RSS Feed for This Post

ABD insanları nasıl köpekleştirir? Türkiye’yi korumak için ne yapmalı?

Görsellerle birlikte; twitter zinciri olarak okumak için…

  • Türkiye’nin ABD’ye “eğitim” amacıyla polis, asker hatta sivil memur göndermesi sorgulanmalı. ABD, kurulduğu günden beri küresel “klüpler” kurar ve bütün dünyadaki polis ve asker teşkilatlarına sızar. Bu insanlar, para, mevki ve kadın… ama en çok da ego şişirme yoluyla ABD’nin köpeği yapılır.
  • Nasıl çalışır bu köpekleştirme sistemi? Yöntemleri ve zaafları nelerdir? FETÖ’nün bağlı olduğu mafyanın Güney Amerika operasyonlarına ve yeni Condor Planı’na bakalım.
  • Farkındaysanız Şili, Arjantin, Brezilya, Bolivya derken Güney Amerika ülkeleri yeniden alevler içinde kaldı. “Yeniden” diyoruz zira 1970’lerde yine bu ülkeler neredeyse eş zamanlı olarak isyan, darbe ve faşist diktatörlerle bir kıskaç içine alınmıştı.
  • Birçok akademisyen ve düşünce kuruluşu, Latin Amerikalıların demokrasiye ve/veya adil bir yaşama hazır olmadığını iddia ettiler. Yaşanan sıkıntıları, etnik kavgalar, inanç ve gelenek ile açıklamaya çalıştılar.
  • Bugün İslâm ülkeleri için aynı propaganda yapılıyor. “…Müslümanlar demokrasiye hazır değiller… Müslümanlar insan haklarına önem vermiyor… Müslümanlar hukuk devleti kuramaz…” Oysa orta zekâlı hiçbir sosyal bilimci bunu kabul edemez. Neden?
  • İslâm coğrafyası gibi “Güney Amerika” diye kestirip attığımız yer de, aynı siyasî kaderi paylaşamayacak kadar zengin ve karmaşık bir bölge. Verimli toprakları, madenleri, ormanları ve okyanus kıyıları yani sıra yeryüzü şekilleri, kültürel farklılıklar…
  • Fakat Amazon’dan Şili ve Arjantin’in güney kutbuna uzanan Patagonya topraklarına, Peru’daki And dağlarından Ekvator, Panama ve Nikaragua kıyılarına kadar her yerde aynı şey oldu: 1954-1975 arasında yüzlerce darbe girişimi, siyasî cinayet, sabotaj, katliam! Tesadüf mü?
  • Bu kadar farklı iklim, ekonomi ve kültüre sahip bir bölgenin tamamı aynı şekilde, faşist diktatörler eliyle yönetilince “yoksa bir plan mı var?” diye sormak lâzım. Evet var: Planın adı Condor yani “Akbaba operasyonu”
  • Condor planı, 1950’lerde başlayan, 1970’te kurumsallaşan Latin Amerika’daki faşist diktatörlüklerin CIA desteğiyle uygulamaya koyduğu işkence ve yargısız infaz operasyonudur. Bill Clinton döneminde (2000) açılan arşivler, operasyonu CIA’nin başlattığını ve sonuna kadar yönettiğini ispat etti.
  • Yani bir komplo teorisi değil, gizli saklı da sayılmaz. ABD başkanının emriyle yürürlüğe konmuş bir plan. Uruguay, Şili, Arjantin, Brezilya, Bolivya, Paraguay ve Peru ordularının üst rütbeli subayları ile polislerini ve istihbarat şeflerini birleştiren bir yapı kurulmuş.

  • 50,000 insan yargılanmadan, çoğu kez komşu ülkelerin polislerince öldürüldü; 30,000 insan hâlâ kayıp ve 400,000 insan da Amerikan faşizmine muhalif fikirlerinden ötürü yıllarca hapis yattı. Neden? Komünizmin Güney Amerika’da yayılmasını engellemek için!
  • Halka ilân edilen resmî amaç komünizm ile mücadeleydi. ABD başkanları ve senato, Küba’daki devrimin bütün Güney Amerika’ya yayılmasından korkuyordu. Tabi “komünizm ile mücadele” soyut bir hedef. Düşman kim? Solcu yazarlar? Sendikalar? Sosyal demokrat partiler?
  • 1980 darbesinden önce Türkiye’de yaşadığımız bu komünizm paranoyası, Güney Amerikalı iş adamlarını ve siyasetçileri de sarmıştı. Ama dediğimiz gibi, düşman net değil. Sovyet işgali yahut sol terör gibi net bir hedef belirlenmedikçe herkes şüpheli, herkes potansiyel suçlu.
  • Condor planı çok sinsi. CIA’nin eğittiği silahlı gruplar, devletlerin adaletinden kaçmak için muhalifleri vatanlarından kaçırıyorlar. Neden? Bir Brezilyalının Paraguay’da işkence görmesi hatta öldürülmesinin gizlenmesi daha kolay da ondan.
  • Fakat evvelâ “Condor” adı üzerinde duralım: Hitler’in İspanya iç savaşında (1936) Faşist Franco’ya destek için gönderdiği birliklerin ismi de “Legion Condor” idi. Güney Amerika’daki faşist diktatörlerin arkasında Klaus Barbie gibi kaçak Nazi subayları vardı. (Bkz. Şili’deki Nazi kolonileri)
  • Şili’nin canına okuyan faşist diktatör Pinochet döneminde istihbarat şefi Manuel Contreras idi. Bu cani, ABD’nin Virginia eyaletindeki Fort Benning Askerî Okulu’nda isyan bastırma, işkence, psikolojik harp gibi konularda eğitilmişti. (okulun bugünki ismi WHISC).
  • Manuel Contreras, Condor Planı’nın mimarlarındandır. 1973’ten 1977’ye kadar Pinochet rejimin muhaliflerini, özellikle sosyalist ve komünistleri gizlice öldürmek için CIA’nin yaptığı bu planı yönetti.
  • Condor Planı, Türkiye ve Avrupa ülkelerindeki Gladio operasyonlarına benziyordu. Resmî amacı ulus-devletlerin adalet ve polis mekanizmalarına paralel bir örgütlenme kurmaktı. Teoride, “Amerikan menfaatlerini müdafaa” hedefi, ABD şirketlerinin önünü açmak için cinayet ve işkenceye dönüştü.
  • ABD, bu ülkelere hangi maskeyle girdi? ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID: United States Agency for International Development). Yakın zamanda Hugo Chavez’e ve Nicolás Maduro’ya yapılan darbe girişimlerinde “insanî yardım” etiketinin nasıl alet edildiğine iyi bakın.
  • “İnsanî yardım” maskesiyle gelen USAID örgütü, resmî olarak Güney Amerikalı polislere terörle mücadele eğitimi verecekti: Göz yaşartıcı gaz, güvenlik kamerası, telsiz, … Gerçekte CIA ajanları, faşist bir gruba işkence taktiklerini öğrettiler. Fakat “klasik” işkence yetmeyince…
  • Klasik işkence yöntemleri, Güney Amerikan halklarını kırmaya yetmeyince Amerikalılar Fransızlardan yardım istediler. Neden Fransızlar? Çünkü Fransa Cezayir’i siyaseten kaybetmişti ama Fransız ordusu, işkence, soykırım ve isyan bastırmak için halkı bölme tekniklerinde başarılı idi.
  • Halk direnişini kırmak için ne yapıyordu Fransızlar? Bir bölgede direnişçilerin bir kısmını tutukladıktan sonra bazılarını hiç hırpalamadan salıveriyor; sonra sanki onlardan öğrenmiş gibi başka direnişçileri tutuklayıp öldürüyorlardı. Böylece direnişçiler birbirlerini hain zannediyordu.
  • Arjantinli işkence teknisyenlerini eğitmek için de kullanılmış,  sert sahneler içeren bir film seyretmek isterseniz La Bataille d’Alger tavsiye olunur. (italyanca : La battaglia di Algeri, Arapça : معركة الجزائر)
  • Korkunç işkence teknikleri, para, etnik ve mezhep farkların kışkırtma amacıyla kullanılması, direniş kırma operasyonlarının ayrılmaz parçası. Amerikalılar bu konuda Paris’ten yardım isteyince Fransızların gururu okşandı. Ama Fransızlar için başka hesaplar da vardı… Nedir?
  • İşkence yapacak CIA ajanlarını ve güney Amerikalı polisleri eğitecek olan Fransız subayları, komünizmin fanatik düşmanlarıydı. ABD’ye mesafeli duran, sosyalist Latin Amerika’yı destekleyen, Moskova ve Pekin ile iyi anlaşan Charles de Gaulle’ü sevmiyorlardı.
  • De Gaulle’cü hükümet üyeleri, suikast ve darbe sabıkası da olan bu tipleri Paris’ten uzaklaştırmak istiyordu; onlar da komünizm ile kanlı bir hesaplaşmaya girmek için can atıyorlardı. Ayrıca Paris’te kimileri ileride kurulacak faşist Latin diktatörlüklere silah satma hevesindeydi ve çok başarılı oldular.
  • Güney Amerika’dan uzaklaşmamak için sadece bir kitap ismi verelim: “Les Egorgeurs”; yazarı Benoist Rey. Bir de işkence yapmakla övünen iki Fransız generali: Paul Aussaresses ve Jacques Massu. Bunları araştırın. Dikkat; eğlenen işkencecilerin iğrenç resimleri hâlâ internette.
  • Evet, ABD’nin komünizm ile mücadelesi sadece anti-komünist hükümetleri korumaktan ibaret değildi. Demokratik yolla seçilmiş her hükümet, CIA darbelerine hedef oluyordu. Tabi ülke zenginliklerini Amerikan firmalarına peşkeş çekmiyorsa… (Bkz. Yüzyıllık Yalnızlık / Gabriel Garcia Marquez)
  • Meselâ Arjantin’de, 24 Mart 1976 darbesi. General Jorge Rafael Videla’nın darbe hükümeti kurmasının ardından, kamu malları Amerikan firmalarına yok pahasına satıldı. Tabi bu arada…
  • Birleşik Devletler Videla rejimine 50 milyon dolar askeri yardım verdi. IMF’den de 127 milyon dolar kredi geldi. Cunta, ekonomi Bakanı José Alfredo Martinez de Hoz liderliğinde, neo-liberal reformlarla devleti küçültüp meydanı Amerikan emperyalizmine bıraktı.
  • Darbeci lider Videla, 1955’te Fransızlardan eğitim ve danışmanlık almaya başlamıştı. 13 Mayıs 1958’de Arjantin ordusundan genç subaylar Fransız işgali altındaki Cezayir’e geldiler. Neden? İşkence ve diğer baskı yöntemlerini Fransızlardan öğrenmek için!
  • Bütün bunlar, Fransız hükümetinin bilgisi dâhilinde yapılan resmî temaslar ve yardımlaşmalardı. 20 yıl süren bu hazırlıklar, 1970’lerde Güney Amerika’da hukukun yok edilmesi içindi. Fransızların eğittiği işkenceci subaylar, Brezilya, Arjantin, Paraguay ve Uruguay’daki her darbede rol aldı.
  • Özetlersek, Amerikalılar Fransızların Vietnam ve Cezayir’i işgal ederken geliştirdiği işkence ve fitne fesat yöntemlerini okulda öğretilecek ders haline getirdiler. ABD ve Güney Amerika’da kurulan okullarda 20 yıl darbeci ve işkenceci yetiştirdiler ve Latin Amerika’yı işgal ettiler.
  • Önemli bir nokta: Tek bir Fransa yok. Charles de Gaulle Fransız ordusunun ve gizli servisinin Amerikalılarla işbirliği yapmasına şiddetle karşı. Diğer yandan, Fransa’nın bütün kurumlarında Atlantikçi ve de Gaulle düşmanı bir ekip var.
  • Bu Atlantikçi ekip, Fransa’nın bir ABD sömürgesi haline gelmesi için darbe ve suikast denemeleri yapıyor; Gezi Parkı tarzı çakma isyanlar çıkarıyor. Bkz. Erdoğan ile de Gaulle arasındaki garip benzerlikler
  • FETÖ’cü, pardon Atlantikçi Fransızların ihaneti o kadar derin ki, de Gaulle Cezayir’deki ırkçı Fransız terör örgütü OAS ile mücadele etmek için kendi polisini, askerini, Fransız istihbaratını dahi kullanamıyor. Devlet bu darbecilere karşı mafyanın yardımını istemek zorunda kalıyor.
  • Bir başka önemli bilgi: De Gaulle’ün yerine gelen Rothschild Bankası eski genel müdürü Georges Pompidou, Fransız istihbaratının başına fanatik bir Atlantikçi koyuyor: Alexandre de Marenches. George H. W. Bush, Zbigniew Brzezinski, Ronald Reagan ile ilişkilerini inceleyin, şaşıracaksınız.
  • Fransızların Amerikalılara işkence ve fitne çıkarma tekniklerini öğrettiğini söylemiştik. Bunların en ünlüsü,  işkenceci olmakla övünen General Paul Aussaresses, CIA ajanlarının eğitildiği Fort Bragg’da öğretmenlik yapmış. 1976 Arjantin darbesinin lideri General Videla bu okulun talebesi.
  • Videla gibi örnekler çok. Ülkeler değişse de yöntem aynı. Demokratik yolla seçilen hükümetleri devirmek için çakma komünist örgütler adına suç işlemek, yargı, ordu ve polis içindeki suç ortakları sayesinde delilleri yok etmek, hükümetin beceriksizliğini(!) bahane ederek darbe yapmak…
  • Tabi sonra 2ci aşama geliyor. Halkın içinden birileri olup biteni sorgulamaya başlayınca insanları yok etmek. Bunun için gazeteci, muhalif siyasetçi, sendika patronu kim varsa komşu ülkeye kaçırıp öldürmek ve dava arkadaşlarını suçlamak…
  • Meydana çıkan korku ortamında kimse Amerikan şirketlerinin el koyduğu bakır madenlerini, verimli toprakları, döviz ve altın rezervlerini sorgulayacak cesareti bulamıyor.
  • Burada bir şeyi daha sormak icab eder: 20 yıl boyunca üst düzey darbeci generallerden karakoldaki işkence “teknisyenine” kadar yüzbinlerce insanın “eğitilmesi” ve darbe günü gelince eşgüdüm içinde hareket etmesi gerekir. Yani bu çok uluslu polis-asker-yargı bürokrasisi nasıl çalışır?
  • Amerikalılar bunun için OPS (Office of Public Safety) adlı bir örgüt kurdular. Kennedy tarafından, 1962’de USAID’in bir organı olarak kuruldu ama bilfiil varlığı Eisenhower’a uzanır. Henry Kissinger ise bu darbe ve işkence ordusunun genel koordinatörüydü.
  • Özellikle 1980’lerden sonra ortaya çıkan deliller, Henry Kissinger’in elinde onbinlerce insanın kanı olduğunu ispat etti. ABD, Kissinger’ı korumak için muazzam diplomatik baskı yapsa da, bazı ülkelerde davalar açıldı; tutuklama kararları çıkartıldı.
  • Kissinger’ın işkence ordusundaki azılı katillerden birinin adı Dan Mitrione. Yine USAID bayrağı yani  “insanî yardım” maskesiyle Güney Amerika’ya gönderilmiş. Stajyerlerini eğitmek için sokaktan kimsesizleri toplayıp evinde, ses geçirmeyen bir odada işkence yapacak kadar manyak.
  • Dan Mitrione üzerine yapılmış bir Costa-Gavras filmi seyretmek isterseniz… State of Siege / État de siège (1972) tavsiye olunur.
  • Netice: Uluslararası hukuk, Saddam ve Kaddafi gibi küçük katilleri öldürüp, Kissinger gibi pisliklerin serbestçe dolaşmasını sağlayan bir aldatmacadır. (Not: Saddam ve Kaddafi de CIA darbeleriyle başa geçmiştir; bunları ABD devirdi diye kahraman zannetmeyin.)
  • Güney Amerika’ya USAID bayrağı altında ABD’nin yardım elini götüren Dan Mitrione’un müstakbel işkence teknisyenlerine verdiği dersten alıntı:

“…Sorgulanacak kişi evvelâ sağlık kontrolünden geçmeli. Ne kadar dayanabileceğini bilmelisiniz.  Adamın erken ölmesi, sorgucu için başarısızlıktır (…) Hissettiği tek acı sizin elinizden olmalı. Yaşama ümidini kaybetmemeli. Yoksa konuşmayı bırakır. Sinirlerinize hâkim olmalısınız. Bir cerrah gibi temiz, bir sanatçı kadar mükemmel. Zor bir iş ama yapılmalı. Ve ben bu işi mükemmel yapıyorum. En iyi benim…”

Netice: Türkiye’nin ABD’ye eğitim, seminer vs bahanesiyle gönderdiği insanların birer Amerikan köpeği olarak geri dönmesi ihtimali büyük. Özellikle asker, polis, yargı bürokrasisi hedefte. Çünkü darbe sırasında ve sonrasında en çok köpek lâzım olan yerler bu kurumlar.

Netice 2: Türkiye kültürel proje, eğitim, sağlık, güvenlik gibi konularda ABD ve Avrupa’dan para yardımı kabul ettiği zaman insanlarımız zehirleniyor. Atlantik çetesi bizden çok daha uzun vadeli plan yapıyor. 20 yıl sonra yapacağı darbelerin kadrosunu bugünden oluşturuyor.

 

Edebiyat, Sinema, Siyaset, Sanat tarihi, Mimarî, Ateizm, Kemalizm, İslâm, Kadın hakları, Feminizm, Tarih, Felsefe… Bugün 84 kitap var. Yakında yenileri eklenecek, bu sayfayı takip edin… 

Fikir Kırıntıları-7

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinBu kitap, Fikir Kırıntıları-7, Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran derlemelerin yedincisi. Gayemiz, dayatılan sahte gündemlerden kaynaklanan ufuk daralmasını engellemek, merak uyandırmak ve okurlarımızı araştırmaya teşvik etmek. Fikir Kırıntıları-7’nın sorguladığı 21 konu şöyle:

  1. 4 başkan öldüren muz cumhuriyeti ABD’nin sindirim sistemi nasıl çalışır?
  2. Sivil nükleer riskler
  3. Rus derin devleti nedir ve nasıl çalışır?
  4. F-35 savaş uçağına ve Amerika’ya ne kadar güvenebiliriz?
  5. Sinemada siyasî propaganda nasıl yapılır?
  6. Alman derin devleti neden Almanya’ya hizmet etmiyor?
  7. Kore savaşı hakkında çok bilinen yalanlar ve az bilinen gerçekler…
  8. İsveç bir ileri demokrasi midir yoksa işgal altında bir sömürge mi?
  9. Fransa’nın Suudi Arabistan’a sattığı biyolojik silah laboratuarının Yemen’deki salgın hastalıklarla ilgisi ne?
  10. Putinizm, küresel sermaye ve Rus savunma refleksi
  11. F-35 gerçekten hayalet mi? Görünmezlik nedir ve nasıl çalışır? “görünmez” denen uçak nasıl görüldü ve vuruldu?
  12. Doğal gazı savaş sebebi haline getiren sebepler nelerdir?
  13. 2ci dünya savaşında temelleri atılan küresel sistem: Hitler, dolar ve altın
  14. Amerika’nın virüsle sivillere saldırdığı gün…
  15. İngilizlerin Fransa yüzünden 9 gemi kaybettiği savaş
  16. Silah Ticareti: Ambargo nasıl delinir? Kimyasal ve biyolojik silah nasıl el altından satılır? Soykırım yapan diktatörlere gizli yardım nasıl gönderilir?
  17. Amerika’nın Fransızları laboratuvar faresi gibi öldürdüğü gün…
  18. İtalyan mafyası Avrupa Birliği fonlarına nasıl el koydu?
  19. Uluslararası silah ticareti nasıl çalışır?
  20. İnsanları kullanan bencil manipülatörler kimdir?
  21. ABD’de gerçekleşmiş bir darbe girişimi

Kitabı PDF formatında indirmek için buraya tıklayın.

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinFikir Kırıntıları-6

Elinizdeki bu kitap, Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran çalışmaların altıncısı. (Buradan indirebilirsiniz) Maksadımız, iş hayatındaki uzmanlaşmadan kaynaklanan ufuk daralmasını engellemek, merak uyandırmak ve okurlarımızı araştırmaya teşvik etmek. Kısacası, bahsettiğimiz konuları derinleştirmek isteyenler makale ve kitap okuyarak kendilerini geliştirmeye devam etmeliler. Fikir Kırıntıları-6’nın sorguladığı meseleler şunlar:

  1. Savunma enerji sektöründeki stratejik şirketlerimiz güvende mi?
  2. Türkiye neden uçak motoru yapamıyor?
  3. Neden Kürtler hedefteydi? Yeni bir Halepçe olur mu?
  4. Uygurlar için ne yapılabilir?
  5. Banka nedir; nasıl çalışır; nasıl çalışmalıdır?
  6. S-400 füzesi, ABD darbelerini engellemek için kullanılabilir mi?
  7. ABD bir hukuk devleti midir?
  8. Gerçekler hakikaten var mıdır?
  9. 3cü dünya savaşı: Ne zaman başlar? Kaç yıl sürer? Nasıl biter?
  10. Vatikan’ın kaç parası var? Nerede saklı? Vatikan bu parayla ne yapıyor?
  11. Bireysel silahlanma Türkiye’ye uyar mı?
  12. Frankenstein ve Marx
  13. Nobel ekonomi ödülü mü yoksa soytarılık mı?
  14. Abdülhamid neden Osmanlı’nın çöküşünü engelleyemedi?
  15. Geleceğin savaşları neye benzeyecek?
  16. Savaşan robotlar askerlerin yerini alacak mı?
  17. Amerika nükleer silahlarına sahip çıkamıyor
  18. Veri politikası
  19. Ruhr Kızılordusu ve Alman işçi isyanı

Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinFikir Kırıntıları-5

Sosyal medyaya en çok yöneltilen eleştirilerin başında yalan haberlerin yayılması ve kısa mesajlar yüzünden fikirlerin sloganlaşması geliyor. Haklı mı bu eleştiriler? Gerçekte “ana akım” denen gazete ve televizyon kanalları, sosyal medya fenomenlerinden daha dürüst değiller. Çünkü patronların veya arkalarındaki ulus-devletlerin propagandasını yapıyorlar. Bunların yalan haberden yakınmaları bile yalan. Gerçekte, yalan tekelini kaybetmiş olmanın üzüntüsü içindeler.

Gelelim ikinci eleştiriye. Siyasî, ekonomik ve hukukî sorunlar 5-10 kelimeye, birkaç görsele sıkışıp kalıyor. Bu doğru. Ancak sosyal medyanın “hafifliği” ve sür’ati sayesinde resmî tarih ve resmî ideoloji kolaylıkla tartışmaya açılabiliyor. Burada elbette sloganların ve uydurma komplo teorilerinin girdabına kapılma riski var. Evet… Elinizdeki bu kitap, Fikir Kırıntıları-5, Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran çalışmaların beşincisi. Az önce bahsettiğimiz tehlikelerden yani yalan haber, sloganlaşma ve paranoyak teorilerden korunmak için çok sayıda kitap ve makale tavsiye ettik. Eğer sosyal medya mesajları gerçeğin kendisi gibi değil bir sorgulama fırsatı gibi kullanılırsa kemikleşmiş korkular ve önyargılar bir çırpıda yokedilebilir. Bizim de amacımız bu zaten. Kısacası, bahsettiğimiz konuları derinleştirmek isteyenler makale ve kitap okuyarak kendilerini geliştirmeye devam etmeliler. Fikir Kırıntıları-5’in sorguladığı meseleler şunlar (Buradan indirebilirsiniz):

  1. Algı operasyonu nedir?
  2. Çocuklara tecavüz önlenebilir mi?
  3. Türkiye’nin algı operasyonlarında gol yemesinin sebebi parasızlık değil vizyonsuz ve çapsız bürokratlardır.
  4. Casus kurtarma operasyonu nasıl yapılır?
  5. İnterpol bir suç örgütüne mi dönüşüyor?
  6. Ateşin haberini almak ile yanına oturup ısınmak arasındaki fark nedir?
  7. Kur’an’ı herkes kendi aklıyla anlayabilir mi?
  8. Devletler neden terör örgütlerinin para hareketlerini takip edemiyor?
  9. Rabıta nedir?
  10. Endüstri 4.0 ile Bilgi Teknolojileri Endüstriyi Tahakküm Altına Alabilir
  11. İslâmî devlet olur mu?
  12. Yurt dışında okumaya veya çalışmaya gerçekten hazır mısınız?
  13. Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti üzerine dobra dobra
  14. Yapay Zekâ: Tehditler ve Fırsatlar
  15. Ölümsüzlük üzerine…
  16. Tarihî propaganda ve ideolojik çarpıtmalardan nasıl korunalım?
  17. Çevik yazılımda 9 tuzak ve 9 çözüm
  18. Artık doktorun gözünde hasta değil müşterisin!
  19. Benzinli arabadan elektrikliye geçerken… Fırsatlar ve tehditler…

Kemalist Eğitimin Zararları

Dikkat Kitap: Kemalist Eğitimin Zararları Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin“3 tarafı deniz, 4 tarafı düşmana çevrili cennet vatan” paranoyası neden üretildi? Çağdaş ve laik Türkiye’nin evlâdı, Kavala yahut Halep’te yatan dedesinin mezarına bile pasaportla gidecekti. Eskiden vali gönderilen yerlere şimdi büyük elçi atanıyordu. Churchill’in dediği gibi “iki petrol kuyusunun etrafına sınır çizen” İngiliz, bir gecede ülkeler icad edilmişti. Ama Kemalist millî(!) eğitimin iğdiş ettiği beyinler bunu sorgulamaktan aciz. Körfez ülkeleri, Basra yolunun, İsrail, Doğu Akdeniz’in petrol tıpası olacaktı. Türkiye hem Rusya’nın güneye doğru genişlemesini engelleyecek hem de Bakü petrolünün Avrupa’ya ulaşıp fiyat kırmasına mani olacaktı. Diğer yandan Lazkiye ve Hayfa’dan dünya piyasalarına erişen Musul ve Kerkük petrolü bir gün pekâlâ Türkiye’den geçip İskenderun’a akabilirdi ve bu da Londra için büyük bir risk unsuruydu.

Kısacası, Britanya için gerçek tehdit güçlü bir ordu veya zengin devletler değil Türklerin uyanıp kim olduklarını hatırlamalarıydı. Şu halde dünya petrollerinin %60’ına çökmüş, Afika ve Asya’yı sömüren İngilizler için yapılacak tek bir şey vardı: Kullanışlı aptallar yetiştirecek bir eğitim sistemi kurmak ve bunu Türklere “millî eğitim” diye yutturmak.

Eğitimle ilgili sorunlarımız nasıl düzelir? Yahut birgün düzelir mi? Elinizdeki bu kitapta Ufuk Coşkun Kemalist eğitimin sorunlarına işaret etmekle kalmıyor, bir yandan çözümler önerirken bir yandan da millî eğitimin ideolojik, tarihi ve kültürel arka planını gözler önüne seriyor. Milat Gazetesi yazarı, bolgepostasi.com Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Coşkun’u televizyondaki tartışma programlarından ve eğitim konulu çalışmalarından tanıyorsunuz. Bizzat eğitim dünyasının sorunlarını içeriden yaşayan Coşkun aynı zamanda “Kürdüm Doğruyum Çalışkanım” ve “Yeni Sömürgecilik ve Bağımsız Sivil Toplum Kültürü” kitaplarının da yazarı. Ufuk Coşkun’un “Kemalist Eğitimin Zararları” adlı kitabını buradan indirebilirsiniz.

Petrol kandan ağırdır

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin(Son güncelleme: 4cü sürüm, 12 Ocak 2019)

Petrolün fiyatının 50$ üzerinde kalması için yılda ortalama 75.000 insanın ölmesi gerekiyor. Süveyş kanalının Mısır tarafından kamulaştırılması, petrol krizleri, 6 sün savaşı, İran-Irak savaşı, Irak’ın işgali ve Suriye… İnsan kanıyla para basan bu makine 50 senedir asker, sivil, kadın çocuk demeden insan öğütmeye devam ediyor. Nasıl? 1ci Dünya Savaşı tarihteki ilk küresel karbon savaşı oldu. Kömürle beslenen fabrikalar kömür ve petrolle işleyen makineler ürettiler ve insanın öldürme kapasitesini binlerle çarptılar. Ama makineler savaşta insanın yerini almadı. Bunun yerine daha çok insanı daha hızlı şekilde cepheye göndermek için kullanıldı. Cepheler genişledi ve muharebeler uzadı. Alman-Fransız sınırındaki zengin kömür yataklarından İslâmistan’daki petrol kuyularına uzanan savaşta insanlar karbon için öldüler, öldürdüler. Petrolcüler, kömürcüleri yendi. Endüstrileşen savaş sadece savaş makinelerinin değil üretim, sevk ve idare kapasitelerinin de savaşıydı. Elinizdeki 55 sayfalık bu e-kitap şu sorunun cevabıdır: İnsan kanıyla para basan bu makine nasıl çalışıyor? Buradan indirebilirsiniz.

Savaş Meydanda Değil Masada Kazanılır

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinDünya ticaretinin %80’i denizden yapılıyor. Ülkelerin hayatta kalması yani gıda ve enerji tedariki için deniz yollarına erişmeleri şart. Panama, Süveyş, Malaka ve Cebelitarık gibi bütün stratejik noktalar ABD, Britanya ve Fransa’nın kontrolünde. Bu üç devlet istedikleri ülkenin ekonomisini petrolsüz ve dövizsiz bırakıp boğabilecek bir güce sahip.(Bkz. Petro-dolar sistemi)

Komplo teorisi mi? Değil, her şey ortada: Akademisyenler, amiraller, bakanlar ve diplomatlar, doktrinlerini açık açık yazmışlar ve yazdıklarını harfiyen tatbik etmişler: Alfred Mahan, Halford Mackinder, Nicholas Spykman, Zbigniew Brzezinski, Edward Luttwak, Samuel Huntington, Joseph Nye, David Peraeus, Henry Kissinger… Jeopolitiğin bu ünlü isimleri, İngilizlerin ve Amerikalıların dünyaya sürekli hükmetmesi için neler yapılması gerektiğini her ortamda açıkça ifade etmişler. Tabi bu tahakküme bir takım kılıflar uydurulmuş: Önce Hristiyanlık, sonra üstün(!) beyaz ırk ve nihayet serbest ticaretle demokrasi adına verilen bir mücadele gibi gösterilmiş. Yani sınır tanımayan Anglo-Saxon şiddetine, ideolojik meşruiyet zeminleri ihdas edilmiş. Ama değişen ideolojilere ve teknolojinin ilerlemesine rağmen 150 yıldır değişmeyen jeopolitik sabitler var. 21 harita ve 11 makaleden oluşan bu kitap, Anglo-Saxon hakimiyetini mümkün kılan şartları ve Avrasya’nın kurtuluş yollarını sorguluyor. Coğrafî engellerden ekomik savaş araçlarına ve psikolojik harbe kadar… Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları-4

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinİslâm coğrafyasında sürüp giden petrol savaşları deniz yollarından ayrı düşünülebilir mi? Sudan petrolünü Çin’e taşıyan yol Yemen ve Malaka boğazından geçiyor. İran ve Arap petrolünü Avrupa’ya taşıyan yol ise Mısır’daki Süveyş kanalından. Akdenizi’in Atlantik kapısı olan Cebelitarık ve Pasifik’i Altantik’e bağlayan Panama da aynı “uygarların” kontrolünde. Bütün deniz yollarını kontrol eden bu ülkeler hem Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahipler hem de dünyadaki silahların %90’ını üretip satıyorlar. Ve aynı ülkeler sürekli dünya barışı ve özgürlük için çalıştıklarını söylüyorlar! Kendisini dünyanın mâliki gibi gören bu “uygarlığın” önüne çıkan liderler öldürülüyor, ülkeler işgal ediliyor, hükümetler darbe ile, halklar ise terörle “terbiye” ediliyor. Evet… Bu konulara odaklanan Fikir Kırıntıları serisinin 4cü kitabını ilginize sunuyoruz. Konu başlıkları şöyle:

  1. Bazı çocuklar çikolatadan nefret eder!
  2. Lityum savaşları başladı!
  3. Savaşsızlık, barış değildir!
  4. Bilimsellik aklın emaresidir; bilimcilik ise akılsızlığın!
  5. Denizlere hâkim olanlar nasıl dünyaya hâkim oldular?
  6. Modern savaşlarda neden insan değersizleşiyor?
  7. Teröre karşı sıradan vatandaşların yapabilecekleri 3 şey

“Fikir Kırıntıları-4” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinDerin Savaş

Savaş bir şiddet hareketidir ve bu bilkuvve (potansiyel) şiddetin sınırı yoktur. İnsanlık olarak sürekli savaşmıyorsak bunun sebebi yüksek ahlâkımız(!) değil menfaatlerimizdir. Ancak savaşı sonuçlarından tecrid ederek, sağlıklı bir şekide düşünmek kolay değil. Çünkü yol açtığı ölümler ve maddî zarar o kadar büyük ki her ne pahasına olursa olsun kaçınmak gereken bir anormallik veya uluslararası ilişkilerde bir aksama gibi görünüyor. Oysa her savaşsızlık hâli barış değil; geçici bir ateşkesten ibaret. (Bkz. Barış / Sulh / Peace / Paix / صلح / سلام ) Meselâ iki dünya savaşı arasındaki 1918-1939 dönemine kim “barış” diyebilir? Üstelik her ne pahasına olursa olsun savaştan kaçan bir lider, düşmanlarının ölçüsüz şantajına çanak tutmuş olmaz mı? Adolf Hitler’e akıl almaz ödünler veren Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain gibi savaştan kaçmak için “her pahayı” ödemek, üstelik sonunda yine de savaşmak zorunda kalmak iyi bir strateji mi? Ölmenin değil yaşamanın tesadüf olduğu  savaşta asker, sağdaki yahut soldaki sipere koşarken serbesttir. Belki de en güvenli siperi, bir robot veya bir hayvan, insandan daha iyi seçebilir. Ama insan, vatanı için ileri atılmakla nefsi için geri kaçmak husunda özgürdür. İşte savaşın neticesi üzerinde çok ağır basabilen insanlık faktörü tam buradadır. (Bkz. Hayvan Serbesttir, İnsan Özgürdür…) Savaş, bütün sosyal bilimcileri zorlamış bir saha. Elinizdeki bu kitap, savaşın mekanik ve insanî veçhelerini en dengeli şekilde işleyen müelliflerden biri olan Prusyalı General Carl von Clausewitz’in fikirlerinden istifade ederek yazılmış bir deneme. Teknolojik ilerlemenin eskitemediği ilkeleri bugünün savaş şartlarında değerlendirdik: Strateji, taktik, cesaret, savaşta aklın önemi ve sınırları… Buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları-3

fikir-kirintilari-3-kapak Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinArtık gazeteler okurlarıyla, TV kanalları seyircileriyle rekabet halinde. Kimilerine göre Donald Trump bile seçimi sosyal medya sayesinde kazandı. Rakibi Hilary Clinton, Başkan Obama, hatta CNN, FOX gibi kanallar sürekli sosyal medyadan yayılan “yalan haberlerden” (fake news) yakınıyorlar. Belki de yalan haberden değil yalan tekelini kaybetmekten rahatsız oldular? Gerçek ne olursa olsun teknoloji eskiden bir oligarşiye ait olan medya gücünü -bir parça da olsa- sıradan insanların eline verdi. Sosyal medya elbette ırkçılık, iftira ve hakaretin yayılması için uygun bir zemin ama “haber” ve “bilgi” ve bunlara ait yorumları herkesin erişebileceği bir noktaya getirmesi açısından ilginç. Fikir Kırıntıları-3 Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran bir çalışma. Yayına girdiği günden beri Fikir Kırıntıları-1 ve Fikir Kırıntıları-2’nin gördüğü ilgi bize yine cesaret ve güç verdi. Tabi her zamanki gibi konuları derinleştirmek isteyenler için makale ve kitap da tavsiye ettik. “Fikir Kırıntıları-3” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.

Rönesans’ın Kara Kitabıronesans-kara-kitap-kapak Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin

Rönesans sanatın yeniden doğuşu değil ölümü oldu… ve daha bir çok şeyin! Rönesans’ın fikir dünyamızda açtığı yaralar bugün dahi kapanmış değil. Maddenin mânâyı tahakküm aldığı, adına “Aydınlanma” dediğimiz karanlık çağların miladı hiç şüphesiz bu dönem. Güzel ahlâk ile güzel sanatın irtibatının kopuşudur Rönesans. Bu kopuş yüzündendir ki insanlık sadece sanatta değil siyaset, bilim, felsefe, iktisatta lâdini dünya görüşünü Hakikat’in yerine koydu. Sonradan bütün dünyaya dayatılacak olan Avrupa sanatı Rönesans’tan itibaren bilimselleşti. Anatomi, optik, matematik kuralları ve özellikle de merkezî perspektif sanatta insanî ifade imkânını sınırladı. Sömürgeciliği, dünya savaşlarını ve insanları homo-economicus zanneden ideolojileri doğuran işte bu zihniyet oldu. İnsanlık asırlardır hapsolduğu Rönesansçı perspektiften kurtulabilir; kurtulmalıdır da. Bu kurtuluşun neticeleri ise sadece sanatla sınırlı kalmayacak, ahlâkî, siyasî, felsefî tekâmüllere kapı açacaktır. Rönesans’ın Kara Kitabı bu kurtuluşa katkıda bulunmak amacıyla yazıldı. Başta Pavel Florenski ve Erwin Panofsky olmak üzere George Orwell, Juhani Pallasmaa, Michel Foucault, Ahmed Yüksel Özemre, Zygmunt Bauman, Stanley Kubrick, Cemil Meriç, Henri Lefebvre, Lucien Lévy-Bruhl, Rasim Özdenören, Mircea Eliade, René Guénon gibi sanatçı ve düşünürlerin eserlerinden ve iki değerli araştırmacımızın, Ozan Avcı ile Gönül Eda Özgül’ün makalelerinden istifade edildi. Buradan indirebilirsiniz.

Derin Medeniyetderin-medeniyet Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin

Nedir medeniyet? Opera? Demokrasi? Parklar ve bahçelerle süslü şehirler? Metro? Asansör? Modern çağın karanlık dehlizlerinde kaybolan bizler için medeniyet, teknoloji ve kültür mefhumlarını birbirinden ayırdetmek zor ama şurası kesin: Hiroşima, Gazze ve Halep’te şehirleri (medineleri) haritadan silen Batı’ya “medenî” diyenler büyük bir suç işliyorlar. Zira katil bir insanı bir kere öldürür ama katile “katil” demeyenler içlerindeki insanlığı, vicdanı öldürmüş olurlar. (Vicdan / Conscious / Conscience / ضمير) Evet… Kimileri adaletle hükmedilmiş mülkler bıraktılar geriye; kimileriyse kan ve göz yaşıyla, kul hakkıyla çimentosu karılmış duvarlar, piramitler, kuleler. Elinizdeki bu kitap şu veya bu medeniyeti anlatma değil medeniyet mefhumunun derinlerine inme derdinde. İnsanlar arasındaki münasebetleri yani muhabbet, merhamet, adalet, ticaret ve şiddeti yönetebilme gücü açısından medeniyet mefhumuna yeni bir bakış açısı teklif ediyor. Miras olarak köprü bırakanlarla duvar bırakanları tefrik etmeye yarayacak bir bakış açısı. Buradan indirebilirsiniz.

fikir-kirintilari-2 Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinBir kez daha sosyal medyada paylaştığımız mesajları kitaplaştırdık. Yayına girdiği günden beri Fikir Kırıntıları-1 o kadar çok ilgi gördü ki biz de yeni e-kitabı ilginize sunmak için elimizden geleni yaptık… Ve her zamanki gibi konuları derinleştirmek isteyenler için ise makaleler ve kitaplar da tavsiye ettik. Fikir Kırıntıları-2’nin konuları şöyle: Taktik ve Strateji, Enerji, Vatikanizm, Gündem Zehirlenmesi, İslâm Sanatı, Kanlı Fotoğraf Yayma, 1 Mayıs, Amigo-Tarihçi, Futbol, mafya, uyuşturucu, fuhuş ve terör, Namaz illâ namaz, Müslümanlarda içe kapanma ve dışa açılma, Neden okuyalım? Ne okuyalım? Nasıl okuyalım?, Ekonomistler neden ekonomiden anlamaz?, Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî, Sosyal Medya, Gurbet, Çirkin Şehir, Devrim, Yeni PKK ve “Private Security”, Şifalı ottan zehir yapma, Kadına Karşı Şiddet, Liberalizm, Gerçeği görme, Çalışan kadın, Suriye, Tasavvuf, Hollywood-Pentagon, Beyin yıkama ve psikolojik harp. Buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları – 1fikir-kirintilari Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin

140 karakterle derdini anlatabilenlerden misiniz? Kısa mesajlar, FaceBook’taki özlü sözler, Twitter’da kısaltıldıkça sloganlaşan fikirler… Tabi insanlar sözü uzatmanın yeni yollarını buldular: Video, caps, … Ancak kısa söz her zaman derinlikten mahrum olmakla eş anlamlı değil. Az sözle çok ama çok derin mânâlar da aktarılabilir. Kısa sözün hikmeti dışarıdan aktarılan, alimden cahile verilen yeni bir şey değil. Meselê ârifin irfanıyla agâh olunması; dinleyende bilkuvve (potansiyel) olarak  bulunan güzelliklerin uyandırılması, bilfiil (aktif) hale geçirilmesi. Bunun için “dinleyen anlatandan “ârif olsa gerek” buyurmuş büyükler. Biz de Twitter’da paylaştığımız kısa mesajları konularına göre tasnif edip kitaplaştırdık, ilginize sunduk. Eğitimden Türk soluna, ekonomik krizlerden petrol savaşlarına, ölüm korkusundan küresel ısınmaya kadar çok farklı konularda aforizmalar… Konuları derinleştirmek isteyenler için ise makaleler ve kitaplar da tavsiye ettik. Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 7kitap-tanitan-kitap-7 - kucuk Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin

Kitap tanıtan kitapların 7cisine damgasını vuran düşünür Susan Sontag oldu. 1977’de yayınladığı “Fotoğraf Üzerine” isimli cesur kitaptan bahseden 4 makale ile başlıyoruz. Mehmet Özbey’in kaleminden eskimeyen bir kitabı ziyaret edeceğiz sonra: Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez) Değerli yazarlarımızdan Mehmet Salih Demir ve Mustafacan Özdemir tek bir kitaba ve tek bir yazara odaklı kitap sohbetlerinden farklı makaleler hazırladılar. Bunlar kavram ve/veya olaylara odaklı, birden fazla kitaptan ve müelliften istifade eden çalışmalar: Terör, vicdan, modernleşme, bilim felsefesi (Kuhn, Heidegger, Derrida, Gadamer, Dilthey, Mach, Baudrillard, Toulmin) … Suzan Nur Başarslan’ın yazdığı Türk romanının tarihçesi ve Seksenli Yıllarda Türk Romanı Ve Post Modern Eğilimler de bu kategoriye dahil edilebilir. Bunların  yanısıra yazar kadar hatta bazen daha fazla ünlenmiş kitaplara adanmış makaleleri de yine bu sayıda bulacaksınız: Zeytindağı (Falih Rıfkı Atay), Hayy Bin Yakzan (İbn-i Tufeyl), Körleşme (Elias Canetti), Taşrada Düğün Hazırlıkları (Franz Kafka). Kitap tanıtan Kitap 7’nin daha önceki sayılardan bir diğer farkı da Georg Simmel’e adanmış iki makale içermesi. Karl Marx ve Max Weber arasındaki kayıp halka olarak nitelenen Simmel’in “Büyük şehir ve zihinsel yaşam” (Die Großstädte und das Geistesleben, 1903) isimli özgün çalışmasından bahsettiğimiz makaleler kitabın sonunda. Buradan indirebilirsiniz. Önceki kitap sohbetleri:

Derin Lügat 10.0

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinYeni sürümlere dair not: Eski sürümleri indirip okumuş olanların işini kolaylaştırmak için kelimelerin sırasını değiştirmiyoruz. Yani her yeni sürümde okumaya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

  • 10cu sürümdeki yeni kelimeler: Nobel Ekonomi Ödülü, Sıfır tolerans, Işık, Feminizm, Moda, Tüketim, “Şimdi” mefhumu.
  • 9cu sürümdeki yeni kelimeler: Tarihin Sonu, Beyin Göçü, Kölelik, İnsanlık, Maske, Vermek.
  • 8ci sürüme eklenen yeni terimler: Fetih, Estetizasyon, Rönesans, Amerika’nın keşfi, Çelişki, Mecazî aşk, Big Data, Nobel Barış Ödülü, Allah korkusu, İnsan Kaynakları, Gaflet, Batı, Objektif Bilgi.
  • 7ci sürüme eklenen yeni terimler: Uluslararası adalet, Az gelişmiş ülke, Hoşgörü, Kabz, Büyüme, Gerçek sonrası, Realpolitik, Kaos.
  • 6cı sürüme eklenen yeni terimler: Demokrasi, Muhafazakârlık, Kuvvetler ayrılığı, İnovasyon, İlerleme, Erken – Geç.
  • 5ci sürüme eklenen yeni terimler: Hissiyat – Maneviyat, Tanrı Parçacığı, Bâkî, Kelime, Cehalet, Mürşid, Evvel, Büyük Patlama.
  • 4cü sürüme eklenen yeni terimler: Paraklitos, Hudud, Ehliyet, Zâhir ve Batın, Barış, Unutmak.
  • 3cü sürüme eklenen yeni terimler: Eksen Kayması, Bilgi toplumu, Zamanda Yolculuk, Ateist , Yokluk , Çağdaş, Gurbet, Kader.

İnsanlık neredeyse 4 asırdır “ilerleme” adını verdiği müthiş bir gerileme içinde. Tarihteki en kanlı savaşlar, sömürüler, soykırımlar, toplama kampları, atom bombaları, kimyasal ve biyolojik silahlar hep Batı’nın “ilerlemesiyle” yayıldı dünyaya. En korkunç barbarlıkları yapanlar hep “uygar” ülkeler.  Her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen bu insanlar nereden çıktı? Yoksa kelimelerimizi mi kaybettik? “Aydınlanma ile büyük bir karanlığa gömüldü Avrupa. Vatikan’ın yobazlığından kaçarken pozitivist dogmaların bataklığında kayboldu. “Yeniden doğuş” (Rönesans) hareketi sanatın ölüm fermanı oldu: Zira optik, matematik, anatomi kuralları dayatıldı sanat dünyasına. Sanat bilimselleşti, objektif ve totaliter bir kisveye büründü. Kimse parçalamadı dünyayı “Birleşmiş” Milletler kadar. Güvenliğimiz için en büyük tehdit her barış projesine veto koyan BM “Güvenlik” Konseyi değil mi? Daimi üyesi olan 5 ülke dünyadaki silahların neredeyse tamamını üretip satıyor. “Evrensel” insan hakları bildirisi değil güneş sisteminde, sadece ABD’deki zencilerin haklarını bile korumaktan aciz. Bu kavram karmaşası içinde Aşk kelimesi cinsel münasebetle eş anlamlı oldu: ing. To make love, fr. Faire l’amour… Önce Batı, sonra bütün insanlık akıl (reason) ile zekânın (intelligence) da aynı şey olduğunu sanmışlar. Oysa akıl iyi-kötü veya güzel-çirkin gibi ayrımı yaparken zekâ problem çözer; bir faydayı elde etmek ya da bir tehditten kurtulmak için kullanılır. Bir saniyede 100.000 insanı ve sayısız ağacı, böceği, kediyi, köpeği oldürecek olan atom bombasını yapmak zekâ ister ama onu Hiroşima üzerine atmamak için akıl gerekir. İster Batı’yı suçlayalım, ister kendimizi, kelimelerle ilgili bir sorunumuz var: İşaret etmeleri gereken mânâların tam tersini gösterdikleri müddetçe sağlıklı düşünmeye engel oluyorlar. Çözüm ürettiğimizi sandığımız yerlerde yeni sorunlara sebep oluyoruz. Dünyayı düzeltmeye başlamak için en uygun yer lisanımız değil mi? Kayıp kelimelerin izini sürmek için yazdığımız Derin Lügat’ı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Edward Hopper’ı okumak

hopper-kapak Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinAmerikalı ressam Edward Hopper sadece Amerika’nın değil bütün Batı kültürünün en önemli ressamlarından biri. Hopper ile Batı resmi asırlardan beri ilk defa kısır ekol savaşlarını, soyut resim / figüratif resim gibi ölü doğmuş dikotomileri aşma fırsatı yakaladı.

Bu bağlamda, perspektif, ışık, gölge vb tercihleri aşan Hopper’ın yeni bir şey yaptığını savunuyoruz: Hopper Rönesans’tan beri can çekişen figüratif resme yeni bir soluk verdi. Tezimiz budur. Bu lisan-ı sûreti tahlil etmek için sadece Hopper’dan etkilenen diCorcia gibi fotoğrafçıları değil ondan beslenen Hitchcock, Jarmusch, Lynch gibi sinema yönetmenlerini, romancıları da kitabımıza dahil ettik. Diğer yandan Hopper’ın tutkuyla okuduğu filozoflardan yani Henry David Thoreau ve Ralph Waldo Emerson’dan da istifade ettik. Elinizdeki bu kitap Hopper tablolarına aceleyle örtülen melankoli ve yalnızlık örtüsünü kaldırmak için yazıldı. Hopper’a bakmak değil Hopper’ı okumak için. Buradan indirebilirsiniz.

Senin tanrın çok mu yüksekte?

senin-tanrin-cok-mu-yuksekte Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinGüzel olan ne varsa İnsan’ı maddî varoluşun, bilimsel determinizmin ötesine geçirecek bir vasıta. Sevgilinin bir anlık gülüşü, ay ışığının sudaki yansıması, bir bülbülün ötüşü ya da ağaçları kaplayan bahar çiçekleri… Dinî inancımız ne olursa olsun hiç birimiz güzelliklere kayıtsız kalamıyoruz. Etrafımızı saran güzelliklerde bizi bizden alan, yeme – içme – barınma gibi nefsanî dertlerden kurtarıp daha “üstlere, yukarılara” çıkaran bir şey var. Baş harfi büyük yazılmak üzere Güzel’lik sadece İnsan’a hitab ediyor ve bize aşkın/ müteâl/ transandan olan bir mesaj veriyor: “Sen insansın, homo-economicus değilsin”. İşte bu yüzden “kutsal” dediğimiz sanat bu anlayışın ve hissedişin giriş kapısı olmuş binlerce yıldır. Tapınaklar, ikonalar, heykeller insanları inanmaya çağırmış. Ancak inancı ne olursa olsun bütün “kutsal sanatların” iki zıt yola ayrıldığını, hatta fikren çatıştığını da görüyoruz:

  • Tanrı’ya benzetme yoluyla yaklaşmak: Teşbihî/ natüralist/ taklitçi sanat,
  • Tanrı’yı eşyadan soyutlama yoluyla yaklaşmak: Tenzihî/ mücerred sanat.

Kim haklı? Hangi sanat daha güzel? Hangi sanatçının gerçekleri Hakikat’e daha yakın? Bu çetrefilli yolda kendimize muhteşem bir rehber bulduk: Titus Burckhardt hem sanat tarihi hem de Yahudilik, Hristiyanlık, İslâm, Budizm, Taoizm üzerine yıllar süren çalışmalar yapmış son derecede kıymetli bir zât. Asrımızın kaygılarıyla Burckhardt okyanusuna daldık ve keşfettiğimiz incileri sizinle paylaştık. Buradan indirebilirsiniz.

Öteki Sinemanın Çocuklarıoteki-sinemanin-cocuklari Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin

Yakında sinemanın bir endüstri değil sanat olduğuna kimseyi inandıramayacağız. Zira “Sinema Endüstrisi” silindir gibi her şeyi ezip geçiyor. Sinema ürünleşiyor. Reklâm bütçesi, türev ürünlerin satışı derken insanlar otomobil üretir gibi film ÜRETMEYE başladılar. Belki en acısı da “sinema tekniği” öne çıkarken sinema sanatının unutulması. Fakat hâlâ “iyi bir film” ile çok satan bir sabun veya gazozun farkını bilenler de var. Çok şükür hâlâ ustalar kârlı projeler yerine güzel filmler yapmaya çalışıyorlar. Derin Düşünce yazarları da “İnsan’sız Sinema Olur mu?” kitabından sonra yeni bir sinema kitabını daha okurlarımıza sunuyorlar. “Öteki Sinemanın Çocukları” adlı bu kitap 15 yönetmenle buluşmanın en kolay yolu: Marziyeh Meshkini, Ingmar Bergman, Jodaeiye Nader Az Simen, Frank Capra, Dong Hyeuk Hwang, Andrey Rublyov, Sanjay Leela Bhansali, Erden Kıral… Buradan indirebilirsiniz.

kitap-tanitan-kitap-6 Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin

Kitap Tanıtan Kitap 6

Bir varmış, bir yokmuş. Mehtaplı bir eylül gecesinde Ay’a bir merdiven dayamışlar. Alimler, yazarlar, şairler ve filozoflar bir bir yukarı çıkıp oturmuşlar. Hem Doğu’dan hem de Batı’dan büyük isimler gelmiş: Lev Nikolayeviç Tolstoy, René Guénon, Turgut Cansever, El Muhasibi, Şeyh-i Ekber, Cemil Meriç, Arthur Schopenauer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu, Mahmut Erol Kılıç… Sadece bir kaç yer boş kalmış. Konuklar demişler ki “ başka yazar çağırmayalım, bu son sandalyeler bizim kitabımızı okuyacacak insanlara ayrılsın”. Evet… Kitap sohbetlerinden oluşan derlemelerimizin altıncısıyla karşınızdayız. Buradan indirebilirsiniz. Önceki kitap sohbetleri:

sen-insansin Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinSen insansın, homo-economicus değilsin!

Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz AdamJames Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor.  Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…

Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, müteâl / aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.

tezyin_kapak-150 Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinGözle dinlenen müzik: Tezyin

Batı sanatı her hangi bir konuyu “güzel” anlatır. Bir kadın, batan güneş, tabakta duran meyvalar… İslâm sanatının ise konusu Güzellik’tir. Bunun için tezyin, hat, ebru… hatta İslâm mimarîsi dahi soyuttur, mücerred sanattır.

Derrida, Burckhardt, Florenski ve Panofski’nin isabetle söylediği gibi Batılı sanatçı doğayı taklid ettiği için, merkezi perspektif ve anatomi kurallarının hakim olduğu figüratif eserler ihdas eder. Bu taklitçi eserler ise seyircinin ruhunu değil benliğini, nefsini uyandırır. Zira kâmil sanat tabiatı taklid etmez. Sanat fırça tutan elin, tasavvur eden aklın, resme bakan gözün secdesidir. Tekâmül eden sanatçı (haşa) boyacı değil bir imamdır artık. Her fırça darbesi tekbir gibidir. Zahirde basit motiflerin tekrarıyla oluşan görsel musiki ile seyircilerin ruhu öylesine agâh olur ki kalpler kanatlanıverir. Müslüman sanatçı bu yüzden tezyin, hat, ebru gibi mücerred sanatı tercih eder. Güzel eşyaları değil Güzel’i anlatmak derdindedir. Çünkü ne sanatçının enaniyet iddiası ne de seyircinin BEN’liği makbul değildir. Görünene bakıp Görünmez’i okumaktır murad; O’nun güzelliği ile coşan kalp göğüs kafesinden kurtulup sonsuzluğa kanat açar.

Tezyinî nağmeleri gözlerimizle işitmek için yazıldı bu e-kitap. John locke gibi bir “tabula rasa” yapmak için değil Hz. İbrahim (as) gibi “la ilahe” diyebilmek için. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin