RSS Feed for This Post

İnsanları değil Rejim’i koruyan millî eğitim kanunu

 

Ufuk Coşkun (Sivil Eğitim)

Türkiye’de eğitim 14.06.1973 yılında kabul edilen ve hala yürürlükte olan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu çerçevesinde çizilen bir anlayışla yürütülmektedir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda geçen genel amaçlara, arkasından sıralanan Türk Milli Eğitiminin Temel İlkeleri’ne biraz yakından bakıldığında amacın bireysel özgürlüklerin geliştirilmesi noktasında değil daha çok devleti korumak yönünde kurgulandığını ve devletin eğitim aracılığıyla bir değer/ideoloji aşılama gayreti içersisinde olduğunu görüyoruz. Halen yürürlükte olan kanunun 2.Maddesi; Türk Milli Eğitimi’nin genel amacı, Türk milletinin bütün fertlerini;

1-(Değişik: 16/6/1983 – 2842/1 md.) ‘Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasa’da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan…’ di-yerek devam eder. Kanuna 1983 yılında bazı eklemeler yapılmıştır. İkinci maddenin 1. fıkrasında aynı konu olduğu halde yeni bir paragraf açılmış ve 10. madde eklenmiştir.

Madde 10. Eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk inkılâp ve ilkeleri ve Anayasa’da ifadesini bulmuş olan Atatürk milliyetçiliği temel olarak alınır. Milli ahlak ve milli kültürün bozulup yozlaşmadan kendimize has şekli ile evrensel kültür içinde korunup geliştirilmesine ve öğretilmesine önem verilir. Milli birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışılır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Milli Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler alınır. (<http://mevzuat.meb.gov.tr/html/88.html>)

…  Eğitim konulu makalelerden …

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi?

GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen…

Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Sıradan insanları sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın?

1870′lerde İtalya’da yaşayan etnik gruplar birleşerek Fransız işgaline son verdiler. Bir İtalyan ulusu yoktu ortada, Fransız zulmünden bıkmış insanların meşru müdafasıydı vardı. Ama o dönemin Avrupası’nda yükselen değer halk değil ulus-devlet idi. “Problemin” farkında olan Milli Kurtuluş Hareketi liderleri şöyle diyorlardı : “İtalya’yı yarattık, sıra İtalyanları yaratmaya geldi!”

Samsun’a bir “güneş gibi” doğanlar, Türk milletini yoktan var edenler(!) de acaba demişler midir “Türkiye’yi yarattık, sıra Türk Milletini yaratmaya geldi” diye?

80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş bir deli gömleğine işaret ediyor. Kral çıplak. Kral hep çıplaktı.

Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirebilirsiniz

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin