Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

İslâmcılıktan anladığım: Aliya »

Yıl 1992.. Sovyetler Birliği dağılmış ve içerisinden bir dizi devlet çıkmaya başlamış. Hırvatistan’ın ardından Bosna Hersek’te Yugoslavya’dan ayrılmak için referandum yapmış ve %99’luk bir oyla ayrılma kararı almış. Bunun üzerine Sırplar akla hayale aykırı bir şekilde 21.yy’ın arifesinde bir soykırıma başlamıştı. İslam’la şereflenmiş Bosna halkını acı dolu, keder dolu, zamanında Auschwitz katliamına binaen yazarın söylediği gibi şiir yazılmasını manasız kılacak günler bekliyordu. O günlerde Bosna halkı lideri Türkiye’de zinde kuvvetler tarafından hakir görülen bir hayalperest, bazılarına göre deli, bize göre ise bir İslamcı olan Aliya İzzetbegoviç idi. Saraybosna için Avrupa’nın Kudüs’ü benzetmesi yapılmaktaydı. Savaştan sonra ise kilise, havra gibi yapılar dimdik ayakta iken camilerin minarelerinin yıkıldığı, kapılarının söküldüğü, duvarlarında kurşun izleri, Read the rest

Benlik şuuru ve Lisan: “Hayır”a “Evet” Demek »

“… küçük bir çocuk “hayır” dediğinde, size seçimini anlatmaya çalışıyor ve size onu, onun sevdiklerini ve sevmediklerini bildirmeye çalışıyor … Lütfen “lütfen” ve “teşekkür ederim” deyin. Lütfen çocuğunuza bir şeyler emredip durmayın, yapabildiğiniz zaman sebeplerini açıklayın. O sizin yaptığınız gibi yapar- o kendisini sizinle tanımlıyor. “Lütfen ve “teşekkür ederim” i kullanın ve lütfen çocuğunuzdan özür dilemeyi unutmayın- bu şekilde bu beceriyi de öğrenir …

Yazan: Paul C. Holinger, M.D

Bebeklikten ilk çocukluğa geçiş önemli çünkü bu süreçte çocukları anlamamıza yardımcı olacak üç önemli gelişim aşaması var. Özetle, yaklaşık 18 aylık sürede (1-3 yaş arası) üç konu ilk çocukluğa ulaşmanın haberini vermek için ortaya çıkıyor: dil, öz bilinç ve hareketlilik.

Lisan döneminin başlangıcında “HAYIR” kelimesi çıkar sahneye! Neden? Çocuğun kendisini bağımsız, özerk – anne babasından ayrı ve farklı ve bazen anne babasının duygu ve istekleriyle çatışan duygu ve fikirleri olan-  bir birey olarak kabul ettirmeye çalışmasının bir göstergesidir bu. Onun gelişim sürecinin doğal bir parçasıdır yani. Gitgide artan bu öz bilinç ve ayrılık sıklıkla bu ambalaj içinde gelir: “HAYIR!”

Bu konuyu şimdi gündeme getiriyoruz çünkü dil ile bağlantılı. Ünlü psikanalist tıp doktoru John Gedo şöyle ifade ediyor:  “Benlik şuuru sözsel iletişim kazanımıyla paralel olarak ancak iki yaşın sonuna doğru kazanılıyor.” Ayrıca Gedo, kelimeleri duygulara dönüştürmenin önemi konusunda Read the rest

Art Blakey »

PKK’nın görmek, duymak, söylemek istemediği… »

“… Dersim katliamını, CHP’yi, Atatürk dönemini eleştirmiş, devletin öfkesini üstüne çekmiş bir milletvekiliyle PKK’nın sorunu ne? Devletin muhalifine silah doğrultmuş bir “isyan örgütüne” herhâlde çok sık rastlanmaz. Devletin vurduğu bir halka vuruyor PKK, kendini bir “devlet” gibi görmenin, “gözaltına aldık” lafının fiyakasına kapılmanın sonucu herhâlde bu delirme. “Her şeyi yapabileceğini” sanmaya başlamak, düşüşün de başlangıcıdır. Dersim hangi siyaseti desteklerse desteklesin, hangi fikri benimserse benimsesin, bu ülkede “mazlumiyetin” sembolüdür, Dersim’e, Dersimliye böyle pervasızca dokunamazsın. PKK bu anlamsız eylemiyle BDP’yi bile öfkelendirdi. Aklın dışına savrulmak çaresizliğin işaretidir bence, böyle bir eylemi yapmak için çok çaresiz kalmak gerek. “Bir ses çıksın da ne olursa olsun” diyorlar herhâlde, o sesi saçma sapan eylemlerde arıyorlarsa, duyacakları ses, duymak istedikleri ses olmaz…” (Ahmet Altan)

 

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)

Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon  ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz. 

Temmuz ayında en çok okunan kitaplar »

Geçen  temmuzda e-kütüphanemizden indirilen kitap sayısı 9957 oldu. Türkiye bölünür mü? adlı kitap 642 indirme ile birinci. İşte ilk 15′e giren ve toplam indirmenin %50’sini teşkil eden kitaplar:

  1. Türkiye bölünür mü?
  2. İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında
  3. Tarih şaşırmaktır
  4. Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler
  5. Sosyalizm İslam’a uyar mı? (Tartışma) 
  6. Lieralizmin Kara Kitabı
  7. Jean-Paul Sartre ile Kaliteli bir Ateizme Doğru
  8. Kadın hakları ve Kemalizm
  9. Roman nedir? Nasıl Yazılır?

Hükümet PKK ile ilgili gerçekleri açıklasın! »

“… Hükümetin elinin altında devletin gizli arşivleri var ve PKK ile, Öcalan”la ilgili gerçekleri kamuoyuna açıklayabilir; bunu yapmalı. Türk derin devletinin, PKK ve Öcalan gibi bir araç kullanıp (elbet yalnızca o değil) Kürdü ve Türküyle koca bir toplumla yıllardır böylesine oynayabilmesi doğrusu artık ağrıma gidiyor…

Bir kere AK Parti’nin yanında pek çok, PKK’nın ve BDP’nin yanında olandan da çok Kürt var. Bu Kürtlerin önemli bir bölümü hem İslami değerlere sahipler hem de Kürt ulusal değerlerine. İçlerinde AK Parti’de önde gelen isimler, bakanlar var. Bu bakımdan AK Parti’nin Kürtlerden yana sıkıntısı yok. Ben ise sosyalist bir Kürdüm, kendime özgü siyasi çizgim var. Bu çizgi AK Parti’ninkinden ayrı ve daha AK Parti olmadan önce vardı, şimdi de devam etmekte…

PKK’yı yönetenlerin kendileri kelimenin tam anlamıyla “hain”diler, ama yurtsever ve devrimci insanlara hain dediler. Bu, “yavuz hırsız ev sahibinden baskın çıkar” özdeyişinin tipik bir örneğiydi. Bugün ülkemizde ne yazık ki, yavuz hırsıza kanmış olup PKK’yı “Kürt siyasi hareketi” ya da “özgürlük örgütü” sanan birhayli kişi var. Eminim onlar da bir gün gerçekleri öğrenecekler ve bu onları müthiş bir düş kırıklığına uğratacak. Belki de bu nedenle, gerçekleri açıkladığım için bana öfkeleniyorlar …” (Kemal Burkay)

 

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)

Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon  ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz. 

Böyle polisler varken PKK’ya gerek yok! »

Cumhuriyet Kadını mı yoksa feminist Kadın mı? »

“Batılılaşmış bu Türk-Müslüman erkekliğin, kamusal alanda kendine denk bir Türk-Müslüman kadınlıkla karşılaşamaması, buluşamamasıydı. Bunun yerine, işi ve maaşı sağlam koca arayan iyi aile kızlarının gündüz kafes ardından izlediği uzun setreli, kolalı gömlekli bütün bir “kâtip”ler (ve edipler, şairler, muharrirler, yaverler, zabitler, erkânı harpler) neslinin Ömer Seyfeddin’leri, geceleri Pera’ya çıktıklarında, karşılarında tiyatrocu, operetçi, konsomatris, kafeşantan veya bar aktrisi, ya da sadece bilgili, fikirli ve kişilikli bir kadın tipi olarak, zamanın Rumları, Ermenileri ve Levantenlerini buluyorlardı.”  (Halil Berktay, Taraf)

 

… Kadın hakları konusunda e-kitap okumak için…

 Kadın hakları ve Kemalizm

 “Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık  şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi.  Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ?  “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak”  Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış:  “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

 

 

   Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne  kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor.  Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz. 

 

 

Segâh ney taksimi »

Segah Ney Taksimi by Bektasi Nefesleri on Grooveshark

Bu yaz hangi kitabı okusak? »

 
 

 

Kitap Tanıtan Kitap 1

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz. 

 

Kitap Tanıtan Kitap 2

Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz. 

 

Kitap tanıtan kitap 3

İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.