Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Dar Kapıdan Geçmek »

Yıllar önce,  Andre Gide’nin kısa romanı “Dar Kapı”yı ilk okuduğum sıralarda bir rüya görmüştüm. Alacakaranlık bir havada yanımdaki kişiye, neresi olduğunu hatırlamadığım bir yere ulaşmak için en kestirme yolu soruyordum. Adam, önümde uzanan çok ama çok geniş bir otobanı gösteriyor ve “bu yolda, araçlardan biriyle, gitmek istediğiniz yere çok kolay ve hızlı ulaşabilirsiniz” diyordu. Yol oldukça geniş, aydınlık ve her tarafından rengârenk ışıklar sarkan gidiş geliş yönleri ayrı olan bir yoldu. Yolun hemen girişinde bazı araçlar bekliyordu. Bu araçlardan birine binebiliriz diyordu adam. Sonra, yolun kenarında karanlıkta kalmış yukarı doğru çıkan bir kayalık ve kayalığın tepesinde daracık ve yüksekliği ancak belime gelebilecek bir kapı dikkatimi çekiyordu. Adama bunun ne olduğunu soruyordum. Adam da bana, bu kapının da aynı hedefe giden bir yola açıldığını, ama bu yolda ancak sürünerek ve tek başına hareket edilebileceğini, zaten kapının üstünde de “aynı anda sadece bir kişi girebilir” yazdığını söylüyordu. Bir tarafta engin bir genişlikte ve ferahlıkta her tarafı ışıklı bir yol, diğer tarafta da sadece sürünerek ve tek başına gidilebilen bir yol. Read the rest

Sıradan Ergenekon »

Açılım! »

Hitler usulü ırkçı faşizmden vazgeçip Mussolini usulü rejim faşizmi yapmaya karar vermişler, ay kardeş bilemezsin ne kadar sevindik! 1930’lara kazık kaktılar diye üzülüyorduk, bak “açılım” yapmışlar, 1920’lere geri gitmişler, çocuklar gibi mutlu olmaz mıyız? Artık asit kuyusuna adam atarken Türk mü, Kürt mü diye bakmayacaklar. (Belki bin yıl sonra iyice medenileşip sünnete bile bakmazlar.) Neye bakacaklar peki? “Cumhuriyetin temel ilkelerine”, “Atatürk ilke ve inkılaplarına” bağlı mı, değil mi? O kadar! Ne kadar objektif, ne kadar “rasyonel”, sanki Weber mübarek!

“Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk denir” ne demektir? Read the rest

KAYIPLARIMIZI İSTİYORUZ! (221. Hafta) »

Ölüm mangaları, Kürt coğrafyasında devletin sınırsız gücüyle çocuk- yaşlı demeden 12 yaşından 80 yaşına kadar insanları gözaltına alarak kaybettiler..
 
Çocuklarının akıbetini soran anneleri, babaları, kardeşleri de gözaltına alarak işkencelerden geçirdiler, kaybetmekle tehdit ettiler.
 
Ailelerin suç duyurularını ya rafa kaldırdılar ya da suratlarına fırlattılar.
 
Korku salarak her şeyi unuttururuz sandılar…
 
Bizler ne kayıpları ne de kaybedenleri unutmayacağız.!
 
221.kez Galatasaray ‘da kayıplarımızın akıbetini soracağız
 
Tüm kamuoyunu ve basını kırmızı karanfillerle hak arama mücadelemize destek olmaya çağırıyoruz.
 
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi,

Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon
  
Tarih : 20 HAZİRAN 2009 ( Cumartesi )
Saat  : 12.00
Yer    : Galatasaray Meydanı
            ( İstiklal Cad. – Taksim)

Son 30 günde en çok okunan »

  1. Sanayisiz Osmanlı
  2. Feminist İlan Edilmeden Kadın Haklarını Savunabilir Misiniz?
  3. PKK’lılara yönelik bir « eve dönüş » yasası faydalı olur mu?
  4. Mayınlar
  5. Bizim Dünyamız
  6. Kemalistlerdeki “ALLAH” korkusu
  7. İslam-Batı Ayrımında Laikliği Yeniden Düşünmek (İngilizce konferans)
  8. PKK’yı dış mihraklar mı kurdu?
  9. Aldığın Nefesi Ben Yarattım Ulan!
  10. Kemalistler için Ergenekon Klavuzu

Getir bir tarih, millî olsun! »

Bayılıyorum bu “tarihçiler incelesin” ayaklarına! Paşam mıntıka teftişinde gene bir vatan hainliği bulmuş, basıyor zile emir veriyor “oğlum getir iki çay biri açık olsun” havalarında.

Mütekait komutanlardan, “Muhtıra” müellifi Yaşar Paşa Heybeliada Ruhban Okulunun 1844’te kurulduğunu duymuş bir yerden, kapısında bile yazıyormuş hatta. E Milli Güvenlik dersinden hatırlıyoruz aşağı yukarı o yıllarda ne olmuştu? Tanzimat Fermanı ilan edilmişti. O neydi? Vatan hainliğinin bir soft çeşidiydi, çünkü Avrupalıların beğeneceği bir işti, üstelik içimizdeki “Yabancı”lara Türk’ün o engin hoşgörüsünün sınırlarını feci halde zorlayan birtakım haklar vermişti. Demek ki? Demek ki Heybeliada Ruhban Okulu emperyalizmin yurdumuz üzerindeki gizli bir oyunudur. Read the rest

Haydaaa… Kongolu neden istiklâl marşı söylemiş ki? »

… Müslüman görünüp Müslüman’a tuzak kuranlar üzerine okumak için…

 

fethullah-gulen-kapak Gülen Cemaati’nin durumu iç dinamiklerinden mi kaynaklanıyor?Gülen Cemaati’nin durumu iç dinamiklerinden mi kaynaklanıyor? Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmalarıMünâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmaları seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştı

Fethullah Gülen’i yi bilirdik

(Son güncelleme: Üçüncü sürüm, 28 Ocak 2014)

Türkçe Olimpiyatlarını ve Türk okullarını sevmiştik. Gözü yaşlı vaizin Amerika’da yaşamasına alışmıştık. 1980 öncesinde komünizme karşı CIA ile işbirliği yapmasına “taktik” demiştik. Fethullah Gülen aleyhine açılan davalardan birinin iddianamesinde“pozitivist felsefeye karşı olmak” ile suçlanıyordu. Biz de karşıydık pozitivizme. “Aferin” dedik, “bizdensin”.

Bugün gerçek şu ki Fethullah Bey’in ekibi manşetle, kasetle hükümet devirmeye çalışan, yalan haberle Türkiye’yi ve Müslümanları sürekli zora sokan çirkin insanların tahakkümü altında. Bizim sevdiğimiz, güvendiğimiz “küçük eller” ise koyun sürüsü gibi suskun. Medyada, devlet kurumlarında, emniyet ve adaletin içinde çeteleşme, ergenekonlaşma var. Gülen cemaati dünya ile uğraşmaktan ahirete vakit ayıramıyor. Gülen cemaati bir cemaatten başka herşeye benziyor.

Kitabın ilk yarısında Fethullah Bey’i ve ekibini öven, yapılan iyi işleri savunan, destekleyen makaleler bulacaksınız. Bugün yaşadıklarımızla birlikte değerlendirince can acıtan bir soru kendini dayatıyor bize: Fethullah Gülen ve kurmayları bizi baştan beri kandırdı mı? Yoksa “küçük eller” dediğimiz masum insanların  güzel teşkilâtı sonradan mı kokuştu? Kitabı buradan indirebilirsiniz.

kapak_kitap_capulcular 71 kitap indirin72 kitap indirin Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmalarıMünâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmaları seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıÇapulcular” ne istiyor?

Genel seçimler yaklaşırken başladı Taksim Gezi Parkı olayları. İnsanlar öldü, yaralananlar, tutuklananlar oldu. Taksim’deki sanat galerileri bile yağmalandı. Maddî zarar büyük: Yakılan otobüsler, özel araçlar, iş yerleri. Ancak hâlâ isyancıların ne istediğini bilmiyoruz. Taksim Dayanışma Grubu’ndan çelişkili açıklamalar geliyor. Polisi ya da göstericileri suçlamadan önce şunu bilmek gerekiyor: “Çapulcular” ne istiyor? Daha fazla demokrasi? Sosyalizm? Devrim? Darbe? Elinizdeki e-kitap bu sorulara cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

Kaybedenler Klübü: Anti-demokratik bir muhalefetin kısa tarihi

71 kitap indirin72 kitap indirin Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmalarıMünâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî aforizmaları seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıT.C. kurulurken Hitler, Mussolini ve Stalin başrolleri paylaşıyordu. İki dünya savaşının ortalığı kasıp kavurduğu o korkunç yıllarda “bizim” Cumhuriyet gazetesi’nin faşizme ve faşistlere övgüler yağdırması bir rastlantı mıdır? Kemalistlerin ilâhı olan Atatürk’ün emriyle 80.000 Alevî Kürd’ün Dersim’de katledilmesi, Kur’an’ın, ezanın yasaklanması, imamların, alimlerin idam edilmesi, Kürtleri, Hristiyanları ve Yahudileri hedef alan zulümler de yine Atatürk ve onu ilahlaştıranlar tarafından yapılmadı mı?

Bu ağır mirasa sahip bir CHP ve Türk solu şimdilerde “İslâmî” olduğu iddia edilen bir cemaat ile, Fethullah Gülen’in ekibiyle ittifak içinde. Yobaz laiklerin, yasakların kurbanı olduklarını, baskı gördüklerini iddia ediyor bu insanlar. Ama bir yandan da alenen İslâm düşmanlığı yapan her türlü harekete hatta İsrail’e bile destek vermekten çekinmiyorlar. Tuttukları yol İslâm’dan daha çok bir ideolojiye benziyor: Gülenizm. Millî istihbarattan dershanelere, dış politikadan bankalara kadar her konuda dertleri var. Ama Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Arakan’da zulüm gören Müslümanları dert etmiyorlar. Acayip…

Türk solu, CHP ve Fethullah Bey… Nereden geldiler? Nereye gidiyorlar? Elinizdeki bu kitap meseleyi tarihsel bir perspektifte ele almayı amaçlıyor.Buradan indirebilirsiniz.

… Darbeler, Kemalcilik ve Atatürkizm üzerine e-kitap…

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?

Hükümeti_devirmek_kapak Ücretsiz kitap indirin74 kitap indirin Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur? seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştı4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.

Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

Kemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmekKemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmek Son sınavda 3 doğru 1 yanlışı götürdü Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur? seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıKendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarındanYABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleriİÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Tarih şaşırmaktır

Kemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmekKemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmek Son sınavda 3 doğru 1 yanlışı götürdü Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur? seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıEvet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir…Buradan indirebilirsiniz.  

Kemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmekKemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmek Son sınavda 3 doğru 1 yanlışı götürdü Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur? seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıAlaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasaktı. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyordu. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyordu. Rumların ruhban okulları özgür değildi. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyordu. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyordu. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, daha yeni geri verildi. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.  

Kadın hakları ve Kemalizm

Kemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmekKemalizm ve darbe: Halka rağmen halkı yönetmek Son sınavda 3 doğru 1 yanlışı götürdü Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur?Darbeye direnmek neden önemlidir? Direnmezsek ne olur? seksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştıSeksenli yıllarda cemaat henüz askeri helikopterden kendi vatandaşına sıkacak güce ulaşamamıştı

“Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi. Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ? “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak” Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış: “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

Bu yaz kitap okuyalım »

“Bilim ve teknoloji insanlığa yol gösterici olabilir mi?” Sitemiz adına çıkardığımız son kitabın adı bu. Bir pozitivizm eleştirisi olarak tasarladık bu derlemeyi.

 Pozitivizm ve “modern” yaşam üzerine yazılmış makalelerimizin bir derlemesini 75 sayfalık bir kitap halinde sunuyoruz. PDF formatındaki bu kitabı buradan indirebilirsiniz. Bu kitap okurlarımıza ve onların dostlarına armağanımızdır. Serbestçe paylaşabilirsiniz.

Dikkat Pozitivizm! Sevmeyin, kabuklu yemiş vermeyin! »

Ateşi keşfetmeden önceki insanlık ile bugünkü “uygarlığımızı” karşılaştırdığımızda hiç yol almadığımız söylenebilir.

Bundan 200 bin yıl önce komşusunun yiyeceğini çalmak için başına taşla vuran neandertal insanı ile 2003 yılında Irak’ın petrolünü çalmak için bir milyon ıraklı sivili öldüren (veya buna seyirci kalan) homo economicus aynı uygarlık seviyesinde. Aralarındaki tek fark kullandıkları silahların teknolojik üstünlüğü.

Teknoloji ve bu teknolojinin uygulanmasını mümkün kılan bilimsel buluşlar sıradan insanlar kadar bilim adamlarının da gözlerini kamaştırdı. Bugün karşımıza kâh bilimci (scientist), kâh deneyci (ampirist) olarak çıkan ahlâkî-felsefî bir duruş var. Bu duruş içimize, eğitim sistemimize ve resmî ideolojimize öyle derinden işlemiş ki sorgulanması dahi çok sayıda insanı öfkelendirebiliyor, rejimin savunma mekanizmalarını harekete geçirebiliyor.

Bilim ve teknolojinin insanlığa otomatik olarak barış getireceğinden şüphe etmek Read the rest

Ey cemaat, Alevileri nasıl bilirsiniz? »

Neslihan Akbulut (Ses Online)

Son birkaç yılda hükümet kademelerinin toplumun Alevi kesimine yönelik açılımları, etkinlikleri, Alevi iftarı gibi adımlar ve Alevi dernek, cemaat ve bireylerin var olan duruma verdiği yanıtlar sayesinde toplumun diğer kesimlerinin de bir Alevi realitesinden haberi olmaya başladı. Öncesinde yok muydu? Vardı elbette, herkesin kendince bir Alevi tanımı vardı. İçinden geçilen süreçte bu tanımlar daha bir netleşti diyebiliriz belki. Artık “Alevi nedir/ kimdir?” diye sormanın yanında “Aleviler ne yapar, nasıl yaşar?” gibi bir soruya verdiğimiz cevaplarla da yüzleşmemiz gerekmekte. Günlerdir hatta haftalardır zihnimde yankılanan soru başlıkta yer alıyor. Bunu bana düşündüren ise bir cem evi cemaatinden yaşlı bir teyze oldu. Birkaç hafta önce Liberal Düşünce Derneğinin Alevi Sorunu üzerine organize ettiği bir tartışma toplantısına katılma şansım oldu. Toplantı mekânı ise bir cem evi idi. Read the rest