Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Elodie Stevenson’un Gerçek Hayatı / Frédérique Uidour »

pizzaElodie eve geç gelip yemek hazırlayacak vakit bulamadığında pizza ısmarlıyordu. Pizzayı getiren her seferinde aynı çelimsiz delikanlıydı. Seyrek sakallı, ergen sivilceli yüzü 14 yaşlarında gösteriyordu ama üniformanın içinde kaybolan bedeni sanki 10 yaşlarında bir çocuğa aitti. Elodie her seferinde gecenin o saatinde, bazen karda kışta oğlanı kapısına getirttiği için suçluluk hissediyor, sonra uzun uzun teşekkür ederek yüklü bir bahşiş veriyordu. Utangaç pizzacı ise başıyla hızlı bir selâm verip gözden kayboluyordu. Elodie oğlanın sesini hemen hiç duymamıştı. Sadece aşağıdan zile bastığında “pizza” diyordu, hepsi bu.

Bir gün beklenmedik bir şey oldu: Pizza istemediği halde geç saatte kapı çaldı:

“Kim o?”

“Pizza!”

“Ben pizza istemedim ama…”

“Pizza!”

Elodie kapıyı açtı. Pizzacı yukarı çıktı. Kapının önüne geldi. İlk defa Elodie’nin yüzüne, gözlerinin içine bakıyordu. Buz gibi bir sesle:

“Annem seni yarın çay çağırıyor, saat 5’te gelsin dedi”

Pizzacı Elodie’nin cevap vermesini beklemeden Read the rest

“Ben Kimdir?” »

Yayındaki sohbetin sunumu burada, PDF olarak hemen indirebilirsiniz: ben kimdir v5

… Benlik ve kimlik üzerine kitap okumak için … Read the rest

Yüzyıllık Yalnızlık / Gabriel Garcia Marquez »

chiquita-mafya

Geçen sene bir haber düşmüştü ajanslara: “Nobel ödüllü edebiyatçı Gabriel Garcia Marquez, Meksika’daki evinde hayatını kaybetti.“ Bu haberden sonra özellikle ülkemizde iyice tanınır oldu Marquez. Zira düşünürlerin, yazarların ve hatta şairlerin kıymeti öldükten sonra bilinir diye bir deyiş vardır ya hani, işte Marquez’de öldükten sonra iyice tanınanlardan. Şunu da belirtmek gerekir ki 1982 yılında aldığı Nobel ödülü ile edebiyat alanında dünya çapında belli bir tanınırlığı zaten vardı. Ama vefatı ile birlikte özellikle ülkemizde olmak üzere genel olarak kitapları daha ‘çok satar’ oldu. Bu noktada eserlerinin çok satması elbet tanınırlığını sağlar fakat kıymeti bilindiğini gösterir mi göstermez mi tartışması konusu.

Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık, Kırmızı Pazartesi, Şer Saati, Albaya Mektup Yok başta olmak üzere birçok eseri var. Bu yazıda üzerinde duracağımız eseri ise Nobel ödüllü Yüzyıllık Yalnızlık romanı olacak. Nobel ödüllü olduğu için değil, yazarın en bilinen ve en sevilen eseri olarak incelemeye değer, kıymetinin bilinmesi gereken bir eser olduğu için inceleyeceğiz.

indirYüzyıllık Yalnızlık kitabında yazar, babaannesinin anlattığı gerçeküstü hikâyelerden yola çıkar. Gerçek hayattan beslenebildiği için dünya çapında bilinen ve sevilen bir kitaptır. Marquez kitabının arkasında Yüzyıllık Yalnızlık adına kendi dilinden şunları söyler;

“Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız.”

Kitabın arka kapağındaki yazarın tanıtım yazısı ve kitabın ön kapağındaki resim aslında kitabı tam manasıyla özetliyor. Tabi ileride değineceğimiz birkaç husus dışında. Kitap, fantastik öğeler içermekle birlikte Read the rest

Ve yeni bir Mavi Marmara korkusu sarar yürekleri »

yahudiler

 

… Yahudiler ve Amerika üzerine kitap okumak için … Read the rest

Halk bilim adamlarını anlayabilir mi? »

bilimcilik

… Bu konuda tavsiye okuma … Read the rest

Ekim Ayında En Çok Okunan Kitaplar »

soyut_sanat_nedir-55Geçen ekim ayında e-kütüphanemizden 95.365 kitap indirildi. En çok indirilen 20 kitap bu rakamın %50’sini oluşturdu:

  1. Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir (6490)
  2. Kürtlerin Tarihi Üzerine (2844)
  3. Derin İnsan (2526)
  4. Derin Lügat 3.0 (2232)
  5. Fethullah Gülen’i iyi bilirdik (2218)
  6. Sen insansın, homo-economicus değilsin! (2191)
  7. Gurbetçi Freud ve “Das Unheimliche” (2183)
  8. Kitap Tanıtan Kitap 1 (2139)
  9. Senin tanrın çok mu yüksekte? (2137)
  10. Kaybedenler Klübü: Anti-demokratik bir muhalefetin kısa tarihi (2107)
  11. Kitap Tanıtan Kitap 2 (2107)
  12. Kitap Tanıtan Kitap 6 (2093)
  13. Jean-Paul Sartre ile Kaliteli bir Ateizme Doğru (2033)
  14. İslâm’da Mimar ve Şehir (2031)
  15. Kitap Tanıtan Kitap 5 (2003)
  16. Gözle dinlenen müzik: Tezyin (1988)
  17. Edward Hopper’ı okumak (1929)
  18. Kitap Tanıtan Kitap 3 (1926)
  19. Derin MAЯҖ (1901)
  20. Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var? (1897)

 

… Kitapları daha yakından tanımak için … Read the rest

Türk Solu Aforizmaları »

  1. 1 Mayıs 1977 olayları nedeniyle Türk solcuları Taksim Meydanı’nı “kutsal” sayar. O gün doğanlar bugün 37 yaşında. Hala kocaman bebecikler.
  2. Türk solu fikri senede bir gün Taksim’de toplanıp tepişme düzeyindedir, devrim yapmış gibi sevinir ve polisten dayak yiyip mutlu olurlar.
  3. Türk solu 1 mayıslarda neyi kutlar ve kutsallaştırır? 100 seneden beri hep ahlayıp vahlama, hep ağlayıp zırlamasını ve mağduriyetini mi?
  4. Türk solu 1960’larda gücünün « zirvesindeyken » bile %3 oyu zor alırdı.
  5. Türk işçisinin kimliği « proleter veya ezilen » değildir. Ya Türk ya da Müslümandır. Belki Kastamonulu veya Alevî olabilir.
  6. Türk solcuları, “21ci yüzyılın solu nasıl olmalıdır, nasıl olabilir” sorusuna bir tek gün bile kafa yormuş mudur?
  7. Türk solcuları kendilerini tarif edemez ve Türkiye’nin sorunlarına çare aramazlar. Batı solu ne yaparsa onlar “ithal” ederler.
  8. Türk solu “Türkiye’nin solunun ne gibi özellikleri, diğer ülkelerden ne gibi farkları olmalıdır” diye düşünebilmiş midir? Hayır.
  9. Kemalist olmayan bir sol neden yok? Faşizmden yakasını kurtaramayan kurtlanmış abiler mi engel oluyor?
  10. Bürokrasiye, ceberrut devlete, Atatürk’e, İnönü’ye tapanlar alafranga solu anlayabilir mi?
  11. Kemalizmin dayattığı faşist idare altında, sefalet içinde inim inim inleyen halkın yoksullukta eşitlik istemediğini anlamıyorlar.
  12. Köylünün, işçinin cumhuriyet tarihinde ilk defa uçağa binebildiği bir iktidarı devirmeye çalışan solcular proleterya dostu olabilir mi?
  13. Grev gibi güçlü ve çok önemli bir silahı, sırf hükümete zarar vermek amacıyla yerli yersiz kullanmanın saçmalığının farkında mı Türk solcuları?
  14. Bizim olmayan yerli solcular Sovyetler Birliği’nin tam 23 yıl önce yıkıldığını biliyorlar mı?
  15. Solcularımızın bilmediği bir başka gerçek: İşçi sınıfının oyunu AKP’ye veriyor ve “kapitalist kalkınma” onlara ters gelmiyor.
  16. Nişantaşı’nda, Bebek’te, Caddebostan’da oturan zengin çocuğu Türk solcusu Türkiye’de on iki yıldır nasıl bir devrim yaşandığını hissedemiyor.
  17. Çevrecilik, hayvan hakları, kadına şiddete son gibi kavramların proleterya değil burjuva kavramları olduğunu da anlamaz Türk solu.
    1789 ile 1930 arasında bir yerde sıkışıp kalmış olan Türk solu ne iktidar olabilir ne de muhalefet.

 

… Türk Solu, gerçek sol ve sosyalizm üzerine kitap okumak için… Read the rest

Valsini al da git! »

erdoganvals111Ben bu Nasrettin Hoca karakterli arkadaşlara onlarca kere söyledim, yetmedi yazısını da yazdım. ‘Hoca Nasrettin’in göle çaldığı maya tutar ama sizin süte çaldığınız maya tutmaz’ dedim. O maya tutmadığı, gökkubbe tepemizde bir avize gibi durduğu müddetçe de tutmayacağı için, siz hep böyle kör karanlıklarda divane aşık gibi gezeceksiniz işte.

Geçende okudum, bu çağdaş arkadaşların fikir fukarası ama aynı zamanda fikir babası kadrosundan istihdam edilen yazarları, vals bilmediğimiz için bizi cahil ilan etmiş. Bizim de kabahat büyük kardeşim; bu topraklarda doğdum, aynı topraklarda büyüdüm ama illa ki bir pot veriyoruz işte. Hayatımda horona girmedim, hiç zılgıt çekmedim, halayın yanından geçmedim, Angaranın bağlarında elimi bilekten sağa sola kırk beş derecelik açıyla hiç oynatmadım, hadi bunlar neyse de en belirgin özelliği çiftlerin sıkıca sarılarak biribirilerinin etrafında döndükleri, Fransa çıkışlı Avusturya dansını bilmemem ne büyük cehalet. İnsan bu yazıyı 2700 (yazıyla ikibin yediyüz) kitaplık şahsi kütüphanesinden yazınca, tabi ki bir parça başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere eğitim camiasına az buçuk saydırıyor. Çünkü bizi hayata hazırlayan öğretmenler başta olmak üzere, ilk mektep mezunu ama ferasetlerine kurban olduğum Read the rest

Erdoğan: Türk solunun bitmeyen kabusu »

turk-solu

 

… Türk Solunu ve sosyalizmi anlamak için e-kitap okuyun… Read the rest

Zafer değil sefer »

balkon-konusmasi

Bu seçim sonuçları, milli ve yerli olanların, küresel şer odakları ve onların gayri milli uzantılarına karşı zaferidir. Bu sonuçlarda bizi en çok sevindiren, kimin kazandığından ziyade kimin kaybettiğidir. Kalıbı Müslüman ve Türkiyeli, fakat gönlü ve zihni ecnebi olanlar hezimete uğramıştır bugün. Bugün, dâhili ihanet şebekeleri ile harici düşmanların hevesleri kursaklarında kalmış, dilleri tutulmuş, elleri böğürlerinde kalmıştır.

Zafer değil sefer ise esas gaye, bundan sonra doğru adımları atmak ve doğru politikalar izleyebilmek için seçim sonuçlarının çok iyi analiz edilmesi lazım.

Öncelikle 7 Haziran ile 1 Kasım sonuçlarının niceliksel analizini yapalım, daha sonra niteliksel, yani sosyal ve siyasal anlamlarını yorumlamaya çalışalım. Bu seçim tablosunun ortaya çıkmasında dört oy hareketinin etkili olduğunu görüyoruz. Birincisi, 7 Haziran’da Ak Partiden HDP’ye giden kabaca 2 milyon mütedeyyin Kürt oyların Read the rest