RSS Feed for This Post

Feminist İlan Edilmeden Kadın Haklarını Savunabilir Misiniz?

 

 Coactus volui (*)
   

  İster sosyal,ister siyasi isterse edebi içerikli olsun yazı yazmaya niyetliyseniz ve ‘sıradanlığın’ dışında ‘farkındalık’ oluşturmak için yazıyorsanız,itina gösteriyorsanız bu eylemin yapıcılığına dair titizlenmeleriniz varsa yazmak öyle sık sık kendiliğinden gelen,bir seferde kaleminizden dökülen bir eylem olmuyor.Oldukça zorlanıyorsunuz.Bir kelimenin dahi tüm anlamı bozacağını biliyorsanız bu zorluk artıyor ve oldukça yoruluyosunuz.Konu seçimi,içerik,araştırmalar,döküm vs. derken 500 kelimeyi dolduramayacağınız yazınızın görüntüde küçük,arka planda büyük bir emeği oluyor.Bir de sosyal içerikli ve ‘kadın’ başlıklı bir konuyu dillendirmeyi düşünüyorsanız en büyük korkunuz acaba yazdığım şey anlamını bulacak mı?,kendimi ifade edebilecek miyim?,yazı bitirilip kamuya sunulunca hangi sıfat ile etiketleneceğim?

 soruları beyninizi kemirip duruyor.Eğer bu soruların etkisi yazma isteğinin önüne geçiyorsa zaten vazgeçiyorsunuz yok tüm bu soruların baskısından bir silkinişte sıyrılıyorsanız o zaman işe koyuluyorsunuz.Sonuç yapmak istediğinizin tam tersi olarak çıksa da kararlılığınızdan ödün vermeden başlıyorsunuz yazmaya,ne pahasına olursa olsun çünkü yazma isteği kolay kolay ‘dur’ diyebileceğiniz bir istek değil.
 
 Ben de zihnimden soruların ağırlığını atıp geçiyorum bilgisayarın başına.Aklımda çok net bir konu yok aslında var da sıyrıldım sandığım soruların etkisindeyim sanırım.Konu belli de konuya olan ürkekliğim bana hala ‘yazmaktan vazgeçebilirsin’ dedirtiyor.
 
 Uzun zamandır teması ‘kadın’ olan ve içeriği magazin olmayan,tekniğe dayalı tezsel teknikler içerisinde robotlaşmamış,hanımeli yakıştırması ile vıcık vıcık bir duygusallık taşımayan bir yazı yazmanın hevesi ile düşünmeye dalıyorum.Bir kaç cümle kuracak oluyorum,peşine bir kaç cümle daha yok olmuyor,gelen cümlelerin içeriği hem bayan bir yazar olarak hem de kadın konusuna eğilmiş biri olarak beni sekizinci cümleden sonra ‘feminist’ ilan ediyor.
 
 Feminizmden etiketinden ‘öcü’ gibi korkuyorum.O ürkütücü etiketin hemen akabinde ‘acaba gerçekten bir feminist miyim?’ sorusu beynimi kurcalıyor.Yok değilim.Eğer feminist değilsem neden olaylara ‘insan hakları’ penceresinden değil de ‘kadın hakları’ penceresinden bakıyorum?Önemli noktayı o an yakalıyorum,ben olaylara sadece ‘kadın hakları’ penceresinden bakmıyorum ki,sadece ‘kadın’ı kapsayan konulara oradan bakıyorum hayatın içindeki her soruna ‘insan hakları’ başlığından bakabilmeyi gayet iyi başarıyorum.Çünkü gayet iyi biliyorum kadın hakları konusu aynı zamanda insan hakları konusunu da kapsıyor.Çünkü biliyorum ki kadınlar da insan.
 
 Bazı kelimelerin ifade ettiği anlamlar vardır.Zaman içerisinde bu kelimeler ilk ifade ettiği anlamlar ile anılmaz üzerlerine kalan ‘yakıştırma’ ile anılır olurlar.
 
 Mesela ;Feminizm, ”sosyoloji, politik akım ve etik alanlarından oluşur, temeli ya da temel endişesi daha çok kadın özgürlüğüne dayanmaktadır. Bazı versiyonları geçmiş ve şimdiki toplumsal ilişkilere karşı eleştireldir. Çoğu toplumsal cinsiyet (gender) ve cinselliğe (sexuality) ilişkin toplumsal inşa olduğuna inandıkları unsurları analiz etmeye odaklanmıştır. Yine çoğu feminist cinsiyet eşitsizliği ve kadın hakları, ilgileri ve kadın sorunlarını araştırmaya odaklanmıştır.”(Vikipedi)anlamını ifade eder.Lakin zaman içerisinde Feminizm, ilk ortaya atıldığı anlam ile değil bu kavramın ‘radikal’ olanları kısmı ile anılır.Yani olduğu gibi değil de olması istendiği şekli ile çünkü Feminizm=Kadın hakları savunuculuğu tanımı Feminizm=Erkek düşmanlığı tanımı ile muamele görünce ‘kadınlar’ daha ilk başta zulme dur diyebilmek için başlattıkları eylemlerde başarısızlığa uğratılır,savaşmadan kazanç elde edilir,bir sıfır başlanan ‘kadınsal tecrübeler’ iki sıfır sonuç ile skorlandırılır.
 
 Kadınları ilgilendiren konularda kadınların attığı başlıklar kendi lehlerinden aleyhlerine çevirilir.Kadınların kendine ait konularda konuşma hakkı dahi’sen feminist misin?’ yaftalaması ve sorgulanması ile daha başlamadan biter.Feminizm=Öcülük,şirretlik baskıları ile kendi hakları adına yapmayı diledikleri olumlu adımlar için ilk cümleye başlar başlamaz yıldırılır çoğu kez bu yaftalamaya karşı olan hırçınlığı getirdiği öfke yine zehirli oklar olarak kadınlara geri döner.Yani kadınlar haklarını aradıkları feminist düşüncenin bir destek olduğu değil köstek olduğu imajı ile kendi iddiaları içinde vurulurlar.
 
 Kadınlar ile ilgili ‘iyi’ bir yazı yazmaya niyetlenip,okuduğum kitaplardan ve genel dökümlerden araştırma yapmaya başlar başlamaz ‘kadın sorunları’ temasını ortaya atışımın dahi engellendiğini,fiziksel şiddet üzerinden ilerlemeye çalışıp ortaya bir takım tezler koymadan önce kendiminde ‘psikolojik şiddet’in etkisinde daha sorunlarımızı dile getirmeden ‘yıldırıldığımı’,kendimi savunma felsefemin adı olan Feminizm  ile daha yazmaya başlamadan ön çalışmam içerisinde pes ettiriliyorum.Kararımı veriyorum ‘kadınları’ ilgilendiren bir yazı yazmayacağım.
 
 Tam kararımı verdim,konuyu kapattım,son cümlemi kurdum,olay ‘yazmayacağım,dağınık kalsın’ noktalaması ile bitti sanıyorum ki beynim yine ufaktan bir şeyler fısıldıyor bana daha önce düşündüklerime dair ince detaylar yakalıyorum zihnimde.
 
 Her görüşün konuyu içeren kendine ait kelimeleri ve kaynakları vardır.Feminizm benim kelimem olmadığı gibi kaynaklarıda benim kaynaklarımdan değil.Düşünüyorum acaba hangisi üzerine yoğunlaşsam?Feminizmin üstüne kara bulut gibi çökmüş olumsuz anlamın yıldırıcılığına mı?Yoksa kadın sorunları başlığına kendi kelimelerime ve kaynaklarımla çözüm bulabilme çabasına mı?
 
 Feminizm,gibi Aydınlanma Çağı sonrası gelişen,her türlü mikrobun döşeği ‘modernizm’den beslenen,8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün ilk tohumlarının atıldığı Şubat Devrimi içerisinde buram buram Kominizm,Lenin siyaseti esansları dökülen,Soğuk Savaş içerisinde Abd’nin kendine ithal ettiği kullanılmış,kokuşmuş bir felsefenin zaten kadın haklarına çözüm bulamayacağını bilmek,bu kullanılmış kavramın kullanılmışlığının üzerine bir de olumsuz anlamlar yüklemek sureti ile saf dışı bırakılmış olması gibi ön kabuller bile ‘Kadınların’ kendilerini bu kavramdan uzak tutmaları,daha kendince,daha çözüm getirici,daha temiz kavramlar ile kendi haklarına yeni bakış açıları getirmeleri yapılacak ilk iş olmalı.
 
 Herkes ötekinin kelimelerinden sıyırılıp kendi kelimeleri ile çözüm sunduğu zaman en azından sorun çözülmese dahi sorunun ne olduğu tespiti kendini ortaya koyacak.
 
 Şimdilik kadınların kendi kelimeleri nedir bilinmez ama Feminizm olmadığı gün gibi ortada.En azından kadın haklarına karşı duyarlı olan bir bayan olarak benim kelimem olmadığı. 
 
 
*  :Zorladılar ama ben de istedim.
 
                                         Lazar Hanım
Yeniden yaptım.
Her on yılda bir
Başarıyorum –
Bir çeşit gezgin tansıktır tenim
Bir Nazi abajuru gibi parlak,
Sağ ayağım
Bir kağıt misali,
Yüzüm sıradan bir parça
İnce Yahudi keteni.
Çıkar kundak bezini
Ey düşmanım.
Korkutuyor muyum? –
Evet, evet, Profesör Bey,
Bu benim,
İnkar edebilir misin
Burnu, göz deliklerini, büsbütün diş takımını?
O ekşi soluk kaybolur
Bir günde.
Yakında, yakında,
Bu mezar deliğinin yediği
Et, bürünecek üstüme yeniden.
Ve ben gülümseyen kadın.
Yalnızca otuz yaşındayım.
Ve bir kedi gibi dokuz canlıyım.
Bu, Üçüncü Sefer.
Yok edilecek ne de çok pislik
Birikmiş on yılda.
Milyonlarca lif.
Yer fıstıklarını çıtırdatan o güruh
İtişip kakışıyor görmek için
Nasıl çözdüklerini elimi ve ayağımı –
Bu büyük striptiz numarasını.
Beyefendiler, hanımlar
Ellerimdir bunlar,
Diz kapaklarımdır.
Yalnızca deri ve kemik olabilirim, bir Japon olabilirim,
Her ne isem, gene de aynı kadınım ben.
İlk keresinde on yaşındaydım.
Bir kazaydı.
İkinci keresinde kararlıydım
İşi bitirmeye ve geri dönmemeye.
Sallanıp duruyordum
Kapalı midye kabuğumda.
Çağırıp durmaları gerekliydi
Ve yapışkan inciler misali sökmeleri üstümdeki kurtçukları.
Ölmek
Bir sanattır, diğer her şey gibi.
Üstüme yoktur bu konuda.
Öyle ölürüm ki, cehennem sanılır.
Öyle iyi ölürüm ki, gerçek sanılır.
Sanıyorum, sahneye çıkma sıran geldi diyeceksin.
Bir hücrede ölebilmek yeterince kolaydır.
Orada ölebilmek ve kalabilmek yeterince kolay.
O teatral
Geri dönüş gün ortasında
Aynı yere, aynı yüze, aynı kaba
Eğlenen haykırışa:
“Bir mucize! ”
Beni bitiren budur işte.
Bir fiyatı vardır oysa
Yara izlerimi görmenin, bir fiyatı
Tıkır tıkır çalışan
Yüreğimi işitmenin-
Ve bir fiyatı vardır, yüksek bir fiyatı
Bir sözcüğün, bir dokunuşun,
Ya da bir parça kanın,
Ya da bir parça saçımın ya da giysimin.
Ah, ah, Doktor Bey,
İşte böyle, benim Düşman Efendim.
Ben sizin eserinizim,
Değerli olan şeyinizim
Saf altından bir bebeğim,
Eriyip, bir feryada yapışıyorum.
Dönüyorum ve yanıyorum.
Sanmayın ki yüksek kaygılarınızı küçümsüyorum.
Kül, kül
Savurup karıştırdığınız
Ettir, kemiktir, başka şey yok orada –
Bir parça sabun,
Bir alyans,
Bir altın dolgu.
Benim Tanrı Efendim, Şeytan Efendim,
Sakının,
Sakının.
Kızıl saçlarımla
Doğrulurum yeniden külden.
Ve erkekleri solurcasına yerim.
Sylvia Plath

… Bu makale ilginizi çekitiyse…

Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne  kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor.  Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

 Kadın hakları ve Kemalizm

 “Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık  şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi.  Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ?  “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak”  Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış:  “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

 

Trackback URL

  1. 100 Yorum

  2. Yazan:Mikail Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Feminizm,gibi Aydınlanma Çağı sonrası gelişen,her türlü mikrobun döşeği ‘modernizm’den beslenen,8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün ilk tohumlarının atıldığı Şubat Devrimi içerisinde buram buram Kominizm,Lenin siyaseti esansları dökülen,Soğuk Savaş içerisinde Abd’nin kendine ithal ettiği kullanılmış,kokuşmuş bir felsefenin zaten kadın haklarına çözüm bulamayacağını bilmek…

    Uzun zamandır okuduğum en sağlam modernizm, aydınlanma, “kominizm” ve feminizm eleştirisi. Kim bunların leş gibi kokmadığını iddia edebilir ki. Allah’tan bizde gül suyu var…

  3. Yazan:snowqueen Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Şimdilik kadınların kendi kelimeleri nedir bilinmez ama Feminizm olmadığı gün gibi ortada.En azından kadın haklarına karşı duyarlı olan bir bayan olarak benim kelimem olmadığı.

    Kadın haklarına duyarlı bir “bayan” olursanız, durum değişir tabi.
    Neden genelden bahsederken “kadın”, ama kendinizle ilgili bir durumdan bahsederken “bayan” kelimesini tercih ettiniz?
    “bayan” ve “kadın” kelimeleri arasında ciddi bir ayrım var.

    8 Mart Dünya Kadınlar Günü dediğiniz, geçiştirdiğiniz, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü”‘dür. Bu küçümsenecek birşey değil. Daha iyi koşullarda çalışmak isteyen ve çatışmada ölen kadınlardan ortaya çıktı, bu kokuşmuş bir felsefe olmasa gerek, zira hala kötü koşullarda çalışan bir çok kadın var, zaman ve mekan değişti ama emek sömürüsü hala baki kaldı.

    Elbette modernizmin katı yargılarını (ne de olsa katı olan herşey buharlaşıyor) ve tek fikirliğini eleştiririz ama bu elini taşın altına sokmayıp, hem de oturduğun yerden modernizmi tü kak ilan etmek, postmodernizmin arkasına sığınıp muhafazakarlık yapmak. Simone de Beauvoir’in, Emma Goldman”ın vb. içi “burum buram (leş gibi???) komünizm kokan” ideallerine gayet saygı duyuyorum.
    Çünkü çaba ve emek gösterdiler. Bugün onların izinden gidiyormuyum?
    Belki evet, belki hayır. Elbette özeleştiri yapılması gereken noktalar var. Ama “bizde gül suyu”var diyen adamla ne konuşabilirsin ondan emin değilim.

  4. Yazan:şathiyyat Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Feminizm Samsa bir sabah yatağında uyandığında kendindeki değişimi anlayabilmek için “bana ne olmuş böyle”diye düşündü….
    Sevgi dolu ailesi artık ona kendilerine yük olan,kurtulmak istedikleri bir yaratık gibi davranıyordu …
    Yok olması gerektiğine dair düşüncesinde belki kız kardeşinden bile daha kararlıydı.
    Öldüğünü öğrenen bay Samsa “şimdi Tanrıya şükredebiliriz”..
    Temizlikçi kadın:”yandaki şu şeyin nasıl yok edileceğini siz hiç düşünmeyim.Onu ben hallettim.”
    Bayan Samsa ve kız kardeş Grete tekrar mektuplarına eğildiler,yaptıkları işe kaldıkları yerden devam etmek istiyorlardı.”
    Temizlikçi kadın olanı biteni anlatmasına izin vermediklerini anlayınca gücenmiş bir şekilde “hadi kalın sağlıcakla” diyerek arkasından kapıyı vahşice çarparak evden çıktı.

  5. Yazan:y.ö Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Konuyla ilintili güzel bir yazı:

    İslamcı feminist!

    Diyanet’in sitesindeki açıklamalar, feministleri kızdırdı. “Varlığım Türk ailesine armağan olsun diyecek değilim” diyeninden “bu sözler davalık” diyenine kadar öfkesi dozaj dozaj değişen tepkiler yükseldi. Bu tartışmada görüşleri alınan başörtülü kadınlarsa, ‘feministleri toptan ahlaksız ilan edemeyiz’ der demez, muhafazakar gündemde altı hep sıcak tutulan ‘bunlar da feminist oldu’ cümlesinin bir kez daha sağlaması yapıldı. Sağlaması yapılan sadece bu değildi üstelik; örtülü kadın dini sahiplenenlerce de, sekülerlik temsilcilerince de her daim topa tutulurdu. İşte yine olmuştu.

    Eğer ortada dava denir bir şey var ise, bu davanın yükünü bu kadınların koskoca bir devlet zulmüne karşı tek başına göğüsleyerek onyıllardır taşımalarına rağmen hem de… Erkekler inancını belli edecek her şeyi çöpe gönderip, örtülü kadınları tek başına bırakıp işlerine, güçlerine, hırslarına bakmışken hem de… Vaktiyle, vicdanlı olanların başörtülüler nasılsa başka yerde iş bulamaz diye az ücretle çalıştırdığı, geri kalanların onu bile çok gördüğü test edilmişken hem de… Parayı bulan, ilk iş örtülü hatunu değiştirmişken hem de…

    Bunları görmek bir kadının feminist olması için yeter de artar şarttır aslında ama; yine de eli kalem tutan, ağzı laf yapan, çalışan, örgütlenen örtülü kadınlar, o bıyıkaltı aşağılamalar, istihzalı alaylarla ifade edilen ‘bunlar da feminist oldu’ cümlesini, bütün bunlara rağmen hiç hak etmiyor bence.

    Sitemler bir yana… Hakikaten son 10 yıldır tartışmaya başladığımız İslamcı feminizmin Türkiye’deki seyri ve içeriği; Batılı Müslümanlar tarafından diye getirilen ve Doğu’daki Müslüman ülkelerde de boy veren taleplerden farklı. ‘Kadının Cuma namazı kıldırması’ gibi hakikaten majör bir kalkışmadan ya da Kur’an’ın patriyarkal yorumlarını reddederek ayetlerin kadın bakış açısıyla yeniden yorumlanması gibi ciddi ‘yapısal reform’ taleplerinden almıyor ivmesini çünkü. Türkiye’deki manzara daha çok, devletin ‘dindar’ olana duyduğu allerjik tavrın kadınlar üzerinden görünür olmasından kaynaklanan ve kadınların erkeklere oranla daha çok ezilmesine sebep olmuş bir sürecin bitirilmesi ihtiyacından kaynaklanıyor. Bu talebi kazıdığınızda, dinin erkek bakışına göre tasarımlanmasına karşı bir itiraz da çıkıyor elbette ancak, ana akım devletin gasp ettiği hakların iadesi isteği üzerinden yürüyor.

    Elbette Türkiye’de bir kategori olarak dinde reform isteyen ciddi bir İslamcı kadın hareketi yok diye; kadınların kamusal alanda yer alma taleplerini ‘feminizm’ dışında değerlendirecek değiliz. Eşitlik ve kamusal-özel sürekliliği içinde bir hak ve adalet pratiği arayışına girmek de ‘feminist’ bir ihtiyaçtır. Ancak feminizmin bir kimlik olarak tezahürü derseniz, özündeki yabancılık ve ithal tınlaması, İslam ülkelerindeki feminist taleplerin Batı’yla hep hegemonik bir ilişkide bulunduğunun biliniyor olması nedeniyle, ‘feminist’ bu sularda, dindar kadınlar arasında çok heveslisi olan bir tanımlama değil.

    Ama söylemler feminizm üzerinden yükseliyor. Çünkü sözkonusu olan modern dünya, talepler de modern. Çünkü modernleşme süreci aynı zamanda dinin yeniden yorumlanma süreci. Bu yeniden yorumlanma sürecinde, ‘kadınlar’ dertlerini ancak feminizmin literatürü ve jargonuyla ifade edebiliyor, yani İslam ile feminizmin ortak bir terkipte biraraya getirilmesi, modernleşme süreciyle de doğrudan bağlantılı bir hal. Modernizmin buyruklarını, dinin hoşgörülü alanlarına uyarlama, ikisini birbiriyle yarışır, muhalefet eder hale getirmeden birarada tutma süreci bu. Kadınların, erkeklere ama en çok da devlete karşı, anlayışını Kur’an’dan alan bir cinsiyet eşitliği ve sosyal adalet söylemi geliştirdiği bu süreç, ‘feminist’ diye yaftalanmaya yetiyor. Peki, bu modernizm, örneğin muhafazakar erkeklerde ne gibi ‘reform’ izleri bıraktı, bunu hiç düşündünüz mü?

    Bugün dindar kadınların iadesi için uğraştıkları hakları elden giderken; ‘sizin için üzülüyoruz ama elden ne gelir’ havalarında, okuluna, işine, metropol hayatından pay kapmaya devam eden erkek tavrı da; bencilliğiyle, tamahkarlığıyla, para, güç, şöhret canlılığıyla ‘modern’ davranış kalıplarını işaret etmiyor mu? İslam ve gelenek, “kadınlar zulme uğrarken, siz keyif çatın” dedi de, biz mi duymadık? Şimdi nedir bu lüksler, ‘İslam’da feminizm yok hanımlar’ havalarına girmeler.

    Üstelik bugün Türkiye’de örtülü kadınların dillendirdiği ‘feminist’ talepler, kendi içinden ciddi ve tutarlı bir modernizm eleştirisi de çıkarıyor. Bu söylem, Batılı norm ve davranış kalıplarına ‘ne olursan ol gel’ muamelesi çekmiyor, asimilatif, totaliter modernliği kıyasıya da eleştiriyor. Dolayısıyla, kadınlara ‘bunlar da feminist oldu’ diye dudak bükmek, erkekleri ‘dinibütün mümin’ katına çıkarmıyor. Bilakis; kadınlar modernin gerisine düşmeden dindar kalmanın yollarını ararken, verdikleri kayıplarla elindekinin kıymetini ahkamcılardan daha iyi anlıyor. Malumunuz, kıymetli olan çilesi çekilendir. Pardon, muhafazakar erkeklerin atıp tutarken yaşanan çene yorgunluğu dışında ne kaybı olmuştur?

    Kadınlara, ‘sizi gibi İslamcı feministler’ demeden önce, modernizmin hiçbir mukavemetle karşılaşmadan üzerlerinden gelip geçtiğini, bu geçiş sırasında kendilerinin yıldızları saymakta olduğunu birisi olsun teslim etmeyecek mi? Dindar kadınların, hem kamusal hem de özel alanı kapsayacak bir hak ve adalet pratiği arayışına girmelerini ‘feministlik’ diye küçümseyenlerin, para, koltuk sevdalısı muhafazakar erkek tipolojisi için de çok satan yaftaları, parlak fikirleri yok mu?

    Seküler feminizmin “kadın ailesi için kendini feda etmesin” savsözünü “ama kadın ailesiz de kalmasın” şerhiyle kabullenmek, feminizmin yeni bir yorumu değil midir ve bu yorum ‘İslamcı feminist işte’ demek suretiyle burun bükülecek kadar değersiz midir?

    Özlem Albayrak/yenişafak

  6. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Demokrasiden ne anlıyoruz?

    Dünya görüşleri,inançları farklı olan her kesimin sahip çıktığı bu kavramın içi boşaltılmıyor mu?(bunu yazıya bir tutarsızlık atfetmek amacıyla söylemiyorum,eleştireceğim noktalar olmakla bereber şimdilik bunu erteliyorum).Dolayısıyla her kesimin kendine göre doğruları olabileceği gibi demokrasi algıları da farklı olabilir.Ki tam da bu noktada şu söylenebilir:Farkı algılama ve okuma biçimleri nasıl ki günümüzde-özellikle de ülkemizde-“demokrasi”nin içinin boşaltılmasına neden olmuşsa;pekâlâ feminizmin,komünizmin,sosyalizmin de amacından saptırılarak bir araca dönüşmüş olması,yani içinin boşaltılımış olması muhtemeldir.

    Dünya Emekçi Kadınlar Günü,Anneler Günü,İşçi Bayramı…ve daha bir çok etkinlik,amacından saptırılarak yozlaştırılmış mıdır?Evet.Sosyalizm,Liberalizm,Komünizm ve dahi diğer pek çok “izm”de bu yozlaşmadan nasibini almış mıdır?Evet.Keza “Cumhuriyet”,”kazanımlar(!),”anayasal değerler”,”hukuk devleti”vs.gibi söylemler bir paradigmaya dönüştürülmüş müdür ülkemizde,yine evet.

    Zira bu bir realitedir.Dünyanın tüm insanları;tercihleri,inançları,yönelimleri,inandıkları felsefeleri;cinsiyet,renk,dil,din,ırk vb.aidiyetleri ile tek tip ve tornadan çıkmış olmadıklarına göre bir etkileşim de olacak ve beraberinde bir çatışma zemini de.Bu kaçınılmazdır.Ha,sağlıklı mecrasında mı akıyor bu etkileşim;insanlık adına iyi ve doğruya mı,yoksa hesapta olmayan bir kargaşaya mı yol açıyor,bunu elbette tartışır,eleştiririz.
    Ancak,bütünden ayrı olarak,kendi dışımızdaki her farklılığı vebalı gibi görerek, tiksinerek olmamalı.Kendi doğrularımıza,başkalarını şeytanlaştırmadan da sahip çıkmanın bir yolu vardır ve olmalıdır.

    Nedir misal ortalığa saçılmış “leş kokuları”?Dünyayı böyle mi değiştireceğiz?Hangi kokunun kimlere mis amber geleceğini nasıl belirleyeceğiz mesela?Bir katılımcının ifade ettiği şekilde yedeğimizdeki”gül suyu”yla mı yapacağız bunu.Ya o gül suyu bir başkasının burnuna aynı pozitif kokuyu yaymıyorsa ne olacak?

    Anladığım kadarıyla bunun mutlak bir ölçüsü yok.Makbul olanı,diğerinin/ötekinin kendi olma hakkına saygı duymaktır…Kimsenin diğerinin adına doğruları tayin etme hakkını kendinde görmemektir.Evet,yolunda gitmeyen bir şeyler varsa elbette eleştireceğiz.Ama öyle kendi doğrumuzu tek mutlak doğru olarak dayatarak değil.

    Zira sorun sistem,din,ideoloji,aidiyet falan değil.Kadın olmak,erkek olmak da değil.Ne de salt aydınlanmacılığa,modernizme,dinlere bağlanabilir.Fikir ve düşünceleri,inançları,kavramları çarpıtan,içini boşaltan,yozlaştıran biziz.Yani insana dair bir gerçekliktir bu ve tamamen zihniyetle alakalıdır.Tıpkı insanın bir buluşu,hayati bir ilacı insanlık yarına değil de kendi hırs ve çıkarı doğrultusunda kullanması gibi bir şeydir bu.Atomu insanlığın yaraına de kullanabilirsiniz,bir anda yüzlerce insanın yok olmasında da…”İzm”lere,inançlara,felsefelere de bu persfektiften bakmak gerek.Sonuç tamamen bize,yani insanlara bağlıdır…İyi ve kötüden ne anladığımıza/hangi anlamlar yüklediğimize,doğru olana nasıl ulaşacağımıza,bu amca ulaşmak için kullandığımız yol ve yöntemlerin bir araç mı yoksa bir amaç olarak mı düşündüğümüze bağlıdır.Neticede uygulayısı biziz.Niyetimiz kötü ise ve içimizdeki canavara yenilmişsek pek çok felakete davetiye çıkarabiliriz.Bu,insanlığın tarih boyunca kıskacından kurtulamadığı bir gerçekliktir.

    Vaolan sorunların aşılmasını istiyorsak,değişmesini umut ettiklerimizi dönüştürmek istiyorsak,toplumları;inançları ve tercihleri üzerinden kategorize ederek,ayırarak,ayrıştırarak değil birleştirerek yapmalıyız.

  7. Yazan:ÖZLEM.T. Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Snowqueen,
    Nedir kadın ile bayan arasındaki fark? Tarlada çalışan kadını fabrikaya taşıdığı için modernizim kadını ”bayan” mı yapmış oldu? Dünya kadınlar gününü kutluyoruz ve ”kutsanmış ” gün ile tüm dünya kadınları nasıl da özgürleşiyor değil mi? Sizin modernizm anlayışınızın kadını köleleştirmekten öteye götüremediği mutlak bir gerçek maalesef..Fabrikada çalışmakla,klavyenin başına geçmekle kadın, haklarını elde eden bir varlık olmadı.Aksine kadının yükünü arttıran ”modernizm ” illeti her gün türlü baskılarla kadını fıtratından uzaklaştıran bir varlık haline getirmeye çalışıyor..Milenyum çağı denilen zaman diliminde bir kadını nasıl metalaştırırım,cinsiyet farkını nasıl erotizmle sunarım çabası her geçen gün artıyor..Çok basit bir örnek;televizyonda bir cips reklamı,bir adamın iki kadına aynı anda sahip olma arzusu daha doğrusu sapkınlığı ile yansıtılmakta belleklere..Hal böyleyken ne modernizmi!!Nasıl bir emekçi kadın söylemi tutturabiliyorsunuz şaşılacak şey doğrusu..

  8. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    @ÖZLEM.T,

    Yorumunuzu görünce hayrete düştüm.Bir insanın sözleri bu kadar mı çarpıtılabilir.Snowqueen,sizin suçladığınız şekilde”kadın”ile “bayan”tanımının farklı statülerden dolayı hakedilen/kazanılan bir sıfat olduğunu iddia etmiyor ki.Aksine bu bu eşanlamlı kavramın farklı şekilde kullanılmasına itiraz ediyor ve gayet anlaşılır bir biçimde “kadın kadındır,kadın olarak anılmalıdır”diyor.Fakat siz ne hikmetse cımbızlamakta hiç gecikmemişsiniz.Tartışmanın da azgari ahlaki kuralları olmalı değil mi?.İftira,çarpıtma,karalama ile nereye kadar?Tamam,kimi suçlayacaksanız suçlayın da,bari insanları kendilerine ait olmayan söz ve düşüncelerden sorumlu tutup suçlamayın.Biraz dürüstlük yahu!

  9. Yazan:ÖZLEM.T. Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    ”Kadın haklarına duyarlı bir “bayan” olursanız, durum değişir tabi.
    Neden genelden bahsederken “kadın”, ama kendinizle ilgili bir durumdan bahsederken “bayan” kelimesini tercih ettiniz?
    “bayan” ve “kadın” kelimeleri arasında ciddi bir ayrım var.”
    Aziz bey,
    Madem bu kadar cımbızlamışım bir kez daha okuyalım..Bayan ve kadın arasında ciddi bir ayrım var ne demek?Siz bana açıklayın bu bir ironi mi! Hatta şöyle yapalım erkek-bay kelimeleri arasında ki farktan başlayabilirsiniz..

  10. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Özlem hanım,

    Ben ciddi bir fark olduğunu söylemedim.Ne bayan ile kadın,ne de bay ile erkek arasında.Sizin SQ’nin sözlerinden yanlış bir okumaya vardığınızı belirttim.SQ,”tarlada çalışanca kadın,kentte yaşayınca bayan”diye bir önermede bulunmadı.Yazara bir soru yöneltti(ki bu soru ne kadar yerli-yersiz onu tartışmıyorum).
    İfade şu:

    Neden genelden bahsederken “kadın”, ama kendinizle ilgili bir durumdan bahsederken “bayan” kelimesini tercih ettiniz?(SQ)

    Dolayıyla bu bir itirazdır,sizin anladığınız şekliyle tarladakini ayrı,klavye başındakini ayrı sıfat ve tanımlarla kategorize eden bir ima bulunmuyor.

    Bay-erkek meselesine gelince;

    Erkeklerle ilgili bir düşünceyi aktarırken genel durum için “erkek”ama kendimi ifade ederken “bay” kelimesini kullanırsam,birinin neden bunu tercih ettiğimi sorması gayet normaldir.Ama fark var mı derseniz,bence pek de önemli bir sorun değil,fark da yok.Ancak kullanma biçimine göre ucu açık olabilir.

    Bir örnekle açıklayayım müsadenizle;
    Bizim apartman kapıcısına öğretmen emeklisi komşum,”Recai efendi”diye hitap eder,başka ortamlarda ise ismi yine Recai olanlara “Recai bey”der.Fark var mı,belki yok.Önemsemiyorum da.Ama niye bazı Recai’ler “efendi”bazıları “bey”oluverir?Neden dersiniz?

  11. Yazan:cemile bayraktar Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Aziz bey,

    cımbızlama konusunda tek cımbızcının Özlem hanım olduğunu düşünmüyorum ayrıca ben Özlem hanımın yorumundan bir cımbızlama sezinlemedim.Teşbihte hata olmaz efendim öküz altında buzağı aramaya gerek yok kadın ya da bayan yazıyı yazan biri olarak benim ayrım yaptığım bir kelime değil.Bayanım da diyebilirim,kadınım da diyebilirim.Bilinç dışı ya da ima edici bir dil adına kullanmadım şöyle de yapabiliriz;

    ”Şimdilik kadınların kendi kelimeleri nedir bilinmez ama Feminizm olmadığı gün gibi ortada.En azından kadın haklarına karşı duyarlı olan bir kadın olarak benim kelimem olmadığı.”

    sorun kalmadı sanırım,tek derdiniz bu olsun…

    Ayrıca ‘kadın’ özel değil genel anlamında kullanılınca dişiliği ifade eder,’kadın’ özel anlamda kullanıldığında özel hayatı ve medeni durumu da ifade eder.Bu anlamdan kaynaklı benim edep anlayışıma göre bir kelime değişikliği olmuş olabilir.Bunu göremeyecek ya da çarpıtacak tarafa çekmek bana pek samimi gelmiyor.Sanırım ‘feminist’ düşünce zihinlerde örümcek ağı etkisi yapmış,yazdığım bir yazının cümleler içerisinde can bulup kendi haklılığını ortaya koyması çok sevindirici,teşekkür ederim efendim.

  12. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Milenyum çağı denilen zaman diliminde bir kadını nasıl metalaştırırım,cinsiyet farkını nasıl erotizmle sunarım çabası her geçen gün artıyor..Çok basit bir örnek;televizyonda bir cips reklamı,bir adamın iki kadına aynı anda sahip olma arzusu daha doğrusu sapkınlığı ile yansıtılmakta belleklere..Hal böyleyken ne modernizmi!!Nasıl bir emekçi kadın söylemi tutturabiliyorsunuz şaşılacak şey doğrusu..

    Kadinin metalasmasinin, erotik reklam malzemesi olarak sunulmasinin faturasi niye modernizme cikti onu anlamadim? “Modern” feministler de, “modern” sosyalistler de yillardir bu metalastirmaya ve pornografiye karsi mucadele ediyorlar. E bunlar da modern?

  13. Yazan:cemile bayraktar Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Özlem hanım,fark ettiğiniz şeyi fark ettim ;)gelin birlikte tüm ’emekçi kadınlara’ ve ’emekçi bayanlara’ ayrımsız bir selam edelim 🙂

  14. Yazan:ÖZLEM.T. Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Cemile hanım bütün emekçi kadınlara ayrımsız selamlarımı gönderiyorum..ve tabi size de..
    Ama ben bir selam daha göndermek istiyorum bizi işte tam bu noktada anlayamayan beylere..(beyler dedim ama..:) )
    Aziz bey,Recai efendi ile Recai Bey arasında statü farkı nasıl ortaya çıkıyor değil mi?İşte savunduğum özgürlük mücadelesine burada balta vuruluyor..Bu erkekler söz konusu olunca ekonomik statülerde yaşanan bir durum,kadınlara gelince biz kendi aramızda bırakın bu tip bir statü meselesini tartışalım,önce toplumda yer bulmaya çalışıyoruz.Ve bunu yaparken cinsel kimliğimizi ön plana çıkarmadan yapılmasını savunuyoruz..Feminizm bu anlamda bizim ülkemizde kadın problemlerine cevap veremeyen bir kavramdır.
    SQ yazara yersiz bir soru sormuştur ve ben de bunu eleştirel buluyorum..
    Onur bey, ”Modern” feministler de, “modern” sosyalistler de yillardir bu metalastirmaya ve pornografiye karsi nasıl mücadele veriyorlar? Kadının mutlaka prezentabl olmasını savunarak mı? Kadın eğitilmeli,ekonomik güce sahip olmalı erkekle kol kola çalışmalı ama mutlaka prezentabl olmalı..Bir garip çelişki..Tabi bu arada erkeğinde ”metroseksüellik” meselesini atlamamak lazım..Ama bu metroseksüellik içinde bir erkeğin araba üstünde poz verdiğini henüz görmedik..:) :!

  15. Yazan:Tarik Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Feminizm,gibi Aydınlanma Çağı sonrası gelişen,her türlü mikrobun döşeği ‘modernizm’den beslenen,8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün ilk tohumlarının atıldığı Şubat Devrimi içerisinde buram buram Kominizm,Lenin siyaseti esansları dökülen,Soğuk Savaş içerisinde Abd’nin kendine ithal ettiği kullanılmış,kokuşmuş bir felsefenin zaten kadın haklarına çözüm bulamayacağını bilmek

    Kusura bakmayın ama derindusuncede bugüne kadar okuduğum en “tuhaf” cümleler bunlar.

    Feminizmle bir “sorununuz” olduğunu görebiliyoruz (kullandığınız pejoratif dilden o kadarını çıkarmak mümkün)ama sorunununuzun ne olduğu konusunda hiçbir fikir edinemiyoruz. Feminizmin “lenin siyaseti esanslı” olması nasıl oluyor mesela? Ya da abd nasıl feminizmi “kendine ithal ediyor”, ya da neden bu “kullanılmış, kokuşmuş felsefe” kadın haklarına bir çözüm olamıyor?

    Bu konspiratif iddiaları hiç olmazsa birazcık temellendirmek için, birinci dalga feminizmle ikinci dalga ve fark feminizmi tartışmaları hakkında neler düşündüğünüzü de yazsaydınız, belki yaklaşımlarınızı daha iyi anlama şansına sahip olurduk.

    Malum birinci dalga feminizm bir 19ncu yüzyıl hareketidir ve talepleri kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmaları ve yasalar önünde, devlet nezdinde kadın erkek ayrımının kaldırılmasıyla sınırlıdır. Modern (!) bir akım olarak feminizme adını veren hareket budur ve kadınların 20nci yüzyıl başlarında avrupada birçok ülkede “yasalar önünde erkeklerle eşit haklar” kazanmalarıyla sona erdiği ve yerini savaş sonrası, ikinci dalgaya bıraktığı düşünülür.

    Örneğin, bu “hareketin” talepleri, ve kadınların mücadeleleri sonucu bugün kadınların da oy hakkı var, mülk alırken kocalarından ya da babalarından izin almıyorlar, şiddet boşanma nedeni sayılıyor ve eşit işe eşit ücret hakkına sahipler. 19’ncu yüzyıl sanayi, dokuma tezgahlarında olduğu gibi, kadınların erkek işçilerden düşük ücretlerle çalıştırılabilmeleri, o zaman bu zaman kanunlar nezdinde suç.

    Burnunuza gelen, “buram buram kominizm” ve “lenin siyaseti esansı” buradan mı kaynaklanıyor acaba? Korkarım, buradan geriye dönüş olması biraz zor.

    İkinci dalgaya hiç gelmeden, sadece Simone de Beavoir’in kitaplarının uzun yıllar sovyetler birliğinde yasaklı olduğunu hatırlatmakla yetinelim..

    Enayi ‘koministler’.. Herhalde sizin kadar hassas değilmiş burunları “lenin siyaseti esansına”..

  16. Yazan:cemile bayraktar Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Tarık bey,

    Çok basit bir dil ile yazılmış ‘tuhaf’ cümleleri anlamıyor olmanız gerçekten tuhaf.Lakin sizin yorumunuz hiç tuhaf değil tam beklediğim gibi.

    Tekrar ifade etmem gerekirse,anlayamayanlar için ‘ kadın hakları’ liberal,kominist,dinci akımlar ile kullanılmıştır,kirletilmiştir,kokuşturulmuştur,bu kadar basit bunlar hakkında açıklama yapacaksam ilkköğretim düzeyi içinde yazılar yazmaya başlayayım 🙂

    Bu kirlenme,kokuşma,kullanılma arasında kadınlara ‘göz boyama’ amaçlı bir takım haklar,sus payları verilmiştir.Ama maalesef bu haklar konusunda kesenin ağzını açan akım kepçeyle verip sapıyla almıştır.

    Benim sorunum ‘feminizm’ değil sorunum kadına karşı ayrımclık ve kadın haklarını savunurken kullanılan kelime ‘feminizmin’ amacının dışına sapmış olması sanırım sizin amacınız da kadın hakları ve feminizm değil doktrin sorunu üzgünüm tema orası değil başka bir başlıkta oraya da değinilir en azından DD’nin tuhaf olmayan yazılarından birinde kabalığınızın el verdiği ölçüde yakalayabilirsiniz 🙂

  17. Yazan:Tarik Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Onur bey, ”Modern” feministler de, “modern” sosyalistler de yillardir bu metalastirmaya ve pornografiye karsi nasıl mücadele veriyorlar? Kadının mutlaka prezentabl olmasını savunarak mı? Kadın eğitilmeli,ekonomik güce sahip olmalı erkekle kol kola çalışmalı ama mutlaka prezentabl olmalı..Bir garip çelişki

    Pazartesi dergisi türkiyede benim haberdar olduğum tek, oldukça da “militan” bir feminist kollektiftir.

    Öyle büyük büyük kuramcıları, ağır kitapları falan kovalamadan, sadece şu web sitesine girin:

    http://www.pazartesidergisi.com/

    Üç beş makaleye bakın, belki bir fikir edinirsiniz ne savunduklarıyla ilgili.

    Hala kafanızda bir soru işareti olursa (zor ama) bir email atın ve “Siz kadının mutlaka prezentabl olmasını neden savunuyorsunuz, bu nasıl bir çelişki?” diye kendilerine sorun.

    Bir marksiste “Siz neden işçi haklarına karşısınız?” diye sormak kadar,abes kaçacaktır sorunuz. Ama yine de sabırla size, feministlerin bu meseleyle ilgili yıllardır verdiği mücadeleyi yazacaklardır diye tahmin ediyorum.

    Sizin feminist denince aklınıza Hülya Avşar falan geliyorsa, bu onların sorunu değil maalesef.

  18. Yazan:Tarik Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Benim sorunum ‘feminizm’ değil sorunum kadına karşı ayrımclık ve kadın haklarını savunurken kullanılan kelime ‘feminizmin’ amacının dışına sapmış olması sanırım sizin amacınız da kadın hakları ve feminizm değil doktrin sorunu üzgünüm tema orası değil başka bir başlıkta oraya da değinilir en azından DD’nin tuhaf olmayan yazılarından birinde kabalığınızın el verdiği ölçüde yakalayabilirsiniz 🙂

    Cemile hanım, ilkokul seviyesindeyim tamam, bunlar o kadar da önemli değil. Yukarıda sizin yazınızdan feminizm üzerine olan kısmı aktardım. Af buyrun, “feminizm” üzerine yazdıklarınızın iler tutar yanı yok. Hakaretengiz ve soğuk savaş anti komünizminden miras komplocu yaklaşımınız da cabası.. Dolayısıyla yukarıda size sorduğum soruların bir cevabı olmadığının farkındayım zaten. Siz de kusura bakmayın ama feminizm; “her türlü mikrobun döşeği ‘modernizm’den beslenen.. buram buram Kominizm, Lenin siyaseti esansları dökülen, Soğuk Savaş içerisinde Abd’nin kendine ithal ettiği kullanılmış, kokuşmuş bir felsefe” falan değildir. Böyle fikirleri “feminist etiketine öcü gibi bakmayan” insanların da okuduğu ortamlarda dile getirirseniz birinin de gelip size bunun böyle olmadığını açıklamasını yadırgamayın. “Benim sorunum feminizm değil” derken, o cümlelerinizi tekzip ettiğinizi düşünüyorum. Yok değilse zaten niçinini yukarıda yazmıştım.

  19. Yazan:ÖZLEM.T. Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Teşekkür edrim link için..Açar açmaz siteyi karşıma din dosyası çıktı..3-5 makale demişsiniz ya yetti..Ama üzgünüm feminizm denilince aklıma sandığınız gibi Hülya avşargillerden gelmediği için ”sizin önerdiğiniz” site benim fikirlerimi pekiştirmiş oldu..Zira sadece bu site kaynaklı söyleyebilirim ki feministlerin çığlığı sadece kadın bedenin özgürleştirilmesi,bekaretten başka bir ses yükseltememiş..Ve hatta yine aynı siteden din de erkek egemen söylem de hoşuma gitmedi..Sanırım sizinde hoşunuza gitmez zira sizin işine gelmez..İslamiyet kadın ve erkeği iki ayrı cinsiyet olarak kabul eder,Allah karşısında tüm kullar aynı hizada başlarını yere koyarlar..Daha büyük bir eşitlik tasavvur edilemez..Ama haklı oldukları bir konu şu ki maalesef din adına erkek egemenliğin kullanılmış olması..Din de ahlak erkek ve kadını ayırmaz,hatta tesettür ayetleri kadın ve erkeği kapsar..Kadına ait korunması gereken bir namus olgusu varsa bu erkek içinde aynı anlamı ifade eder.Kadın özgürlüğü denince bu ülkede yalnızca bekaret tartışılır ve din üzerinden baskılar,dinle ilgisi olmayan töre cinayetleri vs..Son tahlilde hala nasıl mücadele ettikleri konusunda soru işaretlerim devam ediyor..

  20. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Onur bey, ”Modern” feministler de, “modern” sosyalistler de yillardir bu metalastirmaya ve pornografiye karsi nasıl mücadele veriyorlar? Kadının mutlaka prezentabl olmasını savunarak mı? Kadın eğitilmeli,ekonomik güce sahip olmalı erkekle kol kola çalışmalı ama mutlaka prezentabl olmalı..

    “Modern” sosyalizm de “modern” feminizm de, bildigim kadariyla boyle bir sart getirmez. Feminizmin kendi icinde degisik dusunce okullari vardir ve aralarinda sunulabilirligi gereklilik olarak sunan varsa bilemem, ama sosyalizm icin boyle bir seyin olmadigi cok aciktir.

  21. Yazan:cemile bayraktar Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    İki kadından birinin fiziksel,cinsel,psikolojik şiddet gördüğü bir dünya da ‘zihinsel tercihleri’ nedeni ile zihinsel şiddet görmeleri çok garip gelmemeli aslında,neden şaşıyorum ki?

  22. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Cemile hanım,

    sorun kalmadı sanırım,tek derdiniz bu olsun…

    Sorun yaptığımı düşündüğünüz şeyi sorun olarak görmüyorum.Sorun yapmadığımı bir kaç kez de ifade ettim.Ayrıca dert ettiğimi düşündüğünüz bir şeyler varsa bunu epey emek verdiğim diğer yorumumda aramanızı beklerdim(tabii görüşlerim doğru olur yanlış olur,katılır veya katılmazsınız o ayrı).

    Tabii onca yazının içinde böyle basit bir detaya takılmış olmam sizi bir serzenişe yöneltmiş olabilir.Bunu da anlıyorum.Ancak diğer yorumla bir bütün olarak değerlendirseydiniz itirazımı bu basit detayla sınırlamadığımı ve amacımın öküzün altında buzağı aramak olmadığını da eminim farkederdiniz.

    Neyse sorun değil canınız sağolsun.

  23. Yazan:cemilebayraktar Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Tarık bey,

    kadınları ilgilendiren konularda bir ‘bayan’ olarak kendimce zihinsel tercihler yapıyor olmam sizin katılmıyor olmanız ‘tuhaf’,’cevap veremiyorsunuz’ gibi eleştiriden çok kabalığı ile dikkat çeken bir tutum göstermeniz bir bayan olarak kendi haklarıma ettiğiniz müdahalenin göstergesi.Yani kendi haklarımı savunurken kullandığım kavramları bir erkekten mi öğreneceğim?Kadın olarak kullanacağım kavramların yeterliliğini dahi bir ‘erkek’ mi belirleyecek?Yineliyorum,sorun ‘feminizm’ ya da ‘feministleri’ eleştirmek değil,kadınlar kullanıldığı gibi kadınların haklarını savunan bir ‘felsefenin’ de kullanılmış olması,anlamamakta niçin ısrar ediyorsunuz anlamıyorum.

    Mesela Özlem hanıma yazıları nedeniyle eleştiri getirmek yerin ‘siz hülya avşar’ı feminist model alıyorsunuz’ dediniz.Sizin gibi düşünmeyen insanlara,kadın konusu başlığında bir kadına sırf sizin gibi düşünmediği için ‘magazin okuyucusu’ yakıştırması ile hakaret vari eleştiri yöneltme hakkını kendinizde nasıl buluyorsunuz?Kendi haklarımı aramak için illa açık seçik şiddet mi görmem gerekiyor,hayır gerekmiyor zira sizden farklı düşündüğüm zaman zihinsel şiddete,’bilmiyorsun’ tarzı hakir gören eleştiriler yapmak da aynı ölçüde şiddettir.

    Magazin üzerinden mi ‘kadın’ okuyorsunuz diye magazinci yakıştırması ile eleştirdiğiniz,eleştiriden çok hakir gördüğünüz kadınların sorunları sizi ne kadar ilgilendiriyor görmüş olduk,sağolun.

    Hülya Avşar dediğiniz kadın,kendini aldatan eşini affettiği için bir çok feminist tarafından yuhalanmıştır 🙂

  24. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Açıkçası “Feminizm” kelimesi bana da biraz iğreti geliyor.

    Bir kadının erkekler ile aynı haklara sahip olması ,bana göre zaten doğal bir durumdur.

    Bence her kadın etrafındakilere karşı kendi haklarını savunsa, eşitlik ile ilgili bir sorun kalmaz.

    Ancak şu da bir gerçek ki, bazı kadınlar bunu yapabilecek güce ve/veya bilince sahip değil.

    Bunda elbette etraflarındaki erkeklerin bakış açısının etkisi var. Erkeklerin bu bakış açısını kazanmasında ise malesef ağırlıklı olarak yine kadınların payı var. Çünkü erkekleri eğiten kadınlardır (Anneleridir).

    Medeni ülkelerde erkeklerin çoğunluğu kadın – erkek eşitliği konusunda eğitilmiş durumdadır. Bu yüzden bu ülkelerde “Feminizm” eşitlikten çıkmış ve kadınlara üstünlük sağlama çabasına dönüşmüştür.

    Ülkemizin birçok bölgesinde ise, malesef Kadınlar hala 2. sınıf insan muamelesi görüyor. Yani Türkiye’de “Feminizm” eşitliği yakalama çabası içinde.

    Şu da bir gerçek ki, ülkemizde dini duyarlılık arttıkça, kadınların haklarının artması değil, azalması tehlikesi bulunmakta. Çünkü Müslüman ülkelerdeki kadınların durumu ortada.

    Bu ortamda bazı kadınların, bir yandan haklarını arayıp, diğer yandan mevcut yönetimde dini hükümlerin geçerliliğini arttırmaya çalışmaları, bence en büyük çelişkilerden biridir.

  25. Yazan:Mikail Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    yukarıda size sorduğum soruların bir cevabı olmadığının farkındayım zaten

    Tarik Bey, artık şu aşamada, farkındalığın en üst düzeyine ulaşmış olmanız gerekiyor. Artık daha ne cevabı bekliyorsunuz?

    ROFL

  26. Yazan:snowqueen Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    “Bayan” ve “kadın” kelimeleri arasındaki ayrımı biraz açmak gerekiyor sanırım. Dikkat ederseniz, günlük kullanımlarda bazı yerlerde “erkek” kelimesinin karşısına cinsiyet olarak “bayan”konur. Oysa “erkek” kelimesinin geçtiği yerdeki muhatap, “kadın”dır. Kadın kelimesi ayıp, müstechen bir kelime gibi gelebiliyor kimi yerde.

    Mutlu Tönbekici, “bayan” ve “kadın” ayrımı için şöyle yazmış:
    (Elif Şafak’ın da vardı onu bulamadım)
    kadin kelimesi insanın dişi olanını, aklıyla, fikriyle, cinsel veya cinsel olmayan bütün organlarıyla kabul eden, onu cinsel kimliğinden ayrı tutmayan bir kelimedir… kadın kelimesi anneliği de, koruyuculuğu da, seksi de, hırsı da, dedikoduyu da, cilveyi de, nazı da içeren ve bu nedenle harikulade bir kelimedir… ve tam da bunlardan çok utandığımız için “bayan” gibi steril, aseksüel, resmi ve kimliksiz bir kelime bilhassa kullanılır oldu…

    bayan kelimesi kadının cinselliğini yok saymak üzerine bulunmuş dahice bir laftır. kadını sekssiz bir yaratık olarak görme eğiliminin bir sonucudur… erkeğe pekala erkek denilebiliyor çünkü onun cinselliği ayıp bir şey değil… hakikaten kibar olsaydık bay derdik. veya cinsellikten hakikaten utansaydık erkek lafı da bizi rahatsız ederdi… ama utandığımız şey cinsellik değil sadece ve sadece kadının cinselliği… bir erkek ben aseksüelim dediği zaman hiç de taktirle karşılanmaz.
    hayır ben bayan değilim! ben allah’ın bahşettiği cinselliğimle, hazzımla, doğurganlığımla ve bütün bunları istersem reddimle bir kadinim.
    ………………………………

    Yani bu önemli bir konu aslında, ne demişler, şeytan ayrıntıda gizlidir.

  27. Yazan:snowqueen Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Modern” feministler de, “modern” sosyalistler de yillardir bu metalastirmaya ve pornografiye karsi nasıl mücadele veriyorlar? Kadının mutlaka prezentabl olmasını savunarak mı? Kadın eğitilmeli,ekonomik güce sahip olmalı erkekle kol kola çalışmalı ama mutlaka prezentabl olmalı…

    Tam bir kavram karmaşası içine girmişsiniz.
    Modern feministler, sosyalistler “kadının metalaştırılmasını” savunup destekleyebilir mi sizce?

  28. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    “Bayan” kelimesi de dil devriminin yadigarı. “Bey” anlamındaki “Bay”dan, anlaşılamaz bir sebeple -an eki eklenerek türetilmiş… Gavurda madam/mösyö var ya… Eh bizde olmasa bir yerimiz düşer tabi. Öyle yapay, köksüz dil türetmece yaparsan adam da gelir alakalı alakasız her yerde kullanır.

  29. Yazan:y.ö Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Çok kıymetli bir tartışma konusu, “bayan” kelimesine feda edilmedi mi sanki:(

  30. Yazan:Tarik Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    SQ,

    Elif Şafak’ın yazısı, “Kadın kelimesini sözlüklerden silme önerisi”:

    Kadın” kelimesinin verdiği rahatsızlık hem birebir insan ilişkilerinde, gündelik yaşamda hem de kamusal alanın sahnelerinde zuhur ediyor art arda. Bir kadına doğrudan hitap etmek durumunda kalınca sıkılıp gereksiz bir nezaket içine giriliyor; hani sanki “siz kadınlar…” dese, beriki alınacak, kalbi kırılacak, kendini hakarete uğramış sayacak, “estağfurullah” demek gerekecek; vaktiyle pek muktedir bir şahsiyetin ifade ettiği üzre bir özür mahiyetinde “ne yapsınlar, Allah da onları kadın yaratmış?” diyerek onlar adına özür dilemek gerekecek.

    Birebir gündelik yaşam diyaloglarıyla sınırlı kalmayan bu tutukluk, dile vurulmuş ket halleri nasıl olduysa aynen sirayet etmiş siyaset hayatımıza ve kamusal alana.

    “Eşler toplantıları”, “hanfendiler buluşmaları”, “hanım kolları”, “bayanlar müsabakaları”…

    Siz hiç “erkek” kelimesi yerine benzer bir bağlamda “bay” kelimesinin kullanıldığını duydunuz mu? “Baylar voleybol müsabakası” diye bir ifade biçimi icat edilmedi ise “bayanlar” versiyonu niçin çıktı bunun? Yoksa bizim bilmediğimiz bir ayıp mı saklı “kadın” kelimesinde?

    http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=78447

  31. Yazan:snowqueen Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    @Tarık

    Teşekkür ederim.

  32. Yazan:Murat Aygen Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Bilirsiniz, Hoca’ya “eski ayları ne yaparlar” diye sormuşlar, “kırpıp kırpıp yıldız yaparlar” demiş. 1980-öncesinin bilimsellerini, düşünsellerini ve de sınıfsallarını kırpıp kırpıp kimini reklamcı, kimini ekran-bülbülü, kimini çevreci, kimini tüketici hakları müdâfii, kimini de “feminist” yaptılar NETEKiM! Tabii “amaç” yine aynı: “Atatürk’ün yarım bıraktığı veya hiç başlayamadığı devrimleri tamamlamak”. Bir feminist dernek, üye olmak isteyene, şu kıble-belirleme sorusunu mutlakâ sormalıdır: “Ayvaz G. Sn. Claudia Roth’a –söz meclisten dışarı– ‘f:.’ dediğinde tepki gösterenler, İlhan Slçk Yelena Gorbacheva yengeme –hâşâ– ‘Nataşa’ dediğinde de tepki göstermeleri gerekmez mi?” Bu eleme yapılmayacak olursa, bir de bakarsınız ki o “dernek” de olmuş bir Ergenekon Otağı. Ondan sonra “ayıkla pirincin taşını”.

  33. Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Kavramların dünyasında çözüm aramak peh:) Samanlık nerde abi, ne mi yapacam inne arıyacam.:)Benim düzeyim ilkokul ve ortaokul düzeyidir lise mezunu olmama rağmen. Kavramlar dünyasında çok şey anlatılır tartışılır lakin tası, tarağı, kalemi, kitabı topladıklarında aslında hiç bir şey konuşulmadığını fark edersiniz. Hayır konuşulmasın demiyorum konuşulsun bu entellektüel bir kitlenin oluşmasında faydalıdır lakin amaç sorunlara çözüm üretmek ise bu yalnış yol bence.
    Kadın erkek ilişkisinde sorunu tek tarafta arama hastalığı en büyük sorunu teşkil ediyor. Herkes ilk önce özeleştirisini yapmalı. Sonuç erkekler kadınlardan daha fazla suçlu.:) Dindar erkekler nasıl yola getirilir(istediğiniz kıvama) Bir dinini iyi bileceksin nasıl mı?
    1-Peygamber efendimiz süpürge ile yerleri süpürürmüş
    2-Peygamber efendimiz kendi yamalığını dikmiş
    3-Peygamber efendimizin eşi eliyle hızlıca peygamber efendimizin gösüne vurduğu halde peygamber efendimiz ses çıkarmamış
    4-Peygamber efendimizin eşi elindeki tası kızıp yere atmış ve tas parçalanmış peygamber efendimiz yerdeki tas kırıklarını toplamış
    5-Peygamber efendimizle eşi koşu yarışması yapmışlar belli mesafeye kadar birinde eşi diğerinde Peygamber efendimiz kazanmış
    6-Peygamber efendimiz eşine güzel sözler söylermiş, Eşi kendisini ne kadar sevdiğini sorunda kör düğüm gibi demiş.
    Mesela bunları bilmeniz lazım. İsteklerinizi bunların üzerine inşaa edin. Bunları hiç bir erkek duymaz, öğrenmez, hatta kulağının içine bile sokmaz cümleler buharlaşır. Niye çünkü işine gelmez.:) Tir tir titrer.
    7-Ve en önemlisi Kadınlar erkeklere allahın emanetidir. Bir emanete nasıl bakarsınız. Onu sadece korumazsınız. Çünkü bu emanetin canı var. Onu mutlu etmek, hoşnut etmek,verdiği sıkıntılara sabretmek,hoşgörülü olmak ve latife etmek, onunla muhabbet etmek(konuşmak ne kadar yaratılışınıza uygun olmasada), Ara sıra dışarı yemeğe, gezmeye çıkarmak v.b. Bu çok önemlidir.
    Kadınlar ve erkekler farklı duygulara ve isteklere sahipler eğer belli değerler ortaya koyamazsanız erkekler bu düzlemde kadınları köleleştiren, hizmetçi haline getiren bir sistemi yaratıyor. Bu belki bazı kadınları mutlu etmese de büyük bir çoğunluğun talebini mutlu olmasını sağlıyacaktır. Çoğunluğun derdi öyle amanda aman eşitlikte eşitlik değil. Yaşam şartlarının belli oranda düzelmesini, kendilerine değer verilmesini ve kendilerinin dinlenmesini istiyor. En azından benim gördüğüm bu. Tabi ben kendi mahalleme hitap edecek şekilde bunu dile getirdim:) Başka mahalleler için başka reçeteler lazım bu ters de tebebilir onlar için.
    Dip not: Bir cümle çözümü esas alıyorsa olabildiğinde sadeleştirilmelidir. Mümkünse ana okulu düzeyine kadar indirebilirsiniz. Tamam biraz abarttım ama burda önemle durmak istediğim şey. karşındaki insan için senin bilgin kendine anlatabildiğin kadardır. Ne kadar çok sade anlatabilirsen faydalı olduğun kitlede o kadar çok artacaktır. Entellektüel tartışmalar entellektüel ortamlarda yapılmalıdır diye düşünüyorum. Dur ya burası o yerlerden mi yoksa. Ben mi yalnış yerdeyim:) Şu kadın bayan ikilemine de değinmek istiyorum. Kadını kullanırken kabalık etmişim gibi geliyor. Kadın daha çok yaşlı kişileri çağrıştırıyor. Bir de buna anadolu dilinde Gadın demeyi eklersek ve bu algının insanların bilinç altında olduğunu da düşünürsek bu daha belirginleşir heralde. Gadın pardon kadın alaturka olduğu için mi acaba bayan icat edildi. Daha kibar, genç ve zarif bir ifadenin karşılığı olduğu için. Bir araştırma yapsak size kadın mı bayan mı denmesini istersiniz diye kaç kişi bayan kaç kişi kendine kadın denmesini ister acaba. Burdan da bakmak lazım diye düşünüyorum. Ben yorumlardan kadın denmesinin istendiği izlemine kapıldığım için yorumumda kadın’ı kullandım. Umarım saygısızlık yapmamışımdır. Benim için kadın bayan farketmez ikisini de derim. Tabi bayan demek daha kolay. Hanım efendiye hiç değinmedik yalnız.

  34. Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Feminist-Feminizm bunların toplumda karşılığı yok ki ben de olmadığı gibi. Hatta -izmlere AB menşeeli kavramlara ifrit olurum. Anlamadığımdan mı yoksa geldiği yerden mi bilmiyorum bu da çok önemli değil sonuçta bu duyguya sahibim büyük ihtimalle toplumda bu durumdadır. -izm ler genellikle toplumumuzda bela,şiddet,kaos ve sorun olarak algılanır. Bunu göre göre burdan yol almaya çalışmak karada kürek çekmeye benziyor hissi veriyor bende. Çözüme ulaşamıyacağı bilindiği halde bu yolda ısrar etmenin anlamı ne. Ya o kadar entellektüel birikimimiz var kullanmıyacaktık niye öğrendik, kullanmıyalım da turşusunu mu kuralım, hissiyatından dolayı mı devam ettiriliyor. Yoksa ben bilgiliyim bak sen bunları biliyor musun ben biliyorum demek. Halkın vaaaaav adama kadına bak ya ne çok bilgili. Ne dedi ki:) Baksana abi bi çok şey dedi hiç birini anlamadım.:):) Biraz halka insek alçak gönüllü olsak çok süper olcak kanımca. Saygılarımla.
    Dip not: Bu yorumda kesinlikle bir kıskançlık,çekememezlik ve haset yoktur!!!???:):):)

  35. Yazan:feza Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Butun yazilanlari okudum…Feminist olma,olmama … bugun bizim toplumumuzda o kadar onemsiz bir konu ki!
    Kadin/Bayan kelimelerini tartisacagimiza,kadin in bugun ku Turkiye deki yeri, calisma sektorunde kadinlarin hizla neden azaldigi, din adi altinda cesit baskilara tabi tutuldugu ve kadin in hizla toplumdaki yerinin degisimi bence tartisilmali ve cozumler aranmali acilen!

  36. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Açar açmaz siteyi karşıma din dosyası çıktı..3-5 makale demişsiniz ya yetti..Ama üzgünüm feminizm denilince aklıma sandığınız gibi Hülya avşargillerden gelmediği için ‘’sizin önerdiğiniz” site benim fikirlerimi pekiştirmiş oldu..

    Hangi fikirlerinizi? “Presentability” uzerine olani mi? Nasil?

    Misal sozkonusu dergideki “Amerika’nin Cirkinlikle Imtihani” isimli makaledeki su son paragraf mi sizi feministlerin sunulabilirligi sart kostugu dusuncesine sevketti?

    Amerika’da birçok psikolog ailelere ergenlik çağındaki kızlarını Ugly Betty’yi izlemeye teşvik etmesini tavsiye ediyor. Sırf başka bir güzelliğin mümkün olduğunu görmeleri için. Muhafazakârlar dizinin bir an önce yayından kaldırılmasını istiyor. Bazı ünlüler tıpkı Betty gibi diş telleri takmaya başladı. Digiturk aboneliği bulunanlara tavsiyemiz, kaçırmamalarıdır. Bize dayatılan güzellik anlayışını yeniden düşünmek için, romantik bir hikâye izlemek için ya da gülmek için.

    Zira sadece bu site kaynaklı söyleyebilirim ki feministlerin çığlığı sadece kadın bedenin özgürleştirilmesi,bekaretten başka bir ses yükseltememiş..Ve hatta yine aynı siteden din de erkek egemen söylem de hoşuma gitmedi..

    Makale basliklarina bakalim:

    “”PETROL- İŞ KADIN DERGİSİ KADIN ÖYKÜLERİ YARIŞMASI” SONUÇLANDI”
    “Novamed’de Kızlar Grevde: Bize insan gibi davranmalarını istiyorduk ”
    “Amerika’nin Cirkinlikle Imtihani”
    “Travesti ve transeksüel olmak kabahat!”
    “Bağır herkes duysun, erkek şiddeti son bulsun!”
    “Hayrunisa’nın çilesi” (Hangi Hayrunisa oldugunu tahmin ederseniz herhalde. Ama tahmin etmekle yetinmeyin, yazinin tamamini okuyun ki onyargilarinizdan kurtulabilesiniz)

    Ayrica demissiniz ki Ve hatta yine aynı siteden din de erkek egemen söylem de hoşuma gitmedi... Biraz sonra da demissiniz ki Ama haklı oldukları bir konu şu ki maalesef din adına erkek egemenliğin kullanılmış olması... O zaman tam olarak hosunuza gitmeyen ne?

  37. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Açar açmaz siteyi karşıma din dosyası çıktı..3-5 makale demişsiniz ya yetti..Ama üzgünüm feminizm denilince aklıma sandığınız gibi Hülya avşargillerden gelmediği için ‘’sizin önerdiğiniz” site benim fikirlerimi pekiştirmiş oldu..

    Hangi fikirlerinizi? “Presentability” uzerine olani mi? Nasil?

    Misal sozkonusu dergideki “Amerika’nin Cirkinlikle Imtihani” isimli makaledeki su son paragraf mi sizi feministlerin sunulabilirligi sart kostugu dusuncesine sevketti?

    Amerika’da birçok psikolog ailelere ergenlik çağındaki kızlarını Ugly Betty’yi izlemeye teşvik etmesini tavsiye ediyor. Sırf başka bir güzelliğin mümkün olduğunu görmeleri için. Muhafazakârlar dizinin bir an önce yayından kaldırılmasını istiyor. Bazı ünlüler tıpkı Betty gibi diş telleri takmaya başladı. Digiturk aboneliği bulunanlara tavsiyemiz, kaçırmamalarıdır. Bize dayatılan güzellik anlayışını yeniden düşünmek için, romantik bir hikâye izlemek için ya da gülmek için.

    Zira sadece bu site kaynaklı söyleyebilirim ki feministlerin çığlığı sadece kadın bedenin özgürleştirilmesi,bekaretten başka bir ses yükseltememiş..Ve hatta yine aynı siteden din de erkek egemen söylem de hoşuma gitmedi..

    Makale basliklarina bakalim:

    “”PETROL- İŞ KADIN DERGİSİ KADIN ÖYKÜLERİ YARIŞMASI” SONUÇLANDI”
    “Novamed’de Kızlar Grevde: Bize insan gibi davranmalarını istiyorduk ”
    “Amerika’nin Cirkinlikle Imtihani”
    “Travesti ve transeksüel olmak kabahat!”
    “Bağır herkes duysun, erkek şiddeti son bulsun!”
    “Hayrunisa’nın çilesi” (Hangi Hayrunisa oldugunu tahmin ederseniz herhalde)

    Ayrica demissiniz ki Ve hatta yine aynı siteden din de erkek egemen söylem de hoşuma gitmedi... Biraz sonra da demissiniz ki Ama haklı oldukları bir konu şu ki maalesef din adına erkek egemenliğin kullanılmış olması... O zaman tam olarak hosunuza gitmeyen ne?

  38. Yazan:cemile bayraktar Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Ali bey,

    Benim düzeyim ilkokul ve ortaokul düzeyidir lise mezunu olmama rağmen.

    ilköğretim düzeyi ilköğretim düzeyi üzerinden ‘sen bilmiyorsun’,’sen anlamazsın’ demek için kullanılmadı.Şöyle izah edeyim,ilköğretim düzeyine ne verirseniz onu olduğu gibi alır.Anlamak istediği gibi çarpıtarak anlamaz yani bilinçli bir eylem yoktur.Ben de anlatmak istediğim değil anlanılmak istenen üzerinden anlaşıldığım için ilköğretim düzeyine yazmayı daha sağlıklı buldum 🙂

  39. Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 9, 2009 | Reply

    ilköğretim düzeyi ilköğretim düzeyi üzerinden ’sen bilmiyorsun’,’sen anlamazsın’ demek için kullanılmadı.Şöyle izah edeyim,ilköğretim düzeyine ne verirseniz onu olduğu gibi alır.Anlamak istediği gibi çarpıtarak anlamaz yani bilinçli bir eylem yoktur.Ben de anlatmak istediğim değil anlanılmak istenen üzerinden anlaşıldığım için ilköğretim düzeyine yazmayı daha sağlıklı buldum 🙂

    Bu alçak gönüllü tavrınız beni çok duygulandırdı ağlamak istiyorum:):):) Bende bunu diyorum kavramları kullandığınız an anlaşılmaktan uzaklaşırsınız. Çünkü halk kavramlardan anlamıyor benim gibi(genel anlam olarak bilsemde içeriğini bilmiyorum. Gerçi konuşanlarında bildiğinden emin değilim:)) kim kavramlar için ne anlam koyarsa halk onu kabulleniyor. Ve bu durumda sizin mi karşınızdakinin mi haklı olduğunu bilemiyor. Sonuç bol konuşma sıfır sonuç. Kavramlar koyuna benziyor kim başına ip geçirirse o tarafa çekiyor. Bu da sorunu sorun olmaktan çıkarıp kavramın ne anlama geldiği tartışmasını açıyor. Kavramın ne anlama geldiği kimin umrunda canı cehenneme benim sorunlarıma çözüm bulun deme noktasına getiriyor insanları. En azından beni bu duruma getiriyor. Bal üretmeyen arı gibiler. Ses var bal yok. İşte benim rahatsız olduğum konu sizin şikayet ettiğiniz konudur. Siz derdinizi anlatıyorsunuz ama karşıdaki hiç alakası olmayan yerlere çekiyor ve sizde bunu demek istemediğinizi anlatmak zorunda kalıyorsunuz. Hatta bunu yapabilmek için ilkokul düzeyine iniyorsunuz(benim düzeyim.:))Size de yazık sorunlarına çözüm bulmaya çalıştığınız kesime de yazık bu kadın olur başka bir şey olur farketmez. Mesela benim yorumumu görmeyebilir insanlar ama başka yerlere çekemez çünkü çok açık ve şeffaf herkez anladı. Bunu farklı noktalara bir kişi art niyetli olarak çekse bile halk derki ne yapıyon len sen adam ne güzel konuştu işte der. Bu da art niyetli insanı ezer ve konuşamaz hale getirir. Haklı olduğun bir konuda haksız olmamak için. Haklı zeminde, haklı bir dille sorunları anlatmanız lazım. Yoksa sizin anlattıklarınıza yorum getirmedim hatta ne anlatmak istediğinizi anladım. Erkeklerin kadınları haklarını savunamaz hale getirdiğini ve otokontrol yaparak kadın hakları sorununda yazı yazamaz hale getirdiğini söylüyorsunuz. Bende burdan kurtuluşun reçetesini yukarda verdim halka inin. Halkın dilini, değerlerini, kendilerini en hızlı neyin değiştirdiğini analiz edin diyorum. Halkın desteğini aldığınız an entellektüellerin aslında büyütüldüğü kadar büyük bir güç olmadıklarını göreceksiniz. En azından benim düşüncem bu. Hedef kitle entellektüeller değil halk olmalı. Entellektüelleri en iyi halk değiştirir.(entellektüellerin sorunu olan insanlar için yeteri kadar acı çektiğini, çözmek için düşündüğünü düşünmüyorum. Halktan,
    sorunlarından çok kopuklar) Kendinizi halka anlatın böylesi çok daha sağlıklı olur diye düşünüyorum. Ben yazı dilini olabildiğince sade yazarım ne kadar sade ve kavramlardan uzak bir yazı yazarsanız anlaşılmamanın önüne o kadar çok geçersiniz. Ha halk tarafından bilinmeyen fakat etki ve algı gücü yüksek kelimeler vardır onları kullanır parantezle ne anlama geldiğini yazarım yanına. Bunu ben sizin daha güçlü olmanız için söylüyorum ama ben kavramları kullanacam bunlarsız yapamam diyorsanız anlaşılmamayı da göze almışsınız demektir.

    Benim düzeyim ilkokul ve ortaokul düzeyidir lise mezunu olmama rağmen.

    Aslında genel yorumlar yapmayı tercih ederim lakin arada böyle serzenişler çıkıyor.:):)

  40. Yazan:Mehmet Tarih: Haz 9, 2009 | Reply

    Bu alçak gönüllü tavrınız beni çok duygulandırdı ağlamak istiyorum:):):)

    Syn. Ali Yürekli,
    bir kadının sizin serzenişinize o kötü tarzınıza rağmen cevap vermesi karşısında söyleyeceğiniz bumu?Oturup ağlayın,zaten yazıklarınızın hepsi ağlama havasında,sürekli ağlamışsınız,yazık.Editör arkadaşlar nasıl çalışıyor,merak ettim.Dalga geçer gibi yazılan mesajları nasıl yayınlıyorsunuz?Bir makaleye bakın birde bu beyin yorumlarının düzeysizliğine,olmaz.

  41. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 9, 2009 | Reply

    Cemile hanım,

    ilköğretim düzeyi ilköğretim düzeyi üzerinden ’sen bilmiyorsun’,’sen anlamazsın’ demek için kullanılmadı.Şöyle izah edeyim,ilköğretim düzeyine ne verirseniz onu olduğu gibi alır.Anlamak istediği gibi çarpıtarak anlamaz yani bilinçli bir eylem yoktur.Ben de anlatmak istediğim değil anlanılmak istenen üzerinden anlaşıldığım için ilköğretim düzeyine yazmayı daha sağlıklı buldum 🙂

    Sorun değil,anlama ve anlaşılma hangi yöntemle daha verimli olacaksa bunu sağlayacak dili kullanalım.Anlama ve anlaşılmayı,iletişimi,diyalogu vs.yi zorlaştıran asıl nedenin,ifade şeklinden çok aidiyet duygusundan kaynaklandığını düşünüyorum.Bundan ötürü de pek çok tartışma başlamadan bitiveriyor.Ya da devam edecekse kişisel bir hesaplaşmaya dönüşüyor.Bunu sakın üzerinize alınmayın,tenzih ederim.Genel bir durumdan sözediyorum ve bu hataya(artık hata mı,şartlanma mı her ne ise)ziyadesiyle düştüğümün de farkındayım.Yazdıklarımdan da yeterince anlaşılyordur zaten:))

    Diyeceğim o ki,katılmadığımız ya da bir şekilde tepki duyduğumuz bir durumla karşılaştığımızda hemen noktayı koyup kestirip atmamalıyız.

    Dürüst olmak gerekirse bu sitemim size.Sitemim,tarışmayı sürdürmemenize değil.Elbette kendi algı ve düşünce tasarrufunuzla;sonlandırmayı daha uygun görebilir,her eleştiriyi yanıtlamaya değer bulmayabilir,belki de susma hakkınızı kullanmayı daha isabetli bulabilirsiniz.Bunu anlıyorum.

    Ancak gördüğüm kadarıyla bir anda tüm köprüleri yıkarak kendinizce bir yargıda bulunmuşsunuz.Sezgilerim beni yanıltmıyorsa,yazınıza yaptığım yorumlardan benim bir takım ideolojilere takılmış biri olarak değerlendirip kısa kestiniz.Evet bir ideolojim,kendime göre bir düşünce biçimim,dünya görüşüm mutlaka vardır,bunu inkar edemem.Ancak,bir ideolojiye körü körüne saplanacak kadar önyargılara itibar etmediğimi,en azından yazdığım bunca yorumdan(ki kuşkusuz pek çoğunu okuduğunuzu düşünüyorum)anlayarak daha toleranslı davranmanızı beklerdim.Zira bu yazıdaki görüşlerinize katılmasam da değer verilmeyi hakeden bir entelektüel çabanız var.Bunu görmek ve anlamak için de aynı dünya görüşüne,aynı inanca sahip olmak gerekmiyor.Kısacası asla bu yazınız ve ardından gelen yorumlarınızla kesin yargılar beslemem;ne size ne de başkasına.Lütfen bunun üzerinde tekrar düşünün.Saygı ve selamlar.

  42. Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 9, 2009 | Reply

    bir kadının sizin serzenişinize o kötü tarzınıza rağmen cevap vermesi karşısında söyleyeceğiniz bumu?Oturup ağlayın,zaten yazıklarınızın hepsi ağlama havasında,sürekli ağlamışsınız,yazık.Editör arkadaşlar nasıl çalışıyor,merak ettim.Dalga geçer gibi yazılan mesajları nasıl yayınlıyorsunuz?Bir makaleye bakın birde bu beyin yorumlarının düzeysizliğine,olmaz.

    Birincisi cevabının içinde hakaret var ve bu hakaretini kendi nazik uslubu ile iade ettim. Hakareti de devamlı yaptığı bir hakaret kendinden başka herkese ilkokul kıyafeti giydiriyor.:):) Ayrıca ortada iyi niyetli, fikir üzerinden bir tartışma genellikle olmuyor. Çünkü fikir üretmek öyle kolay bir şey değildir. Ve ordan burdan aşırılmış, öğrenilmiş fikirlerde insanı bir yere kadar taşır. İşte o andan sonra işin polemiğine kaçılıyor. Dünya kadar analiz yapıyor örnekler veriyorum karşında cımcızlanmış bir kaç cümlemden farklı yerlere götürülüyor, polemiğe davet ediliyorum. Elbette polemiğe de girerim ki burda çok daha iyiyim. Gıcıklık benim sanatımdır.:) İnsanların damarlarında, hastalıklarında dolaşmayı severim. Bu özelliğimden nefret etsemde. Beni buna kışkırtmayın. Fikrin yoksa veya belli bir temele oturtamamışsan beni muhatap alma kardeşim. Beni kendi halime bırak. Şimdi niyetinizi anlamak için şu soruları size sormak istiyorum.

    1-Kadınların sorunlarının çözümü hakkında ki önerileriniz nedir. 1,2,3… diye sıralıyabilir misiniz.
    2-Kavramların çözüme katkısı nedir. Yazı ve konuşma dilinde neye önem veriyorsunuz. Kavramların sonuçsuz tartışmalarına mı yoksa sade ve şeffaf dille anlatılan ve sorunların çözümüne katkısı olan bir tartışma ortamına mı?

    Bu iki sorudan kaçacaksın neden mi çünkü ben şeffafım ve tek odaklandığım nokta iyi niyetli çözümdür. Ha bulurum bulamam, ulaşırım veya ulaşamam ama işi polemiğe, iftiralara ve art niyetli bir davranışa dalarsanız ki uslubumun aşağılık ve gıcıklık sınırının olmadığını da çabuk öğrenirsiniz. Ve editörü iftiralarla, saçma sapan vehimlerle kışkırtmaya, fitne çıkarmaya kalkmayın. Madem ki üstün fikirlerin var ortaya koyda zavallığımı, hiçliğimi hissedeyim. Sizi art niyetli olarak görüyor öyle değerlendiriyorum. Eğer tersi ise yukarda sorduğum iki soruya karşılık fikirlerinizi çözüm önerilerinizi ortaya koyunuz. Özür dilemeye hazırım. Ayrıca yorumlarım Cemile hanıma hakaret etme özelliği taşımıyor. Cemile hanımın elini güçlendiren ve hatalarını!!(anlatım dili) gösterme özelliği taşıyor. Keşke benide böyle eleştirebilen birileri olsa. Bunun eksikliğini hayatımda oldukça çok hissediyorum. Pozitif eleştiri insanı güçlendirir zayıflatmaz. Ama hatalarınız, hastalığınız size mutluluk veriyorsa ve bu şekilde mutlu iseniz o başka (Cemile hanım sizi bu işe polemiğe alet ettiğim için özür dilerim. Aslında ben etmedim Mehmet etti ben de savunmak zorunda kaldım kendimi)

  43. Yazan:cemilebayraktar Tarih: Haz 9, 2009 | Reply

    Aziz bey selamlar,

    Dürüst olmak gerekirse bu sitemim size.Sitemim,tarışmayı sürdürmemenize değil.Elbette kendi algı ve düşünce tasarrufunuzla;sonlandırmayı daha uygun görebilir,her eleştiriyi yanıtlamaya değer bulmayabilir,belki de susma hakkınızı kullanmayı daha isabetli bulabilirsiniz.Bunu anlıyorum.

    Mesajınızdaki haklı siteminizi anlıyorum.Yalnız şu var ki ‘susma hakkı’ en son kullanacağım şey,tartışmalı dahi olsa dilaogu önemsiyorum fakat daha tartışmaların başında anlatmak istediğinizin tam ters istikametinden ya da anlatmak istediğinizden değil de çok küçük bir detaydan eleştirlince insan en baştan kestirip atmayı tercih ediyor.Zira uzun uzadıya yazacak hevesi yine aynı ‘bilinçli anlaşılmamak’ sonucunuz elinizde var olduğu için o havesi kaybediyorsunuz.Kestirip atmak istediğimden değil bazen mecbur kaldığım için gerçekleşiyor.Bunun yanı sıra sizin dialog çabanızı görünce kendime kızdığımı ifade edeyim :)Haklı siteminizi anlıyorum,bu detayı kaçırmış olduğum için üzgünüm:)Fark etmemi sağladığınız için teşekkürler.DD’nin sevdiğim yönü bu,sadece yazılar değil altındaki yorumlar da çok faydalı ve en az işlenen konular kadar derin,değerli.

    Yazı da değinmiştim,yine özetleyeyim.Kadın hakları içeriği ile yazmak istedim,kendi içimden gelen bir dürtünün yine bir etiketleme ile geri çekilmek istediğini fark ettim.Bir kadın olarak feminist felsefe ile uyuştuğum noktalar olsa daki beni kesen bir yardımcı argüman değil,yenilemek yinelemek adına yazdım.Hem sonra kominizm tarafından kullanılmak,Abd ithali ile liberal,kapital alanlara çekilmek sureti ile farklı ‘kokuların’ karışımı sonucu bir kokuşmuşluk hissetim ve bunu dile getirdim.Kominizm,sosyalizm,liberalizm,İslamcılık istediğiniz sistemlerin eleştirilecek yönleri bir sistem olarak ele alınabilir ben bu oluşumları eleştirmedim o çok ayrı bir konu başlığı.Benim eleştirim tüm kavramların kadınları kendi imajları ile kullanmasına.Bu çok kavramlı etkinin ‘kadın’ üzerinde ki kokuşmuşluğu.Mesela kadın üst başlıktır,emekçi kadın alt başlık tutup emekçi kadını üst başlık yaparsanız bu konu başlığı sadece teması kadın olan bir başlık olmaz oraya bir doktrinin etkisi de girer kadın tek başına konu olması gerekirken,’emekçi’ yan anlamıyla iki başlığa bölünür.Benim tepkim buna idi.Ve anlaşılmıyor olmanın açık seçik ifade ettiğim için mümkün olmadığına ve bilinçli bir şekilde yanlış anlaşılmış olmama kestirip atmak ile tepki vermem haklı değil belki ama anlaşılabilir.Tek başına bir ‘kadın’ konusu ele alamayackmıyız,yani haklarımı aramak için;feminist kadın,hakkı yenmiş emekçi kadın,kısıtlanmış liberal kadın ya da hakları gasp edilmiş bir başörtülü mü olmam gerekiyor?Kadın yek başına konu değil mi?İlla biz yanımıza ek bir kavram mı alacağız?Bunu dile getirirken yine aynı yan etiketler ile anılma isteğinden eleştiri alınca durum maalesef bu oluyor.

    Beni anladığınızı ümit ediyorum,sonsuz sevgi ve selamlar.

  44. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 9, 2009 | Reply

    Ben de anlatmak istediğim değil anlanılmak istenen üzerinden anlaşıldığım için ilköğretim düzeyine yazmayı daha sağlıklı buldum 🙂

    Bunun uzerine yazmak istiyorum cunku bu tarz durumlarla daha once ben de karsilastim (dolayisiyla duruma ozel bir elestiri yok). DD’de insanlarin anlasilmadigi icin serzeniste bulunduguna, hatta buna hic de azimsanmayacak oranda art niyet yukledigine siklikla sahit oldum.

    Karsimizdakinin fikirlerini anlamak icin dilden baska hicbir aracimiz yok. Telepati veya beyin bilgisayar arayuzleri gelistirilene kadar da boyle olacak. Ha, dunya gorusu ve beslendigi entelektuel kaynaklar acisindan size yakin olanlar belki ‘ne demeye’ calistiginizi kullandiginiz dildeki, belki baskalarina o kadar acik olmayacak, birtakim kodlardan, tarzdan vesaireden anlayabilir. Ama o yakinlik da yoksa, karsinizdakinin fikrine dair onun ne dediginden (oldugu gibi) baska bilgi kaynaginiz yoktur. Yani demem o ki, ‘ilkogretim duzeyi’ zaten tanis olmayanlar icin, entelektuel birikimi farkli olanlar icin bir entelektuel tartismada normal ve beklenen duzeydir.

  45. Yazan:aysenur Tarih: Haz 9, 2009 | Reply

    Cemile Bayrak hanımefendi,

    agnostik,sosyal demokrat bir kadın olarak yazınızı çok beğendim.Anlatmak istediğinizi anladım.Konu altında Sylvia Plath’ın şiiri bütünü tamamlamış.Sizin gibi kadınların hakkını kendine yontmadan arayan bir kadın adımı olmasını istiyorum.Yorumların çoğunda yorum yapanların ideolojik alınganlıkları nedeni ile yaptıkları eleştiri üzücü.İdeolojiler nedeni ile yapılan tuhaf,acayip falan gibi konuya değil şahsınıza yapılan eleştiriler sizi üzmüş gibi ben bunu farkettim.Lütfen üzülmeyin.
    Ben onbeş yıllık uzman bir hekimim anadoluda görev yapıyorum haftada en az bir kadın şiddet gördüğü için hastahaneye geliyor.Maalesef böyle bir dünya var.İnsanlar birbirini dinlemez olmuş.Hemen birbirimizin üstüne çıkmaya meyilleniyoruz.Bunlar insanca değil.Beni asıl üzen ise kadın haklarına duyarlı bir bayan olduğunuzu yazmanıza rağmen yorumlarda sizi düşüncelerinizden çok tutarsız olmakla şahsınıza gelen eleştiriler.Daha çok üzen burada bir tane kadının bile yorum yazmayışı kadınlara destek vermeyişi,yine erkek zulmü yine yanlız kadınlar.
    Burayı kullanmayı bilmiyorum.Bazı yazıları parantez açıp kopyalamak isterdim.Mesela başka bir bayanın yorumuna Avşar ile örnek verilmiş bu düzeyde bir yazının altında o hanımın ismi nasıl bulunur.
    Neyse yanlız değilsiniz,bunu unutmayın.Sizin sözünüzle ‘sonsuz sevgi ve selamlar’

  46. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 9, 2009 | Reply

    Cemile hanım sizi gayet iyi anlıyorum bunu bilmenizi isterim.Zaman zaman tartışacağız,birbirimizi eleştireceğiz elbet.Ortak bir zeminde buluşabilmenin başka da bir yolu yok zaten.
    Ben de en içten sevgi ve saygılarımı iletiyorum.

  47. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 9, 2009 | Reply

    *****************************
    *****************************

    Yukarıdaki inciler yorum adı altında DD’de yayımlanmış bulunuyor.

    “Yorum dili”üzerine sıcağı sıcağına bir yazı yayımlanmışken üstelik.

    Bir başka yazı altında ise-bkz.”Sanayisiz Osmanlı”başlıklı yazı altına bırakılan son yorumlar) nick’lerle ilgili(mahlas,müstear vs.adı her ne ise)bir başka hararetli tarışma var.

    Şimdi sormak istiyorum;her yanı lağım çukuru gibi kokan,etrafa pislik saçan bu tür çirkin saldırıların altına isimli soyisimli bir imza atılsa ne olur,bildik türden bir nick kullanılsa ne değişir?

    Bir de yorum kutucuğu üzerinde şöyle bir uyarı var:
    …neyin yayınlanmaya değer olduğuna karar vermek editörün tasarrufundadır

    Yine merakım bağışlansın,yukarıda ırkçı bir zihniyetçe kusulduğu aşikar olan hakaretlerin “yayınlanmaya değer”yanı nedir acaba?…Yayınlamaya değer bulunmaMası için ekstradan bir kaç küfür daha mı saydırılması gerekirdi?Limit mi henüz doldurulmadı nedir?

    Bu çirkin saldırıyı kınıyorum.

    İnsanım diyebilen herkesi bu tutum karşısında duyarlı olmaya davet ediyorum.

    Zira saygın bir sitenin;kin,öfke ve düşmanlık yayan hakaret dolu ifadeleri yayımlamak gibi bir misyonu olamaz.

    Bu ne düşünce ve ifade ögürlüğüyle ne de temel hak ve hürriyetlerle bağdaşır.

    Ve anladığım kadarıyla toplumsal barışa da bir katkı sunamaz.

    Ayrıca sitenin kendisine misyon edindiği ilke ve prensiplerle de büyük bir tezat oluşturmaktadır.Daha çok kısa bir süre önce bir hakimin vatandaşı paylaması üzerine kıyametler koparılırken(ki yapılması gerken budur bana göre)aynı sitenin bir halkı hedef alan küfürlere izin vermesinin anlaşılır bir yanı bulunmamaktadır.
    Site yöneticilerine önemle duyurulur.

  48. Yazan:MY Tarih: Haz 9, 2009 | Reply

    Aiziz Bey,

    Yerden göge kadaar haklisiniz,
    yorum silindi,
    vedat Bey istenmeyenler listesine alindi.

    Buna benzer durumlari iletisim kutusundan bildirebilirsiniz, gecikmeyle de olsa gereken yapilir.

    Link vb bildirerek editörlere yardimci olun.

    Saygilar

  49. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 9, 2009 | Reply

    Teşekkür ederim Mehmet bey.Zira bu tür düzeysiz ifadeler DD’de gerçekten iyi durmuyor.
    Saygı ve selamlar.

  50. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 9, 2009 | Reply

    Insanlarin soylediklerini carpitmak, insanlari harcamak bu kadar kolay olmamali:

    İdeolojiler nedeni ile yapılan tuhaf,acayip falan gibi konuya değil şahsınıza yapılan eleştiriler sizi üzmüş

    Tarik beyin ilgili cumlesini aynen kopyalayip yapistiriyorum:

    Kusura bakmayın ama derindusuncede bugüne kadar okuduğum en “tuhaf” cümleler bunlar.

    Neye tuhaf denmis? Cumlelere.
    Cemile Bayraktar cumleler midir? Hayir degildir.
    Cumleler Cemile Bayraktar midir? Hayir, o da degildir.
    Peki Cemile Bayraktar’in kurmus oldugu cumlelerin icerigi nedir? Cemile Bayraktar’in fikirleri. En azindan ben boyle oldugunu varsayiyorum ki gayet akla yatkin ve makul bir varsayim bu. Tabii ayni cumlelerin Cemile Bayraktar’in uslubunu yansitmasi gibi bir gercek de var.

    Hal boyleyken, “tuhaf” elestirisinin konuya degil Cemile Bayraktar’in sahsina yapilmis oldugu gibi “tuhaf” bir fikre nereden kapildiniz, ya da kapilmadiniz da bizim zekamizi mi asagiliyorsunuz?

    Mesela başka bir bayanın yorumuna Avşar ile örnek verilmiş bu düzeyde bir yazının altında o hanımın ismi nasıl bulunur.

    Ozlem hanimin gerceklikle 180 derece zit iddialarina karsi Tarik Bey hafif yollu dalga gecme yolunu secmis. Sahsen ben boyle yaklasmayi tercih etmezdim (ki etmedigim yukarida gorulebilir), ama kimsenin sacmaligi asikar iddialara ciddiyetle yaklasma mecburiyeti oldugunu dusunmuyorum. Ciddiyet bekleyen ciddiyet gostermelidir, ciddiyet ve ciddiyetsizlik de sadece uslupta degil, ifadenin iceriginde de olur.

    Burayı kullanmayı bilmiyorum.Bazı yazıları parantez açıp kopyalamak isterdim.

    Yorum yazdiginiz kutunun hemen uzerinde uzerinde “bquote” yazan bir tus vardir. O tusa imlec ile bir kere tiklayin, yazacaginizi yazdiktan sonra bir kere daha tiklayin. Yazdiklariniz dikey bir cizgi ile normal yazidan daha saga dogru hizalanmis olacaktir.

  51. Yazan:eg Tarih: Haz 9, 2009 | Reply

    feminist teorisyenler moderniteye çok ciddi eleştiriler getirmişlerdir. bu anlamda feminizmi öyle bir kalemde silme taraftarı da değilim. kendi açımdan helene cixous, simon de beauvoir, julia kristeva (hatta romanlarıyla woolf) gibi feminist düşünürler modernitenin eleştirilmesinde önemli figürler olmuşlardır. bu yüzden elbette feminist olmadan kadın hakları savunulabilir; ancak feminist teoriyi ve bu teorinin değişik varyasyonlarının eleştiri düzeyini gözden kaçırmamak gereklidir bence.

  52. Yazan:eg Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    “Bir başka yazı altında ise-bkz.”Sanayisiz Osmanlı”başlıklı yazı altına bırakılan son yorumlar) nick’lerle ilgili(mahlas,müstear vs.adı her ne ise)bir başka hararetli tarışma var.

    Şimdi sormak istiyorum;her yanı lağım çukuru gibi kokan,etrafa pislik saçan bu tür çirkin saldırıların altına isimli soyisimli bir imza atılsa ne olur,bildik türden bir nick kullanılsa ne değişir?”

    gerçi yorumu görmedim ama aziz beyi bu kadar sinirlendirdiğine göre muhtemelen densiz ve edepsiz bir yorumdur. ancak aziz bey bence bu tür yorumları nick ile yazmak ile gerçek ismi ile yazmak arasında şöyle bir fark var. gerçekten korkak insanlar bu tür nicklerin altına sığınarak kin ve öfke kusuyorlar. böyle yapan birisi kendi isminin görüldüğü bir yorumda asla böyle birşey yapmaya teşebbüs edemez bence. zira iftira ya da kin kusmak korkakların işidir cesur kişinin değil.

    bir süre önce kuyerel’de sanırım cemile hanım’ın yazdığı bir yazıya bir kişi kin dolu bir cevap yazmıştı. orada da böyle bir tartışma olmuştu. adam kin dolu yazı ve yorumlarını bir nickin arkasına gizliyordu. ben de “ben olsam ismi belli olmayan birisini kuyerel’e davet etmezdim” diye bir cevap yazmıştım (zira kuyerel davet usulu üye alıyor. üye olmak istenerek değil) o şahıs da ben salak mıyım bu forumu izleyen birçok kişi varken gerçek ismimle yazayım demişti. işte böyle kişilerin derdi iftira, hakaret etmektir. nasılsa altında sorumluluğunu alacakları bir imzaları yok. che nickinin arkasına bütün çirkinliğini gizlemiş adam…bu tür şeylerle ben çok karşılaştığım ve birebir (anlatsam burada gülsek mi ağlasak mı diye düşünürsünüz emin olun) muhatap olduğum için son zamanlarda nick isimlerin yazdığı yorumlara cevap vermemeyi tercih ediyorum.

  53. Yazan:cemilebayraktar Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    Enver bey,

    feminist teorisyenler moderniteye çok ciddi eleştiriler getirmişlerdir

    Bu,açık aşikar ortada iken inkar etmek mümkün değil.Bu konuda hem fikiriz.Ben modernitenin eleştiri getirmekten çok erittiği bir feminist algının,feminizmin ben de düştüğü yerin,kullanılan taraflarının,eritilen,çürütülen taraflarından arınıdırılması gerektiğini düşünüyorum.Kadın için daha iş görür olması açısından.

    Aslında değinmeyecektim ama madem konu oraya gelmiş,bu yazı nedeniyle kim olduğunu bilmediğim çünkü nick kullanmış,bir beyden aşırı ağır hakaret içeren bir koca sayfa dolusu nefretin kusulduğu bir mail aldım üstelik bu fikirlerimin ‘dindar’ bir bayan olmam dolayısıyla oluştuğunu içeren bir maildi fikirlerimden çok fikirlermin dayatıldığı dindar biri olma tercihime ağır eleştiriler getirilmiş,üstelik öyle sokak ağzı falan da değil,örnekli,birikimli,donanımlı bir maildi.Tabii benim ismim ve soyismim belli olduğu için mail adresime de ulaşmak oldukça kolay bu nedenle insan çoğu kez yazmak dahi istemiyor,artık eleştiri adı altında kullanılmış hakaretleri görmek istemiyorsunuz.

    İsim değil de nick kullanımından ben de hoşlanmıyorum,çoğu kez nicklere cevap vermemeye çalışmak benim de tercihim oluyor.Zaten nickli yazılar ve isim soyisim içeren yazılar üslup olarak kendini belli ediyor.Çünkü biri belli,diğeri belirsiz,görünmez adamların cesareti kendilerinde değil de belki de görünmezliklerinde.

  54. Yazan:Tarik Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    Insanlarin soylediklerini carpitmak, insanlari harcamak bu kadar kolay olmamali:

    Ciddi misiniz :))

    Bence herşeye rağmen yazara haksızlık etmişsiniz. Çarpıtmış dahi olsa, en azından sadece buraya yazdıklarımı konu edinmiş. Onlar da orjinal halleriyle yukarıda herkesin gözü önünde duruyor zaten; örnekli, birikimli, donanımlı. 🙂 Aslında buraya yazmadığım başka yazılarım da olduğunu, orada insanlara dini görüşlerinden dolayı küfür kıyamet gidecek tıynette, aşağılık bir herif olabileceğimi falan “ima” etmemiş en azından.

    Onur bey, çok can sıkıcı işler.. Saplantı haline getirirseniz, düşündüğünüzden de kolay olabilir insan “harcamak”, karalamak, yeter ki bir polemiği hayat mevat meselesi haline getirin.

    Bana bu kadarı yetti.. Nokta..

  55. Yazan:meilsa hurtley Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    merhabalar,

    yazinizi okudum. kadin haklari konusu gercekten de aslinda boyle bir seyi tartismiyor bile olmamamiz gerekirken, kadinlara karsi yapilan haksizliklardan dolayi halen daha bu konuyu tartismak zorunda kalmak bile beni cok uzuyor. neden insan halarina degil de kadin haklarina yogunlasiyoruz. cunku bu konuda konusmak zorunda birakiliyoruz. cunku halen daha kadinlara haksizlik yapiliyor. dogdugu andan itibaren sanki ozurlu bir varlikmis gibi erkeklerden geride birakiliyor. gerek imkanlar acisindan gerekse yetistirilme acisindan gerekse kanuni haklardan dolayi kadinlar geride birakiliyor. ben cok sansliyim gercekten de ailem beni bu konuda cok iyi yetistirdi beni her konuda imkan verdiler her zaman icin kendimi ozel hissettim ve kadinlara karsi ayrimcilik yapildigindan dahi belli bir yasa geldikten sonra haberim oldu. fakat ne yazik ki kanunlar da kadinlarin aleyhine isliyor.

    ben size kendi ozel konumdan bahsetmek istiyorum. severek evlendigim insanla isler terse donunce bebegimizin dogumundan bir sure sonra bosandik. iste o zaman kanunlarin ne kadar kadinlarin aleyhine oldugunu gordum. kocam daha dogrusu eski kocam cocugun nafakasini odemiyor. cocuga simdiye dek tek kurus para harcamadi ama cocugun evraklari icin onun imzasi sart. bu nasil adalettir anlamadim. bence kanunlarda iyi babayi kotu babadan ayiran bir seyler olmali ve eger cocugun her seyiyle ben ilgileniyorsam cocugumun uzerinde tam soz sahibi ben olmaliyim.

    bu kanunlari revize edin artik. hakki olana hakkini verin. cocugun dogal vasisi baba degil anne olmali son soz annede olmali.

    bunlari ifade edebilmem icin bana sans verdiginiz icin tesekkur ederim.

    saygilar

  56. Yazan:cemilebayraktar Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    Tarık bey,

    Bence herşeye rağmen yazara haksızlık etmişsiniz. Çarpıtmış dahi olsa, en azından sadece buraya yazdıklarımı konu edinmiş. Onlar da orjinal halleriyle yukarıda herkesin gözü önünde duruyor zaten; örnekli, birikimli, donanımlı. 🙂 Aslında buraya yazmadığım başka yazılarım da olduğunu, orada insanlara dini görüşlerinden dolayı küfür kıyamet gidecek tıynette, aşağılık bir herif olabileceğimi falan “ima” etmemiş en azından.

    bu kısmı mutlaka yanlış anlamış olmalıyım.Bir önceki postumda sizi ima ettiğimi falan mı düşündünüz?Aklımın ucundan dahi geçmediniz.Böyle birşey düşünmüş olamazsınız,inanıyorum ki son postunuzu ben yanlış anladım,kesinlikle öyle olmalı.Olay mutlaka Küyerel’de yayımlandığı için ordan kaynaklıdır diye düşnmüştüm çünkü bahis konusu siz değildiniz,Küyerel’di.Her taşın altında kendinizi aramayın lütfen.

    örnekli, birikimli, donanımlı.

    Bu kısma ayrıca güldüm,sağolun,birikimli,donanımlı,örnekli olmanız ve farkında olmanız ne güzel ama bu alınmaya vesile olmasın :))

  57. Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    feminist teorisyenler moderniteye çok ciddi eleştiriler getirmişlerdir. bu anlamda feminizmi öyle bir kalemde silme taraftarı da değilim. kendi açımdan helene cixous, simon de beauvoir, julia kristeva (hatta romanlarıyla woolf) gibi feminist düşünürler modernitenin eleştirilmesinde önemli figürler olmuşlardır. bu yüzden elbette feminist olmadan kadın hakları savunulabilir; ancak feminist teoriyi ve bu teorinin değişik varyasyonlarının eleştiri düzeyini gözden kaçırmamak gereklidir bence

    Feministlerin düşünceleri yok sayılsın demiyorum. Gerçi ne düşündükleri hakkında bilgim de yok. Ama kavramların içine bir çok farklı kişi ve düşünce girebiliyor. Bu durumda o kavramlarla öyle kişiler özdeşiyor ki onları savunmak zorunda da kalabiliyor onları izah etmek zorunda kalıyorsunuz ve savunmaktan haklarınızı dile getirmeye fırsat kalmıyor. Hatta haklı olduğunuz su götürmez konularda bile insanlar sizi ağız buruşturarak dinlemeye başlıyor. Cemile hanımın kadın haklarında konuşamıyacak duruma gelmesi de bundandır diye düşünüyorum ki bu durumda sadece cemile hanımın olduğunu düşünmüyorum. Nerdeyse bütün kadınlar bu durumda bunu ruh hallerinden de görebiliyorsunuz televizyonlarda. Feminist düşünürlerden, yazarlardan beslenilmeli ama bu donanımınızı feministlik veya herhangi bir kavram altında yapmamalısınız. Çünkü benim gördüğüm kadar bütün kavramların içinde sorunun çözümünü istemeyen kişilerin işine yarıyacak uç fikirler, abartılı istekler var. İnsanlar sizin anlattıklarınızı hiç dinlemiyor nasolsa feminist kavramı geçti sihirli cümleyi söyledi direk o uç fikirleri, abartılı istekleri öne sürüyor. Tabi sizde bunu demediğinizi açıklamakla geçiriyorsunuz. Ama bir kavramın altında kendinizi ifade etmeyip ben feministlikten bahsetmiyorum insanların sorunlarından ve nasıl çözebileceğimizden bahsediyorum dediğinizde kilitlenen siz değil karşınızdaki olur. İsteyerek veya istemiyerek sizin düşüncenizin paralelinde hareket etme zorunluluğu hissedecektir-hissediyorlar. Yenemiyorsan birlikte hareket edecek uzlaşacaksın. Aksi takdirde yıldızları düşer, forsun bozulur. Önemli olan araçlar değil amaç olmalı. Böyle bir sıtrateji izlediğinizde sizi çarpıtamazlar. Sonuca böyle ulaşılır. En azından ben böyle düşünüyorum. Böyle bir sıtratejide art niyetliler kabak gibi ortada kalır, sırıtırlar. Ve son olarak amaç bir entellektüele düşüncelerinizi kabul ettirmek olmamalı ki ben bunun olduğunu hiç görmedim.:) Amaç halka yaptığı yalnışları gösterebilmek olmalı. Bunun için halkın değer yargılarını bilmeli. En kısa yoldan nasıl yüreklere ve beyinlere ulaşılabileceğini öğrenmelisiniz ki. İnançlı insanlara nasıl ulaşılabileceğini 7 şıkla açıkladım ki araştırılırsa bundan çok daha fazla işinize yarıyan bilgiye ulaşılabilir. Amaç kadınların haklarını maksimum derecede kazanmalarını sağlamak ise hangi aracın kullanıldığı çok önemli olmamalıdır diye düşünüyorum ki bu bilgiler bende etki ediyor beni değişime zorluyorsa diğer dindar hissiyata sahip kişileride etki edecek değişime zorluyacaktır. Tabi kadınların erkeklere karşı hatalarına değinmiyorum ki bu da haklarınızı daha hızlı elde etmede önemlidir.

  58. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    Enver bey merhabalar.Ortayaş bunalımı mıdır nedir son zamanlarda bana bir haller oluyor:))Anlayacağınız isyanlarım son dönemlerde bir hayli sıklaştı.Söz konusu yorumu henüz okumadığınızı belirtmişsiniz.İyi ki de okumamışsınız.Okumadığınız için şanslısınız.Okusaydınız inanın sizin de benim kadar moraliniz bozulurdu.Neyse ki Mehmet bey ilgilenerek gerekeni yaptı sağolsun.Zaten amacım da bu konuda site yönetimini daha özenli davranmaya çağırmaktı,çağrım yanıtsız kalmadı ve gereken duyarlılık gösterildi.
    ******
    Şu nick/müstear meselesine gelince,

    Müstear kullanmakla,gerçek kimlikle yazmak arasında ne fark olabilir derken,bunu hakaret içeren ifadeler bağlamında ele aldım.Elbette hiç bir şekilde hoş durmayan söz ve ifadelerin belirsiz bir kimlik ya da takma bir isimle yazılması bu tercihihte bulunanlara daha bir rahatlık getirebilir,”düzey”in belirlenmesi,otokontrol vs.bağlamında artıdan bir cesaret(!) verebilir.Zira sorumluluk,varsa olası küçük düşme durumu gibi riskler açısından,evet bu yönelimi destekleyecek bir etken,bir nedendir bu.Burada size tamamen katılıyorum.

    Ancak fikir bağlamında ele alırsak,müstear kullanarak ama hiç bir şekilde art niyet beslemeksizin tartışmaya derinlik katan,zenginleştiren birikimli katılımcıları da sözü edilen “korsan”lardan ayırmak gerekir.Snowqueen,fuatogl(bu arkadaşımız uzun zamandır katılmadığından eksik yazmış olabilirim)blue,Merakıl,Çuvaldız,TT,fizikçi…ve şu anda hatırlayamadığım pek çok katılımcı,bana göre bir Aziz Yılmaz’dan,bir Enver Gülşen’den,bir Ekrem Senai’den farklı değerlendirilecek bir konumda değiller.Dolayısıyla tüm tasarruflarını(basit ve küçük hesaplarını demek daha doğru olacak)bu belirsizlik üzerine kurarak bundan cesaret alan ama aslında birer korkak olan bu korsan tiplerle,adı geçen katılımcılar birbirinden ayırmak gerekir.

    Neticede şuraya getirmek istiyorum:önemli olan fikirdir.Hangi düşüncenin fikir ve eleştiri kapsamında olduğu,hangilerinin ise hakaret ve aşağılama amaçlı olduğunun kesin sınırları olmamakla birlikte site yönetiminin daha özenli davranması gerekiyor.En azından “sert eleştiri”ile küfür ve hakaret birbirinden ayrılabilir.Zira istendikten sonra pekâlâ mazbut bir isim ve soyisim altında da küfür ve hakaretler sıralanabilir,her türlü kışkırtıcı,kin ve öfke yayıcı saldırılar yapılabilir.Dolayısıyla yük yine sitenin omuzlarındadır.Belki çok şey istiyoruz.Zira işin bu kısmı oldukça hassastır…Site bu anlamda insiyatif koyduğunda,beraberinde düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan,sansürleyen bir konuma da düşübelir.Fakat yine de hiç değilse”sert eleştiri”ile bariz küfür ve hakaretler de birbirinden ayrılmalıdır.

    Biraz uzun oldu.Bunu doyum olmayan sohbetinize verin lütfen.EN içten sevgilerimle.

  59. Yazan:Tarik Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    Cemile hanım,
    Açıklık getirmenize sevindim. Bahsettiğiniz mide bulandırıcı, aşağılık bir hareket, buradaki tartışmalarla alakalı olmamasını umarım. Geçmiş olsun.

  60. Yazan:eg Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    aziz bey,
    doğrusu bende de isyanlar had safhada son zamanlarda:) insanın her umut ettiğinin çürüdüğünü farketmesi kadar kötü birşey yok. hatta zaman zaman öyle oluyor ki, insan herşeyden bıkıp, yazmayı çizmeyi düşünmeyi terketmek istiyor. geçen hafta içinde bir daha hiç yazı yazmayacağım diye bir ara-kararım bile olmuştu, sevdiğim bir yazar dostun sözleriyle tekrar düşünmeye başladım yazmayı:) olanlar bu kadar bunalıma sokabiliyor insanı…

  61. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    Onur bey, çok can sıkıcı işler.. Saplantı haline getirirseniz, düşündüğünüzden de kolay olabilir insan “harcamak”, karalamak, yeter ki bir polemiği hayat mevat meselesi haline getirin.

    Tarik bey, bu bir saplanti degil prensip meselesi. Bana gore her turlu iftira ve carpitma psikolojik harekattir, buyuk ya da kucuk olcekli. Her turlu psikolojik harekatin amaci insanin zihnini igdis etmektir. Icinde zerre durustluk ve iyi niyet kirintisi yoktur, tek amaci insanlarin bilgisini/inanclarini kendi amaclari dogrultusunda manipule etmektir. Insanlarin bilgilerini/inanclarini manipule eden, insanlari manipule eder. Bu baglamda psikolojik harekat bir nevi despotluktur, esir almadir (zaten modern savasin ve totaliter rejimlerin icadidir bu mikrop). Bunun icin iftiralar ve asikar yalanlar karsisinda (kime olursa olsun) susmamak benim gozumde demokrasi mucadelesidir.

  62. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    ben size kendi ozel konumdan bahsetmek istiyorum. severek evlendigim insanla isler terse donunce bebegimizin dogumundan bir sure sonra bosandik. iste o zaman kanunlarin ne kadar kadinlarin aleyhine oldugunu gordum. kocam daha dogrusu eski kocam cocugun nafakasini odemiyor. cocuga simdiye dek tek kurus para harcamadi ama cocugun evraklari icin onun imzasi sart. bu nasil adalettir anlamadim. bence kanunlarda iyi babayi kotu babadan ayiran bir seyler olmali ve eger cocugun her seyiyle ben ilgileniyorsam cocugumun uzerinde tam soz sahibi ben olmaliyim.

    bu kanunlari revize edin artik. hakki olana hakkini verin. cocugun dogal vasisi baba degil anne olmali son soz annede olmali.

    Evvela gecmis olsun. Tam soz sahibi olma konusunda itirazlarim var, ama kesinlikle babanin sorumluluklari mevcut kanunlarda sifira yakin.

    Hey gidi Lord Acton, daha kac kere hakli cikacaksin? Erkegin iktidari da yozlasti iste. Eve sozu kural olan reis olarak atarsan erkegi, reis gemisini boyle terkeder iste.

    Sayin Melisa hanim, cocugunuzun cinsiyetini belirtmemissiniz. Eger erkekse size ricam, lutfen onu “sen erkeksin, ayricaliklisin, aslansin, kaplansin” diye buyutmeyin. Erkek diye simartmayin, sorumluluklarini ve yerini mutlaka ogrensin. Maalesef bu ataerkil duzenin surmesinde annelerin cok kabahati var (hepsinin degil tabii, genelleme yapiyor olmayalim).

  63. Yazan:snowqueen Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    Sayın Enver Gülşen,
    Eğer merakımı mazur görürseniz, herşeyden bıkıp yazma-çizmeyi bırakma isteği gelmesinin nedeni sert eleştiri veya tartışma durumu mu?

  64. Yazan:cemilebayraktar Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    Tarık bey,sağolun.

    Meilsa Hurtley,geçmiş olsun.Başlık açtığınız üzre ben de günlerdir içimi kemiren bir konuya değinmek isterim.

    Ben Stk ağırlıklı çalıştığım için çok fazla sayıda bayanla tanışma imkanım oluyor.Hayat hikayeleri zulümler bitmiyor kesilmiyor.En son dinlediğim öykü insanın kanını donduruyor.Bir hanım boşanmak üzere sebebi ‘eşinin kendi 4 yaşındaki kızına taciz’ iddiası ile,anne durumu kızının yarım anlatması sayesinde öğreniyor.5 yıllık evli olan bu hanım,5 yıl şiddet görmüş ve susmuş en son kızından durumu öğrenince mahkemeye başvurmuş.Bu ara eşinin ve ailesinin boşanırsan seni ‘öldürürüz’ tehditleri var.Eşi şimdilik göz altında,taciz ıspatlanırsa cezası devam edecek ama ıspatlayamazsa eşi serbest kalacak.Kadının dediği şu mahkeme onu mahkum etmezse hem ölüm korkusu hem de kızımın velayetini alabilme riski ile boşan(ma)yacağım.Mahkeme annenin ‘yalan söyleyebileceği’ ihtimalinide düşünüyor.Ispatlayamazsa durum vahim.Olay henüz mahkemde,annenin bir korkusu daha var olayın duyulması en çok bundan korkuyor kıznın geleceği açısından.Durum şimdilik bu kadar vahim.İnsanın kanı donuyor,ne söyleyeceğinizi şaşırıyorsunuz.Cezalar caydırıcı değil.Böyle manyak adamları 2 yıl içeride tutup salıyorlar.İki yıl sonunda o kadının sokak ortasında öldürülmeyeceğine,o babanın çocuğu kaçırıp tacizlerine devam etmeyeceğine kim garanti verebilir.AAAA’lamayı çok seven bu tarz olayları unutmayan toplumun bu durumu gelecekte o kız çocuğunun yüzüne vurmayacağına kim garanti verebilir?Böyle olayları duyunca insan bu adamların gözaltında kaybolması için dua ediyor,ama o kayıplar bu sapıkları bulmuyor.Kapalı kapılar ardında çocuklarına sarılıp korku ile uykusuz günler geceler o zavallı kadınları bekliyor.

  65. Yazan:eg Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    snowqueen,
    hayır sert eleştiri değil kastettiğim. sadece bu ülkede savunulacak, arkasında gönül rahatlığı ile durulacak, demokrat, insan haklarına saygılı bir grup olmadığına biraz geç de olsa şahit olmamdan dolayı(müslüman bir insanım ama -çuvaldızı kendime- bu ülkede müslümanca bir hakkaniyet sahibi bir parti, grup ya da cemaate denk gelmedim. herkes kendi iktidarının derdinde, herkes kendi iktidarının şeklini demokratça bir düzen sanmakla ve bunu dayatmakla meşgul. herkes bu iktidardan rant saplamak ve semirmekle meşgul). bunun sonucunda da yaptığımız her mücadelenin, uğraştığımız herşeyin bir boşluk olduğunu, eninde sonunda herkesin bir tür iktidarla ilgisi olduğundan dolayı tek kavganın iktidar kavgası olduğunu görmek; üstelik buna – çok az istisnası hariç – yazar çizer takımının çoğunda da şahit olmak büyük umut kırıcı…o yüzden yalnızlık hissiyatı duyulan şey aslında. anlaşılmadığını düşünmesi insanın. boşa kürek çektiğini düşünmesi. anlatması zor cidden, ama umut kıran çok şey var bu dünyada, üstelik bizim üklemizde katmerlisi…

  66. Yazan:cemilebayraktar Tarih: Haz 10, 2009 | Reply

    Enver bey,

    size katılmamak elde değil siz yazar olarak hassasiyet göstermişsiniz,ben yazar değilim bir ‘yaşar’ olarak hassasiyet yaşıyorum.Yazmaya başlamadan bitiresim geliyor,üzücü.Siz lütfen yazmaya devam edin.

    Kendimce basit ve yüzeysel değinmeye çalıştım biraz.Hafif bir serzeniş…

    Ben Neden Buradayım Waldo?

  67. Yazan:Zeynep Turan Tarih: Haz 11, 2009 | Reply

    Merhabalar,
    Siteyle tanışalı belirli bir süre olmasına rağmen ilk defa yorum yazacağım.Öncelikle Cemile hanım anlaşılmamaktan şikayet etmekte haksız değl.Kadın özgürlüklerinin -kendi anlayışına ve daha önemlisi düşüncelerine göre- ”feminizm” kavramı ile karşılanmadığını ifade etmiş.Yorumlar arasında Özlem hanım da aynı dertten yakınmış ve eklemiş kadın cinsellik içerikli kullanılıyor demiş.AyrıcA -eleştirildiği için yazıyorum- dinde erkek ve kadın iki farklı fıtrat olarak var iken ataerkellik ,için kullanılmış daha açık yazayım din kisvesi altında kadın daha çok ezilmiş demiş.Yanlışsam düzeltin Özlem hanım 🙂 Bunca yorum içinde erkek yorumcularsa bu sitenin ”DÜŞÜNCE,FİKİR” ile ilgli olduğunu unutup onlarca hakaret yağdırmışlar.(Sıra bana geliyor..;) )Bu nasıl bir KİBİR dir kusura bakmayın ama..Düşünceleri ne olursa olsun aşağılanmayı hiç bir yorumcu haketmez.Aşağılayan da bu nasıl yapar anlayabildiğim şey değil.Adı üstünde ONUN FİKRİ..bu size hakaret etme hakkı vermez.

    ama kimsenin sacmaligi asikar iddialara ciddiyetle yaklasma mecburiyeti oldugunu dusunmuyorum.

    Bunu yazan beyfendi ne Özlem hanımı ne Cemile hanımı anlayaymamış gibi geldi bana.bunu yazan beyfendi bir de şunu eklemiş;

    Maalesef bu ataerkil duzenin surmesinde annelerin cok kabahati var (hepsinin degil tabii, genelleme yapiyor olmayalim).

    Beyler annelerimizi anlayabilseydik kadın meselesi kökten çözüme ulaşırdı.Herkese iyi akşamlar..

  68. Yazan:Zeynep Turan Tarih: Haz 11, 2009 | Reply

    bu arada Ugly Betty dizisinde ki çirkin kız sonradan kuğu oluyordu.Ve aşık olduğu adam galiba aynı zamanda patronu emin değilim başarılı olmasına rağmen ancak o zaman farkediyordu kızı..Anı versiyondan Türkan şoray ediz hun filmi var bizim sinemamızda konu aynı çirkin kız çok çalışmasına rağmen istenmeyen durum da sonra güzelleşince herkesin aşık olduğu bir bayan oluveriyor..!!!

  69. Yazan:ÖZLEM.T. Tarih: Haz 11, 2009 | Reply

    YANLIŞ DEĞİLSİNİZ ZEYNEP HANIM…TAM DA ANLADIĞINIZ GİBİ..TEŞEKKÜR EDERİM..
    ÜMİT MERİÇ DER Kİ;
    ” BİRAZ KIŞKIRTICI BİR SÖYLEM OLACAK AMA,HİÇ FEMİNİST OLMAMAKLA BERABER,SADECE BAŞIMI ÖRTMEK GİBİ BİR AYRICALIĞA VE ÖZĞÜRLÜĞE SAHİP OLDUĞUM İÇİN,HATUN KİŞİ OLARAK YARATILMIŞ OLDUĞUMA AYRICA ŞÜKREDİYORUM.”

  70. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 11, 2009 | Reply

    Bunca yorum içinde erkek yorumcularsa bu sitenin ”DÜŞÜNCE,FİKİR” ile ilgli olduğunu unutup onlarca hakaret yağdırmışlar.(Sıra bana geliyor..;) )Bu nasıl bir KİBİR dir kusura bakmayın ama..Düşünceleri ne olursa olsun aşağılanmayı hiç bir yorumcu haketmez.Aşağılayan da bu nasıl yapar anlayabildiğim şey değil.Adı üstünde ONUN FİKRİ..bu size hakaret etme hakkı vermez.

    ama kimsenin sacmaligi asikar iddialara ciddiyetle yaklasma mecburiyeti oldugunu dusunmuyorum.

    Bunu yazan beyfendi ne Özlem hanımı ne Cemile hanımı anlayaymamış gibi geldi bana.

    Bir kere “sacmaligi asikar iddialar” ile neleri kastettigimi acikliga kavusturayim:

    1-) Modern feministler ve modern sosyalistler kadinin prezentabl olmasini sart kosmuslardir (tam alinti: Onur bey, ”Modern” feministler de, “modern” sosyalistler de yillardir bu metalastirmaya ve pornografiye karsi nasıl mücadele veriyorlar? Kadının mutlaka prezentabl olmasını savunarak mı? Kadın eğitilmeli,ekonomik güce sahip olmalı erkekle kol kola çalışmalı ama mutlaka prezentabl olmalı)

    2-) feministlerin çığlığı sadece kadın bedenin özgürleştirilmesi,bekaretten başka bir ses yükseltememiş (yine tam alinti)

    Bu anlama meselesiyle ilgili aciklamami daha once yapmistim: Diger insanlari anlamam icin yazdiklarindan baska hicbir aracim yok. Ozlem hanim ne yazdiysa ben onu anlarim. Yukaridaki iddialarinin oldukca net oldugunu dusunuyorum.

    Bu iddialar gercege (fact) iliskin iddialardir. Oyle subjektif, sana gore bana gore dogrulugu degisecek seyler degildir. Feministler cinsel ozgurluk ve bekaretten baska bir itiraz olusturamadi demek nesnel bir yargidir. Ve bu iddialar gercege tamamen terstir (nedenini yukarida orneklerle verdim, bir daha tekrarlamayacagim). Simdi gercekle taban tabana zitligi siritan iddialara sacma deyince “fikir belirtmis, neden asagiliyorsunuz” demek, gercegi carpitan iddialari “dusunce, fikir” kapsamina sokmak nasil bir tavirdir? Ben buradaki birine “sen adam oldurdun” desem mesela, sonra o sahistan sert tepki gorunce “ama ben fikir belirttim, bu tepkiyi hak etmedim” desem olur mu? Mesela desem ki Cemile hanimin cigligi dindarlarin gordugu baskidan baska bir ses yukseltemiyor, sonra Cemile hanim hakli olarak beni bir guzel kalaylasa, ben de ona desem ki “ama ben fikir belirttim, yapilir mi bu bana”. Nasil olur?

    Modern feministler olsun, modern sosyalistler olsun, su ya da bu sekilde belirli mucadelelerin icine girmis, belli seyleri savunmus insanlar. Hic kimsenin onlarin argumanlarini, amaclarini, mucadelelerini hakli bulma, benimseme, katilma zorunlulugu yok. Ama kimsenin onlara iftira etmeye hakki da yok.

    bunu yazan beyfendi bir de şunu eklemiş;

    Maalesef bu ataerkil duzenin surmesinde annelerin cok kabahati var (hepsinin degil tabii, genelleme yapiyor olmayalim).

    Beyler annelerimizi anlayabilseydik kadın meselesi kökten çözüme ulaşırdı.Herkese iyi akşamlar..

    Cevremde birebir gozledigim bir durumu ortaya koydum. Bu sadece benim yaptigim bir tespit degil, pek cok kadindan da bu sikayeti duydum.

  71. Yazan:çuvaldız Tarih: Haz 11, 2009 | Reply

    Eger erkekse size ricam, lutfen onu “sen erkeksin, ayricaliklisin, aslansin, kaplansin” diye buyutmeyin. Erkek diye simartmayin, sorumluluklarini ve yerini mutlaka ogrensin. Maalesef bu ataerkil duzenin surmesinde annelerin cok kabahati var (hepsinin degil tabii, genelleme yapiyor olmayalim).(O.Çobanoğlu)

    Doğru olduğuna inandığım bir tespit. Elbette çocuklara sorumluluklarını öğretmek çok doğru bir yaklaşım ama abartmamak da aynı derece de önemli.Boşanmış yada eşini kaybetmiş hanımlardan bazıları erkek çocuklarını şimdi bu ailenin reisi sensin bizden sen sorumlusun gibi bir çeşit padişah yerine geçen şehzade tavrı ile büyütüyorlar.

    Erkek evlat buna benzer gaz vermelerle büyütülürken kız çocuğu da bir tür acziyet duygusu ile yada boşanmanın nedenlerine bağlı olarak kız evlat da babadan boşanmış eş muamelesi ile erkeklere neredeyse düşman tavırla büyütülüyor.

    Sn.Zeynep Turan,

    Beyler annelerimizi anlayabilseydik kadın meselesi kökten çözüme ulaşırdı.

    Anneleri(!) anlayabilmek için çocukların yetişkin olmalarını beklemek niye?

  72. Yazan:Ender erdemil Tarih: Haz 11, 2009 | Reply

    Bu konuda en derli toplu bilgiyi Clara Zetkin vermiş. Özet olarak, kadının kurtuluşunun, emek üzerindeki sömürünün kalkışıyla gerçekleşeceğini ve biraz daha fazlasını anlatıyor. Okumanızı öneririm.

    Bu açıdan bakıldığında, kadının erkekle mücadele etmek yerine erkeklerle birlikte sömüren sınıflarla mücadele etmesi daha gerçekçi olur. ender Erdemil

  73. Yazan:çuvaldız Tarih: Haz 11, 2009 | Reply

    Maalesef bu ataerkil duzenin surmesinde annelerin cok kabahati var (hepsinin degil tabii, genelleme yapiyor olmayalim).

    Cevremde birebir gozledigim bir durumu ortaya koydum. Bu sadece benim yaptigim bir tespit degil, pek cok kadindan da bu sikayeti duydum.(O.Çobanoğlu)

    Evet o şikayette bulunanlardan biri de benim.Zeynep hanımın yazdıkları bu şikayete örnek teşkil edebilir;

    Beyler annelerimizi anlayabilseydik kadın meselesi kökten çözüme ulaşırdı. (Zeynep Turan)

    Benim yakışıklı oğluma da dünya güzeli kız yakışır.

    aynı çirkin kız çok çalışmasına rağmen istenmeyen durum da sonra güzelleşince herkesin aşık olduğu bir bayan oluveriyor..!!! (Zeynep Turan)

    Annesinin yakışıklı oğlu olduğuna inanmış evladımız “Beyefendi” olduğunda kararını vermiştir;çirkin Betty istemiyordur.

    Bu beyefendinin annesini anlamadığını söylemek haksızlık olur elbette.

    Oğlunu tuttuğunu koparan, aslan parçası olarak seven anne için ataerkil düzen denilen şey çirkin Betty olabilir mi?

  74. Yazan:Tarik Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    bunu yazan beyfendi bir de şunu eklemiş;

    Maalesef bu ataerkil duzenin surmesinde annelerin cok kabahati var (hepsinin degil tabii, genelleme yapiyor olmayalim).

    Beyler annelerimizi anlayabilseydik kadın meselesi kökten çözüme ulaşırdı.Herkese iyi akşamlar..

    Onu yazan “beyfendi”, aslında tam olarak şöyle yazmıştı:

    Eger erkekse size ricam, lutfen onu “sen erkeksin, ayricaliklisin, aslansin, kaplansin” diye buyutmeyin. Erkek diye simartmayin, sorumluluklarini ve yerini mutlaka ogrensin. Maalesef bu ataerkil duzenin surmesinde annelerin cok kabahati var (hepsinin degil tabii, genelleme yapiyor olmayalim)

  75. Yazan:ÖZLEM.T. Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    ZEYNEP HANIM,
    AYNI CÜMLELERLE MUHATAP OLMAK ZORUNDA KALDINIZ.HALA HAKARET EETMEYE DEVAM EDİLİYOR,ELEŞTİRME DEMİYORUZ ”KABALIKLA” YAPMA BUNU O LANET KELİME ”SAÇMA” YI KULLANMA DİYORUZ AMA NAFİLE..SİZİN BİR CÜMLE İLE ÖZETLEDİĞİNİZ ŞEYİ ANLAMAMAK İÇİN BU KADAR DİRENÇ TAKDİRE ŞAYAN..!!!

  76. Yazan:Zeynep Turan Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    Anneleri(!) anlayabilmek için çocukların yetişkin olmalarını beklemek niye?

    1-Böyle bir şey iddia etmedim.
    2-Oğlunu tuttuğunu koparan, aslan parçası olarak seven anne için ataerkil düzen denilen şey çirkin Betty olabilir mi?
    ne demek istediğinizi anlamadım?????

  77. Yazan:çuvaldız Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    Sn.Zeynep Turhan,

    Anneleri(!) anlayabilmek için çocukların yetişkin olmalarını beklemek niye?

    Böyle bir şey iddia etmedim.

    Ben sizi anlamamış olabilirim.

    Maalesef bu ataerkil duzenin surmesinde annelerin cok kabahati var (hepsinin degil tabii, genelleme yapiyor olmayalim).(O.Ç)

    Sizi doğru anlayabilmek için sorayım o halde;Siz Onur beyin ifadelendirdiği ve beim de iştirak ettiğim tespite katıldığınız için mi yoksa katılmadığınız için mi “Beyler annelerimizi anlayabilseydik kadın meselesi kökten çözüme ulaşırdı.” cümlesini yazdınız?

    Oğlunu tuttuğunu koparan, aslan parçası olarak seven anne için ataerkil düzen denilen şey çirkin Betty olabilir mi?

    ne demek istediğinizi anlamadım?????

    Anlamamakta haklısınız daha düzgün ifade etmeliydim.Şöyle açıklayayım;oğlunu kendi için garantili düzenini devam ettireceği inancıyla bir çeşit geleceğe yatırım/stepne gibi büyüten anne ataerkil düzeni var edenlerdendir. Ataerkil düzenin, bu anne için oğlunun yanından uzak tutulması gereken çirkin Betty olma ihtimali yoktur değil mi?

  78. Yazan:fatih y. abbas Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    Kadin haklarini da erkek haklarini da cocuk haklarini da tutarli ve saglam bir ahlak ve hukuk felsefesi cercevesinde savunmak mumkundur. ben kadinlara da, erkeklere de saglam ve iyi musluman olmayi tavsiye ederim.

    “Ticaret dahil,mesleki-teknik egitim,”, gecim ve is ugrasisi baska bir meseledir.Ama hukuk felsefesinde ozel bir yeri vardir, olmalidir da.

    “Erkegin yaptigi her seyi ben de yaparim”, boyle yaparsam “daha ustun olurum” kavgasi, kadini hic iyi bir noktaya getirmez.Getirmiyor da.

  79. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    Cemile hanım,

    Aslında yazınız yayımlandığında çok daha farklı bir açıdan görüşlerimi belirtmek istemiştim.Ama malum,bazen kişisel dürtlerimiz,tartışılması geken durumların önüne geçerek biraz polemik havası doğuruyor.Ben de buna kendi tercihimle neden oldum diyebilirim.Özlem hanımın kendimce yanlış bulduğum okumasını hatırlatırken konu bildiğiniz üzre mecrasından kopuverdi:))Hoş,sonradan pek çok yanlış anlaşılma kısmen düzeltildi ve tatlıya bağlandı.Yine de verimli geçtiğini düşünüyorum,ufak tefek kırgınlıklar,alınganlıklar yaşansa da.Ki neticede insanız-robot değiliz ya:))hata da olacak,bunu düzeltecek erdemlilik de gösterilecek.

    Gelelim asıl paylaşmak istediğim görüşe;

    Başlık,-başlık deyip geçmemek lazım,bilinçlere doğrudan yerleşen,insan algılarına etki ve çağrışım yapan/yaratan vurucu bir gücü var yazı başlıklarının.

    Şöyle düşünmüştüm:Acaba tıpkı başlıkta verilen mesaj şekli gibi,”kürtçü ilan edilmeden kürt sorunu konuşulabilir mi?”,”akp li ilan edilmeden Eergenekon yapılanması tartışılabilir mi?”,”Kemalist ilan edilmeden akp eleştirilebilir mi?,ya da “dinci yaftası yenmeden türban özgürlüğü savunulabilir mi?…Bu ve buna benzer yığınla soru geçti aklımdan.

    Biraz abartılı gelse de böyle bir handikap var tartışma kültürümüzde.İnsanların,görüşlerini şucu bucu diye anılmadan,bir yaftayla karşılanmadan anlatabilmelerinin zemini pek yok.Mübarek mayın tarlası gibi,ne kadar dikkatli olunsa bir şekilde patlayıp hasar yaratıyor bu algı biçimi.

    Bilmiyorum belki konumuzla bir ilgisi yok ama.Zannedersem kendisini nereye ait hisseder ya da nasıl tanımlarsa tanımlasın herkes bundan biraz muzdarip gibi.Biraz ayrıntıcıyımdır.Bu refleks biçimini,muhalefet edeceği konuya önceden hazırlık yapılarak yapılan girişlerden anlaşılabiliyor(bu arada sizi kasdetmiyorum,siz gayet net bir biçimde tavrınızı koymuşsunuz,sonra bunun için de bir kavga başlatmayalım:))
    Bir kaç örnekle açalım,
    Akp’ye zamansız ya da yersiz bir eleştiri getiren ve bunda ölçüyü kaçıran birine yapılan itiraza”ama ben akp’ye oy vermiştim”şeklinde bir geçim taksiminden sonra kaldığı yerden saydırmaya devam eder.
    Türban özgürlüğüne dair görüşlerinin her yanından antidemoratiklik akan biri de”benim annem,anneanem,kızkardeşim,eşim vs.türban takar”gibi bir savunmadan sonra eteğindeki taşları boşaltmaya devam eder.

    Chp mi eleştiriliyor,hemencecik”vallahi da billahı da chp’ye oy vermişliğim falan yoktur,taraftarı falan da değilim”açıklaması gelir.

    Bunları okudukça tebessümle karşılarım.Yahu ne gerek var bu kadar açıklamaya?Neysen o ol kardeşim.Engelleyen yok,elinden tutan yok.Neyse görüşün koy ortaya,doğruluğuna güvenmişsen başkalarının ne düşündüğü ikinci planda kalmalı.Sen doğrularını söyle,bırak yargıları da başkası versin.

    Ancak sevgili Cemile kardeşim biz toplumca bu psikolojiyi henüz aşmış değiliz.Bu hendek kör bir tuzak gibi önümüzde duruyor.Ve ister istemez bir algı karmaşasıdır ortalığı almış gidiyor.Tereddütlerimiz de,kavgalarımız da bu hissiyat üzerine kurulu.Umarım ilk baştan zihnimizi,benliğimizi,ruhumuzu teslim alan bu kısır döngüden kurtuluruz.
    Umarım vaktinizi fazla almamışımdır.İçimden geldiği gibi konuştum,paylaşmak istedim.Hatalarım olduysa affola.
    Sonsuz sevgi ve selamlar.
    Sevgi diyorum,çünkü her şey sevgiyle başlar.Sağlıcakla kalın.

  80. Yazan:snowqueen Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    “Modern feministler ve modern sosyalistler kadinin prezentabl olmasini sart kosmuslardir”, bu tarz argümanlar, feminizmin ve sosyalizmin söyleminin bilinçli ya da bilinçsiz olarak yanlış algılandığını ya da çarpıtıldığını gösteriyor. Belki yeteri kadar bilgi sahibi olmamaktan bilmiyorum. Feminizmden bahsetmek için feminizmin önce ne söylediğini tartışmak lazım. Bunu eleştiren erkek yorumcuların KİBİRLİ birşey yazdığını görmedim, aksine gayet hakkaniyetliydi yazdıkları. Bir kadın olarak teşekkür ediyorum.

    Özellikle annelerin, ataerkilliği içselleştirerek, kendi erkek çocuklarını bu roller üzerinden eğitmelerini, gene erkeklerin eleştirmesi benzer bir tavır.
    Ataerkilliği bu şekilde içselleştiren anne tavrı, “oğlum aslansın kaplansın”la beraber, “küçük imparator sendromlu” ama hiçbir zaman büyüyemeyen ve kadınlarını mutsuz eden erkekler yetiştiriliyor. Sonra onların eşleri de kendi oğullarına sarılıp, onları kendine bağımlı kılıp başka “küçük imparatorlar” yaratıyorlar. Bu kısır döngü böyle sürüyor.

  81. Yazan:Cemile Bayraktar Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    Sevgili Aziz bey,

    estağfirullah,içinizden geldiği gibi konuşuyor olmak,kendinizi ifade etmek karşılığında anlaşıldığınıza dair cümleler duymak gerçekten çok hoş.Ben sizinle konuşurken bu hoşluğu yaşadığımı ifade edeyim bu nedenle teşekkürler.

    Sanırım Gökhan Özgün’dü Taraf’ta böyle bir konuya değinmişti.’Akp’yi savunmadan önce güzelce bir Akp’li değilim açıklaması yapmanız gerekiyor’ gibi bir konuya değinmişti.Maalesef önyargılarımızdan kurtulamıyoruz.Konuştuğumuz İNSANLARIN ne söylediklerinden çok hangi kimlik ile söylediklerine takılıyoruz,insanların aidiyet duygularından okumalar yapıyoruz,kendimizin ilgisini çeken tek bir paragrafa yoğunlaşıyoruz.Bunun sonucu olarak da karşımızdaki insanlar ya kendilerini açıklamak mecburiyetinden anlatacakları konulara dönemiyorlar,savunduğu şeyden kendini ayrıştırma çabası bir de söylemek istedikleri ağırlıklı olarak üstlerindeyken bir de anlaşılmamak sizin de söyledğiniz gibi ortamı gerebiliyor,verimli olabilecek bir tartışma kargaşa ve kırgınlık ile son buluyor.Bunlardan topluca sıyrılabilmeyi diliyorum.

    Mesela geçenlerde bazı yazılarımı okuyan bir Kürt arkadaşım bana sağolsun uzun uzadıya teşekkür içeren bir mail göndermiş.Öyle utandım ki bizler Kürt,Alevi,Ermeni,Dindar,Kadın,Cemaat,Solcu,Liberal vs. kim olursa olsun hakları yenen her topluluğun ya da insanın zaten ‘insan’ olarak yanında olmalıyız bunun için teşekküre minnete gerek yok ki.Zaten yapmak zorunda olduğumuz şeyler adına neden övgüye layık görülelim ki.Ama bizim o muhteşem sistemimiz var ya ‘senden olmayan düşmanındır,onu sevmeyeceksin,ezeceksin’ gibi ayrımcılıktan beslenen sistemimiz işte o sistem bizim beyinlerimize bunu öyle yerleştirmiş ki haksızlıklara dur derken sadece bencilce davranmamız gerektiği bize öyle öğretilmiş ki ötekini sevince sanki insanüstü bir hareketmiş gibi görülüyor,halbuki bu insan olarak bir mecburiyet.

    Ben kadının kullanılıyor olmasından bıktım öyle ki önüme gelen herkese çatasım geliyor.En basit tv gündüz kuşağı saçmalıklarında bile kadın hakları diye bağıran kadın sunucunun tek derdinin reiting olduğunu sorduğu gereksiz sorulardan anlıyoruz.Reklamın,sistemin,ekonominin,düzenin,dinin,siyasetin kullanılan varlığı yine kadın çoğu yerde yardımcı eleman olarak ortaya atılıyor olmaktan yana oldukça öfkeliyim.

    Çok uzadı ama mesela bir ara jeep kültürü üzerinden eleştiriler yapılıyordu.Bu eleştiriler de İslamcılık tercihi nedeniyle kendini köşelerde yer tutmuş bir kaç isim başörtülü kadınlara jeep kullandıkları için veryansın edip durdurlar.Şimdi olaya bakın ki jeep=olumsuz ise bunu tercih eden müslüman beylerin adı bir yerde geçmiyor sadece başörtülü bayanlar eleştiriliyor alın size eleştiri için kadın kullanımı.Bununla da bitmiyor başörtülü-başörtüsüz ayrımcılığı yapılıyor,nasıl mı?Jeep=olumsuz ise başörtüsüz kadınlarında jeep tercihi eleştirilmeli nedir yani başörtülü kadınlar mükemmel,hatasız ve jeep kullanamaz da,başörtüsüz kadınlar hatalı yine bir hatalı tercih jeep seçiminde eleştirilemezler öyle mi?Başörtüsüz kadınlara böyle olumsuz anlamlar yüklemeye kimin ne hakkı var?Jeep=olumsuz ise tercih edilmesi topluca eleştirilmeli tek kadınlar,alt başlık başörtülü kadınları eleştirmek de ne oluyor?

    Bunlarda işte yukarda değinildiği gibi ataerkil toplumların annelerinin kızlarına sen sus kızlar çok konuşmaz ayıp deyip oğullarına sen söyle paşam diye diye tenbihlemesi sonucunda bu adamlar her konuda kendilerinin konuşma haklarının olduğuna muhatablarının susması gerektiğine inanıyorlar.

    Kadın ağzını açar hakkını arar şirret,edepsiz,rezil olur erkek ağzını açar hakkını arar yakışır erkek işte kahraman olur.

    Önce kadınların değişmesi lazım eğitim konusunda anneler yetiştirdikleri ‘paşa’ları nedeniyle oldukça hatalılar.Ve ben bu toplumun paşalarından onların maşalarından sıkıldım ağzımı açınca ‘şirret kadın’ olarak anılma ihtimalinden sıkıldım,susmanın hanımefendilik olduğuna inanlardan sıkıldım.Çünkü ne hanımefendi olmanın tarifi o ne de tarif oysa ben hanımefendiyim.

  82. Yazan:çuvaldız Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    Snowqueen,

    Merhaba.Bugünün tarihini bir yere yazmam gerek ilk defa yazdıklarının tamamına katılıyorum. :-))

  83. Yazan:ŞEVKET ÇORBACIOĞLU Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    Feminist fenomenlerine bir çift sözüm var; kadın kadını savununca neden o itici anlam yüklediğiniz feminst suçlaması getirirsiniz ki?! İlle de kadını erkek mi savunmalı(çok başarılı olmuş gibi)? Bence savunan insandır ve savunduğu da insan; o feminist diye suçladığınız kimliklerin kadını savunurken erkekleri de savunduğunu hiç aklınıza getirdiniz mi? Evet; erkekleri, çünkü kadına karşı yaptıklarıyla küçüülen erkekleri onurlu duruşa davet etmekle, bir bağlamda erkekleri de savunmaktadır. …Feminizmi erkek karşıtı fenomen gibi gösterenlerin çoğu maganda kültürü ile yoğrulmuş kimliklerdir veya bastırılmış maganda duygularını gün yüzüne çıkaranlardır. Kadın kutsaldır; feminist duruşlarıyla da bana daha çok kadınsı geliyorlar..İkinci sorum; erkek erkeği savunduğunde o erkeklere de Maskülenistler mi diyeceğiz?? Hadi diyelim; inanın, o zaman da feministler ve maskülenistler savaşı başlatırız. Bu savaşı da feministler kazanır..
    Lütfen kadına erkek gibi davranın, aksi taktirde karşınızda erkek gibi feministleri bulursunuz..

  84. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    Bilmiyorum belki konumuzla bir ilgisi yok ama.Zannedersem kendisini nereye ait hisseder ya da nasıl tanımlarsa tanımlasın herkes bundan biraz muzdarip gibi.Biraz ayrıntıcıyımdır.Bu refleks biçimini,muhalefet edeceği konuya önceden hazırlık yapılarak yapılan girişlerden anlaşılabiliyor(bu arada sizi kasdetmiyorum,siz gayet net bir biçimde tavrınızı koymuşsunuz,sonra bunun için de bir kavga başlatmayalım:))
    Bir kaç örnekle açalım,
    Akp’ye zamansız ya da yersiz bir eleştiri getiren ve bunda ölçüyü kaçıran birine yapılan itiraza”ama ben akp’ye oy vermiştim”şeklinde bir geçim taksiminden sonra kaldığı yerden saydırmaya devam eder.
    Türban özgürlüğüne dair görüşlerinin her yanından antidemoratiklik akan biri de”benim annem,anneanem,kızkardeşim,eşim vs.türban takar”gibi bir savunmadan sonra eteğindeki taşları boşaltmaya devam eder.

    Chp mi eleştiriliyor,hemencecik”vallahi da billahı da chp’ye oy vermişliğim falan yoktur,taraftarı falan da değilim”açıklaması gelir.

    Bunları okudukça tebessümle karşılarım.Yahu ne gerek var bu kadar açıklamaya?Neysen o ol kardeşim.Engelleyen yok,elinden tutan yok.Neyse görüşün koy ortaya,doğruluğuna güvenmişsen başkalarının ne düşündüğü ikinci planda kalmalı.Sen doğrularını söyle,bırak yargıları da başkası versin.

    Aziz bey, hislerime tercuman oldunuz. Sonuna kadar altina imzami bastira bastira atiyorum, bir de uzerine ekleme yapacagim: Bu kendini “tarafsiz” gosterme oyununun bir uzantisi da karsisindakini “tarafli” gosterme oyunu. Bunun da en belirgin isareti de sudur: “Ideolojik davraniyorlar”, “ideolojik davranan bazilari” (bir de bunun basina maalesef gelir). (Hakaret olarak algilanmasin ama), olaganustu abuk bu argumanin bu kadar prim yapmasi da bizim topluma ozgu herhalde. Yahu adam subjektif gorus belirtiyorsa bu ifade zaten dunya gorusunden etkilenecek adamin. Bunun neresi maalesef? Yok, nesnel bir hukum veriyorsa dedigi zaten ya herkese gore dogrudur, ya da herkese gore yanlistir. Herkese gore yanlis bir sey soyluyorsa o da adamin cehaleti veya art niyetidir. Ideolojisini niye karistiriyorsun? Dunya uzerinde “gercekleri carpitin, yalan soyleyin, bilmediginiz etmediginiz konular hakkinda ahkam kesin” diyen bir ideoloji var da ben mi bilmiyorum?

  85. Yazan:cemilebayraktar Tarih: Haz 13, 2009 | Reply

    Bu konuda en derli toplu bilgiyi Clara Zetkin vermiş. Özet olarak, kadının kurtuluşunun, emek üzerindeki sömürünün kalkışıyla gerçekleşeceğini ve biraz daha fazlasını anlatıyor. Okumanızı öneririm.

    Bu açıdan bakıldığında, kadının erkekle mücadele etmek yerine erkeklerle birlikte sömüren sınıflarla mücadele etmesi daha gerçekçi olur. ender Erdemil

    Ender bey,kendinize göre bir yöntem bulmuşsunuz çok güzel işte ben de bunu anlatmaya çalışmıştım,teşekkür ederim örneğiniz tam da anlatmak istediğim şeye dokunuyor,kadın konusu için araya ’emekçiliği’ sıkıştırmak oldukça anlamlı?Hakları aranan tek ’emekçi’ kadınlar mı olmalı?Kadın başlığı neden tek olarak kullanılmıyor?Kadın başka konu,emekçi kadın başka konu.İşte bu emekçi kokusu ve kadın kokusu birbirine karışınca olmuyor.Elbet emekçi kadınların,emekçi insanların haklarını da konuşalım ama kadın üst başlığında değil alt başlığında aksi olduğunda kadın doktirin kullanımında güme gidiyor.

    Mesela 8 Mart Emekçi Kadınlar günü mutlaka kutsal olmalı ama bunun tüm dünya ya salt kadınlar günü olarak sunulması yine ilişkilendirme sonucu değil mi?Mesela 28 Şubat günü başörtülüler kamusal yasağa tabii tutulduğu için kadınlar günü ilan edilse nasıl kıyamet kopar sizce?Bu tüm kadınlar için aynı gün kutlanmasında ayrıcalık teşkil etmez mi?Kesinlikle eder ve kabul görmez.Kabul etmeyenlerin yasakçı olduğu fikrinede düşemeyiz zira belirli bir kitlenin günü tek gün olarak ana başlığa yerleşmemeli.28 şubat olsa tepkim yine aynı olurdu.

  86. Yazan:Ali Ziya Çamur Tarih: Haz 13, 2009 | Reply

    Kadın Hakları İnsan Haklarının en önemli bileşenlerinden biridir.Feminist ilan edilmeden de, her insan hakları savunucusu, her sosyalist elbet kadın haklarını savunmak zorunluluğundadır. Sorunu ortaya koyma şeklinde bir yanlışlık var gibi… Feministlik, kadın haklarıyla ilgili sorunların yüksek sesle dillendirilmesinde önem taşır. Ancak çözüm getirmekten uzaktır.
    Kapitalist-feodal bağdaşıklığını yaşayan bir ülkede Feminist hareketler, dikkati çekebilir. Ama tek başlarına çözümden çok uzaktırlar.

    Çözüm nedir?
    Çözüm, kadın ve erkeğin sosyalizmin şanlı yolunda eylem birliğinden geçer.

    Bir şaştığım noktayı da söylemeden geçemeyeceğim: Her siyasal partinin kadınlar kolu var. Bu kadar saçma bir şey olabilir mi? Haremlik-selamlık anlayışının dışavurumu var bu yapıda.
    Eğer siyasi bir mücadele varsa, kadın ve erkek eylem birliği içinde birlikte mücadele etmelidir.
    Feminist arkadaşların, bu aktif cins ayrımcılığı karşısında bir tepkilerine tanık olmadık.
    Bu aktif cins ayrımcılığı karşısında da aktif mücadele vermek gerek.

  87. Yazan:Hakkı ÇELİK Tarih: Haz 13, 2009 | Reply

    Aslına bakılırsa kadın hakları denen şey ya da Feminizm, kadının bir takım hakları var mıdır, yok mudur sorusunu soruyor. Bana kalırsa kadın haklarını savunmanın yolunun feminizmden geçtiğini iddia etmek mümkün değil. Çünkü kadın haklarını savunmak için asgari düzeyde bir ahlaki kaygıya sahip yeterli olmalı. Kadın haklarını savunmanın yolunun Feminizmden geçtiği iddiası her şeyi ve herkesi dışlamak demek olacaktır. Bugün Feminizm hareketinin eleştirilerine ve olumlamalarına dikkat ettiğimizde Feminizmin de bir cinsiyet ayrımcılığı olduğunu anlamamız mümkündür ki, Feminizm her şeyden önce erkeği aktör kılarak gelişen bir tepki olmaya borçlu kendini. Feminizmin en önemli tutarsızlıklarından biri de erkeğin kadını yemlemesi (örneğin her partide bir kadın kolunun olması) dolayısıyla oluşuyor. Aslında Feminizmin Türkiye’ye özgü bir mutant’lığı var ve buraya yazdıklarımı sadece Türkiye’deki Feminizm için ifade ediyorum, tüm dünyadaki Feminizm için değil. Feminizm tüm cinsiyetlerle “birlikte yaşamaya” niyetli imiş gibi davranmıyor Türkiye’de. Hatta bir tür dominantlık da sezilebiliyor doğrusu. Yani Feminizm eğer bir “efendi değişiminden” başka bir şey değilse çekivermeli kuyruğunu.

  88. Yazan:snowqueen Tarih: Haz 13, 2009 | Reply

    Yani Feminizm eğer bir “efendi değişiminden” başka bir şey değilse çekivermeli kuyruğunu.

    Eleştirinizde haklısınız ama bütünde de bunu söylemek haksızlık olur.
    Karşıdaki iktidar, en geneliyle “heteroseksüel-erkek” tipidir. Bunu “parası olan-sünni-heteroseksüel erkek” hatta “parası olan-sünni-türk-heteroseksüel erkek” olarak da geliştirebilirsiniz.

    En genel olarak “heteroseksüel-erkek” tipinin egemenliği, bunun dışında kalan rolleri ötekileştirici bir rol alıyor. Feminizm ya da eşcinsel hareketi, meseleye sadece cinsel kimlik açısından değil, aynı zamanda toplumdaki durum açısından da bakmalı. Kübalı kadın ile NewYork’lu kadının aynı olmadığını içeren bir duyarlılğa sahip olmalı ki zaten bu duyarlılık var. aynı şekilde kapıcının karısı Emine ile Erdoğan’ın karısı Emine’nin hem bir bakıma aynı gemide hem de aslında aynı gemi olmadıklarının duyarlılıkları.

    Ama bu “kadın başka konu, emekçi başka konu” demek değil. Ortada bir hegemonik “heteroseksüel-erkek” duruşu var ve kadınlar, kadın oldukları için işten çıkartılıp ya da daha az maaşa tabi olabiliyorlar.

    Eğer bir “efendi değişimi”nden bahsediliyorsa, bu kapitalizmin yarattığı efendilerin aleyhine olmalıdır, tek söylenebilicek bu. Efendi değişiminden öte, beni temelde cinslerin uyumu ilgilendiriyor. Ne tamamen bir ataerkillik ne tamamen anaerkillik, doğanın dengesi. Buna da sadece kapitalizmin bertaraf edilmesi sebep olamaz. Yani tek adım olamaz, farklı bir bilinç de gerek.

    Bir kitap okuyorum, Erich Fromm, “Anaerkil Toplum ve Kadın Hakları”diye, Fromm, anaerkil ilkeler ve ataerkil ilkeleri ayırmış, ataerkil ilkelere;koşullu sevgi, hiyerarşik yapı, yasalar, akıl, soyut düşünceler, somut ilkeler ve itaat; anaerkil ilkelere ise evrensel eşitlik, barış, karşılıksız sevgi, maddi esenlik, kan bağı gibi kavramları eşlemiş. Aslında bunu yapan elbette tek o değil. Bachofen’in hem sosyalistler hem tutucu yazarlar tarafından ilgiyle kabul gören düşüncelerinden bahsediyor.Bunun bir nedeni de Bachofen’in dine olan yatkınlığı, ama elbette dinlerin içindeki erkek egemen söylemleri kastetmiyor, daha çok kadim dinleri ele alıyor.

  89. Yazan:Hakkı ÇELİK Tarih: Haz 14, 2009 | Reply

    Evet, kesinlikle haklısınız cinslerin uyumundan söz ederken. Kapitalizmin yarattığı “efendiler” demektense, efendilerin yarattığı kapitalizm demek daha doğru galiba. Ben efendi ya da zalim değişiminden söz ederken, aslında ruhsal bir boyunduruktan söz ediyorum. Bunu anlatabilmek için hep başvrduğum bir örnek vardır: Hitler, “önce Paris’i bombalayacaktık…” diyor ve devam ediyor sözlerine “…sonra baktık ki Paris, Berlin’in gölgesinde kalıyor ki, Paris’i bombalamaktan vazgeçtik.” Berlin’i Paris’i referans alarak biçimlendirmek bir ruhsal boyunduruğun sonucudur. Feminizme karşı temkinli oluşumun altında böyle bir ruhsal boyunduruğun bulunma ihtimali var. Bu yüzden yanlış olabilir diye düşünüyorum…Cinslerin uyumu dediğimiz şey, herhalde tahakkümün olmadığı bir zemin demek olsa gerek ve fakat böyle bir zeminin nasıl oluşturulacağı konusunda ne yeterli deneyime ve ne de samimiyete sahibiz. Keşke olsa…

  90. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 14, 2009 | Reply

    Sayın Çelik,

    İdeolojileri ve onun ürünü olan sistemleri icat eden,yönlendiren elbette insandır…İnsana ait akıl,zeka,algı vs.gibi donanımlardır.Size bu konuda tamamen katılıyorum.Ancak bu döngüyü tersine çeviren durumu da göz ardı etmemek lazım.İnsan,bir biçimde doğaya müdahale ederek üretime,yaşama dengelerine katılıyor fakat aynı zamanda kendi eseri olan nesnelerin esiri olabiliyorsa,aynı şekilde yarattığı sistemin de nesnesi olabiliyor.Kapitalizmden yola çıkarak bir denklem kurmak gerekirse,evet “efendi”veya hakim zihniyetin yaratıcısı insandır.Fakat aynı zamanda kendi kurduğu sistemin güdümüne girerek cinslerin uyumunu bozacak esini de buradan alır.Sistem bir kez olsun kurulmayı görsün gerisi arkasından gelir ve süreç başlar.Tam da çağımızda çözümünde güçlük çektiğimiz yığınla sorunu kucağımızda buluruz.Zira başlangıçta insan yararına olduğu düşünülen veya en azından bunu hedeflediği iddia edilen bir sistem zamanla bir kutsala dönüşür ve dolayısıyla kendi içerisinde çatışan “efendiler”i üretir.Ve bu noktaya geldiğinde de “önce insan”düsturu yerini “önce kutsal”a bırakır.Bu döngü,sadece üzerinde tartıştığımız fikri akımlar,sistemler,ideolojilerle de sınırlı değil.Toplumu birbiriyle tokuşturmaya,çekişmeye iten etkenler bazan karşımıza putlaştırılmış lider kültü,bazen bir din,bazen ırk ve cinsiyet fetişizmi şeklinde çıkar.Bayraklar,semboller,ritüeller vs.de cabası.Böylelikle insani değerlerin ikinci plana itildiği ve her kesimin kendi değerleri üzerinden bir kutsallık atfettiği kavgalar kaçınılmaz olur.Sanırım bizler yaşadığımız bu modern çağda bunun kurbanıyız.Yani dediğiniz gibi birinin diğerinin üzerinde tahakküm kurduğu/kurmaya çalıştığı bir dünyada yaşıyoruz.Bu zemini ortadan kaldıracak,normele çevirecek bir formül de maalesef keşfedilmiş değil.Yine de umutsuz olmamak gerekir.
    Sevgiyle.

  91. Yazan:mehmet kitapçı /sosyal hizmet uzmanı Tarih: Haz 15, 2009 | Reply

    feminist hareketler çok tartışılır ancaktaraflar bir birinin hukukuna saygılı olması birinci şart,eşler birbirini sevmeli ama sevemiyorsa kırmadan dökmeden arkasına bakmadan ayrılmaları ikinci şart, eğer geride çocuklar varsa boşanmış ailelerin çocuklarının egoları yıkık kırık dökük oluyor ayrılmayı on kere düşünmeliler hayatı sadece kendileri için yaşamadıklarının bilincinde olmalılar buda üçüncü şart . Vaktaki ayrılmak zorunda kaldılar anne babalar çocuklarını ayrıldığına düşman etmemeli onu kötülememeli hatta yavrum biz geçinemedik ayrıldık problem bizim sen onu sevmelisin o iyi biri yönünde telkin ve teşvik etmeli

    Mehmet KİTAPÇI
    Sosyal Hizmet Uzmanı

  92. Yazan:Sanıbek Tarih: Haz 15, 2009 | Reply

    Ötüken Yayınevi: E-Posta: otuken@otuken.com.tr
    Telefon: (0212).251.03.50

    Türk Kadın Tarihine Giriş
    (Amazonlardan Bâciyân-ı Rûm’a) Necati Gültepe

    (Arka Kapak Yazısı)
    Amerikalı arkeolog, Prof. Dr. Jeannine Davis, 1997 yılında bugünkü Ukrayna’nın güneyinde, İskit bölgesinde, tarihi amazon mezarlarında yaptığı kazılar sonucu önemli bir keşifte bulunur;
    Bu keşfini, televizyonda bir belgesel programda açıkladıktan sonra, sosyal bilimlerin tarih metodunda iki değişiklik olur;
    Birincisi, Avrupa merkezli tarih görüşü çöker.
    İkincisi ise, Avrupalı tarihçilerin ısrarla üstünü örtmeye çalıştığı asla gün ışığına çıkmasını istemediği, ‘kadının gerçek tarihi’ gün yüzüne çıkar.
    Bu gelişmelerin yönlendirmesiyle, geleneksel Avrupa merkezli tarih görüşü bir tarafa bırakılarak elinizdeki eserde, yeni bir bakış açısı (tarih metodu) ile ‘kadın tarihi’ araştırılmaktadır.
    İlerleyen sayfalarda şaşıracağınız birçok yeni tarihi bulgu ile karşılaşacaksınız. Özellikle kadim ‘Türk tarihi’nin insan unsuru olarak dayanağının erkeklerden ziyade kadınların olduğu, tarihi gerçeklik olarak ortaya çıkmaktadır.
    Bu çerçevede binlerce yıllık kronoloji adım adım izlenerek, o muazzam ‘Turan tarihinin’ her safhasında ‘kadın’ın izi sürülmektedir.
    Yazarla birlikte peşine düştüğümüz ‘kadının ayak izleri’ bizi eskiçağlardaki toplulukların korkulu rüyası Amazonlardan, Osmanlı devletinin kuruluşunda birinci derecede rol oynayan Baciyân-ı Rum’a kadar getirir.
    Söz konusu yolculukta diğer coğrafyalardaki milletlere de yol uğratılmaktadır, dolayısıyla senkronize (eş zamanlı) olarak, ayrıca İslâm ve batı milletlerinde de kadın bahsine girilmektedir.
    Elinizdeki eser, ‘kadın’ın 7000 yıllık tarihi serüveninin mitoloji, belge, bilgi ve yüzlerce kaynağa dayalı olarak anlatılan, resim ve gravürlerle desteklenmiş sıra dışı hikâyesidir.

  93. Yazan:Selçuk Kızıldağ Tarih: Haz 15, 2009 | Reply

    Feminist olmadan kadın hakları savunulabilir mi?

    Feminizm Fransız İhtilâlı yıllarında ortaya çıktığı bilinmektedir. Toplumda kadının haklarını çoğaltma, erkeğinkiler düzeyine çıkarma, eşitlik sağlama amacını güden düşünce akımı, kadın hareketi olarak tanımlanıyor… Konuyu bu bağlamda ele aldığımız zaman kadın geçmiş yüzyıllardan beri geçen yüzyıla kadar hemcinsleri karşısında eşitliği sağlayamamıştır, seslerini çıkartamadığından hep doğurgan oluşundan saygı duyulması gerekirken, gelede bakıldığında bu saygınlığa ulaşmamıştır. 19. yüzyılda bazı sosyal gelişmeler kadını içinde bulunduğu durumdan bir çıta daha yükselterek seslerini duyurma, yaptırım güçlerini, toplumsal eylemlerini daha ileriye götürme çabaları içindedir. Feminist teori toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin doğasını anlamayı amaçlar ve toplumsal cinsiyet politikaları, iktidar ilişkileri ve cinsellik üzerine odaklaşır. Feminist hareket içinde kadın ve erkeğin eşitliğini savunan gruplar olduğu gibi kadının biyolojik ve duygusal olarak erkeğe üstün ve erkeğin “tamamlanmamış kadın” olduğunu savunan daha radikal gruplar da yer almaktadır.
    Kadınların yaşam öykülerinden derlenen belgelerle kadının toplumsal konumu açıklanmaya çalışılır ve evrensel ezilmişlik durumu araştırılır. Evrensel ezilmişlik ve kadınların görünür kılınması adına kurulan söylemler birinci dönem’le paralellikler kurmaktadır. Birinci dönem neydi? Bu dönem birinci dalga Kadın Hareketi ile paralel bir çizgide ilerler. Dönemin temel cümlesi “yasal haklar ve eşitliktir.” Birinci dalga’nın feminist kadınları yasal haklar mücadelesi verirken antropoloji çalışmalarında da kadınların yok sayılması karşısında mücadele sürdürülür. Çalışmalarda temel bilgi kaynağı olarak erkeklerin kullanılması ve kadın deneyimlerinin göz ardı edilmesi tartışılır.
    Cinsiyetin ayrılması arasındaki farklar ve roller, erkeklerin cinsleri temelinde düşünme, davranma ve hissetmeleri temelindeki davranışlardır. Kadının doğuştan sahip olduğu yeteneklerine, erkeklerin müdahale eder olması, ister istemez kadının doğuştan sahip olduğu hakları kazanabilmek için bir takım erkeğe has olan özellikleri takınarak yumuşak davranışlar içinde elde edemediği hakları elde eder olmuşlardır… Toplumun gidişatında söz sahibi olması konusunda kadınlara eşit fırsatların verilmesini üsteleyerek talep eder olması geniş bir kanatta ele alınan konularda genellikle eleştirel ve seçenek biçiminde yaklaşmaktaydı… Feminist hareket daha sonra kadın ve erkek arasındaki iktidar ilişkisini değiştirmeyi amaçlayan siyasî ağırlığı olan bir harekete dönüştü… Hukukî, sosyal ve çalışma ve eğitim haklarının eşit bir şekilde kendisine verilmesi konusunda birlikte hareket etmiştir…
    21. yüzyılda kadın hakları konusunda ilerlemiş toplumlarda sosyal, siyasî, hukuksal ve çalışma konularında neredeyse eşit konuma gelmekle beraber; gelişmemiş, bilimsel açılımlarını yapmamış, aydınlanma düzeyine erişmemiş tutucu toplumlarda ise bu hedefe ulaşılamamış, kadınların durumu daha da kötüye gitmiştir… Bu nedenle kadınların eşitlik bağlamında kendilerini göstermesi bakımından feminist söylemlere ve hareketlere katılmasında yarar var sanıyorum… İran örneğini ele aldığımız zaman kadınların öfkeli çıkışları haklarını elde etmesi açısından önemli olacaktır… Dünya kendini yenileyen bir süreç içersindedir. Toplumlar doğal olarak geriye gitmez, aksine yeni gelişmeler ve yeniliklere her zaman açıktır… Bu ilerleyen süreçte kadınlar hak ettikleri yeri almalıdırlar.

    Selçuk Kızıldağ

  94. Yazan:özgür Han Tarih: Haz 16, 2009 | Reply

    yazınızı beğendim ama tüm tartışmalara katılacak kadar zamanım yok, akşam evde geç saate kadar oturup incelemeyi düşünüyorum. Kadın konusu üzerinde yoğunaşmış biriyim , anacak en çokta kadınlardan çekiyorum ve bu çelişkiden kurtulamıyorum. en çok onlar için savaşırken , en çok onlar tarafından darbe yiyiorum. tüm türkiye femnist hareketi hastalıklı, kaprisli ve bunalımda , bence türkiyede aklı başında 3- 4 kadın bulabilirsiniz, femnist önder. Ben feministmiyim, bilmiyorum, ben femnistim dediğimde feminist olduğunu idda edenler beni linç etmeye kalkmıştı. yazılarımı sert bir dil olduğunu, kırıcı olduğumu, illaki kadın yumuşak yazar hesabında, yumuşak dokunan edalarda yazmamı istemişlerdi. napcaz, doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar , oda gider kendi ne yeni bir köy kurar :))9. bende kendi köyümü kurdum.
    gerisi sonra.

  95. Yazan:safeline Tarih: Haz 16, 2009 | Reply

    Bendeniz söyleyişin tam manası ile “sapına kadar” adamımdır.. Fakat ne yazık ki ne sözde kadın hakları savunucular, ne adlarına “feminist” denen her nedense aşırı “femin”ler!!, ne de insan hakkı falan sayıklayan zavallı insani müsvetteler ; daha bir tane bir kadın nedir, nasıldır, insanlık nedir, nasıldır, kadın geçmişten beridir insan olarak nedir ve insanlıkdaki yeri nasıldır diye daha bir yazan, çizen, araştıran, kovuşturan, savunan, dahası düşünen,düşünen,düşünen ve yazan ; daha ben bu güne kadar ne rastladım ne de rastlarım bu gidişle, yaşım 44 ; sene de M.S.2009.. ben daima insanlığımın savunucusu ve uygulayıcısı oldum ve hep de önüme ya mazlumlar, ya düşkünler, ya da kadınlar geldi… sizler ne hakkı ne hukuku sayıklıyorsunuz be.. çoğunuz soytarı derecesinde cahilsiniz.. şu düşük, alçak, iğrenç ve zavallı “medeni seviyeli” insanlıkla “varım” sanıyorsunuz veya sayıyorsunuz.. sonra da hak hukuk zırvalıyorsunuz.. “bebekler, yaşlılar ve hayvanlar” olmasaymış, cidden toz olurmuşsunuz neredeyse tamamınız..

  96. Yazan:Senem Evrim Ozer Tarih: Haz 16, 2009 | Reply

    Feminizm Turkiye’de “kadinlarin ustunlugu” gibi bir tanima ulasmis. Aslinda akademik feminizm calismalarinin buyuk cogunlugu kadinlarin sorunlarini degerlendiren ve ustunluk degil, esit haklar arayan, ve kadinlara karsi uygulanan yanlis nitelendirilmelerin ele alindigi bir alandir.
    Ben kadin erkek esitligine inanan bir feministim, ve “feminizm” anlamini bildigim icin kendimi feminist olarak tanimlamadan da hic cekinmiyorum. Kocam dahil tanidigim cogu erkek de feminist, ama bu keliminin toplumda yanlis bilinmesinden dolayi kendilerini bu sekilde tanimlamamayi tercih ediyorlar.

  97. Yazan:Hakkı ÇELİK Tarih: Haz 17, 2009 | Reply

    Sayın Editör safeline diye kendini tanıtan sap, burda yorum yapan herkesi soytarı diye nitelerken benim de o sapı, sap diye nitelemem niye sansürlendi? Ne haliniz varsa görün inanmadığınız işlerle uğraşın bakalım.

  98. Yazan:zafer can Tarih: Haz 19, 2009 | Reply

    kadın ve erkek kelimelerini lügatımızdan çıkardığımız gün yol almaya başlarız… aksi taktirde mümkün değil… çünkü otomatikman nüfusun teorik olarak yarısını saf dışı bırakmış oluyoruz sürekli…

    sorun türkiye sorunu da değil… insanlık sorunu…

    herhangi bir canlıdan bahsederken hiç cinsiyeti işin içine katıyor muyuz?… mesela “ay ne tatlı kedi” derken??? “ay ne tatlı erkek kedi” diyor muyuz? … palmiye hurmadan üstünmüdür?… hayvanat bahçesi denen hapishanelerde mesela dişi maymuna farklı gözle bakan var mı?… pardon vardır mutlaka ama konu dışı::)))… canlıların cinsiyetinden sadece “belgesel” lerde bahsedilirken biz neden insanın cinsiyetinden “her an” bahsetmek zorunda kalıyoruz???

    sebep basit: çünkü biz insanız da ondan… kendisine bağışlanan akıl denen şeyi kullanmayı bir türlü beceremeyen yaratıklarız!!! dişisini aşağılayan bir eşşek gördünüz mü hiç???

    şu da bir gerçek ki, “feminist” diye bir kavram çıkmışsa eğer, demek ki gerek duyulmuş ki çıkmış… gerek duyulmayan hiç bir şey var olmaz… mesela “çağdaş yaşamı destekleme vakfı” gibi… çağdaş yaşam olmadığı için gerek duyulmuş!!!… “kadın hakları” ifadesi yerini sadece “insan hakları” ifadesine bırakıncaya kadar ben feministim!!! inadına pozitif ayrımcılık yapıyorum… feminist ilan edilmek yada edilmemek gibi bir sorunum da yok… açık açık ben feministim diyorum… taaaa ki kadın ve erkek kalimeleri sadece gerektiğinde kullanılıncaya kadar…

    kadın ve erkek kelimeleri bence sadece “wc” lerde kullanılabilir… yada bilimin bazı alanlarında… “kadın hastalıkları ve doğum kliniği” gibi… yada sporda… bu sayfalarda internetin bazı çukurlarında olduğu gibi “ehuhuhueeee kadınlar erkekler kadar hızlı koşamaz, ayakta da işeyemezler” diyecek bir gerzeğin olmadığından eminim… yoksa yazmam zaten…

    kadın-erkek yoktur… insan vardır… derim başka hiç bir şey demem… ve tekrar yazayım, feminist ilan edilmek utanılacak bir şey de değildir… “insanlığın utanılacak o kadar çok pisliği mevcut ki!!!” … erkek her yerde hiç de utanmadan ve üstelik kabararak kendini üstün görme, karşı cinsi aşağılama ve hatta namus tatavası adı altında yakarak, keserek ezerek öldürme eylemlerinde bulunuyorsa feminist neden utansın sıkılsın ki???

    terazinin kefesi dengede değilse ne yaparsınız??? dengeye gelene kadar ağırlık koyarsınız…

    kadın ve erkek kelimeleri sadece gerektiğinde kullanılıncaya kadar “feminist” olmakla gurur duyarım…

  99. Yazan:fatih y. abbas Tarih: Haz 20, 2009 | Reply

    Ben yukardaki tartismalardan hic bir sey anlamadim. Onun icin kadinla ve erkekle ve konumlariyla (haklar ve sorumluluklar) ilgili
    probleme, en sarsintili ve kokensel bir noktadan baslayim ki, “yumagi cozmek” kolay olsun: Problem nedir? desem kim ne diyecek?
    Bu soruya,saglam bir referans, cikis arayis noktasi arayalim ki cevap da kolay olsun.

    Sosyalistler ve sosyalist feministlere ve (modernistlere) gore, ev isleri, evin yonetimi “asagilik, kalitesiz, dusuk statulu” islerdendir. Parya’lara ait islerdir.Kaliteli ve yuksek vasifli, entelektuel kadinlar bu islerle ilgilenmez. Bu islere bedel, ucret de odenmez. “Pis ve boktan isler” angaryadir.
    Bu angaryalar, Paryalarin sosyal-kulturel ve dini yukumudur.

    Sozgelimi yemek yapmak, evde corek kurabiye pisirmek, bulasik yikamak, hamilelikten itibaren cocuklarla ilgilenmek, onlarin kicindaki boku temizlemek dahil,egitmek,
    terbiye vermek, dunyaya ve hayata hazir hale
    getirmek, evdeki temizlik ve duzen isleri vs vs.

    Bu islere, “erkek tarafindan bedel odenmez” denir, yada kabul edilirdi: Ama kadin “sosyal hayata katilirsa”(??? ne demekse), eve hemen bir hizmetci tutulur. Cocuklara da, nine, dede yoksa, bakici bulunurdu. Bu islere de “baskasi yaptigi” surece, surekli para odenir. Eskiden kapici Ali efendinin karisi Emine, Hatce cagrilirdi, son yillarda yemek uzmani, psikolog, ev temizlik sirketleri uzmani bayanlar cagrilmaya baslandi. Odemeler faturali olarak yapiliyor.

    Gelinen noktada bir sorun var mi? Hayir.
    Ne koca nede kari, bu meseleleri artik dert ediyor mu? Hayir!

    Kadin evin disinda, disarda da calissin:
    Psikoloji okusun,kreste yada klinikte cocuk baksin, hastaya baksin.Gıda uzmani olsun, yemek sirketinde, fast food’da, cafe’de restoranda calissin. Ogretmen olsun, okullarda biyoloji ogretsin. Tibbi egitim alsin, hastabakici olsun.

    Bu meslek ve islere itiraz eden,faturayi odemekten kacan, muhafazakar, dindar yada modernist insan var mi? Yok.

    Ayrica niye engel olunacak ki? Ne amacla?
    Istihdam kapisidir. Daha iyi sartlarda calisma ve kisisel gelir kazanma ve tasarruf etme imkani sunmaktadir.

    Kocasi ve dogurabiliyorlarsa, cocuk ne kaybedecek?

    Lutfen dikkat: Modernism ve modernite etiketine karsi, elestiri yapanlarin alternatifi nedir? Feodalite mi?

    Islam konusuna geleyim: lslam dini namus ve iffet disinda, kadina hic bir “angarya mesuliyeti” yuklemiyor. (ara soru: bir insan neden okuyacak?, tahsil egitim gorecek? boktan isler yapmak icin mi?)
    Kur’ana gore, kadin susler ve guzellikler icinde yaratilmistir.Estetik bir degerdir. Erkekler gibi tartismayi bile yurutemez. Cunku cok duygusal, cok kirilgan ve alingandir.

  100. Yazan:fatih y. abbas Tarih: Haz 20, 2009 | Reply

    Kadin-Erkek, Sosyal Orgutlenme,Calisma Hayati
    Kadinla ve erkekle, konumlariyla, sosyal statuleri, haklari ve sorumluluklari ilgili probleme, en sarsintili ve kokensel bir noktadan baslamali ki, tartisma ve itirazlarla ilgili “yumagi cozmek” kolay olsun, ise yarar bir anahtar sahibi olalim. “Problem nedir, sikayetin nedir kardes?” diye baslamak iyidir. Doktor yada tesisatcinin sordugu tarzda olsun. Atalarimiz der ki: Derdini soylemeyen, derman bulamaz. Acik yaraya kurt dusmez. Egri oturalim ama dogruyu konusalim.

    http://kiltabletler-ii.blogspot.com/2009/06/ben-yukardaki-tartismalardan-hic-bir.html

  101. Yazan:NIHAL GURES Tarih: Haz 30, 2009 | Reply

    EVET ,TÜM DÜNYA FEMINIST OLMALIDIR

    YOKSA HIC BIR COZUM OLMAZ.
    Ben bazı kadın kılıgında dolasanların aslında erkek oldugunu düsünüyorum,mesela ,IRAN daki muhafız polisi kadınlar ,kadın mı?
    Hic sanmıyorum,
    onlar kadın kılıgına girmis erkekler.
    Kadın olsa hemcinslerini yüzünde makyaj var diye döver,tartaklar mı?
    Hic sanmıyorum.
    Kafalarına turban vs ,saranlar da bence kadın kılıgında dolasan erkekler,
    cünkü erkek kafasıyla düsünüyorlar,
    kadın olsalar kadın kafasıyla düsünürler.
    Bence kadın düsünce yapısına sahip olmayanlar ne kadar kadın gibi görünse de erkektir.

    Tüm dünyada kadına pozitif ayrımcılık yapılmasını kabul ediyor,
    kadınlar eziliyor,
    dövülüyor,
    bıcaklanıyor,
    yüzüne kezzap atılıyor,
    her türlü siddete maruz kalıyor,
    din adı altında cinsel organları kesiliyor,
    ve buna engel olabilecek hic kimse ortada görülmüyor.
    Gazetede hergün öldürülen,dövülen ,bıcaklanan,tecavüze ugrayan kadınların haberlerini okumaktan utanıyorum artık.
    Töre cinayetleri,namus cinayetleri ,kadın hem erkekten hem de kadın gibi görünen erkek düsüncesindeki kadınlardan siddet görüyor.
    Hala feminist olmayalım da ne yapalım?

    Kadın kılıgındaki siddetyapıcılardan illalah….
    Hem maddi hem de manevi olarak kadınları ezmeye devam ediyorlar.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Kas 26, 2010: Twitter Trackbacks for Feminist İlan Edilmeden Kadın Haklarını Savunabilir Misiniz? : Derin Düşünce [derindusunce.org] on Topsy.com

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin