyler söyledi.

    Peki siz ne yaptınız sizinkiler-bizimkiler anlamına gelen bir çıkmaza soktunuz.Ne ben ne de görüşünüze itiraz edenlerin Nazlı Ilıcak’ı merkeze alarak savunduğu yok.Konuyu siz açtınız.Biz de önemli bir detay olmadığını söyledik.Peki durum böyleyken sola ilişkin eleştiriler üzerine bir karşılaştırma nereden icap etti?Neden her konuyu durup duruken taraf olgusuna hapsedip duruyorsunuz?Bir kere sol elştirilirken benzer eğilimin gösterilmemiş olmasının konumuzla bir ilgisi yok.”Yorumunuzu görmedim”,”nerdeydiniz”vb.sorgulamalar mantıklı gerekçeler değil.Kim eleştirilmiş soldan?Solcu göründüğü halde AVRASYA,KANAL BİZ,KANAL B ve diğer milliyetçi/ulusalcı/darbe ve ergenekon yanlısı kanallarda arzı endam eden Nihat Genç,Ümit Zileli,Mustafa Balbay gibileri eleştiriliyor ve eleştirilecek.Bırakın geçmişlerini bugün hangi tellerde oynadıkları gün gibi ortada.Fakat ne hikmetse sol olarak tefe konanlar aksine geçmişi ve sicili bozuk olduğu düşünülen ama bugün kısmen daha “insanca” konuşanlar oluyor.Bunlar doğru değil Onur bey.Nihat Genç gibi bir faşistten daha geçen gün alıntı yaptınız.Ama Hasan Cemal’leri,Halil Berktay’ları ne hikmetse birer dönekmiş gibi imalar kullanıyorsunuz.Tez elden bu psikolojiji terketmenizi öneririm.Evrensel solu temsil eden birinin başvuracağı bir yöntem değil bu.

  22. Yazan:cb Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    Onur bey,

    kusura bakmayın ama siz kendi kısmi samimiyetinizin yansımasını benden çıkartmaya çalışmışsınız ben hiiiç almayayım.

    Yukarida kalinla aldigim yere dikkat edin lutfen. Eger cumlenizde samimi oldugunuzu iddia ediyorsaniz, ben de sunu soruyorum: Bu sitede (baska yerlerde de oldu, ama bu sitede yazilanlara cevap verme olanaginiz vardi) solun darbeciligi/Kemalizmi hakkinda, ta 60′lara giden analizler yapildi. Bununla yetinilmedi, yanlislarini gorup tovbe eden enternasyonalist solun da samimi olmadigi iddia edildi. O zamanlar bu “isitip isitip getirme” elestirisini niye yapmadiniz bu arkadaslara? Sizi goremedik o iletilerin altinda?

    Bu ithamınızı zerre kadar kabul etmiyorum zira okuduğum her yazıda bilgim olduğu kadarıyla müdahalem söz konusudur.Konuları ayırd etmiyorum ya gözden kaçmış ya da okumadığım bir makale olmuş olabilir.Sanırım siz Enver beyin geçen gün ortaya çıkan belgeler ile yazılan yazı altında yaptığı yorumdan ilham alarak bana sataşmışsınız yok ben oraya hiiç inmeyeceğim.Bazı site müdavimleri her konuya konuşmaktan geri kalmıyor ama bazı konulara hiç müdahale etmiyor zira onlara göre bazı ‘darbeler’ gereklidir ki ben onlardan değilim.

    Sevgili Genç Siviller’in geçen Kasım ayında gerçleştirdiği halen devam eden bir kampanyası var;’Sivil Anayasa’ bu kampanya dahilinde hem darbe anyasası olan 82 anayasası değiştirilsin imgesi vurgulanıyor hem de Evren Paşa eleştiriliyor.Ki bu oluşum (GS) tüm darbelere karşı olduğunu açık aşikar yaptığı zekice eylemler ile vurguluyor,sağolusunlar bazıları gibi darbede seçicilik yapmıyorlar.İşte o kampanyayı yaşadığım şehirde GS adına ben üstlendim,bu arada tek başımaydım,yasal izinleri alırken yardımcı olan polisler olduğu gibi ‘sizin arkanızda kim var’ diyerek beni haksızca sorguya çekebilme cesaretine sahip polislerle de günlerce izin alabilmek için mücadele ettim.Olay 12 Eylül’ü kapsıyordu.Bilmem anlatabildim mi?Neyse ki izinleri aldık ve eylemi gerçekleştirdik.Görüyorsunuz ya pc başında klavyeşörlük yapmadan da insanlar fiilen 12 Eylül ve sonrasını eleştirebiliyorlar.Lütfen biraz objektif ve insaflı olun.

    Aslında özeldir pek paylaşmam 12 Eylül çoğunlukla solcuları vurmuştur.Tr tarihnin en çirkin ve büyük suçlarının işlendiği,acı veren darbesidir.12 Eylül’de benim babam da öldürülmek istenmiş,hatta öldü diye yol kenarına bırakılmış.(Babam ülkücü de değildi,tabii o dönem şiddet görmek için solcu olmaya da gerek yoktu,faşist değilsen katlin vaciptir).Aylarca hastahane de yattıktan sonra iyileşmiş.Kaşı halen yarık yani sizin ya da Temelkuran’ın ‘ayrımcı’ hatırlatmalarınıza hiiiç gerek yok günde bir çok kez canım babacığımın yüzüne bakıp o yılların şiddetini ve katlini görebiliyorum.Bu bile 12 Eylül’e lanet etmem için yeterli ki ben bundan fazlası için 12 Eylül’ü lanetliyorum,insanlara tarifi olmayacak işkenceler yapıldı,insan olarak elbet bunun karşısında olacağım,olacağız.Ah keşke sizler de bir nebze görebilseniz,bir nebze.

