Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Mayıs ayında en çok okunan kitaplar »

abbie-cornish-book-bright-star-cat-cute-Favim.com-238374

Geride kalan mayıs ayında okurlarımızın e-kütüphanemizde en çok okuduğu kitaplar hakkında bazı verileri paylaşalım: Mayıs ayında 44.532 kitap okundu. Kitap tanıtan kitap serisi ilgi çekmeye devam etti. Siyaset, sanat ve felsefe kitapları en çok okunanlar arasında dengeli biçimde temsil edildi. Toplam okumanın %74’ini teşkil eden ilk 20’daki kitapların listesi şöyle:

  1. Kürtlerin Tarihi Üzerine
  2. Senin tanrın çok mu yüksekte?
  3. İslâm’da Mimar ve Şehir
  4. Fethullah Gülen’i yi bilirdik
  5. Kitap Tanıtan Kitap 4
  6. Kitap Tanıtan Kitap 1
  7. Fikir Kırıntıları – 1
  8. Türkiye’de ve Dünyada Başörtüsü Raporu-(2009/2010)
  9. Kitap Tanıtan Kitap 2
  10. Derin Lügat 4.0
  11. Kitap Tanıtan Kitap 3
  12. Kitap Tanıtan Kitap 5
  13. Derin İnsan
  14. Roman nedir? Nasıl Yazılır?
  15. Kitap tanıtan kitap 7
  16. Sen insansın, homo-economicus değilsin!
  17. Kaybedenler Klübü: Anti-demokratik bir muhalefetin kısa tarihi
  18. Kitap Tanıtan Kitap 6
  19. Gurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”
  20. Edward Hopper’ı okumak

Dinle Küçük Adam / Wilhelm Reich »

  • “Sen “halksın”, “kamu düşüncesisin”, “toplumun vicdanısın”. Bu kelimelerde ne büyük sorumluluk olduğunu hiç düşündün mü küçük adam? Büyük sosyal bakış açısıyla doğanın ya da büyük insani eylemlerin, örneğin bir insanın doğru ya da yanlış mı düşündüğünü kendisine hiç sordun mu? Aksine komşunun ne diyeceğini ya da dürüstlüğünün sana paraya mal olup olmayacağını sordun.
  • Sana gösterilenlerin içinde yalnızca bir kelime kaldı: diktatör! Bütün diğer şeyleri güverteden aşağı attın; özgürlük, gerçek şeylerdeki temizlik, ekonomik köleliğin çözümü, ileriyi düşünme yöntemleri, bütün bunlar güverteden aşağı uçtu. Bilge adamın bu küçük hatasından sen, yalanlardan, kovuşturmadan, işkenceden, zindandan, cellatlardan, gizli polisten, mareşallereden ve madalyalardan oluşan bir sistem inşa ettin…”
  • “Sen ya ‘yaşasın’ diye bağırır, ya kağıt oynarsın, ya da bir büroda istemeyerek çalışırsın. Ve hiçbir zaman yardım edenin yardımına koşmazsın.”
  • “Senin yakınında küçük adam, mutluluğu yiyip bitirmek kolaydır, ama mutluluğu elde tutmak zordur.”
  • “Küçük adam üzerinde” güçlerini uygulamaları için iktidar sahiplerine yetki veriyorsun. Ama kendin dilsizsin; seni temsil etmeleri için güçlülerin ya da kötü niyetli güçsüzlerin daha fazla güçlenmelerine göz yumuyorsun. Her zaman aldatılanın sen olduğunu çok geç fark ediyorsun.”

Read the rest

Milletlerin Zenginliği / Adam Smith »

adam-smith-milletlerin-zenginligi-11xrrxVergi para olarak ödendiği gibi, toprağa biçilen değer de para olarak belirtilmiştir. Bu değer takdiri yapılalı beri, gümüşün değeri hemen hemen hep bir kararda kalmış, ne ağırlığı ne halisliği bakımından, sikke ayarında bir değişiklik olmamıştır. Amerika madenlerinin keşfinden önceki iki yüzyıl içinde görüldüğü üzere, gümüş değerce epey yükselseydi, değer takdirindeki kararlılık, toprak sahibine pek ağır gelebilirdi. O madenlerin keşfinden sonra, hiç değilse yüzyıl kadar muhakkak olduğu gibi, gümüş değeri epey düşseydi, hükümdar gelirinin bu kolu, değer takdirindeki aynı kararlılık yüzünden çok azalırdı. Ya aynı miktar gümüşü; daha düşük bir ad taşıyan para birimi haline indirmek ya da daha büyük bir ad taşıyan birim haline yükselterek, para ayarında herhangi bir önemli değişiklik yapılsaydı, örneğin, bir onça gümüşle beş şilin iki peni basılacak yerde ya iki şilin yedi peni kadar düşük bir ad taşıyan sikkeler basılsa, ya da on şilin dört peni kadar yüksek ad taşıyan sikkeler basılsaydı, bunun, birinci halde mülk sahibinin gelirine, öbüründe ise, hükümdarın gelirine zararı dokunurdu. Read the rest

Akıl Tutulması / Max Horkheimer »

Akil-Tutulmasi-Max-Horkheimer-333Gerici, demokratik ya da devrimci biçimleriyle bir bütün olarak toplumsal teori, geçmiş bütünlüklere yön verdiği varsayılan eski düşünce sistemlerinin mirasçısıydı. Bu eski sistemler çökmüştü, çünkü varsaydıkları toplumsal birlik biçimlerinin aldatıcı olduğu görülmüş, öne sürdükleri ideolojiler koflaşmış ve özürcü bir nitelik almıştı. Daha sonraki toplum eleştirisi, özürcülükten kaçındı ve öznesini yüceltmedi: Marx bile proletaryayı göklere çıkarmıyordu. Kapitalizmi toplumsal adaletsizliğin son biçimi olarak görüyordu Marx; ama doktrinini adadığı ezilen sınıfın önyargılarına ve boş inanlarına da gözlerini kapatmıyordu. Kitle kültüründeki eğilimlerin tersine, bu eleştirel doktrinlerin hiçbiri kitlelere bir hayat tarzı “satmaya” kalkışmamıştı; onları oldukları yerde sabitleştiren, bilinçsiz olarak tiksinti duydukları ama “bilinçli” davranışlarında alkışladıkları bir hayat tarzı. Toplumsal teori, işçilerin sakat düşünceleri de içinde olmak üzere tüm gerçekliğin eleştirel bir çözümlemesini sunuyordu. Modern sanayi toplumunda ise siyasal teori bile bütünleşmiş kültürün özürcü eğiliminden payım almıştır.

Bunu söylemek, eski biçimlere geri dönmeyi önermek anlamına gelmez. Zamanın geriye işlemesi mümkün değildir; örgütsel gelişimin tersine çevrilmesi hatta teorik olarak reddedilmesi de. Bugün kitlelerin görevi, geleneksel parti yapılarına tutunmaya çalışmak değil, kendi örgütlerine sızan ve zihinleri üzerinde de zararlı bir etki yapan tekelci eğilimi tanımak ve ona karşı direnmek olmalıdır.

On dokuzuncu yüzyılın rasyonel toplum kavramında, bireyin karşı karşıya olduğu yok oluş tehlikesine değil, planlama, örgütlenme ve merkezileşme mekanizmalarına ağırlık tanınmıştı. Liberalizm’in ürünü olan parlamenter işçi partileri, liberalizmin akıldışı işleyişine karşı çıkıyor ve anarşik kapitalizmin tam tersi olan bir planlı sosyalist ekonomiyi öneriyorlardı. Toplumsal örgütlenme ve merkezileşmeyi, akıldışı bir çağdaki akıl öğeleri olarak kabul ediyor ve savunuyorlardı. Ama sanayi toplumunun günümüzde aldığı biçim rasyonelliğin öbür yüzünü açığa çıkarmış, rasyonelleşmenin kendi kendini yok ettiğini göstermiştir. Rasyonelleşme, eleştirel düşünceye, bireysel öznenin kendiliğindenliğine, hazır davranış kalıplarına karşı çıkma eğilimine toplumsal hayatın biçimlendirilmesinde hiçbir rol tanımamaktadır. Read the rest

Anima Mundi / Susanna Tamaro »

Anima Mundi-Susanna Tamaro-2

“… Evler, aileler, meslekler kurulur, bütün bir düşünceler sistemi oluşturulur, evlatlar için miras biriktirilir. Bütün bu çekiç ve greyder gürültüsü, bütün bu banknot hışırtısı insana güven verir, boşluğun algılanma hissini yok eder. Sürekli bir şeyler yapmakla meşgul olunca en tehlikeli düşünceler oluşacak ortam bulamazlar […] Bir sınırı aşmak isteyen, içinde büyük bir şeyler besler. Bu, normal insanların başına gelmez hiç. Onların, önlerine koydukları sınır, her zaman, elde etmeleri gereken maddi bir şeydir. Daha güzel bir ev, daha kazançlı bir işyeri, bütün ötekilerden farklı bir aşk… Doğumdan ölüme dek, küçük şeyler için didinirler; asla başlarını yukarı kaldırıp bakmazlar […] Yeryüzünde eşitlik yoktu. Her ne kadar hepimizin iki bacağı, iki kolu ve bir başı varsa da aslında farklı türlere aittik […] Nefret ve hor görme, el ele yürüyen ikizler gibiydiler. Birinin bakışı olayları gözlemlemek, ötekininki de üstüne tükürmek için gerekliydi…”

… Liberalizm, demokrasi ve ekonomi üzerine kitap okumak için…

Liberalizm Demokrasiyi Susturunca

Büyük Dönüşüm / Karl PolanyiBüyük Dönüşüm / Karl Polanyi Ekonomik Kriz AforizmalarıEkonomik Kriz Aforizmaları Faiz Lobisi ve Kravatlı TeröristlerHalkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.

Büyük Dönüşüm / Karl PolanyiBüyük Dönüşüm / Karl Polanyi Ekonomik Kriz AforizmalarıEkonomik Kriz Aforizmaları Faiz Lobisi ve Kravatlı Teröristler

Banka Ordudan Tehlikelidir!

Atina’da, Roma’da, Madrid’de ve Washington’da artık halkın değil bankaların dediği oluyor. Batı’da demokrasi geriliyor, yeni bir düzen kuruluyor. Alıp satma özgürlüğü nasıl oldu da halkı bankaların kölesi yaptı?

İnsanî değerlerin değil maddî değerlerin hakim olduğu her toplum kendi arsızlığı altında ezilmeye mahkûm aslında. Thomas Jefferson, George Washington, Max Weber, Hannah Arendt, Karl Marx ve Alexis de Tocqueville’in eserlerinde ısrarla üzerinde durulan bir mesele bu. Zenginleşmeye ve para ile daha çok haz almaya odaklanan insanlar bencilleşiyorlar. Siyasetten, cemiyetin dertlerinden uzak, oy kullanmaya bile üşenen bir güruh çıkıyor meydana.

 Tam da bu yüzden Batı’da demokrasinin en büyük düşmanı batılı insan modeli oldu. Kendini özel hayatına hapseden, lüks tüketime, tatile, konfora odaklanan batılı insanlar politikadan uzaklaştılar. Bu refah toplumunun bireyleri diğer insanların dertlerine duyarsızlaştı. Para bu süreçte kutsallaştı. Yine bu yüzden bankalar ve bankacılar ilahlaşarak hukukun üstüne çıkabildiler.

İşte bu fikrî zemindir sermayeyi aşırı büyüten, savcıları, hakimleri bile etkisiz hale getiren. Bankacılarına söz geçiremeyen batı toplumları tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler… Peki 2008 ekonomik kriz süreci nasıl gelişti? Krizi tetikleyen ve büyüten ne oldu?

Bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Yaklaşık 40-50 kişilik bir ekip. Kriz sürecinden zenginleşerek ve güçlenerek çıktılar. Banka kurtarma operasyonlarıyla halen zenginleşmekteler.

Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:

  1. Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler?
  1. “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?
  2. Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?

 Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizmin Kara Kitabı

70 kitap indirin70 kitap indirin Avrupa kafasındaki sınırları hiç bir zaman aşamadı ki…Avrupa kafasındaki sınırları hiç bir zaman aşamadı ki… Ekonomik Kriz AforizmalarıEkonomik Kriz Aforizmaları Faiz Lobisi ve Kravatlı TeröristlerLiberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.Buradan indirebilirsiniz.

 

Liberalizmin Ak Kitabı

70 kitap indirin70 kitap indirin Avrupa kafasındaki sınırları hiç bir zaman aşamadı ki…Avrupa kafasındaki sınırları hiç bir zaman aşamadı ki… Ekonomik Kriz AforizmalarıEkonomik Kriz Aforizmaları Faiz Lobisi ve Kravatlı Teröristler1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik“millî”okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik.Buradan indirin.

 

1984 / George Orwell »

1984_georgeorwell

  • “Bilinçleninceye kadar isyan etmeyecekler ama isyan etmezlerse asla bilinçlenmeyecekler.”
  • “İnsanın içine giremezler. İnsan olarak kalmanın bir değer taşıdığını içinde gerçekten hissediyorsan, somut bir sonuç elde etmesen bile, onları yenmişsin demektir.”
  • “Azınlıkta olmak, bu azınlık tek bir kişiden oluşmuş bile olsa anormal olmak ya da çıldırmak demek değildir.”
  • “Belki de insan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu.”
  • “İktidar acı çektirmek ve küçük düşürmek demektir.”
  • “Aslında her şey ne kadar basitti! Yalnızca teslim ol, gerisini düşünme! Ne kadar çabalarsan çabala, seni sürekli geriye akan bir akıntıya karşı yüzmek ve sonra geri dönüp akıntıyla birlikte yüzmeye karar vermek gibi bir şeydi bu. Sizin tutumunuzdan başka değişen bir şey yoktu. Olması kararlaştırılan şey, nasıl olsa olacaktı…”

 

… Bu konuda okumak için…

Liberalizm Demokrasiyi Susturunca

Batı'da demokrasi neden yıpranıyor?Batı'da demokrasi neden yıpranıyor?Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.

Batı'da demokrasi neden yıpranıyor?Batı'da demokrasi neden yıpranıyor?Derin MAЯҖ

Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden?

Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok. Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.

Batı'da demokrasi neden yıpranıyor?Batı'da demokrasi neden yıpranıyor?

Banka Ordudan Tehlikelidir!

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 27 Ekim 2013)

Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor: Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar? Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?  Buradan indirebilirsiniz.

Dinle Küçük Adam / Wilhelm Reich »

  • “Daha yüzyıllar boyunca dostlarını öldüreceksin ve bütün halkların, proleterlerin önderlerini efendilerin olarak ödüllendireceksin. Bir efendinin ardından diğerini yücelteceksin. Sen yüzyıllar boyunca yaşamı korumak yerine kan dökeceksin, celladının yardımıyla özgürlüğünü temellendirdiğine inanacaksın…”
  • “Sen gerçekler konuşulduğu zaman dinlemiyorsun; sen yalnızca gürültüyü dinliyorsun. Ve sonra ‘yaşasın’ diye bağırıyorsun.”
  • “Biliyorum küçük adam bir gerçek işine gelmediğinde hemen deli damgası vuruyorsun. Ve sen kendini normal insan kabul ediyorsun. Delileri içeri tıktın ve bu dünyayı normal insanlar idare ediyor…”
  • “Senin kamuoyu dediğin şey küçük adam, bütün küçük adamların ve kadınların düşüncelerinin ürünüdür. Her küçük adamın, her küçük kadının içinde bir doğru ama aslında tamamen yanlış bir düşünce vardır.Diğer küçük adamların ve kadınların yanlış düşüncelerinden korktukları için yanlış düşüncelere sahiptirler. Bu yüzden doğru düşünceler ön plana çıkamıyor.”
  • “Gerçek bilim ve sanat zincire vurulmaya dayanamaz.”
  • “Sen bir kartal olmak istemiyorsun küçük adam ve bu yüzden de akbabalar tarafından yenileceksin. Sen kartallardan korkuyorsun, bu yüzden de sürü içinde yaşıyorsun ve büyük sürülerin ve kitlelerin yemi olacaksın.Şimdi sen büyük kitleler arasında açlık çekiyorsun, büyük kitleler içinde ölüyorsun ve senin civcivlerini kuluçkalayan kartaldan hala korkuyorsun.”

Read the rest

Küçük Prens / Antoine de Saint-Exupéry »

  • Küçük Prens Antoine de Saint-Exupéry“Bir yerde bir kuyunun saklı oluşudur çöle güzellik veren.”
  • “İnsan üzgün olunca günbatımının tadına daha iyi varıyor.”
  • “İnsanların birbirlerini tanımaya ayıracak vakitleri yok artık. Aldıklarını hazır alıyorlar dükkânlardan. Ama dost satan dükkânlar olmadığı için dostsuz kalıyorlar”.
  • “İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.”
  • Deseniz ki: “Kırmızı kiremitli, güzel bir ev gördüm. Pencerelerde saksılar, çatısında kumrular vardı”. Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama “yüzbin liralık bir ev gördüm” deyin, bakın nasıl: “Aman ne güzel ev” diye haykıracaklardır.”
  • “Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir”
  • “Büyükler hiçbir şeyi tek başlarına anlayamıyorlar, onlara durmadan açıklamalar yapmak da çocuklar için sıkıcı oluyor doğrusu.”
  • “Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım, onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. Kaç yaşında, derler, Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor? Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar.

Read the rest

Derin Lügat güncellendi. Sürüm 4.0 yayında. »

derin_lugat-4 kapakYeni sürümlere dair not: Eski sürümleri indirip okumuş olanların işini kolaylaştırmak için kelimelerin sırasını değiştirmiyoruz. Yani her yeni sürümde okumaya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

4cü sürümle eklenen yeni terimler: Paraklitos, Hudud, Ehliyet, Zâhir ve Batın, Barış, Unutmak.

İnsanlık neredeyse 4 asırdır “ilerleme” adını verdiği müthiş bir gerileme içinde. Tarihteki en kanlı savaşlar, sömürüler, soykırımlar, toplama kampları, atom bombaları, kimyasal ve biyolojik silahlar hep Batı’nın “ilerlemesiyle” yayıldı dünyaya. En korkunç barbarlıkları yapanlar hep “uygar” ülkeler.  Her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen bu insanlar nereden çıktı? Yoksa kelimelerimizi mi kaybettik?

Aydınlanma ile büyük bir karanlığa gömüldü Avrupa. Vatikan’ın yobazlığından kaçarken pozitivist dogmaların bataklığında kayboldu. “Yeniden doğuş” (Rönesans) hareketi sanatın ölüm fermanı oldu: Zira optik, matematik, anatomi kuralları dayatıldı sanat dünyasına. Sanat bilimselleşti, objektif ve totaliter bir kisveye büründü.

Kimse parçalamadı dünyayı “Birleşmiş” Milletler kadar. Güvenliğimiz için en büyük tehdit her barış projesine veto koyan BM “Güvenlik” Konseyi değil mi? Daimi üyesi olan 5 ülke dünyadaki silahların neredeyse tamamını üretip satıyor. “Evrensel” insan hakları bildirisi değil güneş sisteminde, sadece ABD’deki zencilerin haklarını bile korumaktan aciz. Bu kavram karmaşası içinde Aşk kelimesi cinsel münasebetle eş anlamlı oldu: ing. To make love, fr. Faire l’amour… Önce Batı, sonra bütün insanlık akıl (reason) ile zekânın (intelligence) da aynı şey olduğunu sanmışlar. Oysa akıl iyi-kötü veya güzel-çirkin gibi ayrımı yaparken zekâ problem çözer; bir faydayı elde etmek ya da bir tehditten kurtulmak için kullanılır. Bir saniyede 100.000 insanı ve sayısız ağacı, böceği, kediyi, köpeği oldürecek olan atom bombasını yapmak zekâ ister ama onu Hiroşima üzerine atmamak için akıl gerekir.

İster Batı’yı suçlayalım, ister kendimizi, kelimelerle ilgili bir sorunumuz var: İşaret etmeleri gereken mânâların tam tersini gösterdikleri müddetçe sağlıklı düşünmeye engel oluyorlar. Çözüm ürettiğimizi sandığımız yerlerde yeni sorunlara sebep oluyoruz. Dünyayı düzeltmeye başlamak için en uygun yer lisanımız değil mi? Kayıp kelimelerin izini sürmek için yazdığımız Derin Lügat’ı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Unutmak / Forget / Oublier / ننسى »

unutmak-derin-lugat

Ne değildir?

Bilinen şeyin yok olması, bilinmezler dünyasına geçmesi değil. Öyle olsaydı unuttuklarımızı bir daha hatırlayamazdık.

Nedir?

Yaşanıp biten gerçeklerin silikleşmesi ve umulan/korkulanların gerçekleşmeye yaklaştıkça netleşmesi sayesinde zaman adeta tecessüm eder, cisme bürünür, mekânsallaşır. Eski olaylar “geride” kalır ve biz “ileriye” doğru bakarız. Unutmak (ve hatırlamak) Zaman’ın geçiyormuş gibi görünmesini sağlar. Bazen de Zaman’ı üzerinde yürünen sabit bir yol gibi vehmederiz. Unutmak bu gerekli vehmin bir veçhesidir. (Bkz. Zaman Aforizmaları)

unutmak-derin-lugat-1“Bu yol Ankara’ya gider” dediğimizde yol aslında bir yere gitmez, yol sayesinde gidilir ama biz yolun işleviyle yolun “zâtını” şuurumuzda eşleyen bir söz sanatı yaparız. Zaman için de böyledir bu. “Günler geçiyor” derken gerçekliktir geçen, Zaman değildir. Geçen Zaman olsaydı çoktan geçip gitmiş olurdu ve yerine başka bir şey gelirdi. (Bkz. Derin Lügat Maddesi: Zaman / Time / Temps / الوقت)

Unutmak büyük bir nimettir çünkü hatıralar yaşlanmaz; onları her gittiğimiz yere sürüklemek hayatı imkânsızlaştırır. Biberin acısını unuturuz ama acıttığını hatırlarız ve öğrenerek yaşarız. Geçmişte kalan olaylar kristalleşir ve hafızamızın tozlu çekmecelerine konur. Geride bıraktığımız olaylar varlıklarını gerçekleştikleri andaki kadar korusaydı Şimdi’mizi yaşayamazdık. Zira geri gelmeyecek olanların hasreti, suçluluk hissi, intikam arzuları ve pişmanlıklar hayatımızı istilâ ederdi ve biz Şimdi’mizi yaşamaya vakit bulamazdık. Geçmişi hatırlarken geçmişe gitmeyiz, hâlâ Şimdi’nin içindeyiz. Unutma özgürlüğü insanı kin tutmanın ezici yükünden ve intikam ateşinin yakıcılığından korur. Eğer unutamasaydık kalplerimiz bir haz ve ızdırap mezarlığına dönüşürdü.

Bazı insanlar travmalar sebebiyle geçmişi düzeltmek/ yakalamak isterler. Bunlar geriye bakarak yaşayanlar zümresidir. Bugünden kaçarak geriye gitmek Bugün’lerin ve Şimdi’lerin hakkıyla yaşanmasına mani olur ve ıskalanmış Bugün’ler üstüste yığılmaya başlar. Bir müddet sonra geçmişin naftalin kokan acıları atmaya üşendiğimiz çöpler gibi kapı önünde birikir. Geriye gitmek… kendinden yahut başkalarından intikam almak, hatalarından dolayı tekrar tekrar pişman olmaktır. Unutarak, affederek, affedilmeyi umarak bizi geçmişe döndürecek gemileri yakarız. Bu unutuşlar her yeni gün yeni bir başlangıçtır.

Bu yüzden unutmak bir haktır ve hürriyettir. Geçtiğini vehmettiğimiz zaman ise acıları, utançları yok etmez, sadece setreder. Bir ses, bir kokuyla, bazen Proust’un çaya batırdığı madlen ile hatıralar bir çay tasından çıkıverir. (Kayıp Zamanın İzinde / Marcel Proust)

unutma_5Bir hatıra mezarlığı olarak internet…

Unutma ve unutulma hürriyeti elinden alınan insanlarla FaceBook gibi siteler birer hatıra mezarlığına dönüyor. Bugün 30 milyon ölü “kullanıcı” var ve her gün 10.000 yeni ölü ekleniyor FaceBook’a. Bir süre sonra ölü kullanıcıların sayısı dirileri geçecek. Teknolojideki yenilik bir kez daha bizim hayatla kurduğumuz münasebete şekil veriyor. Nedir? Read the rest