RSS Feed for This Post

Bizler ayrı kelimelerin insanlarıyız efendim…

kayip kelimelerin izinde

Zihinlerimiz işgal altındayken topraklarımızı kurtarmak mümkün değil. Çünkü bizler farklı kelimelerin insanlarıyız. muhatabımız olan insanlar ticaret serbestliğini “Özgürlük”, cinselliği “Aşk”, intikamı “adalet”, ateşkesi  “Barış”, sürekli tatmin olmayı “Mutluluk” zannediyorlar . (Bkz. Derin Lügat maddesi: Mutluluk ve Tatmin) İnandığımız gibi yaşamazsak yaşadığımız gibi inanacağız. Onların kalp ölümü asırlar önceydi. Ama ismini Rönesans yani “Yeniden Doğuş” koydular ve kötü yola düştüler; şimdi günahlar “sevap” oldu, sevaplar ise “günah”:

Birer kız çocuğu sahibi iki aile bir gün misafirlikte sohbete başlamışlar.

– Eee sizin kızdan naber?

– Valla işte ne olsun biliyorsunuz, işe girdi geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Sonra hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu çok sevmiş her işi ona veriyormuş. Derken Ankara seyahatleri başladı. Patron nereye bizimki oraya. Sonra Paris seyahatleri filan en sonunda bu iş böyle olmayacak dediler, patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım. Ee, peki sizin ki ne alemde?

– Valla bizim kız da kötü yola düştü ama ben sizin kadar güzel anlatamıyorum.

Derin Lügat Nedir?

Derin Lügat bir çalar saattir; kelimelerini kaybetmiş olan insanlığı uyandırma duasıdır. Çünkü aklını kaybetmiş bir Batı ve düşünmeyi unutmuş bir Doğu ancak savaştan soykırıma, yıkımdan sefalete düşebilir. Zavallı Doğu kendi kelimelerini ihdas edemediği için Batı’nın kelimeleriyle “düşünüyor”; daha doğrusu vahşi Batı’nın peşinden ordan oraya sürükleniyor.

Gandhi “Batı medeniyeti hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna gülerek “iyi fikir, yapsanız iyi olur” mealinde cevap vermiş. Gerçekten de Batı bir medeniyet değil ancak bir kültür olabilmiştir. Geçmişini müzelerde, kitaplarda, filmlerde biriktirebilmiştir sadece. (Bkz. Derin Lügat maddesi: Medeniyet / Şehir / Cité / Civilisation / المدنية / الحضارة ) Zaten ruh ile nefsi ayıramayan bir topluluğun bunun ötesine geçmesi imkânsız görünüyor. Ruha ve nefse aynı ismi verdikleri için (ing.spirit, Fr. esprit) bir müddet sonra akıl ile zekânın (intelligence) da aynı şey olduğunu sanmışlar, ikisine birden reason / raison demeye başlamışlar. Oysa akıl ile zekâ bir değildir. Akıl (reason) iyi-kötü veya güzel-çirkin gibi ayrım yapar. Bir referans sistemine, değerler manzumesine dayanarak ayrım /yargı/tercih yapmaya yarar. Müslümanların FaRuKiyet (ing. discernement) dediği vasfın öznesidir akıl; insana mahsustur. Oysa hayvanda da olan zekâ problem çözmeye yarar. Arı kovana en yakın çiçeği bulur, diğer arılara bildirir. Zekâ bir faydayı elde etmek ya da bir tehditten kaçmak için kullanılır. Bir saniyede 100.000 insanı ve sayısız ağacı, böceği, kediyi, köpeği oldürecek olan atom bombasını yapmak için zekâ gerekir ama onu Hiroşima üzerine atmamak için akıl gerekir.

Kelimelerini kaybeden  aklını, kalbini ve değerlerini kaybetmiş olur. “Ötekilerin” lisanı ile zihni de işgal altında kalır. İnsan’ı “homo-economicus” zannedenlerle kalıcı bir güzellik değil sadece geçici cazibeler bina edersiniz. Niteliğe değil niceliğe odaklanmış olanlar “değerli” dedikleri zaman insanî değerleri değil (kendinden) menkul kıymetleri kastederler. Sizin takva aradığınız coğrafyada onlar petrol ararlar. (Bkz. Derin Lügat maddesi: Değer / Kıymet / Value / Valeur)

Kayıp kelimelerin izini burada sürüyoruz. Desteklerinizi ve dualarınızı bekleriz.

 

 

… E-Kitap okumak için…

Öteki Sinemanın Çocukları

oteki-sinemanin-cocuklariYakında sinemanın bir endüstri değil sanat olduğuna kimseyi inandıramayacağız. Zira “Sinema Endüstrisi” silindir gibi her şeyi ezip geçiyor. Sinema ürünleşiyor. Reklâm bütçesi, türev ürünlerin satışı derken insanlar otomobil üretir gibi film ÜRETMEYE başladılar. Belki en acısı da “sinema tekniği” öne çıkarken sinema sanatının unutulması. Fakat hâlâ “iyi bir film” ile çok satan bir sabun veya gazozun farkını bilenler de var. Çok şükür hâlâ ustalar kârlı projeler yerine güzel filmler yapmaya çalışıyorlar. Derin Düşünce yazarları da “İnsan’sız Sinema Olur mu?” kitabından sonra yeni bir sinema kitabını daha okurlarımıza sunuyorlar. “Öteki Sinemanın Çocukları” adlı bu kitap 15 yönetmenle buluşmanın en kolay yolu: Marziyeh Meshkini, Ingmar Bergman, Jodaeiye Nader Az Simen, Frank Capra, Dong Hyeuk Hwang, Andrey Rublyov, Sanjay Leela Bhansali, Erden Kıral… Buradan indirebilirsiniz.

kitap-tanitan-kitap-6Kitap Tanıtan Kitap 6

Bir varmış, bir yokmuş. Mehtaplı bir eylül gecesinde Ay’a bir merdiven dayamışlar. Alimler, yazarlar, şairler ve filozoflar bir bir yukarı çıkıp oturmuşlar. Hem Doğu’dan hem de Batı’dan büyük isimler gelmiş: Lev Nikolayeviç Tolstoy, René Guénon, Turgut Cansever, El Muhasibi, Şeyh-i Ekber, Cemil Meriç, Arthur Schopenauer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu, Mahmut Erol Kılıç… Sadece bir kaç yer boş kalmış. Konuklar demişler ki “ başka yazar çağırmayalım, bu son sandalyeler bizim kitabımızı okuyacacak insanlara ayrılsın”. Evet… Kitap sohbetlerinden oluşan derlemelerimizin altıncısıyla karşınızdayız. Buradan indirebilirsiniz.

Önceki kitap sohbetleri:

sen-insansinSen insansın, homo-economicus değilsin!

Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz AdamJames Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor.  Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…

Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.

kapak-kucuk-2Gözle dinlenen müzik: Tezyin

Batı sanatı her hangi bir konuyu “güzel” anlatır. Bir kadın, batan güneş, tabakta duran meyvalar… İslâm sanatının ise konusu Güzellik’tir. Bunun için tezyin, hat, ebru… hatta İslâm mimarîsi dahi soyuttur, mücerred sanattır.

Derrida, Burckhardt, Florenski ve Panofski’nin isabetle söylediği gibi Batılı sanatçı doğayı taklid ettiği için, merkezi perspektif ve anatomi kurallarının hakim olduğu figüratif eserler ihdas eder. Bu taklitçi eserler ise seyircinin ruhunu değil benliğini, nefsini uyandırır. Zira kâmil sanat tabiatı taklid etmez. Sanat fırça tutan elin, tasavvur eden aklın, resme bakan gözün secdesidir. Tekâmül eden sanatçı (haşa) boyacı değil bir imamdır artık. Her fırça darbesi tekbir gibidir. Zahirde basit motiflerin tekrarıyla oluşan görsel musiki ile seyircilerin ruhu öylesine agâh olur ki kalpler kanatlanıverir. Müslüman sanatçı bu yüzden tezyin, hat, ebru gibi mücerred sanatı tercih eder. Güzel eşyaları değil Güzel’i anlatmak derdindedir. Çünkü ne sanatçının enaniyet iddiası ne de seyircinin BEN’liği makbul değildir. Görünene bakıp Görünmez’i okumaktır murad; O’nun güzelliği ile coşan kalp göğüs kafesinden kurtulup sonsuzluğa kanat açar.

Tezyinî nağmeleri gözlerimizle işitmek için yazıldı bu e-kitap. John locke gibi bir “tabula rasa” yapmak için değil Hz. İbrahim (as) gibi “la ilahe” diyebilmek için. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin