Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Fethullah Gülen ile Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri arasında tercih yapma zamanı »

Kürdüm Doğruyum Çalışkanım: Ufuk Coşkun’un yeni kitabı »

Milli Eğitim Sistemi, Anadilde Eğitim Kürtçe ve Buruk Kürt Çocukları

Kürt sorununun çözümü konusunda başvuracak felsefî olarak iyi ifade edilmiş hiçbir ilke olmasa, önümüzde ders alabileceğimiz çözüme kavuşturulmuş benzer örnekler bulunmasa bile, vicdana, insafa ve her insanın içinde gömülü olması gereken adalet duygusuna başvurarak bu sorunu çözüme kavuşturmak mümkün. Kürt probleminin, daha doğrusu Kürtlerin problemlerinin çözülebilmesi için Kürt olmayan ama kendini Kürt gibi hissedebilen insanların varlığına ve çabasına ihtiyaç var. Tam da bu noktada, Kürt olmayan ama Kürt problemi çözülene kadar Kürt olduğunu söyleyen ve eğitim konulu yazılarıyla tanınan Ufuk Coşkun, Kürdüm Doğruyum Çalışkanım adlı kitabıyla Türkiye’deki milli eğitim sistemi ve bu eğitim sistemi içinde çocukların maruz bırakıldığı travmatik uygulamalarla ilgili görüşlerini Kürt problemi ve Kürtçeye özel bir vurguyla ele alıyor. Tek biçimci eğitim sisteminin zararlarını ortaya sererken, kendini Kürt olarak düşündüğünde hissettiği ve gördüğü şeyleri problemin çözüm rehberi olarak işaret ederek son derece adaletli, vicdanlı, insaflı bir tutum takınıyor. Bugün eğitimin tek merkezden kumanda edilmesine yol açan ve eğitim alanında birçok sorunun kaynağını teşkil eden Tevhid-i Tedrisat’ın neden olduğu sorunları ve az karşılaşılan bir yaklaşımla özel sektörün eğitimde oynayabileceği önemli rolü anlatıyor. Dünyadaki örnekleri de aktaran kitabında yer verdiği çeşitli yazarların Kürtçe konusundaki görüşlerini ve okul yıllarına ait genellikle buruk çocukluk hatıralarıyla insanların yaşadığı travmaları, trajikomik olayları yansıtıyor. Buradan satınalabilirsiniz

.

… Bu konuda e-kitap okumak için …
Kürtlerin Tarihi Üzerine

kapak_kurt-tarihi-uzerineCumhuriyetin ilânından bu yana Kürtlerin tarihi isyan ve terörle özdeşleşti. Son yıllarda ise ilk defa hemen her kesimden insanın desteklediği bir barış süreci başladı. Bu süreç kendi başına tarihi bir anlama sahip elbette. Yine de büyüyen umutların, atılan adımların sağlam olması ve geleceğe yöne vermesi için yaşananlar ile Kürtlerin tarihi arasında bir köprü kurulması gerek. Dahası Türkiye dışındaki etnik terör tecrübelerinden, sosyal barış projelerinden yararlanmak elzem. Bu sebeple, Kemal Burkay, Hasan Cemal, İsmail Beşikçi, Mustafa Akyol kadar Alain Touraine, Johan Galtung, Paddy Woodworth ve Gandhi’den de istifa ettik bu kitabı hazırlarken. Umuyoruz ki güncel tartışmaları ve gelişmeleri bir kenara koyarak geçmişe kısaca bir göz atmak bugünü daha anlamlı okumamızı sağlayacak. Buradan indirebilirsiniz.

 

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)

Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişleIZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.

 

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle.Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisinihukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm”demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

Aradaki Fanileri Kaldırın, Kucaklaşalım… »

ozgurluk-korkusu

Bizimkisi cemaate bağlılıktan çok bağımlılığa dönüşmüş […] Kendi başımıza hareket etme, düşünebilme kabiliyetimizi çoktan yitirmişiz. Cemaat dışına çıkılınca nasıl yaşanır? Hangi kitaplar okunur? Kiminle sohbet edilir? Dini konularda nereden fetva alınır? En önemlisi neyin doğru neyin yanlış olduğunu hep birileri düşünmüşken, nasıl yalnız düşünülür? […] Demir parmaklıklardan kurtulsak bile dışarıda özgür kalıp uçabilecek kanatlarımız yok artık. Kendi cellâdımız olmamak için, kafayı sıyırmamak için hapishane müdürüne “beni dışarı salma” diye yalvarır olduk!

Aynı odayı paylaştığınız iş arkadaş(lar)ınızla uzun sohbetleri bıraktınız, aranızda sabah selamlaşmaları bile zoraki. Yakın akrabanız yaptığı sohbetlere, kermeslere Ak Parti’ye olan yakınlığınızdan dolayı sizi davet etmiyor artık. Yıllarca dostluk kurduğunuz cemaatten kişileri sofrada bir gerginlik yaşanmasın diye o hafta davet edeceğiniz misafir listesinden istemeden(!) çıkarıyorsunuz. Aynı gazeteyi okuduğunuz komşunuz, sizin gazete aboneliğinizi iptal ettirmenize şaşırmıyor. Ancak posta kutusuna “Lütfen artık Zaman Gazetesi getirmeyin, aboneliğimi iptal ettirdim” ilanını yapıştırmanıza içerliyor. Ne de olsa o gazeteye komşunun hatırına abone olmuştunuz. En sevdiğiniz arkadaşınız aylık hatimler için sizi aramıyor artık, bu durum canınızı sıksa da onu arayıp sebebini soramıyorsunuz.

Ne oldu peki, ne değişti? Hayat felsefelerimiz aynı değil mi? Komşumuz, iş arkadaşımız, can dostumuz bir anda rotasını mı şaşırdı? Sizinle aynı yöne yönelip namaz kılmıyor mu artık? Sizin değer verdiğiniz ahlak kurallarına aykırı hareket etmeye mi başladı? Beraber okumak için anlaştığınız dualar, hatimler Read the rest

Zaman geçerken geçmeyen bir “ben” var sende, farkında mısın? »


Zaman geçerken sende geçmeyen bir “ben” var… par derindusunce-org
.
 

Zaman Nedir?

“…Geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasa gelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise bu sonsuzluk olmaz mı? ” diyordu Aziz Augustinus. Zira kelimeler yetmiyordu. “Zaman Nedir?” sorusuna cevap verebilmek için kelimelerin ve mantığın gücünün yetmediğı sınırlarda Sanat’tan istifade etmek gerekliydi : Sinema, Resim ve Fotoğraf sanatı imdadımıza koştu. Ama felsefeyi dışlamadık: Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl, Aristoteles… Bilimin Zaman’a bakışına gelince elbette Newton’dan Einstein’a uzandık. Bilimsel zamandan başka, daha insanî ve MUTLAK bir Zaman aradık. Delâilü’l-İ’câzMesnevîMakasıt-ül Felasife Telhis-u Kitab’in Nefs ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açtı. Zaman’ın kitabını buradan indirebilirsiniz.

Zaman’ı düşünmek, Zaman’ı yazmak

Zaman insanın hissiyatıyla algılayamadığı, bilimsel, düşünsel, hatta psikolojik boyutları olan bir gerçeklik. Zaman yaşadığımız hayatın kendisi. Ama bu kadar önemli olan Zaman ile aramıza mesafe koymak, Zaman’ın dışına çıkıp onu keşfetmek mümkün mü?

Zaman konusundaki bu ilk kitabımızda Derin Düşünce yazarları zor bir işe girişiyorlar: Zaman’ı düşünmek ve Zaman’ı yazmak. Zaman’ın NE? olduğunu sorgulayacağımız ikinci kitaptan önce NASIL? olduğuna baktık bu ilk makalelerde. NE? ve NASIL? soruları Zaman’a bakışımızda ana ekseni oluşturuyor çünkü bilimsel yolla, deney ve gözlemle ilerleyemediğimiz anlarda düşüncenin yardımına Sanat yetişiyor. Buradan indirebilirsiniz.

Jean-Paul Sartre ile Kaliteli bir Ateizme Doğru

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 8 mayıs 2013)

Yokluk var mıdır? Evinizin içini dolduran boşluğu gördünüz mü hiç? Bir türlü gelmeyen şu trenin verdiği sıkıntı ya da sizi habersiz bırakan dostlarınızın sessizliği gerçek değil mi yoksa? Tutulmamış sözler, ödenmemiş borçlar… Yokluk da var aslında “var” dediğimiz şeyler kadar. Ama Yok’un varlığı sadece şuurlu insanlar için gerçektir; gelecekten, birisinden cevap bekleyenler için bir yokluktan, eksiklikten bahsedebiliriz… Artık olmayan gençlik yılları ya da henüz gelmemiş olan yaşlılık da bugünün gerçeği değil mi? Hatırlayan, ümid eden, düş kırıklığını ve gelecek korkusunu tatmış her insan için bir “yokluk” vardır, gerçektir ve bugüne dahildir.

Ateizmin ürettiği en kaliteli metinlerinden biri olan Varlık ve Hiç elinizdeki bu kitabın belkemiğini oluşturuyor. Filozof ve edebiyatçı olan Jean-Paul Sartre hiç şüphesiz Batı felsefesinin köşe taşlarından biridir. Varlık, İnsan, Özgürlük ve Ahlâk tasavvuru üzerine yazdığı eseri tanrısız bir ahlâk teorisi. “Geleneksel” dinler ile göbeğini kesmiş bir “iyi insan” arayışı içinde Sartre. Bu arayışın neticesi ateist emir ve yasaklar değil insan fıtratının önemli bir veçhesi, özgürlük şuuru:

“İnsan özgürdür ve bunun farkındadır; bu farkındalık ile, özgürlük ve sorumluluk şuuruyla yaşamaya mahkûmdur.”

Bu bağlamda Sartre gerçek bir ateist: Tanrı karşıtı değil Tanrı-SIZ. Vicdanın sesini duyma gayretinde. Görünmeyen tanrılar ile kavga etmek yerine “görünürde tanrı yok, biz insan olarak ne yapabiliriz?” diye soruyor. Buradan indirebilirsiniz.

 

Ölümden Bahseden Kitap

Çocuklarımıza Ölüm’den daha çok bahsetsek ne olur? Meselâ evde besledikleri hayvanların, saksıdaki çiçeklerin ölümü üzerine yorum yapmalarını istesek? Mezarlık ziyaretleri yapsak onlarla birlikte ve sonra ne düşündüklerini, ne hissettiklerini sorsak? Çocuklara ölümden bahsetsek belki daha güzel bir dünya kurulur bizden sonra. Çünkü bugün Ölüm’ü TV’den öğrenmek zorunda kalıyor çocuklar. Gerçekten bir “problem” olan ve çözüm bekleyen kazalar, hastalıklar… Çocuklar ölüm sebepleriyle Ölüm’ün hakikatini ayırd edemiyorlar. Küçülen ailelerden uzaklaşan dedeler ve nineler de bizden “uzakta” ölüyor: Kendi evlerinde, hastahane ya da bakımevlerinde. Doğumlarına tanık olamayan çocuklar bir gün ölme “sırasının” onlara da geleceğini anlayamıyor. Ölümü bekleyen modern insan idam mahkûmu değilse eğer, kısa çöpü çekmekten korkan biri gibi. İstenmeyen bir “büyük ikramiye” ölüm… Bu kitap Ölümden bahsediyor. Ölüm denen o “konuşmayan nasihatçıdan”, o karanlık ışıktan. Kendisini göremediğimiz ama sayesinde hayatımızın karanlık yarısını gördüğümüz ölümün ışığı. Buradan indirebilirsiniz.

Derin Göz

İnsan gözü daha verimli kullanılabilir mi? Aş, eş ve düşmanı gören Et-Göz’ün yanı sıra Hakikat’i görebilecek bir Derin-Göz açılabilir mi? Sanatçı olmayan insanlar için kestirme bir yol belki de Sanat. Çukurların dibinden dağların zirvesine, Yeryüzü’nden Gökyüzü’ne…Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, … Buradan indirebilirsiniz.

Derin İnsan

“Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?” (Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)

“Ben” kimdir? İnsan nedir? Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi? Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan, Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Cyrulnik, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz.

Neden üç lidere aynı komplo kuruldu? »

Ufuk Coşkun / Sivil Düşünce

Türkiye,  “yolsuzluk” operasyonları adı altında nihai hedefin başbakan ve onun nezdinde çözüm süreci olduğu çok ciddi bir saldırı altında. İçeriden ağırlıklı olarak cemaatin yayın organlarının “hırsızın hiç mi suçu yok” nevinden körüklediği açıkçası psikolojik algı ürettiği bu süreç kuşkusuz uzun bir çalışmanın ürünü gibi durmaktadır. Opersyonun arka planında Washington’ın en güçlü lobi örgütlerinden İsrail yanlısı AIPAC’in Halk Banka’sına yaptırım için yürüttüğü kampanyanın bu operasyonla yerine getirildiği artık biliniyor..Birileri ABD ya da diğer AB ülkeleri İran’la ticaret yapabilir ama Türkiye yapamaz demeye getirdi.Ve bunu da polis baskınıyla dünya aleme deşifre etti. Halkbank’a yapılan bu operasyonla uluslararası piyasada değer kaybeden banka üzerinde direten Irak Bölgesel yönetimi bu direnişinden vazgeçerek merkezi yönetimin istediği ABD Federal Banka evet demek zorunda kaldı.Yani bir bakıma istenen gerçekleşmiş, Halk Bank’a gelecek Irak petrol paralarının ABD bankasında toplanması kararıalınmıştır.Tüm bunlar olurken 28 Şubat sanıkları tahliye edildi. Aynı şekilde 1990′lı yıllarda işlenen bazı faili meçhul cinayetlere ilişkin soruşturma kapsamında eski başbakanlar Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in de arasında bulunduğu bazı kişiler hakkında takipsizlik kararı verildi. Biz tam derdimize yanalım, siyasete sahip çıkalım derken bu sefer Fethullah Gülen hoca üzerimize beddualar yağdırdı.

 Türkiye bu tür operasyonlarla ilk defa karşılaşmıyor

Türkiye bugün aslında pek de yabancısı olmadığımız türden bir müdahale ile karşı karşıya. İçeriden ve dışarıdan birbirleriyle ortak çalışan birtakım yapılanmalar bugün tevessül ettikleri müdahaleleri geçmişte diğer Read the rest

Fettullah abi be, o beddua seni de rezil etti, cemaati de »


.
… Gülen Cemaatiyle ilgili yazılar …

  1. Fethullah Gülen Cemaati
  2. Gülen’e ve Türk ögretmenlere dair
  3. 6cı Türkçe Olimpiyatı 
  4. Nazım Hikmet’e yapılan Fethullah Gülen’e yapılmasın
  5. Fethullah Gülen ve Türkan Saylan
  6. Misyonerlik, Hukuk ve Özgürlük
  7. Haydaaa… Kongolu neden istiklâl marşı söylemiş ki?
  8. Fethullah Gülen ve Milliyetçilik Videosu
  9. Fethullah Gülen’in koruyanı…
  10. Gençliğin ideolojik sancıları üzerine
  11. Hanefi Avcı’nın Düşündürdükleri
  12. Cemaat’ten korkanlar klübü
  13. 100 Soruda Gülen Hareketi
  14. Haliç’te Yaşayan Simonlar
  15. Fethullah Gülen’e ve cemaate haksızlık yapılıyor
  16. Baransu, Şener Ve Mösyö
  17. Portekizli Türkçe konuşsa ne olur?
  18. Hudeybiye, Gazze, Gülen Cemaati

  19. Şefkat Tepesi’nin Turkish Kovboyları
  20. Gülen Cemaati’nde Sayanim (סייענים) Sendromu
  21. Bizde kırılacak kol kanat da kalmadı Hocam…
  22.  As-salatu hayrun mine’n dershane – الصلاة خير من درسخانه 
  23.  F.Gülen’i kumar masasına yatırdınız ve kaybettiniz. Hepsi bu.
  24.  Ekrem Dumanlı’nın müsade ettiği kadar nurcu olmak…
  25.  Gülencilik iman mı yoksa bir ideoloji mi?
  26.  Dershanelerin para alması caiz mi?
  27.  Gülen ve saz arkadaşları çıldırmış olmalı
  28.  Gülen Cemaati ile köprüleri atalım mı?
  29.  Bizim cemaatimiz eskiden böyle miydi?
  30. Gülen Cemaati’nde bir irfan eksikliği var, bir gevşeklik var
  31. Derin Cemaat, Şantaj ve Keskin Viraj #BasınÖzgürDeğilse her pislik itina ile örtülür
  32. Dinler arası diyalog yerine önce müminler arası diyalog!
  33. Fethullah Gülen’in yeşil kürkü, yeni çıktı bu türkü
  34. Camia Örgütü: Doktor Frankenstein’in Ucubesi
  35. Gerçek Nurculuk ve Çakma Nurculuk
  36. Başbakan İhanete Nasıl Cevap Vermeli?
  37. Fethullah Gülen’e Açık Mektup
  38. Yolsuzluk yapılan ülke böyle mi olur?
  39. Ümmî beddua etmez ama cahil eder
  40. Roboski Katliamında Gülen ve şakacı ekibi rol aldı mı?
  41. Gülen Holding İnsan Kaynakları Nasıl Çalışır?

  42. Badem Bıyıklı Darbeciler Gökten Zembille İnmedi
  43. IHH’ya pislik atan çete, yalan haberini silen Today’s Zaman, koyun gibi sessiz bir cemaat… Gülen cephesinde henüz yeni bir şey yok 

  44. Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmamış sıkıntılar ve savrulmalar çoktan başladı!

 

Osmanlıca Dergisi Yeni Yılda Aylık Olarak Yayınlanacak »

osm-dergi-kapakOsmanlıca Eğitim ve Kültür Dergisi, 2014 senesine bir dizi yeniliklerle girdi. Geçen sene “Osmanlıca öğrenmek kolay” diyerek başladığı yolculuğunda ciddi bir mesafe alarak kültür dünyasında çok önemli bir boşluğu doldurdu.

Osmanlıca öğrenme gayretini bir aşka dönerek devam ettiği memleketimizde, hemen başucu kitabı olarak yerini alan dergi, bu sene itibariyle aylık olarak yayınlanacağını duyurdu. Osmanlıca öğrenmek isteyenler için aylık periyotlarla takviye edici ciddi çalışmalar ortaya koyan ve koymaya devam eden dergi, Ocak sayısında abonelerine bir de Osmanlıca Masa Takvimi hediye ediyor. Bu alanda alışılmışın dışında çok güzelliklerin yaşanmasına sebep oluyor.

Dergiye osmanlicadergi.com ve e-sueda.com adreslerinden ulaşabilirsiniz.

Sizleri derginin Metin Uçar imzası ile çıkan ‘editör’ yazısıyla baş başa bırakıyoruz.

“Merhaba Osmanlıca sevdalıları!

Geçtiğimiz sene Osmanlıca Eğitim ve Kültür Dergisi, Cumhuriyet tarihinde Read the rest

Gözden kaçmayan twitler »

 

Türk medyası adam olur mu? »

turk_medyasi

.

… Bu konuda e-kitap okumak için…

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesiminieğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda“gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor… Buradan indirebilirsiniz.

Aydın kimdir? Muhafaza’nın ve Değişim’in kimyası

Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?” 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen, fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.

Çocuklara nasıl düşüneceklerini öğretin, ne düşüneceklerini değil! »

turk_medyas_2

.

… Bu konuda e-kitap okumak için…

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesiminieğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda“gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor… Buradan indirebilirsiniz.

Aydın kimdir? Muhafaza’nın ve Değişim’in kimyası

Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?” 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen, fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.