RSS Feed for This Post

Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton

kotuluk-uzerine-bir-deneme_terry-eagleton-21“… Kimileri “nihai çözüm”ün gerçekte amaçsız olmadığını öne sürebilir. Sonuçla eğer Naziler bunu bir çözüm olarak görmüşse, muhtemelen bu planın bir amacı vardı diye düşünebilirler. Her şeyden önce Yahudileri şeytanmış gibi göstermek milli birlik davasına yaradı; her yere sinmiş bir düşman yaratıldığında milli birlik daha kolay elde ediliyor. Aynca rejimin, komünistler gibi, siyasi düşmanlarından kurtulmak için bariz, somut sebepler oluşturuldu. Öte yandan, cinsel sapık”ları veya zihinsel ya da fiziksel özürlüleri öldürmenin Alman ırkını saflaştıracağı düşünülüyordu. Irkı saflaştırma bahanesini birazdan irdeleyeceğiz. Ancak şunu da belirtmek gerekiyor: Bir öcü yaratmak için altı milyon insanı öldürmenize gerek yoktur. Her halükarda günah keçisi yapmak için insanları öldürmeniz gerekmiyor. Aksine bu iki sonuç kesinlikle birbiriyle bağdaşmıyor. Eğer günah keçilerinizi öldürürseniz, yerlerine yenilerini bulmanız gerekir. Zaten nihai çözüm” neye çözüm oldu ki? Bazen pragmatist olan ve olmayan arasında kesin bir fark olmadığı da doğrudur. Engizisyon, söz gelimi, hangi kategoriye girer? Mizah ve sanat ciddi somut etkileri olmadığı için büyük oranda faydacı değildirler. Yine de kimi zaman toplumda bir etki yaratabilirler. Örnek olarak bir ülkenin askeri başarısını kutlamak için bestelenmiş vatanperver bir marşı düşünün. Katliam ve soykırımın genellikle siyasi amaçları vardır -mesela ülke sınırlarını genişletmek, ya da ülkenin potansiyel düşmanlarını yok etmek. Ancak bu eylemleri, içerdikleri aşırı vahşetin de gösterdiği gibi, somut amaçlara indirgemek ender olarak mümkündür. Bu eylemler bu denli vahşi ise, sadece toprak ve güç değil de insanların kimliklerini de içerdiklerindendir. İnsanlar kimliklerini sürdürmek için genellikle barbarca eylemlere girişir. Ve böyle girişimlerdepragmatik olan ve olmayan birbirine geçer. Freud’a göre ölüm dürtüsü, (doğayı kontrol altına almak gibi) emrine amade olması gereken somut amaçların sadistçe ve anlamsızca ötesine geçer. Ölüm dürtüsü herkesin bildiği, her an kendi çıkan için sizi terk etmesi muhtemel, güvenilmez bir uşak gibidir. Primo Levi, Hitler döneminde şiddetin ya kendi başına bir amaç ya da amacıyla orantısız olduğunu belirtir. (Boğulanlar Kurtulanlar)  Altı milyon kemancıyı ya da ela gözlü altı milyon kişiyi öldürmek gibi tamamen rastgele bir katliam olma anlamında akıldışı değildir Yahudi soykırımı. Öldürülenler, Yahudi, Çingene ya da eşcinsel ya da Nazilerin sakıncalı gördükleri bir gruba dahil oldukları için öldürüldüler. Eşcinsellerin ve solcuların öldürülmesi “nihai çözüm”ün, sadece Yahudiler gibi (Alman Yahudileri de dahil) etnik veya ırksal yabancıları katletmekten ibaret olmadığını gösterir bize. Ancak bütün bu insanlar neden sakıncalı görülmüşlerdir? Çünkü Alman halkının ve sözde Aryan ırkının saflığına ve birliğine karşı bir tehdit oluşturduklan düşünülmüştür. Bu da Naziler için ölüm kamplannı kurmak için yeterli bir gerekçeydi. Öte yandan söz konusu tehdit pek de somut bir şey değildi. Sözde yabancılar, devleti yaptıkları veya yapmayı planladıklarıyla değil de sadece varlıklarıyla huzursuz ediyordu, tıpkı Othello’nun varlığının Iago’yu rahatsız etmesi gibi. Popüler postmodern jargonu kullanırsak, sakıncalı insanlar sadece “öteki” oldukları için rahatsızlık vermiyordu. Nazi Almanya’sında, müttefikler de dahil, bol bol “öteki” vardı. Ancak Hitler’in müttefik bombardımanlarına karşılık olarak yabancıları toptan yok etmek için iyi hazırlanmış bir planı yoktu. Naziler Belçikalıları sadece Belçikalı oldukları için öldürmemiştir. Müttefik Kuvvetleri, Naziler için gerçek bir tehlike oluşturuyordu ama bu tehlike ontolojik, yani birinin varlığına yönelik diye niteleyebileceğimiz bir tehdit değildi. Yahudilerin ve diğer sakıncalılara atfettiklerinin aksine müttefikler sinsice kimliklerinin ta kökünü baltalamıyorlardı. Sizi toplu katliama yönelttiğini düşündüğünüz türdeki ötekiler genellikle, sizin kişiliğinizin ta yüreğindeki bir boşlukla şu ya da bu şekilde bağlan tılıdır. Fetişler, ahlaki idealler, saflık fantezileri, manik bir irade, tartışılmaz devlet fikri gibi şeylerle doldurmaya çalıştığınız işte bu sancılı boşluktur. Nazizm bu yönden köktenciliğin diğer türlerine benzer. Ö tekini yok etmenin çirkin hazzı, kendinize yaşadığınızı ispatlamanın tek yolu haline gelir. Kimliğinizin çekirdeğindeki eksiklik, başka pek çok şeyin yanı sıra, ölümün prematüre tadı gibidir ve insan faniliğinin yarattığı korkuyu savuşturmanın bir yolu, bu travmayı kendi kişiliklerinde  yaşayanları tasfiye etmektir. Böylece, teoride dahi yenemeyeceğiniz tek düşmandan, yani ölümden daha güçlü olduğunuzu gösterirsiniz …”

Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry EagletonTavsiye Sohbet

“Ben” kimdir?

Tavsiye makale

Tavsiye Kitap

Derin İnsan

Ücretsiz kitap indirin75 kitap indirin Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton“Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?”(Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)

“Ben” kimdir? İnsan nedir? Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi? Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan, Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Cyrulnik, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz.


freud-kapak Ücretsiz kitap indirin75 kitap indirin Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry EagletonGurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”

Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığı sorgulamak için iyi bir fırsat… Sigmund Freud gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmişlik hissini anlatan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor.

Bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada. Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi,  buz dağının görünen ucu mudur? Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

sen-insansin Ücretsiz kitap indirin75 kitap indirin Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry EagletonSen insansın, homo-economicus değilsin!

Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz AdamJames Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor.  Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…

Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, müteâl / aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin