RSS Feed for This Post

Şefkat Tepesi’nin Turkish Kovboyları

Son üç yıldır televizyon ile olan bağlarımı hemen hemen tamamıyla kopardım. En son Kuzey Irak’a yapılacak bir operasyon gündemdeyken çok seyredilen kanalların bir tanesinde akşam haberlerinde bir operasyon görüntüsü verdiklerini hatırlıyorum. Benim için televizyon ile iplerin koptuğu gece o geceydi. Görüntülerde bir grup PKK lıyı takip eden asker operasyona girişiyor, biraz daha uzaktan ise kameraman ve muhabir operasyonu nefes nefese takip ederek “sunuyordu.” Sanırım on beş dakika bu kovalamaca ile geçti. Muhabir sanki safariye çıkmış bir avcıymış ta kaçanlar av hayvanıymış gibi “şu anda ileride gördüğünüz kayaların arkasına saklandılar, Mehmetçik şuraya konuşlandı, böyle siper aldı, şimdi ateşe başladılar, burada çok çetin bir kovalamaca yaşanıyor, hiç şansları yok, kıstırıldılar” gibi çirkin, ahlaksız ve insanlıktan uzak bir heyecan haliyle dakika dakika sunmaya devam etti. Fona haber bültenlerine hazırlanırken heyecanlı mı heyecanlı hani ucuz Hollywood filmlerinde sıkça rastlanan türden bir müzik konulmuştu. Beş on dakika mı daha fazla mı bilemiyorum sürdü bu “av macerası”. Ve nihai sahne iki gerillanın yerde yatan cesetleri ile bitti. Av sona ermiş, zafer kazanılmıştı. Spiker mutlu, Mehmetçik mutlu, kameraman arkadaş mutlu. Eh o ekranın arkasında aynı zevk ve heyecanla bu görüntüleri seyrettiği tahmin edilen seyirci de mutlu olmalıydı elbette.

Haberlerin bir tür showa dönüştürülmesi ve beyin yıkama amaçlı bu kadar alçakça kullanılması benim için artık sabır taşının son çatlama noktasıydı. O günden sonra haberleri dahi daha çok yazılı basından ve mümkün olduğunca “çıplak” takip etmeye başladım.

Ara ara internet ortamında kimi diziler hakkında çıkan tartışmalara seyretmediğim için müdahil olmasam da bazı dizilerin çok tartışıldığını, insanlarda neredeyse infial uyandırdığını biliyorum. Tek Türkiye dizisi bunlardan biriydi. Dün misafir gittiğim bir evde ise STV’nin bir başka dizisine şahit oldum. Adı Şefkat Tepe. Adına bakarak diziyi duygusal, bizleri Yeşilçam filmlerinin buğulu gözlü artistleri gibi kirpiklerini titrete titrete şefkate, hüngür şaldır ağlamaya davet eden bir şey sanmayın.  Bu diziye adını veren Şefkat Tepe lafzı tıpkı bir arkadaşımın hatırlattığı gibi 2000 yılında 25 kişinin hayatını kaybettiği Hayata Dönüş Operasyonu adlandırması gibi bir şey.  Yani neyi örtmek kapatmak istiyorsanız onun adını veriyorsunuz yaptığınız “şeye”. Ya da daha veciz bir ifade ile ortalık yere pisleyen bir çocuğun annesine bak anne sana cici yaptım demesi gibi bir şefkat hikayesi bu.

Çok düşünmeye gerek yok. Bizler son 20 yıldır kimlere “şefkat” gösteriyorsak dizide de tabiî ki onlara şefkat gösteriyoruz. Yani Kürtlere. A hemen ama onlar gerillaaa demeye kalkmayın. Gerillalar da Kürt olabilir zaman zaman değil mi? Gerçi bu bizim senaristlerimiz ve kimi devlet erkanı için zor zenaattir. Onlar genelde çok iyi eğitim görmüş MOSSAD ve CİA ajanları olan liderleri tarafından kandırılmış, çoğunlukla kendini Kürt sanan Ermeni “evlilik dışı çocuklardır”. İnanmıyorsanız geçen gün televizyona çıkmış JİTEM’i ben kurdum diyen emekli paşaya sorun. O öyle dedi. PKK’lı bir imam varmış. Sonra vurulmuş. Paşamız aç oğlum şeyini şu adamın, ne imamı dünya alem görsün demiş. Açmışlar bi de bakmışlar aaa o da ne. İmamın sünneti yok. Yaaa… Ha bu ikide bir ölü gerillaların şeyine temaşa etme merakı buradan geliyor. O günlerden kalma bir devlet hizmeti. Bunu da Avrupalı dostlarımıza yanlış anlattı bir takım zevat.

Neyse efendim hemen bir takım sapkın entelektüel ruh hallerine bürünmeyelim. Önce dizide olumlu şeyleri görelim. Bir kere Tek Türkiye dizisinde durmadan eleştiri alan Kürt (Kendini Kürt sanan Ermeni yavrusu) gerillaların, gerçek dışı  ancak Türkiye’nin müstesna ruh sağlığı kliniklerinde böyle bir doğulu şivesine rastlanır denilen şive problemi çözülmüş. Bütün gerillalar inanılmaz muntazamlıkta bir Gaziantep Sofrası, Ali Haydar Usta tarzı Kürt şivesi ile konuşuyor. Şener Şen’i İkinci Bahar Dizisini iyi takip etmiş olmalılar, ben de ustanın ellerinden öperim.  Sonra, benim üniversitede biraz hoppaca tabir edilen bir kız arkadaşım vardı. Nerede şöyle eli yüzü düzgün bir aile evladı görse peşine takılır hatta almadığı derslere girerek ona eşlik ederdi. Bu diziyi görse kesinlikle şefkat tepeye çıkmaya kalkardı eminim. Çünkü bütün Türk (onlar kendini Türk zanneden bir şeyler değil öz be öz Ural Altay Türkü yani safkan Aryan ırkı) askerler kumral, mavi gözlü, 1.90 boylarında ve 2011 sonbahar kış kreasyonundan çıkıp gelmiş gibi sinek kaydı traşlı ve biraz metroseksüeller. Bazen sert adamı oynarken ağızlarını yana fazla çarpıtınca görüntü tuhaflaşıyor ama olsun. Sustukları zaman siz deyin Kenan Mirzalıoğlu ben diyeyim Tom Cruise falan. Sakın burada gerillalar, esmer kısa boylu ve genelde gözlerini pörtleterek konuşan, dizi boyunca cırk cırk diye bir takım otları gevişleyen ve oldukça karikatürize tipler, gene Kürtlere ayırımcılık yapılıyor, bak çirkin gösterilmiş falan demeyin. Bir kere o gerillaların kandırıp dağa çıkardığı iki kız bir birinden güzel. Doğal olarak biri mavi gözlü.  Diğerini pek anlayamadım. Ama iyi kalpliyse sonuçta o da öyle çıkacaktır. Hoş onlardan biri de daha sonra Türk komutanın küçükken kandırılıp kaçırılmış kardeşi çıkıyor ama önemli değil; onca yıl kendini Kürt sanan insanlar arasında yaşamış. Dolayısı ile o da kendini Kürt sanan ama zinhar Kürt olmayan ortaya karışık bir şeyler olmalı.

Şimdi gelelim diziye ismini veren şefkatle kucaklanan tepenin hikayesine. Bizim Turkish Kovboylar af edersiniz tabur dizi boyunca o tepeyi bombalıyor, yakıyor yıkıyor, takır takır gerilla tarıyor. Bööyle bir mağaraya dalıyor, orada gerilla Ali Haydar şivesiyle “a asker” diyor, “bizim” askerimiz anında dönüp “yaaa asker” deyip bir şarjör kurşunu boca ediyor. Zaten ot çiğnerken çok çirkin gözüküyor bu adamlar. Bazen gerçek hayatta olmaz ama dizi icabı “bizim” askerler rehin alınıyor. O zaman bütün mavi yeşil gözlü tabur erkanı bir ağızdan komutanlarına yalvarmaya başlıyor. “Komutanım ne olur çarpışalım, ölelim, şehit olalım. Ölüm bize en güzel hediyedir, bizi bundan mahrum etme” diye. Bi ara gerillalardan biri bir askeri vuracak gibi oluyor birden asker nıhahaha diye kahkahalar atmaya başlıyor. “Ölüm bana hediyedur da!” ( Buradaki orjinalliğe dikkatinizi çekerim; kendisi bir Laz Türk’ü oluyor bu askerin, kimlikse kimlik, çoğulculuksa çoğulculuk) Tabi bir şeyler oluyor öldürülemiyor. Bütün dizi boyunca Türk askerleri ölmek için yalvardıkları halde bir şeyler olup öldürülemedikleri için çok neşeliler. Arada bir Şefkat Tepe’si havadan bombalanırken birbirlerine espriler yapıyorlar, eğitimde gülüşüp bilek güreşi tutuştukları güzel günleri falan hatırlıyorlar. Bu arada bizim güzel, kandırılmış, kendini Kürt sanan kızımız olgunlaşma enstitüsü defilelerinden ödünç alınmış fıstık yeşili bir bindallının içerisinde dizi boyunca durmadan bir sağa bir sola koşuyor ve küçük kardeşini arıyor. O komutana aşık komutan da onu aşık. Gerilla lideri olan Erol Taş kılıklı adam da iyi kalpli kandırılmış gerilla kıza aşık. Neyse dağıtmayalım. Diğer kızımız hasta  o mağarada sürekli titriyor can çekişiyor. Ağabeyi gelip kendini bulduğu zaman da acısından olsa gerek ona çemkiriyor. O sahne güzeldi.

Yine askerciklerin o korkunç görüntülü ağzında ot çiğneyen (muhtemelen dişlerini de fırçalamamış) gerillaları avladıkları sahneler ile birbirine naif şakalar yaptıkları sahnelerden birinin ortasında ilk defa bir Türk askeri yaralanıyor! Takriben bir on onbeş dakika yerde yaralı sürünürken bizler ah Memedim Memedim şarkısını, Orta Anadolu tipi yanık bozlak havalarını dinliyor  ve hüzünlenmeye çalışıyoruz.

Bu arada vurulan 20-30 kadar gerilla yüreğimize su serpiyor Allahtan.

Gerisi ne diye sormayın zira ben araya reklam girince başka işe dalıp unutmuşum. Yazık oldu ama muhtemelen dizinin devamı vardır. Ve muhtemelen bir bilmem kaç yıl bize seyrettireceklerdir. Tek Türkiye, Şefkat Tepesi olmadı Hayat Öpücüğü Operasyonu, Sizi Seviyoruz Kampı falan diye de gider.

Ne kadar ironiktir ki yıllardır Ortadoğulu, Arap, Afgan vs. insanları bir nevi böcekleştirip, kötü kalpli bir takım terörist yaratıklar olarak sunan Hollywood dizilerinden nefret etmiş “dindar” bir kitleye hitap eden bir televizyon, ısrarla ve ısrarla kendi ülkesinin insanlarını böylesine şeyleştirip insan hüviyetinden çıkararak yapılmış dizilere konu ediyor.  Ve o kitle de bunu hazmediyor olmalı ki rayting durumları sağlam. Üstelik aynı televizyonun sahibi olan nur cemaati halen belki bu ülkenin Silahlı Kuvvetleri tarafından en büyük tehlike olarak görülen, hani derler ya bir gün keserin sapı dönerse onlara özel Şefkat Tepelerini esirgemeyecekleri insanlar.

Kimse teröristtir gerilladır, ideolojik olarak şudur budur bir takım bahaneler ileri sürmesin. Yakın bir zamanda PKK konusunda tartıştığım bir genç aynen şunu söyledi. “Abla sen ne diyorsun. Derik küçücük nüfuslu bir yer. 500 faili meçhul yaşanmış. Bu gençler dağa çıkmasın da ne yapsın!” Dondum kaldım. Ne diyebilirim ki. Zulme uğrayan herkes silaha sarılmıyor elbette, tek çıkar yol bu da değil. Ama gerçekten kaçımız eğer 90’lı yıllarda köyü basılan, babası fail-i meçhul olan ya da çoluğu çocuğu öldürülen o insanlardan biri olsaydım dahi böyle bir yola asla sapmazdım diyebilir?

Bu nasıl bir kibir halidir ki “Türk” ordusu 90’lı yıllarda köylere girmiş, yakmış, yıkmış, bugün bir buçuk milyonla ifade edilen insanı yalın ayak, aç bilaç şehirlerin varoşlarına sürmüş. 17 bin fail-i meçhul yaşanmış ve bizler hala meseleyi dağa çıkmış kötü kalpli, geviş getirir gibi ot çiğneyip, inek şaban gibi  konuşan, ebleh insanlarla savaşıyoruz düzeyinde algılayıp yetmezmiş gibi yıllardır bu propaganda ile birbirimizi uyutuyoruz.

Acaba Amerika tarafından bombalanan Bağdat’ta yakınları kucaklarında ölen kaç Arap bir gün bunun bedelini Amerikalılara ödetmeyi düşünmemiştir. Ama Araplara nahak bulduğumuz, yapıldığında tüm isyan duygularımızın ayaklandığı, bayağılaştırma ve böcekleştirme tarzı görsel operasyonları bu topraklarda yaşanan çok acı bir tarihin kucağımıza bıraktığı bir sonuç nedeniyle  Kürtlere helal görebiliyoruz.

Eğer gerçekten akıl ve vicdan duygumuzu yitirmediysek, gelen asker cenazelerine bakarken üzülüp ağladığımız kadar biraz Youtube’ daki dağa çıkan gencecik insanların haline bakar onların da bir zamanlar birilerinin özenle yetiştirdikleri çocuklar olduğunu düşünebilir ve onları oraya süren nefret ya da intikam duygusundaki kendi payımızı da görebiliriz.

Bir gün STV’nin senaristleri Esenler Otogarı’nın oralardan geçerken camları silmeye çalışan, o trafikte, gecenin o vaktinde, arabaların arasında dolaşan çocukların Kürt görüntülerine baktıklarında, bu insanların köyü yakılırken ben ne yapıyordum, belki de bunlar her şeye rağmen kapağı buraya attıkları için şanslı olanlar, memleketlerinde kalsalar onlara kucak açan bu otoban değil dağlar olacaktı diye düşünürlerse, oturup yaptıkları o dizileri bir de benim gözümden görebilirler.

Umarım miğdeleri kaldırır.

Trackback URL

  1. 41 Yorum

  2. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Şub 11, 2011 | Reply

    Samanyolu TV daha cok yeni onun fazla bir insancil ve uygar yayin aliskanligi yok. Cogu Zaman DYH’dan bile berbatlar.

    Bazi günlerde sanki Anahaber bülteninda Alkohol reklami yapiyorlar gibi geliyor bana. Bir haber saatinde defalaca *Alkohol* söylenmesini anlamis degilim. Yoksa Alkohol üreten sirketlerle gizli reklam anlasmalarimi var?

    Kas yaparken göz cikartmaya benzeyecekler.

  3. Yazan:Süleyman Yıldırım Tarih: Şub 11, 2011 | Reply

    Yazının sonuna kadar sabırla okudum. bir ara niyelenip cevap yazacağım tuttu ve dedimki kendime, iç dünyası bu derece saplantılı birine laf anlatamazssınız. Not: tecrübe

  4. Yazan:MY Tarih: Şub 11, 2011 | Reply

    Samanyolu TV’de milliyetçilik ve militarizmin yanisira asiri siddet, küfür var. Ayrica islâmi kavramlarin, peygamberlerin, meleklerin isimlerinin uluorta ve edepsizce telaffuz edildigi dizilere 1 dakikadan fazla bakma imkani yok. kendilerine bir çeki düzen verseler iyi olacak artik 🙁

  5. Yazan:tecrube Tarih: Şub 11, 2011 | Reply

    Yazının sonuna kadar sabırla okudum. bir ara niyelenip cevap yazacağım tuttu ve dedimki kendime, iç dünyası bu derece saplantılı birine laf anlatamazssınız. Not: tecrübe

    Sabırla okumuşmuş!
    İç dünyası bu derece saplantılıymış!

    Psikanaliz tahlillerine girişeceğine sen önce kömür gibi kararmış ruhuna,taşlaşmış yüreğine,nasırlaşmış vicdanına bir bak!Allah bilir bu ırkçı halinle müslüman filan da geçiniyorsundur.Hadi ordan!Tecrübeymiş!PEEEEEHHH!
    Sizi gidi insanlık fukarası zavallılar sizi!Madem bu kadar tecrübeliydin ortalığı pislemeyeydin!Ama yok içindeki ırkçılık irinini ille de boşaltacaksın değil mi?
    Wallahi sizin gibi hasta ruhlu insanlar yüzünden insanlığımdan utanır oldum.

    Yani yazıya bak verilmiş cevaba bak.Bula bula bu zırvaları mı buldun yazacak?
    Tek kelimeyle yazıklar olsun!

  6. Yazan:ufuk tan Tarih: Şub 11, 2011 | Reply

    Irkçılığın dini milleti olmaz.

  7. Yazan:özlem baştan aşağı saplantı:) Tarih: Şub 11, 2011 | Reply

    Yani Süleyman Bey diyorsunuz ki cevap versem öyle bir cevap vereceğim ki ama oynayamam yerim dar:)
    Benim saplantılı olduğumu teşhis ettiğinize göre siz bu diziyi izlemiş ve kurgusunu mantığını beğenmiş olmalısınız. Ve ben de doğal
    olarak çok kaliteli, muhatabını böcekleştirmeyen mutlak iyiler ile mutlak kötülerin saf tutmadığı bu güzel diziye saplantılarım yüzünden fena halde haksızlık ediyorum.
    Keşke bu dizinin nesini beğendiğinizi bize de izah etseydiniz de benim yazımın neden saplantılı olduğunu daha açık kavrasaydık.

  8. Yazan:Süleyman Yıldırım Tarih: Şub 12, 2011 | Reply

    beni irkçılıkla itham eden şahsın ardından saldırı cümleleri aslında kimin saplantılı ve saldırgam olduğunu ortaya koyuyor. neyse fazla düşünmeye değmez. yazara gelince, öyle bir cevap veririmki san altından kalkamazssın gibi bir niyetle yazmadım. maksadım cevap hakkı doğurcak bır yazı yazmak yerıne kesşn hükümlü aksini kabul etmeyen (saplıntılıdan akstım budur) cümleler kurmanız. ayrıca dediğiniz gibi ırkçı filanda değilim gayet sade bir müslümanım , şakirt yada sizin tabirinizle bende kürdüm diyen paşa tiplemesinden hiç değilim. yzınızda keşke olayalra tek taraflı bakarak, kovalayan askere kovboy kaçana gerilla yada herne zıkkımsa dmeek yerine olayın temelinde yatan sebepler. Not: diziyi sizin ayzınızdan sonra izledim saçmaladığı kesin ancak dizi üzerinden yazdğınız maksatlı kaş yapayım derken göz çıkaran ve bir tarafı haklı çıkartmaya çalışan saplantılı yazınızda apayrı bir kesin 😉

  9. Yazan:durhat Tarih: Şub 12, 2011 | Reply

    doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum.diziler üzerinden ötekileştirme bir yerde adet haline gelmiş.bundan nasibini alan sadece kürtler değil.ve bu sadece samanyolu tv.nin itibar ettiği bir anlayış da değil.yani açıkçası reyting uğruna her türlü değerin paspas gibi çiğnendiği pervasız bir istismar söz konusu.buraya kadar şaşılacak bir şey yok.yozlaşmış sistemin bir ürünü diyelim.lakin bu tavrın samanyolu gibi müslümanlık iddasında olan,”kul hakkı”dan,ilahi adaletten dem vuran basın kuruluşları tarafından sürdürülmesi başlı başına bir çelişki,bir tutarsızlık ve bir samimiyetsizlik örneğidir.
    kusura bakmasınlar şövenizme bu kadar eğilimli bir zihniyetin gerçek adına yaptığı haber ve programlar da demek ki iktidar hırsı uğruna yapılıyor.
    yani bir yandan ergenekondu,taraflı yargıydı her gün anti propagandası yapılacak bunların ama iş reytinge,paraya,menfaate gelince savunulan tüm ilkeler çiğnenerek 180 derece dönüş yapılacak!böyle bir ikiyüzlülük,böyle bir riyakarlık kabul edilebilir mi?hayır!bunun ne müslümanlıkla ne de insanlıkla bağdaşır bir yanı yoktur.bu olsa olsa takiyecilik,sahtekarlık ve din istismarı olabilir.samnyolu tv basit çıkarlar uğruna maalesef bu pespaye anlayışı sürdürmekte ısrar etmekte,müslümanlık kisvesi altında bal gibi şövenizme çanak tutmaktadır.eğer günah ve haram diye bir şeye gerçekten inanıyorlarsa,topluma ırkçılık zehiri zerketmek en büyük günahtır ve insanlık suçudur.ha,kapıldıkları hırs ve menfaat uğruna tüccar zihniyetine tennezül edebilirler ve ediyorlar da.ancak sadece kendilerini kandırırlar o kadar.
    **********
    elinize sağlık özlem hanım.umarım yazdıklarınız bu tür istismarcıların kulağına gider de biraz yüzleri kızarır da kendilerine gelirler.

  10. Yazan:MY Tarih: Şub 12, 2011 | Reply

    Süleyman Bey dedikodu yapmayi birakin, konu hakkinda yazacak sözünüz var mi yok mu? Filme ya da makaleye dönük bir elestiri yapabilecek kapasiteye sahip misiniz? yoksa kisisel satasmalarin ötesine geçemeyecek bir durumda misiniz?

  11. Yazan:özlem Tarih: Şub 12, 2011 | Reply

    Süleyman bey sanırım demek istediğinizi anlıyorum. Mesele kovalayan kovboy Türk askeri kaçan zavallı gerilla meselesi değildir. Ama dizinin mantığına göre tamamıyla mutlak iyi, güzel, haklı insanlardan oluşan ve bu haklılığın doğal sonucu olarak takır takır gerilla tarayan bombalayan başarılarına sevinmemiz gereken bir ordu ve korkunç kötü karanlık terörist bilmem ne öldürülmesi hiçbir şekilde vicdanımızı sızlatmayacak gerillalar şeklinde ele alınmıştır.
    Şunun hakkını vermek lazım bu topraklar yıllardır çok korkunç katliamlar, faili- meçhuller, gözaltında kayıplar, çocuk cinayetleri oluyor. Büyük çoğunluğu Kürt coğrafyasında.Bunun kucağımıza getirip bıraktığı bir sonuç var. 15-16 yaşında gençler anne kucağına koşar gibi dağlara koşuyor. Eğer ben denge siyaseti izlemek isteseydim ki çok daha az tepki alacağımı bilirim böyle yazılardan önce PKK nın karanlık tarihine , ölen gencecik askerlere vurgu yapar oradan da hafif bir eleştiri ile durumu kotarmaya çalışırdım. Yalan da olmazdı.Ama olmuyor. Her ele aldığınız konuda gerçekleri sulandırıp can acıtan bir halden çıkarıp ne şiş yansın ne kebap mantığına getirdiğinizde hiçbir şey değişmiyor. Bakın yıllarca Tek Türkiye dizisinin üzerine aynı vahimlikte bir başka dizi. Bunu seyreden yüzbinlerce genç belki kafalarında böyle bir Turkish Rambo hayali ile dolaşacaklar. Yüzbinlerce Kürt genç ise bu kadar berbat bir manipülasyon sonucu Türklere müslümanlara, en kötüsü bir arada olabilmek bir şeylerin düzelebileceğine dair umutlarına küsecekler. Ki şu anda Kürt gençler aynen böyle. Her ne olursa olsun hiçbir şey iyiye gitmez bu ülkede hiçbir şey düzelmez biz yeniden 90 lı yılların karanlığını yaşayabiliriz psikolojisindeler. Zaten halen 1,5 milyon zorunlu göç mağdurundan bahsediyorsak 4000 köy yakılıp yıkılmışsa hiçbir şey de düzelmemiştir gerçekten.
    Dizi de ise mantık şudur. Bu beyaz, yakışıklı iyi kalpli insanlar asla kötü bir şey yapmamıştır. Köylerde yaşanan bir zulüm olduysa bile bunu sadece asker kılığına girmiş gerilla yapmıştır Türk ordusundan soğutmak için. Gerillanın yaptığı özellikle 90 lara kadar katliamlar vardır elbette. Ama bu bambaşka bir şey. Bu ülke hakkında iki satır okumamış bir japon bile daha tutarlı bir senaryo yazabilirdi. Bakın yüzlerce örnekten bir tanesi. Mezar kazıcısı yazımın sonundan tekrar kopyalıyorum. Bu insanlar dönüp nasıl bir kötülük yaptığına baksınlar hiç olmazsa bir defa:(
    ***
    Yüzlerce hikayeden sadece birisi.
    MİRZA YILDIRIM(3), MEHMET YILDIRIM(15), ABDÜLKERİM YILDIRIM (2), İRFAN YILDIRIM(6), XUNAF YILDIRIM(3), ÇİÇEK BENZER(5), ALİ BENZER(7), AYŞE BENZER(7), ÖMER BENZER(8), ABDURRAHMAN BENZER(4), HACI ALTAN(15), KEREM ALTAN(5)
    24 Mart 1994 sabah saatlerinde Şırnak merkeze bağlı Kuşkonar Köyü bombalandı. Olayların ardından resmi yetkililer bombardımanı PKK’nin yaptığını öne sürerken, köylüler ise askeri uçak ve helikopterlerin köyleri bombaladığını belirtti. Köylüler, o günü ‘Gökten ateş ve ölüm yağdı. Cenazelerimizi bile 5 gün alamadık’ diye anlatıyor. Siirt’e göç etmek zorunda kalan Ahmet Yıldırım, o güne ilişkin şu bilgileri veriyor: ‘Köyden hiç kimsenin bir şeyden haberi yoktu. Herkes işi ile uğraşıyordu. Kimisi çobanlık yapıyordu kimisi evinin çatısında oturuyordu kimisi de ot biçiyordu. 4 jet Siirt tarafından gelerek köyün üzerinden geçtiler. Jetler köyün üzerinden geçtikten sonra geri döndüler, geri döndüklerinde bombalamaya başladılar ve artık bir şey görmedik. Bombaları niçin attıklarını bilmiyorduk. Bilerek mi attılar yoksa yanlışlıkla mı attılar bilmiyoruz ama 4 tane füze köye düştü. Karakol bizden uzaktı. 3 gün 3 gece kimse yardımımıza gelmedi. Cenazelerimiz hep yıkıntıların altında kaldı, evler yıkıldı. Mersin’den Ceyhan’dan, Cizre’den ve komşu köylerden yardımlar geldi onların yardımıyla cenazelerimizi defnettik. Biz cenazelerimizi Cizre’ye götürmek istedik fakat kabul etmediler. Kabul etmedikleri için biz de orada defnettik. Hiçbir şeyimiz kalmadı. Köyden hiçbir şeyimizi almadan çıkmak zorunda kaldık. Ne hayvanlarımız ne başka bir şey, hiçbir şeyi alamadık. Elbiselerimiz, eşyalarımız yıkılan köyün altında kaldı. Olaydan sonra Siirt’e göç ettik. Şimdide kirada kalıyoruz.’ Ailesinden eşi Elmas ile birlikte 7 kişiyi kaybeden Yıldırım, köyde ekonomik durumlarının çok iyi olduğunu ancak şimdi Siirt’te çöpçülük yaparak geçimlerini sağladığını söyledi. ‘Köydeyken tarlalarımız vardı hayvanlarımız vardı her şeyimiz vardı hiçbir şeye muhtaç değildik’ diyen Yıldırım, ‘Köyden çıktıktan sonra her işe koştuk. Pamuğa gittik, fındığa gittik. Bursa, Batman, Manisa başta olmak üzere birçok yere çalışmaya gittik. O kadar sıkıntı gördük ki artık anlatılamaz. 26 kişi bir köyden öldü. Evler yıkıldı. Hayvanlarımız öldü. Ne ev ne para hiçbir şeyimiz kalmadı. Elbiselerimiz ve eşyalarımız da enkaz altında kaldı’ diye konuştu.
    Olay olduğu zaman askerde olduğunu söyleyen ve olayda annesi ölen Lezgin Yıldırım, ‘Bize olaydan sonra bir yüzbaşı ‘Köyünüzün yeni yapıldığını sanıyorduk’ dedi. Halbuki köy yeni değil çok eski, bilinen bir köydür. Olayı duyduğumda köye gittim. Cenazelerimizi gömmeye bile izin vermediler. Hatta cenazelerimizi yıkamadan gömmek zorunda kaldık. Bir yer kazdık ve hepsini öyle yan yana gömdük. Mezarlarını bile doğru dürüst yapmadık sadece bir yeri kazdık ve onları oraya gömdük. Olaydan sonra bize dediler ki ‘eğer derseniz köyümüzü PKK bombalamış, size yardım ederiz köye geri dönmenize izin veririz, eğer öyle söylemezseniz yardım etmeyiz’ dedi.’ Köylerine yeniden dönmek istediklerini belirten Yıldırım, şunları ifade etti: ‘Biz köyden çıktıktan sonra ağaçlarımızı kestiler, tarlalarımız onlara kaldı orada kimsemiz kalmadı. Kimse gidemiyor. Bütün topraklarımız onların elinde. Burada hiçbir şeyimiz yok. Benim olayda annem ve 3 kardeşim öldürüldü, hayvanlarım telef oldu. İnsan psikolojisi bu durumu kaldıramıyor. Diyorduk keşke biz de orada ölseydik. Köye geri gitmemize de izin verilmiyor. Ancak bir gün kalabilmemiz için izin alabiliyoruz. O da gidip gelmek zaten bir gün sürüyor. Zaten köye yol yok’ Tehdit alan köylüler, o tarihten beri köylerine gidemiyor. Çünkü köyleri yasak bölge kapsamına alındı.
    http://www.birgozdesenol.org/?page_id=12

  12. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Şub 12, 2011 | Reply

    @ Suleyman,

    Suleyman Bey, derin dusunce sitesinde bu tur yazilar yazildigi zaman beklenen yorum tipi tek oluyor malesef. Beklenen feedback alinmayinca, yani arzulanan algi degisikligi yaratilamayinca kuplere binenler var. Ben de zamaninda bu ofkeden, onyargili yorumlardan nasibimi aldim burada. TSK’ya sovmek serbest ama PKK’ya sovunce irkci oluyorsunuz burada. Zamanla yanlis anlasilmalar giderildi cok sukur. Ben de ilk zamanlar bu sitenin PKK yanlisi olduguna dair bir kanaate kapilmistim (neden bircok kisi bu kaniya kapiliyor acaba? Bu konuda da yazarlarin biraz derin dusunmesi lazim) ancak biraz daha derinine dusununce oyle olmadigini, burada verilmek istenen mesajin, sadece PKK terorune degil, devlet terorune de, yani terore topyekun karsi cikilmasi gerektigi oldugunu gordum. Ama, yine de makalelerin iceriginden ziyade basliklarin provokatif, rovansist duygularla yazilmis izlenimi yarattigi bir gercek. Sonuc olarak amacina ulasiyor, yaziyi okutturuyor, iyi bir pazarlama yontemi oluyor ancak bu sert basliklarin barisa ve huzura hizmet etmedigi kesin.

  13. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Şub 12, 2011 | Reply

    Bir gün STV’nin senaristleri Esenler Otogarı’nın oralardan geçerken camları silmeye çalışan, o trafikte, gecenin o vaktinde, arabaların arasında dolaşan çocukların Kürt görüntülerine baktıklarında, bu insanların köyü yakılırken ben ne yapıyordum, belki de bunlar her şeye rağmen kapağı buraya attıkları için şanslı olanlar, memleketlerinde kalsalar onlara kucak açan bu otoban değil dağlar olacaktı diye düşünürlerse, oturup yaptıkları o dizileri bir de benim gözümden görebilirler.

    Bu “koyu yakilirken” meselesi onemlidir evet ancak, bu cocuklarin hepsi yanan koylerden gelmedi. Yani bu cocuklarin ortak paydasi geride biraktiklari bir yanan koy degil. Bu cocuklarin ortak paydasi, 1’den fazla anneye, 5’ten fazla kardese sahip olmalari. Bu cocuklarin arasinda Kurt olmayanlar da var. Ortadogu’nun her ulkesinde bu cocuklar var. Hepsi Kurt ve evleri yakilmis mi? Hayir! Ailelerinden yeterli ilgiyi bulamamis, o ilgiyi ve sevgiyi disarida arayan ve bulamayan cocuklar bunlar. Evleri devlet tarafindan yakilanlar da vardir elbette. Ancak, bilhassa ulkemizin dogusunda hala cok cocuk yapmanin bir erkeklik-kadinlik ispati, iktidar-guc gosterisi oldugu bir cografyada, 10 tane cocuk yapip, haliyle bir kismiyla layikiyla ilgilenecek vakit bulamayip, bir kenara atilan cocuk sayisi oldukca fazladir. Bu sokak cocuklariyla roportaj yapanlara tavsiyem bu cocuklara kac kardes olduklarinin sorulmasi, annelerine babalarina gidilip neden cok cocuk yaptiklarinin sorulmasi, dogudaki kahvehanelere gidilip, buradaki erkeklere kac cocugun ideal oldugunun sorulmasi da icap eder ki, soruna tek tarafli yaklasilmis olmasin. Burada hemen hemen her konuda savundugum Tayyip Erdogan’in “en az 3 cocuk” istemesini anlamakta gucluk cekiyorum ve elestiriyorum. Turkiye, bu sozun soylenecegi en son ulkelerden biri olmali. Bu sozleri Isvec’te, Norvec’te soyleseniz hakkiniz var diyecegim ama Turkiye’de en az 3 cocuk istemek cilginlik! Bu cocuklar ne is yapacak, ihtiyaci olan anne-baba sefkatine vakit olacak mi? Her sorunu “Turk-Kurt sorunu” gibi gormek bazilarimizin gozlerini kor etmis. Cehalet sorununu gormemizi engellemis.

    Kimse teröristtir gerilladır, ideolojik olarak şudur budur bir takım bahaneler ileri sürmesin. Yakın bir zamanda PKK konusunda tartıştığım bir genç aynen şunu söyledi. “Abla sen ne diyorsun. Derik küçücük nüfuslu bir yer. 500 faili meçhul yaşanmış. Bu gençler dağa çıkmasın da ne yapsın!” Dondum kaldım. Ne diyebilirim ki. Zulme uğrayan herkes silaha sarılmıyor elbette, tek çıkar yol bu da değil. Ama gerçekten kaçımız eğer 90′lı yıllarda köyü basılan, babası fail-i meçhul olan ya da çoluğu çocuğu öldürülen o insanlardan biri olsaydım dahi böyle bir yola asla sapmazdım diyebilir?

    Tamam, surmeyiz. Siz de o zaman pasalarimizi anlamaya calisin. Onlar da insan. Kimbilir hangi sartlar, kosullar onlari Ataturkcu dusunceye itmistir, oyle degil mi? Bir bordo berelinin gectigi egitimleri biliyor musunuz? Okyanusun ortasina 3 saat birakilip, 3 saat sonra tekrar botla alinmaya geliniyor, 7-8 saniye bekleyen bot, bordo bereli bota atlayabildi mi, atlayamadi mi diye dusunmeden suresi dolunca gidiyor, eger bordo bereli yetisemezse bot basip gidiyor, 3 saat daha okyanusun ortasinda hayatta kalmak zorunda kaliyor zavalli asker. O halde onu da anlayalim. Bu askerlerin cogu babasi zengin olmayan, iyi bir universite kazanamayan, toplumdan dislanmis kisiler. Garanti gelir icin, “hayatlarini yoksulluktan kurtarmak icin” subay oluyorlar. Hele bordo bereli olanlarin yakini, esi-dostu falan da yok genel olarak. Yani toplumun kuskunleri, dislanmislari bunlar da. O zaman her elinde silah olani anlayalim, anlayis gosterelim, gelsinler bizi vursunlar, arabalarimizi yaksinlar, dukkanlarimizin camlarini indirsinler, canlari istedigi zaman darbe yapsinlar, asker kacaklarina vatan haini damgasi vurup, istedikleri gibi iskence yapsinlar, birsey demeyelim. Onlar hep hakli zaten, bu ulkenin savas, kargasa ulkesi olmasi gerekiyor. Biz boyle oturdugumuz yerden, rahatimiz yerinde, anlayamiyoruz bu eli silahli insanlarin derdini, gecmiste yasadiklari travmalari. Onlar istediklerini yapsinlar, tolerans gostermek lazim onlara. Kurallar da sadece bize uygulansin. Bizim bu kadar derdi buyuk insan varken birsey demeye, hakkimizi aramaya hakkimiz yok zaten, oyle degil mi?

    Saka bir yana, bu kadar da kaderci olunmaz. Acaba her evi yakilan cocuk daga mi cikmis? Ya da her daga cikan cocugun evi mi yanmis, annesi, babasi, kardesi mi oldurulmus? TSK ile PKK arasindaki organik baglar defalarca ortaya cikarilip, halkin gozunun icine icine sokulmadi mi? Daha ne gormeyi bekliyorsunuz uyanmak icin?

  14. Yazan:ali yardım Tarih: Şub 12, 2011 | Reply

    o diziyi hiç izlemedim ama tek Türkiye’yi biraz izlemişliğim var. bu dizilerin kalitesi bir hayli düşük.ama bir şey var ki, bu dizilerin Türk milliyetçisi ve militarist olduğunu iddia etmek için, asker düşmanı ve Türk düşmanı olmanız gerekir. mesela Tek Türkiyeyi izleyen bir çok Türk’ün, Kürtler hakkındaki şiddetli yargılarının nasıl değiştiğine bizzat şahidim. ayrıca dizinin başrolü tarık doktor da, Kürt kökenli. “Tek Türkiye”ye gönül vermiş bir insani duyarlılığın sahibi. keşke bu kadar güzel bir mesajı daha profesyonel biçimde verebilseler. bu toprakların çocukları, askeri severler; dinin, namusun, bayrağın güvencesi askerdir. ordu içinden bir çok yanlış iş yapan adamların çıkması; milletimizi asker düşmanı yap(a)maz.
    “tek Türkiye” idealinin peşinde olmayanlar, “Büyük kürdistan” idealinin peşinde olabilir ancak. sonra kimse “aman biz (de) bölünmesini istemiyoruz zaten demesin” ben bu dizi eleştirisinden ziyade, eleştirinin altındaki yaklaşıma tavır koymak istedim. evet asker ile terörist(sizin gerilla dediğniz) arasında büyük bir fark var. asker ölürse şehid, terörist ölürse leştir.

  15. Yazan:MY Tarih: Şub 12, 2011 | Reply

    Tayfun Bey elestiriniz güzel ama Türk ordusuna hakaret ettigimizi hatirlamiyorum.
    Bizim paramizla aldiklari silahlari bize çeviren üniformali eskiyalari kasdediyorsaniz onlar PKK’dan daha fazla hakaret hak ediyorlar. PKK’dan çok daha tehlikeliler ve sabikalilar.

  16. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Şub 12, 2011 | Reply

    @ MY,

    Kastettigim benim TSK hakkinda bazen hakarete varan elestirilerime bir karsilik gelmemesine, hatta destek gelmesine ragmen, PKK ile ilgili elestirilerimde duygu somurusuyle karisik itirazlarin gelmesiydi. Tabi ki de kimler tarafindan yonlendirildigine ve bu kisilerin niyetlerine bagli olarak, 5-10bin kisilik bir dag grubundan cok daha tehlikeli bir orgut olabilir TSK. PKK gibi bir orgutu isteseler bir anda yok edebilecek kapasiteye sahip oldugu bilinen TSK’nin, PKK’nin gucunu azaltmak istememesi, TSK’nin statukosunu korumasinin da sarti. Insanlar, TSK’ya giden paralarin, TSK icindeki yolsuzluklarin, TSK’nin yaptigi hukuksuzluklarin, haksizliklarin hesabini sorunca, “cetin bir mucadelenin icindeyiz, PKK ile zorlu kosullar altinda savasiyoruz, simdi hesap sorup, kurumumuza zarar vermenin zamani mi?” diyebiliyorlar PKK sayesinde. PKK sayesinde bircok hukuksuz, haksiz mudahalelerini mesrulastirdilar, akladilar. George Orwell’in 1984 romanindaki gibi kendi yarattigi hayali bir dusmanla kavga ediyor TSK ve ulus millet olgusunu da kullanarak halki arkasina cekmeye calisiyor. Abdullah Ocalan, bu romandaki Goldstein’e tekabul eden hayali bir isyanci kahraman, PKK ise bu romandaki Brotherhood’a tekabul eden bir direnis hareketi. Benim sahsi kanaatim ise, hepsinin TSK kontrolunde bir senaryo oldugu ve olen askerlerle PKK’lilarin da bu senaryonun figuranlari oldugu… Bizimkisi gibi ulus devletlerin her zaman bir dusmani olmak zorundadir zaten. Yoksa, devlete koru korune bagliligi, korkuyla beslenen itaati baska turlu saglayamaz devletin tepesindeki efendilerimiz. Amansiz dusmanlara karsi hayatta kalmalarinin tek yolu olarak devleti ve silahli kuvvetlerini gormelidir halk. Bunun icin dusmanlar da olabildigince guclu olmali ya da guclu, gozu donmus psikopatlar gibi gosterilmelidir halka.

  17. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Şub 12, 2011 | Reply

    @ Ali Yardim,

    evet asker ile terörist(sizin gerilla dediğniz) arasında büyük bir fark var. asker ölürse şehid, terörist ölürse leştir.

    Guzel guzel konusup, son anda bu cumleyle bir cuval inciri berbat ettiniz. Kimin sehit, kimin gazi olduguna Allah karar verir, kul degil. Askerlerin kaldigi koguslari hic gordunuz mu acaba? Kogusun icinde kufurun bini bir para, her tarafta kic bacak resimleri, Sok gazetesi. Devrecilik muhabbeti, birinin digerini ezmesi… Namaz kilanlara bir mescidi, namaz odasini cok gorenler. “Biz ilhamimizi gokten indigi sanilan kitaplardan almadik” diyen bir “ulu onder”in dort bir yanda bustleri, resimleri… Sehitlik bu kadar ucuz mu, kolay mi? PKK’lilarin les oldugunu gidip o “les”in annesinin aglayan gozlerinin icine bakarak da soyleyebiliyor musunuz? Arkanizda Amerikan ordusu olsa vicdaniniz buna elverir mi? Velev ki cahil, neden daga gittigini bilmiyor. Olamaz mi? Caresizlikten cikmis olamaz mi daga? Siz de ayni sartlarda olsaniz o daga cikmaz miydiniz? Yukaridaki yorumlarda anlatilan olaylar uydurma mi? Birakin, kimin sehit oldugunun ya da olmadiginin takdirini Allah yapsin.

  18. Yazan:özlem Tarih: Şub 12, 2011 | Reply

    Tayfun Bey ve diğer arkadaşlar daha önce bu sitede kiminle ne tartışmalar yaşadınız bilmiyorum. Takip de etmedim. Dolayısı ile ben kendi söylemlerimden sorumluyum.
    1. Bu insanların ortak paydası köylerinin yakılmaları değil beş kardeş bilmem kaç anneye sahip olmalıdır yaklaşımı son derece temelsiz oryantalistçe bir yaklaşım. Bu topraklarda yaşayan bir insanın kendi vatandaşına böylesi ingiliz bir gözle bakmasını yadırgadım doğrusu. Benim bildiğim kadarı ile bu coğrafyada insanlar her zaman çok çocuk sahibiydi. benim babamlar 7 kardeş eşim tarafı 6 kardeş. Ha Kürt aile değiliz. Yani bu çok kardeşlik faktörünün yanına bir de gerek şart olarak Kürtlüğü koymuyaorsanız bildiğim kadarı ile yakın uzak sülalemizden değil her hangi bir teröriist şu bu çıkmak serseri bir insan bile çıkmamıştır. Ama iki kardeş olan ve Batı da yaşayan uzak akrabalardan bol miktarda mafya kabadayı vs. çıkmıştır.
    Evet bu insanların belki hepsinin ailesinden biri öldürülmedi ama doğduklarından beri emin olun hemen hepsinin ya ailesinden ya akrabalarından ya komşularından ya okul arkadaşlarından kayıpları vardır. bu hikayeler ile büyürler. Ve ben bu kişisel öyküleri iyi takip eden bir insanım. Çoğu daha doğrusu ezici bir çoğunluğu göç mağduru ailelerden, varoşlardandır. Neden sarıyer’de yetişen bir çocuk dağlara koşmaz da Diyarbakır’daki koşar. Bunu tespit etmek insanları daha lise yıllarında dağlara götüren duyguyu, hataları anlamaya çalışmak ile onlara aferin iyi yapıyorsunuz doğru yol budur demek bambaşka şeylerdir. Ortada bir hastalık varsa o hastalığın sebebini tespit etmeden tedavi edemezsiniz. Ne yapasınız Bilmem ne piçi, deyip bombalarla militarizm ile var gücünüzle ateşe benzin dökersiniz. Eğer ben evet bu insanlar haklıdır şiddet tek çıkar yoldur deseydim bana söylediğiniz eleştirilerde haklı olurdunuz. hayır ben bu duyguyu anlıyorum dedim. Dürüst davrandım ben o ortamı o acıları yaşasaydım belki de ben de aynı yola giderdim dedim. bilemem. Belki.
    Ben de bu örgütü savunan insanları gördüğümde yükleniyorum. Ama bunu yapmak benim için çok kolay. Hayatımda kimse evimi barkımı, yakınımı elimden almadı. tek fiske yemedim. Bunun kırmızı berelilerin eğitim sırasında yaşadıkları ile ne ilgisi var? Kaldı ki gayet güzel eleştirmişsiniz. bu da kıymetli bir şey bence demek ki bu şartları değiştirmek lazım.
    2. Olarak gidip PKK ile Devletin Kürt halkına yaptıkları arasında bir denge siyaseti kurmaya çalışmak kadar absürd bir şey olamaz. biri bir gerilla örgütü. Diğeri ise adı üstünde devlet. Devlet gidip bir illegal örgüt gibi davranamaz. İnsanların kafasına bomba yağdırıp bok yediremez, köylerini yakamaz. Bağlı olduğu bir hukuk ve denetim mekanizması olması gerekir.
    3. Olarak ben PKK lı yöneticiler bu örgütü kuranlar ile empati kurmuyorum. Bu örgütün çok daha derinde derin devlet ile işbirliği halinde
    12 eylül öncesinde de gayet şiddet uygulayan bir örgüt olduğunu biliyorum. Ama 90 lardan sonra siz böylesi küçük marjinal ve nefret edilen bir örgütün bir anda çığ gibi büyümesini hala bu dizideki gibi kahraman askerler habis ruhlu gerillalar arasında oluşmuş bir denkleme bağlıyorsanız geçmiş olsun derim. bu şiddet daha 100 yıl da sürer daha binlerce can alır.
    Ali Yardım Bey e ise söyleyeceğim hiçbir şey yok. Biri şehit öbürü leş demiş zaten. İşte bunu söylediğiniz andan itibaren köyleri de yakarsınız(pkk ya yardım ediyorlar diyerek) bombalar da yağdırırsınız her şeyi yaparsınız.
    tek türkiye dizisini bir iki defa çok kısa seyrettim. Dayanılmaz derecede yapmacık kalitesiz ve insan aklına hakaret bir hali vardı. Sonra tohparladıysa bilmem. Ama o diziyi sizin benim ne kadar beğendiğimiz önemli değil. hatta istanbul’da yaşayan kürtlerin kürtlere gıcık olan (o diziye kadar) türklerin de görüşleri önemli değil. O dizi Van’daki Diyarbakır’daki, derik’deki adamın gönlüne giriyor mu. O insanlar olayların birinci dereceden tanıkları olarak evet böyledir böyle olmuştur diyebiliyorlar mı o önemli. Benim hiç pkk ya sempati beslemeyen doğulu tanıdıklarım dahi bu diziden acayip nefret ediyorlardı.
    Mesele budur.

  19. Yazan:bsm Tarih: Şub 12, 2011 | Reply

    Muhterem arkadaşlar,

    Bazı yazıların akibetine gerçekten üzülüyoum.Nasıl söylesem,araya giren hassasiyetler bir kıvılcım misali ortalığı birden yangın yerine çeviriyor.Tabi bu toz dumanın içinde de olan yazıya oluyor ve maalesef anlaşılmadan güme gidiyor.Sanırım Özlem Hanımın yazısı da bu talihsizliğe uğramış bulunuyor.Okurlar beni bağışlasın,yağmur gibi yorum geliyor ama çoğu daha şimdiden anlatılmak istenenin dışına taştı bile.Kasıtlı olarak yazı sabote ediliyor demiyorum ama maalesef farkında olmadan konu dağıtılıyor.

    Süleyman beyden başlayalım.İlk fitili o ateşledi çünkü:)

    Bir makaleye yorum olarak yazarını “saplantılı ruh haliyle”suçlamak şık mıdır?Bir yazı veya makale böyle mi eleştirilmeli,verilecek yanıt bu mu olmalıdır?Tamam herkes verili makale üzerinden kendi algı ve hassasiyetlerine göre ortaya tavır da koyar,bu doğrultuda eleştirebilir de.Lakin kestirmeden bu nasıl saplantıdır denmez,denmemli.Ha,katılmayan noktalar mı var,görüş ve fikirlerle bir bir sıralanarak tenkit edilir.Üsul erkan budur.

    Durhat müstearıyla yorum yazan arkadaşa geleyim.İkinci yorumunda haklı olduğu noktalar yok değil,ancak ilk yorumu tam bir facia.Keşke sadece ikincisiyle yetinseydi.Belki o zaman saplantılar hakkında bir mesaj da vermiş olurdu Süleyman beye.Zira varsa bir saplantı bunun adresi sözkonusu TV kanalının yayın anlayışında aranmalı-ya da bu anlayışın neresi doğru,neresi yanlış bunun üzerinden tartışılmalıydı.Ne var ki konu bir tarafa bırakılarak laf sokma yarışı itibar görmüş Süleyman beyde.

    Tayfun beyle devam edelim.Eleştirilerinizin bir kısmına katılıyorum.Daha doğrusu bir çoğuna katılıyorum diyebilirim.Lakin Özlem hanıma da,siteye de,yorumculara da biraz haksızlık ettiğinizi düşünüyorum.
    Önce olumlu bulduklarımla başlayayım.Evet insanı kötü olana adım adım sürükleyen bazı nedenler vardır ve bu her insan için geçerlidir.PKK’lı bir Kürt,İsrail’li bir subay,bir Türk polisi,Mısır’lı bir devlet adamı ya da sıradan herhangi bir insan…Yani herkesin,İnsan denen her varlığın içinde “su甑eğilimi taşıması muhtemeldir… Bu potansiyeli barındırabilir ve suça meyledebilir.Bunun dini,milliyeti,cinsiyeti,derisinin rengi yoktur.Ve elbette demin de söylediğim gibi bu yolcuğu oluşturan saysız detay,an,olay ve olgu vardır.Klişe bir ifadeyle her insanın bir hikayesi vardır onu iyilik veya kötülükle buluşturacağı.Hadisenin bu noktasinda sizinle tamamen hemfikirim.
    Katılmadığım kısım ise bu güzel analizi karşılaştırmaya indirgemeniz.Zira bir “kötü” diğer bir kötülüğün gerekçesi değildir.Ne de biri diğerini meşru kılabilir.Bu bağlamda;TSK-PKK,asker(genaralleri de dahil etmişsiniz)/gerilla/terörist vs karşılaştırmasının diğer isabetli saptamalarınızı kısmen gölgelediğini düşünüyorum.Yazar ve siteye ise,dolaylı yoldan-Kürtler lehine- “yandaşlık”yahut tarafgirlik eğilimi içinde olduklarını isnat etmeniz haksızlıktır diye düşünüyoum.Zira “burada orduya hakaret edilebilir ama PKK eleştirisine katlanamıyor”mealindeki sözleriniz fevkalede üzücü bir beyandır,inciticidir ve doğrusu bana göre adil bir eleştiri olmaktan uzaktır.Dahası oldukça da genelemeci bir yaklaşımdır bu.Zira hakaret ile eleştiri birbirine karıştırılmamalıdır.Kaldı ki iyi niyetli hakemliğinize konu ettiğiniz “sözbirliği” veya “kollektif tepki” bu makale itibariyle ne PKK savunusu ne de ordu karşıtlığıyla ilgili değildir.Dikkat ederseniz sesiz sözleşmeyle suçladığınız tepkiler Süleyman beyin verdiği abartılı ve yakışıksız tepkiye istinadendir.Yanılıyorsam düzeltiniz,Durhat’ın yorumu da dahil Kürtler/PKK her neyse elerştilemez diye tepki veren olmamıştır.Ayrıca kimsenin orduya hakaret ettiği de yoktur.Mehmet bey gayet güzel izah etmiş,silah gücüyle eşkiyalık yapanlar eleştirilecektir elbet.Siz eleştirmiyor musunuz mesela?Ve tabi ki PKK’lı eşkiyalar da eleştirilecektir ve eleştiriliyor.Lütfen güzel yorumlarınızı böyle polemiklere kurban etmeyin.Kimse PKK’ya sevdalı değildir ve kimse PKK propagandası yapmış değildir;bunu şimdiye kadar anladığınızı umud ederim.Durum bu kadar açıkken böyle rövanşif bir dille suçlama getirmeniz,olur olmaz yerde siteyi böyle mesnetsiz töhmetler altında bırakmanızı doğru bulmuyorum.Bu psikolojiyi lütfen aşın artık.Gerçekten insan sosyolojisine dair eşsiz birikiminize bu tarz yorumlar yakışmıyor.Bunu da bir dost tavsiyesi olarak düşünün çünkü görüşlerinize değer veriyor sizi bir kardeş gibi seviyor ve sayıyorum,bunu da bilesiniz.

    Son olarak makaleye gelecek olursak.Beğenelim beğenmeyelim makale üzerinden tartışmayı borçluyuz sayın yazara.Emeği var her şeyden önce.Ha,tüm görüşleri benimsemek gibi bir kaide yoktur.Misal yazıda bariz bir ötekileştirmeye dikkat çekilmiş.Dizi kalitelidir değildir şimdilik bir kenara bırakalım.Peki dizilerde duygu sömürüsü,ötekileştirme yapılmıyor diyebilir miyiz?Ha ötekileştirme,aşağılama dediğimiz şey Laz’a,Kürd’e,bazen cinsiyet üzerinden kadına yapılmış olabilir.Ve nitekim de oluyor.Fıkralarla oluyor,insanların yaşam biçimleriyle dalga geçilerek oluyor,şiveleriyle alay edilerek oluyor.Bazen de işin dozu kaçırılarak pekala vahşilikleri,ilkellikleri konu ediliyor insanların.İşin en vahim tarafı ise iyilik ve kötülük rollerinin önceden belirlenerek dağıtılıyor olması.Sonuçta bütün bunların öznesi insandır.Böyle bakmak icap eder.İnsanı hayvan sürüsü yerine koymak insan onuruna yakışmaz…Etik değildir.Etik tarafını da geçtim,böylesi bir anlayışın toplum üzerinde olumlu bir etki yarattığı söylenebilir mi?
    Soruyorum ey arkadaşlar PKK’yı ME-KA-KA’yı bir kenara bırakalım çocuklarımız hayvana dönüştürülmüş insanları tv.lerde izlerken bu insanlar hakkında nasıl bir yargıya varacak acaba?Hiç düşündük mü aynı okulu,aynı dersliği,sırayı paylaşan çocuklarımız birbirlerine ne tür hislerle yaklaşacak dersiniz?
    Dolayısıyla Özlem hanımın yazısını da toplumsal uzlaşı,birarada yaşama anlamında sert ve olumsuz bulabilirsiniz.Fakat bu yöndeki eleştirilerin de yapıcı olması gerekir.Eğer “vallahi PKK’lı değilim”dedirtecek derecede insanın damarına basılıyorsa kimse kusura bakmasın hadise elştiriyi çoktan aşmış demektir.
    Oysa medyanın toplum üzerindeki olumsuz etkileri her kim olursak olalım tüm toplumca üzerinde düşünmemiz gereken bir sorundur.Mesele Kürt olmak,Türk olmaktan ibaret değil bir insanlık sorunudur.Fakat maalesef konu gelip etnik kimliklerin kıyısına değdi miydi aidiyet duygularımız depreşip her konunun önüne geçebiliyor.Ve bu duygunun kıskacına girdiğimiz anda ne yazık ki sağlıklı düşünemiyoruz.Dahası birbirimizi dinleyemez hale geliyoruz.Arap yazar Amin Maalouf boşuna dememişti “Ölümcül Kimlikler” diye.Kimlikler gerçekten insanların arasına yüksek duvarlar örüyor.Lafım en başta kendimedir kimse üzerine alınmasın lütfen.Ve kimseyi milliyetçilikle de suçlamıyorum.Galiba elimizde değil.Her nasıl olduysa insan olarak damarımıza işlemiş bu aidiyet duygusu,söküp atamıyoruz içimizden bir türlü.Kimbilir belki de nedenini asla keşfdemeyeceğimiz tipik bir insanlık halidir.Neyse uzun oldu,dilerim bu psikolojiyi aşacak bir mucizeye nail oluruz.
    Son olarak şunu söylemek istiyorum,hepimiz burada bir aile gibiyiz.Bugün burada biraz kavga ederiz ama yarın gene selamlaşacağız,yorumlaşacağız.Hayat böyle bir şey.Kısacası mümkün mertebe sen Türk düşmanısın/Kürt düşmanısın gibi suçlamalarda bulunmayalım.Etki tepki sonucu tansiyonlar yükselse de,arada bir ufak kırgınlıklar yaşansa da ben burada birbirne düşman olabilecek insanlar olabileceğini düşünmüyorum.İçimizde düşmanlık olsa önümüzdeki mesainin bitmesini bekleyip klavyelerin başına geçmezdik hiçbirimiz.
    Hepinizi çok seviyorum.

  20. Yazan:MY Tarih: Şub 13, 2011 | Reply

    TSK’nin içinde akilli adamlar da var, her zaman söylerim:

    “Emekli Yarbay Diker: Yargılanan TSK değil, cuntacı ayrık otlardır” (Haberin tamami)

    Bizim de sert biçimde elestirdigimiz insanlar sinirlari koruyan gariban erler degil.

    Biraz hafiza tazeleyin, Büyükanit’in, Ilker Basbug’un savurdugu tehditleri hatirlayin. Abdullah öcalan imralida iken neden bu adamlar orada degil? Neden Kenan Evren orada degil?

    Eger PKK terörü lanetlenecekse ki lanetliyorum, devlet terörü neden unutuluyor?

    1938’de Dersim’de 80 bin Kürdü katleden ordu her halde fransiz ordusu degildi degil mi? Katliam planlarini Atatürk yapmadi mi? Pamukoglu bunu söyleyip övünmedi mi? CHP’li önder sav “analarini aglattik” diye gerinmedi mi?

    Eee? Katile katil demek ne zamandan beri hakaret oluyor? Bize “Türk ordusuna hakaret ettin” demeden önce biraz OHAL’i arastirin. Tansu çiller’in basbakan oldugu Türkiye’de Türk ordusuna neler yaptirilmis biraz bakin.

    çukurca’nin hesabini verebiliyor mu ordu? eline el bombasi verip patlattigi erlerin hesabini verebildi mi? kendi dôsedigi mayin¨larin üzerinde öldürd¨¨ugü erlerin hesabini verdi mi bu ordu?

    simdi ben bunlari söyleyince orduya haaret etmis mi oluyorum? Misir patlatir gibi insan patlatan bir eskiya sürüsü var TSK’nin içine çöreklenmis. Söküp atamiyoruz. Heriflere “en büyük sensin, aslan ordu” diye alkis tutmanin ne alemi var?

    10 senede bir kendi ülkesini isgal etmis, askeri okullarda kiz ôgrencileri fuhusa sürüklemis bir kurum var karsinizda. Namazi yasaklamis, oruç tutanlari hatta “ALLAH” diyenleri fislemis bir ordu var. Bunlarin hesabi verilmedikçe TSK kimseden saygi göremez.

    Emekli askerlere kurdurulan sondaj sirketleri vasitasiyla her sene kendilerini “en güvenilen kurum” ilan ediyorlar. Gerçekte itibari yerlerde sürünen bir kurum TSK.

    çok üzücü bir durum. Ama kendilerini düzeltmeleri lazim. Baska yolu yok.

  21. Yazan:MY Tarih: Şub 13, 2011 | Reply

    ordu

    Kendi ülkesini işgal eden ordu
    Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

  22. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Şub 13, 2011 | Reply

    @ Ozlem,

    Neden sarıyer’de yetişen bir çocuk dağlara koşmaz da Diyarbakır’daki koşar.

    Bunu soyluyorsaniz omrunuzde hic PKK’li tanimamissiniz ya da PKK’nin ne olduguna dair en ufak bir fikriniz yok demektir herhalde. Istanbul gibi buyuk sehirlerden, hatta Avrupa’dan cok sayida genc PKK’ya katilir. Hatta Ermeni, Rus, Ukraynali vb. PKK sempatizani yurtdisinda bizzat tanidigim insanlar da var. Hatta Ukrayna’li olani PKK kamplarinda bulundugunu soylemisti. Kendisinin ve kendisi gibi sosyalist goruse sahip bir cok Ukrayna’linin orgutle organik baglari oldugunu soylemisti acikca. Bilhassa Balkan ulkelerinde PKK’nin bircok aktif destekcisi var. PKK’nin bir cok sosyalist orgutle organik baglari var. Okyanus otesindeki sosyalist orgutlerle bile beraber egitim aliyorlar bazen. Bu kadar yabancinin, bilhassa eski Sovyetler Birligi ulkelerinden sosyalist goruslu genclerin PKK ile ne isi olur diye hep dusunmusumdur. Kesin bildigim bir sey olmamakla birlikte, Kalashnikof, Dochka gibi Rus silahlarinin Rusya ya da eski Sovyetler Birligi ulkelerinden PKK’ya temini ile ilgilendiklerini tahmin ediyorum. Ama tekrar ediyorum, yalnizca bir tahmin bu. PKK, esasinda Kurt milliyetciligi icin savasan bir orgut degil, Maoizm ve Sosyalizmin global olarak yayilmasi icin calisan uluslararasi sosyalist orgutler birliginin Kurt genclerini kafalayip kendi yanlarina cekmek icin kullandiklari bir yapay orgutlenme. Bu adamlar, dagin basinda dunyadan izole yasiyor, sadece Kurt meselesi icin savasiyor falan mi zannediyorsunuz? “ABD destekcisi AKP ve Tayyip!” diye sol elleri havada sloganlar atan Turk sosyalistleriyle hic bir alakalari olmadigini zannedecek kadar saf olamazsiniz herhalde. Duygusallik bilhassa kadinlari aliklastiriyor, gozunu kor ediyor. Bu nedenle, bu tur meselelerde kadinlarin duygu somurusu tuzaklarina yakalanmalari daha kolay oluyor. Cunku, fitrat itibariyle kadinlar daha duygusal, daha rasyonaliteden uzak, “imdat” diyenden yana varliklar.

    Daha once 2 kez burada yorumlarimda yer verdigim PKK’nin Gerilla Kizlari isimli belgesel ile ilgili linki tekrar koyuyorum. PKK’nin yarisini olusturan kadinlarin daga niye ciktiklari ile ilgili biraz daha kulaktan dolma bilgiler harici bilgi sahibi olursunuz boylece. Bilhassa ilk roportaj yapilan Iran’li Leyla’nin PKK’ya katilis hikayesini dinlemenizi tavsiye ederim. http://www.youtube.com/watch?v=pRsw5s28jxY&playnext=1&list=PLB9F130F53C8869ED
    Istemedigi bir kisiyle evlenmek zorunda olmak, basortusu takmak zorunda olmak, haremlik-selamlik yasamak vb. islamiyetten (daha dogrusu islamiyetin yanlis anlasilmasindan diyelim) kaynakli bagnazliktan kacmis bir cogu. Bir de 1. agizdan, Murat Karayilan’dan dinleyin bakalim amaci neymis PKK’nin? Peki daha once PKK kampinda bulunmus Diyarbakirli sinif arkadasim neden bir PKK kampinda Ingilizce konusuldugunu, “sarisin” Kurt olamayacagini, bunlarin Kurt meselesiyle ne alakasi oldugunu anlayamadigini soylerken orada degildiniz.

    Benim gorusume gore, evleri yakilan, babasi, yakinlari oldurulen ve boylece daga cikan genclerin yaninda; dogunun bagnaz, yasakci, toreci asiret yapisindan kacarak daha fazla ozgurluk beklentisiyle PKK’ya katilanlarin sayisinin daha fazla olduguna inaniyorum. Nerede yasadiginizi bilemiyorum ama Turkiye’nin bilhassa batisinda yasayan kizlarin sahip olduklari ozgurluklerin bircogunu aklina dahi getiremiyor doguda yetisen kizlar. Erkekler de ayni sekilde. Antalya’ya, Bodrum’a vs. yabanci kadinlarin geldigi bircok turistik sehre cinsel ufuklarini genisletmek icin her yaz kacyuzbin dogulu erkegin geldigini biliyor muydunuz? Onlarla da roportaj yapsaniz ya? Dogulularin dogudan kacmasinin tek sebebi TSK mi acaba?

  23. Yazan:Enes Yalçın Tarih: Şub 13, 2011 | Reply

    Özlem Hanım, size çok “baba” bir eleştirim var:

    Kenan “Mirzalıoğlu” değil “İmirzalıolğlu”! 😛

    Onun dışında yazı harikulade. Elinize sağlık, idrakinize kuvvet, sofralara bereket… 🙂

  24. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Şub 13, 2011 | Reply

    @ bsm,

    Her zamanki gibi kimseyi incitmemeye gayret eden, yapici yorumlariniz icin tesekkur ederim. Emin olun, kimseyi tohmet altinda birakmak gibi bir niyetim yok. Ancak, “iletisimin anlami aldigi cevaptir”. Yani burada makale yazanlari, yorumculari PKK yandasligiyla itham etmiyorum ancak bu siteye ilk defa giren, bilhassa irkci milli egitim sisteminden gecmis ortalama bir T.C. vatandasinin makaleleri okumadan, sadece basliklara bakarak (basliklarin cok sert oldugunu ve yazinin amacini astigini kastetmistim ki bu da bir elestiridir) siteyi PKK yandasligiyla yaftalayabilecegini soylemistim. Acikcasi ilk basta bu hataya ben de dusmustum. Ancak, tabi daha sonra makaleleri bastan sona, sakin bir kafayla, onyargisiz bir sekilde okudugumda yanlis anladigimi farkedip, burada tartistigim bircok kisiden ozur dileyip, hakkini helal etmesini istemistim. Hatta, az once Ali Yardim isimli yorumcunun son cumlesini okudugumda zamaninda benim hezeyanla yazdigim bazi talihsiz cumleler aklima geldi. Burada o yorumlarimi okuyan insanlarin o yazdiklarima nasil tahammul ettiklerine sasirdim. Belki su anda, ben de Ali Yardim beyefendinin gozunde PKK yandasi konumundayim, kimbilir. Burada mesele, Tayfun, Ali, bsm vs. degil. Kokleri cok derinde olan bir anlayis degisiyor, yavas yavas tarihe karisiyor Turkiye’de. Bazi tabular yikiliyor. Bazi konular ilk defa ozgurce tartisilmaya baslandi. Eskiden en ufak fikir ayriliginda birbirine giren bir milletken, bugun TV’da, yazili medyada bircok konu eskisine gore cok daha medeni bir sekilde tartisilabiliyor. TV’da birbirine giren, gazetelerde insanlarin birbirlerine ettikleri agir hakaretlerin manset oldugu donemleri geride biraktik cok sukur. Kavga toplumundan, diyalog toplumu olmaya dogru emin adimlarla ilerliyoruz insallah.

  25. Yazan:özlem Tarih: Şub 13, 2011 | Reply

    Sayın Tayfun Korkut,
    yapmıyorum diye diye sürekli aynı şeyi yapıyorsunuz. Yazdığınız uzun yorumun karşısında benim ne cevap vermemi bekliyorsunuz. Hayır efendim PKK öyle bir örgüt değil gayet iyidir. Dağa çıkanlar da çok haklıdır. Onalr Kürt halkının haklarını savunuyorlar falan mı? Aslında sakin bir insan olmama rağmen itiraf edeyim yorumlarınızı okudukça kızmaya başladım. çünkü durduğum yeri ve meramımı yukarıdaki yorumlarda çok açıklıkla ifade ettiğimi sanıyorum. Daha önceki hiçbir yazımı okumasanız bile benim sözlerime benim yazıma ccevap veriyormuş gibi yaparak gelip bana PKK anlatmanız, bir de benim kadın oluşuma ve duygusallığıma bağlamanız işleri son derece ayıp bir tavır. Üstelik cinsiyetçi ve ön yargılı. Evet PKK lı tanımıyorum. Ama bu örgütle ilişiğini kesmiş kendi özeleştirisini vermiş kimi insanlar tanıyorum. Ha evet Cumartesi annelerini, babaları faili meçhul edilmiş bazı insanları ve kafi derecede göç mağdurunu da tanıyorum. Uzayda yaşamıyorum. Bu ülkede insanları devletten koparan, çok genç yaşlarda dağa süren duygunun (temel ) duygunun ne olabileceğini gözlemleyebilecek kadar bilgim tecrübem ve aklım var çok şükür.Kadın olmama rağmen.
    Eğer sözlerim üzerinden tartışmaya devam edecekseniz verdiğiniz linki hemen açmadım ama onlarca bu tür görüntü seyrettim. O gençlerin psikolojisini durumunu anlamaya çalıştım. Dağlarda feodal bağlar kopUK CİNSELLİK SERBEST O YÜZDEN GENÇLER DAĞA ÇIKIYOR ŞEKLİNDEKİ BİR BAKIŞ AÇISI DA İNSANI HİÇ TANIMAYAN SON DERECE ZAVALLICA BİR BAKIŞ AÇISI KUSURA BAKMAYIN. hİÇİR OLAYIN SEBEBİ TEK DEĞİLDİR. iNSAN ZEVK OLSUN DİYE DE ADAM ÖLDÜRÜR MESELA.kAHRAMAN OLMAK İSTER, AŞIK OLDUĞU GENCİN ARDINDAN DAĞA ÇIKAR VS. bUNLAR ÖNEMLİ DEĞİL. bİZ BURADAKİ TEMEL DUYGUYU ARIYORUZ. Bir insan gittiği yolun sonunu büyük ihtimalle ölüm olduğunu bile bile, dağlarda aç susuz bomba yağmurları altında kalacağını bile bile sırf erkeklerle daha rahat kırıştıracağım diye dağa çıkmaz. En azından geneli. Dağa çıktığında maruz kalacağı tehlike ağbi dayağından daha mı az yani. İnsan cinsellik için ölüme gitmez ama intikam için, umutları tükendiği için. onuru aşağılandığı iin ya da gittiği yolun daha onurlu bir yol olduğuna inandırıldığı için bunu yapar. Bu inandırmanın içinde kandırmaca varmıdır. Elbette vardır. karanlık ilişkiler var mıdır tabi ki vardır. Ama O zemini yaratan bambaşka bir şeydir. Neden 12 eylül öncesi pkk marjinaldi?

    Bunu arkadaşlar özellikle mi yapıyorsunuz bilmiyorum. Mesela bir önceki makaleler sokak çocukları hakkında idi. Onları anlamaya çalışmak, onları sokağa iten sebepleri irdelemk farklıdır, “sokak çocuklarının” tiner çekerek suç işlemesini savunmak farklıdır. Siz sokakta yaşayan bir çocuğu kazanmak değil kaybetmek istiyorsanız onu şeytanlaştırır ötekileştirirsiniz. Onun oraya kadar geçirdiği süreçleri göz ardı edersiniz. Nedenleri çarpıtıtıp bilinçli bilinçsiz manipüle edersiniz.Şefkat tepesi gibi dizilerin basının yıllardır yaptığı budur. Bu diziler eğer gerçekten samimiyse bir senede 100 insanın katledildiği kanlı newrozları, Lice katliamlarını da versinler o zaman. Bir karıncayı incitmediği halde katledilen çocuğunun yanında eli elindeyken arkadaşımın babasını da anlatsınlar mesela.
    Şimdi ben aylardır bu sitede bir sürü yazıda somut bir şekilde çok derin tarif edilemez kimi şeddet olaylarını paylaşıyorum. tırnakları ile toprağı kazıp iki evladının cesedini bulan anneler, köyü bombalanan insanlar vs. Bunları sıradan meselelermiş hiç etkisi olmazmışy diye es geçip olayı feodalizme, dağlardaki cinsel özgürlüğe vs. bağlamak kusura bakmayın oldukça tarafgir bir bakış açısı gerektirir.
    Gidip de PKK ile ilgili sözlerinize hiç cevap vermeyeceğim. Bana bu alanda aydınlatma yapmaya çalışmanızı acı acı gülümseyerek karşılıyorum anca.
    Başlık konusunda genlede başlığın yazının önünde olmasını çok sevmediğim halde bu başlığın cuk oturduğunu düşünüyorum. Çünkü mezkur dizi tam anlamıyla bir kovboy dizisi başka bir şey değil benim gözümde.

  26. Yazan:mer'A-kıl Tarih: Şub 13, 2011 | Reply

    @Tayfun Korkut,

    Duygusallik bilhassa kadinlari aliklastiriyor, gozunu kor ediyor. Bu nedenle, bu tur meselelerde kadinlarin duygu somurusu tuzaklarina yakalanmalari daha kolay oluyor. Cunku, fitrat itibariyle kadinlar daha duygusal, daha rasyonaliteden uzak, “imdat” diyenden yana varliklar.
    ? ? ?
    Nerede yasadiginizi bilemiyorum ama Turkiye’nin bilhassa batisinda yasayan kizlarin sahip olduklari ozgurluklerin bircogunu aklina dahi getiremiyor doguda yetisen kizlar. Erkekler de ayni sekilde.

    Istemedigi bir kisiyle evlenmek zorunda olmak, basortusu takmak zorunda olmak, haremlik-selamlik yasamak vb. islamiyetten (daha dogrusu islamiyetin yanlis anlasilmasindan diyelim) kaynakli bagnazliktan kacmis bir cogu.

    Benim gorusume gore, evleri yakilan, babasi, yakinlari oldurulen ve boylece daga cikan genclerin yaninda; dogunun bagnaz, yasakci, toreci asiret yapisindan kacarak daha fazla ozgurluk beklentisiyle PKK’ya katilanlarin sayisinin daha fazla olduguna inaniyorum.

    Dogulularin dogudan kacmasinin tek sebebi TSK mi acaba?

    Bu yazılanlara bakılırsa galiba erkeklerin(!?) de TSK ile kurduğu duygusal bağ onları alıklaştırıp, gözlerini kör ediyor! TSK’nın bir kısım mensuplarının “bağnaz, yasakçı, töreci aşiretvari “kaçırtan” uygulamalarını eleştirmek yerine doğuya(PKK’ya!) ya da batıya(cinselliğe!) “kaçanları” kendilerinin “inandıkları” bir takım sebepler üreterek eleştirme kolaycılığına “kaçıyorlar”!

    Vatan borçlusu erkekler(!) asker dipçiğinden uzak bir demokrasi/özgürlük tanımı akıllarına getiremediklerinden olsa gerek, garantili tek kurum gibi kabul edilen silahlı kuvvetleri her şart altında her ne sebeple olursa olsun koruyup kollama bağnazlıklarının da farkına varamıyorlar ne yazık ki!

    Kadınların alıklaşması üzerine yazdığınıza göre dünyayı kan gölüne çeviren erkek alıklaşması üzerine de yazarsınız belki!

  27. Yazan:tayfun Tarih: Şub 13, 2011 | Reply

    @mer akıl & özlem

    doğunun romantizmi yerine batının realizmini tercih ediyorum bu konuda. Sizin duymak istediğiniz şeyleri değil, gerçekleri söylüyorum. Bu dünyada herkes olaylara sizin gibi duygusal yaklaşsa, rasyonel, realist insanlar insafsızlık, vicdansızlıkla yaftalanıp, susturulsalar bu dünya savaşlardan kurtulamazdı. Özlem hanım, sizin bu yazınızı okuyup da galeyana gelip eylem yapası gelmeyecek bir tane pkklı varsa ben de adam değilim. Aynı şekilde bu yazıyı okuyup da milliyetçi damarına basılmış gibi hissedip, galeyana gelmeyecek bir tane mhpli bulamazsınız. İşte tam da bu nedenle ‘İLETİŞİMİN ANLAMI ALDIĞI CEVAPTIR’ ve evet ali yardım isimli yorumcuyu provoke eden ve çirkin bir cümle kurmasına yol açan provokatif bir başlığınız var. Ali yardım kadar sizin de sorumluluğunuz var ortamın bu kadar gerilip o yakışıksız sözün söylenmesinde. Akılcılıktan uzaklaşıp salye sümük, duygusal bir yazı yazarsanız her 2 tarafın da onbinkerce kayıp verdiği ve aşırı hassas olduğu bir konuda, böyle duygusal, mantıksız tepkilere de maruz kalırsınız

  28. Yazan:tayfun Tarih: Şub 13, 2011 | Reply

    @ mer i akıl,

    Burada her türlü anti-militarist yorumu yapmış, TSK’nın derhal lağvedilmesi gerektiğini söylemiş, ordusuz, savaşsız bir dünya hayalleri kuran birini neye dayanarak silah dipçiğinden uzak olmayan bir demokrasi istemekle itham etme cüretini gösteriyorsunuz?

  29. Yazan:ali yardım Tarih: Şub 13, 2011 | Reply

    terörist belli bir ideolojik ezber doğrultusunda, öldürmek için dağa çıkmıştır. asker dediğimiz kimseler ise, Türkiye’nin dört bir yanından, zorunluluk gereği yurt savunması için silah tutmaktadır. ben bu ikisini aynı tutmuyorum.burada Jitem tarafından mazlumen öldürülen kitleden bahsetmiyorum. öldürmek için dağa çıkmış olan bir militan-artık bunu meşru kılmak için duygusal ajitasyondan vazgeçiniz-, vatandaşlık vazifesini yapmak üzere gelen er. Tayfun beyin İslami noktadaki eleştirisini anlamış değilim, şehid olanlara dünyada farklı muamele gösterilir, elbiseleriyle gömülürler. şehidlik aynı zamanda dünyevi bir hüküm, diğer mevtalar ile aynı şekilde gömülmezler.
    TSK’yı eleştirmek eskiden zordu, ama bugün gerçekten kolay. kimse pkk’nın neden silah bırakmadığını söylemiyor. MHP(bazı arkadaşların nazarında BDP’den daha itici bir partidir) gibi bir partinin başkanı, TSK içindeki cuntalar temizlenmeli diyebilirken;osman baydemir’in mahcup bir tarzda “silahlı yöntem bitmiştir” açıklamasına karşı, özeleştiri yap diyor pkk. azığı kan olan bir örgütü bilerek bilmeyerek savunan yorumculara başka bir şey diyemem. eğitim sistemindeki bazı ifadeleri, sağa sola “ne mutlu Türküm” diyene ifadelerinin yazılmasını eleştirmeyen mi kaldı? bunları eleştirmek zor değil ki. başbakan konuşmalarında “Türk” ifadesini tek başına kullanmaktan kaçınıyor. konuşmak zorunda olunca da “Türküyle, Kürdüyle, lazıyla…”
    ama yine de liberal yazarlara göre hala milliyetçidir. Türk milliyetçilerinin akil adamlarının bir çoğu özeleştiri yaptı. Mümtazer Türköne’nin yazılarını biliyorsunuz, Nevzat Kösoğlu’nun ifadeleri belli. ama egemen liberal entelektüel yönelim devam ederse Türkiyede Türk olmak ayıp bir şey haline gelecek, kehanet değil bu. Ermeni katili Türkler, Rum katili, Kürt katili… ben ekonomik sıkıntı görmemiş ağa çocuklarından “siz bizi aç bıraktınız” mavalları dinlemeye devam edeceğim. siz zamirinin altında bütün Türkler yattığı için, ben diyarbakır cezaevinde işkence yapanlarla da suç ortağıyım. çünkü Türküm. en ideal Türk, Türk olduğunu söylerken “ben Türküm, ama…” cümlesiyle başlayacak. “ama”sız Türk olunmayacak, olanlar da ırkçıdır nasıl olsa. yahu burada bir sürü Kürtlerin çektiği acıları okuduk, ama bir tane bile kundakta yetim kalmış üstteğmen çocuğunu okumadık, cenazede fenalaşan anneyi okumadık.
    itiraf ediyorum
    -kürtlerin dilini ben yasakladım
    -kartkurt hikayesi tamamen benim icadımdı
    -ağa çocuklarını aç bıraktım, onlara burs vermeyen devlet bendim
    -teröristlere leş derken, tamamen art niyetliydim, fevri falan değil. yıllardır bir teröriste leş diyeceğim günü hesaplıyordum. teröristlerin-pardon gerlla diyecektim- aldıkları canlar, bende acı oluşturup,beni sert sözler kullanmaya sevk etmiş değildir.
    -yaratılıştan kötü tabiatlı olmamın nedeni Türk olmamdır, yorumcular beni mazur görsünler.
    sonuç olarak;bütün Türkler geldikleri yere, orta asya’ya sürülmelidir; “ama”cı Türkler ve Ahmet Türk’ler kalabilir

  30. Yazan:özlem Tarih: Şub 13, 2011 | Reply

    Vallahi kimseyi acıtmamak gibi bir derdim yok. Aman lafı öyle bir söyleyeyim ki ırkçı bir insanın da gönlü hoş olsun milli hassasiyetlerimize de dokunmasın falan. Bu ülkede yaşanan bu kadar rezalet faili meçhuller, gözaltında kayıplar, köy yakıp bombalamalar bu gençleri dağa çıkarıp eylem yaptırmadı da şimdi benim yazım yaptırdı öyle mi gülerim ben buna.
    bu ülkede yıllarca devletin en üst makamlarına kadar söylenen ermeni piçi, leşler, vs. edebiyatı kimseyi rahatsız etmedi de ben bunları tiğye alınca içimiz acıdı öyle mi?

    Bunca yıldır oynayan bu diziler, bu dizilerde adam öldürmeye can atan hepimiz ölmek istiyoruz diye bağırıp çağıran asker görüntüleri kimseyi rahatsız etmedi de ben bunu tiğye alınca haayt be bu ne saplantıdır ne barıştan uzak bir dildir diyeceğimiz tuttu öyle mi?

    Neyse uzatmaya gerek yok. Yola devam. ben bu imalara papuç bırakmam. Elimden geldiğince bu yaşananları sizlere taşımaya tanıklıklara devam edeceğim inşallah.

  31. Yazan:MY Tarih: Şub 14, 2011 | Reply

    Tayfun Bey,

    Anladik, kemalist ve akepelisiniz, müslümansiniz ama kürtlere düsmansiniz. Demokratsiniz ama bu fasist olmaniza engel degil. insan haklarina SON DERECEDE saygilisiniz ama ermeniler, kadinlar, DD okurlari müstesna.

    Sizi çok iyi anliyorum. Benim de beynim yikandi o “Milli egitim” denen çamasir makinelerinde. Ama sizinki daha bir ak-pak olmus.

    Sizin gibi ak-pak insanlarin bulustugu yerler var. Türk Solu dergisi gibi yerler. Olmazsa kurda, köpege “yol gösterici” diyenler var. Bizim gibi gericilerin arasinda ne isiniz var sizin? Takkeli, takunyali, çarsafli insanlariz biz. Aklimiz ermiyor.

    Nasip meselesi. Feyz alamiyoruz ilminizden. Ne diyelim? Ugurola…

  32. Yazan:sevim Tarih: Şub 14, 2011 | Reply

    Vallahi kimseyi acıtmamak gibi bir derdim yok. Aman lafı öyle bir söyleyeyim ki ırkçı bir insanın da gönlü hoş olsun milli hassasiyetlerimize de dokunmasın falan.

    hassasiyetlere aldırış etmeyen o cesur ve namuslu duruşunuz var ya özlem ablacığım inanın insanlığa dair yitirdiğim umutları yeşertti.o sevgi ve merhamet dolu yüreğine kurban olurum.

    boş verin şu hastalıklı hasasiyetleri,moralinizi bozmaya değmez inanın.uğruna her türlü şaibeli olaya,cinayetlere,darbelere,ülkenin çetelerle yönetilmesine seyirci kalıp alkış tutanların hassasiyeti kendilerinin olsun.varsın etrafa saçılan o pis kokuları oksijen niyetine ciğerlerine çekmeye devam etsinler.bu kadar faili meçhul cinayeti,işkenceleri,bombalamaları,köy yakmaları içlerine sindirebiliyor,mideleri kaldırabiliyorsa bundan kendileri utansın.tabii utanacak yüz,acı duyacak vicdan kaldıysa.

    gördüğünüz gibi bu zihniyete saplanıp kalanların hassasiyeti bu kadardır.tüyleri ürperten onca karanlık olay karşısında kılları kıpırdamaz da,bir şekilde açığa çıktığında aman duyulmasın diye hassasiyetleri radar gibi devreye girer.çünkü tek dertleri karanlık olayların asla gün yüzüne çıkmaması.yeterki o pis kokuların üstü örtülsün,gerisi teferruattır.

    ey Allahım bu nasıl bir akıl tutulmasıdır ki insan cesetleriyle dolu toplu insan mezarları,asit kuyularına atılan insan kemikleri bulunuyor hassas takımı hiçbir rahatsızlık duymuyor bütün bu olanlardan,ama kuyular/mezarlar açıldı koro halinde feveran etmeye başlarlar.

    hassasiyetleri batasıcalar!
    toplu katliamlarla toprağın altına kefensiz gömülenler birer insan biliyor musunuz?

    o insanların anaları,babaları,çocukları,eşleri olabileceğini hiç düşündünüz mü?

    sakın çıkıp bana başka ölümleri yarıştırarak cevap vermeyin!bir asker/polis canezesinde tabuta sarılan acılı annenin,babasız kalmış çocukların o masum bakışlarını inanın sizden çok daha fazla yüreğimde hissedebiliyorum.bilirim sevdiklerini elinden alan lanetli terörün insanda bıraktığı o tarifsiz acıyı,ocaklara düşürdüğü ateşi,matemi,kederi!

    ama adı her ne olursa olsun:
    savaş?
    terörle mücadele?
    devletin güvenliği?
    gerekçesi her ne olursa olsun bunun da bir hukuku,kuralları vardır.
    devletin bir öldürme gerekçesi varsa öldürdüklerinin yakınlarını,ailesini tesbit ederek öldürme nedeni açıklamak,cenazesini teslim etmekle yükümlüdür.devlet “öldürdüm göndüm”diyemez.bu anlayış hukuk devletinin başvuracağı bir yöntem olamaz?

    suçu bildirilmedem,cenazesi yakınlarına teslim etmilmeden nereden bilinecek suçlu olup olunmadığı?pkk’lı değil çoban ya da sıradan masum insanlar olabilecekleri ne malum?

    ya,bu insanların yıllarca toplu mezarlarda kaybedilme nedeninin tam da bu kuşkuları kamuoyundan gizleme,gerçekleri örtme amacıyla yapılmadığı ne malum?
    kaldı ki pkk’lı dahi olsalar insandırlar, hiç değilse ailesinin inançlarına göre gömülmeyi hakederler.
    yazık ki milli hassasiyetleriniz,şöven duygularınız ölüye saygıyı dahi unutturmuştur.

  33. Yazan:özlem Tarih: Şub 14, 2011 | Reply

    Teşekkür ederim Sevgili Sevim. Dediğim gibi yola devam. Mezar kazmanın çok ürkütücü acıtıcı bir yanı vardır. Hiç güzel bir şey değildir. Toplumun gözünden saklanmış bu acı gerçeklerin ortaya serilmesi de bir tür mezar kazmaya benziyor. gelen eleştirilerin sertliği de biraz bundan. İnsanlar lisanı hal ile beni acıtma diyorlar. O zaman ben de seni acıtmam. Ama bu doğru bir yol değil. Ahlaklı da değil.
    Enes bey teşekkür ederim. İmirzalıoğlu unutmayacağım:)
    Değerli BSM her zamanki gibi emek vererek çok yapıcı yaklaşıyorsunuz. Teşekkür ederim.
    yorumda bulunan tüm arkadaşlara. ister olumlu ister olumsuz. bence çok önemli. çünkü susmaktan daha kötü acıtıcı bir tepki yoktur aslında. tepki gösteren de bir yerde konunun sancısını çekiyor demektir. Yeterki tepkiler belaltı olmasın.
    Raiting vs. faso fiso bunlar. Bu sitede yazan kimse yazdıklarından nemalanmıyor. bu sitede raiting yapınca kimsenin başı göğe ermez. bir gün gelip bir gazino patronu sizi keşfedip başsolist yapmaz mesela:) işte bu belaltı vuruştur.

  34. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Şub 14, 2011 | Reply

    @ MY, Sevim, Mer i akil,

    Siz hayalinizde yarattiginiz, munazarada yenilmesi cok basit, sig dusunceli, militarist, sovenist bir Tayfun’la tartisiyorsunuz. Benimle degil. Bu nedenle ithamlarinizin hicbirini uzerime alinmiyorum. Siz kendi kendinize konusmaya, olmayan kisilerle tartismaya, onlara inceden mesaj vermeye, onlari tartismada yenmeye calismaya, kendinizi boylece tatmin etmeye devam edin.

  35. Yazan:FARUK BEY Tarih: Şub 14, 2011 | Reply

    özlem hanımın dediklerine kesinlikle katılıyorum. malesef islami bir hasasiyete sahip olan bir kanalın böyle bir bakış açısıyla olayları değerlendirmesi tamamen talihsizliktir. Kürdü ile Türki ile desteklenen bir kurumun, hareketin Kürtlerin yaşamış olduğu böyle bir mağduriyeti bu şekilde yansıtması çok haksızcadır. Türk ordusunun kahraman ve İslamin öz savunucuları olarak gösteren dizileri malesef en çok STV sahiplenmekte ve bunla sanıyorum kendi düşüncelerini ve politikalarını yansıtmaktadırlar.Şiddetle kınıyorum. bu anlayışı. Eğer din adına bir hizmet yapılıyorsa milli duygular asgaride kalmalı yoksa böyle dıziler olumsuz ürün olarak ortaya çıkmaktadır. İkinci mesele Stv sanıyorum yeni vizyonda Kürtlere karşı olan politikalarınıda bize izletmiş oluyor. ancak bunun en az ergenekon kadar tehlikeli bir bakış açısı ve anlayış olduğunu belirtmek isterim. Yıllardır derinlerden şikayet eden bir ülkede, kendi derinlerini oluşturarak haksızlıkları Şehidlik olarak yansıtacak bir anlayış bizi yeni çıkmazlara sokacaktır! daha hasas bir anlayışla diizilerin çevrilmesi dileğiyle. At gözlüğüyle (TSK-Tek Tip (Türk)Din anlayışı)bakarak sorunları sadece artıracaklarını bilmeli STV Gönülüler Hareketi!

  36. Yazan:Serdar Demirdirek Tarih: Şub 15, 2011 | Reply

    İnternet denen şu uçsuz bucaksız, gereksiz bilgiler çölünde ender de olsa karşımıza çıkan DD gibi birkaç vaha da olmasa, can çekişen zihnimizi nasıl kendine getirirdik acaba? Böyle vahaların korunup, genişletilip, artması umuduyla! Gerek yazılarıyla, gerekse yorumlarıyla emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilirim. Allah razı olsun!

    Hayatımın son 4-5 senesi içerisinde makale ve makaleden biraz daha uzun kısa yazıları okumak bende bir tutkuya dönüştü adeta. Öyle ki artık kitaplar yetmiyor ya da kesmiyor diyelim. Kitap okumayı bırakmadım elbet, ancak burada daha da önemlisi var bence: Burada sizinle benzer bir hayatı yaşayan, aynı havayı soluyan insanları okuyorsunuz! Sizin henüz okumadığınız kitapları okuyan, izlemediğiniz filmleri izleyen, gitmediğiniz yerlere giden ya da oralarda yaşayan ve tüm bunları kendi zihin süzgeçlerinden geçirerek size daha anlaşılır bir şekilde aktaran insanlar! Daha anlaşılır diyorum, çünkü bu insanlar sizinle aynı zaman diliminde benzer bir kültürle yoğurulmuş. Çünkü aynı dili konuşuyoruz hayata farklı gözlerle baksak da.

    Yaklaşık 7 ay kadar önce evlendim ve kısıtlı vaktimi aileme ayırabilmek amacıyla internet bağlantımı iptal ettirdim. Ancak insan kaderinden kaçamıyor işte. 6 ay kadar önce iş yerimde öğle arasında benzer bir başka sitede kısa yazılar okurken, tavsiye yazılar bölümünde “Fahişelik, şehitlik ve özgürlük” adlı yazınız duruyordu. Tıkladım ve okudum. Sonra bir daha, sonra bir daha sonra bir daha…

    Şimdiye kadar okuduğum en güzel yazılardan biriydi “Fahişelik, şehitlik ve özgürlük”. Bu 6 ayda sizin ve diğer yazarların yazılarının birçoğunu okudum, ancak onun zihnimde bıraktığı tat bambaşka! Bu arada işimde sorun olmaması için, her gün okumadığım 4-5 yazıyı yorumlarıyla beraber kopyalayıp word dosyasına atıyorum, onu da flash belleğe. Akşam eşim uyuduktan sonra da okuyorum. Neyse ki eşim erken yatıyor da fazla sıkıntı olmuyor:) Ara sıra huysuzlanmıyor da değil ama geç yattığım için.

    Yorumlarıyla beraber atıyorum, çünkü çoğunlukla yorumlarda yaşanan düzeyli tartışmalar sayesinde yazıdan aldığımın kat be kat fazlasını alıyorum. Bu açıdan Mehmet Yılmaz, Ekrem Senai, Enver Gülşen, Cemile Bayraktar, Özlem Yağız, Mehmet Bahadır, T.Suat Demren, bsm, Aziz Yılmaz, Durhat, mer’A-kıl ve Çuvaldız gibi yazar ve yorumculardan çok şey öğrendiğimi ve öğrenmekte olduğumu da belirtmek isterim. Onlara ve unuttuklarıma da teşekkür ederim bu arada. Örneklendirmek gerekirse eğer, evrim ve eşcinsellikle ilgili yazılara yapılan yorumlar ufkumu oldukça genişletti.

    Bu uzun girişten sonra yazıya gelirsek, Özlem hanıma katılmamak elde değil elbette. Ancak Samanyolu Tv’nin bilinçli olarak böyle diziler yayınladığını düşünmüyorum. Bence onlar da bizim gibi bu toprakların en büyük hastalıklarından birinden muzdaripler. Her konuda fikir sahibi olduğunu düşünmek ve bu fikri her platformda dile getirmeye çalışmak. Bizim ülkemizde herkes her şeyden anlar, hiçbir şeyden de tam olarak anlamaz. (bakınız Trabzon’da herkes teknik direktördür mesela)

    Samanyolu ile ilgili bu ve benzer konuları içerden bazı arkadaşlarla ben de sürekli tartışıyorum ancak bir şeyin değiştiği de yok ne yazık ki! Bence çözüm basit: Bu tarz dizileri hakkaniyetli olarak çekemiyorsanız hiç çekmeyin daha iyi. Ayrıca artık 3. sınıf uzak doğu filmlerinden de vazgeçseler iyi olur Kafaları karışık gibi. Bunun en güzel örneği bence bu dizilerde kutsananlarla, haberler ve Zaman gazetesinde yerden yere vurulanların aynı olmasıdır.

    Bence bu ülkede faili meçhuller, darbeler ve hukuksuzluklar cezasız kaldıkça adam gibi dizi de çekilemez. Herkes başına geleceklerden korktuğu için etliye sütlüye karışmıyor çünkü. Baksanıza Süheyl’in bile anasından emdiği süt burnundan geldi:)

  37. Yazan:Beşir Eymen Tarih: Şub 15, 2011 | Reply

    Yazı bana STV’nin dizilerinden yakınan kürt arkadaşlarımı hatırlattı. İçlerinde giderek artan bir nefret vardı sanki STV ve yayın organlarına karşı. Uzun yıllar tv izlemiyorum. Fakat STV dizilerinin bizim oralarda(Kahramanmaraş) çok tuttuğunu ve giderek artan bir izleyici potansiyeline sahip olduğunu biliyorum. Bu diziler hangi niyetle yapıldı bilmiyorum ama sanırım birilerini üzerken diğerlerini de deşarj ediyor.

  38. Yazan:MY Tarih: Şub 16, 2011 | Reply

    Serdar Bey Selam,

    Güzel sözleriniz ve desteginiz için tesekkür ediyorum.

    “Fahişelik, şehitlik ve özgürlük” yazisina gelince… çok severek yazdigim bir yazidir. hep severek yaziyorum ama bazi yazilar biraz “çocugum” gibi oluyor. Bu da böyle özel bir yazi benim için. Tabi sizin zihninizde yanki bulmus olmasi beni ne kadar mutlu etti, tahmin edebilirsiniz.

    Muhabbetle

  39. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Şub 16, 2011 | Reply

    Özlem Hanım Merhaba;
    Müslüman yazarların büyük bir kısmına artık iki yüzlü, iktidar aşıkları; kürt, sol, eşcinsel, alevi fobik olarak görüyorum. “Hilal Kaplan’laşmayan” bir müslüman yazar olarak Özlem Hanım kaldı. Hala umutluyum.

  40. Yazan:özlem Tarih: Şub 16, 2011 | Reply

    Cengiz Bey,
    teşekkür ederim. Ama Hilal’e eleştirinizi anlamadım? Kendisi iyi arkadaşımdır. Fikirleri karakteri düzgün bir insandır. Neden öyle dediniz ki?

  41. Yazan:özlem Tarih: Mar 4, 2011 | Reply

    “Modern zamanlardaki birkaç iyi şeyden biri şudur: Eğer televizyonda feci bir şekilde ölecek olursanız, boşuna ölmüş olmazsınız. Bizi eğlendirmiş olursunuz.”

    Kurt Vonnegut

  42. Yazan:xxtarzi08 Tarih: Oca 21, 2012 | Reply

    ben budünyada xxxx xxxxx xxxxx .yeter artıkya xxxx xxxxx xxxxx xxxxx

  1. 4 Trackback(s)

  2. Şub 15, 2011: Şefkat Tepesi’nin Turkish Kovboyları « Xwêda Allah me dil da Tê
  3. Mar 24, 2011: Son 90 günde en çok paylaşılan yazılar : Derin Düşünce
  4. Nis 11, 2011: Son 90 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce
  5. Kas 20, 2011: Son 1 yılda en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin