RSS Feed for This Post

Kemalistler için Ergenekon Klavuzu

İddia olunan Ergenekon Terör Örgütü dava süreci; sonuna kadar gidilebilirse  ve adalet tecelli ederse, Türkiye yeni bir yola girecek. Halkın her türlü vesayeti elinin tersiyle ittiği, hak ve özgürlüklerin genişlediği, hukuk üstünlüğünün yaşandığı, herkesin ve her kurumun kanun önünde eşit olduğu ve hesap verebildiği bir yol bu. Yani demokratikleşme yolu. 

Ancak hala, demokratikleşmeye direnen, tabiri caizse içimizdeki darbeciler argümanlarıyla bu yola taş koymaya çalışıyorlar. Halbuki, kendi tabirlerince; çağdaş ve  muassır medeniyet yolunun önüne taş koyuyorlar. Belki farkında değiller, belki de asıl dertleri bu ülke değil.  

Muassır ve medeni devlet olma hayali güden (daha doğrusu maskesini takan), bu cenah sergiledikleri ruhi haletleriyle, davalarında da samimi olmadıklarını bizlere resmediyorlar. Gözlemlediğim kadarıyla; “Ah keşke bir darbe olsa da, herkese haddini bildirsek” bilinç altlarında yatan gerçeklik maalesef bu. (Bir kısmını tenzih ederim.)  

Tek dertleri statükolarının, saltanatlarının devam etmesi (ben saltanatın kaldırıldığını zannediyordum), ülke yanmış, batmış, ekonomik kriz çıkmış umurlarında değil. Tıpkı bankaların hortumlanması sonucunu doğuran ve bu bedeli, milletçe ödediğimiz, 28 Şubat sürecini alkışlayan Demirel ve içimizdeki Demirelciler gibi.   

Sevgili Mehmet Yılmaz Bey bir yazısında Darbecilerin Silahlarını tanıtmıştı. Ben de buradan aldığım ilhamla,  iddianamede geçen ismiyle anarsak, ergenekoncuların (darbecilerin) argümanlarını, başka bir tabirle incilerini ve buna mukabil el cevapları sunmak istiyorum.    

Argüman 1: “Tamam olabilir de.. bu Ergenekon örgütünde Susurlukçularla, mafyalarla, çetelerle şu saygın isimlerin, Cumhuriyet’in aydınlık yüzlerinin işi ne? Aynı kirli çuvala koyamazsınız onları…” 

El cevap: Öncelikle İtalya’daki gladyo çetesinin tasfiyesini hatırlatırım. Biliyorsunuz örgütün beyin takımı P2 Mason locaları çıkmıştı. Ve bütün masonlar saygın kişilerdir. En azından dünyaca böyle kabul görülürler…

Dahası dava sürecinde 30 general, bir eski başbakan, 4 bakan, istihbarat örgütü şefleri, medya patronları, işadamları, bankerler, 19 yüksek yargı mensubu ve 58 profesör…hepsi örgüt üyeleri çıktı. Hepsi de İtalya’nın mümtaz , ileri gelen saygın vatan evlatlarıydı… 

Gladyo başka bu başka diyebilirsiniz. Ancak bizde de durum çok farklı değil. Demokrasiyi inkıtaya (kesintiye) uğratan darbelerin hepsi saygın ve güçlü bürokratların eliyle oldu. Hatta başbakanı ve bakanları asarken itibarları zirvedeydi. Milli şef ve CHP Yöneticileri, gazete yayın yönetmenleri, köşe yazarları, ordinaryüs profesörlerimiz , itibarlı yüksek yargı mensuplarımız darbeyi bütün itibarlarıyla alkışladılar. Adeta bayram havasında ve coşkuyla bu işi yaptılar. 

28 Şubat sürecinde de nevi şahsına münhasır saygın kişiler sahnedeydi. Bankalar bir gecede boşaltılırken saygın patronlar başroldeydi. Bu saygın patronların saygın genel yayın yönetmenleri banklarla el ele iş tutmuşlardı. Saygın siyasilerimiz ve bürokratlarımızda Fadime Şahin ve Ali Kalkancı gibi kuklalara dikkat kesilmişti. İrtica adlı korku filmini tekrar piyasaya sürüyorlardı. Bu saygın ve itibarlı kişiler halkını düşman ve cahil görürken her nedense yanı başındaki soygunları görmezden geliyordu. Evet hepsi çok saygın ve hepsi çok itibarlıydı. 

Kısacası, bazı ‘saygın’ kişilerin suç işlemeyeceğine dair mutlak masuniyet sadece kast sisteminin geçerli olduğu düzenlerde olabilir. Demokrasilerde herkes kanun önünde eşittir, suç işleyebileceğine ihtimal verilir ve toplumdaki konumu ne olursa olsun aynı cezaya çarptırılır. Son söz mahkemenin. 

Argüman 2: ” Prostatlı ihtiyarlar mı bunları kullanarak darbe yapacaktı… “ 

El Cevap : Yine kendilerine Özdemir Sabancı ve Danıştay cinayetlerini hatırlatırım.  

Alparslan Aslan’ın arkasındaki prostatlılarla yüzleşmeye var mısınız? İddianameye göre, Bazı Kemalistlerin, Bazı Kemalistleri, Kemalizm adına öldürdükleri ileri sürülüyor.  

Bazen bir kurşuna bakar iş: Aklı bir karış havada, deli-dolu üç beş gence silahı verirsiniz. Vatan-Millet-Sakarya nutku çekersiniz, biraz da bilgi desteği ile istediğiniz cinayeti işletebilirsiniz.   

Dahası, seri cinayetleri biraz daha genişletirsiniz. Mesele iki laikçi aydın, iki ermeni, iki dini lider, iki alevi, iki kürt aydın, iki de demokrat entelektüel öldürülürse ülke birbirine girer. Bu olaya komutanlar da kayıtsız kalamaz. Toplumun, siyasetin ve TSK

‘nın dengesi bozulur ve bu kaos ortamından da nur topu gibi bir darbemiz olur.  

Evet iddia ediyorum Danıştay saldırganı yakalanmasaydı bugün AK partinin yerinde yeller esiyordu. Kapatma davası gibi süreçleri de yaşamayacaktık. Hatta bu kurmaca olayı 2. menemen olayı diye anıyor olacaktık. Her yıl irtica nutukları dinleyecektik. Müslümanlar günah keçisi ilan edilecekti. Kubilay’ın başının kesilmesi gibi şehir efsaneleriyle dolacaktı güzel ülkem. Çünkü medyasıyla ve her türlü propaganda aletleriyle, bu efsaneye yer açılmaya çalışılıyordu zihinlerimizde.Yine iddianameye göre; film setlerinde “tokat alan” oyuncu misali bir çeşit  “darbe alan” Türkiye oyununu sahnelemeye çalışıyorlardı.  

Kırılgan hafızalar (balık hafıza dersem ayıp olur) için küçük bir hatırlatma;

Olayın nasıl efsaneleşmeye doğru gittiğini ve nasıl bir kaos ortamına sürüklendiğimizi anlayabilmek için; danıştay saldırısının ardında kimler ne söylemiş bir bakalım.  

Ahmet Necdet Sezer:  Dönemin Cumhurbaşkanı Sezer olayın daha ilk dakikasında hükmünü vermişti. ” Bu aslında Laik Cumhuriyete yapılan bir saldırıdır Cumhuriyet tarihine bir kara leke olarak yazılacaktır….” 

Ebedi Muhalefet Deniz Baykal: Olayın hemen ardından Danıştay binasının önüne gelen CHP lideri Baykal, gerilimi tırmandırmakta sakınca görmüyordu: ” Bu saldırının hedefinde Danıştay vardır, Anayasa vardır. Türkiye’nin nereye sürüklenmekte olduğunu hâlâ görmeyenlere umarım bir uyarı olur. Türkiye çok tehlikeli bir noktaya sürüklenmektedir. Türkiye’de siyasete kan bulaşmıştır. Cumhuriyet’in temel ilkelerini kemirmeye çalışmak, huzuru bozar. “ 

Dönemin Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu : “sıkılan kurşunun hedefinin laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti ” olduğunu söylüyordu. 

Dönemin YÖK Başkanı eşliğinde Rektörler Komitesi : ” Saldırının, aslında Türkiye Cumhuriyeti’ne açıkça bir meydan okuma olduğu… Cumhuriyet’in laik niteliğini çarpıtarak yok etmeye yönelik tutumlar olağanlaştı.” şeklinde açıklamalar yapıyordu. 

Dönemin Danıştay Başkan Vekili Tansel Çölaşan : Saldırganın “Allah’ın askeriyim, Allahü ekber “ diyerek ateş ettiğini söylemişti. 

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök: Saldırıyı ” rejimin 11 Eylül’ü “ olarak nitelendirmişti. 

Hürriyet Gazetesi’nin başyazarı Oktay Eşki‘ye göre de saldırının hedefinde rejim vardı. 

 

Ergenekon zanlısı Cumhuriyet Gazetesi yazarı İlhan Selçuk : “Allah’ın Askeri ” adlı yazısında ” Laik Cumhuriyet tehdit altında “ dedi. 

Yine Ergenekon tutuklusu Mustafa Balbay : Saldırganın “irticayı yeniden yorumladığını “ söylüyordu. Ve masumane bir isteği vardı. ” Millet ayağa kalkmalı “

Vatan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Güngör Mengi : Saldırının “Atatürk’e ve onun devrimlerine yapıldığını “ savundu.

Sonuç: Danıştay saldırısıyla Ergenekon davası birleştirildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay baskını ile Ergenekon arasında ‘fiilî ve hukukî’ irtibat bulunduğunu dekare etti. Nihai kararı mahkemeler verecek. 

Argüman 3 : Av tüfekleriyle mi darbe yapacaklardı?… “ 

El Cevap : Hoş, Metin Kaplan ve avenesinin oyuncak tüfekler ve piknik tüpleriyle ülkeyi ele geçireceğine bile inanmış bir topluluk var karşımızda. Ancak şimdi aynı kişiler onlarca bombaya, kilolarca plastik patlayıcıya burun kıvırıyor. 

Argüman 4 : ” 700 bin silahlı askeri olan bir ordu ortada dururken bu kadarcık cephaneyle ne yapabilirler? ”  

El Cevap : Darbecilerin düz mantıklı, aritmetik akıllı makul insanlar olduğuna inanmamızı bekliyorlar.  

27 mayıs darbesi alt rütbeli subaylar tarafından gerçekleşmedi mi ? Darbeden sonra 235 generali ve 5000 subayı görevden uzaklaştırmadılar mı ? Talat Aydemir emrindeki bir avuç harbiyeli ile, iki defa darbe teşebbüsünde bulunmadı mı?  

Kaldı ki ergenekon davası sürecinde suçlananlar arasında orgeneraller ve kuvvet komutanları dahi var. Bütün bunları, hangi sayısal matematik ya da mantığa sığdırabiliyorsunuz ?  

Argüman 5 : ” Kişinin bilgisayarına cinayet planı yazması suç değilmiş! Darbe istemek fikir hürriyetiymiş mış  mış..” 

El Cevap : Biraz daha ileri gidip darbe istemenin bir hak olduğunu iddia edecekler. 

Fikir hürriyeti ile darbe suçu öyle birbirine karıştırılacak mevzular değildir. Biri ak, biri kara derecesinde birbirinden ayırt edilebilirler. Evet herkes meşru dairede meşru yöntem ve araçlarla istediği kişiye muhalefet edebilir. Siyaset yapabilir. Ancak, bu yöntem ve araçların meşru zeminde kalıp kalmadığına mahkemeler karar verecek. Savcıların elinde hem mahkemeyi hem de kamuoyunu ikna edecek çok güçlü delillerin olduğuna inanıyorum. Yoksa kim uğraşmak ister halkın gözünde (sözde) kahraman ve (sözde) saygın kişilerle uğraşmayı.? Deli mi bunlar ? 

Argüman 6 : ” Bunun ardında AKP ve Gülen Cemaati var, muhalefeti sindirmeye çalışıyorlar…” 

El Cevap : Gerçekten komik bir argüman. Yani onca muvazzaf subay, hükümete muhalefet ettikleri için mi tutuklandılar. Paranoya akıllar; neden Genelkurmay Başkanı da AKP‘çi ve yahut cemaatçidir sonucuna ulaşmak istemez o zaman ? Fareler güler diye mi çekinirler acaba? 

Bu ülkede askere dokunmak yürek ister. Cesur yürek olmak lazım gelir. Sokak ortasında adam öldürmüş bir askere dahi (suçüstü de olsa) bir polis dokunamaz. Karakola götüremez. Ancak olay mahallinde askeri yetkililere teslim etmek üzere bekletebilir. Acı ama ülkenin gerçekleri bunlar. Buradan tutturamadık. Diyelim ki bu operasyonun arkasında AKP var.

Peki  o zaman ; Ayışığı ve sarıkız kod adlı darbe girişimleri, danıştay saldırısı, 367 engeli,  cumhuriyet mitingleri ve 27 mayıs e-muhtırasında hükümet neredeydi ?

Amaç muhalefeti susturmak olsaydı, bu operasyona daha önceden başlanması gerekmez miydi? Kaldı ki AK parti kapatma davasıyla yüz yüze geldi. Nerdeyse kapanıyordu da.   

Aksine hükümetin elinde olsa, bazı operasyonları “bize zarar veriyorsunuz” gerekçesiyle durdurmak ister. Zira Türkan Saylan’ın (toprağı bol olsun) hasta yatağında şov yapması hükümetin işine gelmez.  

Argüman 7 : “….Mermisi olmayan boru …”

(Deniz Baykal boş law silahını tanımlarken) (En komik argüman) 

El Cevap : Neden öyle diyorlar? Güya yer altından çıkarılan law silahlarının bir kısmı boş da o yüzden. 

Orgeneral Başbuğ, boş law silahlarının niçin gömüldüğünü anlayamadığını söylemişti. Aslında anlamayacak bir şey yoktu. Kaldı ki ülkede kaos çıkarmak isteyen bir örgütün terör eylemlerinden bahsedildiğine göre, bardağın dolu tarafına bakacak kadar iyimser bir tabloda yok ortada. Çünkü, dolusunu bir eylem için düşünenler, boşuyla da talim yapmış olamaz mıydı? 

Law silahlarının (light anti-tank weapon = hafif anti-tank silahı) bir kere kullanıldığını ve silah değil de, mühimmat olduğunu da öğrenmiş olduk.  

Ancak “mühimmat” derken, kelimenin içinde geçen “mühim” kelimesine bakıp, mühim bir alet olduğunu düşünmeyin. Kullanıldığında, tank gibi zırhlı araçları sadece un ufak ediyor. Hepsi bu. Ama silahın, pardon mühimmatın ingilizcede karşılığı olan weapon kelimesi silah manasına geliyor. Olsun mühimmat dendi bir kere.

“Law silahı mühimmattır, mühimmat kalacak.” O kadar ! 

Üstelik bu law silahları boruydu. Law silahlarına boru denir. Borular ikiye ayrılır; mermisi olan borular, mermisi olmayan borular. 

Dahası, boş law silahlarına, “mermisi olmayan boru ” denir. Dolu law silahına da “mermisi olan boru” denir. 

Karanlıklara gark olduğumuz şu günlerde,açıklamalarıyla; bize nurlu ufukları gösteren ve meselenin perde arkasını bu denli güzel açıklayan ve ufkumuzu genişleten Sayın Deniz Baykal’a ve avukatlarına teşekkürlerimizi borç biliriz.

Trackback URL

  1. 9 Yorum

  2. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: May 26, 2009 | Reply

    Evet iddia ediyorum Danıştay saldırganı yakalanmasaydı bugün AK partinin yerinde yeller esiyordu.

    Avusturya arsidukune suikast duzenlenmeseydi birinci dunya savasinin cikmayabilecegine ne kadar inaniyorsam, bu iddiaya da o kadar inaniyorum. Nedenini soranlar, “Etiler’de mahalle baskisi” yazisinda sondan ikinci ve ucuncu mesajlari okuyabilirler.

  3. Yazan:durhat Tarih: May 26, 2009 | Reply

    Valla Mehmet bey Ergenekon klavuzu değil,el broşürü de dağıtılsa,bu konuda bilgilendirici yüzlerce kitap da basılsa,konferans ve panaller de düzenlense inanmak istemeyenler yine bildiklerini okumakta ısrar edeceklerdir.

    Bu kadar mühimmat ve cephanelikten daha iyi klavuz mu olur?

    Yerin altından ve üstünden silahlar fışkırıyor.Kazmayı vurduğun yerde lavlar,suikast silahları,bomba ve mermiler çıkıyor.Yeraltını-yerüstünü geçtim,denizler bile bundan nasibini almış.

    Ya aydınlığa kavuşmamış onca cinayet,komplolar,entrikalar?

    Silah üzerine yapılan yeminler?

    Bundan âlâ kanıt mı olur,ama yok,sanki bütün bınlar hiç yaşanmamış ya da failleri uzaydan falan gelmiş gibi,birileri habire savunup duruyor.

    Oysa tabloya bakıldığı zaman tüm bu sistemli ve karanlık işlerin nazi Almanyasıdaki faşizme bile rahmet okutan kirlilkte olduğu ve bunun habercesi olduğu gayet ortada.Zira İtalyan faşizmi,Alman Nazizmi de böyle gelmişti.

    Ne var ki ideolojik saplantıları nedeniyle hâlâ bunu görmemek/duymamakta ısrar ederek kafasını kuma sokan bir azınlık var.

    Bir müddet daha direneceklerdir.Çünkü saltanatları ve kutsal bildikleri ne varsa ayaklarının altından kayıp gidiyor.Bunun telaşındalar.

    Beyninize ve yüreğinize sağlık Mehmet bey.Umarım birileri farkına varır da,gelmekte olan faşizmin ülkeye nelere mal olabileceğinin doğru hesabını yapmış olur.Yoksa bizi yöneten karanlık güçlerin pençesinde daha çoook çekeceğimiz var.

    Saygı ve selamlar.

  4. Yazan:Ali Yürekli Tarih: May 26, 2009 | Reply

    Ancak diktatör rejimlerindeki saygın kişiler yargılanmaz-yargılanamaz. Demokrasi ve hukuk devleti ile Diktatörlüğü birbirinden ayıran en önemli belirgin özellik saygın dediğiniz kişilerin demokrasi ve hukuk devletinde suç işlediğinde yargılanabilir olmasıdır. Diktatör rejimlerde saygın kişiler yargılanmaz- yargılanamaz. Aslında Ergenekon terör örgütünün elindeki masum kanları görüyorlar sorun iktidarı ele geçirmek için bunu kendilerine hak görüyor olmaları. Ergenekon terör örgütü gözünün önünde masum insanı öldürse masum insanın kanı yüzüne sıçrasa yine görmez. Çünkü Ergenekon terör örgütünün işlediği suçları destekliyor ve bunu kendilerine hak görüyorlar. Allah muhafaza bir gün masum insanda eline silah alıp bu hakkı kendinde görmesin. Adalet herkese lazım. Tarihe bir bakın hiç bir silah ilelebet elinizde kalmaz. Tek sığınak var o da adalet. Adaletsizli bir gün döner dolaşır sahibini bulur. Amaç bu duruma gelmeden demokraside toplumsal barışı bulmamız. Laikçilerin ve ırkçıların insanlık kıstası insanı ürkütüyor. Hayvanların eline düşmek daha az tehlikeli onların çoğu doyunca saldırmaz.

  5. Yazan:ali duman Tarih: May 26, 2009 | Reply

    Ya hû bu kadarda olmaz ki, Mehmet bey, “saygın, ulu, yüce” kişileri anlamazlıktan geliyorsunuz, pek tabiki onlar saygın, elit ve anlayamadığınız şu, bu düzen onların, yani bu düzenin sahibi onlar, ne yani şimdi bu saygın zatlar kendi düzenleri tarafından yargılansınlar mı? çok çok çok ayıp oluyor, kendinize geliniz, bu saygıdeğer düzen kurucular ve dahi bu düzenin sahipleri bu düzeni kendilerini yargılatmak için mi kurdular?????bugünlere getirdiler!!!! yapmayın!!! böyle lütfen!!!, herkes haddini bilsin!!! onlar düzen sahipleri, geride kalanlar ise onların güttüğü sürüdür, bu sürü içinde gönüllü sürü olmaya yatkın/kabullenmiş koyuncuklarımızda çoktur malumları olduğu üzre. kalkmış bu düzene nifak sokuyorsunuz, herkes mesut-bahtiyar size ne işinize bakın, faili meçhulün en meşhuru, en bereketlisi ülkemde bu ne cüret, bu ne cesaret. pes yani.

    saadete gelirsek işin en hoş kısmı ise boru tarifi olmuş, boru boru olalı böyle tariflenmedi elinize, dilinize sağlık. Borusan’ın hisseleri uçacak sayenizde.
    Bakarmısınız tarife;
    “Borular ikiye ayrılır; mermisi olan borular, mermisi olmayan borular.”

    pekala öyle ise ergenekon avukatı ve tek parti diktatörlüğünün partisi olan partinin führeri baykal ile “devleti olan ordu” başkomutanımız sn.orgeneral’in; bu meşhur boru-law-muhimmat takıntısı nereden icap etmektedir? yaptıkları açıklamalara kimlerce ihtiyaç duyulmuştur, neden ihtiyaç duyulmuştur, halkımızın bu açıklamalara çok mu ihtiyaçı vardı, bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü???varsa bilen beri gelsin, aydınlanalım. herşey ne kadar açık ve seçik cereyan ediyor dimi, anlayana sivrisinek saz, anlamayan davul zurna az. dağdaki çoban bile anladı, çifte üni. diplomalı kemalofaşist kafalar anlayamadı. Şems demiş ki; “ilmi hayra yormayacaksan, cahil kalmak evladır” kemalizmin beyin yıkama merkezlerinden diploma almaktansa, cahil kalmak daha evladır mı !!!! demek istemiş Şems acaba.

  6. Yazan:ali duman Tarih: May 27, 2009 | Reply

    Bugün derinleşen soruşturmanın ortaya çıkardığı gerçeklerden de anlıyoruz ki türkiye hakim sınıfı ve onun varyantları iki tarz darbe geleneği geliştirmiştir.
    bunlardan 1ncisi 27 mayısta alt yapısı psikolojik şekilde üniversite, gençlik, yargı (ordu-gençlik el ele) kumpanyası ile hazırlanan ile, ikincisi 12 eylül örneğindeki gibi yaratılan kaos ve terör ortamı sonucu yapılmaktadır.
    Ancak 12 eylül tarzını gerçekleştirmek için öncül bir denemesini yapmak gerekli görülmüş ve bu maksatla 12 mart yapılmıştır.
    Bugüne gelirsek 2003-2004 deki darbe, 12 eylül modeli esas alınarak hazırlanmış, 12 marta karşılık gelen yansıması 28 şubat ile gerçekleştirilmiştir. Ancak planlanan darbe öncesi kaos ve terör alt yapısının yürürlüğü konması yarım kalmış, güçlü hükümet pozisyonunu iyi değerlendiren akp hükümeti, yürürlüğe konulmuş olan darbe planlarını yarı yolda kesintiye uğratmayı başarmıştır.
    12 Eylül tarzındaki darbeyi başaramayacağını anlayan darbeci zinde güçler ile destekleyicisi başta merkez medya, bu kez 27 mayıs darbesini örnek model almış ve 27 mayıs öncesinde yaşanan senaryoların tıpkı aynısını bugünkü koşullarda sahneye koymuştur. “karanlık dönem”, “yolsuzluk söylemleri”, “akp diktatörlüğe gidiyor” gibi benzeri argumanlar tıpkı 27 mayıs öncesinin birebir benzeri şekilde uygulamaya sokulmuştur. Bu argümanları sahneye koyanlarca tüm fırsatların değerlendirileceği, akp’nin sürekli bunaltılarak ve yıpratılarak, hata ve hatalar yapmaya zorlanacağı belli olmuştur, kurulan tezgah ve tuzaklar tıpkı DP’ye yapılanlar ile aynı olacaktır. Üstelik bu kez sayısız komplo teorilerine imza atmış çok ta usta bir organizasyon ile karşı karşıyadır hükümet.
    Kısaca ya hükümet bunların hakkından gelme başarısını gösterecek, ya da bu derin yapılanma hükümeti alaşağı ederek, ülkeyi bir daha iflah olmaz anti-demokratik pozisyonlara sürükleyecektir. Durum hiç olmadığı kadar vahimdir. Bu durum Cumhurbaşkanı’na dava açma curetinden de belli olmuyor mu? daha düne kadar hiç bir tereddüte yer bırakmayacak şekilde “Cumhurbaşkanı yargılanamaz” diyenlerin bugün tersini söyleyip, ellerini oğuşturmalarından belli olmuyor mu? Cumhurbaşkanını indirmek en acil görev olmuştur, zira yargı darbesini yapan yargıçları da ve dahi iktidara ortak olan diğer zinde güçleri de Cumhurbaşkanı tayin ediyor, sonra nasıl gerçekleşek, yargı darbeleri, anayasa değişikliği iptalleri dimi yani. sözü uzatmayayım arif olan anlıyor, uzatmaya ihtiyaç yok.

  7. Yazan:gençler sakin... Tarih: May 27, 2009 | Reply

    Kim bu “Ergenekon Terör Örgütü”nün ve faili meçhul cinayetlerin sorumlusu “kemalofaşistler” ve “laikçiler”?

    Erdal İnönü mü?

  8. Yazan:Ali Yürekli Tarih: May 28, 2009 | Reply

    Kim bu “Ergenekon Terör Örgütü”nün ve faili meçhul cinayetlerin sorumlusu “kemalofaşistler” ve “laikçiler”?

    Erdal İnönü mü?

    Benim bildiğim Ergenekon terör örgütünden yargılanlar arasında Erdal İnönü yok. Hatta adı bile geçmediği gibi demokrat kişiler tarafından da saygın bir kişiliği itibarı var. Yemeğe turp sıkmayın. Ne alaka. Bir konu bu kadar saçma bir yöne çevrilebilir. Laikçi görmek istiyorsan aynaya bak. Bu cümleyi ancak bir laikçi, faşist biri bir araya getirme yeteneksizliğine sahiptir(art niyet)

  9. Yazan:Murat Aygen Tarih: May 28, 2009 | Reply

    Atatürk’ün gösterdiği aydınlık bilim yolundan yürümeğe kalkanlara son bir ihtarda bulunmağı bir insanlık vazifesi addediyorum. Şu sorumun doğru yanıtını veremeyen yol yakınken geri dönsün: “Faşist kim? Albaylar cuntası mı, yoksa Prens Norodom Sihanouk’un ‘CIA ile savaşım’ kitabına önsöz yazan ‘bilim insanı’ zampik Andreas efendi mi? Kendisini bu albayların ‘pençe-i kahrında lerzan mutlu’ olmaktan kurtaran eski dışişleri bakanı B.E. i.t. mi, yoksa O’na ‘şımarık paşa çocuğu’ diyen duayen-CEO e.c. mi?” Hint: Bu zampik Andreas efendi PASOK = Pan-Hellenic Sosyalist Parti = KEFEREGENEKON lideri idi!

  10. Yazan:Atilla Tarih: May 28, 2009 | Reply

    Daha hala Ergenekon’un laikçi-faşist yüzü için ne kanıt aranıyor anlamıyorum. Bakmasını bilene her taraftan kanıt fışkırıyor. İşte buyrun Yeni Şafak gazetesinin laikçi Vatan Gazetesi yöneticisi Aylin Duruoğlu ile ilgili haberi. Artık daha laikçi gazetecilerin gerçek yüzünü anlamadıysan ne gocunuyorsun?

    Yeni Şafak: Aylin’i teknedeki fotoğraflar yaktı:

    http://yenisafak.com.tr/Gundem/?t=27.05.2009&c=1&i=188742

    Bütün kanıtlar yazılmış bir bir. Gündüzleri laikçi gazeteci kılığında, akşamları “dolar dolu bir teknede ünlü bir erkekle çekilen fotoğrafları” yakalanmış, daha hala laikçiler niçin faşist diye soranlara ithaf olunur! Okusanıza haberi ne yazıyor “Duruoğlu’nun bilgisayarında çok sayıda silinmiş fotoğraf ele geçirildi. Uzman polislerin kurtardığı fotoğrafların, Duruoğlu’nun dolar dolu teknede ünlü bir erkekle çekilen parti fotoğrafları olduğu anlaşıldı. Soruşturmayı yürüten polis ekibinin, fotoğraflardan hareketle Duruoğlu’nun esrarengiz bağlantılarını çözdüğü öğrenildi.
    Bu tür fotoğrafları ancak sizin gibi laikçi, faşist, modernist, jakoben, liberal, statükocu, içki içmeyi modernlik zanneden, tepeden bakmacı, Ergenekoncu, laikçi, darbeciler çektirir. Daha hala kanıt mı soruyorsunuz gençler sakin… bey? Millet sizin ne mal olduğunuzu çok iyi biliyor!

    Anlayana!

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin