RSS Feed for This Post

Aileni mi seversin devletini mi? İmam-Hatipli Bireyin dramı…

Okan Arslan

Laiklik konusunda belki de yeryüzündeki en hassas ülke olan Türkiye’de yıllardır  çözümlenemeyen ve üzerinde uzlaşılamayan konu bizzat “Laikliğin”  kendisidir. Zira, Türkiye’de devletin kendine has bir Laiklik algılaması ve uygulaması vardır; insanların kendi çaplarında bambaşka bir Laiklik algılaması. Devletin Laiklikten anladığı Cumhuriyetin kuruluş yıllarından itibaren, Devletin dini hususlara göre yönetilmemesi ve dini (daha doğrusu İslamı) kontrol altında tutmasıdır. Cumhuriyetin Laiklik anlayışı, sadece Devletin değil aynı zamanda toplumun ve hatta bireylerin de “Laikleşmesi” şeklinde empoze edildiğinden; aslında Cumhuriyetin Laiklik dediği şey, “Sekülarizm” olarak da kabul edilebilir. Devlet, dini devlet hayatının tamamen dışına atmakta; toplumda da dini kontrol etmekte ve dini, önemli ölçüde bireyin kendi alanına çekmektedir. Öte yandan Cumhuriyetin Laiklik anlayışı, aynı zamanda Milliyetçi bir tandans da taşımakta ve Evrensel İslam dinini, Türkleştirme şeklinde cereyan etmektedir. Nitekim, Ezan’ın Türkçeleştirilmesi Cumhuriyet Devrimi ile birlikte Arap-Acem ekseninden uzaklaşan Türkiye’de İslam’ın Millileştirilmesinin en somut örneklerinden biridir. Bu anlayış, zamanla Sünni İslam’ın devlete hâkim olmasıyla birlikte, herhangi bir dini ya da mezhebi referans almayan, ancak dini de mutlaka kendi kontrol ve istekleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışan erken Cumhuriyet dönemindeki Laiklik anlayışının yerini Sünni-İslam Devlet Laikliğinin almasına sebep olmuştur. Bu çerçevede, erken Cumhuriyet döneminde toplum hayatından çıkarılan dini kurumlar ve sıfatlar, toplumun dini bir şekilde yaşamaya devam etmesi sebebiyle yeni ihtiyaçların ortaya çıkmasıyla birlikte önemli bir değişim göstermiştir. Bu çerçevede ilk defa İsmet İnönü döneminde, memlekette cenaze kaldıracak imamın kalmaması sebebiyle, ihtiyaç kabili, İmam Hatip Okulları açılmış; ancak toplumda oluşan bu ihtiyaç, zamanla İmam Hatip Okullarının mesleki okullar olmaktan ziyade dindar ailelerin çocuklarını, pozitif bilimlerin yanı sıra dinsel eğitim de alabilmeleri için gönderdiği kurumlar haline dönüşmüştür. Toplumdan gelen bu taleplerin, siyasi irade tarafından manipüle edilmesiyle birlikte de Türkiye’de yüzlerce İmam-Hatip Okulu ortaya çıkmış ve İmam-Hatip okulları bazı siyasetçilerin doğrudan siyasi referans noktası yaptığı mekanlar halini almıştır. İşin ilginç tarafı, her ne kadar Milli Görüşün lideri Erbakan, İmam Hatipleri bir tür oy deposu olarak görüp, bu okullar için  “arka bahçemiz” dese de, bu ülkede en fazla İmam Hatip Okulunu Laik Kesimin son dönemlerde daha bir sevdiği, 28 Şubat’ın unutulmaz Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel açmıştır.  

İmam-Hatipliler, bir yandan bazı siyasetçilerin oy toplama deposu olurlarken; her ne kadar müfredatları ve uyacakları kurallar Laik devlet tarafından belirlense ve tepelerinde kapı gibi T.C. Milli Eğitim Bakanlığı ibaresini taşısalar da, yine bizzat bu Laik Devletin korktuğu ve dolayısıyla sürekli gözetim altında tuttuğu kimseler olmuşlardır. Öte yandan, İmam-Hatipli gençler, mütedeyyin aileleri tarafından da, hem Matematik, hem Fizik bilecek; ama aynı zamanda Fıkıh ve Kelam’dan da anlayacak, geleceğin “nurlu” nesilleri olarak görülmüşlerdir. Bu çerçevede, Laik Devlet, Laik Kurumları (YÖK gibi) vasıtasıyla İmam-Hatiplilerin sadece İmam olmalarını sağlamaya ya da mümkünse TSK vb. Rejim nezdinde önemli yerlere çöreklenmelerini önlemeye çalışırken (kat sayı, puan vb. istatistiksel oyunlarla); mütedeyyin aileler, çocuklarının ileride ne olurlarsa olsunlar mutlaka dini eğitimden geçmelerini istemekte; tepelerinde vampir gibi gezinen siyasetçiler de İmam-Hatiplilerin kanını emmeye hazırlanmaktadır. İmam hatipli, bu Şeytan üçgeni içinde kendi geleceğini kendisi tayin edememekte ve tabiri caizse hayatını başkalarının inisiyatiflerine bırakmaktadır. Başka bir ifadeyle, İmam-Hatiplinin geleceği “beşik kertmesi” misali, çok evvelinden belirlenmiştir. O’nun yapması gereken bu geleceğe harfiyen uymak ve bunun için Laik Devletle Mütedeyyin Ailesi arasında denge sağlamaya çalışmaktır. Belli bir yaşa gelip olgunlaştıktan sonra da, geriye dönüş artık mümkün olmadığından ailesinin yıllar öncesinden kendisi için verdiği kararı, Devletin getirdiği güçlükler içinde yaşamak zorunda kalmasıdır. Örneğin, Mühendis olmak isteyen bir İmam-Hatipliyi ele alalım. Bu genç çok küçük yaşlarda ailesi tarafından İmam-Hatip’e gönderilmiştir. Ailesi onun dindar yetişmesini isterken; devlet de kendisinin ancak imam olabileceğini vurguluyor ve başka bir şey olmasını engellemek için çaba sarf ediyor. Ancak genç, belki sadece Mühendis olmak istiyor. Belki çok dindar da yetişmek istemiyor. Ancak, okulu bitirip üniversiteye girmeye kalktığında önünde bir sürü engeli görüyor: kat sayı engeli, YÖK engeli vs vs vs. Ailesinin verdiği karar yüzünden ve Devletin verdiği karar nedeniyle güçlüğü yaşıyor ve istediği yere gelemiyor. Çünkü O bir İmam-Hatipli. Ailesi’nin dini eğitim almış Mühendisi, Kaymakamı, Valisi velhasıl medar-ı iftiharı. Devletin ise korkulu rüyası; Laik rejimi devirme ihtimali olan ancak ironik şekilde bizzat devletin öğretmenleri, okulları ve müfredatı içinde yetişmiş biri. O yüzden devlet onu, yol yakınken by-pass etmeye çalışıyor. Siyasetçininse veli nimeti İmam-Hatipli. Bunlara oy verecek ki, dini ve eğitsel hakları korunsun. Oy verecek ki, yeni İmam-Hatipler açılsın; yeni İmam-Hatipliler zuhur etsin. Bu tabloda ne kadar çok taraf var değil mi? Ama tek bir şey yok: O da İmam Hatipli bireyin bizzat kendisi. O’nu düşünen yok; sesini duyan yok; sadece geleceğini kendi elinden çalmış dindar bir aile; kendisinden ürken bir Devlet; ve kendisini oy makinesi gibi gören siyasetçiler var etrafında. Ne acı değil mi? Bireyi düşünen yok her zamanki gibi. Ne Devlet haz ediyor ondan; ne toplum; ne de aile. Birilerinin istediği gibi olursan; onların bireyi olursan sorun yok. Devletin Bireyi; Ailenin Bireyi; Toplumun Bireyi; hatta Siyasetçinin Bireyi; her şeyin bireyi olabilir İmam-Hatipli; ama bir tek kendisinin bireyi olamaz bu ülkede. Devlet dinden elini eteğini çekip, gerçekten laikleşmediği sürece; dinsel eğitim devlet tarafından yapılmaya devam ettiği sürece; aileler çocuklarını kendi egolarına göre eğitmeye ve yönlendirmeye devam ettiği sürece bu ülkede hiçbir bireyin Bireylik hakkı olamaz. Bu hepimizin ortak dramı kuşkusuz; ama geleceği YÖK toplantılarına ve orada tayin edilen kat sayılara endeksli İmam-Hatipli Bireyin dramı daha bir trajik ne yazık ki….

 

… Bu makale ilginizi çektiyse…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 14 Yorum

  2. Yazan:as Tarih: Tem 23, 2009 | Reply

    Çok güzel bir yazı olmuş. Dediğiniz gibi kimsenim imam-Hatipliyi düşündüğü yok. Bir nevi kenara itilmiş, yoksayılmış. Ellerinize ve en önemlisi aklınıza sağlık.

  3. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Tem 23, 2009 | Reply

    Bu ülkede imam-hatip başlı başına bir inceleme alanı olmuştur. Kuruluş gayesinden günümüze sosyo-siyasal olarak pekçok açıdan incelenebilecek bir mevzudur. Şunu çok net olarak söylemek mümkündür ki imamhatipli “bireyin” sizin yazınızda belirttiği sıkıntılar bu okulların son dönem yaşadığı sıkıntılardır 28 Şubat ile gelen kırılma yüzünden. Halbuki Türkiye’de tek ekoldur bu okullar hem dini ilimleri verip hem de diğer bilimlerden istifade eden bir eğitim politikası. Mezun olduktan sonra ister sözel ister sayısal alanda istediğiniz kariyeri seçmeniz mümkündü.

    Kırılmadan sonra yaşanan tramwa özelde imamhatiplilerin sorunuysa genelde de bu ülkenin devasa bir problemi haline gelmiştir. Çünkü laik(!)devlet elini hiçbir zaman çkmediği bu okulları adeta düşman ilan etmiştir. Kapatma yoluna gitmemiştir ancak diğerleriyle eşit sayılma yollarını kapamıştır. Bunun için bütün meslek liselerinin de başını yakmıştır.

    Ciddi bir iş,işçi,meslek,ekonomi krizi yaşarken, diplomalı işe yaramaz adamların devlete yük olduğu ortada iken bu eşitsizlik ile devlet bindiği dalı kesmiştir. Bugün üniversitelerin bölümlerine bile yerleşen ve okuduğumuzda güldüğümüz nice bölümler gösteriyor ki bir ülkenin ihtiyacı olan mesleki kalkınmaya gereken önem verilmemiştir.

    İmamhatip kurumlarına sadece devlet değil bazıları da (!)garez beslemektedir. Devrimci olduklarını iddia eden solcu sendikacı beyler bu eşitsizliğin giderilmesine ve yıllar sonra ancak gelen adalete sevinecekleri yerde imamhatiplilerin önü açılacak diye korkuyor. o kişi de üstelik bir eğitim sendikacısı!

    Birini idam ediyorsunuz diyelim arkasından onun suçluzluğu ispatlıyor. Peki ne olacak şimdi? İdam edilenler oldu evet binlerce milyonlarca gence, onların ideallerine kıyıldı. Ancak böyle bile olsa bu karara sevinmek lazım. Daha niceleri idam edilmesin diye.

    Her zaman bir imam hatipli olmaktan dolayı gurur duymuş biri olarak hem başörtüsü hem katsayı zulümlerini henüz lisedeyken yaşamış biri olarak hem de herşeye rağmen ülkesinin kalkınmasını düşünen biri olarak bu karara çok sevindim. Yaşasın meslek liseleri kardeşliği!

  4. Yazan:Umm Eyyub Tarih: Tem 23, 2009 | Reply

    “aileler çocuklarını kendi egolarına göre eğitmeye ve yönlendirmeye devam ettiği sürece bu ülkede hiçbir bireyin Bireylik hakkı olamaz.”
    Cocuk herseyden once ailenindir, onun mesuliyetidir.Ailesi onu kendi inanci dogrultusunda egitir,ogretir ve yetistirir.Bu onlarin hem vazifesi hem de en tabii hakkidir.

    Imam hatipe gonderilen cocuklarin,aileleri tarafindan, zorla mi gonderildigini ima ediyorsunuz?

  5. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 23, 2009 | Reply

    Ayşenur hanım,

    Hoşgeldiniz. Özlettiniz kendinizi.
    Üniversitede imam-hatip mezunu arkadaşlarım vardı. Nereden mezunsun diye sorunca gizliyor, “düz lise” diyorlardı. İnsanın okuduğu liseyi gizlemek durumunda kalması ne acayip bir şeydir… Sanki imam-hatip liseleri Milli Eğitime bağlı ve laik sistemin okulları değil. Ama böyle bir şey var. Üniversitede Arapça seçmeli dil aldığımda da danışman asistan “ne yapacaksın bu pis Arapların dilini?” demişti de, “benim dedem de Araptı” deyince kem küm etmeye başlamıştı.
    Bir kız arkadaşım da ÖSS sınavına imam-hatip okulunda girmiş; bana tahtadaki Arapça yazıları ve sıranın çekmecesinde gördüğü Kur’an’ı korku filmi anlatır gibi anlatmıştı.
    Kulakları çınlasın, şimdi kesin kafayı yemiş, ultra-ulusalcılardan biri olmuştur.
    Bu, yabancılaşmanın ortadan kalkmasında dindarlara da büyük iş düşüyor. En azından insanları, “bazı dindarlarla çok iyi anlaşıyorum ama…” noktasına getirmek lazım. Bu da diyalogdan geçiyor. Evet çok yobazlar ama… İdare edivericez gayri.

  6. Yazan:fatih y. abbas Tarih: Tem 23, 2009 | Reply

    Bu toplumda, gecim is ve as derdinde, borc ve kredi bataginda kavrulan insanlari, milyonlari, ona hakaret ettir, buna hakaret ettir, sununla takistir bununla kapistir, dovustur, herkesle kavga ettir, herkesle papaz et, sonu gelmez savaslara sok, ve surekli olumune “fedakarlik” bekle! Hic bir somut fayda, menfaat hak ve odev paylasimina, ekonomik, ticari hukuki mesuliyet kavramina oturmayan “ulvi ve kutsal bekcilik odevleri” icat et, ama kendileri, kurumlari, kisilikleri is ve iliskileri daima dunyaya ve her konuma acik,her mevziye uyan, her sekli alan esneklilerde olacak! Hep diplomatik kalacaklar! Vesayet meknizmasi buradan mi besleniyor acaba?

    Hic bir izolasyon, mahrumiyet,sinir ve engeli olmadan yasama garantisi!

    Bu milyonlarca “ulus” insanlar, kardesiyle, cocuguyla, karisiyla, arkadasiyla, anasi,
    babasi kaynanasiyla,dayisi amcasiyle, hocasiyla her allahin gunu, hemen her meselede tartisip zitlasabilir, kavga eder, hatta birbirini bile yaralayabilir, oldurebilir:

    Buna da hep mecbur kalacak! Ama hepside topyekun “boktan ve cok kotu, hain, sinsi, ard niyetli, ve seytan” olmasi gereken yabanciyla iletisiminde, dilsiz ve sagir olacak!

    Hep devletlunun, hasmetlunun kanalindan yayin yapacak. Butu yetkileri ona devredecek! nefes alma haklarini bile!

    ne gecmiste ne bugun, sosyalist demirperde disinda, boyle kapali standart bir dunya, boylesine etrafina yabanci bir toplum, boyle standart bir millet veya standart birbirinin tipatip ayni kafada ve anlayista “gudulen” halk var mi idi dunyada?

    6 milyar insanin herbirinin parmak izleri, sesleri bile birbirinden farkli farkli! Hic birbirinin tipatip ayni insan var var mi?İkizlere bakin.

    Nezaket baska sey, uslup ve adap baska sey, hurriyet, hak ve hukuk baska sey!
    Imam hatipliler de bu ekonomik politik vesayet sisteminin, payandasi yapilmis.Kislalarda
    “kantinlerin kasalari” onlara emanet edilir hep.Sadece bu islere yararlar.

  7. Yazan:Okan Arslan Tarih: Tem 24, 2009 | Reply

    Sayın Umm Eyyub,

    İmam-Hatip Lisesine gönderilen çocukların, bu kararı kendilerinin verdiğini düşünmüyorum. Sadece İmam-Hatip değil, çocuklarımız genelde ailelerinin yönlendirmesiyle yaşıyor ya da yaşamak zorunda bırakılıyorlar. Çocuk ailenindir diyorsunuz; tabii ekonomik özgürlüğü olana kadar bir şekilde ailene bağlısın; ama gelecek senin geleceğin ve sen eğer bir bireysen ailenden de önemlisin benim gözümde. Şimdi siz bana İmam-Hatip liselerine giden çocukların tamamının bunu kendi istek v kararlılıklarıyla yaptığını söyleyebilir misiniz? Keza, türban takan kızların hepsinin bunu kendi istekleriyle yaptığını? Benim arkadaşlarım var İmam-Hatip mezunu İngilizce öğretmeni vs olmak isteyen ve olamamış ya da zor olmuş; dindar da değiller; aileleri istediğinden gitmişleri İmam-Hatibe…

  8. Yazan:Harun Genc Tarih: Tem 25, 2009 | Reply

    Benim bir sorum var,
    Belli ki imam-hatipli gence ailesi imam-hatip’e gitsin diye devlet de sadece imam olsun diye baski yapiyor diye bir varsayim(1) var. Bu baskiyi ortadan kaldirip kisinin bireysel ozgurlugune kavusabilmesi icin ne yapilmali Imam-hatipler vakiflara devredilmeli mi?
    Bunun bir kac faydasi olabilir diye dusunuyorum:
    1. Devlet gercek anlamda laik olur ve siyasiler imam-hatip uzerinden siyaset yapamaz. Islam’in(2) uzerinden elini cekerler.
    2. Vakiflar da sadece gercekten imam olacak ogrencilere egitim verir. Bu ogrenciler de gorevlerini bildikleri icin ailelerde mutlu olur devlet de.
    3. Siyasiler ruhban okulu konusunda kasilip kalmaz.
    4. Laik sistemde isteyene istedigi gibi ama ADAM gibi secmeli din dersi verilir. (Durustce soyleyeyim bizim Din Kulturu ve Ahlak Bilgisi gibi bir dersimizde laubalilikten hocamiz kopya cekmemize goz yumardi. Ve bildigim tek laubali din hocasi bizimki degildi maalesef)
    Ama zararlari da olabilir:
    1. Birey’in mutlulugu imam-hatip lise duzeyinde oldugu icin gene ailesine birakilmis olur. Kisisel ozgurlugu gelistirici birsey olmaz.
    2. Vakiflarin egitimini hukumetler hersekilde denetim altinda tutmak ister. Cemaatlerin iktidarlarini sarsacagindan korkarlar ve bu sekilde yapay gundem ve nefret ortami yaratilir.
    3. Secmeli din dersini alip almamak cocuklarin arasinda parmakla isaret edilmeye yol acabilir, bugun imam-hatipli oldugunu soyleyenler utanirken yarin din dersi secmedigini soyleyenler utandirilabilir.

    Veya amac madem laik olmak, imam-hatip okullari kapatilabilir. Dini egitim milli egitimin disina, okul saatleri disinda isleyecek vakiflar veya cemaat tarafindan verilir. Imamlik egitimi universite duzeyine tasinir ve olmak isteyenler universite diplomasi alarak imam olurlar. Bunun faydalari da:
    1. Kisisel ozgurluklerin onu sonuna kadar acilir ve cocuk aile baskisi ile imam-hatip tercih etmek zorunda kalmaz. Ayni zamanda laik egitim sistemi ile herkes ayni mufredata tabi olur, esitlikci olur.
    2. 17 yasina gelmis kisi artik ozgur iradesi ile kendi secimini kendi yapabilir ve imam olabilir. Bunun sonucunu da ne ailesine ne de onun imamlik yapmasini dayatan topluma mal edebilir.
    3. Devlet imam yetistirme gorevini uzerinden atar. Gercek anlamda laik olur.
    4. Ruhban okulu meselesi…
    5. Eger sadece imam olmakla yetinmek istemiyorsa universite diplomasi oldugu icin akademik hayata da atilabilir.
    Ama tabi dusunulmesi gereken seyler de var:
    1. Musluman dindarlar(2) bu duruma cok uzulurler. Zira benim bildigim cocuklar 9 yaslarindan itibaren dini vecibelerini yerine getirmekle hukumluler. Ama okulda dini ogrenmeyeceklerse nasil ogrenecekler? Ayni zamanda dini ogretmek de tamamen ailenin sorumlulugu olacaktir.
    2. Eger dinin ogretileri ilkokuldan baslanmazsa bu genclerden hangisi 17 yasina geldiginde ozgurlukler dunyasini ve nefsini bir kenara birakacak dini iradeyi bulabilecek? Kim imam olacak?
    3. Hukumetler bunu secim malzemesi yapamayacak. Dini siyasete alet edemeyeceklerinden huzursuzlanacaklar.

    Oteki bir cozum de durumun su andaki gibi devam etmesi. Ama bu durumda siyasiler de, kaos ortamindan rant saglayanlar da imam-hatiplilere karsi olan onyargiyi toplumdan silmek icin birseyler yapmayacaklar ve aksine fayda saglamak icin korukleyecekler gibime geliyor. Ekrem Bey’in dedigi gibi imam-hatipliler mezun oldugu okullari gizlemek durumunda kalmaya devam edecekler, hukumetler tarafindan siyasete alet edilmelerine devam edilecek. Halktan da imam-hatipliler devlet adami olamaz gibi ciliz sesler kulak agritacak gibime geliyor.

    Akil akildan ustundur diger insanlarin goruslerini merak ediyorum.

    Notlar:
    1. Varsayim dedim cunku imam-hatipliler bugun devletin ve toplumun her kademesinde var. (Yildiray Ogur’un yazisi)
    2. Islam dememin sebebi zaten mevcut diger dinler uzerinde siyasetin elinin olmamasi.
    3. Musluman dindarlar dememin sebebi muslumanlik disindaki dinler de cocuklarin hangi yastan itibaren dini vecibelerini yerine getirmekle hukumlu oldugunu bilmiyorum ama herhalde asagi yukari ayni yaslardir.
    4. Bu yazida hukumet veya hukumetler dememin sebebi sagcisi da solcu oldugunu sanan da ayni manevi duygular uzerinden siyaset yapiyorlar. Su andaki mevcut iktidara ozgu bir durum degil.

    Iyi haftasonlari,

  9. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Teşekkür ederim Ekrem Bey, ben hep buralardaydım zaten :]

    Okuduğu liseyi saklayacak duruma gelmiş insanların bu tavrında benim görebildiğim iki açıklama var: Birincisi medyanın bu okullarda okumuş insanlar için çizmiş olduğu ve dayattığı imaj ikincisi de bu imaja yenik düşerek bu durumun altında ezilen basık tipler.

    Galatasaray’da, Boğaziçi’nde okudum derken kimse bu ezikliği yaşamaz aksine büyük bir onur duyar ama sözkonusu imam hatip olunca bu ezikliği ben anlayamıyorum.

  10. Yazan:Harun Genc Tarih: Tem 27, 2009 | Reply

    Enis Berberoglu ile Yilmaz Ozdil’in konu ile ilgili yazilarini okuduktan sonra imam-hatipler’in sayisi azaltilsin gorusune daha cok yaklastim.
    Yildiray Ogur Meslek lisesi ve Imam-hatipler disinda herkesin St. kelimesiyle baslayan okullara gittigine dair bir varsayimda bulunmus. Halbu ki Yilmaz Ozdil’in: “Imam-hatip’e ve Meslek Liselerine giden cocuklar bir meslek sahibi olarak kendilerini garantiye aliyorlar bu yuzden de dezavantaj olarak puanlari dusuyor. Duz lise mezunlarinin ise universiteye girme amaclari oldugu icin lise bitiminde meslek sahibi olamiyorlar bu yuzden de aldiklari riskin odulu olmali.” seklindeki degerlendirmesini cok mantikli buldum. Gerci TUSIAD da bu iki gazeteciye destek verirmiscesine bir aciklama yapmis. Ama ben mumkunse imam-hatipli birinin olmadi muhafazakar gorusteki insanlarin bu konudaki ve bu konunun (imam-hatipli bireyin drami) cozumune dair fikirlerini cok merak ediyorum.
    Iyi Haftalar.

  11. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Tem 27, 2009 | Reply

    Çözüm istiyorsak önce bu okulların yakasını bırakmak lazım bence. İmam-hatiplilerin sayısı neden azaltılsın ki? Aynı bakanlığa bağlı aynı eğitim öğretim kurumlarındaki öğrencilere eşitlik tanıyacaksın olacak bitecek. Buna rağmen isteyen istediği bölüme gitsin, ama henüz lisedeyken kimse bu insanlardan hayatının kararını almasını beklemesin. Böylece öğrenci üniversite ve sonraki hayatını şekillendirmek için geç kalmış olmasın. Ayrıca okuduğunuz okul sizi hiçbir şekilde garantiye almaz!

  12. Yazan:Harun Genc Tarih: Tem 28, 2009 | Reply

    Bence oncelikli sorun imam-hatip liselerinin kurumsal yapisindansa imam-hatipli bireyin yasadigi ikilem.

    henüz lisedeyken kimse bu insanlardan hayatının kararını almasını beklemesin.

    tavsiyenize cok katiliyorum. Ayrica, yazidan anladigim kadariyla konuk yazar imam-hatip’e gitmenin aile dayatmasi oldugunu soyluyor. Bu iki olguyu bir araya getirdigim zaman soyle bir cozum makul gorunuyor:
    Kisinin ailevi baskasini saf disi etmek ve de cocugu genc yasta “imam mi olmak istiyor muyum?” sorusuyla yuz yuze getirmemek icin bu ikilemi yaratan kurumu kapatabiliriz. Boylece cocuklarimiz imam olmak istiyorlarsa universite duzeyinde imam olurlar. Hatta eger imam olmaktan universitede vazgecerlerse de akademisyen olurlar. Boylece herkes duz lise sisteminde esit egitim hakkina sahip olur*.

    Çözüm istiyorsak önce bu okulların yakasını bırakmak lazım bence.

    demissiniz. Ama bence en onemlisi devletin dinin uzerinden elini cekmesi. Din nasil devletin islerine karismiyorsa devlet de dinin isine karismamali. Imam-hatip vasitasiyla din de siyasi malzeme olarak kullanilmaktan cikar.

    Iyi Gunler.

    *Benzer veya ayni sistem meslek liseleri icin de kullanilabilir. Meslek lisesi kavrami yerine duz liseden sonra meslek yuksek okullarina agirlik verilir(hemen meslek edinip para kazanmak isteyenler icin). Kisi burada kararini degistiriip universite okumak isterse de basarili oldugu taktirde 4 yillik programa dikey gecis yapmasi olanagi saglanir.

    Not: Bu arada puanlarin dusmesinden sonra Imam-hatip mezunlari icinden universite sinavinda puani hesaplanamayarak imam kadrosuyla devlette calisanlarin oranini gosteren istatistiksel bir calisma ariyorum. Bana yardimci olabilecek birileri varsa cok memnun olurum.

  13. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Tem 28, 2009 | Reply

    Elini çeksin derken kimin eli varsa diyorum sadece devletle siyasertçilerle sınırlı değil.

    Kapatılması için gerekçler bulmak yerine reform daha mantıklı!

    Burada defaatle söylendi bu okullara gidenler illa imam olsun diye gitmez/gönderilmez; aynı zamanda İslami ilimler de öğrenilir.

  14. Yazan:devin Tarih: Ağu 6, 2009 | Reply

    “Birgün Tayyip ölürse, cennet çocukları karşılayacak onu
    Ona doğru koşup teşekkür etmek
    Kucağına çıkmak
    Boynuna sarılmak isteyecekler
    Bir insan daha ne isteyebilir ki?
    O katilin yakasına yapıştı
    Hesap sordu
    Öldürülen çocukların, annelerin
    Masum insanların hesabını.”

    Bulent Ata’nin siirinden, RTE’ye guzellemeler kitabindan.
    Sahi Sudan Katilini kim cagirmisti memlekete, pardon o sirf hiristiyanlari olduruyordu, RTE’nin insan saymadiklarindan!

  15. Yazan:Ahmet Tarih: May 5, 2018 | Reply

    Çok çarpıtılmış bir yazı bir kere imamhatipliden devlet korkmuyor korkanlar chp zihniyeti,,ikincisi şu eski bir yazı güncelleyin katsayı engeli kalktı
    Ve dahi benim çocuğumda imamhatipli ,ve dahi reisicunhurum imamhatipli ,ve belediye başkanım ,ve kardeşlerim ,devleti sekülerleştireceğim diye imam hatipleri kapatmaya devretmeye niyetlenen batı menşeili kafalar ,batıdakı klise okullarını hiçmi görmüyor …ailemizde hem imamhatip hem düz lise mezunları var ve çevremiz imamhatip mezunu çocuklarımızı ,diğerlerine göre daha takdire şayan buluyor buda hayatın gerçeği ,bu gerçeği farkeden bazı zavallılar okullarda bilinçli yıpratma karartma çalışması yapıyor buda son dönemde milli eğitimin dikkat etmesi gereken acil bir konu.

  1. 4 Trackback(s)

  2. Ağu 29, 2012: İnsanları değil Rejim’i koruyan millî eğitim kanunu : Derin Düşünce
  3. Eyl 3, 2012: 4+4+4 = Eski kafaya yeni şapka : Derin Düşünce
  4. Eyl 14, 2015: Millî Eğitim neye yarar?
  5. Mar 14, 2017: Üniversite ahlâkı aforizmaları

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin