Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Cecilia Bartoli – Casta Diva »

Gezi Parkı’ndan sonra sıra Çin’e mi geldi? »

le_monde_24_06_2013

Ekonomi meteorolojiye benzemez!

Reuters, CNN, BBC, Fransız ekonomi gazetesi Les Echos ve geçen gün (24 haziran) de Le Monde gazetesi’nin manşeti aynı felâketi(?) haber veriyor: “Brezilya, Çin, Hindistan, Türkiye: Gelişmekte olan ülkeler yıkılacak gibi”. Artık takip etmek mümkün değil, haberler ve yorumlar sağnak halinde yağıyor. Bir haftadır Washington, Londra, Paris kaynaklı ekonomi siteleri Çin’de krize çıkacağını yazıyor; yani 2008’de ABD’de olduğu gibi bir emlâk krizi. Kolay kredi ile şişen bir emlak balonu patlayacakmış. Tabi olabilir. Ama açıp baktığınızda şaşırıyorsunuz.  Ekonomistlerin soğuk kanlı teknik analizleri yok bu haber ve yorumlarda. Bunun yerine adeta futbol haberi gibi taraftar hatta duygusal bir üslup var. Hani neredeyse “ah keşke kriz çıksa” diyecekler. Bilgi olarak? Yeni bir şey yok,  yıllardır bilinen bazı sorunların abartıldığını, bir bölgeye has bir meselenin ülke çapındaymış gibi gösterildiğini görüyorsunuz. Bozuk plak gibi aynı şeyleri tekrar edip duruyorlar: çevre kirliliği, gelir dağılımı dengesizliği, kalifiye eleman azlığı, altyapıların yetersizliği… Bu sorunlar elbette gelişmenin önünde birer fren olabilir ama bir kriz başlatmaz.

china-bubbleNasıl oldu da FARKLI lisanlar konuşan, FARKLI patronlardan maaş alan, FARKLI ülkelerde hatta FARKLI kıtalarda çalışan gazeteciler birden bire aynı gün Çin ekonomisi hakkında TIPATIP AYNI şeyleri yazmaya başladılar? Nasıl oldu da Fitch gibi kredi derecelendirme kuruluşları ve “akademik uzmanlar” aynı gün bu koroya katıldı?

Sürekli “yağmur yağacak” diyerek bir şey elde edemezsiniz. Ama karamsarlık pompalayarak ekonomik dengeleri değiştirebilirsiniz. Takdir edersiniz ki bir ülke ve/veya sektör için sürekli “kriz çıkacak” derseniz sonunda yatırımcılar kaçar ve siz çıkMAyacak olan o krizi bizzat çıkarmış olursunuz. Bu yüzden Çin ekonomisinin böylesi bir YAPAY kriz taarruzu altında olduğunu söylersek çok büyük bir risk almış olmayız. Peki kim ister Çin’in yükselişini frenlemek? Cemil Ertem’in Türkiye ve Brezilya konusunda yazdıkları sanırım büyük ölçüde Çin’e de uyarlanabilir:

“… Tabii ki Brezilya ve Türkiye, Batı-Doğu arasındaki, tam şimdilerde de ortaya çıkan, çatışmanın iki simge ülkesi. Gösterileri, batı medyasının Türkiye ve Brezilya’da bir iç savaş varmışçasına aktardığı görüntüler tamamlarken bir takım bankalardan da şöyle açıklamalar hemen geldi:  ‘Standard Bank Ekonomisti Tim Ash: ‘Fed’in tahvil azaltımına karşı TL’nin en kırılgan gelişen ülke para birimleri arasında… ‘Ash, ‘Yüksek cari açık, kısa vadeli borçların yüksekliği ve son dönemde artan riskler nedeniyle TL en kırılgan para birimleri arasında yer alıyor’ diyor. Şu cari açık, kısa vadeli borçlar falan bu konularda dilimizde tüy bitti. Bunların ısıtıp ısıtıp önümüze koyduğu gibi değil bu ‘sorunlar.’ Ama işin ilginci tam bunlar olurken bizde de Türkiye’nin GSYİH’sından, dış borcuna kadar ekonominin aslında ne denli kötü olduğuna dair operasyon yazıları yazılmaya başlandı. Şu milli gelirin cari fiyatlarla mı, yoksa sabit fiyatlarla mı hesaplanması gerektiği bile tartışıldı …”

G20’nin kimyası bozulacak, dengeler değişecek

Çin’i tek başına ele almak yerine Türkiye’deki olaylara ışık tutabilmek için G20’ye ve önümüzdeki yıllarda G20’de meydana gelecek değişıkliklere hızlıca bakalım:

Dünyada 180’den fazla ülke var ama G20 ülkeleri dediğimiz en zengin 20 ülke aynı zamanda en etkili olanlar. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bu ilk 20 dünya ticaretinin %85’ini ellerinde bulunduruyorlar; bütün ülkelerin GSMH’ların toplamı da büyük bir paya sahip (%90). Dünya nüfusunun üçte ikisi yine bu 20 ülkede olduğundan G20’ye sadece bir “zenginler klübü” gibi görmek Read the rest

Rusya ve Britanya’nın müthiş ortaklığı »

“… Türkiye’de barış süreci ile birlikte gündeme gelen bu enerji atılımından ve Türkiye’nin kendi doğusuna doğru büyümesinden kimler, neden rahatsız oluyor size bir örnek: İngiliz petrol devi BP, geçen yıl Rus oligarlarının Rusya’da ortak olduğu TNK-BP ortaklığındaki yüzde 50 hissesini Rus devlet şirketi Rosneft’e satmıştı. Ama bu satışın şöyle bir yanı da vardı; BP, bu satışdan 17,1 milyar dolar nakit aldı ama bu satışla dünyanın en büyük kamu enerji şirketi olan Rosneft’e de yüzde 12,84’le ortak oldu. Ama BP, Rosneft’in yüzde 5.6’lık payını daha 4,9 milyar dolar ödeyerek satın aldı çünkü bu hamle, BP’nin Rosneft’teki payını yüzde 19,75’e çıkartıyor ve BP’ye Rosneft Yönetim Kurulu’na iki kişiyi atama hakkı veriyordu. Şimdi düşünün Britanya, Rusya ile böyle bir ortaklık kurarak, yalnız Rusya coğrafyasında değil, Hazar ve Ortadoğu coğrafyasında da yeniden sömürgecilik dönemlerine dönmek istiyor. Bu ‘alışverişten’ Rusya’da memnun çünkü Britanya’nın, eskiden olduğu gibi, Türkiye gibi ‘sorun’ olacak ülkelerle uğraşarak enerjideki tekelini yitirmesini engelleyeceğini umuyor. Nitekim Rusya’nın bu ‘umudunu’ bugünlerde güçlendiren gelişmeler de oluyor biliyorsunuz. Şimdi Rosneft-BP ortaklığının en büyük korkusu, Türkiye’nin hem K. Irak hem de Azerbaycan’la birlikte henüz hesap bile edilemeyen büyüklükteki fosil yakıt rezervlerini Güney Gaz Koridoru gibi projelerle denetlemesi ve BP-Rosneft-Gazprom tekelini kırmaya başlamasıdır. Bunun olması yalnız Rusya ve Britanya için bir kabus değildir, Almanya için de korkulu rüyadır. Çünkü Güney hattından ve daha düşük fiyatlardan enerji sağlayan Doğu Avrupa, Almanya’dan bağımsız büyüme konusunda büyük bir avantaj yakalacaktır. Kaldı ki, Almanya, özellikle Gazprom üzerinden, Rusya bağlantılı enerji projelerine ortaktır. İşte bunun için İngiliz basını Gezi olaylarının üzerine atladı ve bunu bir rejim sorunu gibi gösterme gayreti içinde oldu. Hatta The Economist, Kabakçı Mustafa ayaklanması ile tahtdan indirilen ve bir yıl sonra ‘eskinin’ silahlı gücü Yeniçeriler tarafından boğdurulan 3. Selim resmine Erdoğan’ı montajlayarak Başbakan’ı ( ve tabii Türkiye’yi ) tehdit etti …” (Kaynak)

.

… Müslüman görünüp Müslüman’a tuzak kuranlar üzerine okumak için…

 

fethullah-gulen-kapak

Fethullah Gülen’i yi bilirdik

(Son güncelleme: Üçüncü sürüm, 28 Ocak 2014)

Türkçe Olimpiyatlarını ve Türk okullarını sevmiştik. Gözü yaşlı vaizin Amerika’da yaşamasına alışmıştık. 1980 öncesinde komünizme karşı CIA ile işbirliği yapmasına “taktik” demiştik. Fethullah Gülen aleyhine açılan davalardan birinin iddianamesinde“pozitivist felsefeye karşı olmak” ile suçlanıyordu. Biz de karşıydık pozitivizme. “Aferin” dedik, “bizdensin”.

Bugün gerçek şu ki Fethullah Bey’in ekibi manşetle, kasetle hükümet devirmeye çalışan, yalan haberle Türkiye’yi ve Müslümanları sürekli zora sokan çirkin insanların tahakkümü altında. Bizim sevdiğimiz, güvendiğimiz “küçük eller” ise koyun sürüsü gibi suskun. Medyada, devlet kurumlarında, emniyet ve adaletin içinde çeteleşme, ergenekonlaşma var. Gülen cemaati dünya ile uğraşmaktan ahirete vakit ayıramıyor. Gülen cemaati bir cemaatten başka herşeye benziyor.

Kitabın ilk yarısında Fethullah Bey’i ve ekibini öven, yapılan iyi işleri savunan, destekleyen makaleler bulacaksınız. Bugün yaşadıklarımızla birlikte değerlendirince can acıtan bir soru kendini dayatıyor bize: Fethullah Gülen ve kurmayları bizi baştan beri kandırdı mı? Yoksa “küçük eller” dediğimiz masum insanların  güzel teşkilâtı sonradan mı kokuştu? Kitabı buradan indirebilirsiniz.

 

Banka Ordudan Tehlikelidir!

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 27 Ekim 2013)

Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor: Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar? Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?  Buradan indirebilirsiniz.

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?

Hükümeti_devirmek_kapak4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.

Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

Lozan Türkiye’si İngilizlerin bekçisi miydi? »

“19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın hemen başı, imparatorlukların bittiği, ulus-devletlere dayalı sermaye birikiminin ve ulus-devlet paradigmasının başladığı zamanlardı. Birinci savaştan galip çıkan İtilaf Devletleri, tabii başta, küçülmekte olan imparatorluğunun sonuna geldiğini anlayan İngiltere, Osmanlı’nın, misak-ı milli teklifini geri çevirip, Batı’nın denetleyebileceği üniter bir ulus-devlet olarak devam etme seçeneğini Lozan’da hayata geçirdi. Zaten Anglosakson egemenliği, ikinci savaştan sonra da, Ortadoğu’da İsrail’i bekçi yaparak kendine bağımlı Baas rejimlerini arka arkaya dizecekti. Bu yüzden, 1908 İkinci Meşrutiyet öncesinde ve sonrasında, Osmanlı topraklarında, liberal aydınların, Müslümanların dile getirdikleri muhtariyet ve buna dayalı bir yeni devlet biçimini ortaya çıkarmak tarihsel olarak çok zordu. Her şeyden önce böyle bir adım İngiliz emperyalizminin rakibi olacağı için, Batı ve onun o günkü temsilcisi İngiltere tarafından kabul edilebilir değildi. Bu anlamda tek bir ırka dayalı ulus-devlet modeli, yani Lozan mutabakatı, o günler için işin en kolayıydı ve o oldu.”  (Cemil Ertem)

… Bu konuda okumak için…

Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir…Buradan indirebilirsiniz.

Gezi Parkı’nı spontane halk hareketi zanneden kaldı mı hâlâ? »


 
2011’de Gezi Parkı’nda çekilmiş bir prova. Herşey hazır. Sahne, senaryo, kostüm, dekor… Ama figüran eksik. Bu tiyatro uğruna ölecek insanlar. “Bir kaç kişi ölse ne güzel olur” derken yakalanmıştı bir gazeteci. Bir banka sahibi de twitter’da gaz veriyordu : « Ölmek için bundan daha güzel bir gün olabilir mi ? ». Ne kaldı hatırlarda şimdi? Rus ordusundan yardım isteyen ünlü bir islâmcı(!) yazar, askeri üslere telefon edip “ne olur darbe yapın” diye yalvaran kemalistler… Namaz’a “ibadet değil” dedikten sonra CNN’in ve BBC’nin rızası için namaza başlayan ünlü bir münafık; yanmış yıkılmış binalar, araçlar ve Gezi parkı olaylarını çevreci hareket zanneden saf insanlar… Hani ölenler olmasa “iyi ki oldu” diyesim geliyor. Akla kara nasıl da belli oldu.

Kültür ve Medeniyet / Nurettin Topçu »

“… Bugün dünyamızda her şeyi eşyanın emrinde bulunduran Amerikan tekniği hâkim olmaktadır. Hakikatte bu, bir asırdan beri Avrupa’da hazırlanan, eşyanın insan üzerine zaferinin gerçekleşmesidir. Bu gerçekleşme, Batı medeniyetinin insan ve eşya, ruh ve madde yarışmasında maddenin ileri atılışlarıyla bir cephede insanın zaferi olduğu gibi diğer cephede ruh ve kültür, yani insan cevherinin inkâr edilmesiyle, arkadan vurulmasıyla yine maddenin zaferi olmuştur. Bunlardan birincisi kapitalist istihsal dünyasının, ikincisi ise komünist materyalizminin hareketlerini doğurdu. İşte bugünkü dünya buhranının sebeplerinin kaynağı, ruhla madde, insanla eşya arasındaki, eşyanın zaferi ile neticelenen bu çatışmada bulunmaktadır. Avrupa kalkınırsa milletlerinin kültüründen doğan bir hamle ile kalkınacaktır …” 

teknoloji_insan

Hem Kemalist hem solcu olabilir miyim? »

turk_kalarak_solcu _olabilir_miyimEylemin ikinci gününde Taksim meydanının göstericilere bırakılmasıyla coşan Kırca’nın bir sonraki hedefi darbecileri kurtarmak. Polisin Taksim meydanındaki barikatları kaldırmasını zafer çığlıkları içinde duyuran Kırca, bir sonraki planı böyle anlatmış:

“Şu ana kadar bu hiç konuşulmadı ama bir iki gün içinde Silivri’de, Hasdal’da, Sincan’da yurtseverler hapishaneleri boşaltacaktlar, Atatürk’ün askerleri dışarı çıkacak.”

CEZAEVLERİNİ BOŞALTACAKLAR

Gezi Parkı sürecinde yaşananlar uzun süre unutulmayacak. Çevre hassasiyetiyle başlayan süreç bir anda iktidara karşı bir operasyona dönüştü. İşte eylemlerin ikinci gününde sahneye çıkan sanatçı Levent Kırca, polisin Taksim meydanını göstericilere bırakmasını adeta kendinden geçercesine duyuruyor. Haberi oradaki kalabalığa duyurduktan sonra bir sonraki çılgın hamleyi açıklıyor. Kırca, göstericilerin Ergenekon sanıklarını ve tutuklu generallerin bulunduğu cezaevlerini basıp sanıkları dışarı çıkaracaklarını söylüyor.

Cep telefonuyla çekilen görüntülerde megafonu eline alan Kırca, Londra’da açık alanda etrafındaki kalabalığa böyle sesleniyor:

İSTANBUL TÜRK HALKI TARAFINDAN ELE GEÇİRİLMİŞ DURUMDA

“Ben Londra’ya İşçi Partisi’nin düzenlediği organizasyonla yarın akşam oyun oynamaya geldim. Geldiğimde dün gece duydum ki Türkiye’de Türk halkı ayaklanmış. Cumhuriyet için Atatürk için Türk halkı ayaklanmış durumda. Şu anda az önce yönettiğim Ulusal Kanal’dan edindiğim bilgilere göre İstanbul Türk halkı tarafından ele geçirilmiş durumda. İstanbul’da sadece Atatürkçüler ve cumhuriyetçiler var.

TÜRK HALKI YENİDEN TÜRKİYE’Yİ ELE GEÇİRECEK

Şu anda Taksim meydanı tamamiyle cumhuriyetçilere açılmış. Polis barikatları kaldırmış ve geri çekilmiş Read the rest

Modern Darbe Tekniği »

Sivil itaatsizlik, isyan ve devrim konusunda:

… Taksim Gezi üzerine okumak için…

  1. Tayyip Erdoğan’ın kellesini isteyenler onu Salvador Allende zannediyor
  2. Ben bir bankacıyım Gezi Parkı’nda, ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
  3. Taksim Meydanı’na alternatif bakış
  4. Sevgili başbakanım, “milletin dediği olacak” demişsin
  5. Gezi Parkı’ndaki isyan bitti mi?
  6. Ne kadar az bilirseniz…
  7. Gezi Parkı: Kür mü yoksa kürtaj mı?
  8. Derin Nefret
  9. Tayyip Neden Devrilmedi?
  10. Tayyip Erdoğan’a karşı küresel bir komplo var mı?
  11. Bu hesap tutmayacak
  12. Gezi Parkı “içeriden” nasıl gözüküyor?
  13. Gezi Parkı komplo teorisi mi yoksa gerçek komplo mu? (Video)

 

 

Taksim’deki çevreciler nasıl salak yerine kondu? »

gezi_olaylari

Gezi parkı gösterileri başlamadan bir hafta önce, 23 Nisan 2013’te Ulusal Kanal’da yayınlanan bu konuşmada TGB Başkanı Çağdaş Cengiz şöyle diyor : “Mayıs ayında Türkiye’nin her yerini eylem alanına çevireceğiz”. Dediklerini yaptılar. 58 kamu binası ve 337 işyeri tahrip edildi, 90 belediye otobüsü, 214 özel araç, 240 polis aracı ve 45 ambulans  kullanılamaz hale getirildi. 14 parti binası hasar gördü, toplam zarar ise 140 milyon lira. Görünüşe göre devamı da gelecek.

Ne Topçu kışlası, ne başbakanın üslubu. TGB Başkanı Çağdaş Cengiz’in konuşmasında açıkça belirttiği gibi Gezi hareketi önceden belirlenmiş ve planlanmış bir operasyon. Yine konuşmadan anlaşılacağı gibi TGB üyelerinin sandıktan çıkan halk iradesine saygıları yok. İktidarı ele geçirmek istiyorlar, bunun için yöntem olarak şiddet kullanılıyor. Bu şiddettin dozu sürekli arttırılacak. Ülkenin iktidarı onların eline geçene kadar bu böyle sürecek. Tabi ondan sonra da durmaları için bir sebep yok.

Gezi Parkı’na çadır kuran saf çevrecilere duyurulur. Gezi olaylarını “komik çocuklar, halk kareketi, spontane başkaldırı, hayat tarzı hassasiyeti” zanneden saf demokratlara ve saf İslâmcılara da duyurulur. Fena halde salak yerine konuldunuz 🙁

gezi_parki_gösteri

Gezi Parkı show ve Ergenekon’a alet olan çevreciler… »

gezi_parki_gosteri“… TGB Başkanı Çağdaş Cengiz, “Mesele Gezi Parkı meselesi değildir. Mesele hükümeti devirme meselesidir. Bize `hükümet sandıkta devrilir` diyorlar. Eylemlerde demokratik davranmadığımızı söylüyorlar. Böyle bir hükümeti devirmek kadar demokratik bir tavır yoktur.” diye konuştu. Gezi Parkı`nda ortaya çıkan eylem sürecinin uzun bir geçmişinin bulunduğunu kaydeden Cengiz, “Ateş Silivri`de, Hatay`da ve diğer cephelerde daha önce yanmıştı. Gezi Parkı vesile oldu.” dedi. Ergenekon davasında 5 Ağustos`ta kararın açıklanacağını hatırlatan Cengiz, Silivri`ye şimdiye kadarki en büyük çıkarmanın yapılacağını aktardı.

TGB eski başkanı ve Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel ise eylemlerin hükümet devrilip sistem çökene kadar sürdürülmesi gerektiğini söyledi. Mevcut sistemi `mafya ve tarikat demokrasisi` olarak tanımlayan Yücel, yıllardır kolektif şuurla adım adım çalıştıklarını ve Gezi Parkı eylemleriyle çalışmalarının sonucunu gördüklerini vurguladı …” 

… Bu konuda okumak için…

Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Normal bir ordu kaynaklarını emrinde olduğu milletten sağlar… Efendisi olan bu milletin gönüllü katkısıyla silah alır, asker toplar, YABANCI DÜŞMANLA savaşır.

Normal ordular efendilerini yani milleti, o milletin vatanını korurlar ya da ganimet getirebilecekleri ülkeleri işgal ederler. Yine efendilerinin emri ve izniyle yaparlar bunu.

Anormal ordular ise üniformalı eşkıyalardır. Disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMANile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. Üniformalı eşkiyalar ülkenin zenginliklerini tüketirler, geleceğini mahvederler.

Kendisini ülkenin sahibi zanneden üniformalı eşkıyaların hakim olduğu ülkeler yabancı orduların işgali altında gibidir. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASI yaparlar.

Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler.

Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.