Hoşgörü Üstüne Bir Mektup / John Locke »
By Ali P. on Ara 25, 2016 in Felsefe, Kitap Alıntısı | 0 Comments
Hoşgörü işinde siyasî yöneticinin görevinin ne olduğuna bakalım, bu muhakkak ki, çok önemlidir. Ruhlarla ilgilenmenin siyasî yöneticiye ait bir iş olmadığını çoktan ispatlamış bulunuyoruz. Ruhların iyiliği siyasî yönetimle ilgili değildir, yönetimin ilgisi (eğer böyle adlandırabilirsem) kanunlarla emredip, cezalarla zorlamaya bağlıdır. Fakat öğretimden, nasihatten, iknadan ibaret bir plân, müşfik bir ilgi hiç kimse için reddedilemez. Bundan ötürü, her insanın ruh iyiliği kendisine aittir ve kendisine bırakılmalıdır. Ama ya (kişi), ruhunun kurtuluşuna aldırmıyorsa? Cevaplıyorum: Ya kişi, siyasî yönetimin yetki alanıyla diğerlerinden çok daha yakından ilgili olan şeylerle, meselâ sağlığını yahut mülklerini koruma konusunda da ihmalkâr davranıyorsa? Yönetim, özel bir yasayla bu tür bir kimsenin yoksullaşmamasını veya hastalanmamasını temin edebilir mi? Kanunlar, mümkün olduğu kadar, vatandaşların mülkiyetinin ve sağlığının başkalarının sahtekârlığı ve şiddeti yüzünden zarar görmemelerini sağlarlar; bunlara sahip olanları kendi ihmalkârlıklarından veya müsrifliklerinden korumazlar. Hiç kimse, istesin veya istemesin, zengin veya sağlıklı olmaya mecbur edilemez. Hatta, bizzat Tanrı bile, insanları kendi iradelerine karşı korumaz. Bununla birlikte, farz edelim ki, bazı hükümdarlar zenginlerin sayısını arttırmak ve onların beden sağlığını ve gücünü korumak adına uyruklarını zorlamaya arzulu olsun. Uyrukların Romalı hekimlerden başka kimseye danışmamaları kanunla şart mı koşulacaktır veya herkes Romalı hekimlerin reçetelerine göre yaşamaya mecbur mu bırakılacaktır? Read the rest