    Keşke siz ve sizin gibi arkadaşlarımız da 12 Eylül’den başka darbeler olduğunuda görebilseniz,şu saplatılardan kurtulsanız,unutun demiyoruz ama en azından faşist öfkeyi miras edinmeseniz zira bazı solcuların üzlubu ile faşist üslup arasında zerre fark görmüyorum,çok yazık.

    Ilıcak’a gelecek olursak,kendi ağzından bizzat dinledim diyorum,kendi programında ‘Biz de o yürüyüşlerde bulunduk,Koministler Rusya’ya diye bağırdık’ ama bunlar hata idi,diyor.Bilmeden ne çabuk insan harcıyorsunuz?

  23. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    Sayin Aziz Yilmaz,

    Bence yazilarimi hakikaten dikkatli okumuyorsunuz ve butun mesele bundan kaynaklaniyor:

    Ancak bana göre yanlış yerinden bakmıştınız.Dedim ki bir miting,yürüyüş veya sivil itaatsizlik eylemi özelinde birinin katıldığı üzerinden değerlendirilemez.Bugün de aynı şeyi savunurum.1 Mayıs’a ergenekona en yakın ve bu oluşuma sempati duyan insanlar katılabilir…Newroz gösterilerine itirafçısı da korucusu da katılmış olabilir.Önemli olan bu tür organizasyonların ne içerdiği,ne amaçladığıdır.

    Tamamen katiliyorum ve bunu belirttim. Hem de sadece bir kere de degil. Hal boyleyken hakikaten benimle neyi tartisiyorsunuz anlamadim?

    Solcu göründüğü halde AVRASYA,KANAL BİZ,KANAL B ve diğer milliyetçi/ulusalcı/darbe ve ergenekon yanlısı kanallarda arzı endam eden Nihat Genç,Ümit Zileli,Mustafa Balbay gibileri eleştiriliyor ve eleştirilecek.

    Mayinlar yazisinin altinda Ali Duman ile yaptigim tartismaya bir goz atin isterseniz, orada cok daha genis bir skala bulacaksiniz.

    Ama Hasan Cemal’leri,Halil Berktay’ları ne hikmetse birer dönekmiş gibi imalar kullanıyorsunuz.

    Halil Berktay ile ilgili bugune kadar hic bir sey soylemedigim gibi, Hasan Cemal hakkinda soyledigim tek sey eski suclarini itiraf edip ozur diledigidir. Bunu doneklik olarak algiliyorsaniz, o sizin alginiz. Ben boyle algilamiyorum.

  24. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 21, 2009 | Reply

    Sayin Cemile Bayraktar,

    Bu sitede herkesin aynasi yazdiklari. Benim icin de gecerli bu, sizin icin de. Ben de butun degerlendirmemi yazdiklariniz uzerinden yaptim cunku elimde baska bir sey yoktu. 12 Eylul ile ilgili yaptiginiz her sey icin ellerinize saglik. 12 Eylul konusunda duyarsizlikla acikca suclamadiysam da sizi ima etmistim. Onu da geri cekiyorum o halde.

    Ama elestirimin ozu oldugu gibi duruyor. Bu sitede darbe yandaslarini afise etmek normken, ben Nazli Ilicak’tan bahsedince hala anlam veremedigim bir tepki aliyorum? Aziz beyin soyledigi dogru, cok da onemli bir detay degil ve hicbir sekilde katildigi eylemin degerini dusurmuyor. Sadece bugun zehir zemberek darbe karsiti, hele hele “nereden ve kime gelirse gelsin darbe karsiti” gorunenlerin icinde cok miktarda sahtekar oldugunu, bunlarin siyasi oportunizm yaptigini soyledim. Nazli Ilicak da bir ornekti, hepsi bu. Benim hicbir seyi tartistigim falan yoktu, bana gelen elestirilere cevap verdim.

    Ilıcak’a gelecek olursak,kendi ağzından bizzat dinledim diyorum,kendi programında ‘Biz de o yürüyüşlerde bulunduk,Koministler Rusya’ya diye bağırdık’ ama bunlar hata idi,diyor.Bilmeden ne çabuk insan harcıyorsunuz?

    Siz de ne cabuk bilmedigime kanaat getiriyorsunuz, ve hatta yazdiklarimi okumuyorsunuz? Ne demisim:

    Eger canli yayindaki “hata itirafi”nda samimi olsaydi ertesi gunu cikip gazetesindeki kosesinden cemkirmezdi.

    O gunlerde yaptigi hatalardan gercekten utanan biri, ertesi gun kosesinde “dun falanca programda eski yazilarimdan bahis acildi. Gercekten de o gunlerde siyasi angajmanlarimin etkisiyle darbe destekciligi yaptim. Yaptigimin ne kadar yanlis oldugunu bugun anliyorum, o darbenin butun magdurlarindan ozur diliyorum” gibi bir seyler yazardi, ya da mevzuyu hic acmazdi. Bilmiyorum, benim pismanlik anlayisim budur. Bunlari yazacagina tutup “Ece Temelkuran gazetecilik ogrensin, oyle sapkadan tavsan cikartir edasiyla gazetecilik yapilmaz” diye zeytinyagi gibi uste cikmaya calisiyorsa, canli yayinda soylediklerinin zerre anlami yoktur benim gozumde.

  25. Yazan:ali duman Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    Sn. Onur Çobanoğlu,

    kemalizmin kuyruğunda yaptığınız sol’culuğu solculuk sayarak tartışmalara devam etmenize bir diyeceğim yok, ancak yerli yersiz ismimi geçiriyor olmanız, istemediğim halde bu yazıyı yazmama neden oldu.

    çok usturuplu yazıyor(muş) gibi olmanız, gerçekleri değiştirmiyor, sineğin küçük oluşu örneğindeki gibi, satır aralarına doğu perinçek, mihri belli ve bunların paralelindeki uyduruk Milli(yetçi) Demokratik Devrim tezlerinin kesif kokusu çok fazlasıyla çıkıyor. Yukarıda döktürmüş olduğunuz ve sol’dan bakınca çok “anlamlı” gözüken yazılarınızın birebir aynısını geçmişte mihri belli, doğu perincek, ilhan selcuk’un da
    yazmışlığı olmuştu, 12 eylül faşizmine, diyarbakır işkencehaneleri gerçeğine kimin karşı çıkmışlığı var ki, sn. cemile bayraktar mı, sn aziz yılmaz mı karşı çıkıyor ki böyle bir edebiyata soyunuyorsunuz. herkesin altına imza atacağı bu edebiyat ile cümle arasına gizlediğiniz hangi ulusalcı fikrinizi
    kamufle etmeye çalışıyorsunuz. açık olmakta fayda var, örtülü siyaset Atatürk’ün partisi chp’ye bile yaramadı ki size, bize yarasın.

    jakoben kemalist sistemin marjinalliğe mahkum ettiği sol’u kendinize pusula almış ve solun marjinalliğe sıkıştırılmış dar kalıplarında kalmayı kendinize yeterli görüyor, bu marjinal sol grupları bana “Türkiye’de sol var” diye sunuyorsunuz. Türkiye’de sol TİP’ten sonra kitleşelleşemedi, 12 mart ve 12 eylül sol’un kitleleşmesine engel olmak için yapıldı ve bugün hala 12 eylül faşizmi sürmekte, sol’un kitleselleşmesine engel olunmaktadır.

    mayın tartışması altında örnek verdikleriniz arasında kimilerinin samimi sol olmadıklarını iddia etmedim, etmiyorum da sadece onların jakoben kemalist sistem tarafından marjinalliğe mahkum edildiklerini bundan dolayı benim için yok hükmünde olduklarını söyledim, söylüyorumda (kitleselleşemeyen bir sol olsa ne olur olmasa ne olur, ancak bazıları için önemli olabilir misal darbeden medet uman darbeci/askerciler için -doğu perinçek, yalcın küçük, mihri belli, aydemir güler, mustafa balbay, nihat genç, ilhan selcuk, oğuzhan müftüoğlu, melih pekdemir vd. say say bitmez denizde kum gibiler maşallah-geriye kim kaldı solcu olarak ), siz bunu dahi anlayamamıştınız, sizinle esasen anlaşamadığımız nokta bu, siz ise izin verildiği ölçüde solculuk yapılmasını yeterli görmüştünüz/görüyorsunuz, yani müesses nizamın sola koymuş olduğu yasağı görmezden gelerek, türkiye’de bir sol hareketin olduğunu söylüyor ve bunda da ısrar ediyorsunuz, siz bu anlayış ile devam edin, kemalizmin kuyruğunda solculuğa devam edin, bakalın sol olarak gördüğünüz o marjinalliğe mahkum edilmişler ile daha ne kadar müesses nizamın değirmenine su taşıyacaksınız. (tıpkı 12 eylül öncesinde olduğu gibi) bu konuda ve burada yaptığınız bunca tartışma/eleştirilere rağmen bir arpa boyu yol gidememiş olduğunuzu görmek gerçekten üzücü, zaten tahsilli cahillikte buna deniyor.
    satır aralarına gizlediğiniz mdd’ci nihat genç tarzı fikirler, yazmakta olduğunuz insan olan hiç kimsenin karşı çıkamayacağı diğer fikirlerinizin tüm güzelliklerini matematikteki sıfır sayısı gibi yok etmektedir, bu açıdan bir iç bakışta bulunursanız eminim ki kendinizi aşmanız konusunda çok faydalar elde edebileceksiniz.
    eminim ki yazdıklarınızı beğeniyorsunuzdur, hatta satırlarınız arasına çok ustalıkla yedirdiğiniz ulusalcı/mdd’ci fikirleri ise yedirdiğinizi sanıyordursunuz, aldanıyorsunuz kimse bunu yemiyor.

    özeleştirisini yapmış, demokrasi adına yaptığı hataları kabul etmiş samimi bir nazlı ılıcak’ı kemalizmin kuyruğunda solculuk yapan, mihri belli’nin uyduruk mdd tezleriyle hesaplaş(a)mamış bir solcuya tercih ederim.

    bundan böyle ismimi, sol söylemli ancak demogojiden öte bir anlam taşımayan yazılarınıza karıştırmaz iseniz çok memnun olurum.

    özünüzde kemalizmin devrimciliği bulunduğundan ötürü yapılan her iyi adımı mutlak bir suretle eleştirmekten ve karalamaktan kendinizi alamıyorsunuz, tıpkı kendi dışında herşeyi kötüleyen, düşman belleyen kemalistler gibi, bu durum diğer yazılarınızda da çok açık olarak somuttur. sizin devrimciliğiniz aynen T.C. Anayasası gibi her türlü özgürlük, hak, hukuk mevcut ama her iyi cümlenin arkasından “AMA”, “ANCAK” bağlaçları da mevcut.
    Sizi samimiyete davet ediyorum, her iyi adımı mutlak suretle bir bahane bulup eleştirmeyiniz ve bunu özellikle darbelere karşı olanlara yapmayınız (ki genellikle de onlara karşı yapıyorsunuz, darbecilik gibi bir saplantınızdan kuşkuluyum, tabiki sol olanından, 12 eylül karşıtlığınız bu durumu kurtarmaz) samimiyet diyorum çünkü sizde bende herkeste biliyor ki buradaki amacınız nazlı ılıacak değildir, D.K.70 M.A.K.nu karalamak ve kücümsemektir, bizi kandıramıyorsunuz bari kendinizi kandırmaya çalışmayın da hiç olmaz ise kendinize saygınızı erezyona uğramasın. Yoksa nazlı ılıcak kim olaki hem yazı ile ne alakası var ki, “kızım sana söylüyorum , gelinim sen anla” ya gerek yok, burda herkesin aklı başında yerinde, dimi ama.

  26. Yazan:metin okan Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    yalçın küçük ün darbeci olduğunu ispatlayana 2 anahtar vereceğim.

  27. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    yalçın küçük ün darbeci olduğunu ispatlayana 2 anahtar vereceğim.

    Yalçın Küçük’ün akli dengesinin sağlam olduğunu ispat edene ben iki maymuncuk veriyorum.

  28. Yazan:Ali Sanli Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    Onur Bey,
    Ece Temelkuran’in o yazisini asagiya da alalim. Genc Sivillerin ilk eylemlerine ben de katilmistim ta ki AKP ve liberal sivil darbecilerin, Ergenekon linc mekanizmasinin parcasi olduklarini anlayana kadar…
    Maalesef Genc Siviller ve Nazli Ilicak gibi konjonkturel darbe karsitlari (ki aslinda AK-Parti genclik kolu gibi calisan bu “renkli-sivil darbeciler”) utanmazsa herkese sen sucusun bucusun diye sahte belgelerle iftira atarlar (bakiniz Taraf gazetesinin defalarca ayyuka cikan yalan haberleri) ama kendi destekledikleri Kenan Evren darbesine, Fatsa’da yaptiklarina laf ettirmezler. Bu gercekleri gorebilen dindar-dinsiz-kurt-turk-arap arkadaslar liberalizm adi altinda yapilan bu makkarticiligi gordukleri zaman esas bu topraklardan darbeler silinip gidecekler, yoksa genc siviller gibi renkli sivil darbecilerle degil.


    Ece Temelkuran – Teferruat

    Size birazdan anlatacaklarım iki yazar arasındaki polemik değildir. Siyasi, vicdani ve ahlaki bir meseledir. Ciddi bir meseledir.
    Geçen salı günü, Habertürk’te Erdoğan Aktaş’la beraber hazırlayıp sunduğumuz ‘Türkiye’nin Nabzı’ programında üniversite birinci sınıftan beri aklımda olan bir soruyu konuklarımızdan Nazlı Ilıcak’a sordum. 1980 darbesinin birkaç ay öncesinde Nokta Operasyonu yapılan Fatsa’nın, o dönemdeki belediye başkanı ‘Terzi Fikri’ lakabıyla meşhur Fikri Sönmez’in sıkıyönetim mahkemesinde verdiği sözlü ifadeden bir paragraf okudum.
    Sönmez, Fatsa’ya yapılan kanlı kontrgerilla operasyonunun ve haklarında açılan dava iddianamesinin Nazlı Ilıcak’ın yazılarına ve Tercüman gazetesinin hedef göstermelerine dayandığını söylüyordu.
    Nazlı Hanım ne Fatsa ne de o dönemdeki yazılarıyla ilgili bir şey hatırlamadığını söyledi. Yüzlerce insanın işkence gördüğü, üstelik o operasyonu destekleyen yazılar yazmışsanız nasıl unutursunuz? Bilemem. Ama Nazlı Hanım zorlanınca şöyle dedi:
    “O dönemde kontrgerillaya destek vermiş olduk tabii.”
    Ben de altını çizdim:
    “Kontrgerillaya destek mi verdiniz yani?”
    “Evet.”
    Konuşmaya, ne kadar akıllandığını, 12 Eylül’den hemen sonra yanlışlarının farkına vardığını söyleyerek devam etti.

    Akıllanmak
    Ve fakat sanırım bu kontrgerilla itirafı uykularını kaçırmış olacak ki, önceki gün hakkımda bir yazı yazdı. Darbe ve kontrgerilla destekçisi yazılarını hatırlatmamı ‘şapkadan tavşan çıkartmak’, çoluk-çocuk, yaşlı, kadın, erkek yüzlerce kişinin Fatsa Et Balık Kurumu tesislerine doldurulup işkenceden geçirildiği Fatsa olaylarını da ‘teferruat’ olarak niteledi. Teferruat!
    Şimdi ben Nazlı Hanım’a şapkadan birkaç tavşan daha çıkartacağım. O ‘teferruatlardan’ yara almış insanların üzerimde hakkı var, onlar için birkaç hatırlatma yapacağım. Aşağıda Nazlı Hanım’ın yazılarından parçalar okuyacaksınız. Bütün bu yazılar o teferruatlar sırasında işkence görmüş insanların arşivlerinden alınmıştır. Dikkatle okuyunuz Nazlı Hanım. Bakalım “Akıllandım” dediğiniz günlere ait yazılarınızı, akıllandıktan sonra yazdığınız bu cümleleri de mi hatırlamayacaksınız?
    16 Eylül 1980
    “Birkaç gündür 12 Eylül Harekâtı ile 27 Mayıs mukayesesi yapılıyor ve hemen herkes birincisinin üstünlüğünü ortaya koyuyor. Biz bu konuda tarafsız olamayız. Çünkü 27 Mayıs mensup olduğumuz Demokrat Parti camiasına karşıydı. Halbuki 12 Eylül’de açıklanan hedeflerle yıllardır bizim yazdıklarımız arasında geniş bir mutabakat mevcuttur. (…)
    12 Eylül, 27 Mayıs’ın akıbetine uğramayacaktır, uğramamalıdır. ‘Kadife eldivenli’ vasfını daima korumalı, müsamaha ve iyi niyet her zaman devam etmelidir.”
    18 Eylül 1980
    “12 Eylül bir darbe değildir, diyen Orgeneral Kenan Evren’e tamamiyle katılıyoruz. 12 Eylül ne bir darbedir ne de bir ihtilal.”
    16 Ekim 1980
    “12 Eylül’ün gerekçesi haklıdır; 12 Eylül terörden bezen halkın meşru müdafaaya geçtiği gündür.”
    Bu eserlerinizi hatırlayan, unutulmaması için inatla saklayan insanlar var Nazlı Hanım.

    Kan lekesi
    Açık söyleyeyim, ben meselenin Nazlı Hanım’ın hatalarıyla ya da ne zaman akıllandığı kısmıyla ilgili değilim. Nazlı Hanım beni linç etmek için siyasal İslamcıları, milliyetçileri, sağ liberalleri, başörtülü kızları ve hatta göçüp gitmiş temiz ruhları bile yardıma çağırdığına, hatta bir hezeyan içinde köşesine karikatürlerimi çizdirdiğine göre bir savunma psikolojisi içinde böyle zannetmiş olabilir. Belli ki endişelenmiş. Müsterih olsun. Ben kendisiyle sadece Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde izlenen rotayı takip etmeye yarayan bir örnek olarak ilgiliyim. Benim esas meselem şudur:
    Vaktiyle darbeleri desteklemiş, kontrgerillaya destek vermiş kişiler nasıl bugün demokratların başkanları oldular? ‘Bu vatan için kurşun atan da, yiyen de kahramandır’ diyenler, dedirtenler, 12 Eylül darbesini alkışlayanlar nasıl bugün bize demokrasi, özgürlük, insan hakları dersi veriyorlar? Solun nasıl olması gerektiğini neden bu sağcılar belirliyor? Bu kişiler solun dilini çalıp demokrasi, özgürlük, adalet kavramlarını nasıl tekellerine aldılar? Bunlar süper demokrat ama Deniz Gezmiş darbeci, nasıl oluyor?
    Bu işte kan lekesi var. Ben bunu unutmam. İstediğiniz kadar ‘akıllanın’, unutturmam.
    Not: Hrant’ın duruşması için yarın saat 09.30’da Beşiktaş İskelesi’nde buluşuyoruz.

  29. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    Sn. Ali Duman,

    çok usturuplu yazıyor(muş) gibi olmanız, gerçekleri değiştirmiyor, sineğin küçük oluşu örneğindeki gibi, satır aralarına doğu perinçek, mihri belli ve bunların paralelindeki uyduruk Milli(yetçi) Demokratik Devrim tezlerinin kesif kokusu çok fazlasıyla çıkıyor.

    Bu “Cok usturuplu yaziyor gibi gorunuyorsunuz, ama vs. vs.” seklindeki cumlelerinizle (boyle bir cumleyi daha once de kurmustunuz, ondan dikkatimi cekti) kimlere isaret cakiyorsunuz acaba? Demek disaridan bakilinca cok usturuplu yaziyor gibi gorunuyorum, onun icin bunlari okuyanlar benim hakikaten cok akilci argumanlar getirdigimi zannedebilirler (zaten bunlari okuyan kitle oyle cok akilli ve birikimli degil ya(!)). Neyse ki siz varsiniz da, ‘ama’dan sonra kurdugunuz cumlelerle saflari kandirilmaktan kurtariyorsunuz. Siz de olmasaniz bu sitenin hali nice olurdu?

    mayın tartışması altında örnek verdikleriniz arasında kimilerinin samimi sol olmadıklarını iddia etmedim, etmiyorum da sadece onların jakoben kemalist sistem tarafından marjinalliğe mahkum edildiklerini bundan dolayı benim için yok hükmünde olduklarını söyledim, söylüyorumda (kitleselleşemeyen bir sol olsa ne olur olmasa ne olur, ancak bazıları için önemli olabilir misal darbeden medet uman darbeci/askerciler için -doğu perinçek, yalcın küçük, mihri belli, aydemir güler, mustafa balbay, nihat genç, ilhan selcuk, oğuzhan müftüoğlu, melih pekdemir vd. say say bitmez denizde kum gibiler maşallah-geriye kim kaldı solcu olarak ), siz bunu dahi anlayamamıştınızsizinle esasen anlaşamadığımız nokta bu, siz ise izin verildiği ölçüde solculuk yapılmasını yeterli görmüştünüz/görüyorsunuz, yani müesses nizamın sola koymuş olduğu yasağı görmezden gelerek, türkiye’de bir sol hareketin olduğunu söylüyor ve bunda da ısrar ediyorsunuz

    Sayin Duman, yazismalarimiz Mayinlar yazisinin altinda. Bir daha bir daha tekrar etmeyecegim. Bu “aslinda sol var da oyle marjinal ki, onun icin benim nazarimda yoklar” retorigi, ancak ve ancak ben sizin iftiralarinizi desifre edip ortaya sactiktan sonraki kivirmanizin eseridir. Daha once de ona buna saldirip gordugunuz sert tepkilerden sonra yaptiginiz bel eskivlerine asinaydik.

    Geriye solcu olarak kalanlardan da pek cok ornek vermistim. Eger saydiginiz isimlerin solu domine ettigini iddia ediyorsaniz hodri meydan, ispatlayin. Sosyalist sol marjinal de IP ve TKP kitle partisi mi? Sol siyasetin nispeten guclu oldugu yerlerde IPliler barinamaz. Ne Perincek konusturulur ne de uyelerine faaliyet yaptirilir (bkz. ODTU).

    özeleştirisini yapmış, demokrasi adına yaptığı hataları kabul etmiş samimi bir nazlı ılıcak’ı kemalizmin kuyruğunda solculuk yapan, mihri belli’nin uyduruk mdd tezleriyle hesaplaş(a)mamış bir solcuya tercih ederim.

    Ben de ozu sozu bir durust bir fasisti, sizin gibi bir ikiyuzlu cakma demokrata yeglerim. Ipliginiz pazara ciktiktan sonra bile hala bana bunlari yazabiliyor olmaniz yuzsuzlukte Nazli Ilicak’in dengi oldugunuzu gosteriyor zaten. Bozacinin sahidi siraci olmus.

    bundan böyle ismimi, sol söylemli ancak demogojiden öte bir anlam taşımayan yazılarınıza karıştırmaz iseniz çok memnun olurum.

    Sizi memnun edemeyecegim icin cok uzgunum, ama daha once Cemile hanimla yazismamda da bahsettigim gibi kitleleri yalanlariyla zehirleyen engerek aydinlardan tiksinirim ve yalanlarinizi desifre etmekte kendime sinirlama koymayi dusunmuyorum.

    Bunlarin disinda, sahsima yoneltmis oldugunuz iftira ve hakaretlere gereken cevabi daha onceki tartismalarimizda vermistim. Bir daha tekrar ederek ne zamanimi harcayacagim, ne de okuyucularla editorlerin canini sikacagim. Yazdiklarimin hepsi online, ortada duruyorlar. Hakikaten Kemalizm kuyrukcusu muyum, degil miyim, herkes okuyup kendi degerlendirmesini yapsin. Oyleysem, DD mudavimlerinin bunu sizin yardiminiz olmadan gorecek/anlayacak zekasi ve birikimi var, musterih olun.

  30. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    Onur Bey,
    Ece Temelkuran’in o yazisini asagiya da alalim. Genc Sivillerin ilk eylemlerine ben de katilmistim ta ki AKP ve liberal sivil darbecilerin, Ergenekon linc mekanizmasinin parcasi olduklarini anlayana kadar…
    Maalesef Genc Siviller ve Nazli Ilicak gibi konjonkturel darbe karsitlari (ki aslinda AK-Parti genclik kolu gibi calisan bu “renkli-sivil darbeciler”) utanmazsa herkese sen sucusun bucusun diye sahte belgelerle iftira atarlar (bakiniz Taraf gazetesinin defalarca ayyuka cikan yalan haberleri) ama kendi destekledikleri Kenan Evren darbesine, Fatsa’da yaptiklarina laf ettirmezler. Bu gercekleri gorebilen dindar-dinsiz-kurt-turk-arap arkadaslar liberalizm adi altinda yapilan bu makkarticiligi gordukleri zaman esas bu topraklardan darbeler silinip gidecekler, yoksa genc siviller gibi renkli sivil darbecilerle degil.

    Ali Bey,

    Genc Siviller icinde bireysel olarak sahte demokrat bulduklarim olmasina karsin, bir grup olarak oldukca tutarli ve dogru hareket ettiklerini dusunuyorum. En azindan benim bilgim dahilinde bu boyle. Sozde darbe karsitligi adi altinda yapilan McCarthy’ciligi ben de bir olgu olarak goruyorum ve boylelerini desifre etme hususunda amansizim, ama dedigim gibi Genc Siviller’i bir grup olarak bu kesimden ayri tutuyorum.

  31. Yazan:eg Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    “Sol siyasetin nispeten guclu oldugu yerlerde IPliler barinamaz. Ne Perincek konusturulur ne de uyelerine faaliyet yaptirilir (bkz. ODTU).”

    onur kardeşim merak ettiğim birşey var. odtü’deki soldan bahsederken kimlerden bahsettiniz acaba? her ne kadar yıllardır gitmesem de son birkaç yılda ve özellikle ural akbulut döneminde odtü’den pek fazla demokratik solculuk göremedim. gördüğüm daha çok, jakoben solun kemalizme eklemlenmiş versiyonuydu. hatta üniversitelerin darbe çığırtkanlıklarında en ön safta odtü yer alıyordu son 2-3 senedir. bunlar benim görüşlerim, en azından dışarı yansıyanlardan çıkardıklarım. ama içerde o sıralarda ne olup bitti cidden bilmiyorum. ural akbulut ve şürekasına ciddi bir muhalefet olmuş muydu mesela o açıkça darbe çığırtkanlığı yaparken…ben duymadım da…ama şunu söyleyebilirim eski bir odtülü olarak son birkaç yılda üniversitemden o kadar utanıyorum ki kimseye odtü mezunu olduğumu söyleyemiyorum. bahsettiğiniz, odtünün öğrenci dernekleri midir? ya da öğretim üyesi kadrosu mudur? benim bildiğim ural akbulut’u seçenlere sol denemeyeceğidir…olsa olsa faşist denebileceğidir. odtü’nün en, sol diye adlandırıldığı dönemlerde dahi demokratik bir sol zihniyete sahip olanların çoğunluk oluşturduğunu zannetmiyorum. onlar daha çok 9 martçılarla paralellik kurulabilecek “solculardır”. şimdi de farklı olduğunu sanmıyorum. mesela odtü’den bir iki cılız ses harici darbeye karşı duran, “öteki”nin de hakkını savunan ve jakoben laikperest olmayan birilerine denk gelmedim. mesela başörtüsüne(ya da daha doğru tabirle üniversitelerdeki giyimle ilgili yasaklara) karşı bildiri yayımlayan öğretim üyeleri arasında odtülü çok çok azken, karşı bildiri yayımlayan ve binbir dereden su getiren ve bence ciddi anlamda “argümanlı laikperest” olan grupta çokça odtülü vardı. benim için utanç vesilesi ama şaşırtıcı dğeil! velakin benim fikrimce odtü’de hiçbir zaman demokratik bir sol hakim olmadı. her zaman jakoben (ama kendilerine ısrarla demokrat diyen) bir sol hakim oldu(türkiye’de jakoben olmayan sol olmuş mudur? bu ayrı bir tartışma ama sol içinde bunu ciddi anlamda tartışan ve demokratik bir sol için çaba gösteren ve aralarında benim tanıdığım kimi yazarların da olduğu gruplarda bu konu çok ciddi tartışılıyor. türkiye’deki jakoben soldan, demokratik bir sol çıkacaksa bu bir avuç insanın çabasıyla olacaktır belki..bakalım) . kendi zamanlarımdan gayet iyi bilirim. hele şimdi tuzu kuru kemalistlerin çoğunlukta olduğu bir üniversite olduğunu sanıyorum…

  32. Yazan:Ali Duman Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    Demogoji şahane,

    Nazlı ılıcak bahane,

    Darbelere karşı 70 M.A. koalisyonuna çakmak şahane

    “ne darbe, ne şeriat” uydurmasının 3ncü yolculukta ete kemiğe bürünmüşlüğünün gideceği yol ancak bu kadar olabilir.
    İP boşluğuna aday olmanızı kimse yemez, nafile. Solculuk edebiyat sanatı değildir, parçaladığınız edebiyatların çok daha fazlasını vaktiye doğu perinçek’inde, ilhan selçuk’unda parçaladığına şahitliğimiz vardır, maskeler düşmüştür, sizin maskenizin bu saatten sonra kıymeti harbiyesi kalmamıştır.

    solu bin parçaya bölmüş olan mdd tezlerinin yerine ikame yeni tezler üretme (3ncü yol gibi)çabanızda, gizli ve içten içe sol darbe beklentileriniz de nafile.

    bir şekilde ve özellikle DARBE KARŞITLARINA ÇAKMAK VE KİN DUYMANIZIN altında müesses nizama ve kemalizm kuyrukçuluğuna olan minnet borcunuzun bir sonucu olduğuna kuşku yok. yoksa darbe karşıtlarına olan kininizin başka ne gibi bir açıklaması olabilir ki?

    belkide şeriatta en az darbe kadar yakın bir tehlikedir kim bilir dimi yani, bu çarpıtmalarınızın da, darbe beklentilerinizin de de bir sonu yok, sola faydası da yok, benden söylemesi. her dakika 12 eylül faşizminin vesayetçiliği altında, darbecilerin yaptığı anayasa ve yasalar ile onursuz bir şekilde yaşamaya itiraz etmek yerine, siz tehlike arz eden şeriatta karşı savaşın da, görevinizi yerine getirin, müesses nizamın değirmenine su taşıyın, zira baksanıza “şeriat tehlikesi kapıda” ha geldi ha gelecek. darbe tehlikesinden ve 12 eylül vesayetciliğinden daha tehlikeli dimi yani.

    darbe karşıtlarına olan gizli kininizden vazgeçin, ya da samimi olun ve bunu açık yapın. şeriat düşmanlığı ile darbe tehlikesini eşit saymayın, bu baline ile hamsiyi aynı ağırlıkta saymak gibi salakca bir anlayıştır. Türkiye’de hiç bir zaman şeriat olmadı ve olmayacakta. Bunu en koyu dindarlar dahi istemiyorlar. Demokrasiden dönüş yok yani, yeterki postalyalayıcılar ve darbeciler, demokratlara karşı galip gelmesinler.
    herşeye rağmen bana uzak olun da, darbecilerinize yakın olmanız beni ilgilendirmez, uzak olun ki sol söylemli demogojilerinize muhatap olmak zorunda kalmayayım.

    asıl engerek yılanlığı, demokratmış gibi görünerek, herhangi bir şekilde bir gerekçe bularak, demokratlık açısından iyi olana ÇAKMA GAYRETİNİZ VE BU YÖNDEKİ KİNDAR, SİNSİ ARZULARINIZDA VÜCUT BULMAKTADIR, zira kişi kendini nasıl bilirse, karşındakini de öyle bilirmiş.

  33. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 22, 2009 | Reply

    Enver bey,

    onur kardeşim merak ettiğim birşey var. odtü’deki soldan bahsederken kimlerden bahsettiniz acaba?

    Ile baslayan yaziniz. Gerisini kopyalamiyorum. Bahsettigim solu cogunlukla ogrenciler olusturmaktadir. Ogretim uyeleri ve asistanlar arasinda da hatiri sayilir miktarda bulunmakla beraber, bunlar pek seslerini cikaramamaktadirlar. Niyesini aciklamaya gerek yok, YOK Turkiye’sinin akademilerinin idari yapisi belli, bu tarz sesler cikaracak olanlar arkalari saglam olmadigi surece usulca sistemden tasfiye edilirler. Zaten ODTU akademisi ve idari yapisi sol uyelerden mutesekkil olsaydi, solcu ogrenciler simdiki idare kaynakli baskilarla ve sindirmelerle karsilasmazlardi. Ama size bahsettigim Perincek’in konusturulmamasi, ODTU’den kacarken makam aracinin saldiriya ugramasi gercektir, arastirabilirsiniz. Ayni sekilde, 2001-2008 arasinda ODTU’deydim, Perincek’in kovuldugu an itibariyle IP tamamen safdisi edilmisti. Ya da o kadar saf disi edilmisti ki varliklarindan haberdar olamadim 🙂

  34. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 23, 2009 | Reply

    Sayin Ali Duman,

    Sadece iki nokta:

    belkide şeriatta en az darbe kadar yakın bir tehlikedir kim bilir dimi yani

    Turkiye’de 2003-2004’ten beri devam etmekte olan konjonkturde ne darbe gerceklesebilir ne de seriat. Bahsettigim zaman araliginda ikisi de sanal tehlikelerdi ve bu durum simdilik devam ediyor. 5 yil sonrasini bilemem, bunlar konjonktur meselesi.

    her dakika 12 eylül faşizminin vesayetçiliği altında, darbecilerin yaptığı anayasa ve yasalar ile onursuz bir şekilde yaşamaya itiraz etmek yerine, siz tehlike arz eden şeriatta karşı savaşın da

    Etiler’de Mahalle Baskisi yazisinin altinda sunlari yazmistim:

    Bilincsizlik hemen her kesime sirayet etmis durumda. En zehir zemberek Ergenekon darbe karsiti gorunenlerin, Kontrgerilla-sikiyonetim-12 Eylul isbirliginin getirdigi 1 Mayis’ta Taksim yasagi soz konusu olunca “ne var bu kadar israr edecek, yormayin AKP’yi” dediklerine sahit olduk (hem askeri vesayetten sikayet edip hem de darbenin getirdigi yasaklari kirma cabalarina dudak bukmek anlasilmaz bir celiski). Ayni sekilde, askerci rektorlere, darbeci beyaz Turklere bilmemneye zehir zemberek gidenlerden 2547 sayili YOK yasasina ciddi bir elestiri duymuyoruz (YOK yasasinin 4.a maddesini donup okuyalim. Oradaki hedeflerle yetismis nesilden ne bekleniyor ki?). Solda desek zaten sosyal demokrasi diye bir sey kalmamis, sosyalistler genelde siki dursa da iclerinden TKP gibileri cikabiliyor. Ozetle:

    1-) Ayirt etmeden her turlu darbeye karsi cikilmalidir.
    2-) Darbeye karsi cikmak, darbelerin kazanimlarina da karsi cikmaktir. Darbe genclerin siyasete girmesini yillarca engellediyse, gencligi siyasete girmesi icin tesvik etmeliyiz. Darbe YOK yasasini getirdiyse, ya YOK yasasini kaldirtmali ya da cagdas bir YOK yasasi istemeliyiz. Nasil darbelere ayirt etmeden karsi cikiyorsak, darbelerin kazanimlarina da ayirt etmeden karsi cikmaliyiz.

    Siz de bunlari yazdigimi biliyorsunuz, cunku o tartismayi takip ediyordunuz (Iletilere bakilinca gorulebilir).

  1. 1 Trackback(s)

  2. Tem 23, 2013: Liberal Faşizm | Siyaset Kahvesi

Sorry, comments for this entry are closed at this time.