RSS Feed for This Post

Okulda zorbalık ve intihar ilişkisi

Orijinal metin: Mauren Healy

Okul zorbalığı intihara sebep oluyor mu?

Son birkaç haftadır gergin anne babalardan bir dizi telefon alıyorum. Çünkü çocukları onlara ” Beni okula geri gönderirsen intihar edeceğim. Tamamen bitirmek istiyorum. Okulda “arkadaşlarım” bana eziyet ediliyorken güldü. Hayattan nefret ediyorum.” diyordu.  İyi haber şu ki,  benim yardımımı isteyen bütün anne babaların çocukları şu anda kendilerini daha sağlıklı ve mutlu hissediyor. Ama soru hala geçerli:  ” Zorbalık bazı intiharların sebebi mi?”

Birbirleriyle ilintili mi?

Çoğu ruh sağlığı uzmanı ve intihar önleme uzmanı okul kabadayılığının intihara sebep olmadığını söylüyor. Kendini öldüren çocuk ve ergenlerde daha derinlerde bir şeyler olduğunu öne sürüyor. Katılıyorum.  Ne var ki onların inanmak istediği gibi her şeyin “siyah ya da beyaz” olmadığını da biliyorum. Çok hassas ya da duygusal olarak istikrarsız olan ve yoğun kalp kırıcı deneyimlerle baş edecek duygusal becerilere sahip olmayan küçük çocuklar, ergenler ve yetişkinler  “kötü seçimler” yapmaya meyilliler. İntihar kötü bir seçim.

Sonuç olarak ben okul zorbalığının intihara sebep olduğunu düşünüyor muyum? Hayır, intihara sebep olmuyor. Ancak bunun yaptığı, duygusal olarak hassas, üzüntüye ya da mantıksız kararlara yatkın bir çocuğu en kötü seçimi yapmaya -geri dönülemez intihar kararına körüklemektir.

Gerçek Sorun

Kabadayılığın milletimizi süpüren bir salgın olduğunu ve pek çok çocuğun üzerindeki talihsiz etkisini dikkate alarak kendimize şunu sormalıyız: Gerçek sorun ne? Asıl mesele bizlerin (ebeveynler, öğretmenler, liderler ve politikacılar) çocuklarımızın dünyalarını başarıyla idare etmeleri için onları gerekli rehberlik ve duygusal gereçlerle donatmıyor oluşumuz. Depresifken, incinmişken, utanmışken ya da sinirliyken bu kırılmış çocuklar tıpkı Phoebe Prince ve Amanda Cummings gibi (her ikisi de 15 yaşında) başka seçenekler görmek yerine hayatlarına son vermeyi seçiyorlar.

Sonuç olarak benim tavsiyem çocuklarımızın duygusal hayatlarına öncelik vermemiz ve arkasından onları akademik konularda, sosyal yeteneklerde, hayat becerilerinde ve önemli görülen diğer bütün alanlarda eğitmek. Çünkü biz şayet çocuklarımıza olumlu duygusal sağlık gereçlerini (mutluluk) en baştan vermeye başlamazsak kaçınması mümkün olan acı ve sıkıntılara onları endekslemiş oluruz.

Elbette ilköğretimden başlayarak duygusal sağlık dersleri veren, gelişme gösteren pek çok okulda olumlu değişiklikler görüyorum,  fakat bu daha fazla yaygınlaşmalı. Paraya ve öğretmene sahip olmayan okullar, bu çocukların hayatlarındaki stres verici durumlarla baş etmede kendilerini donatımsız buluyorlar, onların da buna ihtiyaçları var.

Çözümü görmek

Çözüm nasıl ortaya çıkar? Duygusal olarak zeki yetişkinler olarak çocukları başarmak için yetiştirerek ve onları hayatlarındaki zorlukların -ama otobüste bir kabadayı ya da “kırık bir kalp” üstesinden gelecek yetenek ve bilgiyle güçlendirerek benim ve sizin üstümüze düşeni yapmamızla olur. Bu eğer sizin en iyi yaptığınız şey değilse benim önerim çocuğunuzun derin (çoğunlukla ezici) duygularını başarılı bir şekilde yönetmesi için ona yardım edecek kişilerle, mekânlarla ve nesnelerle bağlantı kurmasını sağlamanızdır. Başka bir deyişle,  çocuklarımızın duygusal hayatlarının farkında olmamız ve üzüntüyle olduğu gibi acıyla da baş edebilecek yetenekleri geliştirmeleri için onlara yardımcı olmamız  gerekir ki kendi yollarını bu şekilde bulabilsinler.

Hasılı az önce bahsettiğim gibi önceliklerimizi Amerika’da çocuklarımızı nasıl eğiteceğimiz konusuna kaydırmalıyız. Duygusal sağlık, jimnastik gibi eklenti bir ders değil; aksine ülkemizdeki bütün devlet okullarının, özel okulların çekirdek müfredatında bulunmalı ki çocuklarımıza – en değerli varlıklarımıza- hayatlarında başarılı olmaları ve olmak istedikleri gibi olmaları için gerekli gereçleri verebilelim.

Trackback URL

  1. 4 Trackback(s)

  2. Şub 13, 2015: Millî eğitim mi yoksa millî tektipleştirme mi?
  3. Eyl 14, 2015: Varlığım Türk olmayanların varlığına da armağan olsun!
  4. Kas 3, 2015: Millî eğitim aforizmaları
  5. Kas 19, 2015: Üniversite ahlâkı aforizmaları | Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene!

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin