Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Hikmetler Kitabı (Hz Gazâlî) »

  • – Bütün bu yediklerimiz kaka !
  • – Evlâdım, öyle şey söylenir mi ? Hem sofradayız.
  • – Hepsi kaka. İçtiğimiz su da çiş!
  • – Güzel kızım, ALLAH’ın nimetleri bunlar, hamd ediyoruz. Hem bak annen ne güzel pişirmiş, uğraşmış.
  • – Evet ama sonunda …
  • – Tamam da sen nasıl büyüyorsun? Vücudun gerekli olanı alıyor, gereksizi atıyor. Yoksa boyun hep aynı kalırdı.

O zamanlar sanırım 4 yaşında olan ufak kızımla “terleten” mülakatlarımızdan birini daha yapıyorduk. Bütün söylediklerimize rağmen “evet ama sonra? Ya sonra? En sonunda?” deyip konuyu aynı yere getiriyordu. Israr etmedik.

Kalplerin Keşfi’nde Hz Gazâlî’nin aktardığı bir başka mülakatı okuyunca kızımın haklı olduğunu düşünmeye başladım:

“Ebu Hüreyre Hz. Peygamber’in şöyle dediğini rivayet etmektedir: ‘Ey Ebu Hureyre! Sana dünyanın tamamını, içindekilerle beraber göstereyim mi?’ Ben ‘Evet ey Allah’ın Rasûlü!’ dedim. Bunun üzerine elimden tuttu ve beni Medine’nin Read the rest

Nisan ayında en çok okunan kitaplar »

Derin İnsan 

579

Türkiye bölünür mü?

487

Liberalizmin Ak Kitabı

486

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

369

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

355

Müslüman’ın Zaman’la imtihanı 

346

Para Yenir mi?

305

Bir pozitivizm eleştirisi 

301

 Zorunlu Askerlik Gerekli mi?

282

Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…

271

 Baudolino (Umberto Eco)

240

Türk Solu 

215

“Ötekilere” bakarken (Çeviriler)

214

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

199

Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

182

 Kadın hakları ve Kemalizm 

159

Yahudi oldukları için mi zalimler?

153

Eşcinsellik ve Biz

113

TOPLAM

5256

Modern Bir Put: Bilim »

“Din ve bilim çatışır dahası din ve bilim birbirinin sahasına girmemesi gereken iki ayrı disiplinlerdir ve hatta din bilimin önünde engeldir…” gibi pozitivizmi yüksek dozajlı eleştirileri duyar gibiyim. Oysa mesele hiç de öyle değil. Neden mi? Son iki üç asırdır, pazardan domates satın alır gibi fikir ve düşünce ithal eden Müslüman dünyasının aydını, yukarıdaki argümanları da Batıdan almıştır da ondan.

Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere, Ortaçağda kilisenin menfaatlerini elden kaçırmamak için ilmin gelişmesine engel olması, ilim adamlarını aforoz etmesi, yakması, hapsetmesi, kilise ile bilim arasında bir çatışma olduğu fikrini doğurmuştur. Söz konusu anlayış, tabiatı ve tabiatın bilgisini Allah’tan alıkoyan bir perde gibi görmüş ve bu katı tutum, Reform hareketlerini de beraberinde getirmişti Read the rest

Dans Müzik Gösterisi (BÜFK) »

Okumak için ilânın üzerine tıklayın 

http://bufk.boun.edu.tr/

Albert Camus, Yabancı (L’Étranger) »

  (Romanın orijinal adı: L’Étranger)[1]

“Anam ölmüş bugün. Belki de dün, bilmiyorum.”

Albert Camus’nun[2] yazdığı, 1942’de Fransa’da basılan, Saçma’yı(absurd) anlatırken tam da onun karşısında konumlanmış bir roman olan Yabancı’nın başlangıcı böyledir. Giriş cümlesiyle okur olarak donakalırsınız ve başına geleni, herhangi, sıradan, önemsiz bir olay gibi anlatan kahramanın cümlelerini okumaya devam edersiniz:

“İhtiyarlar Yurdundan bir telgraf aldım: ‘Anneniz vefat etti. Yarın kaldırılacak. Saygılar.’ Bundan bir şey anlaşılmıyor. Belki de dündü…” Read the rest

Yobaz laik olmayan bir Türkiye neye benzerdi? »

Masum değiliz, hiçbirimiz! »

Siirt’te dokuz çocuğun iki bebeğe tecavüz edip birini öldürmesi olayı ile ilgili insanların konuşmalarını, yazışmalarını izliyorum birkaç gündür. Bir kısmı otomatiğe bağlanmış gibi sürekli asıp kesmekten bahsediyor. Bu cellat ruhlu arkadaşların çözüm şekilleri şüphesiz geçici bir çözüm sağlayabilir. Bu şekilde, şeytanlaştırdıkları günahkarların şerrinden kurtulup vicdanlarını temiz tutabilirler ve ikinci bir asma-kesme gerektiren olay ortaya çıkıncaya kadar gönül rahatlığıyla kendi “skandal boyutunda olmayan” günahlarıyla baş başa kalmaya devam edebilirler. Herkesin, kendini temize çıkardığı bir ahlak eşiği vardır. İncil’de Hz.İsa (S) şöyle der:

 ” Zina etmeyeceksin” denildiğini işittiniz. Fakat ben size derim; bir kadına şehvetle bakan her adam zaten yüreğinde onunla zina etmiştir. Eğer sağ gözün seni günaha sokarsa onu çıkar at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması,tüm vücudunun cehenneme atılmasından iyidir.  Eğer sağ elin seni günaha sokarsa onu kes at.” Matta 5/27-39 

Zina etmekle, kendini zina ediyor olarak düşünmek arasında belki de düşündüğümüz kadar büyük farklar yoktur kimbilir. İmkanlar, koşullar elverse işleyebileceği bir günahı masum bir şekilde hayal etmek de aynı oranda Read the rest

ABD’nin Nükleer İran Sorunu »

Irak işgalinin toz bulutu kalkmaya başladığından beri devam eden başka bir gerginlik var. O da İran’ın nükleer faaliyetleri. Nükleer silaha sahip bir İran Amerika’nın Ortadoğu politikasındaki tüm taşları yerinden oynatacağından Amerika bu konuyu en önemli dış politika maddeleri arasında tutmayı sürdürüyor. 

Konu son aylarda açıklanan raporlar ve nükleer zirveler ile yeni bir boyuta taşındı. Yeni ABD yönetimi bu konuya daha da ciddi yaklaşıyor zira Obama “Nükleer İran”ı engelleyememiş bir ABD başkanı olarak tarihe geçmek Read the rest

Son 90 günde en çok okunanlar »

  1. Müslüman Futbol Hastası Olur mu ?
  2.  Yeni Başlayanlar İçin Mesnevî
  3. EYLEM: Tekel işçisi can, ötekiler patlıcan!
  4. Liberalizmin kusurları(1): İnsan’ı birey zanneder
  5.  Kimdir bu Kemalistler?
  6. Oğlunuzu yolladığınız yerin “Peygamber ocağı” olduğundan emin misiniz?
  7. Derin Düşünce Kapatılırsa…
  8. Kemalist gençlik neden bu kadar ihtiyarladı?
  9. Yargıtay Yerçekimi Yasasını İptal Etti
  10. Eşrefpaşalılar
  11. Yeni Siyam İkizlerimiz; İslamofobi – Homofobi
  12. Herşeye üzülmek ama hiç bir şeyle tam olarak ilgilen(e)memek*
  13. Ya Müslümansın Ya Milliyetçi!
  14. Mardin Fetvası ve Müslüman Ulusalcılık
  15. İzmir faşist midir?
  16. Yeni İnsanı Kendinden Kovduran Meyve; Özgürlük
  17.  Vermeyeceksin Çocuklarını Timsahlara!
  18. Seni Yaratan’ın resmini yapabilir misin William?: Sanat’ta ayrıntı (5)

Boşluk aynası ve Edward Hopper: Sanat’ta Ayrıntı(8) »

Bazı dalgıç-ressamlar vardır, gözleri okyanus dibine indirilen robot kameralar gibidir. İçinden geçtikleri asrı öyle güzel “kaydederler”, Hakikat’i öyle güzel yakalarlar ki… Böyle ressamların eserleri bazen yüzlerce sayfa kitap okuyarak öğrenemeyeceğiniz bilgiyi bir çırpıda verir size. Edward Hopper da bu dalgıç-ressamlardan biridir, hatta belki de en kuvvetlisidir… Tablolarındaki Ayrıntı’lar bir dönemin kara kutusudur. Bunun için William Turner‘dan sonra en çok sevdiğim ressamdır.

Peki neyi kaydetti Hopper?

1882’de, Atatürk’ten sadece bir yıl sonra doğan ressam tıpkı onun gibi Avrupa’nın şekillenişine, sömürge savaşlarına, ırkçılığın, faşizmin ve ulus-devletlerin yükselişine tanık oldu. Bir çok ülkeyi ve bu arada İslâm coğrafyasını kasıp kavuran dünya savaşlarının başlangıcı ve bitişi de 1967’de vefat eden Hopper’in biyolojik yaşam süresi içine tekabül etti. (Bkz. Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu)

Fakat ressam savaşı, kahramanlıkları ya da eziyet çeken sivilleri resmetmedi. Böyle yapsaydı sanatçı değil boyacı olurdu:

“Meselâ Francisco Goya’nın yaptığı El tres de Mayo adlı esere bakalım. Napolyon’un İspanya’yı işgal ettiği dönemdeki zulümü anlatan bu eserde kurşuna dizilen bir köylüyü anlatıyor “hikâyeci”. Yüzleri ve duyguları netleştirilerek İspanyolların birer insan oldukları buna karşılık Fransız askerlerinin tek tip, acımasız birer emir kulu oluşları vurgulanmış. Köylünün beyaz gömleği yerdeki lambanın ışığını öyle bir yansıtmış ki lambadan daha beyaz ve parlak olmuş. Saflığı, masumiyeti Read the rest