Mûsikîmiz Kimin? »
By Ekrem Senai on Ağu 18, 2010 in Basın günlüğü, Müzik, Toplum | 7 Comments
“…Saf, katışıksız ve öp-öz Türk olmayı yücelten böyle bir milliyetçilik anlayışı her nasılsa, Etiler’e, eski Yunanlılar’a, modern Avrupalılar’a akrabalık atfetmekten hicap duymaz. Itrî’yi, Dede’yi ölü ilân eden “Türk” müzikçileri Batılı müzikçileri, meselâ Beethoven ve Mozart’ı her fırsatta birer aziz gibi anarlar.
Kafa karışıklığı ve “kendi olamama” hâli o kadar yakıcıdır ki; “Türk müziği” taraftarı olan ve klasik mûsikîmizin Bizans’a, Acemler’e veya Araplar’a değil Türkler’e ait olduğunu uzun uzun makalelerle izah eden Hüseyin Sadettin Arel bile muhtelif konferanslarında ve yazılarında “mûsikîmizin istikbali çoksesli Batı mûsikîsi olmalıdır” der. Radyoda Klasik Koro’yu kuran, pek çok klasik takımın seslendirilmesini temin eden Tanbûrî Cemil Bey’in oğlu Mesud Cemil bile aynı çizgidedir.
İşte “kendi” müziğimize “Türk” ve “klasik” sıfatlarını ekleyenler de bu zihniyette olan kişilerdir. Medeniyet anlayışını bilmeyen, önemsemeyen, tam tersine “kendi” olmayan modern ve Batılı her şeye huşû ve ihtirâm içinde perestiş eden bir kafadır bu… Milliyetçisi de öyledir, kozmopoliti de, devletçisi de, liberali de… Bu o dereceye varmıştır ki, klasik mûsikîcilerden bazıları Mevlevî semâını bile eski Türkler’in Şaman danslarına dayandırmaya teşebbüs etmişlerdir. Aynı çevreler aslı-nesli belli olan Mevlânâ’yı bile bu sığ kavim anlayışına alet ederek, “büyük Türk şâiri” olarak sunarlar….”
MÛSİKÎMİZ KİMİN?: ANLAMSIZ BİR SORUYA ANLAMLI BİR CEVAP
Bugünlerde lokanta ve kafelerde başım dertte. Garson masaya gelip soruyor: “Ne arzu edersiniz?” Ben “Sade kahve lütfen” diyorum. Garson tekrar soruyor Read the rest