Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Kafka, Taşrada Düğün Hazırlıkları »

Taşra’da Düğün Hazırlıkları[1], Kafka’nın en eski yazılarının bulunduğu bu eser üç manüskri[2] ve fragmanlardan[3] oluşmaktadır. Max Brod tarafından 1907-1908(?) tarihine kadar uzanan bir geçmişleri olduğu belirtilen bu manüskriler, 1923(?) tarihine kadar uzanmaktadır. Bu el yazmaları,  Brod tarafından tek bir eserde birleştirilip düzenlenerek edebiyat dünyasına kazandırılmıştır.

Eserin içinde şu bölümler yer almaktadır: Taşrada Düğün Hazırlıkları; Günah, Istırap, Umut ve Doğru Yol Üstüne Özdeyişler; Sekiz Oktav Defteri; Defterlere ve Tek Kağıtlara Yazılmış Fragmanlar; Ek; Yiddiş Dili Üzerine Bir Konuşma; Richard ve Samuel İçin Taslak; Bir Daireye Verilen Dilekçe; Ölmeden Ölme; Notlar.

Bu eserdeki öykülerin bir kısmı yayımlanmış olsa da bir kısmı ilk defa bu eserle ortaya çıkmış, ayrıca fragman ve özdeyişler de öykülerden bağımsız olarak defterlerde yer almıştır.

İlk iki manüskri Eduard Raban’ın nişanlısı Betty’yi ziyaretini anlatan bir durum hikâyesidir ve ikinci manüskri birinciden bağımsız olarak kimi değişikliklerle aynı olayı farklı bakış açısıyla işler. İki farklı ama kahramanı aynı öykü ile karşılaşmış oluruz. Kısa boylu, sarışın Raban’ın önemi kendi sıradan önemsiz hayatını aktarımındaki gözlem, ayrıntıları yakalama gücü, bolca gözlem Read the rest

Monte Cristo Kontu / Alexandre Dumas »

  • Monte Cristo Kontu Alexandre DumasPolitikada insanlar yoktur, düşünceler vardır; duygular yoktur, çıkarlar vardır; politikada bir adam öldürülmez, bir engel ortadan kaldırılır.
  • Ağaç hiçbir zaman çiçeğini bırakıp gitmez; ağacı bırakıp giden her zaman çiçektir.
  • Bir babanın ya da bir annenin yüreğinin hiçbir zaman anlayamayacağı şeyler vardır.
  • İdam sehpasının ilk basamağında ölüm tüm yaşam boyunca taşıdığınız maskeyi atar ve gerçek yüzünüz ortaya çıkar.
  • Mutlu olmak için hep acelemiz vardır; çünkü insan uzun zaman acı çekerse, mutluluğa bir türlü inanamaz.
  • Mutluluk kimi zaman garip bir etki yapar; insanı soluksuz bırakır, acı gibi.
  • Mutluluk, büyülü adalarda kapılarını ejderhaların beklediği saraylar gibidir. Onu elde etmek için savaşmak gerekir.
  • Siyaset alanında tutuklama emri kütüğü yoktur; kimi zaman hükümetler bir adamı arkasında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaldırmakta yarar görürler; tutuklama emir belgeleri araştırmalara yol gösterebilir.
  • Belirsizlik tüm işkencelerin en kötüsüdür.
  • Çoğu zaman mutluluğun yanından onu görmeden, ona bakmadan geçeriz; onu gördüysek ya da ona baktıysak bile onu tanımayız.

… Edebiyat ve ölüm üzerine kitap okumak için …

70 kitap indirin70 kitap indirinKitap Tanıtan Kitap 2

Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz.

Ölümden Bahseden Kitap

70 kitap indirin70 kitap indirinÇocuklarımıza Ölüm’den daha çok bahsetsek ne olur? Meselâ evde besledikleri hayvanların, saksıdaki çiçeklerin ölümü üzerine yorum yapmalarını istesek? Mezarlık ziyaretleri yapsak onlarla birlikte ve sonra ne düşündüklerini, ne hissettiklerini sorsak? Çocuklara ölümden bahsetsek belki daha güzel bir dünya kurulur bizden sonra. Çünkü bugün Ölüm’ü TV’den öğrenmek zorunda kalıyor çocuklar. Gerçekten bir “problem” olan ve çözüm bekleyen kazalar, hastalıklar… Çocuklar ölüm sebepleriyle Ölüm’ün hakikatini ayırd edemiyorlar. Küçülen ailelerden uzaklaşan dedeler ve nineler de bizden “uzakta” ölüyor: Kendi evlerinde, hastahane ya da bakımevlerinde. Doğumlarına tanık olamayan çocuklar bir gün ölme “sırasının” onlara da geleceğini anlayamıyor. Ölümü bekleyen modern insan idam mahkûmu değilse eğer, kısa çöpü çekmekten korkan biri gibi. İstenmeyen bir “büyük ikramiye” ölüm… Bu kitap Ölümden bahsediyor. Ölüm denen o “konuşmayan nasihatçıdan”, o karanlık ışıktan. Kendisini göremediğimiz ama sayesinde hayatımızın karanlık yarısını gördüğümüz ölümün ışığı. Buradan indirebilirsiniz.

 

Olasılıksız / Adam Fawer »

  • olasiliksiz-adam-fawerZaman izafidir. Işık hızından hızlı olan tek şey düşünce hızıdır. Özellikle de bilinçsiz düşünce. Partiküller ışık hızına yaklaştıkça zaman yavaşladığı için duranlara göre bilinçsiz zihnin sonsuz olduğunu düşünebiliriz. Yani, bir anlamda, zaman diye bir şey yok.
  • Budistlere göre her şey geçicidir. Buddha, dünyadaki bütün acıların kaynağının insanların maddelere ve fikirlere bağlılığından kaynaklandığını ve akan, değişen ve hareket eden evreni kabul etmedikleri için böyle olduğunu düşünmüştü. Budizm’e göre uzam ve zaman, bilinç yansımalarından ibarettir. Budistler objeleri maddeler olarak değil de, evrensel bir hareketin içinde var olan dinamik süreçler olarak görürler ve bu da sürekli değişmektedir. Yani, maddeyi enerji olarak görüyorlar, aynen kuantum fiziğinde olduğu gibi.
  • Büyük düşünürler, felsefeciler, bilim adamları hepsinin zamanının ötesinde oldukları söylenir; çünkü dev adımlar attılar. Bazıları buna deha diyor; ama deha müthiş bir öngörü değildir de nedir? Sözde dahiler yalnızca toplu bilincimizi bizden daha iyi görebilenlerdir.
  • Güçlü yeteneği olanlar çoğu şeyi görebilirler; ama gördükleri bilinçaltındadır. İyi fikirlerine öngörü, içgüdü ya da bir duyguya kapılmak derler. Aslında bu fikirler her-an’da gördükleri olası geleceklerden kaynaklanır. Her-an’da herkes için mükemmel ve mutlu gelecekler de vardır.
  • Kaybetmeye mahkum olanlar az parayla oynarlar; üçe altı veya beşe on en fazla.
  • Tüm kumarbazların söylediği en önemli cümleyi söyledi: Kötü eller gelmeye başladığında masadan kalkacağım.
  • Her seçimin olumsuz sonuçları olabilirdi. Asıl yapılması gereken, riski değerlendirmek ve en aza indirgemekti. Hiçbir zaman risk faktörü yok edilemezdi, tamamen yok edilemezdi. Böyle bir şey asla hesaplanamazdı. İşte hayatın en güzel tarafı da buydu; her şey olabilirdi. Her ne kadar olasılıksız olursa olsun olabilirdi. Olasılık dışı olan bir olay mutlaka olurdu.
  • Olaylar ne kadar rastgele görünse de, tamamen fiziksel gerçeklerle koşullandırılmışlardır ve böyle belirlenirler.
  • Saklayacak bir şeyi olmayan insan rahatmış gibi görünmeye çalışmazdı; özellikle de yağmurun altında yürürken.
  • Bilgi önemlidir. Eğer bir şey yapabileceğini düşünürsen, aslında bu mümkün olmasa bile yapabildiğini görürsün. Eğer yapamayacağını düşünürsen, o zaman da çoğunlukla yapamazsın; çünkü denemezsin bile yapmayı.
  • Çağdaş fiziğe göre madde zamanda ve uzayda belirli noktalar olarak değil, dalgalar olarak var olur.
  • Kuantum fizikçilerine göre madde aslında yoktur. Aslında madde enerjidir.
  • Tüm bilinçli ve bilinçsiz düşünceler beyinden elektrik sinyalleri yollayan nöronlar tarafından oluşturulur. Madde enerjiyse ve düşünce de enerjiyse, o zaman tüm madde ve düşünceler birbirine bağlıdır, ilişkilidir. İşte toplu bilinçaltı da buradan gelir. Bu yaşayan, yaşamış ve yaşayacak her canlı tarafından paylaşılan, birbirine bağlı, bilinçsiz zihnidir.

 

… Kürtler ve Marx üzerine kitap okumak için …

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)

70 kitap indirin70 kitap indirinEtnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişleIZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.

70 kitap indirin70 kitap indirinDerin MAЯҖ

Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden?

Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok. Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.

Pal Sokağı Çocukları / Ferenc Molnar »

Pal Sokağı Çocukları Ferenc Molnar

  • Gerçek çarpışmaları izlemiş olan ciddi savaş gazetecileri derler ki savaşta en büyük tehlike düzensizliktir. Başkomutanlar yüzlerce toptan korkmazlar da; dakikadan dakikaya büyüyüp az zamanda genel bir bozguna dönüşmesi kesin olan en küçük kargaşadan çok kötü ürkerler. Karışıklık toplu, tüfekli gerçek orduları bile zayıf düşürdüğüne göre, kırmızı jimnastik gömleği giymiş birkaç yaya askerin bu yıkımdan yakasını kurtarmasına olanak var mıdır?
  • Ticaret kurallarından anlayanlar iyi bilirler ki, alışveriş tehlikeye düştüğü zaman fiyat yükselir. Örneğin, haydut yatağı bölgelerden getirilen Asya çayları pahalıdır ve bu tehlikeyi biz Avrupalılar ödemek zorundayız.
  • Korkmamalarının, daha önemli başka bir nedeni vardı: Artık savaşın ateşi içinde olduklarını duyumsuyorlardı. Gerçek askerler de gerçek çarpışmalarda böyledir. Düşmanın yüzünü görmedikleri sürece her çalıdan ürkerler. İlk kurşun kulaklarının dibinden vızıldayarak geçti mi, onlara cesaret gelir; kendilerini yitirirler ve ölüme koştuklarını unuturlar.
  • Gerçekten, şu yaşam nasıl bir şey ki hepimiz onun, durmadan savaşan, bazen üzüntülü bazen neşeli hizmetçileriyiz!

 

… Bilim, siyaset ve ekonomi üzerine kitap okumak için …

Modern Bir Put: Bilim (Tartışma)70 kitap indirin70 kitap indirin

Bilimciler herşeyi parçaladıkları için mânâyı kaybediyorlar. Aşk’ı, Korku’yu, Sevinç’i hormonal “fenomenler” sanıyorlar. Hakikat’in tezahürü yok onlar için, sadece tezahür var. Sebebi? Eşya. Eşyanın sebebi? O da eşya(!)Biz buna “pozitivist iman” diyoruz. Çünkü pozitivistlerin bilimsellikle ilişkisi koptu. Bilimsellik değil bilimcilik peşindeler. Bilimi putlaştırdılar. Konuya eğilen yazarımız Mehmet Bahadır her zamanki nazik üslubuyla“kral çıplak” dedi… Dedi ve bir işaret fişeğini daha ateşledi. Sitede en çok yorum alan yazılardan biri oldu bu makale. Fakat sadece içeriği ve yorum sayısıyla değil,yapılan yorumların kalitesiyle de öne geçti bu çalışma. 100′den fazla yorum alan ve aylar süren ilginç bir tartışmaya vesile olan makaleyi altındaki yorumlarla beraber kitaplaştırdık, ilginize sunduk. Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizm Demokrasiyi Susturunca

70 kitap indirin70 kitap indirinHalkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008’de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99’un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi?Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.

Saptırılmış Vasiyetler / Milan Kundera »

Saptırılmış Vasiyetler Milan Kundera“… Kafka, Dönüşüm’ün elyazmasını, redaktörlüğünü Robert Musil’in yaptığı bir dergiye gönderdi. Robert Musil, yazarın kısaltması koşuluyla yapıtı yayınlamaya hazır olduğun bildirdi. (Ah! büyük yazarların acıklı karşılaşmaları!) Kafka’nın tepkisi soğuk ve Stravinski’nin Ansermet’ye gösterdiği tepki kadar kesin oldu. Yayınlanmamak düşüncesine katlanabilirdi, ama yayınlanmak ve sakat bırakılmak onun için dayanılmaz bir şeydi. Sanatçı anlayışı Stravinski ve Beckett’inki kadar ödünsüzdü, kesindi, ama öteki ikisi kendi anlayışlarım azçok kabul ettirmeyi başarmış olmalarına karşın, o başarılı olamadı.

   […]

Stravinski’yi düşünüyorum. Bütün yapıtını, değişmez bir ölçü olarak, kendi yorumu içinde tutmak için gösterdiği müthiş çabayı düşünüyorum. Samuel Beckett de böyle davranıyordu: Oyunlarının metnine giderek daha ayrıntılı sahne açıklamaları ekliyor ve bunlara kesinlikle uyulması için diretiyordu (genel hoşgörünün tersine); çoğu zaman sahnelemeyi onaylamak için provalara katılıyor ve bazan, oyununu kendisi sahneye koyuyordu; dahası, sonsuza dek değişmeden kalması için, Oyunun Sonu’nun Almanca sahnelenmesiyle ilgili notlan kitap olarak yayınladı. Dostu ve yayıncısı olan Jerome Lindon, ölümünden sonra bile, yazarın istencine saygı gösterilmesine, gerektiğinde dava açmak pahasına da olsa göz kulak olmaktadır. Bir yapıta, bütünüyle yazar tarafından tamamlanmış ve denetlenmiş kesin bir görünüm vermek için harcanan bu en yüksek çabanın tarihte bir benzeri yok. Sanki Stravinski ile Beckett yapıtlarını yalnızca her zamanki saptırma uygulamalarına karşı değil, bir metne ya da bir partisyona giderek daha az saygı göstermeye hazır bir geleceğe karşı da korumak istiyorlardı; sanki, yüce sanatçı kavramının, kendi isteklerinin tümünün gerçekleştirilmesini zorunlu kılan sanatçının ne olduğunun örneğini, son örneğini vermek istiyorlardı …”

… Sosyalizm ve edebiyat üzerine kitap okumak için …

Kitap tanıtan kitap 4

70 kitap indirin70 kitap indirinAlışılagelmiş kitap sunumlarından farklı bir çalışma bu. Neden? Öncelikle kitap tanıtan kitap serisinde tanıtımı yazanlar da tıpkı tanıtılan sanatçı ve filozoflar gibi birer yazar. Bir çoğu profesyonel ve yarı-profesyonel olarak yazı hayatlarını sürdürmekteler. Ek olarak… katkıda bulunan yazarlar eserin güzelliği kadar kendi iç güzelliklerini, kişisel tecrübelerini, eserle ve yazarla tanışma serüvenlerini de ortaya koyuyorlar. Bu bakımdan kitap tanıtan kitapAktaş, Kafka, Ramazanoğlu veya Kazancakis ile olduğu kadar Başarslan, Gürkan, Becer ve Özdemir ile de tanışmanın veya mevcut dostluğu ilerletmenin güzel bir yolu. Bu 4cü kitapta Yine « ağır » konuklarımız var : Franz Kafka, Cihan Aktaş, Michel Houellebecq, Yıldız Ramazanoğlu, Nikos Kazancakis, Ali Şeriati, Jacques Derrida, Selim İleri, André Gide. 20 farklı kitap, Rusya, Fransa, İran, Almanya ve Türkiye’den 20 yazar. 98 sayfalık bu kitabı, kitap tanıtan kitapların dördüncüsün ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Sosyalizm İslam’a uyar mı? (Tartışma)

70 kitap indirin70 kitap indirinBir yanda zekât üzerinden eşitlikçi bir İslâm yorumu yapan anti-kapitalist Müslümanlar. Diğer tarafta bir türlü iktidar olamayan, sosyalizmi bilmeyen, kemalizmi demokrasi zanneden devletçi, hatta darbe yanlısı bir Türk solu.

Türk solu geçmişiyle yüzleşemekten korkuyor. Solcunun solcuyu katlettiği 1 Mayıs 1977 bir tabu. Deniz Gezmiş’in ulusalcı duruşunu da eleştiremiyorlar. Evet… Türk solcuları iktidara yürümek için bir koltuk değneğine muhtaçlar. Peki ya İslâm? Sosyalizm İslâm’a ne kazandırabilir? Sosyalist devletlerin Müslümanlara yaptığı onca eziyetten sonra Müslümanlar sosyalizm ile ittifak yapabilir mi?

Derin Düşünce okurları tartıştılar, biz de kitaplaştırdık. Buradan indirebilirsiniz.

İradenin Tutsaklığı / Martin Luther »

martin-luther-erasmus-ozgur-irade-“Özgür irade” hakkında tek bir taneden üç farklı görüş çıkartıyorsun! Şimdi bunlara bakalım. Birincisi, lütuf olmaksızın insanın iyilik yapmak isteyemeyeceği; iyiliği başlatıp, iyilikte ilerleyip ya da iyiliği tamamlayamayacağıdır. Bu görüşe, “aşırı fakat yeterince olası” diyorsun.

“Daha aşırı” olarak nitelendirdiğin ikinci görüşün ise “özgür iradenin” yanlızca günaha götürebileceği ve yanlızca lütfun tanrısal bir yaşama kişiyi yönlendirebileceğidir.

“En aşırı” olduğunu söylediğin üçüncü görüşün ise “özgür iradenin” anlamsız olduğu ve bizlerin içindeki iyinin ve kötünün sebebinin Tanrı olduğudur.

Bu görüşlerin ilkini kabul etmeye hazırsın çünkü bu ilk görüş, insana bazı şeyler için çaba göstermesine olanak veriyor. Diğer iki görüşe ise karşısın. Neden dediğini bilmiyor gibisin! Bunlar, üç farklı görüş değil, senin karşıtların tarafından ortaya konmuş tek bir düşüncenin üç farklı şekilde ifade edilmiş şeklidir. Senin “özgür irade” tanımının, senin kabul edilebilir olduğunu söylediğin o ilk görüşle alakası bile yoktur. Senin tanımın, “özgür irade” hem iyi hem de kötü olanı yapabileceğini söyler. Fakat senin kabul ettiğin görüş ise insan iradesinin Tanrı’nın lütfu olmaksızın iyi olanı seçemeyeceğini söyler. Bu iki irade birbiriyle zıttır. Birinci görüşü kabul ederek “özgür iradenin” iyi olanı yapamayacağını kabul ediyorsun. Biraz evvel şöyle demiştin: “İnsan iradesi öylesine kötüdür ki, özgürlüğünü kaybetmiştir ve günaha kulluk etmeye mecburdur ve daha iyi bir duruma geri dönemez”. Ama aynı şeyi ben söylediğimde, sen şunu diyorsun: “Böyle saçma birşey daha önce hiç duyulmamıştır”. Yazdıkların, iyi olmaya çalışmanın aynı anda “özgür iradenin” hem gücünde hem de gücünde olmadığı anlamına gelir. Eğer bu adam deli değilse, gerçek bir deliyle tanışmak isterdim!

Kullandığın ifadeler birbirine öylesine zıt ki bir arada olmaları mümkün değildir. “İyilik yapabilirlik” ile “iyilik yapamazlık” arasında orta bir yer yoktur.

Ortaya koyduğun ikinci ve üçüncü görüşlere gelince…birincisinde olmayan yeni hiçbir şey yok onlarda da. Üçü de mükemmel bir uyum içinde. Yanlızca ikinci ve üçüncü görüşe karşı olduğunu söylüyorsun fakat çok açıkça üçü de insan iradesinin tüm özgürlüğünü yitirdiğini, günaha hizmet etmek zorunda olduğunu ve iyi olanı arzulayamayacağını söylüyor. Ve eğer bu doğruysa, durum gerektirir ki insan kötülük yapar ve bunu yapar çünkü yapmak zorundadır. Buna engel olamaz.

 

… Ölüm, hayat ve zaman hakkında kitap okumak için…

Ölümden Bahseden Kitap

Upanişadlar / F. Max MullerUpanişadlar / F. Max Muller Bir Dinozorun Anıları / Mîna Urgan Eski Mısır Ölüler kitabı, ölümden sonra Oziris’in muhakemesiÇocuklarımıza Ölüm’den daha çok bahsetsek ne olur? Meselâ evde besledikleri hayvanların, saksıdaki çiçeklerin ölümü üzerine yorum yapmalarını istesek? Mezarlık ziyaretleri yapsak onlarla birlikte ve sonra ne düşündüklerini, ne hissettiklerini sorsak? Çocuklara ölümden bahsetsek belki daha güzel bir dünya kurulur bizden sonra. Çünkü bugün Ölüm’ü TV’den öğrenmek zorunda kalıyor çocuklar. Gerçekten bir “problem” olan ve çözüm bekleyen kazalar, hastalıklar… Çocuklar ölüm sebepleriyle Ölüm’ün hakikatini ayırd edemiyorlar. Küçülen ailelerden uzaklaşan dedeler ve nineler de bizden “uzakta” ölüyor: Kendi evlerinde, hastahane ya da bakımevlerinde. Doğumlarına tanık olamayan çocuklar bir gün ölme “sırasının” onlara da geleceğini anlayamıyor. Ölümü bekleyen modern insan idam mahkûmu değilse eğer, kısa çöpü çekmekten korkan biri gibi. İstenmeyen bir “büyük ikramiye” ölüm… Bu kitap Ölümden bahsediyor. Ölüm denen o“konuşmayan nasihatçıdan”, o karanlık ışıktan. Kendisini göremediğimiz ama sayesinde hayatımızın karanlık yarısını gördüğümüz ölümün ışığı. Buradan indirebilirsiniz.  

Zaman Nedir?

Upanişadlar / F. Max MullerUpanişadlar / F. Max Muller Bir Dinozorun Anıları / Mîna Urgan Eski Mısır Ölüler kitabı, ölümden sonra Oziris’in muhakemesi

“Zaman nedir? Kimse sormazsa ne olduğunu biliyorum. Ama birisine açıklamaya kalkarsam artık bilmiyorum… Eminim ki geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasagelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise sonsuzluk olmaz mı? İyi ama şimdiki zaman var olabilmek için geçmişe karışması gerekiyorsa mevcudiyetini  yok oluşuna muhtaç olan bir Şimdi‘ninVARlığından nasıl bahsedilebilir? Demek ki zaman yokluğa meylettiği ölçüde var olan şeydir.” (Aziz Augustinus, 354-430)

Zaman nedir? İnsan düşüncesinin en çok zorlandığı sorulardan biri bu. Zira Zaman’ın olmadığı bir yer, an, olay düşünmek imkânsız. “Hiç bir şey olmuyor şu an” derken bile zamansal bir cetvele ihtiyaç var. Saniyeler tık tık ilerleyecek ki “yaprak bile kıpırdamıyor” cümlesinin bir anlamı olsun. Zaman’ı anlamadan Yaşam, Hareket, Özgürlük kavramlar üzerine düşünmek de imkânsız.

Derin Göz isimli kitabımızda özellikle ünlü ressam Edward Hopper’dan bahsederken modern yaşamın özellikle de Sanat’ın biz insanlara Zaman’ı düşünmek için yeni kapılar açtığından bahsetmiştik.  Derin İnsan  adlı kitabımızın Korku Matkabı bölümünde de Korku-Zaman ilişkisinden ve Sinema Sanat’ından istifade ederek Zaman’ın NE’liğini bir parçacık sorgulamıştık. Kelimelerin ve mantığın gücünün yetmediği sınırlarda yine Sanat’tan istifade ettik : Sinema, Resim ve Fotoğraf sanatı imdadımıza koştu.

Ama felsefeyi dışlamadık. Zaman hakkında çok isabetli tahliller yapmış olan Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl’den çok önce belki ilk defa Aristoteles (MÖ 300′ler) ile başlamış sorgulamalar var. 1800ler ve 1900lerdeki fikirler haliyle teknolojik ilerlemelerden ve yeni kurulan endüstriyel toplumdan istifade eden ama aynı zamanda bunların altında ezilen bir kuşağın ürettikleri. Bilim ve teknoloji ile zaman arasındaki ilişkiye gelince elbette Newton’dan Einstein’a ve Kuantum mekaniğine kadar uzayan, epistemolojiden fizik teorilerine kadar dallanıp budaklanan sorgulamalar söz konusu.

Peki bilimsel, objektif, tik-tak zamandan başka, daha insanî, sübjektif ya da bütün bunların üstünde, dışında MUTLAK bir Zaman kavramından bahsedilebilir mi? Zaman sadece bir çerçeve, aklı sınırlayan bir tür “yokluk” mudur? YoksaDerin İnsan  ve Zaman’ın eklemlendiği bir Derin Zaman boyutu var mıdır? Tam da bu noktada Delâilü’l-İ’câzMesnevîMakasıt-ül Felasife Telhis-u Kitab’in Nefs ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açıyor. Zaman konusunu bütün derinliğiyle anlayabilir miyiz? Zaman’ın kitabını buradan indirebilirsiniz.

Sen diktatörlük nedir bilir misin? »

diktator

 

… Bu konuda kitap okumak için …

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?

Hükümeti_devirmek_kapak 70 kitap indirin70 kitap indirin4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.

Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

kapak_kitap_capulcular 70 kitap indirin70 kitap indirinÇapulcular” ne istiyor?

Genel seçimler yaklaşırken başladı Taksim Gezi Parkı olayları. İnsanlar öldü, yaralananlar, tutuklananlar oldu. Taksim’deki sanat galerileri bile yağmalandı. Maddî zarar büyük: Yakılan otobüsler, özel araçlar, iş yerleri. Ancak hâlâ isyancıların ne istediğini bilmiyoruz. Taksim Dayanışma Grubu’ndan çelişkili açıklamalar geliyor. Polisi ya da göstericileri suçlamadan önce şunu bilmek gerekiyor: “Çapulcular” ne istiyor? Daha fazla demokrasi? Sosyalizm? Devrim? Darbe? Elinizdeki e-kitap bu sorulara cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

Yargı kabiliyetinin eleştirisi / Immanuel Kant »

“…Doğal güzellik kendi başına güzel olan şeylerdedir. Sanatsal güzellik iseşeylerin güzel olarak temsil edilmesidir. […]  Çiçekler, gelişigüzel çizilmiş çizgiler bize hiçbir şey ifade etmezler, hiçbir belli mevhuma bağlı değildirler, ama yine de hoşa giderler […] Güzel olan şey bize yarar gözetmeyen, çıkarsız bir haz verir. Bu bakımdan beğenme yargısı indî/öznel olmakla beraber sadece hislerden ibaret değildir ve bu yargının konusu olan güzellik, “hoş” ile karıştırılmamalıdır. […]Güzellik hiçbir çıkar olmaksızın hissedilen hoşlanma; başka bir deyişle hiçbir amaç olmaksızın, kendisi için bir amaç olarak ihdas edilen şeyden duyulan hoşnutluktur. Hoşlanan kişinin bu duygusunu nesneye yüklemesi ‘güzel’ bulunanı gösterir. Beğeni bir nesneyi ya da bir tasarım türünü hiçbir çıkar olmaksızın (alm. ohne alles Interesse) bir hoşlanma ya da hoşlanmama yoluyla yargılama vasfıdır. Böyle bir hoşlanmanın (alm. Wohlgefallens) nesnesine güzel denir. Güzellik eserin maksadını kendi içinde taşımasıdır. Nesnenin kendi içinde taşıdığı nihaî maksad seyirciye sanat eseri karşısında çıkarsız bir haz verir ki bu güzelliktir …” (Kritik der Urteilskraft, 1790)

 

… Bu konuda e-kitap okumak için…

yitik İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür (mesnevî'den)İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür (Mesnevî'den)Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır

Afganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir?

Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.

 

Sanat Yoluyla Hakikat Bulunur mu?

İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür (mesnevî'den)İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür (Mesnevî'den)İnanmak belki zor ama … eğer sınırsız görme kabiliyetine sahip olsaydık hiç bir şey göremezdik!Güneşe dürbünle bakan biri gibi kör olurduk. Gözlerimizin sınırlı oluşu sayesinde görüyoruz dünyayı. Immanuel Kant’ın meşhur bir güvercini vardır, havayı iterek uçar ama havanın direncinden yakınır durur. “Hava olmasaydı daha hızlı uçabilirdim” der. Hakikat’i görmekte zorluk çekmemizin sebebi O’nun gizli olması değil tersine aşikar olmasıdır. Aksi takdirde Hakikat’i içeren, kapsayan ve perdeleyen daha hakikî bir Hakikat olması gerekirdi. İşte bu sebeple Hakikat’i görmek için Bilim’e değil Sanat’a ihtiyacımız var, bilmek değil bulmak söz konusu olduğu için. Derin Düşünce yazarları Sanat-Hakikat ilişkisi üzerine yazdılar. Buradan indirebilirsiniz.

 

Derin Göz

İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür (mesnevî'den)İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür (Mesnevî'den)İnsan gözü daha verimli kullanılabilir mi? Aş, eş ve düşmanı gören Et-Göz’ün yanı sıra Hakikat’i görebilecek bir Derin-Göz açılabilir mi? Sanatçı olmayan insanlar için kestirme bir yol belki de Sanat. Çukurların dibinden dağların zirvesine, Yeryüzü’nden Gökyüzü’ne… Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner, Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna, Cornelis Escher, William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, … Buradan indirebilirsiniz.

Metafizik Üzerine Konuşma / Gottfried Wilhelm Leibniz »

leibniz-metafizikBilgimiz hangi durumda fikrin gözlemiyle uyuşur?

Elbette olanakdışı bir kavramla ilgili herhangi bir fikre sahip olamayız. Bilgi yalnızca sanısal olduğu zaman, onun fikrine sahip olduğumuzda onu gözlemleyemeyiz. Çünkü böyle bir kavram, kavramlar gizli bir biçimde olanaksız olduğu zaman tanınır; kavram olasıysa, bu olasılık bu tanıma biçimiyle öğrenilemez. Örneğin “bin”i ya da bir “binkenar”ı düşündüğüm zaman onun fikrini gözlemlemiyorum (on tane yüzün bin olduğunu söylediğim zaman olduğu gibi), 10’un ve 100’ün ne olduğunu düşünmek için kendimi sıkıntıya sokmuyorum, çünkü onu bildiğimi varsayıyorum ve onu kavramak için şimdi duralamam gerektiğine inanmıyorum. Böylece sık sık olduğu gibi şöyle bir durum çıkabilir ortaya: gerçekte olanakdışı olsa da anladığımı varsaydığım ya da anladığıma inandığım, en azından öbür kavramlarla, kendisini uladığım öbür kavramlarla uzlaşmaz olan bir kavram üzerine yanılabilirim; ister yanılayım ister yanılmayayım, bu sanısal kavrama biçimi hep aynı kalır. Fikrin bütününü biz ancak bilgimiz bulanık kavramlarda açık olduğu, seçik kavramlarda sezgisel olduğu zaman gözlemleyebiliriz.
Bütün fikirlerin bizde bulunması ve Platon’un “anımsama”sı üzerine.

Fikrin ne olduğunu iyice kavrayabilmek için bir çiftanlamlılık durumunu gidermek gerekiyor, çünkü birçok kişi fikir denen şeyi düşüncelerimizin biçimi ya da ayrımı diye düşünmektedir; bu durumda fikir ancak kendisini düşündüğümüz zaman zihnimizde bulunacaktır ve onu her düşündüğümüzde Read the rest

Doğu’da Seyahat / Gerard de Nerval »

Doğu'da Seyahat Gerard de Nerval

  • Ne tuhaf bir şehir Konstantinopolis! İhtişam ve sefalet, gözyaşları ve sevinç, başka yerlerdekinden çok daha fazla keyfi davranış; ama aynı zamanda da daha fazla özgürlük var burada; dört farklı halk birbirinden çok da nefret etmeden birlikte yaşıyorlar. Türkler, Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler; aynı toprağın evlatları olan bu insanlar, bizim çeşitli taşra halklarımızın ya da farklı taraftar gruplarının beceremediği gibi değil, çok daha fazla hoşgörü Read the rest