Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Liberal Gençler Ankara’da Toplanıyor… »

3H Hareketi, Ankara’daki Liberal Gençliğe öncülük ediyor..
3H eylemlerine, seminerlerine katılmak için artık İstanbul’a gelmek şart olmayacak..
Ankara, genç liberal aktivitelerin belki de en büyük merkezi olacak..
Türkiye’nin En Statükocu Şehrine
En enerjik liberal hareketini götürmeye var mısın?
Varım diyorsan 25 Nisan’da Read the rest

Tarkovsky’de Sanat ve İnsan Ruhu »

Sanat, bir insanın muktedir olduğu en iyi şeyi, yani umudu, inancı, aşkı, güzelliği ya da istediği ve umduğu en iyi şeyi güçlendirir. Yüzme bilmeyen bir insan suya atladığında vücudu – kendisi değil – kendini kurtaracak içgüdüsel hareketler yapmaya başlar. İşte sanat da suya atılmış bir insan bedeni gibidir, insanlığın manen boğulmasını engelleyecek bir içgüdüdür. Sanatçı, insanlığın manevi içgüdüsünün bir temsilcisidir. 

Büyük sanatçılardan bazılarıyla kendimi ruh eşi gibi hissederim bazen. Tarkovsky de onlardan birisi. Bir bilge, bir filozof ve bir sanatçı…onunla ruhsal olarak neden bu kadar uyum sağladığımı düşünürüm zaman zaman. Sonuçta onu sevmem onun beni onaylaması değil herhalde. Çünkü ruh uyumunun esas nirengi noktası Read the rest

İlber Ortaylı ile sohbet »

Sunuş:Küreselleşme Korkusu ” ve “Ortadoğu yeniden doğar mı küllerinden?makalelerinin yazarı Ayhan Korkmaz’ın tarihçi ve Topkapı Sarayı Müdürü İlber Ortaylı ile yaptığı sohbeti ilginize sunuyoruz.

 -Hocam  Derin Düşünce platformu ile röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. özellikle platformumuzda üzerine yazılan fikir yürütülen ve sizin alanınızla ilgili konular hakkında sizden bilgi almak istiyoruz. Öncelikle Resmi Türk tarih tezi ile ilgili sorular sormak istiyorum. Resmi Türk tarih tezi hakkında ne söyleyebiliriz?

Resmi Türk tarih tezi denilen tezi hazırlayanlar da bir zamanlar bu günkü gayri-resmi alternatif tarih tezini hazırlayanlar kadar amatör ve heveskardılar.Bütün bu amatör ve heveskar insanların tarih yazım teknikleri ve araştırmayla fazla ilgileri ve bilgileri olmadığı için tarih yazımı çok çabuk böyle ahbap-çavuş ilişkisine dönmüştür. Veyahutta, büyük adamlara yaranarak böyle iyi yazar mıyım falan gibi niyetlerle oluşturulmuştur. Büyük adam dediğimde Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal değil de maarif vekili Mesut Talip gibi, daha üstleriyle de zaten temasları yoktu.

-Yani, iletişime geçebilecekleri büyüklükteki büyük adamlara yaranmak maksadıyla da çarpıtılmış.

Evet ona göre bir şeyler düşünürler. Bu günküler de işte bazı ahbap-çavuşlar ne yapıyorsa ona göre yazar. Hiçbir zamanda ciddi metot ve ilkeleri falanda fazla yoktur zaten. Bunlar böyle ortaya koyar.

-Bu çerçevede Avrupa’daki Tarih yazım teknikleri ile bizdeki tarih yazım teknikleri, okuyucu vb. gibi farklılıklar nedir?

Resmi tarih ya da alternatif tarih gibi tezler Avrupa tarihçiliği için söz konusudur. Çünkü orada yani tarih yazım metotları bilinir. O konuda belirli bir Read the rest

Son 30 günde en çok okunanlar »

  1. Gazeteci içeri, insanlık dışarı
  2. Kütahyalı’ya saldırı
  3. Bekir Coşkun’un Türkiye nefreti
  4. Demokrasi güzel şey
  5. İslam: İnanç İmparatorluğu (Belgesel)
  6. Böcek gibi siyaset yapanlar ezildiklerinde şikayet etmesinler
  7. Uluslaştırmak kültüre zararlıdır!
  8. Kürtçü, Alevici, Fethullahçı, Ermenici
  9. Başörtüsü yasağından memnun olan dindar erkekler
  10. Kutsal Bir Bilim İhtiyacı

Darbecilerin silahlarını tanıyalım »

 Tabancayı, el bombasını ögrendik ama … Ergenekon’un cephaneliklerinden garip isimli silahlar da çıkıyor : LAV silahı, C4 patlayıcı, kurşun kalem…

 Ortadaki karışıklığı biraz gidermek iyi olabilir.

 LAV Silahı

 LAV ki aslında LAW olacak, omuz üzerine konarak roket atmaya yarayan silahın adı. İsmi konusunda (light anti-tank weapon = hafif anti-tank silahı) çeşitli rivayetler ve varyasyonlar var. RPG (rocket-propelled grenade) adıyla da anılan bu silahın kullanım alanları çok çeşitli. Sıcak savaşta tankı hedef alan silah belli bir mesafe gittikten sonra kendiliğinden patlayan roketler sayesinde piyadelere karşı da kullanılabiliyor.

 Terörle başı dertte bir ülke olan Türkiye açısından LAW / RPG tipi silahlar Read the rest

Taş Atan “Çocukların“ Hikayesi (2) »

 

Her hikaye güzel değildir. Yazdığın an unutmak istediğin hikayeler vardır. Her zaman güneş, deniz ve umut kokmaz hikayeler. Bazen de bir üvey anne masalı gibi uykularını kaçırır okuyanın. Bir şeyler düğümler okuyan insanın boğazına. 

 Hep mutlu sonları severiz bizler. Bizim hikayelerimizdeki çocuk çok üzüntü çekse de, itelenip kakalansa da mutlaka mutlu sona ulaşmalıdır. Nice görüntüleri ıskalarız da hayatın içerisinde bir Sezercik gülümseyişine tav oluveririz.  

 Taş atan “çocukların” hikayesi bu ülke insanının bilinçli ıskaladığı, sevilmeyen nice hikayeden biri. Ben bile sevemedim bu hikayeyi. Taş atan “çocuklar” yazısını yazdığım gün içimde bu çocukların her nedense bir Yeşilçam filmindeki gibi mutlu sona Read the rest

Ermenistan Sınırı Açılmalı mı ? »

 24 Nisan kin ve nefret bayramı yaklaşıyor. Dünyanın her yerinde Türkiye ve Türk aleytarı gösteriler yapılacak, yeni soykırım anıtları açılacak, nutuklar atılacak bir kez daha. Türkiye kendi tezini savunacak, 100 yıl önce ölmüş insanların boy boy fotoğrafları emperyalizmin masasına meze olacak Hırant Dink’in dediği gibi.

 Abdullah Gül Ermenistan sınırının açılması yönünde sinyaller vermişti. Oysa MHP’nin AKP nezdindeki büyükelçisi Cemil Bey ters yönde konuşuyor yine.

 Ben Ermenistan sınırının açılmasına Read the rest

Hukuk Devleti mi üstündür yoksa Devlet Hukuku mu ? »

Parti Yasaklama Rejimi ve Militan Demokrasinin Sınırları

Siyasi partiler günümüz demokrasilerinin vazgeçilmez kurumları, başka bir ifadeyle “olmazsa olmazları”dır. Yaşanan acı tecrübeler sonucunda, 2.dünya savaşından sonra ülkeler; demokrasilerini korumak amaçlı bir yandan Anayasa Mahkemelerini kurarken, öbür yandan da siyasi partilere Anayasal statü vermişlerdir.

Fransa gibi açık demokrasi ülkelerde bu koruma; demokrasiyi özümsemiş köklü siyasal parti yapılanmaları, güçlü sivil toplum teşkilatları ve bilinçli kamuoyu desteği ile sağlanırken, Almanya gibi geçmişi sabıkalı ülkelerde, bütün bunların yanında, Anayasa ile öngörülen parti kapatma rejiminden de yararlanılmaktadır. Read the rest

Huzursuz Bacak (Mustafa Kutlu) »

Modern anlatının Yunus’udur Mustafa Kutlu. Ne kadar da sade, kolay söylenmiş ifadeler, ne kadar kolay okunuyor dediğiniz anda okuduğunuz cümlenin anlamını düşündüğünüzde, okuduğunuzun sadece göründüğü kadar olmadığını anlıyorsunuz.
Kutlu, hikâyelerini daim eylül ayında -eylül’ün doğurgan çocuğudur o- ve daim içimizdeki küçük, sıradan, göze çarpmayan insan üzerinden anlatır. Sokakta yanımızdan geçen biridir anlattığı. Bu noktada Hüseyin Su’yla paralellik gösterir/vardır işlediği konu olarak. Oysa ondan, Su’nun hikâyelerinde karşımıza çıkan lirizmle ve zaman olgusunu kullanış biçimiyle ayrılmaktadır. Kutlu’nun hikâyelerinde gerçeklik tüm çıplaklığıyla verilir ve Su’da, zamanın durduğu hissini veren an -mekân ve zaman geçmişe hapsolmuş bugünü anlatır- Kutlu’da devinim kazanmaktadır.
Huzursuz Bacak’ın Kutlu hikâyeciliğinden ayrılan ilk yönü Read the rest

Milliyetçilik Sarmış Dört Bir Yanımı »

Türkiye’de ve Dünya’da Yükselen Milliyetçiliği Tartışıyoruz..

22 Nisan Çarşamba, 19.00-21.00

 

Milliyetçiliğin iyisi kötüsü olabilir mi?

Ergenekoncu milliyetçiliği nasıl analiz etmeliyiz?

Ulusalcılar ile milliyetçiler arasındaki fark nedir?

12 Eylül öncesi solcuları da milliyetçi miydi?

12 Eylül öncesi yaşanan olaylarla milliyetçiler ne zaman yüzleşecek?

Devletlerin yükselen milliyetçilikte rolu nedir?

Milliyetçilik ve demokrasi bir arada mümkün mü?
Tüm bu soruların cevabını Rasim Ozan Kütahyalı ve Soner Tunceli ile arıyoruz.

Program:

19.00-19.30 Sosyal Devlet Irkçılığı Teşvik Eder mi? / Soner Tunceli

19.30-20.15 Liberaller Yükselen Milliyetçiliğe Nasıl Yaklaşmalı? / Rasim Ozan Kütahyalı

20.15-21.00 Soru Cevap

 

Katılmak İsteyenler İçin:
Yer: Friedrich-Naumann Vakfı Seminer Salonu

Cumhuriyet Cad. No. 6 D.13 34230 Elmadag – Taksim / Istanbul

Telefon: 05355626521

E-posta: 3hiletisim@gmail.com Bu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır

Facebook Linki: http://www.facebook.com/event.php?eid=95394292994

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.