RSS Feed for This Post

Kimdir bu Kemalistler?

Üniversitede okuduğum ilk yıllarda hemen her hafta sonu okulumun olduğu Ankara’dan, memleketim olan Bursa’ya giderdim. Çünkü Ankara’yı sevmezdim. Çünkü Ankara, bana askeri ve sivil bürokrasinin cisimleşmiş hâli gibi gelirdi. Ben de Yahya Kemal gibi Ankara’nın en çok Bursa’ya dönüşünü severdim.

Bursa’ya gittiğim hafta sonlarından birisinde – herhalde görüntümü çok ‘çağdaş’ bulduğu için – bir genç arkadaş bana Atatürkçü Düşünce Derneği’nin yerini sormuştu. Ben de gayrı-ihtiyari bir refleksle “Atatürkçüler düşünebilir mi ki?” diye cevap vermiştim.

Hayatımda fikrî  açıdan büyük değişimler yaşadım. Solculuktan İslamcılığa ve oradan da sadece Müslüman olmaya doğru kıvrılan bir değişim… Ancak bu değişimler hayatımın hiçbir döneminde Kemalizm durağına uğramadı. Arkadaş çevremde Kemalistler her zaman yer almasına rağmen, fikir olarak, entelektüel derinlik olarak hiçbir dönemde çok da ciddiye aldığım insanlar olmadı Kemalistler. Bir sosyalistle, bir İslamcıyla, bir liberalle, bir milliyetçiyle, bir tasavvuf ehli ile mutlaka konuşabileceğim ve bana da katkıları olacak bir derinleşmeye imkân verecek bir düzlem bulabiliyordum. Ancak bu derinleşmeler Kemalistlerle asla yaşanmıyordu.

Aradan geçen onca yılda Türkiye’deki belirli düşünce akımlarına dâhil edebileceğimiz insanların gelişimini izleme fırsatım oldu. İslamcılar değişti; bir zamanlar küfür diye algıladıkları demokrasiyi, haklar, özgürlükler açısından normal bir batılı demokrasinin de ötesine taşıyabilecek fikrî gelişimler yaşadılar, fikir ürettiler. Müslümanlar içinde batıdan doğuya büyük düşünürleri hazmetmiş ve İslam’ın da verdiği kendine güvenle bunlardan yepyeni bir medeniyet fikri oluşturma işaretleri veren insanlar çıktı. Sosyalistler, Kemalizme eklemlenmiş olan grupları hariç, demokratik yönde çok derin ve köklü değişimler yaşadılar. Liberaller de benzer şekilde olumluya doğru değişim yaşıyorlar. Hatta benim kendime en uzak gördüğüm akımlardan olan MHP tipi milliyetçilik akımlarına dâhil olanlar dahi, eskisi gibi çözümü şiddette bulmak yerine, fikri açıdan derinleşme emareleri veriyorlardı. Ancak, bir tek Kemalistler, bırakın durdukları yerde sabitlenmeyi, çok daha gerilere gittiler fikri derinlik açısından.

Zaman zaman düşünürüm, onca “okumuş etmiş” popülâsyonuna rağmen Kemalistlerin büyük çoğunluğu neden zerre kadar “ilerleme” kaydedemiyor diye… Sanırım, bunun ana sebebi, bir ülkenin resmi ideolojisinin taşıyıcısı olmalarında gizlidir. Bir devletin resmi ideolojisi, kendisini geliştirmek, insanların hak ve özgürlükleri konusunda yeni ve özgün açılımlar yapabilmek yerine, resmi ideolojinin karşı karşıya kalabileceği tehlikeleri bertaraf etmek üzere kurgular kendisini. Böyle olunca, demokrasi ile insan hak ve özgürlükleri açısından her türlü gelişmeye karşı refleks geliştirirler. Üstelik bu refleks tutumunun savunucuları, kendilerini demokrat, çağdaş gibi kavramlarla tanımlayan kişilerdir.

Peki, Kemalizm demokrasi anlamına gelebilir mi? Gelemez! Bütün resmi ideolojiler gibi ideolojinin kendi içerisine kapanıp savunmaya geçtiği bir yapıdır Kemalist resmi söylem. Üstelik tutucu bir modernliğe sahip oldukları için, modernliğin, kendi iç çelişkilerinin, pozitivizm ve vülger materyalizm ile ilişkilerinin farkına varmazlar. Dondurdukları yapı, onları pozitivist, bilimci bir çerçevede tutar ve kendilerini sorgulamalarına izin vermez.

Fikir tartışmalarında, kesin ve net bir “bilimsel”  cevap olduğu zannıyla ansiklopedik “hap bilgilere” sığınırlar. Bu tutumun, bizzat demokrasinin zıddı bir tutum olduğunu göremeyecek kadar nahif bir tutum olduğunu da fark edebilecek zihinsel eşiği geçmişlerdir çoğunlukla. Toplum ve insanla ilgili her daim yinelenenyenilenen sorulara kendi stoklarında hazır cevaplar olduğunu düşünen bu zihniyet, bu stokları da ansiklopedik bir hapçılıkla imal eder. Falanca bir ansiklopedide, Atatürk hakkında övgü dolu birkaç cümle okuduklarında kendilerini kaptırdıkları coşku, o övgüleri mutlaklaştıran bir hapçılığa soyundurur onları. Övgü ya da yerginin eninde sonunda subjektif yargılar olduğunu unutup “o ansiklopedi böyle söylüyorsa bilimsel ve net bir yargıdır bu” komedisine kadar varır bu durum. Ansiklopedizmin de benzer bir eğilimle – yani bilgiden iktidar kurma amacıyla – ortaya çıktığını düşünürsek, ansiklopedizm ile Kemalistler arasındaki komedi bağı daha net ortaya çıkar! Üstelik bu komedi aynı ansiklopedilerde “olumsuz” yargıları büyük bir maharetle örtmek, ya da bu yargılarda bulunanları “bilim dışı” ilan etmekle sonuçlanan bir tür traji-komedidir.

En elitleri dahi pozitivist bir bilgi geleneğinden geldiği için, o insanlara bilginin değişik form ve mahiyetleri konusunda bir şey anlatabilmeniz mümkün değildir. Elitlerine bile anlatamazsınız! Hele ki “kendisini elit zanneden avam” olanlarının (ki hemen her Kemalist, elit, kültürlü olsun olmasın kendisini elit zannetmek gibi bir davranış içindedir. Zira resmi söylem onlara hakikati bağışlamıştır) trajik – komik durumları içinizi acıtır. Zira hakikaten de bu ülkede entelektüel derinlik açısından en umutsuz olan insanlar bunlardır. Çünkü “bilgiyi ve hakikati bulmuş” olan gerçek Kemalistler olarak, aramaya, okumaya, derinleşmeye, düşünmeye ihtiyaçları yoktur. Bir konu hakkında tartışma mı oluyor; hemen stoklardan cevaplar çıkarılır ve “bilim” kılıfı içinde size sunulur. Reddederseniz de, bilim düşmanı “tüm dünyanın kabul ettiği bilgilerin” reddedicisi olarak yaftalanırsınız. Ancak bu yafta, yaftalanana çoğunlukla “ya sabır” çektirirken, yaftalayanın nasıl bir komiklik ortaya koyduğunu gizleyemez. Kendilerini “çağdaş sanan (çağdaşlık matah bir şey olduğundan değil ama Kemalistler çağdaşlık vurgularını çok severler) 19.yy bilimperestleridir aslında konuştuklarınız. Üstelik daha da trajik boyutu, sadece bilgiyi yorumlama açısından değil, bilginin bizzat kendisi açısından da 19.yy’da kalmış bir izlenim vermektedir bu tutum.

Son tahlilde, durum gerçekten “düşünmeyi unutma” durumudur. Düşünmeyi unutma, düşünerek, tartışarak bulunacak “tam ve eksiksiz şekilde hiçbir insana verili olmayan” bir hakikatin, mutlak olarak elinde olduğunu düşünen insanların halidir. Batı bu düşünmeyi unutma işini modernlikle birlikte had safhaya çıkardı. Ama en azından Nietzsche sonrası post-modern felsefeler bu durumu kıyasıya eleştiren fikirler geliştirerek, bir açılım, yeni bir yol yaratabildiler. Ancak Kemalist düşünce, bu yönde bir değişim gösteremediği için (devlet ideolojisine sahip olmak, her düşünceyi – başlangıçta donuk değilse bile – dondurur ve mensuplarını komik aktörler haline getirir) gerçekten de düşünmeyi unutmuş, sadece refleksle ve militarist bir güçle düşüncelerini “korumayı” amaçlayan bir düşünce olarak dikkat çekiyor.

Bilgi, sadece haplar ve “hazır cevaplar” halinde iktidarlarına hizmet ediyorsa önemlidir. O yüzden de bilgi, Kemalistlerde bir tür uyuşturucu işlevi görür. Kendisinden yola çıkarak derinleşebileceğiniz, yeni düşünceler üretebileceğiniz dinamik ve sorgulanması gereken bir platform olarak değil; her gün yemeklerden sonra üç öğün alınacak ve alındığında her hastalığa deva olacak uyuşturucu haplar olarak!

Trackback URL

  1. 44 Yorum

  2. Yazan:EzberBozan Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    `Bir sosyalistle, bir İslamcıyla, bir liberalle, bir milliyetçiyle, bir tasavvuf ehli ile mutlaka konuşabileceğim ve bana da katkıları olacak bir derinleşmeye imkân verecek bir düzlem bulabiliyordum. Ancak bu derinleşmeler Kemalistlerle asla yaşanmıyordu.`

    Benim bu paragraf ile ilgili aklima bir husus takildi. Sormam lazim…

    Kendisini hicbir zaman ve kosulda kemalizme bulastirmamis ve hatta kelimenin tam anlamiyla resmi ideoljiden tiksinen bir anarsist olan bendenizin(!) eger cevaplamak isteyen cikarsa muslumanlara sorum sudur;

    Hadi liberalleri anladim, uzlasabilecegim noktalar eger ki samimi iseler liberaller ve hatta muslumanlar ile ilgili elbette benim de var.

    Ancak ayiptir sormasi siz muslumanlar, milliyetciler ile hangi ilkeler uzerinden tartisarak yada konusarak kendinizi gelistirebileceginizi veya milliyetcilik ile ortaklasabileceginizi dusunuyorsunuz?

    Ornegin, militarizm mi?

    Hakikaten merak ettim…

  3. Yazan:eg Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    ezberbozan,
    aslında çok sık yorum yazmama kararı almıştım ama özellikle sorduğunuz için cevap vermek istedim.
    herhalde milliyetçilikten benim kadar uzak olan çok az insan vardır. ama kimi milliyetçilerde bir medeniyat, bir sanat, bir edebiyat anlayışı ve ufku vardır, katılalım katılmayalım değer veirlecek ve çok şey öğrenilecek yayınlar yaparlar bazıları. mesela bir örnek vereyim…türkiye’de türk edebiyatı adlı bir edebiyat dergisi vardır. son 15 yıldır kesintisiz olarak türkiye’deki çoğu edebiyat dergisini takip ederim. varlık’tan virgül’e, kitaplık’a, notos’a…bu dergilerin her birisinde farklı dünya görüşlerine sahip insanlar ağırlıklıdır. türk edebiyatı dergisini de milliyetçi-muhafazakarlar çıkarır. ve sizi temin ederim türkiye’deki en değerli birkaç edebiyat dergisinden birisidir türk edebiyatı dergisi. en azından edebiyat konuşabilirim onlarla. medeniyet de konuşabilirim, çok katılmasam da tarih de… kemalistler böyle şeyler konuşma imkanınız yoktur…

  4. Yazan:toruk Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    EzberBozan,
    Bazı markalar sevilir ve genelde bir sempati duyulur o markanın ürettiklerine. Hayatı ondan ibaret görmek şirazeden çıkmaktır ama.
    Milliyetçi mecrada çok kıymetli insanlar var ki dertleri bir medeniyet telakkisini kavramak ve onun kültürel üretimlerine sahip çıkmak benim edindiğim izlenime göre. Rahatsızlık verenler şirazeden çıkanlardır ve oldukça çokturlar ve haklısınızdır; şirazeden çıkılmaya meyyal bir söylemdir milliyetçilik.

  5. Yazan:EzberBozan Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    Selam,

    Maalesef verilen iki yanit da soruma cevaben kesmedi beni. `Hangi ilkeler uzerinden` diye sormustum. Ilkeler…

    Yoksa Mehmet Akif`in aruzu iyi ustaca kullaniyor olmasi benim merakimi gidermiyor.

  6. Yazan:eg Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    sevgili ezberbozan,
    birisiyle temas kurmamın benim önem verdiğim tek ilkesi karşılıklı saygıdır. uyuşmak, ikna olmak ya da ikna etmek benim için çok önem taşımaz. hatta bir insan benimle bir fikir ilişkisi içindeyse ve fikirlerini söylemek ve derinleştirmek yerine sadece beni ikna etmek için cambazlık yapıyorsa beni oldukça irrite eden bir tavırdır bu( bu tavır özellikle aydınlanma ideolojisinin mirasçılarında -sol olsun sağ olsun, hatta islamcı olsun- fazlasıyla vardır) doğrusu milliyetçilerin kimilerinde bu ilke fazlasıyla var.
    ikinci durum ise türkiye’de özellikle solcuların her konuya siyaset içinden bakması tavrının rahatsız ediciliğidir. sol dergilerin çoğunun tutumu budur. sanat konuşurken bile siyaset konuşur çoğu…ama mesela bazı milliyetçilerle saf sanat, saf edebiyat konuşabilirsiniz, siyasetin sığ sularına girmeden sadece medeniyat ve hayatla ilgili bir sanat tartışması yapabilirsiniz mesela… bu sizin için bir anlam ifade etmeyebilir, ama sanat=hayat olarak diye gören benim gibi insanlar için çok önemlidir bu.

    bu arada mehmet akif milliyetçi değildir, eğer öyle bir imada bulunduysanız!

  7. Yazan:toruk Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    ‘İlke’ kontenjanına alır mısınız bilmem ama benim için:

    1.tarihperestlik
    2.kültürsevicilik
    3.praxis

    Cidden. Ama çok bilimsel şeyler döşeyemem bunlarla ilgili. Sizi kesmeyebilir o yüzden.

  8. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    Bence kültür, birikim, saygı, efendilik gibi şeyler ideolojiden önce geliyor. Milliyetçilerin bazılarında insani özellikler gelişmiş, bir şekilde oturup konuşabiliyorsun, Kemalistlerde eksik olan bu.

  9. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    ama mesela bazı milliyetçilerle saf sanat, saf edebiyat konuşabilirsiniz, siyasetin sığ sularına girmeden sadece medeniyat ve hayatla ilgili bir sanat tartışması yapabilirsiniz mesela… bu sizin için bir anlam ifade etmeyebilir, ama sanat=hayat olarak diye gören benim gibi insanlar için çok önemlidir bu.”

    Sevgili EG, saf sanaat derken neyi ima ediyorsunuz? Bana sadece bir tek örnek veriri misiniz? Sanaat konusunda vereceğiniz örneği sanat tarihiçilerine özellikle soracağım, verceğiniz maddi örneğin savunduğunuz “saf sanat”a uygun olmasını özellikle rica ediyorum. Saf edebiyat konusunda da bir örnek istiyorum, dilim döndüğünce yanıtlamak isterim bu soruyu…Şu öykü, şu şiir, şu roman estetik alımlama dışında, yazarın ya da dönemin ya da okurun siyasi kültürel, sosyolojik kaygıları dışındadır diyebileceğiniz bir örnek istiyorum… bu konuda iddia edilen en iyi örnek Tanpınar olmasına rağmen en derinlikli felsefi ve siyasi bakış açısı da onun eserlerinde mevcut…Milliyetçiliği yeniden mi tanımlayacağız:) Hilmi Yavuz’un bu konuda son derece çarpıcı tespitleri vardır… Sizden bir örnek alayım zihin dünyası ve milliyetçilik konulu bir ufak bir münazara yapalım…ne derseniz?

  10. Yazan:eg Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    cengiz bey kardeşim,
    saf sanat, saf edebiyat konuşabilirsiniz demek, edebiyat ve sanat tümüyle saf olur demek değildir (ayrıca olabilir de ama yorumda kast ettiğim bu değildi). kastettiğim şudur: sözünü ettiğim o insanlarla sanat konuşurken iş siyasetteki kördöğüşe gelmez demek istiyorum. tanpınar konuşurken onun eserlerini, onun “60 darbesini desteklediği” gerçeğinden bağımsız bir edebiyat tartışması ile konuşabiliriz mesela… ya da yahya kemal, nazım hikmet, necip fazıl, ismet özel konuşurken onların şiirlerini konuşabiliriz, onların “ilerici”, “gerici” dünya görüşleri ya da kimi siyasi hareketlerle bağlarını tartışmak yerine…

    bakın ben size bir örnek vereyim ki daha net anlatabileyim durumu: bir grup sinemayı seven kişi ile (o gruptakilerin çoğu şimdi bir sinema dergisinde editör, yazar falandır)rosselini’nin bir filmini tartışıyorduk. italyan yeni gerçekçiliği’nin başlatıcılarından bir yönetmendir rosselini. neyse film hakkında ben, filmin didaktik olduğu yönünde uzunca bir yorum yaptım. film italyan faşizmine karşı bir direnişi anlatıyordu. o direniş sonuç itibariyle benim için değerli bir direniştir. ama o direnişin filme aktarılmasındaki dili (ki o film çoğu sinema tarihçisi ve eleştirmeni tarafından rosselini’nin başyapıtı kabul edilir) benim kriterlerime göre oldukça didaktikti. oradaki arkadaşlardan birisi (solcu bir arkadaş ve sanata da soldan baktığı için genelde şaşı kalan bir arkadaş) benim tarkovsky’ye muhabbetimi bildiği için (ki rosselini’yi de severim aslında, hatta o seyrettiğimiz filmin iyi bir film olduğunu da düşünüyorum. çok zor şartlarda çekildiği için ayrıca değerlidir de) bana “tarkovsky’nin de filmleri didaktiktir ama” tarzı bir itiraz yaptı. şimdi bu insan o zaman bilgi üniversitesinde sinema dersleri veren bir akademisyendi. sonradan amerika’da sinema doktorası falan yaptı. şu an yine bilgi’de…neyse ben de cevaben “…şimdi didaktizmin ne olduğunu abcsiyle tartıştırma bana lütfen. sen tarkovsky dindar olduğu için (ki rosselini de o anlamda dindardır aslında) yaptığı filmleri ortodox din propogandası gibi düşünüyor ve didaktik diyorsun. sırf soldan baktığınız bir filmi didaktik buldum diye. halbuki didaktizm bir yönetmenin, bir sanatçının bir hayat görüşü, bir fikri olması ve bunu aktarması değil, bunu aktarma biçiminde ortaya çıkar. bu anlamda bakınca tarkovsky kadar didaktizme uzak (belki son kurban filmi az da olsa dışarıda tutulabilir) başka bir yönetmen olduğunu da sanmıyorum ” dedim. ve didaktizmi detaylandırmaya çalıştım. bana o arkadaş “o anlamda haklısın tabii” dedi. şimdi bu insanla siyasi-ideolojik tavırın dışında durabilen bir sinema-sanat tartışması yapamıyor, ama başkasıyla yapabiliyorsanız benim için o iki insan arasında daha başta farklar oluşur. ha siyasetle sanat bir arada tartışılamaz demiyorum. o da olabilir, ama sanat bizatihi hayata bir estetizm(estetik değil) ile bakmak demektir. hayatı, yazdıklarını ve yaşantısını buna göre belirlemesi demektir insanın. bu anlamda siyaset bunun “alt-yapı”sını değil, olsa olsa çıktılarından birisini oluşturur. ama bir solcuyla (özellikle ortodoks marksist ise) yaptığınız tartışma sanatla ilgili olsa dahi öncelikle siyaset içinde başlar ve çoğunlukla da orada kaybolur. bir kemalistle ise çoğunlukla böyle bir tartışma dahi yapamazsınız. ama bazı milliyetçilerle yapabilirsiniz.

    bir başka örnek daha vereyim. diyelim ki bir tasavvuf müziği konseri izliyorsunuz. ve muhteşem bir mevlevi ayini icra ediliyor. neyzen niyazi sayın, tamburi de necdet yaşar olsun…şimdi bu ayini dinledikten sonra, bu müziğin bizatihi kendisini ontolojik mahiyetiyle konuşabileceğiniz milliyetçiler vardır. ama henüz bir mevlevi ayini hakkında konuşabildiğim bir solcuya ve kemaliste denk gelmedim. ya da beethoven’in 5. ya da 9. senfonisini dinlersiniz bir konserde. yanınızdaki ateşli bir solcuysa 9.senfoninin devrimlerdeki ateşli yeri hakkında vaaza başlayacaktır muhtemelen. siz ise belki de beethoven’in en zayıf eseri diyeceksiniz 9.senfoniye…salt müzik olarak baktığınız için belki 9.senfoni değil de fidelio etkileyecek sizi…böyle işte…

    siz gidin sanat tarihçilerine istediğiniz şeyi sorun. ama sanatta “akademizmi” toptan reddeden bir insanla muhatap olduğunuzu da unutmayın derim ben size….hilmi yavuz’un da ne şiirini, ne de edebiyat eleştirilerini kendime yakın bulurum…sevgiyle

  11. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    Sevgili EG şimdi anlaştık:)açık ideolojik ve siyasi kurumların sipariş ettiği kaba, gözümüze mesajı soka soka veren eserleri eleştiriyorsunuz, tamam anladım, sorun yok:) diğer türlüsü beni dehşete düşürürdü, evet milliyetçi camiada da ısmarlama olmayan eserler çıkabilir, buna katılıyorum. Ostrovski’nin “Ve Çeliğe su verildi” romanı enfes bir inandırıcılık ve tutarlılık göstermesine rağmen Komünist Parti’nin resmi görüşü gibi algıladığım için bayağı itici buluyorum şu sıralar…İlk dönem Komunist parti yalaklığını bıraktıktan sonra olgun dönemindeki şolohov un durgun akardı don u ise bu konuda tartışılacak en güzel eserdir… Yahya Kemal idealist-metafizk kuramın şiire yansısını kaba olmayan ama yine de ideolojik sayılan enfes argumanlarla vermiş, nazım ın kimi şiirlerindeki ustalığı gibi…Sanırım sorun ideolojik öğleleri de içerse kaba olandan kaçınmak sorunudur. Aaa solcular mevlevi ayni konuşur hocam:) ben dinledim yani sırf entel görünmek istemyorlar diye kaçınıyorlar bir de karizmaları çiziliyormuş gibi:) şu itirazı da yapayım sevgili EG;
    Yunus, Mevlana, Baki, Fuzilli gibi isimleri de bence milliyetçi cennah çok soyut bir şeye dönüştürüp öylece tartışıyor, çok fazla kökçülük i,deolojisi pompalıyorlar bu enfes insan aklına…Saygılar

  12. Yazan:EzberBozan Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    Merhaba,

    `1.tarihperestlik
    2.kültürsevicilik
    3.praxis`

    Bunlari kusura bakmayin ama pek ilke kapsamina alamiyorum.

    Belki de soruyu ben yanlis sordum, soruma hic `oturup konusmayi` falan bulastirmadan direkt olarak `ortaklastiginiz ilkeler var mi` seklinde sorsaydim dallanmasina da izin vermemis olurdum, dedigim gibi soruyu sorus bicimimden dolayi belki de kabahat bende.

    Ancak benim ogrenmeye calistigim sizlerin milliyetciler ile bireysel iliskileri degil -yoksa benim de universite yillarimda ulkucu ev arkadasim olmustu- mevzu-bahis etmeye calistigim konu bu degil.

    Ogrenmeye calistigim `hangi ilkeler uzerinden muslumanlar ve milliyetciler ortaklasabilir?`dir. Aslinda ilk mesajimda da `militarizm mi ornegin?` diye belirterek de vurgulamak istedigim noktayi kasimaya calismistim. Ancak nendense farkedilemedi.

    Malumunuz; anti-militarizm yegane ve yek pare TSK karsilitligindan ibaret degildir.

    Neyse uzatmadan aciktan soruyorum; anti-militarizmi ilkesel olarak kabul ediyor musunuz yoksa militarizm konusunda `ilkesel olarak` aslinda milliyetciler ile ortaklasabileceginiz noktalar var mi?

  13. Yazan:eg Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    “Neyse uzatmadan aciktan soruyorum; anti-militarizmi ilkesel olarak kabul ediyor musunuz yoksa militarizm konusunda `ilkesel olarak` aslinda milliyetciler ile ortaklasabileceginiz noktalar var mi?”

    bu soruya cevap vermeyi bile gerekli görmüyorum. hatta anti-militarizmi kabul ediyor musunuz sorusunu beni az çok bilen bir insan sorsaydı hakaret kabul ederdim:(( zira militarizmin her türlüsüne karşı duran o kadar çok yazı yazdık ki burada ve başka yerlerde…

  14. Yazan:EzberBozan Tarih: Şub 17, 2010 | Reply

    Merhaba tekrar,

    Niyetim yargilamak degil, muslumanlari anlamaya calismak. Yanlis anlasilmak istemem.

    Yada musluman demokratlari diyelim. Adini siz koyun, buranin ucununu dahi acik birakalim dilerseniz.

    Ve somut gitmeye calisalim.

    Malumunuz milliyetciligin olmazsa olmaz ilkelerinden biri militarizmdir. Bir milliyetcinin anti-militarist hareketleri destekledigi gorulmus, duyulmus sey degildir.

    Sizde durum nedir? Bir musluman anti-militarist olabilir mi? Bilemiyorum ve gayet safiyane bir bicimde soruyorum belki de Yahova Sahitleri`nin bir baska versiyonusunuz, olabilir. Dedigim gibi onceden yargiya varmak istemiyorum, bu yuzden sorarak ogrenmeye calisiyorum.

    Uzun lafin kisasi, sorum yine net; bir musluman ilkesel olarak anti-militarizmi destekleyebilir mi?

    Not: Siz derken bireysel olarak sizi kastetmiyorum, sorumun adresi aslen islamiyeti yasamina referans alanlarin genel dursunu ogrenmeye calisiyor.

  15. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Şub 17, 2010 | Reply

    EzberBozan,

    Acayip yaratıklardan bahsediyor gibi konuşuyorsunuz. Biz insanız, iki elimiz, iki bacağımız var, çimdik atınca acıyor ve mutlu olunca gülüyoruz. Müslümanların binbir çeşidi var, milliyetçilerin binbir çeşidi olduğu gibi. Sorunuzun muhatabı tek tip bir güruh yok. Müslümanlar bir cins antilop filan değil yani. Ben anti-militarist, devletten nefret eden ve hiç olmamasını savunan anarşiste yakın bir müslümanım. Diğeri militarizmden ve kafirleri gırtlaklamaktan söz eden çözümü devleti ele geçirmekte arayan cihadist müslüman. Bir diğeri etliye sütlüye karışmayan ve burada yazdıklarımızı okumayan, okusa da anlamayacak olan bir tip vesaire…
    Hayır, bireysel olarak bahsetmiyorum, kitle olarak soruyorum demişsiniz ya. Kitle bu yani.

  16. Yazan:EzberBozan Tarih: Şub 17, 2010 | Reply

    🙂

    Bir turlu soruma cevap alamiyorum.

    Yahu bu islamiyetin belirli bir sistematigi yok mu? Seriati esas aldiginizda belirlenen tercihler net degil mi?

    Ornegin, biz anarsistler dunyanin neresinde olursa olsun vicdani redcilere destek veriyoruz cunku askerlik yani yonetme-yonetilme, tahakkum altina alinma anarsizmin ilkesel olarak kavgali oldugu bir durum.

    Sizde durum ne derken bunu kastediyorum yada daha da spesifik sorayim hadi; ornegin islamin cihad kavrami ile anti-militarizmi nasil baristiriyorsunuz?

  17. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Şub 17, 2010 | Reply

    EzberBozan,

    İslamiyetin sistematiği, öyle turist gibi adres sormak şeklinde öğrenilmez. Hani bir Amerikalı olsa “yahu siz müslümanlar aya tapıyormuşsunuz, doğru mu?” diye sorsa cehaletini mazur görürüm. Ama bu ülkede müslümanların arasında yaşayan biri, “siz müslümanlar savaş hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sorarsa ben bu soruyu duymamış olayım derim.

  18. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Şub 17, 2010 | Reply

    EzberBozan,

    Şeriatin “sistematiği” ve “müslümanlar neye inanır?” konularındaki Islamic 101 sınıfımıza şuradan kaydolabilirsiniz:
    http://www.derindusunce.org/2008/07/18/cihadizm-ve-cihad-ayni-sey-degildir/
    http://www.derindusunce.org/2008/04/13/hala-islamin-yaninda-ve-terorizmin-karsisindayim/
    http://www.derindusunce.org/2008/03/12/islamsiz-bir-dunya-i/
    http://www.derindusunce.org/2007/12/03/islam-bati-dusmani-degildir/
    Bu da şeriatten ne anladığımız:
    http://www.derindusunce.org/2009/05/14/hukukun-ustunlugu-olarak-seriat/
    Bu da milliyetçilikten ne anladığımız:
    http://www.derindusunce.org/2009/12/02/zina-da-boyle-bir-sey-iste%e2%80%a6/
    Ve bütün bunları toparlayan, ne düşündüğümüzü özetleyen bir yazı:
    http://www.derindusunce.org/2007/05/19/muslumanlarin-ic-hastaliklari-ve-neo-cahiliyye-devrinin-sonu/

  19. Yazan:MY Tarih: Şub 17, 2010 | Reply

    🙂 (EzberBozan)

    :))

    Bir turlu soruma cevap alamiyorum. (EzberBozan)

    Bizim bütün sorulara cevap verme gibi bir iddiamiz yok. Ama Ertugrul Özkök size yardim edebilir 🙂

    butun sorular

    Yahu bu islamiyetin belirli bir sistematigi yok mu? Seriati esas aldiginizda belirlenen tercihler net degil mi?(EzberBozan)

    Islâm’in sistematigi öyle agir bir konu ki…

    Anlamini tam olarak bilmedigimiz kelimelerle konusursak altin ve inci yüklü eseklere benzeriz. Insan oldugumuz için önce kendimize soralim: Seriat’in anlamini dogru olarak biliyor muyuz?

    Hem Islam sistematigine hem de Seriat’in yerine isik tutmak için Toshihiko Izutsu’ya kulak verelim (Füsus’taki anahtar kavramlar kitabinin önsözünden):

    “…ibn Arabî’nin İslâm düşünce hayatında pek çok tartışma ve çekişmelere sebep olduğu olgusuna
    dikkati çeken ve bu durumun da bir yandan “Akl”a dayalı gerçek” demek olan Hakîkat
    ile öte yandan da “Vahy”e dayalı gerçek” demek olan şeriat denilen iki tür Gerçeği sînesinde
    birle tiren islâm’ın kendine has bünyesinden ileri geldi ini ifâde eden Dr. Osman Yahyâ (Dr. Osman Yahyâ: “Histoire et Classification de l’OEuvre d’Ibn ‘Arabî”, 2 cild, 1964, şam, “Önsöz”, s. 18-19) bu ilgi çekici mütâlâada bulunmaktadır: ” ibn Arabî örneği, ne kendi şahsiyetinin serbestçe
    gelişip açılabileceği Taoizm ya da Vedanta gibi saf bir metafizik gelenekte ve ne de, bütün
    cemaatinin kendini kesin bir biçimde reddetmesi mukadder olması hasebiyle hâlinin
    münakaşa edilmesinin dahi mümkün olmadığı, katı şeriata sâhip bir gelenekte böylesine sivri
    bir tarzda tartışma odağı olabilirdi. Ama, islâm’ın gerçek istîdâdını onun şahsında meydana
    çıkarıp yaymak üzere kader ibn Arabî’yi bu yolların kesiştikleri noktaya yerleştirmek istemiştir”.
    Lao-Tsu’ya has Tao metafiziğinin, kendine has düşünce derinliği içinde, ibn Arabî’nin
    Vücûd (Varlık) kavramıyla çarpıcı benzerlikler arzetmekte olduğunu reddetmek mümkün değildir. Bu eserin ikinci kısmında Lao-Tsu ve Çuang-Tsu’nun, Tasavvuf’dan temelde farklı
    bir başka mânevî geleneğin doruk noktasını temsil etmekte olduklarını göstereceğimden bu
    husus daha da ilgi çekicidir….”

    Ornegin, biz anarsistler dunyanin neresinde olursa olsun vicdani redcilere destek veriyoruz cunku askerlik yani yonetme-yonetilme, tahakkum altina alinma anarsizmin ilkesel olarak kavgali oldugu bir durum.

    Sizde durum ne derken bunu kastediyorum yada daha da spesifik sorayim hadi; ornegin islamin cihad kavrami ile anti-militarizmi nasil baristiriyorsunuz?(EzberBozan)

    Militarizm ve Cihad neredeyse birbiriyle hiç alakasi olmayan iki konudur. Cihad savas degil mücadele demektir. Ayet ve hadislerle sabit oldugu üzere Büyük Cihad kisinin benligine karsi yapitigi mucadeledir. Oburluk, öfke, kiskançlik… Küçük cihad ise mesru müdafaa halinde yani savas/kavga etmekten baska hiç bir yol kalmadigi bir durumda siddet kullanmaktir. Bu siddet baris ihtimali belirmesi halinde durmalidir. Bu da intikam duygusunu bastirmayi gerektirir. Yani Büyük Cihad devreye girerek küçük cihadi durdurmalidir.

    Bu konular MustafaAkyol.org’da uzun uzun tartistik. Sayet verimli bir tartisma yapmak istiyorsaniz önce oradan biraz bilgi toplamanizi rica ediyorum.

  20. Yazan:soner Tarih: Şub 17, 2010 | Reply

    Yat kemalizm, kalk kemalizim… fikir sağlığı diliyorum, siz insanı zorla kemalist yaparsınız. bizim buralarda şöyle derler “herşey bitti, leğen örtümüz kaldı”.

  21. Yazan:kaankk Tarih: Şub 17, 2010 | Reply

    ülkenin önünü tıkayan tek kesimin kemalistler olduğunu göremiyorsanız sizin probleminiz…ülkeye onyıllardır ayak bağı olan düşünce yapısı ”leğen örtüsü” ise o evin yatağını,elektrik tesisatını merak ederim.gericilerdir herhalde.hatta bir türlü adam olmayan,ne düşüneceğini kime oy vermesi gerektiğini bir türlü öğrenemeyen cahil halktır kesin…

  22. Yazan:EzberBozan Tarih: Şub 17, 2010 | Reply

    Tekrar merhaba,

    Kusura bakmayin ama verilen cevaplar beni yine hic kesmedi.

    Sanirim siz muslumanlar militarizm ve anti-militarizm ne demek pek bilmiyorsunuz. En azindan su ana kadar verilen yanitlardan ben bu sonucu cikardim.

    Kisaca anti-miltarizmin temel ilkelerini soyle ozetleyebilirim;

    1- Bütün savaşlara karşı çıkmak:
    “Ama”sız, “fakat”sız, “haklı”-“haksız”, “temiz-kirli” vb gibi gerekçelere dayanmadan bütün savaşların, doğru olmadığını açık ve net bir şekilde savunmaktır.
    2- Savaş araçlarının üretim ve transferine karşı çıkmak.
    3- Militarizmin tüm yapılanmalarına karşı çıkmak.
    4- Vicdani retçileri ve Total retçileri desteklemek.
    5- Toplumun militarizasyonuna karşı çıkmak.

    Israrla yanit vermediginiz sorum aslinda cok net;

    Bu ilkelerin altina `amasiz, fakatsiz` imza atabilir misiniz?

    Sn, Ekrem Senai icin aciklayici not: Zaten Turkiye`de yasamiyorum ve uzun yillardir da Tukiye`ye girmedim -Daha dogrusu giremiyorum-. Sanirim muslumanlara soru sorabilmem adina bu engel degildir. En azindan ben olmamali diye dusunuyorum.

  23. Yazan:MY Tarih: Şub 18, 2010 | Reply

    “Kusura bakmayin ama verilen cevaplar beni yine hic kesmedi. Sanirim siz muslumanlar militarizm ve anti-militarizm ne demek pek bilmiyorsunuz.”(EzberBozan)

    Öncelikle üslubunuzu toparlayin biraz. Boks maçina geldiyseniz yanlis adrestesiniz.

    “siz Müslümanlar” ne demek? “Biz anarsistler” veya “biz anti-militaristler” kadar yersiz bir laf bu. Bu kadar insanin fikrini, inancini temsil etme hakki kimdeymis?

    Ayrica sizi “kesen” cevap verme gibi bir derdi yok kimsenin. Biraz tevazu lütfen. Benim bu yorumumu okuyacak akdar bile yasayacaginiz kesin degil. X yil sonra hepimizin cesedini yerin altinda kurtlar kemirecek. Elimizdeki tek kesin bilgi bu. EzberBozan’i kesen cevap yazamadik. Vah, vah. Hiç uyku girmeyecek gözüme :))

    EzberBozan Kardesim, kendi sordugunuz sorulari bile hatirlamiyorsaniz biz ne yapalim?

    Asagidaki soruyu sordugunuzdan beri 24 saat bile geçmedi, simdi “siz Müslümanlar beni annamadiniz” diye çocukça kapris yapiyorsunuz.

    “Yahu bu islamiyetin belirli bir sistematigi yok mu? Seriati esas aldiginizda belirlenen tercihler net degil mi?”(EzberBozan)

    Zaten sizden militarizm veya anti-militarizm tarifi yapmanizi isteyen de olmadi. Kendi kendinize bir tez attiniz ortaya, teziniz kendiliginden çöktü. Simdi de agliyorsunuz. Adam gibi tartisma niyetiniz varsa bunu edebinizle belli edin önce.
    iyi aksamlar

  24. Yazan:eg Tarih: Şub 18, 2010 | Reply

    ezberbozan,
    bir insanın ezberbozması için ilk önce kendi ezberlerinden başlaması gerekiyor. mesela siz önce anarşizm konusundaki ezberlerinizi (mesela dostoyevski neçayev’in “marifetlerini” edebi bir dille romana döktüğü ecinniler’i okuyarak başlayabilirsiniz. sonra da anaşizm’in bin tane fraksiyonu olduğunu ve her fraksiyonun ne olduğunu anlamaya başlayarak devam edebilirsiniz. mesela bizler için çok değerli olan bir anaşist dostumuzun yazıları çıkıyor burada ve bir de röportajı var. çoğumuz o anarşist dostumuzun fikirlerini kendimize çok yakın buluruz. ama o anarşist dostumuz bu ülkede başta solun sonra da türkiye anarşistlerinin ezberlerini bozmak üzere büyük çaba sarfediyor. dilaver demirağ’a da bir gözatın isterseniz…)bir gözden geçirin. sonra da biraz da olsa islam dini konusunda ilkokul seviyesinde de olsa bir bilgi edinin. sonra belki sizi muhatap alıp cidden tartışmak isteyebilecek birilerini bulabilirsiniz burada. ama şimdilik size harcayacak kimsenin zamanını olduğunu sanmıyorum.

  25. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 18, 2010 | Reply

    Kimi zaman dil bile bir hapishane olabilir insan için-ki öyledir de çoklukla- öyleyse o hapishanelerin tümünün parmaklıkların kırmak bizi özgür kılar. Bugüne dek bu ölçüde bir özgürlük düzeyine pek az toplum ve birey ulaşabildi.(Dilaver Demirağ)

    Anlamini tam olarak bilmedigimiz kelimelerle konusursak altin ve inci yüklü eseklere benzeriz. Insan oldugumuz için önce kendimize soralim: Seriat’in anlamini dogru olarak biliyor muyuz?(M.Y)

    Ornegin, biz anarsistler dunyanin neresinde olursa olsun vicdani redcilere destek veriyoruz cunku askerlik yani yonetme-yonetilme, tahakkum altina alinma anarsizmin ilkesel olarak kavgali oldugu bir durum.
    Sizde durum ne derken bunu kastediyorum yada daha da spesifik sorayim hadi; ornegin islamin cihad kavrami ile anti-militarizmi nasil baristiriyorsunuz?(EzberBozan)

    La İlahe İllallah sözü bir devrim çağrısıdır. İnsanların kula kulluk ettiği bir zaman diliminde dağılmışlık da değil birlikte evrensel kardeşliği gerçekleştirmek mülkiyet ve iktidar tarafından esir alınmış olan, zulümle varolan düzene bir başkaldırıydı. Adaletin çağrısı, esenliğin çağrısı, insanlar arasında eşitliğin çağrısıydı dahası tüm tahakküm biçimlerinin kökten bir reddi idi.(Dilaver Demirağ)

    Savunduğu ilke gereği bir anti-militarist, “Ama”sız, “fakat”sız, “haklı”-“haksız”, “temiz-kirli” vb gibi gerekçelere dayanmadan militarizm ile “KAVGA” edebilir mi?

    Militarizm ve Cihad neredeyse birbiriyle hiç alakasi olmayan iki konudur. Cihad savas degil mücadele demektir. Ayet ve hadislerle sabit oldugu üzere Büyük Cihad kisinin benligine karsi yapitigi mucadeledir. Oburluk, öfke, kiskançlik… Küçük cihad ise mesru müdafaa halinde yani savas/kavga etmekten baska hiç bir yol kalmadigi bir durumda siddet kullanmaktir. Bu siddet baris ihtimali belirmesi halinde durmalidir. Bu da intikam duygusunu bastirmayi gerektirir. Yani Büyük Cihad devreye girerek küçük cihadi durdurmalidir.(M.Y)

  26. Yazan:MY Tarih: Şub 18, 2010 | Reply

    Sevgili çuvaldız hanim,

    anlasilmak ne güzel bir duygu 🙂

    insanlar beni anlamadigi zaman aldigim nefesi disari ver-E-MEmis gibi hissediyorum kendimi.

    Bir ohh çektim sayenizde 🙂

    Muhabbetle

  27. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Şub 18, 2010 | Reply

    Kemalistler tahsilli bile olsa hür düşünceden yoksun insanlar. Kemalistlere zorunlu bir demokrestleşme egitimi uygulamadan önce hür bir toplumun parçası olmaları imkansız.

  28. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Şub 18, 2010 | Reply

    Kemelistlerle kapitalizmin weberci ya da cemaatçi yorumuna sahip müslümanların arasında kaç fark vardır merak ediyorum?
    1. Kemalistlere göre başörtüsü ideolojik simgedir, bizim Türk tip Müslümanlara göre de “grev ” ideolojik simgedir:)
    2. Kemalist her daim ammalıdır, insanım ama mavi kanlıyım safsatısındadır, Türk tipi müsülüman “müslümanım ama Türküm” safsatasındadır. (kenya’da Türkçe konuşan çocuklar oluyormuş, sanki biz Kenyaca konuşsak müslüman olamayacaz, ırkçlığın popülercesi)
    3. Kemalist her şart altında kendi bürokrasisine itaat etmeyen parti kapanırken havaya ateş açar, türk tipi müslüman DTP kapatıldı diye elleri havaya kalkmış utanmadan da Alla’a şükreder.
    3. Kemalist 21 sonrası tüm anayasaları millete don biçer gibi yapar, türk tipi müslüman biçilmiş dona yama yapar(7 yılda anayasa yapamamak 100de 50 oy almış bir partiye has olsa gerek.)
    4. Kemalist “nenemin baş örtüsü ” hikayesinde kendi insanlığını ve vijdanını arar, Türk tipi müslüman bile bile lades olur ki anayasayı değiştirmeden acil bir görev olarak başörtüsüne en sert darbeyi indirir böyle biçilmiş dona yama yaparken.
    5. kemalist yaramazlık yapan kürdü her daim ölümle tehdit eder, Türk tipi müslüman sadece tehidt etmez son 1 yılda 1500 kürt tutuklatır ve ben demokratım der.
    5. kemalist karşıtlarını ezmek için komplo kurar, her yol mübahtır; Türk tipi her vijdani sorunda Türklüğe döner, onun kıblesi artık Mekke değil, Tanrı dağıdır…
    6. Kemalist dediğim türk tipi kapitalisttir. Türk tipi müslüman demekle asla inançlarını her alanda (siyaset dahil, ideoloji dahil) yaşamak isteyen müslümanı kast etmiyorum. Irkçı ve milliyetçi argümanı yeşil unsurlarla boyayan tipten söz ediyorum.
    7. Müslüman soldan bakar 🙂 sağdan dünyaya bakmak hile yaptıryor:)
    8. önüne türk gelmiş sol da türk tipi müslümanın karştıdır.

  29. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 19, 2010 | Reply

    Mehmet bey,
    Siz “anlaşıldım” dediğinize göre artık ben de “anladım” iddiasında bulunarak bir ohh çekebilir miyim 🙂

    Olup bitenin yarasanın kendi sesinin yansımasının kulaklarında hissetmesi değil de muhabbet olabilmesi için akıl+gönül+dil üçlemesinin üzerindeki mührü “habbe” ile çözebilmek gerekiyor. Bunlardan en az bir tanesinin bile üzerindeki mühür çözülememişse eğer aralarındaki kısa devreden dolayı karanlık devam edebiliyor ve bizler de anlamak fiilini çoğu zaman merkezinde kendimizin olduğu bir tür mesafe tanımı gibi kullanabiliyoruz;
    Anladım=bana yakın,
    Anlamadım=bana uzak,

    Uzatmayayım 🙂

    Muhabbetle

  30. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Şub 19, 2010 | Reply

    Selamlar,

    Sanırım benim kulaklarımın çınlatıldığı bir yazı olmuş.

    Şunu anladım; bunca saat boşu boşuna yazmışım. Anlatmak istediklerimi kesinlikle anlatamamışım. Bu üzücü.

    Bilimsel referansı, bilginin kabul görürlüğünü vs. anlatmaya çalışmıştım defalarca.Şu yazıyı okuduğumda hiç bir şey anlatamadığımı anladım.

    Neyse, yazdıklarınızın tam zıddını ansiklopediden kesip önünüze de koysam bir şey değişmeyecek zaten.

    Artık “hap” bilgi yok. Artık ansiklopedi yok; bilimsel yayın yok, üniversite yayını yok!..

    Ben de bir tartışma açıyorum :

    “Türkiye Afrika’da bir ülkedir. Komşusu Yeni Zelenda ve Brezilya’dır. İklimi de Antarktika ile aynıdır.”

    Şunu da söylüyorum:

    Ne ansiklopedi kabul ederim. Ne hakemli dergi/yayın. Standart da neymiş? duydum bi yerden yazdım.Ben buna inanıyorum.

    Kolay gelsin size 🙂

  31. Yazan:Mustafa Tarih: Şub 19, 2010 | Reply

    Diyalektik isbata ve burhanlar etrafinda gelisen diyaloglardir munazaralardir. Maksat hakikat veya hakikate yaklasmak. Eristik veya retorik veya polemik ise hakikat ile ilgisi yoktur. Maksat iknadir. Polemigin bile sanati vardir. Fikir derdi vardir. Kelamizm öyle donmus ki polemikte bile donmus. Bir basit sablon haline dönmüs. Heryerde dejavu ile karsilasiyor insan. Ayni sözler ayni fikirler ayni cümleler. Ayni ses tonu tehdidler ritueller…sadece sevgi ve kine dayali akli kör eden refleksler. Kin kültü o kadar ileri gider ki az kalsin kanunen suc islerler. Bir konferansta Atatürkcü bir kadinin konuscaiya bagirarak saldirdigini ögrendim. His sasmadim.

    Birde aklima gelen Kemalistlerin arasinda kalbden ölmeler daha cok olmasidir. Bir insan o kadar kini nasil tasir diye düsünüyorumda. Öyle ya heryerde hainler, satilmislar, bölücüler, mürteciler, deryalar kadar ic ve dis düsmanlar ve bir avuc “secilmisler” buna karsi koyan (!)

    Kemalizmin “üstleri” kemalist “ayak takiminin” Kemalizme pek inanabileceklerine herhalde pek güvenmiyorlarki fikirden ideolojiden ziyade “Feindbild” siyasetine sariliyorlar. “Feindbild” almanca terim ve “düsman resmi” anasina geliyor. Asli olmayarak bir kismi veya bir azinligi veya bir milleti “düsman göstermek”. Kendilerinin “iyi” olduklarini ve “dogru” olduklarini anlamalari icin karsit üretmek. Öyle karsit yoksa gercekte olsun gösteriver o zaman !

    Baska ne diyelim ? Allah akil fikir versin. vessellam…

  32. Yazan:MY Tarih: Şub 19, 2010 | Reply

    “…Bunlardan en az bir tanesinin bile üzerindeki mühür çözülememişse eğer aralarındaki kısa devreden dolayı karanlık devam edebiliyor ve bizler de anlamak fiilini çoğu zaman merkezinde kendimizin olduğu bir tür mesafe tanımı gibi kullanabiliyoruz;
    Anladım=bana yakın,
    Anlamadım=bana uzak,…” (çuvaldız)

    Eyv. Kanimca Anlamak-AnlaTmak ister istemez göreceli bir boyut içeriyor. San-a göre, Ban-a göre…

    “… çoğu zaman merkezinde kendimizin olduğu bir tür mesafe …” ifadesi çok ilginç, aralanmis bir tefekkür kapisi bu 🙂

  33. Yazan:eg Tarih: Şub 19, 2010 | Reply

    ahmet selçuk bey kardeşim,
    ne yapalım bizi “aydınlatamadınız”. ama suç sizde değil, suç bilgi denen şeyi kabul etmeyen ne duyuyorsa onu yazan bizim gibi cahillerde:)) ah hepimiz sizin gibi bir eğitimden geçip bir kemalist tornaların “torna tezgahı mamulü” olabilseydik ne kadar çabuk aydınlatabilirdiniz bizi halbuki! wikipedia ve bunun gibi ansiklopedilerden hoppadanak tarih, felsefe,edebiyat,sanat öğrenir biz de bunları başkalarına “utanmadan” sunabilirdik bizi aydınlatmayı becerebilseydiniz. ama hala bilgiye, bilgiyi haplaştırıp sizin kadar ayağa düşürmeyecek kadar saygımız var Allah’a şükür! bilime de sizin aklınızın hayalinizin alamayacağı kadar da yakınız çok şükür! sadece bildiğimiz şeyi mutlak ve eleştirilmez görmeyecek kadar iyi biliyoruz; çünkü wikipedia’dan kopyalamadık, o bilgileri yaşadık da ondan. o yüzden olumlu özelliklerini reddetmeden, olumsuz yönlerini de görebiliyor, eleştirebiliyor ve farklı açılımlar geliştirebiliyoruz. sizin gibi “aydınlanmış kemalistlerde” olmayan şey bizde var yani: DÜŞÜNMEK

    yazı size mi yazıldı? doğrusu kemalistler birbirlerine, aralarına karbon kağıdı konup kopyalanmış gibi benzedikleri için böyle birşeye hiç lüzum görmedim. isteyen her kemalist yazıyı üstüne alınabilir. benim için hiçbir sakınca yok…

  34. Yazan:memleket Tarih: Mar 26, 2010 | Reply

    II. dunya savası sonrası ABD politikalarının ülkemizdeki temsilcisi sag adalet partisinden bu yana dyp anap akp diye devam eder. Bu partilerin başkanlarının ABD yi şikayet ettikleri ABD yi eleştirdikleri görülmemiştir. İktidar kimi eleştiremiyor kimin her dediğine uymak zorunda kalıyor ise onun buyundurugu altındadır. (Irak savası ıcın tezkere cıkmasına calısmak, Buyukortadogu projesi, özelleştirmeler, kıbrıstakı politika, su ankı acılım hep abd nın gecmıs donemden programladıgı projelerıdır) Allahtan korktuklarından cok ABD den korksalar hem memleketi ABD nin kucagına oturtmazlar hem de bu kadar yolsuzluk yapmazlardı…Dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ne hıkmetse evet demeyen bu demokratlar yıllarca mazlumun ahını alan ozellestırme ve ıhalalerın kaymaklarını yemıslerdır…Ben bu memleketin bir evladı olarak başta bugunku sayın basbakanımız ve gecmıs ve bugunku bakanlar ve hukumet uyelerı olmak uzere hıcbırıne hakkımı helal etmıyorum, ahırette mılyonlarca vatandaş gıbı benım ıkı elım de yakalarında olacak…saygılarımla

  35. Yazan:memleket Tarih: Mar 26, 2010 | Reply

    ABD den korktukları kadar allahtan korksalar yazacaktım yanlış olmuş ama duzeltmeye gerek duymadan herkes anlamıştır sanırım…herkes gerceklerı gordugu ıcın…

    arkadaslar kemalızm dediğiniz cumhuriyettir bunun tersı şeriat ya da diktatörlüktür. Şeriat diktatörlükle beraber gelir. Bugunkü rejimi şeriata diktatorluge kaydırmaya calısan ABD uygulayıcı AKP dir. siz akp ye destek vererek kemalızme degıl cumhurıyete hayır dıyorsunuz…şehitlerimizin kanıyla kurdugu cumhuriyeti değil abd yi savunuyorsunuz…

  36. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Mar 27, 2010 | Reply

    Iste Kemalizm ve Kemalistler:
    http://video.google.com/videoplay?docid=-5464625623984168940&ei=ckKtS4fEDsXU-Qaj5rnJCg&q=1984#

  37. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Mar 27, 2010 | Reply

    Ve bu da kemalistlerin ulkemizi getirmeye calistigi hal:

    http://video.google.com/videoplay?docid=-3742145385913859804&ei=K2atS4uPL8rK-QaH_rzjBg&q=north+korea#

    http://video.google.com/videoplay?docid=-6207048095790645450&ei=jGatS-31MMaI-AbamYmSDA&q=kuzey+kore#

  38. Yazan:hoyrat Tarih: May 30, 2010 | Reply

    cok karistirdilar ortaligi.sen bu sekil geyinirsin ben bu sekil geyinirim kimse kimseye karisamaz.amma lakin ki oyle degildir.

    bu adami bilenler bilir de nerden baglayacagim konuyu buraya oraya geleyim isterseniz.

    simdi turkiye bir mozayik.bu mozayikte belkide dunyanin hic bir ülkeside olmadigi kadar farkli fikirleri savunan insanlar var.

    bunlarin ortak ozelligi ise herkesin sadece kendi benimsedigi fikrin akimin dogru,diger buna karsit tum dusuncelerin ise yanlis oldugu seklinde bir inanca sahip olmalari.

    Gelişmiş ülkelerdeki gençler sohbetlerinde siyaset konusunu açmaz,vatani kurtarmaya kalkmaz,kişisel inançlari tartışma konusu yapmazlar.bunlar benim arkadaslarimdi.en azindan buyuk bir cogunlugu boyle idi.

    çünkü onlar belirli bir refah sevieyesine ulaşmış bir ülkenin vatandaslariydi,ülke sorunlarini cozmek onlarin gorevi degildi,herkesin inandigi sey, kendi işlerini, görevlerini layikiyla yerine getirmekti.bu sekilde ülkelerine olan sorumluluklarini yerine getirmis oluyorlar.

    biz 2010 yilina hala kutuplaşmak için var olan ayrik fikirler yetmiyormuş gibi kendimize kutuplaşack bir dolu nokta bulabiliyoruz.işin kötüsü bundan zevk aliyoruz.

    Kendi mantiginizla örtüsmeyen her grubu kaka olarak nitelendirmek inanin kimseye fayda saglamiyor.bunlarda bu mozayigin bir parçasi yapacak birşey yok.iyi kötü guzel cirkin …

    birakin artik bu tartismalari.herkes ne dusunuyorsa neye inaniyorsa inansin yahu.bikmadiniz mi bu ülkeyi geri goturmeye.hangi fikri savunursaniz savunun.önce bi insan olun.once bi vicdan sahibi olun.once insanlari sevin.insan sevgisi olmadiktan sonra ne düşünürseniz düşünün neye inanirsaniz inanin hepsi boş arkadaşlar.

    Butun genellemeler yanlıştır,bu bile…

    insanlari barkodlamaktan vazgecin,bu solcu bu sagci bu milliyetci bu kemalist bu anarsist bu yobaz ..hic bi fikrin savunucusu kaliptan cikmis gibi diger fikir yandaşlariyla tipatip ayni olamaz.genellemme yapmaktan kacinin.insanlari sevin..hoşgörü erdemlerin en zor elde edilenidir.biraz hoş görü sahibi olun.biraz açık fikirli olun.

  39. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: May 30, 2010 | Reply

    Açık fikirli olmak için herşeyden önce tabular bir kenara konmalı.

    Herkes istediği gibi inansın inanmasına da..

    Kimi inanç biçimleri doğaları gereği saygısız, hoşgörüsüz ve saldırgandır.

    Bir tür hastalıktırlar.

    Bunları hoşgörmek, hoşgörüsüzlüğü hoşgörmek, saygısızlığa saygı duymak gibi aptalca bir şey olur.

    Saldırganlığa dayanak yapılan tabular zihinlerden temizlenecek.

    Yeni nesiller bu hastalıklardan korunacak.

    Buna “bırakınız inansınlar” diye izin verenlerin aynı hastalıkla malül olduğundan kuşku duyulur.

  40. Yazan:Furkan Tarih: May 31, 2010 | Reply

    Sayın Hoyrat
    Çok güzel diyorsunuz. Bırakınız herkes istediğine inansın. Bu böyle arkadaş sohbetlerinde, internet forumlarında söylenince güzel oluyor. Herkes tarafından kabul görüyor. Ama mesele bu ortamlar değil. Mesele türkiye devletinin resmi ideolojisi. Bu resmi ideoloji hiç kimseyi inancı konusunda serbet bırakmıyor. Zorla herkese Atatürk’ü sevdirmeye çalışıyor. Bunu da ilkokul çağlarından itibaren beyin yıkama yöntemiyle yapıyor. Bildiğiniz gibi beyin yıkamaya en müsait olanlar genç, körpe zihinlerdir. Sizinle benim serbestlik konusunda hem fikir olmamız hiç bir şey ifade etmiyor bu ülkede. Çünkü demoklesin kılıcı gibi başımızın üstünde sallanan resmi ideoloji atatürkçülük var bu ülkede. Ve anayasamızda bile yazıyor bu. Bu ülkede atatürkçülüğe aykırı olan hiç bir eylem ve düşünce kabul görmez deniyor resmen anayasada. Bu mudur şimdi insanları fikirleri konusunda serbest bırakmak. Ben atatürkçülüğe inanmıyorum. Atatürk devrimlerinin bu ülkeyi kimliğinden kopardığına inanıyorum. Doğru atatürk devrimleri ülkeyi bir yerlere getirmiştir. Ama daha da güzel yerlere gelmemiz mümkündü diye düşünüyorum. Atatürk devrimlerini en başta dini inancımız olan İslam’a karşı örtülü bir savaş açtığı için benimsemiyorum. Ama gel gör ki bu düşüncelerim yüzünden bu ülkede ceza görebilirim. O zaman nasıl diyeceğiz bu ülkede insanları serbest bırakalım diye. Biz kabul etsek bile serbestliği özgürlüğü devletimiz buna izin vermiyor ki. Zannediyorlar ki atatürkçülüğü benimsemeyen insanlar vatana ihanet edenlerdir. Hiç bir şekilde kabul görecek mantıklı bir söylem değildir bu. Ben de en az kemalistler kadar ülkemi seviyorum. İnsanların mutlu kardeşce yaşamalarını istiyorum. Sadece atatürkçülüğün bunu başaramıyacağına inanıyorum. Ama bu fikirlerimden dolayı ceza alabilmem söz konusu. O zaman burada bırakınız herkes istediği gibi inansın demek havanda su dövmek oluyor. Tamam siz ve ben anlaşıyoruz bu konuda ama devletimizin bizi rahat bırakmaya hiç niyeti yok.

  41. Yazan:Tayfun Tarih: May 31, 2010 | Reply

    Gözümde PKK’lılardan farksızlardır. Ve bu ülkeye en az onlar kadar zarar vermişlerdir.

  42. Yazan:can ile canan Tarih: Haz 28, 2010 | Reply

    “Cumhuriyet’in okumuş yazmış eliti, en bağnaz softadan daha tehlikeli bir tip oldu çıktı karşımıza” diyordu Ümit Kıvanç. 2009 senesinin ilk günlerinde kısa ve net bir şekilde durumu ortaya koyduğu bu cümleleri beni etkilemişti.

    Özellikle, adına Ergenekon da denen ve ne olduğu kamuoyu nezdinde tam anlaşılamamış bir büyük hengame içerisinde bu bağnazlığın ne kadar trajikomik, acıklı ve akabinde saldırgan boyutlara ulaşabildiğini gördük ve halen de görmekteyiz.

    Milli eğitim’in sunduğu müfredat, merkez medya ve bireyin sosyal çevresi ile sözel iletişimi çerçevesinde kendisine sunulan argümanlar ışığında öğrendiği veya öğrendiğini sandığı “Kemalizm”i; görev başındaki onurlu bir askerin dikkatli nöbet tutuşunu model alarak, herhangi bir karşıt eleştiri karşısında derhal koruyup kollayacak ve soru işaretleri yöneltene, argümanlarını çürütecek bilimsel/tarihsel bilgiler/kanıtlar sunmak veya samimi ve özgün fikirler öne sürmektense; çoğunlukla yaftalamak, etiketlemek ve alenen en basit tabirle küçük düşürmek aşamalarıyla devam edecek bir düşünce yapısına sahip olduklarını görüyorum bu (sözde) ilerici tarafın.

    “Andımız” gibi, ezberledikleri şeyleri papağan misali tekrarlayan bu güruhun, küçük yaşta hatim indiren Kuran kursu talebelerinden ne farkı var? Gerçekten de “bilgiyi ve hakikati bulmuş olan gerçek Kemalistler olarak; onların aramaya, okumaya, derinleşmeye, düşünmeye ihtiyaçları yok gibi… Nasılsa hazır stokları var.”

    Adının ilk anılmaya başlanmasından beri kaç sene geçmesine rağmen, hala daha “Ergenekon diye bir şey yoktur!” noktasında olmaları; sonu gelmeyen ve başlangıcı olmayan inkar politikaları (Danıştay cinayeti de işlenmedi, kamera kayıtları da silinmedi, bu ülkede faili meçhuller de zaten hiç olmadı, Kürt diye bir ırk zaten yoktu, kart kurt eden Türk vardı, Ermeniler gönüllü olarak göç etti, ülkede darbe de olmadı veya olduysa da kendiliğinden oldu, dış mihraklar sebebiyleydi filan filan…) Bu dizelerin hep böyle devam etmesi; insanı içinde bulunduğu çağ, eğitim ve medeniyet gibi temel unsurlar hakkında da hayal kırıklığına sürüklüyor.

  43. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Haz 28, 2010 | Reply

    Gözümde PKK’lılardan farksızlardır.

    Bence oldukça farklıdırlar.

    Kemalistler müslüman.

    PKK’liler bildiğim kadarıyla müslüman değil.

    Büyük bir fark var gibi.

  44. Yazan:KENAN ŞİMŞEK Tarih: Oca 9, 2011 | Reply

    Eleştiriniz bile Kemalizm ‘i ne kadar ciddiye aldığınızı gösterirken neden sürekli aşağılama modunda cümleler kurdunuz?

    Kemalizm ‘i savunan bizler en azından kendi düşüncemde olan ve olmaya yakınlığa aday kimseler sizin kadar iyi, doğru ve gerçeği salt nitaliğiyle düşünemiyor göremiyor olabilir miyiz?

    Kemalizm ‘in sosyal psikolojik durumu bir yana onun bir devlet ideolojisi olduğu gerçeği sizinde bildiğiniz gibi doğrudur.
    AMA!
    Devlet nasıl yönetilir neler yapılır ne gibi stratejiler üretilir halk nasıl eğitilir kısacası Bir devletin devlet olma bilinci
    Sizler de yoksa biz ne yapabiliriz.
    Bunlardan nasibini almamışsanız ne yapabiliriz.!!

    Kısacası 1950 den beridir bu ülkenin tepesinde oturan siyasetçilerinize bir sorun bakalım 1950 den beri bu ülkede neler oldu ve bir kez daha sorun lütfen 1950 öncesinde Dünyanın en berbat günlerini yaşadığı yıllarda Türkiye de neler oldu neler..

    Size göre bu düşünce geçmişin bekçiliğini yapmak bize göre geleceğe öncülük etmek.
    Eğer ki!
    Bu değerlendirmeyi bilimsel toplumsal siyasal ekonomi devlet yönetimi her alana yayıp her türlü demokratik düşünceyi içinize sindirerek düşünebilmeyi başarabilirseniz anlayabilirsiniz.
    Ama sanmıyorum..
    İleride belki.! O bile belki.. Bir olasılık..

  45. Yazan:bsm Tarih: Oca 10, 2011 | Reply

    Tayfun Korkut beyin Kemalistler hakkındaki

    “Gözümde PKK’lılardan farksızlardır.Ve bu ülkeye en az onlar kadar zarar vermişlerdir”yorumuna,sn.Cengiz Cebi’nin yanıtı şöyle olmuş:

    Bence oldukça farklıdırlar.

    Kemalistler müslüman.

    PKK’liler bildiğim kadarıyla müslüman değil.

    Büyük bir fark var gibi.

    Sn.Cebi merakımı bağışlasın,bu yorum gerçek görüşü müdür yoksa ironi mi?

    Şayet gerçek görüşünü yansıtmışsa bence ortada ciddi bir problem var:

    Ne Kemalistler’in,ne de PKK’lıların “müslümanlığı”hakkında bir yargıda bulunmak bana göre sağlıklı bir tespit değil.Ben şahsen “şu müslümandır,bu değildir”deme yetkisini görmüyorum kendimde.Ha,bir hareketin/grubun/ideolojik akım temsilcilerinin… eylem ve davranışları/siyasi çizgisi vs. baz alınarak bunun üzerinden “müslümanlıkla bağdaşırlık”ı tartışılabilir elbet.

    Lakin Kemalistleri “müslüman”,PKK’lıları ise “müslümandan saymayan”kriter nedir acaba?Cidden merak ediyorum.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Mar 10, 2010: Son 30 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin