RSS Feed for This Post

100 Temel Eser, Eğitim ve İdeoloji

Geçmiş yıllarda yaptığı soruşturmalarla dikkat çekmişti Notos: Yazarlar ve kitaplardan sonra geçen sene “Edebiyatımızdaki En İyi 40 Şey” ile de hem usûl hem de muhtevâ yönünden edebiyat çevrelerinde tartışılmıştı. Derginin her yıl Şubat ayında açıklanan yıllık soruşturmasının bu yıl ki konusuysa “100 Temel Eser” oldu. Bu listenin, Genel Yayın Yönetmeni Semih Gümüş’ün deyişiyle “Kendi seçimini özgürce yapan okurlar için değil de zorunlu okumalar yapacak öğrenciler, gençler için” (2012:23) olması konuya özel bir önem yüklüyor ve onu ciddîleştiriyor. Çünkü eserler bu şekilde listelenerek gençlik için yönlendirici bir kalıp oluşturuluyor. Bilhassâ günümüzde televizyonun baskın rolü, internetin karmaşık yapısı ve diğer çevresel faktörlerdeki değişim sürecinin muhtevâsı sebebiyle pek de müsbet sayılmayacak bir dönemde yaşadığımız için temel eserler de hassasiyetini koruyor. Nihâyetinde yetişme çağındaki gençler, hem toplumsal birer aktör hem de muhtelif etkileşimler dâhilinde birer ferd olma süreçlerinde toplum tarafından yönlendirilme gereksinimi duyuyorlar.

Toplumsallaşma açısından bu gereksinimin olduğu açık, fakat bunun ahlâkî ve felsefî boyutu tartışmalıdır. Bu boyutlardan kasıtsa eserlerin içerikleri değil, listenin oluşturulmasındaki seçme ve sunum tarzıdır. Çünkü eğitim ya da yetiştirme kavramlarının arkasında çocukların ve gençlerin herhangi bir ideolojinin güdümüne terk edilmeleri de mümkündür. Misal vermek gerekirse, Millî Eğitim Temel Kanunu’nun ikinci maddesi şöyledir: “Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek(tir.)” (Değişiklik tarihi:1983)

Bir kanun maddesiyle karşı karşıya olunduğu için böylesi bir eğitim gâyesini eleştirmek sadece siyâsî bir anlam taşır ve eleştiri, eğitimin “millî” niteliğindeki dokunulmazlıktan da geri döner. Zîrâ “tevhid-i tedrisat” mefhûmunun da gereği budur. İdeoloji eğitimi bir bütün halinde kuşatmışken kanunla oluşturulmuş olan bu sınırlılık bizi, hangi yetkin listeye yöneltebilir ki?

Üstelik gerçeklik bununla da sınırlı değil! “Çocukluk” fikrinin yaklaşık yüz elli yıllık bir geçmişi olduğunu ileri süren Catherine Baker, okula göndermediği kendi kızına bunun gerekçesini îzâh etmek maksadıyla kaleme aldığı kitabında şöyle yazar: “Televizyon reklamları kadar, okulda verilen bilgiler de eleştirilebilmelidir; kimsenin Ksenophon’u, Charlemagne’ı, Marx’ı ya da Watt’ı, Banga’yı, Lévitan’ı ya da Paic Citron’u bana zorla öğretmeye hakkı yok.” (1995:17)

Bir de doğrudan “millî” olmayan bir hâkimiyet sorunu var ki demokrasilerin kaçınılmaz “iktidar” sorunudur bu: Çünkü eğitim, gücü elinde bulunduranların bir terbiye sopasından ibârettir. Son dönemde, 28 Şubat sürecinde ve 2012’de iktidarların eğitime nasıl istedikleri biçimi verebilecekleri net olarak görülmüştür. “Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz?” isimli kitabını Türkiye’de ‘fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür’ kuşaklar yetiştirmenin kavgasını vermiş ve daha da verecek olan öğretmenlere” ithaf eden Server Tanilli farklı bir pencereden “çağdaş eğitim” düşüncesi etrâfında yazarken bu mes’eleyi de ele alır. Kitabının eğitime ilişkin olarak siyâsî parti programlarını ele aldığı kısmında, eğitim anlayışının ANAP’ta “iş yaşamına ve özel girişme hizmet sunacak insangücü yetiştirme“, DYP’de bunlara ilâveten “yurttaş kimliği taşıyan bireyler” oluşturma, RP’de “aydın din alimi kadrosu yetiştirme“, SHP’de “bilime dayalı, düşünen, bilinçli, laik ve demokratik bireyler yetiştirme” gibi maksatlara binâen ihdâs edildiğini gösterir. (1996:195-216) Bugünkü partilerin programları da çok farklı değildir. İktidarı, yani gücü eline geçiren grupların, “çocuklar” üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olacakları değerlendirildiğinde konu kafa karıştırıcıdır. Genelde eğitim olgusu, özeldeyse eğitimde kaynaklık edecek eserler konusu yönünden toplum, tartışmalı bir sorunla karşı karşıyadır. Bu yüzden konunun ciddiyeti kadar netâmeli olduğu da ayrıca belirtilmelidir.

Bu çerçevede internette farzimuhal.com‘da Ali Görkem Userin’in Notos‘un listesine yönelttiği tenkidi dikkate almak îcâb ediyor: “Seçiciler kurulu da tıpkı derginin yazar kadrosu gibi ağırlıklı olarak soldan isimleri içeriyor. 192 kişilik kurulda Abdullah Uçman, Sadık Yalsızuçanlar, Murat Menteş, Ali Çolak, Can Bahadır Yüce ve Ömer Lekesiz dışında İslamî ve sağ cenahtan başka bir şair-yazar yer almıyor. Buna karşılık solun, en cılız isimleri de dahil her fraksiyonundan yüzün üstünde yazar seçici kurulda yer alarak listenin oluşumuna katkı sağlamış. Eğitimciler denilen muğlak gruba hiç değinmiyoruz. Listenin oluşumunda kullanılan istatistiksel yöntemi hesaba katarsak adını andığımız altı kişi aynı eserleri bile önerse, bunların nihai listede yer bulma ihtimali yoktur.” (2012)

Bu durumun şöyle bir sakıncası var: Userin’in vurguladığı eksiklerden “Sezai Karakoç, Necip Fazıl, Mehmed Âkif” -ilâveten Ahmed Arif, Attila İlhan a.g.-  gibi şairlerin eserlerinin yanı sıra “Peyami Safa, Kemal Tahir, Cengiz Aytmatov” gibi romancıların esâmesi okunmuyor listede. Bu da aynen MEB’nın listesinde olduğu gibi Notos‘un listesinde de ideolojik baskınlığın mevcûdiyetine işâret ediyor.

Listelenenlerden bazılarının içeriğiyse ayrı bir tartışma konusu: Mesela MEB’nın listesinde de Notos‘un listesinde de eksik olmayan bir eser var ki yeniden ele alınıp “eğitim felsefesi” kapsamında münâzara edilmesi şart. Bu eser, M.Kemal’in 1927’de yaptığı konuşmanın kitaplaştırılmasıyla oluşturulmuş olan Nutuk‘tur. Sarâhatle görülüyor ki Nutuk‘u “temel eser” yapan vasfı, ideolojik yönüdür. Daha doğru ifadeyle, resmî ideolojinin hudutlarını çizme niteliğidir. Oysa Mustafa Armağan’ın yazdığı gibi “maalesef Nutuk’ta, tarihi yazan yapana değil, yapan yazana sadık kalmıştır.” (2006) Yani tarih bir dayatmaya dönüştürülmüştür. Bu nedenle “aklı, fikri, vicdânı hür nesiller” için ilk ve ortaöğretimde kat’iyyen okutulmaması lâzım gelen bir kitaptır. Armağan, M.Kemal’in çevresinden olan Falih Rıfkı Atay’ın bu sebeple yazdığı bir eleştiriyi de aktarır yazısında. Atay, Nutuk‘un yazılmasının, “belgeleri belli bir yoruma tabi tuttuğunu ve tarihçiyi hükümlerinde bağladığını” belirtir. “Atatürk Nutuk’u yazmamalı, bütün o belgeler, tutanaklar dosyalarda kalmalı ve tarihçiler hükümlerinde daha serbest olabilmeliydi” der. Neticede “tarih kaynaklarını kutsal ve dokunulmaz kılarsanız, tam da o zaman kaynak olma özelliklerini yitirirler.” (Armağan, 2006) Sevan Nişanyan da “bir siyasi liderin düşünsel yapısını değerlendirirken bilinçli formülasyonlar haricinde bunların arkasındaki zihniyete ışık tutan ipuçlarını araştırmak gerektiğini” vurgulayarak Nutuk‘un bizce “temel eser” olmasına engel teşkil eden bir başka yönünü ifşâ eder. Nişanyan Nutuk‘un, M.Kemal’in mütehakkim kişiliğinden kaynaklanan içeriğinde çok sayıda küfür ve hakâret tespit etmiş ve bunu listelemiştir. (2009:70-72) Manipülasyon, beyin yıkama, küfür, hakâret hangi dimağa ne verecektir? İçeriğe girildiğinde böyle bir listede yer bulan; “Venedik’te Ölüm” (Thomas Mann), “Mrs.Dalloway” (Virginia Woolf),  “Dorian Gray’in Portresi” (Oscar Wilde) gibi eserlerin çocuk dünyasındaki anlamları da ayrı bir tartışma konusudur.

Çocukların ve gençliğin hamuruna ilmî, fikrî ve estetik te’siri olacağı kanaatiyle oluşturulan “100 Temel Eser” listelerinin bugün ne ölçüde etkili, tutarlı ve “anlamlı” olduğu bu çerçevede ele alınmaya muhtac bir konu. Bu tartışma oluşturulmadan Notos yönetiminin iyi niyetle yaptığı belli olan bu liste, okur dünyasında hiçbir sahici ve etkili bir karşılık bulamayacaktır. Neticede internette yayılan e-kartlarda görülen hemen her “güzel” sözde Mevlâna, Yûnus, Ömer Hayyam, Neyzen Tevfik, Can Yücel gibi isimlerin imzalarıyla dolaştırılan metinlerden, bu listelerdeki eserlerin de liste dışı kalanların da ne kadar okunup okunmadığını görmek zaten mümkün.

Kaynakça

Armağan,Mustafa (2006); Atatürk, Nutuk’u keşke hiç yazmasaydı, http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=797515, Erişim: 09 Nisan 2012

Baker, Catherine (1995); Zorunlu Eğitime Hayır, Ayrıntı Yay., İkinci Basım, İstanbul.

Gümüş, Semih (2012); 100 Temel Eser ve Liste Yapmanın Değeri, Notos, S:32, Şubat-Mart 2012

Nişanyan, Sevan (2009); Yanlış Cumhuriyet-Atatürk ve Kemalizm Üzerine 51 Soru, Kırmızı Yayınları, Dördüncü Baskı, İstanbul.

Tanilli, Server (1996); Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz, Cem Yay., Sekizinci Bası, İstanbul.

Userin,Ali Görkem (2012), Notos’un 100 Temel Eseri, http://farzimuhal.com/2012/02/08/notosun-100-temel-eseri, Erişim: 07 Nisan 2012

… Farklı konularda e-kitap okumak için…

Ey Kapitalizm! Kara Sevdam! / Charles Allen Scarboro

Ne gariptir ki Türkiye’de hemen her kesimden insanı kolaylıkla birleştirebilen bir slogan var: “Kapitalizme Hayır!”. İslâmcı, komünist, ülkücü, Kemalist… Yürüyüşler yapıyorlar. Seminerler düzenliyorlar. “Küresel sermayeye geçit yok!” . İşçilerin sömürülmesinden Afrika’daki açlığa, ortadoğudaki petrol savaşlarından dünyanın kirlenmesine kadar her taşın altından çıkan bir düşman bu. İyi ile kötü arasında bir çizgi çekmek, kötüleri “öteki tarafta” bırakmak… O kadar kolay mı?

“Ah keşke her şey o kadar basit olsaydı. Bütün kötülükleri içi kararmış birileri yapsaydı ve bütün mesele onları bulup yok etmekten ibaret olsaydı. Ne var ki İyi ile Kötü arasındaki çizgi her insanın kalbinden geçiyor. Kim kendi kalbinin bir parçasını yok etmek ister?” (Soljenitsin)

Okuyacağınız bu kitap insanların para ile, tüketim ile kurdukları ilişkiye ışık tutuyor. Charles Allen Scarboro’nun Karl Marx ve Max Weber’in fikirlerinden de isitifade ederek hazırladığı özgün bir çalışma. Scarboro İstanbul’da yaşayan bir Amerikalı. Akademik birikiminin yanı sıra kapitalizmin anavatanından gelmesi, “içimizde yaşayan bir öteki” olması bu kitaba ayrı bir lezzet katıyor.  Buradan indirebilirsiniz.

Şiirlerim, Öykülerim / Cemile Bayraktar

İnsan ya zevkten yazar ya dertten yazar. Ama insan bazen dertli olduğunu kendi bile bilmez, derdini ve zevkini kendi yazar ama farkında değildir, derdini de, şevkini de bazen kendi yazmamışçasına, yazdığından okur, insanın kendinde bilmediği yansımıştır yazıya, insan dertten yahut zevkten yazarken herkes kadar kendini okur. İnsan önce kendi için yazar. O vakit yazdığı aynası olur. Buradan indirebilirsiniz.

  

Kitap tanıtan kitap 3

İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Söz yıkar şiir imar eder

İncitmeden söylemek istersin ama söz incitir bazen. Ağlatmak istersin bazen ama söz ağlatmaz. Bazen sesini sözle duyurmak istersin ama duyulmaz. Bazen birsindir, bin olmak istersin söz yetmez. Sözün söz; kelimenin kelime olarak kaldığı anlar bazen yetmez, bazen tam aksine düşer, öyle zamanların sihri sadece şiirdir… Tahran’dan, Washington’a; Beyrut’tan, Tokyo’ya; İstanbul’dan Şam’a; Paris’ten Kazablanka’ya; Filistin’den Keşmir’e kadar uzatabilir kollarımızı şiir, tel örgülere, mayınlı topraklara, kırmızı çizgilere mahkûm etmeden beşeri, uzanır uzanabildiğince…Buradan indirebilirsiniz.

Modern Bir Put: Bilim (Tartışma)

Bilimciler herşeyi parçaladıkları için mânâyı kaybediyorlar. Aşk’ı, Korku’yu, Sevinç’i hormonal “fenomenler” sanıyorlar. Hakikat’in tezahürü yok onlar için, sadece tezahür var. Sebebi? Eşya. Eşyanın sebebi? O da eşya(!) Biz buna “pozitivist iman” diyoruz. Çünkü pozitivistlerin bilimsellikle ilişkisi koptu. Bilimsellik değil bilimcilik peşindeler. Bilimi putlaştırdılar. Konuya eğilen yazarımız Mehmet Bahadır her zamanki nazik üslubuyla “kral çıplak” dedi… Dedi ve bir işaret fişeğini daha ateşledi. Sitede en çok yorum alan yazılardan biri oldu bu makale. Fakat sadece içeriği ve yorum sayısıyla değil, yapılan yorumların kalitesiyle de öne geçti bu çalışma. 100′den fazla yorum alan ve aylar süren ilginç bir tartışmaya vesile olan makaleyi altındaki yorumlarla beraber kitaplaştırdık, ilginize sunduk. Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizm Demokrasiyi Susturunca

Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile  liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)

Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon  ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 11 Trackback(s)

  2. Ağu 29, 2012: İnsanları değil Rejim’i koruyan millî eğitim kanunu : Derin Düşünce
  3. Eyl 3, 2012: 4+4+4 = Eski kafaya yeni şapka : Derin Düşünce
  4. Eki 9, 2012: Varlığım Türk olmayanların varlığına da armağan olsun! :
  5. Şub 6, 2013: Öğretmenlik: Kutsanmış Mesleğin Şımarık Beklentileri
  6. Eyl 14, 2015: Millî eğitim aforizmaları | Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene!
  7. Eyl 14, 2015: Millî Eğitim neye yarar?
  8. Eyl 14, 2015: Çakmaaaa Kurbaaaaan Olayııııııııım!
  9. Eyl 14, 2015: Kullanışlı vatandaş yetiştirmek eğitmek değildir
  10. Kas 24, 2015: 24 Kasım öğretmenler günü aforizmaları | Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene!
  11. Oca 17, 2016: Akademisyen Aforizmaları | Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene!
  12. Mar 14, 2017: Üniversite ahlâkı aforizmaları

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin