RSS Feed for This Post

Çirkin Şehir Aforizmaları

  • homojen-mekanManeviyatı kaybediyoruz. Bugün Türkiye’nin bütün dertleri çözülse « neyi kurtardık ? neyi kazandık ? » sorusuna verilecek cevabımız yok.
  • Vatan insan içindir. Eğer insana hizmet edemiyorsan ve insan yetiştiremiyorsan vatanı kurtarsan ne olur?
  • Toplumdaki manevî sıkıntıların suçunu başbakana ve Erdoğan’a yıkan bir güruh türedi. Dünya sevgisi senin nefsanî hastalığın. CB yahut BB ne yapsın?
  • Yükselen binalar, çoğalan AVM’ler belediye başkanından önce toplumun suçudur. Böyle bir talep var. Beton seven milyonlar var.
  • Müslüman olsa bile birçok insan kendi ölümüne inanmıyor. Öleceğini kabul etmeyen insan ölümsüz olduğuna inanır ve Firavun gibi yaşar.
  • Kurumlarımız ve siyasetimiz manevî hastalıklarımızın tecessüm etmiş halidir. Başkalarının kusuruyla uğraşmaktan kendine bakamayan ne çok insan var.
  • Sadaka taşını icad eden bir cemiyet ile zengin Müslüman(?) gettosu icad eden bir cemiyet aynı biçimde yaşayabilir mi?
  • Kordoba Camii‘ni yıkıp kilise yapanlara Vci Karl’ın tepkisi: “Bilseydim izin vermezdim. Çünkü yaptığınız şey her yerde var. Ama yıktığınız şey hiç bir yerde yok”.
  • Hem güzel şehir yapamıyoruz hem de dünyadaki mimarinin tektipleşmesinden kurtulamıyoruz. İstanbul, Pekin, Londra aynı-laşıyor.
  • Başta İstanbul olmak üzere yaşadığımız her yeri çirkinleştiriyoruz çünkü ahlâkta güzellik peşinde değiliz.
  • İnançlarımız, geleneklerimiz farklı(?) olduğu halde neden Brezilya veya İsrail’deki binalardan farklı evler yapamıyoruz?
  • Mimar Sinan gibi güzel insanlar yetiştiren okullarımız yok. Mimar Sinan’ı kopyalayan yahut onun zıddı “modern” şeyler yapan mimarcıklarımız var.
  • Mimar Sinan gerçekten kimdi? Onun eserlerindeki güzelliği taşta, kubbede arayan pozitivist mimarcıklar çok cahiller.
  • Bir halvetî dervişi olan Mimar Sinan Tezkiretü’l Bünyan’da şunları yazmış yazmış:

“… Yedi katın temellerini Atan’a,
Dokuz katlı gök kemerinin binasını Kuran’a,
Yani Yaratan’a, yani ALLAH’a hamd,
Peygamber Hz. Muhammed’e S.A.V. Salat-ü selâm olsun. […]
Çünkü bir köprüdür dünya, geçmektedir insanlar,
Ne dilenci kalır burada, ne de mutluluğa ermiş hükümdar.
Bu fani dünya yokoluş seli üstünde bir köprüdür,
Ondan geçerken secde etmeyi bilen özgürdür …”

  • Mimar Sinan’ın manevî iç güzelliği taşa sirayet ediyordu. Mimarcıkların sandığı gibi sihirli oranlar değildi onun sırrı.
  • Birbirinden çirkin camiler yapan modern mimarcıklar ise gizli oranlar, matematiksel sırlarda güzellik arıyorlar.
  • Çirkin insanlar güzel şehirler kuramazlar ve bizim mimarcıklar bunu anlamıyor. Bülbülün sesi güzel mi? Kes gırtlağın bak, güzellik nerede?
  • Güzellik bakan gözdedir, taşta, boyada, üçgende yahut karede değil. Dağlar yüce bulur mu kendilerini? Ya yılan, çıyan iğrenç midir kendi gözünde?
  • Sanatta ve mimarî bu indî/sübjektif ihmal edildiği için ekol savaşları çıkıyor. Güzel’in cismanî tarifini standard kalıplara sokma savaşları.
  • Güzel bir eşya ihdas etmek için ahlâklı sanatçılar gerekir. Ölüm şuuru taşıyan ve Güzel’in Sahibi’nin ALLAH olduğunu bilen sanatçılar.
  • Dünya halklarıyla birlikte hızla dünyevileşen Türk toplumu da güzellik ile cazibe arasındaki farkı bilmiyor artık. Âzâların hazzıyla rûhun hazzını bir sanıyor.
  • Sanatçı deyince akla hattat veya neyzen mi gelmeli yoksa hayvanların çiftleşmesini hatırlatan müzik(!) klipleri mi?
  • “ALLAH belânı versin” diye şarkı(!) yapan bir millet “bir bahar akşamı rastladım size” şarkısını dinleyenler gibi güzel evlerde oturabilir mi?
  • Acı ama gerçek şehirlerimizin çirkinleşmesi belediyenin suçu değil, milletimizin ahlâken çirkinleşmesinin neticesidir.
  • Onbinlerce Müslüman(?) erkeğin bir stadyumda toplanıp iffetli kadınlar olan annelerine, hanımlarına ve kız evlâtlarına sövmesi ne kadar çirkindir.
  • Evet, güzel şehirlerde yaşamak istiyorsak güzel insanlar yetiştirmeliyiz. Bu öyle metafizik bir olgu değil. Kibirli birinin yürüyüşü farklı değil mi?
  • İnsanın korkusu yahut yalan söylemesi el yazısına, yürüyüşüne sirayet etmez mi? O halde mimarin iç güzelliği çizdiği esere neden yansımasın?
  • Güzel’i yeniden tarif etmeliyiz ve kadınları damızlık hayvan derekesine düşüren güzellik(!) yarışmalarına da bir son vermeliyiz. Çünkü güzellik 90-60-90 diye ölçülebilen bir şey olamaz.
  • Kadınları cinsel obje yapan anlayış aslında İnsan’ı (dolayısıyla erkeği de) insanların gözünde değersizleştiriyor.
  • Yaşlanan kadınları adeta son kullanma tarihi geçmiş bayat ürünler gibi göstren estetik/kozmetik terörü sorgulanmalı.
  • Sanat hem batıda hem bizde manevî misyonundan uzaklaştı. Sosyolog Marcel Gauchet’nin Tılsımını Kaybeden Dünya’da dediği gibi:
    • “… Her ne isim verirsek verelim, 5 duyu ile hissedilen şeylerin ötesine, Mutlak’a, ilâhî olana götürecek protokol yolunun Sanat olduğu bilinmelidir. Bu yönüyle sanat, temsil edilemeyeni temsil etme, görülmeyeni gösterme, anlaşabilir şeyleri duyumsanır hale getirmemizi sağlayan araçlar, simgeler bütünüdür. […] Ama ümitleri sanata bağlamak inanırlığını yitirdi. Artık sanat bizi Mutlak ile temasa geçirmiyor; varlığa ilişkin sezgimizi beslemiyor; gerçeklikten daha gerçek bir Hakikat’i ortaya koymuyor.”
  • Çirkin Cumhuriyet ve Mânâ’sız ManeviyatÇirkin Cumhuriyet ve Mânâ’sız ManeviyatEvet, güzellik ve çirkinlik taşa nüfuz ediyor. Türkiye’nin en çirkin binalarının Kemalist zulüm sırasında inşa edilmesi rastlantı mı?
  • Ezan Arapça, Kur’an kursları yeniden açıldı, tesettür yasağı bitti ama acaba Kemalizmin iç dünyamızda yaptığı tahribat bitti mi?
  • Kemalizm bizi o kadar çirkinleştirdi ki Müslümanca çözün ararken bile faşizmin fikir tuzaklarına düşebiliyoruz. Bu ciddi bir meseledir.
  • Kemalizm sadece binlarımızı değil ahlâkımızı da çirkinleştirdi ve bunu tamir etmek asırlar sürebilir: Çirkin Cumhuriyet ve Mânâ’sız Maneviyat
  • Jiletle parmağını kesip kanıyla Atatürk resmi yapan psikopatları yetiştiren milli eğitim sorgulanmalı.
  • Uzay gemisine, radar üssüne, su deposuna… camiden başka herşeye benzeyen modern camileri çizen mimarcıklar da sorgulanmalı.

 

 

… Kitap okumak için…

Edebiyat, Sinema, Siyaset, Sanat, Mimarî, Ateizm, Tarih, Kemalizm, Eşcinsellik, İslâm, Kadın hakları, Feminizm, Felsefe… Bugün 70 kitap var. Yakında yenileri eklenecek, bu sayfayı takip edin… 



70 kitap indirin70 kitap indirin Katliamın Rengi Mekân bir cisim değildir ki resmi yapılabilsin! Medeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünMedeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünDerin Lügat 3.0

Yeni sürümlere dair not: Eski sürümleri indirip okumuş olanların işini kolaylaştırmak için kelimelerin sırasını değiştirmiyoruz. Yani her yeni sürümde okumaya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

3cü sürümle eklenen yeni terimler: Eksen Kayması, Bilgi toplumu, Zamanda Yolculuk, Ateist , Yokluk , Çağdaş, Gurbet, Kader.

İnsanlık neredeyse 4 asırdır “ilerleme” adını verdiği müthiş bir gerileme içinde. Tarihteki en kanlı savaşlar, sömürüler, soykırımlar, toplama kampları, atom bombaları, kimyasal ve biyolojik silahlar hep Batı’nın “ilerlemesiyle” yayıldı dünyaya. En korkunç barbarlıkları yapanlar hep “uygar” ülkeler.  Her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen bu insanlar nereden çıktı? Yoksa kelimelerimizi mi kaybettik?

Aydınlanma ile büyük bir karanlığa gömüldü Avrupa. Vatikan’ın yobazlığından kaçarken pozitivist dogmaların bataklığında kayboldu. “Yeniden doğuş” (Rönesans) hareketi sanatın ölüm fermanı oldu: Zira optik, matematik, anatomi kuralları dayatıldı sanat dünyasına. Sanat bilimselleşti, objektif ve totaliter bir kisveye büründü.

Kimse parçalamadı dünyayı “Birleşmiş” Milletler kadar. Güvenliğimiz için en büyük tehdit her barış projesine veto koyan BM “Güvenlik” Konseyi değil mi? Daimi üyesi olan 5 ülke dünyadaki silahların neredeyse tamamını üretip satıyor. “Evrensel” insan hakları bildirisi değil güneş sisteminde, sadece ABD’deki zencilerin haklarını bile korumaktan aciz. Bu kavram karmaşası içinde Aşk kelimesi cinsel münasebetle eş anlamlı oldu: ing. To make love, fr. Faire l’amour… Önce Batı, sonra bütün insanlıkakıl (reason) ile zekânın (intelligence) da aynı şey olduğunu sanmışlar. Oysa akıl iyi-kötü veya güzel-çirkin gibi ayrımı yaparken zekâ problem çözer; bir faydayı elde etmek ya da bir tehditten kurtulmak için kullanılır. Bir saniyede 100.000 insanı ve sayısız ağacı, böceği, kediyi, köpeği oldürecek olan atom bombasını yapmak zekâ ister ama onu Hiroşima üzerine atmamak için akıl gerekir.

İster Batı’yı suçlayalım, ister kendimizi, kelimelerle ilgili bir sorunumuz var: İşaret etmeleri gereken mânâların tam tersini gösterdikleri müddetçe sağlıklı düşünmeye engel oluyorlar. Çözüm ürettiğimizi sandığımız yerlerde yeni sorunlara sebep oluyoruz. Dünyayı düzeltmeye başlamak için en uygun yer lisanımız değil mi? Kayıp kelimelerin izini sürmek için yazdığımız Derin Lügat’ı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

Edward Hopper’ı okumak

hopper-kapak 70 kitap indirin70 kitap indirin Katliamın Rengi Mekân bir cisim değildir ki resmi yapılabilsin! Medeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünMedeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünAmerikalı ressam Edward Hopper sadece Amerika’nın değil bütün Batı kültürünün en önemli ressamlarından biri. Hopper ile Batı resmi asırlardan beri ilk defa kısır ekol savaşlarını, soyut resim / figüratif resim gibi ölü doğmuş dikotomileri aşma fırsatı yakaladı.

Bu bağlamda, perspektif, ışık, gölge vb tercihleri aşan Hopper’ın yeni bir şey yaptığını savunuyoruz: Hopper Rönesans’tan beri can çekişen figüratif resme yeni bir soluk verdi. Tezimiz budur. Bu lisan-ı sûreti tahlil etmek için sadece Hopper’dan etkilenen diCorcia gibi fotoğrafçıları değil ondan beslenen Hitchcock, Jarmusch, Lynch gibi sinema yönetmenlerini, romancıları da kitabımıza dahil ettik. Diğer yandan Hopper’ın tutkuyla okuduğu filozoflardan yani Henry David Thoreau ve Ralph Waldo Emerson’dan da istifade ettik. Elinizdeki bu kitap Hopper tablolarına aceleyle örtülen melankoli ve yalnızlık örtüsünü kaldırmak için yazıldı. Hopper’a bakmak değil Hopper’ı okumak için.Buradan indirebilirsiniz.

Senin tanrın çok mu yüksekte?

senin-tanrin-cok-mu-yuksekte 70 kitap indirin70 kitap indirin Katliamın Rengi Mekân bir cisim değildir ki resmi yapılabilsin! Medeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünMedeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkün

Güzel olan ne varsa İnsan’ı maddî varoluşun, bilimsel determinizmin ötesine geçirecek bir vasıta. Sevgilinin bir anlık gülüşü, ay ışığının sudaki yansıması, bir bülbülün ötüşü ya da ağaçları kaplayan bahar çiçekleri… Dinî inancımız ne olursa olsun hiç birimiz güzelliklere kayıtsız kalamıyoruz. Etrafımızı saran güzelliklerde bizi bizden alan, yeme – içme – barınma gibi nefsanî dertlerden kurtarıp daha “üstlere, yukarılara” çıkaran bir şey var. Baş harfi büyük yazılmak üzere Güzel’lik sadece İnsan’a hitab ediyor ve bize aşkın/ müteâl/ transandan olan bir mesaj veriyor: “Sen insansın, homo-economicus değilsin”.

İşte bu yüzden “kutsal” dediğimiz sanat bu anlayışın ve hissedişin giriş kapısı olmuş binlerce yıldır. Tapınaklar, ikonalar, heykeller insanları inanmaya çağırmış. Ancak inancı ne olursa olsun bütün “kutsal sanatların” iki zıt yola ayrıldığını, hatta fikren çatıştığını da görüyoruz:

  • Tanrı’ya benzetme yoluyla yaklaşmak: Teşbihî/ natüralist/ taklitçi sanat,
  • Tanrı’yı eşyadan soyutlama yoluyla yaklaşmak: Tenzihî/ mücerred sanat.

Kim haklı? Hangi sanat daha güzel? Hangi sanatçının gerçekleri Hakikat’e daha yakın? Bu çetrefilli yolda kendimize muhteşem bir rehber bulduk: Titus Burckhardt hem sanat tarihi hem de Yahudilik, Hristiyanlık, İslâm, Budizm, Taoizm üzerine yıllar süren çalışmalar yapmış son derecede kıymetli bir zât. Asrımızın kaygılarıyla Burckhardt okyanusuna daldık ve keşfettiğimiz incileri sizinle paylaştık.Buradan indirebilirsiniz.

Öteki Sinemanın Çocukları

oteki-sinemanin-cocuklari 70 kitap indirin70 kitap indirin Katliamın Rengi Mekân bir cisim değildir ki resmi yapılabilsin! Medeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünMedeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünYakında sinemanın bir endüstri değil sanat olduğuna kimseyi inandıramayacağız. Zira “SinemaEndüstrisi” silindir gibi her şeyi ezip geçiyor. Sinema ürünleşiyor. Reklâm bütçesi, türev ürünlerin satışı derken insanlar otomobil üretir gibi film ÜRETMEYE başladılar. Belki en acısı da “sinema tekniği” öne çıkarken sinema sanatının unutulması. Fakat hâlâ “iyi bir film” ile çok satan bir sabun veya gazozun farkını bilenler de var. Çok şükür hâlâ ustalar kârlı projeler yerine güzel filmleryapmaya çalışıyorlar. Derin Düşünce yazarları da “İnsan’sız Sinema Olur mu?” kitabından sonra yeni bir sinema kitabını daha okurlarımıza sunuyorlar. “Öteki Sinemanın Çocukları” adlı bu kitap 15 yönetmenle buluşmanın en kolay yolu: Marziyeh Meshkini, Ingmar Bergman, Jodaeiye Nader Az Simen, Frank Capra, Dong Hyeuk Hwang, Andrey Rublyov, Sanjay Leela Bhansali, Erden Kıral… Buradan indirebilirsiniz.

kitap-tanitan-kitap-6 70 kitap indirin70 kitap indirin Katliamın Rengi Mekân bir cisim değildir ki resmi yapılabilsin! Medeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünMedeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünKitap Tanıtan Kitap 6

Bir varmış, bir yokmuş. Mehtaplı bir eylül gecesinde Ay’a bir merdiven dayamışlar. Alimler, yazarlar, şairler ve filozoflar bir bir yukarı çıkıp oturmuşlar. Hem Doğu’dan hem de Batı’dan büyük isimler gelmiş: Lev Nikolayeviç Tolstoy, René Guénon, Turgut Cansever, El Muhasibi, Şeyh-i Ekber, Cemil Meriç, Arthur Schopenauer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu, Mahmut Erol Kılıç… Sadece bir kaç yer boş kalmış. Konuklar demişler ki “ başka yazar çağırmayalım, bu son sandalyeler bizim kitabımızı okuyacacak insanlara ayrılsın”. Evet… Kitap sohbetlerinden oluşan derlemelerimizin altıncısıyla karşınızdayız. Buradan indirebilirsiniz.

Önceki kitap sohbetleri:

sen-insansin 70 kitap indirin70 kitap indirin Katliamın Rengi Mekân bir cisim değildir ki resmi yapılabilsin! Medeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünMedeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünSen insansın, homo-economicus değilsin!

Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz AdamJames Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor.  Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…

Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, müteâl / aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.


tezyin_kapak-150 70 kitap indirin70 kitap indirin Katliamın Rengi Mekân bir cisim değildir ki resmi yapılabilsin! Medeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünMedeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünGözle dinlenen müzik: Tezyin

Batı sanatı her hangi bir konuyu “güzel” anlatır. Bir kadın, batan güneş, tabakta duran meyvalar… İslâm sanatının ise konusu Güzellik’tir. Bunun için tezyin, hat, ebru… hatta İslâm mimarîsi dahi soyuttur, mücerred sanattır.

Derrida, Burckhardt, Florenski ve Panofski’nin isabetle söylediği gibi Batılı sanatçı doğayı taklid ettiği için, merkezi perspektif ve anatomi kurallarının hakim olduğu figüratif eserler ihdas eder. Bu taklitçi eserler ise seyircinin ruhunu değil benliğini, nefsini uyandırır. Zira kâmil sanat tabiatı taklid etmez. Sanat fırça tutan elin, tasavvur eden aklın, resme bakan gözün secdesidir. Tekâmül eden sanatçı (haşa) boyacı değil bir imamdır artık. Her fırça darbesi tekbir gibidir. Zahirde basit motiflerin tekrarıyla oluşan görsel musiki ile seyircilerin ruhu öylesine agâh olur ki kalpler kanatlanıverir. Müslüman sanatçı bu yüzden tezyin, hat, ebru gibi mücerred sanatı tercih eder. Güzel eşyaları değil Güzel’i anlatmak derdindedir. Çünkü ne sanatçının enaniyet iddiası ne de seyircinin BEN’liği makbul değildir. Görünene bakıp Görünmez’i okumaktır murad; O’nun güzelliği ile coşan kalp göğüs kafesinden kurtulup sonsuzluğa kanat açar.

Tezyinî nağmeleri gözlerimizle işitmek için yazıldı bu e-kitap. John locke gibi bir “tabula rasa” yapmak için değil Hz. İbrahim (as) gibi “la ilahe” diyebilmek için. Buradan indirebilirsiniz.

Kaybedenler Klübü: Anti-demokratik bir muhalefetin kısa tarihi

70 kitap indirin70 kitap indirin Katliamın Rengi Mekân bir cisim değildir ki resmi yapılabilsin! Medeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünMedeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünT.C. kurulurken Hitler, Mussolini ve Stalin başrolleri paylaşıyordu. İki dünya savaşının ortalığı kasıp kavurduğu o korkunç yıllarda “bizim” Cumhuriyet gazetesi’nin faşizme ve faşistlere övgüler yağdırması bir rastlantı mıdır? Kemalistlerin ilâhı olan Atatürk’ün emriyle 80.000 Alevî Kürd’ün Dersim’de katledilmesi, Kur’an’ın, ezanın yasaklanması, imamların, alimlerin idam edilmesi, Kürtleri, Hristiyanları ve Yahudileri hedef alan zulümler de yine Atatürk ve onu ilahlaştıranlar tarafından yapılmadı mı?

Bu ağır mirasa sahip bir CHP ve Türk solu şimdilerde “İslâmî” olduğu iddia edilen bir cemaat ile, Fethullah Gülen’in ekibiyle ittifak içinde. Yobaz laiklerin, yasakların kurbanı olduklarını, baskı gördüklerini iddia ediyor bu insanlar. Ama bir yandan da alenen İslâm düşmanlığı yapan her türlü harekete hatta İsrail’e bile destek vermekten çekinmiyorlar. Tuttukları yol İslâm’dan daha çok bir ideolojiye benziyor: Gülenizm. Millî istihbarattan dershanelere, dış politikadan bankalara kadar her konuda dertleri var. Ama Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Arakan’da zulüm gören Müslümanları dert etmiyorlar. Acayip…

Türk solu, CHP ve Fethullah Bey… Nereden geldiler? Nereye gidiyorlar? Elinizdeki bu kitap meseleyi tarihsel bir perspektifte ele almayı amaçlıyor.Buradan indirebilirsiniz.


freud-kapak 70 kitap indirin70 kitap indirin Katliamın Rengi Mekân bir cisim değildir ki resmi yapılabilsin! Medeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünMedeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünGurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”

Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığı sorgulamak için iyi bir fırsat… Sigmund Freud gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmişlik hissini anlatan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor.

Bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada. Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi,  buz dağının görünen ucu mudur? Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

fethullah-gulen-kapak 70 kitap indirin70 kitap indirin Katliamın Rengi Mekân bir cisim değildir ki resmi yapılabilsin! Medeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünMedeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkün

Fethullah Gülen’i iyi bilirdik

(Son güncelleme: Üçüncü sürüm, 28 Ocak 2014)

Türkçe Olimpiyatlarını ve Türk okullarını sevmiştik. Gözü yaşlı vaizin Amerika’da yaşamasına alışmıştık. 1980 öncesinde komünizme karşı CIA ile işbirliği yapmasına “taktik” demiştik. Fethullah Gülen aleyhine açılan davalardan birinin iddianamesinde“pozitivist felsefeye karşı olmak” ile suçlanıyordu. Biz de karşıydık pozitivizme. “Aferin” dedik, “bizdensin”.

Bugün gerçek şu ki Fethullah Bey’in ekibi manşetle, kasetle hükümet devirmeye çalışan, yalan haberle Türkiye’yi ve Müslümanları sürekli zora sokan çirkin insanların tahakkümü altında. Bizim sevdiğimiz, güvendiğimiz “küçük eller” ise koyun sürüsü gibi suskun. Medyada, devlet kurumlarında, emniyet ve adaletin içinde çeteleşme, ergenekonlaşma var. Gülen cemaati dünya ile uğraşmaktan ahirete vakit ayıramıyor. Gülen cemaati bir cemaatten başka herşeye benziyor.

Kitabın ilk yarısında Fethullah Bey’i ve ekibini öven, yapılan iyi işleri savunan, destekleyen makaleler bulacaksınız. Bugün yaşadıklarımızla birlikte değerlendirince can acıtan bir soru kendini dayatıyor bize: Fethullah Gülen ve kurmayları bizi baştan beri kandırdı mı? Yoksa “küçük eller” dediğimiz masum insanların  güzel teşkilâtı sonradan mı kokuştu? Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır

yitik 70 kitap indirin70 kitap indirin Katliamın Rengi Mekân bir cisim değildir ki resmi yapılabilsin! Medeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünMedeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünAfganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir?

Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.


İslâm’da Mimar ve Şehir

Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” 70 kitap indirin70 kitap indirin Katliamın Rengi Mekân bir cisim değildir ki resmi yapılabilsin! Medeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkünMedeniyetin inşası binaların değil kâmil insanların inşasıyla mümkündemokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor.

Çare? Binalara değil de mimara, yani insana odaklanmakolabilir; yani eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlayabiliriz işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulabiliriz. Bu ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olabilir. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin