Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Benim adıma eğitme! »

Eğitim sistemleri milliyetçiliği, “benim ırkım, benim sınıfım” fikrini cesaretlendirerek savaşma duygusunu her daim diri tutmaktadır. Dolayısıyla savaşların önemli bir nedeni de klasik eğitim sistemleridir.

Ufuk Coşkun (Serbestiyet)

Modern ulus-devletlerin çocuklarımızla yakından ilgilenmeye başladığı günden itibaren dünyada huzur ve düzen kalmadı. Çünkü çocuklarımızı elimizden alıp zihinlerini resmi ideolojileriyle, milliyetçilikle ve ayrımcılıkla şartlandırdılar. Eğitim kendisiyle kavgalı, önyargılarını yıkamayan, merhametsiz, savaşa ayarlı, bir diğerini düşman gören bireyler yetiştirmede öncü bir rol oynadı. Erich Maria Remarque Birinci Dünya Savaşı’nın biraz da eğitim sistemlerinin ve okul öğretmenlerinin marifeti olduğunu söyler. Keza Dietrich Bonhoeffer de İkinci Dünya Savaşı’nın mükemmel (!) eğitim sistemimizin bir sonucu olduğunu vurgular. Abartılı bulabilirsiniz, lâkin başka bir şey demek istiyorlar. Eğitim güce ve otoriteye bağlı, bağımlı, bir çırpıda düşünen, düşünürken yıkan, sınıfını ve ırkını her şeyden üstün gören militanlar sürdü piyasaya. Bu, insanlığa yıkım ve sefaletten başka bir şey kazandırmadı. J.Krusnamurti, “Nefretle çekişmenin baş nedenlerinden Read the rest

Yazarın Ölümü / Gilbert Adair »

Yazarın Ölümü Gilbert Adair“… Kelimeler, onları “kullandığı” yanılsamasına kapılan yazarlardan çok daha eski, vefasız ve tecrübelidir. Kelimeler hep vardı. Kimse onların sahibi değildir; kimse nasıl okunacaklarını belirleyemez; hele onları yazan hiç. Edebi metin kendi kendini ve a fortiori yazarının “niyetlerini” baltalamadan edemez; hep kendi başının dikine gidecek, kendi imtiyazsız, emniyetsiz ve sıklıkla çelişkili yorumlarını yaratacaktır; dolayısıyla yazılı dil her zaman birbirini karşılıklı olarak dışlayan anlamları onaylama olasılığını hep içinde barındıracaktır.

Edebiyatın her biçiminde ve seviyesinde, düzmeceden ibaret olan şeyler müstehcenliğe ve pornografiye doğru irtifa kaybetmeye mecburdur.

Yaban sıçanı sınıfından bir tür olan akademik bayağılığın dünyada içini titreten bir şey varsa, o da kurallarını ezbere öğreneceği, sonra da hafızasına kaydedeceği bir doktrin, bir ilmihal, önceden programlanmış bir sistemdir -o doktrinin mutlak otoritesi olarak da şimşekleri, dolmakalem gibi göğüs cebinden dışarı taşan, kah nazik, kah amansız, kah babacan, kah führer bir kanun koyucu isterler …”

 

… Sanat, roman ve edebiyat üzerine okumak için…

… E-kitap okumak için…

Roman nedir? Nasıl Yazılır?

Bedr zamanı geldinBedr zamanı geldin Afrikalı Leo / Amin Maalouf Altın Meyveler / Nathalie SarrauteRoman nedir? Tarif dahi edilmesi zor bir kavram. Sanatçının İnsan’a bakışını, toplumla kurduğu ilişkiyi yansıtır sanat eserleri. Bu sebeple sanat her çağda yeniden icad edilir. Ünlü yazar Heinrich Mann’ın dediği gibi: “Bütün romanların ve hikâyelerin amacı kim olduğumuzu bilmektir, Edebiyatın önemli bir konuma sahip olmasının nedeni, sadece doğanın ve insanlar âleminin ayrıntılarını tek tek açıklaması değil, insanları hep yeni baştan keşfetmesidir.” Değerli yazarımızSuzan Nur Başarslan Roman’ın derinliklerine giden bir seyahate davet ediyor sizi. Zaman’ın kullanımı, olay örgüsü, mekân, dil, üslup ve daha bir çok temel kavram edebiyatın dev isimlerinden örneklerle irdeleniyor. Buradan indirebilirsiniz.

 

kitap-tanitan-kitap-6 Edebiyat Mutluluktur / Zülfü LivaneliEdebiyat Mutluluktur / Zülfü Livaneli Afrikalı Leo / Amin Maalouf Altın Meyveler / Nathalie SarrauteKitap Tanıtan Kitap 6

Bir varmış, bir yokmuş. Mehtaplı bir eylül gecesinde Ay’a bir merdiven dayamışlar. Alimler, yazarlar, şairler ve filozoflar bir bir yukarı çıkıp oturmuşlar. Hem Doğu’dan hem de Batı’dan büyük isimler gelmiş: Lev Nikolayeviç Tolstoy, René Guénon, Turgut Cansever, El Muhasibi, Şeyh-i Ekber, Cemil Meriç, Arthur Schopenauer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu, Mahmut Erol Kılıç… Sadece bir kaç yer boş kalmış. Konuklar demişler ki “ başka yazar çağırmayalım, bu son sandalyeler bizim kitabımızı okuyacacak insanlara ayrılsın”. Evet… Kitap sohbetlerinden oluşan derlemelerimizin altıncısıyla karşınızdayız. Buradan indirebilirsiniz.

Önceki kitap sohbetleri:

Edebiyatın Sıfır Derecesi / Roland Barthes »

  • Yazının Sıfır Derecesi Roland BarthesKlasik ozanın işlevi daha yoğun ya da daha parlak yeni sözcükler bulmak değildir; eski bir kurallar bütününü düzenlemek, bir bağıntının bakışımlılığını ya da özlülüğünü kusursuzlaştırmak, bir düşünceyi bir ölçünün tam sınırına getirmek ya da indirgemektir. Klasik yazının özlü düşünceleri sözcüklerin değil, bağıntıların özlü düşünceleridir. Bir anlatım sanatı söz konusudur, bir buluş sanatı değil; burada sözcükler, daha sonra yapılacağı gibi, bir tür şiddetli ve beklenmedik yücelikle, bir deneyimin derinliğini ve tekliğini yansıtmazlar; ince ya da süssel bir düzenin gereklerine göre, yüzeyde düzenlenmişlerdir. Kendilerini bir araya getiren düzenlemeye hayran kalınır, kendilerine özgü güçlerine ya da güzelliklerine değil.Çağdaşlık olanaksız bir yazın arayışıyla başlar.
  • Her insan dilinin tutsağıdır. Sınıfının dışında, daha ilk sözcük imler kendisini, yerini tümüyle belirler ve bütün tarihiyle gösterir.
  • Biçim bir nesne gibi asılı durur gözlerin önünde; ne yapılırsa yapılsın, bir aykırılıktır. Görkemlidir, gününü doldurmuş görünür; düzensizdir, toplum dışı kalır; zamana ya da insanlara göre özeldir, hangi biçimde olursa olsun yalnızlıktır.
  • Söz ancak dilin açık bir biçimde sözcüklerin yalnızca devingen uçlarını alıp götürecek bir “yutma” olarak işlediği yerde vardır; yazıysa, tersine, her zaman dilin ötesinde köklenmiştir; bir çizgi gibi değil, bir tohum gibi gelişir, bir öz ortaya koyar ve bir gizle tehdit eder, bir karşı-iletişimdir, korkutur.
  • Toplumsal dilin kopmasını yüklenen ozanın insandışı deneyiminin, isterse romancının inanılır yalanı söz konusu olsun, içtenliğini sürdürebilmek ve tüketilmek için yalancı, kesinlikle yalancı göstergelere gereksinimi vardır. Bu çift anlamlılığın ürünü, sonuç olarak da kaynağı yazıdır. Kullanımı yazara şanlı; ama denetim altında bir işlev veren bu özel dil, başlangıçta görünmeyen bir tutsaklık yaratır, bu da her türlü sorumluluğun tutsaklığıdır; başlangıçta özgür olan yazı sonuçta yazarı kendisi de zincirlenmiş olan bir Tarih’e bağlayan bağdır: Onu kendi yabancılaşmasına daha kesin bir biçimde sürükleyebilmek için toplum yazarı sanatın en açık göstergeleriyle damgalar.
  • Yazın fosfor gibidir: En çok ölmeye çalıştığı anda parlar.
  • Şiir her türlü anlatma biçiminde öz olarak bulunan gücül bir düzyazının süssel, anıştırıcı ya da yüklü bir denkleminden başka bir şey değildir.

Siyaset üzerine kitap okumak için …

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

70 kitap indirin70 kitap indirinAmerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız?
Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz.ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.

Müslüman’ın Zaman’la imtihanı

70 kitap indirin70 kitap indirin

Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.

 

Yalancılık Sanatı Oscar Wilde »

Yalancılık Sanatı Oscar Wildeİnsanın en az kendisi olduğu an, kendi kılığında konuştuğu vakittir. Ona bir maske ver; sana gerçeği söylesin.

Çağımız edebiyatının büyük çoğunluğuyla gülünç derecede sıradan kalmasının başlıca nedenlerinden birini, hiç kuşkusuz, bir sanat, bir bilim ve bir toplumsal zevk olarak yalancılığın gerilemesi oluşturuyor. Kadim tarihçiler lezzetli kurgularını bize olgu biçiminde sunmuşlardı, günümüz romancıları ise karşımıza kurgu kılığında sıkıcı olguları çıkarıyorlar.

Şairin ince müziğinden tanındığı gibi, yalancı da zengin ritimli konuşmasından tanınabilir ve her iki durumda da anlık esinlenmeler yeterli değildir. Başka her şeyde olduğu gibi, bu iki sanatta da mükemmelliğe ulaşmak bol pratik yapmayı zorunlu kılar. Fakat bu modern çağımızda şiir yazma hünerinin mümkünse yasaklanmasını istetecek kadar ayağa düşmesine karşılık, yalancılık hünerinin neredeyse gözden çıkarıldığı görülüyor. Çoğu kez bir genç adam, hayata, anlayışlı ve cesaretlendirici bir ortam ya da iyi örnekleri taklit edebilme şansıyla beslense, gerçekten yüce ve harika şeylere dönüşebilecek doğal bir abartma yetisiyle atılıyor. Ama, kural olarak bu yeteneği harcanıp gidiyor.

Büyük eserlerin ucuz baskıları keyif verici olabilir; ama büyük adamların ucuz baskıları daima mide bulandırıcıdır.

Toplum, suçluyu çoğu kez bağışlar; hayalciyi ise asla.

Aşırı çalışan, yetersiz eğitilmiş ve mutlak biçimde aptal bir çağda yaşıyoruz. Ve acımasızlık gibi görünse de söylemeliyim ki bu insanlar felaketlerini hak ediyorlar.

Tehlikeli olmayan bir fikre, fikir demeye değmez.

Hayat hakkında hiçbir şey bilmemenin en emin yolu, insanın kendini yararlı kılmaya çalışmasıdır. 

 

… Toplum ve siyaset üzerine kitap okumak için …

Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

70 kitap indirin70 kitap indirinSuzan Nur Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor. Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

70 kitap indirin70 kitap indirinDevlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukukyerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları“ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

Soneler / William Shakespeare »

soneler William ShakespeareSeni görmedikten sonra, her gün benim için gece
gecelerse parlak gün, rüyalar seni bana gösterince

düşün ki, insan ne kadar savursa varını yoğunu
dünyada kalır harcadığı; yalnızca el değiştirir
ama boşa harcanan güzelliğin dünyada gelir sonu
kullanmadan saklamakla onu, kullanan yok etmiştir

zavallı beni terk etmen için yasaların* gücü arkanda
oysa beni sevmen için bir neden gelmiyor aklıma

aslında, yaşayan kuşaklar yeniler yaşamı yenilerse
zamanın fırçası ya da elimdeki toy kalemse
ne iç güzelliğinle ne de dış gösterişinle
sen gibi yaşatabilir seni insanların gözünde
kendine saklama ki kendini, sürdüresin varlığını
kendi canım hünerinle çizesin kendi yaşamını

bu rüya sürdükçe mutluluktu sahip olmak sana
uykumda kraldım; oysa bir hiçim uyandığımda

doğruya renk gerekmez, onun rengi kendindendir
güzellik fırça istemez kendi resmini çizmeye
katıksız olursa ancak, mükemmel hep mükemmeldir

işte sonsuz aşk, aşkın hep yepyeni kalan kılıfında
ne kaçınılmaz sanılan kırışıklardan pay alır
ne tozlanır ya da yıpranır bundan böyle yıllarla
geçmiş artık sonsuza dek onun buyruğundadır
aşk ilk nerde doğmuşsa, orda yaşar hep değişmeden
zamanla ölür sansa da, görünüşe bakıp karar veren

öyle kutsal bir kişisin ki, çok zor değerini bilmek
varlığın coşku verir çünkü, yokluğunsa umut demek

kötü diye bilinmekten iyidir bence, kötü olmak
olmasak da, kötü muamelesi görüyorsak her yerde
üstelik mümkün de olmaz şöyle keyfince yaşamak
başkası kötü görecektir çünkü, kendimiz görmesek de 

 

… Bilim ve sanat üzerine kitap okumak için …

70 kitap indirin70 kitap indirinMaymunist imanla nereye kadar? (Tartışma)

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları“filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşkyoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksaHayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki… Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin epistemolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Derin Göz

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 6 Nisan 2014)

70 kitap indirin70 kitap indirinİnsan gözü daha verimli kullanılabilir mi? Aş, eş ve düşmanı gören Et-Göz’ün yanı sıra Hakikat’i görebilecek bir Derin-Göz açılabilir mi? Sanatçı olmayan insanlar için kestirme bir yol belki de Sanat. Çukurların dibinden dağların zirvesine, Yeryüzü’nden Gökyüzü’ne…Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, … Buradan indirebilirsiniz.

Zamanda Yolculuk / Time Travelling / السفر عبر الزمن »

mr1Ne değildir?

Bir zaman cetveli üzerinde geri gitmek veya saatlerin, takvimlerin ters yönde işlemesi değil.

Nedir?

“Zamanda yolculuk” bir vehim, ismi dahi çelişki. Zira zaman görünmez yaşanır. Yaşamakta olduğumuz şimdiki an bir mekân değil ki yol gibi üzerinde veya tünel gibi içinde yolculuk edelim. Zaman kelimesini mekânlaştıran “–da” takısını koyan biziz; üzerinde yolculuk yapmayı vehmeden de biziz. Denizde yolculuk, Avrupa’da yolculuk, uzayda yolculuk… Batı lisanlarında da bu lisan bozukluğu var. Meselâ Fransızlar zamanın “içinde” seyahat etmekten bahsederler: Voyage dans le temps.

Neden anlamıyoruz?

zamanda-yolculukBiz yaşadıktan sonra “geçmiş” olan zamanın olaylarını hatıralarımızda bir fotoğraf albümü ya da arşiv gibi sıraya dizip mekânsal bir varlık gibi düşünüyoruz. Dünkü, geçen haftaki olaylar geçen sene olanlardan daha “önde”, çocukluk hatıraları ise daha “arkada” duruyor. Zaman gerçekten “ters yönde” akacak olsa zamanın “içinde” olan bizler bunu asla fark edemeyiz:

“… Tersinden gösterilen filmler, zamanın tersine doğru akacağı bir dünyanın neye benzeyeceğini tasarlamamıza imkan vermektedir. Sütün fincandaki kahveden ayrılacağı ve süt kabına ulaşmak için havaya fırlayacağı bir dünya; ışık demetlerinin bir kaynaktan fışkıracak yerde bir tuzağın (çekim merkezinin) içinde toplanmak üzere duvarlardan çıkacağı bir dünya; sayısız damlacıkların hayret verici işbirliğiyle suyun dışına doğru fırlatılan bir taşın bir insanın avucuna konmak için bir eğri boyunca zıplayacağı bir dünya. Ama zamanın tersine çevrildiği böyle bir dünyada, beynimizin süreçleri ve belleğimizin oluşması da aynı şekilde tersine çevrilmiş olacaktır. Geçmiş ve gelecek için de aynı şey olacaktır ve dünya tastamam bize göründüğü gibi görünecektir …” (Mümkünlerin Oyunu / François Jacob)

Tavsiye okuma

Derin Lügat maddesi

 

makale

  1. Şans, Kader, Özgür İrade ve Zaman(1)
  2. Şans, Kader, Özgür İrade ve Zaman(2)
  3. Şans, Kader, Özgür İrade ve Zaman(3)
  4. Varlık ve Hiç – Jean-Paul Sartre (Bölüm 5:Özgürlük)
  5. Hayvan Serbesttir, İnsan Özgürdür…
  6. Ölüm’ün –E hâli (1): Heykel
  7. Ölüm’ün –E hâli (2): Sanat
  8. Ölüm’ün –E hâli (3): Kartal
  9. Ölüm’ün –E hâli (4) : Kâmiliyet / έντελέχεια
  10. έντελέχεια

… Ölüm, hayat ve zaman hakkında kitap okumak için…

 

Zaman Nedir?

Upanişadlar / F. Max MullerUpanişadlar / F. Max Muller Bir Dinozorun Anıları / Mîna Urgan Eski Mısır Ölüler kitabı, ölümden sonra Oziris’in muhakemesi

“Zaman nedir? Kimse sormazsa ne olduğunu biliyorum. Ama birisine açıklamaya kalkarsam artık bilmiyorum… Eminim ki geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasagelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise sonsuzluk olmaz mı? İyi ama şimdiki zaman var olabilmek için geçmişe karışması gerekiyorsa mevcudiyetini  yok oluşuna muhtaç olan bir Şimdi‘ninVARlığından nasıl bahsedilebilir? Demek ki zaman yokluğa meylettiği ölçüde var olan şeydir.” (Aziz Augustinus, 354-430)

Zaman nedir? İnsan düşüncesinin en çok zorlandığı sorulardan biri bu. Zira Zaman’ın olmadığı bir yer, an, olay düşünmek imkânsız. “Hiç bir şey olmuyor şu an” derken bile zamansal bir cetvele ihtiyaç var. Saniyeler tık tık ilerleyecek ki “yaprak bile kıpırdamıyor” cümlesinin bir anlamı olsun. Zaman’ı anlamadan Yaşam, Hareket, Özgürlük kavramlar üzerine düşünmek de imkânsız.

Derin Göz isimli kitabımızda özellikle ünlü ressam Edward Hopper’dan bahsederken modern yaşamın özellikle de Sanat’ın biz insanlara Zaman’ı düşünmek için yeni kapılar açtığından bahsetmiştik.  Derin İnsan  adlı kitabımızın Korku Matkabı bölümünde de Korku-Zaman ilişkisinden ve Sinema Sanat’ından istifade ederek Zaman’ın NE’liğini bir parçacık sorgulamıştık. Kelimelerin ve mantığın gücünün yetmediği sınırlarda yine Sanat’tan istifade ettik : Sinema, Resim ve Fotoğraf sanatı imdadımıza koştu.

Ama felsefeyi dışlamadık. Zaman hakkında çok isabetli tahliller yapmış olan Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl’den çok önce belki ilk defa Aristoteles (MÖ 300′ler) ile başlamış sorgulamalar var. 1800ler ve 1900lerdeki fikirler haliyle teknolojik ilerlemelerden ve yeni kurulan endüstriyel toplumdan istifade eden ama aynı zamanda bunların altında ezilen bir kuşağın ürettikleri. Bilim ve teknoloji ile zaman arasındaki ilişkiye gelince elbette Newton’dan Einstein’a ve Kuantum mekaniğine kadar uzayan, epistemolojiden fizik teorilerine kadar dallanıp budaklanan sorgulamalar söz konusu.

Peki bilimsel, objektif, tik-tak zamandan başka, daha insanî, sübjektif ya da bütün bunların üstünde, dışında MUTLAK bir Zaman kavramından bahsedilebilir mi? Zaman sadece bir çerçeve, aklı sınırlayan bir tür “yokluk” mudur? YoksaDerin İnsan  ve Zaman’ın eklemlendiği bir Derin Zaman boyutu var mıdır? Tam da bu noktada Delâilü’l-İ’câzMesnevîMakasıt-ül Felasife Telhis-u Kitab’in Nefs ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açıyor. Zaman konusunu bütün derinliğiyle anlayabilir miyiz? Zaman’ın kitabını buradan indirebilirsiniz.

Oblomov / İvan Aleksandroviç Gonçarov »

Oblomov - İvan Aleksandroviç Gonçarov

  • Böyle gereksiz okumalar ona zor ve garip geliyordu. Bu kadar çok zaman, kağıt ve mürekkep harcanan bütün bu kitapların ne yararları vardı? Ders kitapları neye yarardı? Okula tıkılmış olarak geçen hayatın altı yedi yılı neden ziyan ediliyordu? Bütün bu sıkı disipline, azarlamalara, ders boyunca sınıfta oturma sıkıntısına, hayat önümüzde, etrafımızda dururken dolaşma, oynama, eğlenme kısıtlamalarına neden katlanılıyordu?
  •  Herkes nefes almadan koşuşturuyordu. Bir iş biter bitmez, sanki önemli olan tek şey buymuş gibi kendilerini bir başkasına atıveriyorlar, onu da bitirince hemen bir tarafa koyup bir üçüncüsüne saldırıyorlardı, bu böyle devam edip gidiyordu. İki kez gece onu uyandırıp not yazmaya zorlamışlardı. Birkaç kez arkadaş ziyaretindeyken işe çağrılmıştı, hep bu notlar yüzünden. Bütün bunlar onu dehşete düşürüp korkunç sıkmıştı. “Peki ben ne zaman yaşayacağım?” deyip duruyordu.
  • Parlak günler kalmaz, uçup gider ve hayat akar, bir bunalım ötekini izler.
  • İnsan hayatının amacı dört mevsimi de ani değişimler olmadan yaşamak, hayat bidonunu tek bir damla bile dökmeden en uzağa kadar taşımaktır. Ağır ağır yanan bir ateş, alev alev bir yangından daha iyidir.
  • Okuryazarlık köylülere zararlıdır. Onları yetiştir sonra da sabanın başına bir daha geçmesinler.
  • Bazıları taşınmayı sever. Ev değiştirmek onların hayatlarındaki tek eğlence gibidir.
  • O akıldan çok daha önemli bir şeye sahip: dürüst ve sadık bir kalp! Bu, hayatı boyunca zarara uğratmadan taşıdığı eşi görülmemiş bir define. İnsanlar onu devirdiler, o bunlara kayıtsız kaldı, sonunda uyuştu, kırıldı, hayal kırıklığına uğradı, yaşama gücünü kaybetti; ama dürüstlüğünü ve sadakatini kaybetmedi. Kalbinden bir kez olsun kötülük geçmedi, karakterinde hiç leke olmadı. En cazip bir kötülük bile onu kandıramaz, doğru yoldan çıkaramazdı. Etrafını kötülükler sarmış olabilir, bütün dünya zehirle dolmuş olabilir, tersine dönebilir ama Oblomov yalanın önünde eğilmez, ruhu daima saf, asil ve dürüst kalır. Kristal kadar berraktır. Böyle insanlar az bulunur. Kalabalık içinde bir inci tanesi gibidirler! Kalbinin satın alınması imkansızdır. Ona her zaman ve her yerde güvenilebilir. Onu bir kez tanıyan insan onu sevmekten vazgeçemez. 
  • İnsan hayatta iki kez sevemez.
  • Ölümden korkmayabilirsin. Kötü olan infaz değil infaza hazırlıktır, infazdan önceki saatler işkencedir.
  • Aşk maceraları böyledir. İnsan önce evlenmeli ondan sonra pembe hayallere dalmalı.
  • Borç para alan insanlar sanki ruhuna şeytan girmiş gibi koşuşturup durur, çalışır, uykuları kaçardı. Borç bir şeytandır, sadece parayla def edilebilen bir kötü ruhtur.
  • Aşkta arkadaşlık kadar ince eleyip sık dokunmaz. Genellikle gözü kördür, değer diye bir şey aramaz. Hepsi bu. Ama aşk için özel bir şey gereklidir, bazen küçük bir şey, adını koyamadığın, tanımlayamadığın, benim kimseyle karşılaştırılamayacak arkadaşım Ilya’da olmayan bir şey.

 

… Basın ve laiklik üzerine kitap okumak için …

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

70 kitap indirin70 kitap indirinGazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi”gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

70 kitap indirin70 kitap indirinAlaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970’lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesinibarındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Denemeler / Montaigne »

montaigne-denemeler-a“… Bir devleti hiçbir şey yenilik kadar rahatsız etmez: Değişiklik hep kötülüğe ve zorbalığa yol açar. Bir tek parça bozulunca düzeltilebilir: Her şeyin özündeki bozulma ve çürüme eğiliminin bizi ilkelerimizden uzaklaştırmasına da karşı koyabiliriz; ama koca toplumu yeniden kalıba dökmeye, bu kadar büyük bir yapının temellerini değiştirmeye kalkmak, düzeltecek yerde silip süpürmek, ufak tefek kusurları toptan bir kargaşalıkla düzeltmek, hastalıkları ölümle iyi etmek, «Devlet değiştirmekten çok yıkmak isteyen» (Cicero) kimselerin işidir. Dünyanın birden düzeleceği yoktur; ama insan kendini sıkan şey karşısında o kadar sabırsızdır ki, her ne pahasına olursa olsun ondan kurtulmak ister. Binlerce örnek de gösteriyor ki dünya böyle çabuk iyileşme aramaktan hep zarar görür: Durumunda genel bir iyileşme olmadıkça, bir an dertten kurtulması iyileşmesi demek değildir …”

… İslâm sanatı üzerine kitap okumak için …

Senin tanrın çok mu yüksekte?

senin-tanrin-cok-mu-yuksekte 70 kitap indirin70 kitap indirin Şark'a yolculuk / Le Corbusier ve Ivan ŽaknicŞark'a yolculuk / Le Corbusier ve Ivan Žaknic

Güzel olan ne varsa İnsan’ı maddî varoluşun, bilimsel determinizmin ötesine geçirecek bir vasıta. Sevgilinin bir anlık gülüşü, ay ışığının sudaki yansıması, bir bülbülün ötüşü ya da ağaçları kaplayan bahar çiçekleri… Dinî inancımız ne olursa olsun hiç birimiz güzelliklere kayıtsız kalamıyoruz. Etrafımızı saran güzelliklerde bizi bizden alan, yeme – içme – barınma gibi nefsanî dertlerden kurtarıp daha “üstlere, yukarılara” çıkaran bir şey var. Baş harfi büyük yazılmak üzere Güzel’lik sadece İnsan’a hitab ediyor ve bize aşkın/ müteâl/ transandan olan bir mesaj veriyor: “Sen insansın, homo-economicus değilsin”.

İşte bu yüzden “kutsal” dediğimiz sanat bu anlayışın ve hissedişin giriş kapısı olmuş binlerce yıldır. Tapınaklar, ikonalar, heykeller insanları inanmaya çağırmış. Ancak inancı ne olursa olsun bütün “kutsal sanatların” iki zıt yola ayrıldığını, hatta fikren çatıştığını da görüyoruz:

  • Tanrı’ya benzetme yoluyla yaklaşmak: Teşbihî/ natüralist/ taklitçi sanat,
  • Tanrı’yı eşyadan soyutlama yoluyla yaklaşmak: Tenzihî/ mücerred sanat.

Kim haklı? Hangi sanat daha güzel? Hangi sanatçının gerçekleri Hakikat’e daha yakın? Bu çetrefilli yolda kendimize muhteşem bir rehber bulduk: Titus Burckhardt hem sanat tarihi hem de Yahudilik, Hristiyanlık, İslâm, Budizm, Taoizm üzerine yıllar süren çalışmalar yapmış son derecede kıymetli bir zât. Asrımızın kaygılarıyla Burckhardt okyanusuna daldık ve keşfettiğimiz incileri sizinle paylaştık.Buradan indirebilirsiniz.

 


tezyin_kapak-150 70 kitap indirin70 kitap indirin Şark'a yolculuk / Le Corbusier ve Ivan ŽaknicŞark'a yolculuk / Le Corbusier ve Ivan ŽaknicGözle dinlenen müzik: Tezyin

Batı sanatı her hangi bir konuyu “güzel” anlatır. Bir kadın, batan güneş, tabakta duran meyvalar… İslâm sanatının ise konusu Güzellik’tir. Bunun için tezyin, hat, ebru… hatta İslâm mimarîsi dahi soyuttur, mücerred sanattır.

Derrida, Burckhardt, Florenski ve Panofski’nin isabetle söylediği gibi Batılı sanatçı doğayı taklid ettiği için, merkezi perspektif ve anatomi kurallarının hakim olduğu figüratif eserler ihdas eder. Bu taklitçi eserler ise seyircinin ruhunu değil benliğini, nefsini uyandırır. Zira kâmil sanat tabiatı taklid etmez. Sanat fırça tutan elin, tasavvur eden aklın, resme bakan gözün secdesidir. Tekâmül eden sanatçı (haşa) boyacı değil bir imamdır artık. Her fırça darbesi tekbir gibidir. Zahirde basit motiflerin tekrarıyla oluşan görsel musiki ile seyircilerin ruhu öylesine agâh olur ki kalpler kanatlanıverir. Müslüman sanatçı bu yüzden tezyin, hat, ebru gibi mücerred sanatı tercih eder. Güzel eşyaları değil Güzel’i anlatmak derdindedir. Çünkü ne sanatçının enaniyet iddiası ne de seyircinin BEN’liği makbul değildir. Görünene bakıp Görünmez’i okumaktır murad; O’nun güzelliği ile coşan kalp göğüs kafesinden kurtulup sonsuzluğa kanat açar.

Tezyinî nağmeleri gözlerimizle işitmek için yazıldı bu e-kitap. John locke gibi bir “tabula rasa” yapmak için değil Hz. İbrahim (as) gibi “la ilahe” diyebilmek için. Buradan indirebilirsiniz.

Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır

yitik 70 kitap indirin70 kitap indirin Şark'a yolculuk / Le Corbusier ve Ivan ŽaknicŞark'a yolculuk / Le Corbusier ve Ivan ŽaknicAfganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir?

Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.


İslâm’da Mimar ve Şehir

Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” 70 kitap indirin70 kitap indirin Şark'a yolculuk / Le Corbusier ve Ivan ŽaknicŞark'a yolculuk / Le Corbusier ve Ivan Žaknicdemokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor.

Çare? Binalara değil de mimara, yani insana odaklanmakolabilir; yani eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlayabiliriz işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulabiliriz. Bu ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olabilir. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.

Metafizik Üzerine Konuşma / Gottfried Wilhelm Leibniz »

Metafizik Üzerine Konuşma Gottfried Wilhelm LeibnizSahip olduğumuz en yaygın ve en anlamlı Tanrı kavramı, Tanrı mutlak olarak yetkin bir varlıktır sözleriyle oldukça iyi anlatılmıştır. Ne var ki bundan ne gibi sonuçlar çıktığı düşünülmüyor.

Bunu daha iyi kavrayabilmek için doğada birbirinden tümüyle ayrı yetkinlikler bulunduğunu, Tanrı’nın bu yetkinliklerin tümüne birden sahip olduğunu, bu yetkinliklerden her birinin en yüksek derecede Tanrı’ya özgü olduğunu belirtmek gerekir.

Yetkinliklerin de ne olduğunu bilmek gerekir. Yetkinliğin oldukça kesin belirtisi şudur: son yetkinlik derecesine yatkın olmayan biçimler ya da doğalar yetkin değillerdir, sayının ya da çizginin doğası böyle bir doğadır. Çünkü sayıların en büyüğü (ya da tüm sayıların sayısı) kadar tüm çizgilerin en büyüğü de çelişki içerir, ama en büyük bilim ve tamgüçlülük için olanaksız diye bir şey yoktur. Sonuç olarak güçlülük ve bilim yetkinliktirler ve Tanrı’ya özgü olduklarından Read the rest

Akif Bey / Namık Kemal »

  • Akif Bey Namık KemalMüzik havayı gayet hafif dalgalandırırmış. O dalgalanan hava insanın kulağına girer, dimağını hafif hafif gıdıklarmış da insan onun için müzikten hoşlanırmış.
  • Kırk bir muharebe yapmış bir denizciyi o kadar çabuk ıskartaya çıkarmamalıdır.
  • Meğer muradına ermek insana hasretten daha ziyade dokunurmuş.
  • Alemde her hal bizim içindir.
  • Deniz, hayat gibidir. İnsan, dünyada olduğu kadar, enginde de yalnız bir daire içinde gezinir. Ufuk umuda benzer. Sen daima yaklaşıyorum sanırsın, o daima senin aldığın yol kadar ilerler.
  • Gemicinin en büyük düşmanı topraktır. İsterse vatan toprağı olsun.
  • Her fenalığa kendini hazırlamak lazım.

 

 

… E-kitap okumak için… Read the rest