RSS Feed for This Post

4 başkan öldüren muz cumhuriyeti ABD’nin sindirim sistemi nasıl çalışır?

  • 56 yıldır kapatılamayan bir cinayet dosyası. Sadece dünkü güç mücadelelerini değil gelecek savaşları da açıklıyor.
  • Kennedy ABD’nin 35ci başkanıydı; başkanlığının 3cü yılında öldürüldü. Bu cinayeti anlamak, Türkiye’nin ve dünyanın yakın geçmişini anlamak olacak. Katili bulmak değil amacımız. Katilin bulunmasını engelleyenleri, sistemi tanımak. Çünkü bugün de sistem böyle işliyor… ABD’de ve Türkiye’de.
  • Kennedy FED’i dizginlemeye çalıştı. 11110 nolu icra emri, FED kontrolündeki doları, gümüş sertifika ile değiştirme denemesiydi. Kennedy bunu başarsaydı FED’in gücü Amerika Birleşik Devletleri Hazine Müsteşarlığına geçecek yani ABD halkı, kendi parasını özgürce basabilecekti.
  • Kennedy Domuzlar Körfezi Çıkarması’nda harekât noktasını değiştirdi ve ABD ordusunun doğrudan müdahalesini yasakladı. Harekât başarısız ve CIA rezil oldu: 118 ölü, 360 yaralı, 1,202 esir. Bu sebeple CIA ve Küba darbesinden rant bekleyen anti-Castro çetesini öfkelendirdi.
  • Kennedy, Domuzlar Körfezi Çıkarması rezaleti sebebiyle CIA başkanı ve olan Allen Dulles’i ve ekibini görevden aldı. Dulles Rockefeller’in adamıydı. Kennedy CIA ile FBI’ı birleştirip adalet bakanlığına bağlamayı planlıyordu. Adalet bakanı kardeşi Robert Kennedy idi.
  • Kennedy Küba yenilgisinden sonra CIA’nin yurtdışı operasyonlarını sınırladı ve yetkilerini Pentagon’a devretti. Vietnam’da ve Küba’da şahinlerin sözünü dinlemiyor, diplomatik çözümler arıyordu. Nikita Kruşçev ile görüşerek CIA ve iş dünyasındaki şahinleri üzdü.
  • Kennedy, Fidel Castro ile de gizli bir görüşme yapmak için araya gazetecileri koymaya başlamıştı. Kennedy’yi barış güvercini zannetmek yanlış olur. Ancak askerî harcamaları kısıtlayıp diplomasiye önem vermesi bankaları ve petrolcüleri kızdırdı. Neden?
  • ABD’deki büyük bankalar normal bankalar gibi yatırım ve mevduattan kazanmaz. Onların geliri savaş, petrol ticareti ve kamu borcudur. Nasıl çalışır bu kazanç makinesi?
  • Devlet sürekli borçlanır, bu borç dolar ile ödenir, artan emisyon hacmi ihracat şampiyonlarınca (Japonya, Almanya ve bugün Çin) emilir, petrol dolarla satılır, petrol üretilen ve taşınan bölgelerde savaş çıkartılarak petrol fiyatı yüksek tutulur. Petrol kandan ağırdır isimli kitapta anlattığımız gibi petro-dolar, bu sistemin birinci veçhesidir.
  • Meselenin arka yüzü ise ve #Rimland yani Avrasya’nın kuşatılması. Bu kuşatma, Afrika ve Güney Amerika’ya kavram olarak genişletilebilir. Bu konuyu da “Savaş Meydanda Değil Masada Kazanılır” isimli kitapta haritalarla açıkladık.
  • Kennedy, İsrail’in nükleer silah yapmasına da karşı çıkıyordu. Oysa İslâmistan’da gerginlik çıkması ve sürmesi, petrol fiyatını yükseltmek yani petro-dolar sisteminin devamı için gerekliydi.

  • Aynı şey Vietnam savaşı için söylenebilir: ABD’nin kazanmasına gerek yoktu; sadece savaş uzun sürmeliydi. Satılacak silahlar da esas kazanca göre devede kulak. Asıl amaç ABD’nin kamu borcunu arttırmak ve Avrasya’nın güneydoğusunu kilitlemekti yani Rimland’ın bekâsı…
  • Cinayet kime yaradı? Biraz buna bakalım: Lyndon B. Johnson suikast günü yemin etti ve Kennedy’nin yerine 36. başkan oldu. ABD, Arap- İsrail savaşında açıkça Telaviv’in yanında yer aldı. Ulusal parayı FED esaretinden kurtaran 11110 nolu icra emrini iptal etti.
  • İsrail’deki Dimona Santrali tamamlandı, nükleer silahlar üretildi. L.B. Johnson dolar basma yetkisini ve ayrıcalığını tekrar Rotschild’e verdi. Yani ABD halkı, bağımsız olma ihtimalini kaybetti.
  • Pentagon Vietnam’da bataklığa saplandı ve devlet ağır borç altına girdi. İleride bir gün anlatırız; ABD’li generallerin bir kısmı bunun bir bataklık olacağını çok iyi bildikleri halde sustular.
  • Tesadüf olmasa gerek, Amerika’da para basma yetkisini özel bankalardan alıp devlete vermek isteyen 4 başkan öldürüldü: Kennedy, Lincoln, Garfield, McKinley. Sonuncu cinayet yani Kennedy cinayeti üzerine de 1000’den fazla kitap yazılmış.
  • Kennedy cinayetini ayrıntılarıyla incelemekte fayda var. Neden? Bir makine çalışırken anlaşılmaz. Ama bozulunca kapağı açılır ve içine bakılır. Kennedy cinayeti yani ABD iç güçlerinin başkana kurşun sıkması da böyle “faydalı” bir arızadır. Çünkü…
  • Kennedy cinayeti, mafya, senato, CIA, Pentagon, FED, Senato ve FBI arasındaki #fetö benzeri paralel devlet ilişkilerinin görünmesini sağlamıştır. Neden? Çünkü Dallas polisi çakma katil Oswald’ı oracıkta öldürmeyi beceremedi. Kalabalık yüzünden tutuklamak zorunda kaldı.
  •  İşler uzayınca görgü tanıklarının sayısı arttı. Oswald’ı mahkemeye giderken vuracaklardı ama sakarlık ve yanlış anlaşılma sebebiyle peşpeşe gelen hatalara şahit olan bir sürü insan oldu. Cinayeti takip eden ilk 3 yılda 18 görgü tanığı öldürüldü bu muz cumhuriyetinde.
  • Sonra görgü tanıklarını öldürmeye başlayan Dallas polisi, FBI ve CIA yeni izler bıraktılar. İşte bu izleri takip ederek az önce bahsettiğimiz “makinenin” nasıl işlediğini çok net göreceğiz.
  • Kennedy’nin vurulmasından sonra neredeyse her hafta bir görgü tanığı camdan düşüyor, kutularca uyku hapı yutuyor, trafik kazaları(?) ve intiharlar(?) peşpeşe geliyor. Yıllar sonra dosyayı yeniden açmak isteyen savcı ve gazetecileri de sayarsak 60 kadar insan susturulmuş.
  • Kennedy’nin bindiği arabada cinayetten sonra balistik inceleme yapıl-MA-mış; kaporta ve döşemeleri hemen değiştirilmiş. Polisin halktan topladığı fotoğraflar mahkemeden önce kaybolmuş. Kurşunla delinen bir yol tabelâsı yerinden sökülmüş ve kayıp.
  • Evet, şimdi başa dönelim: Kennedy vurulacağı Dallas şehrine uçakla geldiğinde, tarih 22 Kasım 1963. Bu oldukça riskli bir geliş zira Texaslılar Kennedy’yi sevmiyordu. Neden?
  • Federal devlete güvenmeyen ayrılıkçılar, aşırı sağcılar, ırkçılar ve fanatik Protestanların gözünde Katolik ve “ilerici” Kennedy bir tür “çirkin ördek”…
  • Texaslı petrolcüler Kennedy yüzünden vergi ödemek zorundalar. Belki verdikleri paradan daha sıkıcı olan, üretim ve ticaretlerinin devlet tarafından denetlenmesi. Dallas sokaklarında dağıtılan el ilânları Kennedy’yi suçlamış: Bu adam ihanetten aranıyor!
  • Üstü açık bir arabaya binmek ve Dallas sokaklarından yavaşça geçmek Kennedy’nin tercihi. Tabi güvenlik zaafı. Kennedy önemli bir seçim bölgesi olan Texas’ta şov yapmak istiyor. Fakat garip olan şu: Sokaklarda çok az güvenlik önlemi alınmış. Meselâ?
  • Çatılarda keskin nişancı yok; ateş edilebilecek noktalar kontrol edilmemiş; başkanı korumakla görevli özel polis ekibi Secret Service’ten Dallas’a çok kişi gelmiş. Bu normal değil. Kennedy konvoyunun önünde ve arkasında Dallas polisi araba ve motosiklet ile geliyor; göstermelik.
  • Kennedy’nin arabası 12:30’da Elm caddesinde. Geniş ve açık bir alan. Başkanı vurmak için ideal bir yer. Kennedy nutuk atmak üzere ticaret odasına gidecek. Vurulduğu yer işte tam burası ve bu an.
  • 3 veya 4 el silah sesi. İki mermi başkan Kennedy’ye isabet ediyor; ikincisi kafatasını parçaladığından yaşama şansı yok. Texas valisi John Connally de bir kurşun yiyor ama yarası öldürücü değil.
  • Polisler bir kitap deposu olan kırmızı tuğla binadan ateş edildiğini düşünüyor. İşte şüphelerin başladığı yer burası. Neden? Tek bir noktadan mı ateş edildi? Tek bir katil mi vardı yoksa 2 farklı ekip mi?
  • Daha garibi, polisler binanın bütün çıkışlarını kilitliyor ama giriş katında gazoz içmekte olan bir gencin kimliğini bile kontrol etmeden binadan çıkıp gitmesine göz yumuyorlar. Bıraktıkları adam birazdan katil diye tutuklanacak olan L.H. Oswald.
  • Sonra nedense binada çalışanların listesini içeridekilerle karşılaştırmayı akıl ediyorlar ve Oswald’ın orada olmaması dikkatlerini çekiyor. İsmini ve eşkâlini bütün polis arabalarına veriyorlar. Buradan sonra olaylar daha da garipleşiyor.
  • Polis memuru J. D. Tippit, telsizden bildirilen tipte birini görüyor; ekibinden yardım istemek yerine inip yakalamaya çalışırken vurulup ölüyor. Oswald kendini korumak için mi vurdu bu polisi? Peki Tippit’in vücudundan çıkan mermiler neden 2 farklı silahtan geliyor?
  • Bir başka acayiplik; polis memuru J. D. Tippit’in vurulduğunu gören iki kadın, Acquilla Clemons ve Oswald’ın kaldığı pansiyonun sahibesi Earlene Roberts, polis arabasıyla gelen iki kişinin polis Tippit’e ateş ettiğini ve sonra oradan uzaklaştıklarını söylediler.
  • Ayrıca pansiyoncu kadın, Kennedy’nin ölümünden az sonra, Oswald’ı otobüse binerken görmüştü ve otobüs, polis memuru Tippit’in bulunduğu yöne doğru gitmemişti. Earlene  Roberts bu iddiasında direndi ve kısa bir süre sonra ölü bulundu.
  • Ama Dallas polisi bu tanık ifadelerini Kennedy dosyasına koymadı. Tesadüf? … Yersen! Peki polis neden kendi adamını vursun? Tippit acaba gerçek katil olmayan, günah keçisi Oswald’ın konuşmasını engellemek için mi gönderildi? Sonra Tippit’i susturmak için 2 kişi daha orada bekliyor muydu?
  • Belki bu varsayımlar size çok paranoyak görünebilir ama Kennedy cinayeti soruşturulurken 60 şahidin öldürüldüğünü de hatırınızda tutun. Oswald’ın yalnız hareket eden, eski asker, bunalımlı bir komünist gibi görünmesi için çok çaba harcandı. Peki neyi sakladılar?
  • Oswald, yüzlerce CIA ve FBI ajanı arasında mahkemeye götürülürken, tabanca ile tek atışta, kameralar önünde öldüren Polonya Yahudisi Jacob Rubenstein adlı gangster ve gece klübü sahibi de meselenin bir komplo teorisi olmadığını gösteriyor.
  • Polise göre Rubenstein “vatanseverlik” sebebiyle Oswald’dan intikam almış. Vatansever bir Polonya Yahudisi ve kadın tüccarı… Yersen!
  • Üstelik Kennedy suikastının görgü tanıklarından biri şöyle demiş: “Suikastten hemen sonra tepecikte geçen gün Oswald’ı vuran adamı (Jacob Rubenstein) elinde dürbünlü tüfekle kaçmaya çalışırken gördüm. Tepeciğe gittiğimde her yerde barut kokusu ve duman vardı”.
  • Kurşunların, polisin dediği gibi arkadan geldiği de kesin değildi. Amatör bir kameraman Kennedy’nin başının arkaya doğru savruluşunu kaydetmişti. Üstelik 2 otopside, kurşunların giriş yönünü tespit için hiç bir çaba harcanmamıştı.
  • Diğer yandan, Oswald’ın bindiği otobüsün şoförü, müşteri biniş saati olarak defterine 12:30 – 12:45 yazmıştı. Oswald’ın cinayet saati olan 12:30’da takside olması, cinayet mahalinde bulunmasını imkânsız hale getiriyordu.
  • Şoför William Whaley, bu iddiasında direndi. Kısa bir süre sonra Whaley kullandığı otobüsle direğe çarptı ve öldü. Otuz beş yıllık şoförlük hayatında, tek bir kaza bile yapmayan Whaley’in, böyle basit bir kaza(?) ile ölmesi ilginçtir. Oswald’ı aklayabilecek bütün tanıklar öldü/öldürüldü.
  • Peki kimdi bu Oswald? Neden onu aklayan tanıklar gizli bir el tarafından öldürüldü? Kennedy’den nefret eden gerçek bir komünist mi yoksa uzun vadeli planda ileri sürmek için hazırlanmış bir piyon, bir günah keçisi miydi?
  • Lee Harvey Oswald, 939 New Orleans doğumlu bir Amerikan vatandaşı. 17 yaşında orduya giriyor. Japonya’da CIA elindeki bir üste deniz piyadesi iken (56-59) emir üzere Rusça öğreniyor, Rusya’ya gidip orada bir Rus ile evleniyor.
  • Orduda iken radar teknisyeni ama keskin nişancı değil. Oysa Kennedy’yi vurmak için kullandığı iddia edilen yarı otomatik tüffekle birkaç saniyede 3 el ateş edebilmek, mermi kovanını çıkarmak ver her seferinde nişan alıp hedefi yeniden vurmak için gerçek bir uzman olmak gerek.
  • Biraz da bu çelişkiler sebebiyle Oswald’ın hayatına yakından bakıyoruz. Öldüren o değilse kim? İpler kimin elinde? Evet, Oswald Rusya’da bir radyo fabrikasında çalışıyor ama vatandaşlık vermiyorlar.
  • 1 sene sonra ABD’ye geri dönüş. Bir başka tuhaflık, anti-komünist cadı avının tam gaz gittiği o yıllarda 1 sene Sovyetler birliğinde kalmış, marxist kitaplar okuyan, 1 Rus ile evlenmiş bu genç hakkında soruşturma açılmıyor.
  • Rusya’nın da bir Amerikalı ile evli olan Rus vatandaşına hiçbir zorluk çıkarmamış olması ilginç. O devirde Bulgaristan veya Romanya’dan Türkiye’ye turist olarak gelmek bile çok zor iken bu kadın elini kolunu sallaya sallaya Amerika’ya gidiyor.
  • Üstelik Oswald Rus karısıyla birlikte Dallas’a yerleşiyor yani ABD’deki bir komünistin en son yaşamak isteyebileceği şehre.
  • Rusya’ya sığınmış(?) bu komünistin Amerikan pasaportu alması sadece 24 saat sürmüş; cumhuriyetçi Texas senatörü John Goodwin Tower torpil yapmış. Senatör Tower’ın garip bir dostu var: Haroldson Lafayette Hunt Jr. Bir petrol devi olan bu adam dünyanın en zengin insanlarından biri (Fortune, 1957).
  • Kennedy’nin öldürüleceği bir önce “müjdeleniyor” bazı zengin ve güçlü insanlara: Dallas’ta Clint Murchison Sr.’ın evinde Lyndon B. Johnson, Murchison, J. Edgar Hoover ve Richard Nixon ile beraber “bizim” Texaslı petrolcü H. L. Hunt da var.
  • İşte Kennedy’nin katili(?) Oswald’ın pasaportunu alması için torpil yapan Senatör Tower bu Hunt’ın yakın dostu. Cinayet öncesine geri dönelim.
  • Komünist(?) Oswald, CIA’den Clay Shaw ile irtibatta ve Kennedy’yi vuracağı(?) Elm sokağındaki kırmızı tuğla binadaki kitap deposunda işe başlıyor. Eski bir asker, deniz kuvvetlerinde ve FBI içinde de bağlantıları var.
  • Bir başka tesadüf(?): Oswald’ın sık görüştüğü kişiler arasında Fidel Castro düşmanları da çok. Karısından boşanan Oswald gündüz Fidel Castro yanlısı el ilânları dağıtıyor; gece olunca Castro düşmanı CIA ve FBI çalışanı olan “dostlarıyla” içmeye gidiyor.
  • Kennedy cinayetinden sonra peşpeşe meydana gelen cinayetlere şöyle bir bakalım…
  • Hatırlayın, suikast sanığı olarak yakalanan Lee Harvey Oswald, mahkemede kendisini savunma imkânı bulamadan, Jacob Rubenstein tarafından tabancayla öldürüldü.
  • Görgü tanığı durumunda bulunan ve çok şey bilen polis memuru J.P. Tippit, Kennedy’den 45 dakika sonra öldürüldü. Bu cinayet, Oswald’ın sırtına yüklendi.
  • Tippit’in öldürüldüğünü görüp katilin kaçtığı arabayı izleyen Reynold, iki gün sonra dükkânının önünde tabancayla öldürüldü. Elden düşme araba ticaretiyle uğraşan Reynold, polisin katilini gördüğünü, yeniden görürse tanıyabileceğini etrafındakilere söylemişti. Reynold’un katili bulunamadı.
  • Reynold’un Nancy adlı sevgilisi, Jacob Rubenstein’ın barında çalışıyordu. Reynold’un bildiklerini bu kadına da anlattığı anlaşılınca, barda olay çıkardığı gerekçesiyle tutuklandı. Ertesi gün cezaevinden cesedi çıkarıldı. Nancy intihar et-TİR-ilmişti.
  • Ünlü gazeteci Jim Koethe, Kennedy cinayetini çözmek için çalışmaya başladı.  Bazı önemli ipuçları bulduktan sonra evinin banyosunda, boynundan bıçaklanarak öldürüldü. Katili meçhul(?)
    Kennedy suikastı konusunda delil toplayan bir başka gazeteci Bill Hunter randevu alıp gelen iki polisten birinin silahıyla öldürüldü. Resmî açıklamaya göre, gazeteciyle şakalaşan polis bir ara tabancasını çekmiş ve elinden yere düşürmüş. Tabanca yerde patlamış ve çıkan kurşun, gazeteci Hunter’ı vurmuş… Yersen!
    Jacob Rubenstein’ın evinde, Oswald’ı öldürmesinden bir gece yapılan toplantıya savcı Tom Howard da katılmış. Rubenstein’ın Oswald’ı vurmasından sonra Savcı Howard, kalp durmasından ölmüş. Savcıyı aceleyle gömmüşler; otopsi bile yok.
  • Netice? Fidel Castro’yu suçlu göstermek için sahte bir hayat yaşatmışlar Oswald’a. Meksika’daki Küba ve Rus konsolosluklarına girip çıkarken çekilmiş fotoğrafları var. Hiçbir şeyi ispat etmiyor ama cinayetten sonra delil gibi basına servis ediliyor.
  • Cinayeti soruşturmak için kurulan Warren komisyonunda McCloy ve Kennedy’nin kovduğu, Allen Dulles gibi Rockefeller’ın adamları var! Yani ciğer kediye emanet. Komisyon raporu da resmi tezi destekliyor: Komünist ve bunalım bir tip tek başına hareket etti.
  • Kennedy cinayetini tahlil edenlerin ortak bir yanlışı olduğunu düşünüyoruz: Kennedy’nin çok düşmanı olduğundan gerçek katili bulmanın imkânsız olduğunu söylüyorlar. Oysa MOSSAD, J. G. Tower, H. L. Hunt Jr, John McCloy, Allen Dulles gibi pistler takip edilince yol hep aynı yere çıkıyor.
  • Son olarak sihirli mermi teorisini hatırlatalım. Birden fazla katil olduğunu gizlemek için uydurulan yalanlarla alay eden bir “teori”. Vücutlardaki kurşun deliklerini Oswald’ın tek başına açabilmesi için merminin birkaç takla atıp “U” dönüş yapmış olması gerekiyor.
  • İngilizlerin kurduğu petrol hakimiyetini ele geçiren yeni mafyanın İsrail’den ayrı hareket etmesi düşünülebilir mi?

 

Edebiyat, Sinema, Siyaset, Sanat tarihi, Mimarî, Ateizm, Kemalizm, İslâm, Kadın hakları, Feminizm, Tarih, Felsefe… Bugün 82 kitap var. Yakında yenileri eklenecek, bu sayfayı takip edin… 

 

Kemalist Eğitimin Zararları

Dikkat Kitap: Kemalist Eğitimin Zararları Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin“3 tarafı deniz, 4 tarafı düşmana çevrili cennet vatan” paranoyası neden üretildi? Çağdaş ve laik Türkiye’nin evlâdı, Kavala yahut Halep’te yatan dedesinin mezarına bile pasaportla gidecekti. Eskiden vali gönderilen yerlere şimdi büyük elçi atanıyordu. Churchill’in dediği gibi “iki petrol kuyusunun etrafına sınır çizen” İngiliz, bir gecede ülkeler icad edilmişti. Ama Kemalist millî(!) eğitimin iğdiş ettiği beyinler bunu sorgulamaktan aciz. Körfez ülkeleri, Basra yolunun, İsrail, Doğu Akdeniz’in petrol tıpası olacaktı. Türkiye hem Rusya’nın güneye doğru genişlemesini engelleyecek hem de Bakü petrolünün Avrupa’ya ulaşıp fiyat kırmasına mani olacaktı. Diğer yandan Lazkiye ve Hayfa’dan dünya piyasalarına erişen Musul ve Kerkük petrolü bir gün pekâlâ Türkiye’den geçip İskenderun’a akabilirdi ve bu da Londra için büyük bir risk unsuruydu.

Kısacası, Britanya için gerçek tehdit güçlü bir ordu veya zengin devletler değil Türklerin uyanıp kim olduklarını hatırlamalarıydı. Şu halde dünya petrollerinin %60’ına çökmüş, Afika ve Asya’yı sömüren İngilizler için yapılacak tek bir şey vardı: Kullanışlı aptallar yetiştirecek bir eğitim sistemi kurmak ve bunu Türklere “millî eğitim” diye yutturmak.

Eğitimle ilgili sorunlarımız nasıl düzelir? Yahut birgün düzelir mi? Elinizdeki bu kitapta Ufuk Coşkun Kemalist eğitimin sorunlarına işaret etmekle kalmıyor, bir yandan çözümler önerirken bir yandan da millî eğitimin ideolojik, tarihi ve kültürel arka planını gözler önüne seriyor. Milat Gazetesi yazarı, bolgepostasi.com Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Coşkun’u televizyondaki tartışma programlarından ve eğitim konulu çalışmalarından tanıyorsunuz. Bizzat eğitim dünyasının sorunlarını içeriden yaşayan Coşkun aynı zamanda “Kürdüm Doğruyum Çalışkanım” ve “Yeni Sömürgecilik ve Bağımsız Sivil Toplum Kültürü” kitaplarının da yazarı. Ufuk Coşkun’un “Kemalist Eğitimin Zararları” adlı kitabını buradan indirebilirsiniz.

Petrol kandan ağırdır

Petrol kandan ağırdır Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

(Son güncelleme: 2ci sürüm, 27 Mart 2018)

Petrolün fiyatının 50$ üzerinde kalması için yılda ortalama 75.000 insanın ölmesi gerekiyor. Süveyş kanalının Mısır tarafından kamulaştırılması, petrol krizleri, 6 sün savaşı, İran-Irak savaşı, Irak’ın işgali ve Suriye… İnsan kanıyla para basan bu makine 50 senedir asker, sivil, kadın çocuk demeden insan öğütmeye devam ediyor. Nasıl? 1ci Dünya Savaşı tarihteki ilk küresel karbon savaşı oldu. Kömürle beslenen fabrikalar kömür ve petrolle işleyen makineler ürettiler ve insanın öldürme kapasitesini binlerle çarptılar. Ama makineler savaşta insanın yerini almadı. Bunun yerine daha çok insanı daha hızlı şekilde cepheye göndermek için kullanıldı. Cepheler genişledi ve muharebeler uzadı. Alman-Fransız sınırındaki zengin kömür yataklarından İslâmistan’daki petrol kuyularına uzanan savaşta insanlar karbon için öldüler, öldürdüler. Petrolcüler, kömürcüleri yendi. Endüstrileşen savaş sadece savaş makinelerinin değil üretim, sevk ve idare kapasitelerinin de savaşıydı. Elinizdeki 55 sayfalık bu e-kitap şu sorunun cevabıdır: İnsan kanıyla para basan bu makine nasıl çalışıyor? Buradan indirebilirsiniz.

Savaş Meydanda Değil Masada Kazanılır

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinDünya ticaretinin %80’i denizden yapılıyor. Ülkelerin hayatta kalması yani gıda ve enerji tedariki için deniz yollarına erişmeleri şart. Panama, Süveyş, Malaka ve Cebelitarık gibi bütün stratejik noktalar ABD, Britanya ve Fransa’nın kontrolünde. Bu üç devlet istedikleri ülkenin ekonomisini petrolsüz ve dövizsiz bırakıp boğabilecek bir güce sahip.(Bkz. Petro-dolar sistemi)

Komplo teorisi mi? Değil, her şey ortada: Akademisyenler, amiraller, bakanlar ve diplomatlar, doktrinlerini açık açık yazmışlar ve yazdıklarını harfiyen tatbik etmişler: Alfred Mahan, Halford Mackinder, Nicholas Spykman, Zbigniew Brzezinski, Edward Luttwak, Samuel Huntington, Joseph Nye, David Peraeus, Henry Kissinger… Jeopolitiğin bu ünlü isimleri, İngilizlerin ve Amerikalıların dünyaya sürekli hükmetmesi için neler yapılması gerektiğini her ortamda açıkça ifade etmişler. Tabi bu tahakküme bir takım kılıflar uydurulmuş: Önce Hristiyanlık, sonra üstün(!) beyaz ırk ve nihayet serbest ticaretle demokrasi adına verilen bir mücadele gibi gösterilmiş. Yani sınır tanımayan Anglo-Saxon şiddetine, ideolojik meşruiyet zeminleri ihdas edilmiş. Ama değişen ideolojilere ve teknolojinin ilerlemesine rağmen 150 yıldır değişmeyen jeopolitik sabitler var. 21 harita ve 11 makaleden oluşan bu kitap, Anglo-Saxon hakimiyetini mümkün kılan şartları ve Avrasya’nın kurtuluş yollarını sorguluyor. Coğrafî engellerden ekomik savaş araçlarına ve psikolojik harbe kadar… Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları-4

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinİslâm coğrafyasında sürüp giden petrol savaşları deniz yollarından ayrı düşünülebilir mi? Sudan petrolünü Çin’e taşıyan yol Yemen ve Malaka boğazından geçiyor. İran ve Arap petrolünü Avrupa’ya taşıyan yol ise Mısır’daki Süveyş kanalından. Akdenizi’in Atlantik kapısı olan Cebelitarık ve Pasifik’i Altantik’e bağlayan Panama da aynı “uygarların” kontrolünde. Bütün deniz yollarını kontrol eden bu ülkeler hem Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahipler hem de dünyadaki silahların %90’ını üretip satıyorlar. Ve aynı ülkeler sürekli dünya barışı ve özgürlük için çalıştıklarını söylüyorlar! Kendisini dünyanın mâliki gibi gören bu “uygarlığın” önüne çıkan liderler öldürülüyor, ülkeler işgal ediliyor, hükümetler darbe ile, halklar ise terörle “terbiye” ediliyor. Evet… Bu konulara odaklanan Fikir Kırıntıları serisinin 4cü kitabını ilginize sunuyoruz. Konu başlıkları şöyle:

  1. Bazı çocuklar çikolatadan nefret eder!
  2. Lityum savaşları başladı!
  3. Savaşsızlık, barış değildir!
  4. Bilimsellik aklın emaresidir; bilimcilik ise akılsızlığın!
  5. Denizlere hâkim olanlar nasıl dünyaya hâkim oldular?
  6. Modern savaşlarda neden insan değersizleşiyor?
  7. Teröre karşı sıradan vatandaşların yapabilecekleri 3 şey

“Fikir Kırıntıları-4” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinDerin Savaş

Savaş bir şiddet hareketidir ve bu bilkuvve (potansiyel) şiddetin sınırı yoktur. İnsanlık olarak sürekli savaşmıyorsak bunun sebebi yüksek ahlâkımız(!) değil menfaatlerimizdir. Ancak savaşı sonuçlarından tecrid ederek, sağlıklı bir şekide düşünmek kolay değil. Çünkü yol açtığı ölümler ve maddî zarar o kadar büyük ki her ne pahasına olursa olsun kaçınmak gereken bir anormallik veya uluslararası ilişkilerde bir aksama gibi görünüyor. Oysa her savaşsızlık hâli barış değil; geçici bir ateşkesten ibaret. (Bkz. Barış / Sulh / Peace / Paix / صلح / سلام ) Meselâ iki dünya savaşı arasındaki 1918-1939 dönemine kim “barış” diyebilir? Üstelik her ne pahasına olursa olsun savaştan kaçan bir lider, düşmanlarının ölçüsüz şantajına çanak tutmuş olmaz mı? Adolf Hitler’e akıl almaz ödünler veren Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain gibi savaştan kaçmak için “her pahayı” ödemek, üstelik sonunda yine de savaşmak zorunda kalmak iyi bir strateji mi? Ölmenin değil yaşamanın tesadüf olduğu  savaşta asker, sağdaki yahut soldaki sipere koşarken serbesttir. Belki de en güvenli siperi, bir robot veya bir hayvan, insandan daha iyi seçebilir. Ama insan, vatanı için ileri atılmakla nefsi için geri kaçmak husunda özgürdür. İşte savaşın neticesi üzerinde çok ağır basabilen insanlık faktörü tam buradadır. (Bkz. Hayvan Serbesttir, İnsan Özgürdür…) Savaş, bütün sosyal bilimcileri zorlamış bir saha. Elinizdeki bu kitap, savaşın mekanik ve insanî veçhelerini en dengeli şekilde işleyen müelliflerden biri olan Prusyalı General Carl von Clausewitz’in fikirlerinden istifade ederek yazılmış bir deneme. Teknolojik ilerlemenin eskitemediği ilkeleri bugünün savaş şartlarında değerlendirdik: Strateji, taktik, cesaret, savaşta aklın önemi ve sınırları… Buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları-3

fikir-kirintilari-3-kapak Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinArtık gazeteler okurlarıyla, TV kanalları seyircileriyle rekabet halinde. Kimilerine göre Donald Trump bile seçimi sosyal medya sayesinde kazandı. Rakibi Hilary Clinton, Başkan Obama, hatta CNN, FOX gibi kanallar sürekli sosyal medyadan yayılan “yalan haberlerden” (fake news) yakınıyorlar. Belki de yalan haberden değil yalan tekelini kaybetmekten rahatsız oldular? Gerçek ne olursa olsun teknoloji eskiden bir oligarşiye ait olan medya gücünü -bir parça da olsa- sıradan insanların eline verdi. Sosyal medya elbette ırkçılık, iftira ve hakaretin yayılması için uygun bir zemin ama “haber” ve “bilgi” ve bunlara ait yorumları herkesin erişebileceği bir noktaya getirmesi açısından ilginç. Fikir Kırıntıları-3 Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran bir çalışma. Yayına girdiği günden beri Fikir Kırıntıları-1ve Fikir Kırıntıları-2’nin gördüğü ilgi bize yine cesaret ve güç verdi. Tabi her zamanki gibi konuları derinleştirmek isteyenler için makale ve kitap da tavsiye ettik. “Fikir Kırıntıları-3” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.

Rönesans’ın Kara Kitabıronesans-kara-kitap-kapak Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Rönesans sanatın yeniden doğuşu değil ölümü oldu… ve daha bir çok şeyin! Rönesans’ın fikir dünyamızda açtığı yaralar bugün dahi kapanmış değil. Maddenin mânâyı tahakküm aldığı, adına “Aydınlanma” dediğimiz karanlık çağların miladı hiç şüphesiz bu dönem. Güzel ahlâk ile güzel sanatın irtibatının kopuşudur Rönesans. Bu kopuş yüzündendir ki insanlık sadece sanatta değil siyaset, bilim, felsefe, iktisatta lâdini dünya görüşünü Hakikat’in yerine koydu. Sonradan bütün dünyaya dayatılacak olan Avrupa sanatı Rönesans’tan itibaren bilimselleşti. Anatomi, optik, matematik kuralları ve özellikle de merkezî perspektif sanatta insanî ifade imkânını sınırladı. Sömürgeciliği, dünya savaşlarını ve insanları homo-economicus zanneden ideolojileri doğuran işte bu zihniyet oldu. İnsanlık asırlardır hapsolduğu Rönesansçı perspektiften kurtulabilir; kurtulmalıdır da. Bu kurtuluşun neticeleri ise sadece sanatla sınırlı kalmayacak, ahlâkî, siyasî, felsefî tekâmüllere kapı açacaktır. Rönesans’ın Kara Kitabı bu kurtuluşa katkıda bulunmak amacıyla yazıldı. Başta Pavel Florenski ve Erwin Panofsky olmak üzere George Orwell, Juhani Pallasmaa, Michel Foucault, Ahmed Yüksel Özemre, Zygmunt Bauman, Stanley Kubrick, Cemil Meriç, Henri Lefebvre, Lucien Lévy-Bruhl, Rasim Özdenören, Mircea Eliade, René Guénon gibi sanatçı ve düşünürlerin eserlerinden ve iki değerli araştırmacımızın, Ozan Avcı ile Gönül Eda Özgül’ün makalelerinden istifade edildi. Buradan indirebilirsiniz.

Derin Medeniyetderin-medeniyet Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Nedir medeniyet? Opera? Demokrasi? Parklar ve bahçelerle süslü şehirler? Metro? Asansör? Modern çağın karanlık dehlizlerinde kaybolan bizler için medeniyet, teknoloji ve kültür mefhumlarını birbirinden ayırdetmek zor ama şurası kesin: Hiroşima, Gazze ve Halep’te şehirleri (medineleri) haritadan silen Batı’ya “medenî” diyenler büyük bir suç işliyorlar. Zira katil bir insanı bir kere öldürür ama katile “katil” demeyenler içlerindeki insanlığı, vicdanı öldürmüş olurlar. (Vicdan / Conscious / Conscience / ضمير) Evet… Kimileri adaletle hükmedilmiş mülkler bıraktılar geriye; kimileriyse kan ve göz yaşıyla, kul hakkıyla çimentosu karılmış duvarlar, piramitler, kuleler. Elinizdeki bu kitap şu veya bu medeniyeti anlatma değil medeniyet mefhumunun derinlerine inme derdinde. İnsanlar arasındaki münasebetleri yani muhabbet, merhamet, adalet, ticaret ve şiddeti yönetebilme gücü açısından medeniyet mefhumuna yeni bir bakış açısı teklif ediyor. Miras olarak köprü bırakanlarla duvar bırakanları tefrik etmeye yarayacak bir bakış açısı. Buradan indirebilirsiniz.

fikir-kirintilari-2 Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinBir kez daha sosyal medyada paylaştığımız mesajları kitaplaştırdık. Yayına girdiği günden beri Fikir Kırıntıları-1 o kadar çok ilgi gördü ki biz de yeni e-kitabı ilginize sunmak için elimizden geleni yaptık… Ve her zamanki gibi konuları derinleştirmek isteyenler için ise makaleler ve kitaplar da tavsiye ettik. Fikir Kırıntıları-2’nin konuları şöyle: Taktik ve Strateji, Enerji, Vatikanizm, Gündem Zehirlenmesi, İslâm Sanatı, Kanlı Fotoğraf Yayma, 1 Mayıs, Amigo-Tarihçi, Futbol, mafya, uyuşturucu, fuhuş ve terör, Namaz illâ namaz, Müslümanlarda içe kapanma ve dışa açılma, Neden okuyalım? Ne okuyalım? Nasıl okuyalım?, Ekonomistler neden ekonomiden anlamaz?, Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî, Sosyal Medya, Gurbet, Çirkin Şehir, Devrim, Yeni PKK ve “Private Security”, Şifalı ottan zehir yapma, Kadına Karşı Şiddet, Liberalizm, Gerçeği görme, Çalışan kadın, Suriye, Tasavvuf, Hollywood-Pentagon, Beyin yıkama ve psikolojik harp. Buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları – 1fikir-kirintilari Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

140 karakterle derdini anlatabilenlerden misiniz? Kısa mesajlar, FaceBook’taki özlü sözler, Twitter’da kısaltıldıkça sloganlaşan fikirler… Tabi insanlar sözü uzatmanın yeni yollarını buldular: Video, caps, … Ancak kısa söz her zaman derinlikten mahrum olmakla eş anlamlı değil. Az sözle çok ama çok derin mânâlar da aktarılabilir. Kısa sözün hikmeti dışarıdan aktarılan, alimden cahile verilen yeni bir şey değil. Meselê ârifin irfanıyla agâh olunması; dinleyende bilkuvve (potansiyel) olarak  bulunan güzelliklerin uyandırılması, bilfiil (aktif) hale geçirilmesi. Bunun için “dinleyen anlatandan “ârif olsa gerek” buyurmuş büyükler. Biz de Twitter’da paylaştığımız kısa mesajları konularına göre tasnif edip kitaplaştırdık, ilginize sunduk. Eğitimden Türk soluna, ekonomik krizlerden petrol savaşlarına, ölüm korkusundan küresel ısınmaya kadar çok farklı konularda aforizmalar… Konuları derinleştirmek isteyenler için ise makaleler ve kitaplar da tavsiye ettik. Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 7kitap-tanitan-kitap-7 - kucuk Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Kitap tanıtan kitapların 7cisine damgasını vuran düşünür Susan Sontag oldu. 1977’de yayınladığı “Fotoğraf Üzerine” isimli cesur kitaptan bahseden 4 makale ile başlıyoruz. Mehmet Özbey’in kaleminden eskimeyen bir kitabı ziyaret edeceğiz sonra: Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez) Değerli yazarlarımızdan Mehmet Salih Demir ve Mustafacan Özdemir tek bir kitaba ve tek bir yazara odaklı kitap sohbetlerinden farklı makaleler hazırladılar. Bunlar kavram ve/veya olaylara odaklı, birden fazla kitaptan ve müelliften istifade eden çalışmalar: Terör, vicdan, modernleşme, bilim felsefesi (Kuhn, Heidegger, Derrida, Gadamer, Dilthey, Mach, Baudrillard, Toulmin) … Suzan Nur Başarslan’ın yazdığı Türk romanının tarihçesi ve Seksenli Yıllarda Türk Romanı Ve Post Modern Eğilimlerde bu kategoriye dahil edilebilir. Bunların  yanısıra yazar kadar hatta bazen daha fazla ünlenmiş kitaplara adanmış makaleleri de yine bu sayıda bulacaksınız: Zeytindağı (Falih Rıfkı Atay), Hayy Bin Yakzan (İbn-i Tufeyl), Körleşme (Elias Canetti), Taşrada Düğün Hazırlıkları (Franz Kafka). Kitap tanıtan Kitap 7’nin daha önceki sayılardan bir diğer farkı da Georg Simmel’e adanmış iki makale içermesi. Karl Marx ve Max Weber arasındaki kayıp halka olarak nitelenen Simmel’in “Büyük şehir ve zihinsel yaşam” (Die Großstädte und das Geistesleben, 1903) isimli özgün çalışmasından bahsettiğimiz makaleler kitabın sonunda. Buradan indirebilirsiniz.Önceki kitap sohbetleri:

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinDerin Lügat 9.0

Yeni sürümlere dair not: Eski sürümleri indirip okumuş olanların işini kolaylaştırmak için kelimelerin sırasını değiştirmiyoruz. Yani her yeni sürümde okumaya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

  • 9cu sürümdeki yeni kelimeler: Tarihin Sonu, Beyin Göçü, Kölelik, İnsanlık, Maske, Vermek.
  • 8ci sürüme eklenen yeni terimler: Fetih, Estetizasyon, Rönesans, Amerika’nın keşfi, Çelişki, Mecazî aşk, Big Data, Nobel Barış Ödülü, Allah korkusu, İnsan Kaynakları, Gaflet, Batı, Objektif Bilgi.
  • 7ci sürüme eklenen yeni terimler: Uluslararası adalet, Az gelişmiş ülke, Hoşgörü, Kabz, Büyüme, Gerçek sonrası, Realpolitik, Kaos.
  • 6cı sürüme eklenen yeni terimler: Demokrasi, Muhafazakârlık, Kuvvetler ayrılığı, İnovasyon, İlerleme, Erken – Geç.
  • 5ci sürüme eklenen yeni terimler: Hissiyat – Maneviyat, Tanrı Parçacığı, Bâkî, Kelime, Cehalet, Mürşid, Evvel, Büyük Patlama.
  • 4cü sürüme eklenen yeni terimler: Paraklitos, Hudud, Ehliyet, Zâhir ve Batın, Barış, Unutmak.
  • 3cü sürüme eklenen yeni terimler: Eksen Kayması, Bilgi toplumu, Zamanda Yolculuk, Ateist , Yokluk , Çağdaş, Gurbet, Kader.

İnsanlık neredeyse 4 asırdır “ilerleme” adını verdiği müthiş bir gerileme içinde. Tarihteki en kanlı savaşlar, sömürüler, soykırımlar, toplama kampları, atom bombaları, kimyasal ve biyolojik silahlar hep Batı’nın “ilerlemesiyle” yayıldı dünyaya. En korkunç barbarlıkları yapanlar hep “uygar” ülkeler.  Her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen bu insanlar nereden çıktı? Yoksa kelimelerimizi mi kaybettik? “Aydınlanma ile büyük bir karanlığa gömüldü Avrupa. Vatikan’ın yobazlığından kaçarken pozitivist dogmaların bataklığında kayboldu. “Yeniden doğuş” (Rönesans) hareketi sanatın ölüm fermanı oldu: Zira optik, matematik, anatomi kuralları dayatıldı sanat dünyasına. Sanat bilimselleşti, objektif ve totaliter bir kisveye büründü. Kimse parçalamadı dünyayı “Birleşmiş” Milletler kadar. Güvenliğimiz için en büyük tehdit her barış projesine veto koyan BM “Güvenlik” Konseyi değil mi? Daimi üyesi olan 5 ülke dünyadaki silahların neredeyse tamamını üretip satıyor. “Evrensel” insan hakları bildirisi değil güneş sisteminde, sadece ABD’deki zencilerin haklarını bile korumaktan aciz. Bu kavram karmaşası içinde Aşk kelimesi cinsel münasebetle eş anlamlı oldu: ing. To make love, fr. Faire l’amour… Önce Batı, sonra bütün insanlık akıl (reason) ile zekânın(intelligence) da aynı şey olduğunu sanmışlar. Oysa akıl iyi-kötü veya güzel-çirkin gibi ayrımı yaparken zekâ problem çözer; bir faydayı elde etmek ya da bir tehditten kurtulmak için kullanılır. Bir saniyede 100.000 insanı ve sayısız ağacı, böceği, kediyi, köpeği oldürecek olan atom bombasını yapmak zekâ ister ama onu Hiroşima üzerine atmamak için akıl gerekir. İster Batı’yı suçlayalım, ister kendimizi, kelimelerle ilgili bir sorunumuz var: İşaret etmeleri gereken mânâların tam tersini gösterdikleri müddetçe sağlıklı düşünmeye engel oluyorlar. Çözüm ürettiğimizi sandığımız yerlerde yeni sorunlara sebep oluyoruz. Dünyayı düzeltmeye başlamak için en uygun yer lisanımız değil mi? Kayıp kelimelerin izini sürmek için yazdığımız Derin Lügat’ı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Edward Hopper’ı okumak

hopper-kapak Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinAmerikalı ressam Edward Hopper sadece Amerika’nın değil bütün Batı kültürünün en önemli ressamlarından biri. Hopper ile Batı resmi asırlardan beri ilk defa kısır ekol savaşlarını, soyut resim / figüratif resim gibi ölü doğmuş dikotomileri aşma fırsatı yakaladı.

Bu bağlamda, perspektif, ışık, gölge vb tercihleri aşan Hopper’ın yeni bir şey yaptığını savunuyoruz: Hopper Rönesans’tan beri can çekişen figüratif resme yeni bir soluk verdi. Tezimiz budur. Bu lisan-ı sûreti tahlil etmek için sadece Hopper’dan etkilenen diCorcia gibi fotoğrafçıları değil ondan beslenen Hitchcock, Jarmusch, Lynch gibi sinema yönetmenlerini, romancıları da kitabımıza dahil ettik. Diğer yandan Hopper’ın tutkuyla okuduğu filozoflardan yani Henry David Thoreau ve Ralph Waldo Emerson’dan da istifade ettik. Elinizdeki bu kitap Hopper tablolarına aceleyle örtülen melankoli ve yalnızlık örtüsünü kaldırmak için yazıldı. Hopper’a bakmak değil Hopper’ı okumak için. Buradan indirebilirsiniz.

Senin tanrın çok mu yüksekte?

senin-tanrin-cok-mu-yuksekte Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinGüzel olan ne varsa İnsan’ı maddî varoluşun, bilimsel determinizmin ötesine geçirecek bir vasıta. Sevgilinin bir anlık gülüşü, ay ışığının sudaki yansıması, bir bülbülün ötüşü ya da ağaçları kaplayan bahar çiçekleri… Dinî inancımız ne olursa olsun hiç birimiz güzelliklere kayıtsız kalamıyoruz. Etrafımızı saran güzelliklerde bizi bizden alan, yeme – içme – barınma gibi nefsanî dertlerden kurtarıp daha “üstlere, yukarılara” çıkaran bir şey var. Baş harfi büyük yazılmak üzere Güzel’lik sadece İnsan’a hitab ediyor ve bize aşkın/ müteâl/ transandan olan bir mesaj veriyor: “Sen insansın, homo-economicus değilsin”. İşte bu yüzden “kutsal” dediğimiz sanat bu anlayışın ve hissedişin giriş kapısı olmuş binlerce yıldır. Tapınaklar, ikonalar, heykeller insanları inanmaya çağırmış. Ancak inancı ne olursa olsun bütün “kutsal sanatların” iki zıt yola ayrıldığını, hatta fikren çatıştığını da görüyoruz:

  • Tanrı’ya benzetme yoluyla yaklaşmak: Teşbihî/ natüralist/ taklitçi sanat,
  • Tanrı’yı eşyadan soyutlama yoluyla yaklaşmak: Tenzihî/ mücerred sanat.

Kim haklı? Hangi sanat daha güzel? Hangi sanatçının gerçekleri Hakikat’e daha yakın? Bu çetrefilli yolda kendimize muhteşem bir rehber bulduk: Titus Burckhardt hem sanat tarihi hem de Yahudilik, Hristiyanlık, İslâm, Budizm, Taoizm üzerine yıllar süren çalışmalar yapmış son derecede kıymetli bir zât. Asrımızın kaygılarıyla Burckhardt okyanusuna daldık ve keşfettiğimiz incileri sizinle paylaştık. Buradan indirebilirsiniz.

Öteki Sinemanın Çocuklarıoteki-sinemanin-cocuklari Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Yakında sinemanın bir endüstri değil sanat olduğuna kimseyi inandıramayacağız. Zira “Sinema Endüstrisi” silindir gibi her şeyi ezip geçiyor. Sinema ürünleşiyor. Reklâm bütçesi, türev ürünlerin satışı derken insanlar otomobil üretir gibi film ÜRETMEYE başladılar. Belki en acısı da “sinema tekniği” öne çıkarken sinema sanatının unutulması. Fakat hâlâ “iyi bir film” ile çok satan bir sabun veya gazozun farkını bilenler de var. Çok şükür hâlâ ustalar kârlı projeleryerine güzel filmler yapmaya çalışıyorlar. Derin Düşünce yazarları da “İnsan’sız Sinema Olur mu?” kitabından sonra yeni bir sinema kitabını daha okurlarımıza sunuyorlar. “Öteki Sinemanın Çocukları” adlı bu kitap 15 yönetmenle buluşmanın en kolay yolu: Marziyeh Meshkini, Ingmar Bergman, Jodaeiye Nader Az Simen, Frank Capra, Dong Hyeuk Hwang, Andrey Rublyov, Sanjay Leela Bhansali, Erden Kıral… Buradan indirebilirsiniz.

kitap-tanitan-kitap-6 Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Kitap Tanıtan Kitap 6

Bir varmış, bir yokmuş. Mehtaplı bir eylül gecesinde Ay’a bir merdiven dayamışlar. Alimler, yazarlar, şairler ve filozoflar bir bir yukarı çıkıp oturmuşlar. Hem Doğu’dan hem de Batı’dan büyük isimler gelmiş: Lev Nikolayeviç Tolstoy, René Guénon, Turgut Cansever, El Muhasibi, Şeyh-i Ekber, Cemil Meriç, Arthur Schopenauer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu, Mahmut Erol Kılıç… Sadece bir kaç yer boş kalmış. Konuklar demişler ki “ başka yazar çağırmayalım, bu son sandalyeler bizim kitabımızı okuyacacak insanlara ayrılsın”. Evet… Kitap sohbetlerinden oluşan derlemelerimizin altıncısıyla karşınızdayız. Buradan indirebilirsiniz. Önceki kitap sohbetleri:

sen-insansin Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinSen insansın, homo-economicus değilsin!

Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz AdamJames Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor.  Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…

Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, müteâl / aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.

tezyin_kapak-150 Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinGözle dinlenen müzik: Tezyin

Batı sanatı her hangi bir konuyu “güzel” anlatır. Bir kadın, batan güneş, tabakta duran meyvalar… İslâm sanatının ise konusu Güzellik’tir. Bunun için tezyin, hat, ebru… hatta İslâm mimarîsi dahi soyuttur, mücerred sanattır.

Derrida, Burckhardt, Florenski ve Panofski’nin isabetle söylediği gibi Batılı sanatçı doğayı taklid ettiği için, merkezi perspektif ve anatomi kurallarının hakim olduğu figüratif eserler ihdas eder. Bu taklitçi eserler ise seyircinin ruhunu değil benliğini, nefsini uyandırır. Zira kâmil sanat tabiatı taklid etmez. Sanat fırça tutan elin, tasavvur eden aklın, resme bakan gözün secdesidir. Tekâmül eden sanatçı (haşa) boyacı değil bir imamdır artık. Her fırça darbesi tekbir gibidir. Zahirde basit motiflerin tekrarıyla oluşan görsel musiki ile seyircilerin ruhu öylesine agâh olur ki kalpler kanatlanıverir. Müslüman sanatçı bu yüzden tezyin, hat, ebru gibi mücerred sanatı tercih eder. Güzel eşyaları değil Güzel’i anlatmak derdindedir. Çünkü ne sanatçının enaniyet iddiası ne de seyircinin BEN’liği makbul değildir. Görünene bakıp Görünmez’i okumaktır murad; O’nun güzelliği ile coşan kalp göğüs kafesinden kurtulup sonsuzluğa kanat açar.

Tezyinî nağmeleri gözlerimizle işitmek için yazıldı bu e-kitap. John locke gibi bir “tabula rasa” yapmak için değil Hz. İbrahim (as) gibi “la ilahe” diyebilmek için. Buradan indirebilirsiniz.

Kaybedenler Klübü: Anti-demokratik bir muhalefetin kısa tarihi

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinT.C. kurulurken Hitler, Mussolini ve Stalin başrolleri paylaşıyordu. İki dünya savaşının ortalığı kasıp kavurduğu o korkunç yıllarda “bizim” Cumhuriyet gazetesi’nin faşizme ve faşistlere övgüler yağdırması bir rastlantı mıdır? Kemalistlerin ilâhı olan Atatürk’ün emriyle 80.000 Alevî Kürd’ün Dersim’de katledilmesi, Kur’an’ın, ezanın yasaklanması, imamların, alimlerin idam edilmesi, Kürtleri, Hristiyanları ve Yahudileri hedef alan zulümler de yine Atatürk ve onu ilahlaştıranlar tarafından yapılmadı mı?

Bu ağır mirasa sahip bir CHP ve Türk solu şimdilerde “İslâmî” olduğu iddia edilen bir cemaat ile, Fethullah Gülen’in ekibiyle ittifak içinde. Yobaz laiklerin, yasakların kurbanı olduklarını, baskı gördüklerini iddia ediyor bu insanlar. Ama bir yandan da alenen İslâm düşmanlığı yapan her türlü harekete hatta İsrail’e bile destek vermekten çekinmiyorlar. Tuttukları yol İslâm’dan daha çok bir ideolojiye benziyor: Gülenizm. Millî istihbarattan dershanelere, dış politikadan bankalara kadar her konuda dertleri var. Ama Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Arakan’da zulüm gören Müslümanları dert etmiyorlar. Acayip…

Türk solu, CHP ve Fethullah Bey… Nereden geldiler? Nereye gidiyorlar? Elinizdeki bu kitap meseleyi tarihsel bir perspektifte ele almayı amaçlıyor.Buradan indirebilirsiniz.

freud-kapak Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinGurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”

Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığı sorgulamak için iyi bir fırsat… Sigmund Freud gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmişlik hissini anlatan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor. Bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada. Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi,  buz dağının görünen ucu mudur? Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

fethullah-gulen-kapak Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinFethullah Gülen’i iyi bilirdik

(Son güncelleme: 5inci sürüm, 11 Ağustos 2016)

Türkçe Olimpiyatlarını ve Türk okullarını sevmiştik. Gözü yaşlı vaizin Amerika’da yaşamasına alışmıştık. 1980 öncesinde komünizme karşı CIA ile işbirliği yapmasına “taktik” demiştik. Fethullah Gülen aleyhine açılan davalardan birinin iddianamesinde “pozitivist felsefeye karşı olmak” ile suçlanıyordu. Biz de karşıydık pozitivizme. Sonra bir gün… Mavi Marmara! Doğu Akdeniz’de, uluslararası sularda oyuncak ve gıda taşıyan bir gemi saldırıya uğradı. Masum ve silahsız insanlar öldü. Psikopat bir devletti bunu yapan. İsraillileri hapsettiği korku duvarları Filistin’i hapseden beton duvarlardan daha yüksekti. Ama Fethullah Gülen İsrail’den izin alınması gerektiğini söyledi. Bu terörist devletten “otorite” diye bahsediyordu. Gülen’e göre İsrail Doğu Akdeniz’in efendisiydi, uluslararası sularda bile masum sivilleri öldürme hakkına sahipti. Gülen cemaati dünya ile uğraşmaktan ahirete vakit ayıramıyordu. Gülen cemaati bir cemaatten başka herşeye benziyordu. 15 Temmuz gecesi yaşadığımız darbe girişiminde yaşadıklarımızla birlikte değerlendirince can acıtan bir soru kendini dayatıyor bize: Fethullah Gülen ve kurmayları bizi baştan beri kandırdı mı? Yoksa “küçük eller” dediğimiz masum insanların teşkilâtı sonradan mı kokuştu?  Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdıryitik Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Afganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir? Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.

İslâm’da Mimar ve Şehir

Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirindemokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor. Çare? Binalara değil de mimara, yani insana odaklanmak olabilir; yani eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlayabiliriz işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulabiliriz. Bu ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olabilir. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin