RSS Feed for This Post

Topluiğne, Cop ve Bıyık

Yazar: Takunyalı Topluiğne

// Topluiğne tedirgindir. Eli kalbinin üzerinden inmemektedir.

Topluiğne, mühendislik fakültesinin dördüncü sınıfında okuyan, kendi halinde, sessiz sakin, okula her girişinde kapıdaki coplara selam veren, kimseyle sorun yaşamayan başarılı bir öğrenciydi. Yıllardır başörtüsünün üstüne şapka takarak geldiği halde, fakülte sekreterliği tarafından okula girişinin yasaklandığı söylenmişti. Peruk takması isteniyordu. Ya da açacaktı.

Copu ikna etmeyi başarabilse bıyıkla görüşmeye gidecek, okula niçin alınmadığını birinci ağızdan dinleyecekti. Mantığı kravatla karıştıran bıyığa, bu uygulamanın mantıksızlığını anlatabileceğini hayal etmiyor da değildi.

Topluiğne, o gün de okula şapkayla giremedi. Cop, tam ikna olacakken birden duraklayıp, “Ben de emir kuluyum kızım. Beni dinle, peruk tak, yazık olmasın…” diyerek sırtını dönüyordu. Finallere bir hafta kalmıştı. Bu olayı bir hafta içinde muhakkak çözmeliydi. Sınıf arkadaşlarıyla konuştu.

Arkadaşları, topluiğneyi yalnız bırakmak istemediler. Okula onunla birlikte gelecek ve o olmadan sınıfa girmeyeceklerdi. Bu esnada B Planı da hazır olmalıydı. Birinci plan başarılı olmazsa, kızlar, copu döverek etkisiz hale getirip sınıf arkadaşlarını okul kapısından içeri atabilmeliydiler.

// Cop tetiktedir. Eli kalbinin üzerine gelmemelidir.

Kapıda, dikkatle, bir sağına bir soluna bakıyordu cop. Arada bir telsizi eline alıp asayişin berkemal olduğunu müjdeliyordu bıyığa. Terfisini yeni almıştı. Cop başı olmak kolay değildi. Kim bilir daha ne terfilerin eşiğindeydi. Konumunu iyi korumalı, gözlerini bıyığın dişlerinden ayırmamalıydı. Ne kadar diş görürse o kadar sağlama alınırdı sicili. Bir de şu topluiğne olmasaydı… 

Cop, bıyığın topluiğneyle son zamanlarda niye uğraşmaya başladığını anlamıyordu. Hâlbuki dört yıldır bıyık aynı bıyık, topluiğne aynı topluiğneydi.

Tüm bunları düşünürken, bir grup genç kızın kendine doğru gelmeye başladığını gördü. Kızlardan biri öne çıkarak, topluiğnenin neden içeri alınmadığını sordu. Cop, tam  “Yassaağğ” diyecekken hepsinin aynı anda konuşmaya başlamasıyla şaşkınlığa uğradı ve topluiğnenin kampüste ilerleyen belli belirsiz siluetinden bu karmaşanın esas amacını anladı…

//Topluiğne kararlıdır. Kalbi elindedir.

Topluiğne, bir gün önceki zaferle birlikte gururunu tamir etmiş ve ne yapacağına karar vermişti.  Bir hafta sonra finaller başlayacaktı. Arkadaşlarını yanında silah diye taşıyamazdı her saniye. Bıyıkla konuşacak ve bir aydır okula şapkayla neden alınmadığını soracaktı. Bir kereliğine de olsa peruk denilen cadı saçının içine koyacaktı kafasını.  Yasaksa, dört yıl boyunca neden uygulanmamıştı? Yasak değilse, bu uygulama neyin nesiydi?

//Bıyık küstahtır. Eli kalbini örtmektedir…

Bıyık, misafiriyle birlikte yemekleri midesine usul usul indirirken kapısını tıklatan topluiğnenin meraklı ve çekingen ve öfkeli ve ürkek bakışlarını yakaladı. Nihayet istediği olmuştu. Yasağa kendiliğinden teslim olması gerekirken, arka yollardan dolaşan bu takunyalı topluiğnenin üzerinde gölgesini görmeliydi. Elini yakasında gezdirmeli, nefesini ensesine boca etmeliydi. Başörtüsü takmamak değildi mesele, bu takunyalı topluiğnelerin çuvaldız olmasının önüne geçmeliydi.  Bunun için, zaman zaman iktidarını test etmeli, dişlerini bilemeliydi.

Topluiğne kendini tanıttıktan sonra, “Okula şapkayla alınmıyorum bir aydır. Siz tembihlemişsiniz coplara, öyle dediler. Okula her gün kadın-erkek onlarca kişi şapkayla giriyor. Kimse onlara yasak olduğunu söylemedi. Bana da öyle, dört yıldır… Değişen ne?” deyince, “Demek ki, şimdi göze batmaya başlamışsın. Okula şapkayla girmek yasak değil, onlar yanlış anlamış, derslere girilmeyecek dedim ben. Hocalara saygısızlık olmasını istemeyiz değil mi?”  dedi bıyık. Kinini, suratına yayılan keskin ve yayvan sırıtışla gizlemeye çalışan bıyığın gözleri, topluiğnenin kalp şeklini almış sıkılan yumruklarına takıldı.

//Topluiğne direncin kendisidir… Kalbi, elini attığı her yerdedir.

Bıyığın mantığı yoktu, imanı yoktu, insafı yoktu. Dikdörtgenlerden hoşnut değildi, etrafındaki her şey pürüzsüz, kaygan bir zemine sahip ve yuvarlak kafasıyla uyumlu olmalıydı. Bu rüküş sahneyi dağıtacak en ufak bir sivriliğe tahammülü yoktu. Topluiğne, bıyığın sırıtışının ardındaki kini ve korkuyu ve öfkeyi fark etti. Tanıdık hislerdi bunlar. Onunla karşılaşmadan önce o da aynı haldeydi. Şimdiyse, umutla karışık bir öfkenin sahibiydi. Varlığının kendisi rahatsızlık sebebiydi çünkü. Saf, katışıksız bir direnç haliydi. Öyleyse, rahatsızlık vermeye devam etmeliydi…

 

… Bu makale ilginizi çektiyse…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 9 Yorum

  2. Yazan:s.ç Tarih: Ağu 5, 2009 | Reply

    “..gözlerini bıyığın dişlerinden ayırmamalıydı. Ne kadar diş görürse o kadar sağlama alınırdı sicili..”

    “Bir diş uğruna nice güneşler battı Ya Rab” mı denecek acaba bir gün..
    Sevgili toplu iğne yüreğine kalemine sağlık..

  3. Yazan:topluiğne Tarih: Ağu 5, 2009 | Reply

    çok sağol s.ç. senin de yüreğine hep sağlık olsun.
    topluiğne copları sever, coplar da topluiğneyi.
    ama topluiğne, bıyığın copları, dişlerini karıştırmak/temizlemek için kullanmasına ve onların buna ses çıkarmamasına kızar.
    yazıktır, günahtır.
    yoksa, topluiğnenin şerrinden allah’a sığınılmaz. topluiğne allah’a sığınır.

  4. Yazan:cb Tarih: Ağu 5, 2009 | Reply

    Takunyalı Topluiğne,

    yazınızı oldukça fantastik buldum imalı ve anlamlı emeğinize sağlık müstarın dışında bir isminiz varsa mutlaka tanışmak isterim bilmem belki tanışıyor da olabiliriz 🙂

    İçimizin buruğundan ve kıylmışlığından bu tarz ile konuyu ele almak hiç aklıma gelmzdi ince ve güçlü olmuş,tebrik ederim

    sevgiler

  5. Yazan:topluiğne Tarih: Ağu 5, 2009 | Reply

    sevgili cb,
    teşekkür ederim. bilmem belki tanışıyor da olabiliriz 🙂

    topluiğne dediğinin içi buruk ve kıyılmıştır. kıyıldıkça sivrilmiştir. sivrildikçe kıyılmıştır.
    sevgiler…

  6. Yazan:aydd Tarih: Ağu 5, 2009 | Reply

    tebrik ederim, çok hoş olmuş müstear isim yada lakap kullanmanız. tıpkı gerçek hayatta ki gibi hikayede sonuçsuz…

  7. Yazan:Katre Tarih: Ağu 5, 2009 | Reply

    sevgili toplu iğne
    çok şeker bir yazı olmuş…

    “çuvaldız” ya da “biz” olabilirsin her an mazaAllah:)

    c.b. bu bizim ş.t. mi acaba diye düşündüm:)

    selamlar

  8. Yazan:özlem Tarih: Ağu 5, 2009 | Reply

    Sevgili topluigne kalemine,gonlune saglik. Ben de bu topluigne hikayelerinin gerisşini bekliyorum. Bana daha yeni basliyormusuz bu hikaye burada bitmez gibi geliyor. Ne dersin;-)

  9. Yazan:topluiğne Tarih: Ağu 5, 2009 | Reply

    aydd, teşekkür ederim.
    bu hikayenin kahramanı biziz. henüz hiçbirşeye nokta koymadık. koymayacağız.

    katre,
    hepimizi başörtüsünün altından yalnızca topluiğne diye tanırlar, ayşe arsızman hocaefendinin buyurdukları gibi. gerisi yalan.

    özlem,
    sen ne dersen o 🙂

  10. Yazan:Katre Tarih: Ağu 8, 2009 | Reply

    topluiğnenin maceralarını okuruz umarım zamanla…

  1. 6 Trackback(s)

  2. Eyl 3, 2012: 4+4+4 = Eski kafaya yeni şapka : Derin Düşünce
  3. May 20, 2014: Bu gençlik kimin eseri?
  4. May 21, 2015: Okul açmak ve hapishane kapatmak…
  5. Eyl 14, 2015: Millî eğitim aforizmaları | Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene!
  6. Eyl 14, 2015: CHP Eğitim Projesi
  7. Eyl 14, 2015: Kullanışlı vatandaş yetiştirmek eğitmek değildir

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin