Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

İnsanın Değeri Üzerine Söylev / Pico Della Mirandola »

Pico-della-Mirandola-large-insanin-degeri‘Baba Tanrı, en güçlü mimar, saklı bilgeliğinin buyruğuyla, gördüğümüz bu dünyanın Tanrının acundaki(kainat) konağı olduğunu, onun en sevgili tapınağı olduğunu söylemiş bulunuyor. O, gök-üstü bölgesini anlaklarla(zeka, kavrayış) donatmış, göksel küreleri ölümsüz tinlerin(ruh) yaşamıyla düzenlemiş, aşağı dünyanın mayalanan gübre yığınına da hayvansal yaşamın bütün biçimlerinin bolluğunu, bereketini koymuş bulunuyor. Ne var ki, Tanrı usta, bu iş bittiğinde böyle büyük bir başarının anlamını kavrayabilecek, onun güzelliğini sevecek, genişliği karşısında şaşkına dönecek bir yaratığın olmasını diledi.’

‘Sonunda, yüce Yapıcı, hiçbir şeyi tümüyle veremeyeceği bu yaratığa, bütün öteki yaratıklara bağışlananlardan pay verilmesini kararlaştırdı. Bu yüzden Tanrı insanı, bu belirlenmemiş imgeyi aldı onu dünyanın ortasına yerleştirerek şunları söyledi:

… Seni dünyanın tam ortasına koyduk, baktığın yerden dünyadaki her şeyi daha kolay görebilesin diye. Seni ne yersel, ne göksel, ne ölümlü ne ölümsüz olarak yarattık; özgür, olağandışı bir yontucu gibi kendini, kendi seçiminle biçimleyebilesin diye. Aşağıya, yaşamın kaba biçimlerine inmek de tanrısal yaşam sürenlerin düzenine çıkmak da senin elinde.’

‘Onlara öykünerek(kastı bazı felsefeciler ve inanç mensupları Ö.A.B.), Muhammed(S.A.V.)’in de sık sık Tanrının, koyduğu yasadan ayrılanların hayvanlaşacağını söylediği bilinir. Haklıydı da; çünkü ağacı ağaç yapan kabuğu değil duygusuz, sorumsuz doğasıdır.’

‘Ne ki her şeyi usun kurallarına göre yargılayıp ayırt eden bir filozof görürseniz onu ululamanız gerek. O, yersel değil göksel bir varlıktır.’ Read the rest

Felsefe-i Ferd / Baha Tevfik »

felsefei-ferd-baha-tevfikEtkin bir hükümet; uzun uzadıya soru, açıklama, ulusal denetim gibi ulusun meşru haklarını tanımak istemeyen hükümettir. Etkin bir hükümet; eleştirilere katlanmayan, halkın düşüncelerinden korkarak onun sakin ve suskun kalmasını sağlamaya çalışan hükümettir. Böylece etkinliğini uyrukları üzerinde gerçekleştirmeye çalışan bir hükümetten yarar değil, zarar beklemelidir; yaşam değil uyuşukluk, ölüm beklemelidir; düşüş, hastalık, hatta çöküş beklemelidir. Böyle bir etkinliğin yalnız memurlar arasında cereyan edeceğini zannedenler de var. Bizde memurların az çok aydın bir tabaka oluşturduğu düşünülürse onlar üzerinde gerçekleştirilecek bir istibdadın kapsamının derecesi hakkında bir fikir elde edilmek mümkün olur. Hâlbuki bu etkinliğin sınırları memurları daima aşar. Ve çok aşar. Üstünün buyruk ve isteğine boyun eğmek istemeyen memur nasıl yaşama ve geçinme zorunluluğunu düşünerek bu fikrinden vazgeçerse hükümetle ve memurlarla işi olan her birey de başarıya ulaşmak ve rahatlamak için daima onlara yoldaşlık eder ve bizde her iş memurlardadır. Sözün gelişi bir ilçeye gidelim. Oranın kaymakamı mutasarrıfa, mutasarrıf valiye, vali İçişleri Bakanlığı’na bağlı ve onun boyunduruğu altındadır. Bu her gitmek istediğimiz ilçemizde de böyledir. Her işi hükümetle olan eşraf çoğunlukla ve hatta tamamen kaymakamla iyi geçinmek düşüncesiyle bu isteğe boyun eğerler, eşrafın çiftliklerinde, tarlalarında, bağlarında çalışan ekinciler ve ırgatlar da aynı isteğe bağlı olmak zorunda kalırlar. Read the rest

Ocak ayında en çok okunan kitaplar »

ocak-ayinda-en-cok-okunan-kitaplar2016’nın ilk ayında e-kütüphanemize gelen ziyaretçiler 29.758 kitap okudular. 4 siyaset/gündem kitabına karşılık 11 sanat, psikoloji, felsefe ve edebiyat kitabının tercih edilmesi bizi sevindirdi. Okurlarımızın gündemi takip ettiklerini ama esiri olmadıklarını görmekten mutlu olduk. İlk 15’e giren kitapların listesi şöyle (Koyu harfli olanlar listeye bu ay girenler):

  1. Kürtlerin Tarihi Üzerine (1402)
  2. Fethullah Gülen’i iyi bilirdik (1225)
  3. Sanat Yoluyla Hakikat Bulunur mu? (1122)
  4. Kitap Tanıtan Kitap 5 (1095)
  5. Kaybedenler Klübü: Anti-demokratik bir muhalefetin kısa tarihi
  6. Kitap Tanıtan Kitap 3
  7. Gözle dinlenen müzik: Tezyin
  8. Edward Hopper’ı okumak
  9. Senin tanrın çok mu yüksekte?
  10. Zaman Nedir? (Derin Zaman)
  11. Roman nedir? Nasıl Yazılır?
  12. Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…
  13. Çapulcular” ne istiyor?
  14. İslâm’da Mimar ve Şehir
  15. Derin İnsan

Hollywood-Pentagon Aforizmaları »

hollywood-pentagon

  • Türkiye bir bağımsızlık savaşı veriyor. Asker ve polisin silahlı mücadelesi kadar önemli olan bir cephe de bilgi cephesidir.
  • Beyin yıkama ve psikolojik harp tekniklerine karşı koyabilmenin tek yolu bilgilenmek. Ancak bu yolla korkutma ve kışkırtmalara direnebiliriz.
  • Cahil kalanlar « yandaş » olarak da tehlike arz ediyor. Üzerimize gelen gücün çok uluslu olduğunu, finans ve enerji ayaklarının önemini herkes anlamalı.
  • Bu tarz bir saldırıya maruz kalan ilk ülke değiliz. Güney Amerika’da bir çok darbe bu yolla yapıldı.
  • ABD içindeki bazı güçler; CIA’nın bir bölümü, bazı büyük şirketler ve ordu subayları işin içinde. Finans ve medya patronları işin içinde.
  • Komplo teorisi gibi mi geldi? 4 ABD başkanı öldürmüş bir çeteden bahsediyorum: Abraham Lincoln James A. Garfield, William McKinley ve John F. Kennedy!
  • Buna ek olarak 20’den fazla suikast denemesi ve bir o kadar da suikast olduğundan şüphelenilen ölüm. Her seferinde deliller kaybolmuş!
  • Ne zaman bir ABD başkanı bankaları, orduyu, silah ticaretini kontrol etmek istese öldürülmüş yahut bizim çapulcu tarzı ayaklanma çıkmış.
  • ABD dünyanın en saldırgan ve çok insan öldüren devleti. Buna rağmen herkes ABD’de çalışmak, okumak istiyor. Neden?

Read the rest

Tom Sawyer / Mark Twain »

tom-sawyer-mark-twainYaz, bütün sıcaklığı ve güzelliğiyle yöreyi sarmıştı. Cumartesi sabahı pırıl pırıldı gökyüzü. İnsanın yaşamına mutluluk katıyor, kalplerden gelen ezgiler dudaklardan coşkuyla dökülüyordu. Çiçeklerden havaya tatlı kokular yayılıyordu. Herkes mutluydu, sevinçliydi bir kişi dışında. O mutsuz olan çocuk da Tom Sawyer’di. Tom bir elinde kireç dolu kova, bir elinde fırça, tahta perdenin önüne geldi. Tahta perdeye bezgin bezgin baktı: En az otuz metre uzunlukta, üç metre yükseklikte kocaman bir şeydi. Yasam Tom için zordu, çok zor… İçinden böyle düşünüyordu.

Söylenerek fırçayı kirece daldırdı. Üst bölüme, söyle bir sürdü. İkinci sürüşten sonra is, gözünde daha da büyüdü. Bir kütüğün üzerine gelip oturdu. O anda, elinde su kovasıyla Jim’i gördü. Şimdiye dek pompa ile kuyudan su çekip taşımak Tom’un gözünde büyük bir isti. Simdiyse Tom, bu ise dünden razıydı. Üstelik neden, su getirmek de olsa, isin içinde kasabaya gitmek vardı. Hem, tulumba basında kız erkek tüm çocuklarla beraberken zaman daha kolay geçerdi. Tom söze başladı: Read the rest

Protestanlık Hakkında Fikirler / Joseph de Maistre »

protestanlik-uzerine-dusunceler-joseph-le-maitreBiz Avrupalıların meşru yollarla bastırmamız gereken en büyük düşman, kendini bütün hakimiyetlere iliştiren ve onları sürekli aşındıran öldürücü çıban, nobranlığın çocuğu, anarşinin atası, fıtrî bağları ifsad eden Protestanlıktır.

Protestanlık nedir? Bireysel mantığın genel mantığa karşı ayaklanmasıdır ve sonunda bir kişinin hayal edebileceği en kötü şeydir. Polignac Kardinali çok takdir gören Bayle’ye, “Protestan olduğunu söylüyorsun. Bu sözcük oldukça belirsiz bir sözcüktür. Anglikan mısın, Luteryan misin, Kalvinist misin?” diye sorduğunda Bayle şöyle dedi: “Tam anlamıyla Protestan’ım, bütün gerçeklere karşı çıkarım.” Böylece bu ünlü şüpheci birçok insanın ortak inançlarının her birinin asıl düşmanı olan Protestanlığın gerçek tanımını bize vermiş oldu. Bu durum onu bütün insanlığın düşmanı yapar, çünkü insan topluluğunun iyiliği tamamen söz konusu inançlara dayanmaktadır.

Hıristiyanlık, Avrupa’nın dinidir. Bu topraklar o dine anavatanının yakıştığından daha çok yakışır; bu topraklarda kök salmıştır; bütün kurumlarımızın içine karışmıştır. Avrupa’nın kuzeyindeki bütün uluslar ve dünyanın bu kısmının, güneyindeki Romalıların yerini alan herkes için Hıristiyanlık, medeniyet kadar eskidir. Yeni ulusları şekillendiren bu dinin eliydi. Her tahtın üzerinde haç işareti vardır; her yasa o sembolle başlamaktadır. Krallar vaftiz edilmişler arasındadır; papazlar, hâkimler arasındadır; din adamları bir düzen içindedir. Yönetim kutsaldır, din sivildir. İki güç birleştirilmiştir; biri diğerinden gücünün bir kısmını alır ve bu iki kardeşi bölen tartışmalara rağmen ayrı yaşayamazlar… Read the rest

Beyin yıkama ve psikolojik harp aforizmaları »

  • beyin-yikama-psikolojik-harpDaha düne kadar bütün Kürtlere düşman olan solcuların ve CHP’nin bir gecede PKK’lı olması Türk solunu siyasetin travestisi yaptı.
  • Aynı “cinsiyet değişimini” Gülenistlerde gördük. Bir gecede Türkiye’ye, AK Parti’ye, İslâm’a, Osmanlı’ya düşmanı oldular.
  • Şunu sorgulayalım: Nasıl oluyor da insanlar birdenbire, bir düğmeye basılmış gibi böyle keskin dönüşler yapabiliyorlar?
  • Türk solunun PKK sevgisi ve Gülenistlerin ani ihaneti bıyıklı, futbol seven, otomobil hastası bir erkeğin bir gecede ameliyatla kadın olması kadar şok edici.
  • Gülenistlerin kendi ülkesine ihanet etmesi basit bir şey değil. Kürtlere hakaret eden solcuların birden PKK’lı olması da tuhaf.
  • Sanki gizli bir güç solcularımızı ve gülenistleri uzaktan kumandayla etkileyebiliyor. Bunu biraz araştıralım.
  • 1950’lerden beri CIA insanlar üzerinde sübliminal mesajlarla testler yapıyor. Bir partiye oy verdirmek, bir gazozu tercih etmek…
  • Sıradan fillmlerin ve reklâmların içine cinsel içerikli görseller saklanarak o şeye farkında olmadan arzu duymanız sağlanabiliyor.
  • Benzer şekilde tiksindirici/korkunç şeyler saniyenin 1/20’si gibi bir zamanda gösterilirse şuurla görmeden ve hatırlamadan o kişiden/partiden/ülkeden nefret edebilirsiniz.

Read the rest

Gerçeği görme aforizmaları »

Read the rest

Aşkın Bir Noktası / M. Fatih Çıtlak »

“… Kendi özünden haberdar olabilen, içindeki cevheri kalben hisseden insan ancak bu hissedişiyle gerçek kimliğin; aramaya ve bulmaya başlar. Yücelerin Yücesi Yaratanımız ve mabûdumuz olan Allah Teala bize kendi ruhundan ruh üflediği ve içimize îman cevherini koyduğu gibi ayrıca bu cevherin varlığını hissetmemizi de sağlamıştır. Kendi iç âleminde bu cevher, varlığını kalpten gelen şevk ve hissiyatla gösterir.

Bu hissiyatla alakadar olundukça bu manevî damar daha da kuvvetlenir ve artık kişi iç âleminde zevkli ve gayet lezzetli bir arkadaşı keşfeder. Onu hiç bırakmayan, sahtekârlık ile asla kandırmayan, sadece ve sadece doğruyu, doğru istikameti işaret eden ve ona hep özgürlük duygusunu hissettiren hakîkî bir yoldaş… O yoldaşıyla öyle bir kaynaşır ki onunla beraberken hiçbir gam hissetmez. Arkadaşlık ve yoldaşlığın ötesine geçer, içindeki bu hissiyat ona adeta sevgili ve yar olur. Onunla birçok gördüğünü farklı değerlendirir, özünü ve hikmetini keşfeder. O sevgili memnunsa, onun yüzüne bakıp gülüyorsa bütün cihan gamlansa gene mes’ud, neşesini kaybetmeden, hayata tebessümle bakar. Ama o sevgili yüzünü asmış, ona sırtını dönmüş ve küsmüş ise etrafındakilerin gülücüklerinin, sevinç dolu meclislerin ona tad vermediğini fark eder. Böyle bir insan içindeki cevheri bulmuştur; en azından varlığını fark etmiş, ona yaklaşmıştır. Yaklaştıkça süruru, hayreti, merakı artmış; hali, sözü, fiili değer kazanmıştır. Bu dünyadaki hiçbir şey ona bu keşfettiği mana kadar zevk ve heyecan vermez. Yaşadığını onunla anlar, manen öldüğünü onunla fark eder, mananın güzelliğini onunla keşfeder, maddenin kesafeti altında boğulduğunu onunla idrak eder. Dostla buluştuğu bu yer kalptir, kişinin sînesidir. Orada onunla buluşur, meseleleri görüşür ve o mana arkadaşı ‘tamam’ demeden hiçbir şey tamam olmaz. O onay vermeden hiçbir şeyi tasdik edemez. İşte insanın içindeki cevherin sevkiyle insanlığını ilk hissediş ve ülfet, muhabbet etme haline vicdan denir.

‘Vicdan’, Arapça v-c-d (vecd, bulmak) kökünden gelir. İman cevherinin farkında olmayan kişinin vicdanı olması mümkün değildir. Bu îmandan ve kendisindeki cevherden bîhaber yaşayan, vicdanlıymış gibi davranan kişi îmansız olduğu halde mümin gibi görünen münafık gibidir. Din, aşk, hak, güzellik, cennet, hizmet, sevap gibi kavramlar hain insanların eline düştüğünde süiistîmal edilmiş bozulmuş deformasyona uğramıştır. Bu anlam kargaşasından ve manevî kirlilikten maalesef vicdan kavramı da çok ağır yaralar almıştır. Hele şu son asır kararmışî ve kaybolmuş vicdanlara, ‘vicdan vicdan’ diye bağırıp yaygara kopararak kendi vicdansızlıkların örtmeye çalışan yığınlara şahit lmaktadır. “Benim inanç ve dinim vicdanımdadır” gibi sözler artık dinî literatür olmaktan çıkmış; ateistlerin, dinsizlerin kullandıkları maskelere dönüşmüştür …”

 

Bu konuda makale okumak için

… Bu konu üzerine kitap okumak için …

 

hamza_yusuf 70 kitap indirin70 kitap indirin Aşkın Bir Noktası / M. Fatih ÇıtlakAşkın Bir Noktası / M. Fatih Çıtlak Hamza Yusuf ile İslâm’ı anlamak

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai tarafından yapılan iki tercümeyi içeriyor:

  • Zaytuna Institute’den Hamza Yusuf Hanson’ın 2010 yılı Mayıs’ında Oxford üniversitesinde yaptığı İslâm’da reform konulu konferans,
  • Yine  Hamza Yusuf Hanson’ın Dr.Murata ve Prof.Chittick’in İslam’ın vizyonu isimli eseri üzerine yaptığı konuşma (Bahsedilen kitap, Türkçe’ye de çevrilmiştir.)

Hamza Yusuf Hanson 1960 yılında Amerika’nın Washington Eyaletinde dünyaya geldi; Kuzey California’da büyüdü. 1977 yılında müslüman olduktan sonra on yıl boyunca İslâm coğrafyasında Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuzey ve Batı Afrika gibi bölgeleri gezdi. Farklı ülkelerde iyi büyük alimlerden icazet aldı. Hamza Yusuf bu seyahatten sonra ülkesine dönerek Dinler Tarihi ve Sağlık Hizmetleri alanlarında diploma aldı. Dünyanın dört bir tarafında İslâm hakkında konferanslar veren Zaytuna Enstitüsü’nü kurdu. Batıya İslâm’ı sunan, İslâmî ilimlerin ve geleneksel metodlarla eğitimin yeniden canlanmasını amaçlayan Enstitü, dünya çapında üne sahiptir. Shaykh Hamza Yusuf, Fas’ın en prestijli ve en eski Üniversitelerinden birisi olan Karaouine’de ders veren ilk Amerikalı öğretim görevlisi olmuştur. Bunların yanısıra, klasik haline gelmiş geleneksel bazı Arapça metinleri ve şiirleri modern ingilizceye tercüme etmiştir. Halen eşi ve beş çocuğuyla birlikte Kuzey California’da yaşamakta. Buradan indirebilirsiniz.

Organik dinimi geri istiyorum 

organik_dinimi_geri_istiyorum - kc 70 kitap indirin70 kitap indirin Aşkın Bir Noktası / M. Fatih ÇıtlakAşkın Bir Noktası / M. Fatih ÇıtlakBilim ve teknoloji alanında buluşumuz pek yok ama gün geçmiyor ki din konusunda yeni bir icat çıkmasın. Televizyon karşısında merakla “acaba bugün neler caiz ilan edilecek, neler haram edilecek?” diye merakla bekliyoruz. Bektaşi’ye sormuşlar: “İslam’ın şartı kaçtır?” diye, “Birdir!” demiş. “Hac ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı biz kaldırdık, geriye kelime-i şahadet kaldı”. Ben kelime-i şahadetten de emin değilim, her an bir profesör çıkıp “böyle bir şey yoktur, imanın şehadeti mi olur?” diye ortaya çıkabilir. […] İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu tevehhümü oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular. Artık bacak bacak üstüne atıp çiğ ağzımızla Allah, peygamber ne demek istemiş “muhakeme” yapıyoruz hiç ar duymadan, hepimiz birer küçük şeyhülislam, birer fetva emini… hangi hadis uydurma, hangisi sahih şıp diye gözünden anlayıp ayetleri engin din bilgimizle şerh ediyoruz. Şu muhakemelerin bolluğundan da dini yaşamaya bir türlü sıra gelmiyor. Halbuki bir güzel insanın dediği gibi: “Din öğrenmekle yaşanmaz, yaşandıkça öğrenilir”.

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai’nin kaleme aldığı yazılardan ve tercüme ettiği makalelerden oluşuyor: Hamza Yusuf, Noah Feldman, Charles Townes, Marc Levine ve Karen Armstrong ile İslâm, Hayat ve Bilim üzerine… Buradan indirebilirsiniz.

Sana “Rumeli’yi hatırla” demiyorum; unutamazsın zaten… »

rumeli-osmanli

(Keşkül Dergisinde yayınlandı)

“…  Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Zırh gibi sertleşmiş sırtının üstünde yatmaktaydı ve başını biraz kaldırdığında bir kubbe gibi şişmiş, kahverengi, sertleşen kısımların oluşturduğu yay biçimi çizgilerle parsellere ayrılmış karnını görüyordu; karnının tepesindeki yorgan neredeyse tümüyle yere kaymak üzereydi ve tutunabileceği hiçbir nokta kalmamış gibiydi. Gövdesinin çapıyla karşılaştırıldığında acınası incelikteki çok sayıda bacak, gözlerinin önünde çaresizlik içerisinde, parıltılar saçarak sallanıp durmaktaydı …”

Kafka’nın ünlü romanı Metamorfoz böyle başlar. Değişim değildir Metamorfoz, baştan aşağıya bir dönüşümdür, eski hüviyetini kaybedip başka bir şey olmak, yeni bir hüviyet almaktır. Ama başlangıçta direnir Gregor Samsa. Evdekilerden 5 dakika izin ister. Treni kaçıracağını düşünür, patrondan azar işitmekten korkar. Dışarıdan bakıldığında dev bir böcek olan Gregor nasıl olur da hâlâ insan gibi düşünebilmekte, ‘insan’ hüviyetini muhafaza etmektedir? Elbette hâfızası sayesinde. Zira biz uykudayken ben’liğimizi hıfz eden ve her sabah aynı bedene uyanmamızı sağlayan o Kudret Tecellisi sayesinde eski ben’leri yeni ben’lere bağlarız. Yine bu tecelli sayesindedir ki biz düşler âleminden çıkarken rüyâlarımızı orada bırakırız; uykuya dalarken emanete bıraktığımız Ben’liğimizi geri alırız ve uyanışın gümrüğüne takılmadan geçeriz. Bize gösterilenler (rüyâlar) gümrükten geçerken hüviyet değiştirip hâtıraya dönüşür. Ejderhalar, yakutlar, zümrütler hâtıra sandıklarında hıfz edilir. Tıpkı seyahat dönüşü eşe dosta getirdiğimiz hediyelik eşya gibidirler. Köpek düşü ısırmaz, elma düşü yenmez.

Fakat Gregor Samsa için işler biraz karışıktır. Çünkü yeni başlayan böceklik hayatı da hâfızasında iz bırakacaktır. Böcek ağzıyla yemeyi, sert ve yuvarlak sırtıyla yatıp kalkmayı, altı bacakla tavanda yürümeyi öğrendikçe böcek kimliği insan kimliğinin yerini alır. Belli bir noktada kimlik krizi yaşar Gregor: İnsan hâfızalı bir böcek midir yoksa böcek vücûdlu bir insan mı? Artık bu sorunun cevabını verebilecek durumda değildir.

‘Rûmeli’ diye yazılır, ‘Osmanlı’ diye okunur

rumeli-osmanli-4Yıldızlı bir gecede şehrin gürültüsünden uzak bir köşeye çekilin, telefonunuzu kapatın, dikin gözlerinizi yukarı. ‘Gök kubbe’ gerçekten kubbe şeklinde mi? Yoksa yıldızlar size çok uzak oldukları için yarıçapı göz menzili kadar olan bir kubbe mi görüyorsunuz? Eğer kâinât dünyanın üzerine kapatılmış bir kubbe değilse gördüğünüz kubbe sizin dışınızda değil içinizde demektir. Ve siz gözlerinizle değil aklınızla görüyorsunuz o kubbeyi yani ‘içeride’ inşâ ediyorsunuz demektir. Tam da bu yüzden yani ferdî ve içtimaî hüviyetler dış âlemden mücerred olarak inşâ edildiği için hiç beklenmedik bir anda yıkılabilir: İlk defa kendimi Gregor Samsa gibi hissettiğimde Paris’teydim daha doğrusu Paris yakınlarındaki Versailles Sarayı’nda. Târihî belgelerin sergilendiği salonda 1539 tarihinde (eski Fransızca ile) yazılmış bir kral fermanı Read the rest