Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Le Trio Joubran – Roubama الثلاثي جبران – ربما »

Gülen Cemaati Atatürkçü mü oluyor? »

Zaman Gazetesi Artık Atatürkçüleri Üzmeyecek

“Olmasaydın olmazdık” rezaletinin ardından yine Zaman Gazetesi’nden tuhaf bir haber metni. Sanki dönemin yöneticilerini bilmiyormuş gibi:

“… İstanbul Galata, Yenikapı, Üsküdar mevlevihaneleri yanı sıra Konya ve birçok şehirde Mevlevihane var. Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nin karşısında Cenab-ı Ahmet Paşa Camii’nin yanında bulunan Ankara’nın tek Mevlevihanesi, 1929’da yol açma ve park çalışmaları nedeniyle dönemin yöneticileri tarafından yıktırılmış. Mevlevihanenin yapılış tarihi hakkında net bir bilgi yok. Ancak 1566 yılında yapılan camiden sonra inşa edildiği belirtiliyor. Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde 1640 yılında bu Mevlevihane’den söz ediyor. Küçük bir zaviye olan yapı, Cenab-ı Ahmet Paşa Camii’ni U şeklinde çeviren ahşap binalardan oluşuyordu. Mevlevi dergahının son şeyhi Mustafa Nuri Dede’nin ise 25 dervişi ile Mevlevi alayına katılıp Kurtuluş Savaşı’nda cepheye gittiği anlatılıyor. 1929 yılına geldiğinde avludaki tekke yapıları ve askeri barakalar, yol açma çalışmaları kapsamında yıkılmış. Sadece iki türbe ve Mevlevi kabristanından küçük bir parça …”

 

…Kemalcilik ve Atatürkizm üzerine e-kitap…

 

Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.  

Kadın hakları ve Kemalizm

“Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi. Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ? “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak” Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış: “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir…Buradan indirebilirsiniz. 

Osmanlı Kokusu »

Yakup Köse’nin 28 Şubat’ta yaşadıkları 24 TV’de tartışıldı »

cemile-bayraktar

Derin Düşünce Yazarı Cemile Bayraktar 24 Tv’de konuk oldu, Yakup Köse’nin 28 Şubat’ta yaşadıkları tartışıldı

StarGazete’nin Haberi: (Program buradan izlenebilir)

Yakup Köse, Habertürk Gazetesi Yazarı Nihal Bengisu Karaca, Yenişafak Gazetesi Yazarı Süheyb Öğüt, Yazar Cemile Bayraktar ve Şair – Yazar İsmail Kılıçarslan 24 TV’de yayınlanan Betül Soysal Bozdoğan’ın sunduğu “24 Dakika” programına konuk oldular.

Programda 28 Şubat dönemine ilişkin değerlendirmelerde bulundular.

Programa konuk olan ve 14 yaşında idamla yargılanan Yakup Köse 28 Şubat’ta yaşadıklarını Read the rest

Gözden Kaçmasın: Koruyucu Meleğim belgeseli »

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, devlet koruması altındaki çocuklarında, sıcak bir aile ortamında büyüyebilmesi için son yıllarda Koruyucu Aile Uygulaması’nı tanıtan farklı projeleri hayata geçiriyor. Bunların sonuncusu ise, uygulamanın tüm yönlerinin etraflıca anlatıldığı Koruyucu Meleğim belgeseli…

 

BÖLÜM 1:  http://video.cnnturk.com/2013/yasam/11/11/koruyucu-melegim-belgeseli-1-bolum

Türk Solu kendine güveniyor mu? »


 
…  Türk Solunu, sosyalizmi ve Abdestli sosyalistleri anlamak için…

 

Derin MAЯҖ

Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden?

Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok. Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.

 

Türk solu iktidar olur mu?

Kendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün. Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi? Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var. İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.

 

Sosyalizm İslam’a uyar mı? (Tartışma)

Bir yanda zekât üzerinden eşitlikçi bir İslâm yorumu yapan anti-kapitalist Müslümanlar. Diğer tarafta bir türlü iktidar olamayan, sosyalizmi bilmeyen, kemalizmi demokrasi zanneden devletçi, hatta darbe yanlısı bir Türk solu.

Türk solu geçmişiyle yüzleşemekten korkuyor. Solcunun solcuyu katlettiği 1 Mayıs 1977 bir tabu. Deniz Gezmiş’in ulusalcı duruşunu da eleştiremiyorlar. Evet… Türk solcuları iktidara yürümek için bir koltuk değneğine muhtaçlar. Peki ya İslâm? Sosyalizm İslâm’a ne kazandırabilir? Sosyalist devletlerin Müslümanlara yaptığı onca eziyetten sonra Müslümanlar sosyalizm ile ittifak yapabilir mi? Derin Düşünce okurları tartıştılar, biz de kitaplaştırdık. Buradan indirebilirsiniz.

 

 

Varlığım dershane sahibinin varlığına armağan olsun »

Varlığım dershane sahibinin varlığına armağan olsun
…  Eğitim konulu makalelerden …

#DershanelerKumarhaneDeğildir kazanmayan ödemesin »

tag

Gönül ister ki; gönül herşeyi istemesin! Ya Freud? »

gece_kucukİçinizde birden fazla kişi varmış gibi gelmiyor mu size de? Birinin istediğini öteki reddediyor. Rejime başlıyorsunuz, sonra gece kalkıp buz dolabındaki pastayı yutuveriyorsunuz. Işığı açmıyoruz çoğumuz çünkü  bu tıkınma harekâtını yaparken kendimize bile görünmek istemiyoruz! Ardından bitmeyen pişmanlıklar ve suçluluk duygusu.

Twitter’da bir mesaj gördüm: “Gönül ister ki; gönül herşeyi istemesin” Hilal Hanım’a ait olan bu cümle insan fıtratındaki çoklu altyapıyı ne de güzel ifade etmiş. Sigmund Freud olsaydı bu kadar veciz ifade edemezdi. Belki  şöyle derdi: “üst-benim ister ki egom, alt-bilincimin her dediğini yapmasın!” Biz elhamdülillah Müslüman olduğumuz için kolayı var: “Nefsim beni ordan oraya sürüklemesin, ALLAH beni nefsimle başbaşa bırakmasın” diye dua edebiliriz.

Neyse. İster nefsimizden bahsedelim, istersek Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) üçlüsünden; “içeride” yalnız değiliz. İç dünyamız biraz kalabalık, bir kaç pilotu olan bir uçak gibiyiz; ara sıra çakılıyoruz ama pilot kabinindeki çekişme bitmiyor bir türlü… Tam bir şizofreni!

Sigmun Freud’a göre “ben” kimdir?

Freud durmadan pasta isteyen bu yaramaz çocuğa “id” ismini vermiş. “İçinde” hapsolduğumuz bedenin, ten kafesinin canlı kalma arzusunun Freudçası id (alt bilinç). İd çocuk gibi tutturuyor; ayıp, günah bilmiyor. Aslına bakarsanız Freud da bilmiyor ayıp ve günahı! Herşeyi toplumsal baskılar ve nefsanî tepkilerle açıklamaya çalışıyor. Vicdan azabını, iyilik ve kötülük hissini evrime bağlıyor meselâ. (Bkz. Mutsuzluk Kültürü – Unbehagen in der Kultur) Oysa insan nefsinin oyunları kötülük emreden nefs-i emmare ve kendini hor hakir gören, azarlayıp başa kakan yani levm eden nefs-i levvameden ibaret değil ki. Freud efendi keşke Grek mitolojisi okuyacağına biraz Mesnevî okusaydı… diye mırıldanıyorum… Nasibi değilmiş.

Geçen bölümde ayrıntılı şekilde konuşmuştuk: Ten kafesinde bulunmaktan rahatsız, aslî vatanını özleyen bir insan var. (Bkz. Bir kavanoza hapsedilmiş kelebekler gibiyiz yeryüzünde) Gadap ve şehvet gibi hayvanî hislerle kuşatılmış bir haldeyim! Bu arzulara sahip olan beden var, o beden Ben’e ait ama Ben’e eşit değil. Ya Ben? “İçine” hapsedildiğim bedenin hayvanî arzularını yerine getirmezsem binek hayvanı ile aram bozuluyor. Her dediğini yaparsam bu defa isteklerini arttırıyor. Hem kendisine hem de Ben’e sıkıntı verecek şeyler istiyor. Üstelik bazı isteklerini kendime yakıştıramıyorum. Neden böyle bu? Binek hayvanı rolündeki bedenime haz veren her eylemi tasdik etmeyen kim? Ben? Aklım? Kalbim? Neden bazı fiilere “iyi” ya da “kötü” diye mühür vuruyorum?

Mantık ile olmayan Sanat ile olur

Evet, Sigmund Freud’un 1919’da yayınladığı “Das Unheimliche” adlı denemesi üzerine konuşmaya devam ediyoruz. Geçen bölümden hatırlayacaksınız, ünlü psikanalist bu eserinde insandaki gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmişlik hissini Read the rest

Galatia – Adir Lana Akwab »