RSS Feed for This Post

Gezi Parkı “içeriden” nasıl gözüküyor?

haberstargazete .com’dan alıntı (yorumlarla birlikte)

Merhaba, Gezi Parkı hakkında yazmaya geldim yine.
Bu kez güzel şeyler değil fakat yazacaklarım. Maalesef değil.

Bir kere parka dair yanılgıları anlatayım dilim döndüğünce.
Parkta yaptığımız şeyin adı “Eylem” değil artık. Orada olan şeyin adı “İşgal” olmuş durumda. 10. gün bitti. 10 koca gün. Ve biz bir şey yapamadık. Bir şey kazanmayı bırak; doğru dürüst bir şey bile isteyemedik. Bakın, çok önemli bu nokta, bizim isteklerimiz bile belli değil daha. Ve maalesef eylem düşüş sürecine girdi artık.

Daha önce de belirttim, kendi gözlerimi anlatıyorum ben neredeyse sürekli parkta kalan biri olarak. Düşüş sürecine girdi dedim, neden öyle dediğimi anlatayım. Bıktık bir kere. Yorulduk artık. Her sabah “Gündoğdu Marşı” ile uyanırdı Gezi, bu sabah söylenmedi. Söylense bile çok cılızdı. Belirsizlik bizi yoruyor, yordu. Polis müdahalesi olmadıkça daha da çöktük.

Biz o parkı işgal etmek için mi geldik yoksa parkı halka kazandırmak için mi? Her yere çadırlar kuruldu, her yere. Parkta oturacak yer kalmadı, yürünmüyor. Parkta meydan bile kalmadı doğru düzgün. Direnişçi çadırlarını hadi bir nebze anlarım ama nerede bir siyasi parti var, bir dernek var, bir örgüt var; çadır kurdu parka. Işıklandırdılar çadırları. Her yerdeler. Sodep, Ödp, Tkp, Edp, Dsip … niceleri daha. Dostum hani siyasi değildik? Parkı işgal ettiniz bildiri dağıtımı yaptığınız çadırlarınızla, oturacak yer kalmadı. Ben senin bildirini almak için mi geliyorum oraya? Senin propagandalarını dinlemek için mi geliyorum? Yahu arkadaş dün gece saat sabahın 4’ü, gelmiş bana bildiri veriyor Ödp. Tayyip şöyle yapıyor, Akp böyle yapıyor … direnelim… Lan saat zaten sabahın 4’ü, kıçımızı koyacak yeri zor bulmuşuz, bırak yatmayı. Ben bunları bilmiyor olsam ne b.k işim var orada o saatte? Adı duyulmamış, unutulmuş, mazide kalmış ne kadar “Sol” parti varsa kendi reklamı peşinde, b.k oldu park.

Üstüne basa basa “Sol” dedim, açıklayayım.
Hani “Her kesimden herkes orada.” var ya, heh işte, o artık değişti.
“Her kesimden herkes orada-ydı.”
Artık değiller.

Öcalan posteri açan şerefsizler var çünkü parkta, sayıları hiç de az değil. Bir gece dolaşan kişi en az 5 tane görür o şerefsizin fotoğraflarını. Bdp’nin ihanetine uğruyoruz. Çözüm sürecindeki dostları Tayyip’e yardım ediyorlar orada, sırf ona yardım etmek için geliyorlar oraya, başka açıklaması yok. Dün gece eşek kadar pankart açtılar “İmralı’dan Gezi’ye selam var!” diye. Eksik olsun o o. çocuğunun selamı. İndirtemiyoruz da o fotoğrafları. Bize kızan kim varsa kendi adıma özür diliyorum o pankartlar – afişler – posterler için. Başaramıyoruz ama. Gelsinler, beraber deneylim. Bir kere yedim Bdp’li dayağı, tekrar yemek gerekirse yine yerim, dert değil. Gezi’de görüştüğümüz arkadaşlar gördüler zaten ne halde olduğumu, dayak arsızı oldum, yine yerim. Ama işe yaramıyor. 2 – 3 saat uğraşıyoruz bir Öcalan posteri indirtmek için. Müzakere ediyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz, kavga ediyoruz … iniyor poster, en az 2 saatlik uğraş sonucu. E 10 dakika sonra tekrar kalkıyor? Ne yapalım biz? Yok mu yapacak bir şey? Var. Oraya geldiklerine pişman edebiliriz onları, o şerefsizin posterlerini bu arkadaşların görünmeyen yerlerine koyup gönderebilecek kişiler var parkta. Ama o zaman da zaten hazırda bekleyen medya “Eylemciler birbirine girdi.” diyecek. Demeyecek mi? Diyecek. Tamamen düşeceğiz o zaman. Biz arada kaldık. Orada olan herkes arada kaldı. Dün gece sabahladım, bu sabah ayrıldım, tüm gece boyunca konuştuğum kim varsa, 100 insandan 100 tanesi de rahatsız o posterlerden. Ama süreci anlattım işte size, kan çıkarmadan gitmeyecek densizler. O zaman da eylemciler kötü olacak herkesin gözünde.

Her kesimden insan var-dı.
Artık yok. Solcular var artık sadece.
Ben ilk polis dayaklarımı yerken ülkücü dostlar da vardı yanımda. Ben zafer yaptım, onlar bozkurt yaptı, beraber gaz yedik, birbirimizi taşıdık. E ama gitti artık bu adamlar. Günlerdir yoklar. 500 tane Bdp’liyi tek ülkücüye değişmem ben. Bugüne kadar ülkede bir b.k beceremeyen solcular gelip b.k ettiler bu olayı. İlk gün orada ağaçlara sarılan, dertleri sadece doğa olan, ağaçlar olan 19 kişi var, hala parktalar. Onlardan özür diliyorum. Geldik ve b.k ettik onların davasını, onların mücadelesini. Solcular olarak neye el atsak b.ka dönüyor zaten Bukowski’nin dediği gibi. Özür dilerim hepsinden.

Bugün miting var.
Yok milyonlar toplanacakmış, şimdi değil de ne zamanmış.
Meydanda parti otobüsü istemiyoruz hocam biz. Ben istemiyorum. Ben orada 10 gündür konuştuğum binlerce kişiden kimse istemiyor. Getirip durmayın şu partileri, bildirileri, dandik gazetelerinizi. Ben yokum bugün mitingde, gelmiyorum. Sabaha kadar da hiç uyumadım zaten, at gibi uyurum geceye kadar, gece kalkıp gelirim yine.

Her yerde Gezi Parkı’nın istekler yazılı.
Kafasına esen parti – örgüt – dernek parkın isteklerini yazdırmış afişlere, asmışlar parka.
Hepsi farklı birbirinden, biri diyor kalk gidelim, diğeri diyor b.k yeme otur.
“Anayasanın Gezi Parkı’nın temsilcileri ile yeniden yazılması.” diye madde gördüm be istekler arasında. Böyle bir örgüt bastırmış afişe, asmış oraya. Ruh hastalarına bak, anayasa yazılacakmış Gezi temsilcileri ile beraber. Yavrum sen kimsin? Gezi temsilcileri kim? Yahu orada yaşıyorum ben, benim neden haberim yok? Temsilcimiz mi var bizim? Bizim ne istediğimiz bile belli değil yahu.

7 maddelik liste sunulmuş.
Kim sundu – kime sordu – maddeleri kime sordu bilmem fakat b.k kabul edilir. Gezi’de olan kalabalık fazla büyümüş onların gözünde, öyle bir sürü vali – emniyet müdür görevden aldıracak kuvvetimiz yok bizim, bırakalım kör bakmayı. Bunların yüzünden de mağlup olacağız. “Gezi Parkı Projesi İptal Edilsin” de bit işte. Yetsin bu şimdilik. Ama yoook, yıllardır görmediğin kalabalığı sana geldi zannettin ya, hemen rant bekle, haysiyetsizler. O maddelerden hepsi kabul edilmediği zaman yine mağlup sayılacak o halk. Lan tamam Tayyip’e karşıyız falan da karşında da devlet var. Devlet bu. Sen ise işgaldan başka bir şey yapmıyorsun, orada eylem falan yok, çingene panayırı artık orası, işgal ettik bittik halka açacağız dediğimiz yerleri, milletin kafa çekip çekip sızdığı çadırlar dolu etraf, Ankara kan ağlarken halaylar çeken densizler dolu.

Bir de barikatlar mevzusu var.
Hani polis oraya giremez konuları.
Polis bizi yavru kediler gibi dağıtır oraya girse. Yaptığımız 10 barikatın 8 tanesini aşmak bir panzerin 3 dakikasını almaz. Diğer 2’si de 5 dakika ya sürer – ya sürmez. Hayatında panzer görmemiş, Toma’ya panzer diyen adamlar gaza geliyor orada. Google’a yazıp bakalım panzer nedir. Bir de barikatlara tekrar bakalım sonra. Polis kendi girmiyor oraya. Giremiyor değil, girmiyor. Ya parkta çok çocuk var, bebek var, ihtiyar var diye ya da bunlar nasıl olsa kendi kendi yiyecek diye, bilemiyorum. İkisi de yatıyor benim aklıma.

İstisnasız her sabah kavga var.
Kadınlar – erkekler – gruplar. Promil sınırını aşan herkesin bir kavgası var. Tuvalet sırasında, yemek sırasında, yer sorununda … revire durmadan hasta taşınıyor. Ya alkol koması, durmadan kusanlar ya da kavga edip bir yerleri parçalanan tipler. Polis gelmese bile revir çalışıyor yani. Toz pembe değil orası. Dün ilk kez yemekte kavga çıktığına şahit oldum. İnsanlar yemek kalmadı diye yemekhaneye laf atmaya – bağırmaya başladı. Hani şu bedava yemek dağıtılan yer, oradan bahsediyorum. Hani herkesin gönüllü çalıştığı, halkın getirdiği malzemeler ile o sıcakta ateş önünde yemek pişiren arkadaşlar; heh işte onlara bağırıyorlardı “Madem yemek kalmayacak söyleyin lan, ne diye sıra beklettiniz!” diye. Birbirlerini dövüyorlar olmasın diye ağzının orasına çarpamıyorsun da.

Eskiden içkileri toplardık.
Artık olmuyor zira sayı inanılmaz çoğaldı, hem içen grup sayısı hem de alınan alkol miktarı. Bunlar çoğalınca biz de etkisiz kalıyoruz. Halkındır burası dediğimiz yeri halktan da aldık; ortaya karpuz kesip rakı içiyoruz. Bak sahi ya; rakı masası falan kuruluyor.

Bizim bir liderimiz yok.
Bize bir lider lazım.
Mehmet Ali Alabora oynadığı banka reklamları yüzünden,
Zülfü Livaneli geçmişindeki Chp vekilliği yüzünden,
Sırrı Süreyya Önder de Öcalan’a yakınlığı yüzünden istenmiyor.
Bize; bizi bir parti altında falan toplamayacak, teşebbüs etmeyecek, sadece Gezi’yi temsil edecek biri lazım ama bulamadık, çıkaramadık. Her parti rant peşinde koşup böldü de böldü bizi, her kafadan ayrı istekler çıktı. Gir parka, dolaş, en az 50 tane farklı istek var altında farklı partilerin adı olan afişlerde. Oradan bir siktirip gitseler çok daha güzel olacak aslında.

Sıcak bira içiyorlar.
Bunca yıllık alkolik adamım ki aslında değilmişim bak 10 gündür ağzıma sürmedim; lan arkadaş sıcak bira içeceğime bamya suyu içerim ben. Hayatımda hiç bamya suyu içmediğimi ve bamyayı masada dahi görmeye dayanamadığımı da belirteyim. Öyle lanet, öyle iğrenç bir şey sıcak bira. Hele ki o sıcakta. Dertleri o biradan zevk falan almak değil yani. Kafayı bulup ona buna yavşamak. Etraftaki insanlara bak biz içiyoruzu göstermek. İnsan başka türlü sıcak bira içmez çünkü. Güzel güzel konuştu bu sabah bir abi, 6 gibi. Başka bir grupla alkol hakkında konuşurken bizim yanımızdan bir kadın atladı. Bizim Tayyip’den ne farkımız kalırmış yasak dersek, o birasını içip Şerefine Tayyip demeye gelmiş oraya. Hemen arkamda sabaha kadar içip içip, 4 gibi sızıp, 6 gibi uyanınca “Bira var mı?” diye sorup o saatte yeni birasına da başladığını belirteyim bu ablanın. Adam da o kadar naif anlatıyor ki derdini özür dileye dileye. Ama abla sarhoş. Ki dediğim gibi adam taa karşıyla konuşuyordu, lafa atladı bu. Sarhoş ama, laf anlamıyor. Yasaklayamazsınız diyor. Artık en sonunda “Biz yasak demiyoruz, öneri sunuyoruz. Ne kazandık ki kutluyoruz?” dedim ve abla utandı, elinden bira şişesini bırakıp usuuuulca kafasını önüne nah eğdi. Cak cak konuşmaya devam etti yine. Umursamadık artık, ne yapalım. Ne yapalım yani? Sen söyle cidden, biz ne yapacağımızı bilemiyoruz, sen söyle onu yapalım.

Sabah çöp toplayan ekip ilk kez sinirliydi bugün.
Kırık bira şişesini temizlemekten yoruldular. Yerlerden izmarit toplamaktan sıkıldılar. Artık çatlak sesler yükseliyor, görün bunu artık.

Ki işin diğer tarafına geleyim; maddi külfet.
Hadi ben işverenim, işi bırakıp geldim. Millet yıllık izninden kullandı geldi ama oraya, izinler bitiyor. Öğrencilerin finalleri – bütleri başlıyor. Taksim’e ulaşmak kolay değil, ülke gibi şehir İstanbul, insanlar her gün en az 20 lira ulaşım parası veriyor. “Paramız kalmadı akbil doldurmaktan” laflarını duymaya başladım ben çok kişiden. Paralar bitiyor, izinler bitiyor, akbiller bitiyor ama hala bizim ne yaptığımız belli değil, toplan dur.

Ankara kan ağlıyor dün gece, onca arkadaşım gözaltına alındı, oralardan doğru etrafa ulaşıp numaramı vermeye, partiden vekillere falan ulaşıp gözaltından adam almaya çalışıyorum ben ama bizim orası halay çekiyor. Anca halay, bir b.k yok başka. Gidip dedim artık, yahu dedim diğer şehirler bizim başlattığımız direnişte kan kusuyor, Ankara perişan, bırakın halayı. “Halay eylemin namusudur, halay durmaz.” diyor bana hadsiz. Halay için anayasa falan yazılmış demek.

Dilek balonu denen bir b.k var, o moda oldu.
Yak gitsin. İşaret fişeği, yolla gitsin.
Gece beraber kaldığımız çocuklar anlatıyor ki çiçek çocuklardı cidden, muazzam insanlardı hepsi, beni de eklediler, buradan sevgi – saygı sunuyorum onlara. 1993 doğumlu birine saygı sunacağım aklımın ucundan geçmezdi fakat Haliç Üniversitesi Elektrik – Elektronik Mühendisliği okuyan Ozan; eleman cidden hak ediyor. 93’lüyüm dediği an lan dedim acaba 3 gündür uyumadım diye mi sohbet edebiliyorum bununla diye düşündüm. Sabaha kadar inanılmaz güzel sohbetler ettik. Limonata, kola içtik. Emre vardı yine aynı bölümden, keza o da muazzam çocuk.
Ne diyordum, dilek balonu. Ozan anlattı; elemana demişler ki; hocam, rüzgar da yok, atma parkın içinde. Ama dana dinlememiş, parkın içinden dilek balonu göndermiş. O da ağaca takılmış, yakmış ağacın dallarını. Az kalsın ağaç yanıyormuş, parkın Divan Otel çıkışına gidip bakın. E şimdi biz ne yapalım bu tiplere?

Park düşüyor. Park işi sadece laylaya vurdu. Gece 2’den sonra zor yürüyor insanlar alkolden.
Hiç bir şey kazanmadığımız halde kazandık havalarına girdik.
İşin kötüsü kazandık havasından bile sıkıldık artık. O bile bitiyor.
Gezi düşüyor. Gezi bir tane bile olası bir istek belirtmeden dağılmak üzere.

İy şeyler yok mu?
Az da olsa var.
Bir kere dün gece beraber sabahladığımız bir arkadaşım var buradan, çok çok severim kendisini, yine kendisi belli etmek isterse kendini yazar. 6 – 7 kişilik bir grup çok güzel vakit geçirdik sabaha kadar.
Selçuk ve eşi var bir de.
Karşımda çadır kurmaya çalışıyorlardı. Gidip fener tutayım dedim, dedi abi ben çadır kurmasını da bilmiyorum. E dedim ben de bilmiyorum. Başladık uğraşmaya. Sonra yukarıda bahsettiğim Ozan geldi işte, 6 elimizle bir çadırı doğrulttuk. Süper insanlardı.

Taksim Point Hotel var.
Oteli aradım 1 – 2 saat önce, bir görevli adı aldım. Ardından farklı şehirlerde nazımın geçeceği arkadaşları aradım, o şehrin meşhur neyi varsa otelin personeline gönderdim. Kastamonu’dan çekme helva, İzmit’den pişmaniye, Afyon’dan kaymak, vs … arkadaşlarım o otelin personeline kargo yaptı.

Zira otel bize kapılarını öyle bir açtı ki; otel resmen bizim.
Lavabo sorun orada, özellikle kadınlar için. Fakat adamlar 3 katta 3 lavabo açtılar, lobileri bize bıraktılar, her yere uzatma kabloları ile çoklu fiş çekmişler, şarj ettik telefonları. Tuvaletler sürekli temizlendi. Gece bir ara gittiğimizde kağıt havlu olması gereken yerde tuvalet kağıtları vardı ve “Kağıt Havlumuz Kalmadı – Kusura Bakmayın.” diye not yapıştırmışlardı. Lobinin koltuklarında uyuyordu direnişçiler. O oteli sevelim. Tuvalete her geleni otel müşterisi gibi karşılıyorlar, öyle “iyi hadi geç geç.” havaları asla yok. Müthişti.

Başka da bir şey yok aslına bakarsak.
Yardımlaşma yine var, azalma yok.
Saygı yine var, taciz yok, hırsızlık yok.
Fakat yukarıda yazdıklarım gerçek. Beni azıcık bilirsiniz, laf saklayan adam değilim ben, ne görüyorsam, ne düşünüyorsam onları yazdım. Konuştuğum insanların çoğu da katılıyor düşündüklerime.

Polis lazım bize.
Rahat bize battı.
Gezi b.k oluyor, 2 – 3 gün önceden haber vereyim.

Öyle şeyler yazdım ki; sanılmasın vazgeçtim Gezi’den.
Evet, aklım Ankara’da. Orada var mücadele, burası gibi panayır yok.
Fakat başladığım işi yarım bırakmam artık, Gezi’den dönmem. Sadece bugün miting var diye yokum, kızıyorum partizanlık olunca fakat gece yine oradayım. Yarın gece. Sonraki gece.

Gezi’ye ilk giren değilim, direnişe ilk katılan değilim o parkta fakat söz veriyorum, son çıkanlardan olacağım. Ama acilen bir lider seçip, sadece Gezi için siyasi çizgisi olmayan bir lider seçip; mantıklı, devletin kabul edeceği istekler sunmazsak kaybetmek üzereyiz.

Moral bozmak isteyeceğim en son şey.
Fakat yalan yere ümitlendirmek daha kötü moral bozmaktan.
Acı gerçekler iyidir tatlı yalanlardan.

Biz burayı b.k ediyoruz, evden çıkın, gelin, burayı kurtarın bizden.
Biz beceremedik, beceremiyoruz.

Orada bir çok insanla tanıştım beni sadece John olarak bilen.
Onlara söyledim adımı elbet tanışırken, bu yazı da gerçek adımla bitsin madem.
Gezi’den sevgiler.

YAZIYA GELEN OKUR YORUMLARINDAN BAZILARI

gülsSs9 Haziran 2013 06:09
Son cümlesine kadar katılıyorum!!

Ersan Aksoy9 Haziran 2013 06:10
simdi sana saldiracaklar can kardes,dogrulari soyledigin icin,taksime olaylar esnasinda hic gitmedim,sadece destek veren gazetelerden takip ettim,bugun senin detayi ile yazdiklarini cok ufak bir cumle ile facebook ta ifade etmeye calistim vatan haini ilan edildim daha ilk yorumda ,kendi arkadaslarim yuz yuze baktiklarim ,tum kalbimle destekledigim isyanin icler acisi hale geldigini resimlerinden dahi hic okumadan gormekti benim yaptigim,hatiri sayilir takipcin var ,hadi benimki 150 kisiyi bulmaz bas ederim de senin isin zor dostum,ayni sekilde gorduklerini ve hissettiklerini yazman dilekleri ile

ahmet safa9 Haziran 2013 07:18
Arkadaşlar Biz isteklerimizi yazmadık etmedik sunmadık ama dış ülkeler, ajanlar hükümete isteklerini sunup bizi kullandılar bile. Lütfen dikkatli olalım. bakın o istekler burada yorumlanıyor. lütfen izleyip. başkalarının üzerimizden menfaat elde etmeye çalışmasını önleyelim lütfen izleyin 🙁 http://www.youtube.com/watch?v=rfwyUJ7Bvsw

çiçek böcek9 Haziran 2013 10:48
katılıyorum…daha önce talep listesiyle kameraların karşısına çıkanlar kimdir acep anlayamadım?..oradaki profili oluşturmuyorlardı?..orası gençlik kaynıyor…ilk günden beri direnen çevreci gençlerden sözcü bulunmalı..ve çevre düzenlemesiyle ilgili taleplerle gidilmelidir..maddeler büyüyerek çoğalmamalı…Bu siyasi bir direniş değil!Güzel başlayan bir eylem,güzel bir şekilde bitmeli…her kafadan ayrı bir ses çıkıyor,bu talepler karşılanamaz,dilek ağacı değil…birileri görmezden gelmiş gibi davransada
bu eylem dünyaya ulaştı,bir nefes soluk kazandırdı kesinlikle!güzel ve onurlu yakışan bir şekilde bitirilmeli..eylemin bitmesi Tabiki çapulcuların bitmesi anlamına gelmiyor..onları vareden daha dogrusu varoluşunu gösteren bu eylemden sonra devam edecektir.bu eylemde doğru dürüst emeği geçen herkes kalplerinde bu sorumluluğu taşıyacak ve muhafaza edecektir…

keşkül9 Haziran 2013 13:44
gerçekleri gören birilerinin varlığını duymak güzel
evde oturan kısımdan selamlar.

Murat YILMAZ9 Haziran 2013 13:44
Ellerine sağlık Can,
Orada olmasam da partilerin gezi direnişçilerini nasıl gölgede bırakmaya çalıştıklarını çok bariz bir şekilde anlıyorum.
Hayır yani partilere ne oluyor kardeşim ?
Taze balığın kokusunu almış kediler gibi üşüşüyorlar sizlerin yanına.
Yahu bir rahat bırakın , bir kere olsun rahat bırakın.
Direnişçilerin içinde elbet lider ruhlu , tam olması gereken kişi vardır , olmasa bile ortaya çıkacaktır eminim.
Keşke bu öcalan yanlısı ve parti-dernek bireyleri parktan def olup gitse…

 

 

… Türk Solunu ve sosyalizmi anlamak için…

 

Sosyalizm İslam’a uyar mı? (Tartışma)

Bir yanda zekât üzerinden eşitlikçi bir İslâm yorumu yapan anti-kapitalist Müslümanlar. Diğer tarafta bir türlü iktidar olamayan, sosyalizmi bilmeyen, kemalizmi demokrasi zanneden devletçi, hatta darbe yanlısı bir Türk solu.

Türk solu geçmişiyle yüzleşemekten korkuyor. Solcunun solcuyu katlettiği 1 Mayıs 1977 bir tabu. Deniz Gezmiş’in ulusalcı duruşunu da eleştiremiyorlar. Evet… Türk solcuları iktidara yürümek için bir koltuk değneğine muhtaçlar. Peki ya İslâm? Sosyalizm İslâm’a ne kazandırabilir? Sosyalist devletlerin Müslümanlara yaptığı onca eziyetten sonra Müslümanlar sosyalizm ile ittifak yapabilir mi? Derin Düşünce okurları tartıştılar, biz de kitaplaştırdık. Buradan indirebilirsiniz.

Türk solu iktidar olur mu?

Kendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün. Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi? Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var. İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.

 

Derin MAЯҖ

Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden?

Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok. Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 13 Yorum

  2. Yazan:@Av_Akbas Tarih: Haz 10, 2013 | Reply

    RT @osmantimurtas: “@DDGrubu: Gezi Parkı “içeriden” nasıl gözüküyor?: http://t.co/sos7fS6GDN

  3. Yazan:Anti-Tayyipist Tarih: Haz 11, 2013 | Reply

    Hatırlarsınız bu bizim diktatör sürekli olarak “ben muhalefetten memnunum” diyordu.

    Olur tabii, niye olmasın ki. CHP tipi muhalefetten ben olsam ben de memnun olurum.

    Yalnız iyi oldu bunların olduğu, gördük hepimiz “memnun olmadığı” bir muhalefet karşısında neye döndüğünü. “İleri demokrasi” dediği şeyin sandıktan ibaret olduğunu…

    Şapka düştü kel göründü. 🙂

  4. Yazan:Rusya'dan özgürlük ummak Tarih: Haz 11, 2013 | Reply

    gezi parki taksim

  5. Yazan:Sebnem Tarih: Haz 11, 2013 | Reply

    Gezi Parkı’nın olayı bu zaten,

    Bir sürü farklı görüş var. Bu yazıyı yazan arkadaş gibi.

    Her şeyi “tek taraflı” okuma alışkanlığına sahip olanlar için altta cevaplardan birin paylaşayım:

    http://ziguriku.tumblr.com/post/52629950977/gezi-park-nda-neler-oluyor-sorusuna-cevap

  6. Yazan:Sebnem Tarih: Haz 11, 2013 | Reply

    “Gezi Parkı’nda neler oluyor?” sorusuna cevap

    Şu sıralar orada burada “Gezi Parkı’nda neler oluyor?” başlıklı bir yazı dönüyor. Kim yazmış bilmiyorum, yalnızca yazanın adının Can olduğunu biliyorum. Bu arkadaş, gördüğüm kadarıyla kendi havsalasınca sorular sormuş ve yanıtlar vermeye çalışmış. Verdiği yanıtlar birilerinin öylesine hoşuna gitmiş ki, defalarca kere paylaşılmış, hatta duyduğuma göre Yeni Şafak’ta dahi yayınlanmış. (Evet, Yeni Şafak. Mehmet Ali Alabora’yı ve daha nicelerini çekinmeden namlunun ucuna koyan, politik görüşünü doğru haber yapmanın önünde tutan o gazete.)

    Açıkçası, yazıyı okuduğumdan beri o kişinin Gezi Parkı’nda olmadığını, Gezi Parkı’na muhalif güçlerin bir tür provokasyonu olduğunu düşünüyorum. Ancak yine de Can isimli bu şahsın birkaç iddiasını yanıtlamak niyetindeyim. Başlayalım.

    “Orada olan şey artık eylem değil, işgal.”

    Evet. Doğru bir saptama. Ama sormak lazım: Sorun nedir? Dozerin bir parkı yıkmasına ve polisin şiddetine karşı başlayan eylem, bir parkın işgaliyle sonuçlanmışsa, bu neden eylemin meşruiyetine gölge düşürüyor?

    Senin yaşam alanlarının, şehrin ortasındaki nefes alma yerlerinin işgal edilmesine karşı olarak o alanı işgal ediyor ve ‘defansif’ konuma geçiyorsun. Bu arkadaş orada bağırıp çağırıp ‘olaysız’ dağılmamızı mı bekliyormuş? Gerçekten anlamadım.

    “Biz bir şey kazanamadık.”

    Yani istiyor ki, daha ilk günden Gezi Parkı’nı kurtarmış, ilk yumrukla memleketi sarsmış olalım. Hemen ardından “Bizim istediklerimiz belli değil” önermesi geliyor ki, bu da ayrıca asılsız. Taksim Dayanışması’nın talepleri ortada ve bu talepler Bülent Arınç’la yapılan görüşmede iktidara sunuldu.

    Ben, bu haklı taleplerin iktidarca göz önüne alınması hariç diğer kazanımlarımızı da sayayım:

    Dayanışmayı öğrendik.
    Korku duvarını aştık, demokratik haklarımızı aramayı öğrendik.
    Sokağa çıkmayı, sokaktan korkmamayı öğrendik.
    İktidarı düşündürdük, telaşlandırdık.
    AKP hükümetinin meşruiyetini sorguladık. (Sonucunda RTE’nin düzenlediği mitinglerle birlikte ülke bir anda seçim havasına giriverdi.)
    Medyanın önce gözlerini kapamasına, gözlerini açtıktan sonra ise başlattığı manipülasyona rağmen halkın çoğunluğunun desteğini aldık.
    Daha çok sayarım, ama burada durayım. Gerçekten bir şey kazanamamış mıyız?

    “Bıktık bir kere. Yorulduk artık.”

    Bu çok normal. Defansif bir eylemlilik halindesin, İstanbul’u fethetmeye çalışmıyorsun. Doğal olarak bir bıkkınlık hali gelecektir. Günlerce beton üzerinde yatmak, gündelik hayatın basit lükslerinden ayrı kalmak kolay değil.

    Yarın bir gün Taksim’e polisin müdahalesi söz konusu olsa, aynı kalabalık yine aynı kararlılıkla o meydanda dikilir. Dediğim gibi, o korku duvarı çoktan aşıldı. Yorgunluk gelip geçicidir, birkaç saat yatak yüzü gördün mü düzelir. Önemli olan demokratik haklarını aramada gösterdiğin kararlılıktır. Gezi Parkı direnişi bu kararlığı göstereli çok oluyor.

    “Örgütler falan var. Her yerdeler. Partiler falan.”

    Sormak lazım:

    Sevgili arkadaşım, sen hayatında barikat kurdun mu?
    Polisle karşı karşıya geldin mi?
    Biber gazını ayağının dibine, suratına yedin mi?
    Polis tarafından coplandın mı?
    Üzerine su sıktılar mı?
    Yok. E tüm bunlara karşı durmayı ne ara öğrendin? Gökten sana haber mi geldi? O alanda kim sana gösterdi bu işin yolunu yordamını?

    ‘Örgüt’ kelimesi dahi bazı insanlara korku salıyor. O hor gördüğün, meydanda halay çekmesine sinir olduğun ‘örgüt’ler olmasaydı, sen bugün Taksim Meydanı’nda olamazdın. Onlar yıllardır polise, orantısız şiddete, medya manipülasyonuna direniyor. Sana destek oldukları için teşekkür edeceğin yerde, Okan Bayülgen’le bir olup flamalar olmasın diyebiliyorsun. İnsanda biraz minnet ve saygı olmalı gerçekten.

    “500 tane BDP’liyi tek ülkücüye değişmem ben.”

    Gezi Parkı’nın ruhu, bu tür söylemlere gerekli cevabı vereli çok oluyor: Sen gelme ulan ayı!

    Oradaki kalabalık faşizmin her türlüsüne, ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe karşı. Bu cümleyi söyleyebiliyorsan, o parktaki yerini de sorgulamalısın bence. (En başından beri o parkta hiç bulundun mu, orası da muamma tabii.)

    “Bugüne kadar bir bok beceremeyen solcular olarak çevreci davayı bok ettik.”

    Bir önceki cümleyi sarf edebilen ve bunu yaparken yüzü dahi kızarmayan bir insan solcu değildir. Solcu olma bilincine sahip olamamıştır.

    Çevreci davayı mesnetsiz iddialarınla bok etmiş olabilirsin bak, orasına karışamam.

    “Taksim Dayanışması’nın talep listesi kabul edilmez. Çok şey istiyoruz.”

    Tam tersine, az bile istiyoruz. Ben Taksim Dayanışması’nın taleplerini inanılmaz derecede minimize edilmiş buluyorum, buna da hak veriyorum. Üçüncü köprü, Kanal İstanbul, Galataport, Reyhanlı, Uludere bile bu listeye rahat rahat girebilirdi, girmedi.

    Bu mücadelenin sebebi talep listesinde var. Gezi Parkı yıkılmasın, bir daha üzerimize biber gazı atılmasın, polisin orantısız şiddeti sona ersin, bu olayın failleri cezalandırılsın, anayasa güvencesindeki toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkımız tanınsın istiyoruz. Bu talepleri üretebilecek konuma ulaşmak için kat ettiğimiz yolda karşılaştığımız insanlık dışı muamele belli.

    Belli olmayan bir şey varsa, o da senin neyin hesabını yapmaya çalıştığın…

    “O barikatlar hiçbir işe yaramaz. Polis girse barikatları dağıtır.”

    Bu talihsiz iddiayı da acemiliğine veriyorum.

    Barikat, İstanbul suru değildir. Çevrede bulduğun çer çöpten barikat yaptığında, sen savunma sathını çizersin. Orası buluşma noktasıdır, koruduğun alandır. Birkaç tonluk TOMA’yı durdurmak için barikat kurmazsın, bedenini siper edeceğin alanı belirlemek için barikat kurarsın. Bunu da öğren bence.

    “Bizim bir liderimiz yok. Acilen lider seçelim.”

    Bu da en başından beri rastladığımız bir diğer AKP’li bakışı aslında. Bu hareket en başından beri lideri olmadığı için, spontane geliştiği için değerli. Direndiği şeylerden biri de o lider kültüdür. Enerjisini her bir katılımcısının demokratik katılımından alır, liderinden değil.

    Ha sen çok lider istiyorsan sana uygun bir sürü siyasal parti lideri var, bence kişisel olarak onları deneyebilirsin. İçlerinde tam aradığın tipte insanlar da vardır. Seç, beğen, al. (Biz bize uygun birini bulamadığımız için Gezi Parkı’ndayız.)

    – – – – –

    Son söz: Bence bu eylemin büyük bir eksikliği varsa, o da alanda bu insanları terbiye edecek, örgütlülüğü ve dayanışmayı öğretecek ruhun olmamasıdır. Şahsen ben her gittiğimde oradaki birlikteliği görüyor ve duygulanıyorum, ama gördüğüm kadarıyla alanın kişiye sağladığı algı, o kişinin IQ’suna göre değişiklik gösteriyor.

    Son olarak Başbakan, AKP teşkilatı, Yeni Şafak, Milli Gazete, Akit, Habertürk ve Yiğit Bulut bir araya geldi; ama Can arkadaşımızın yazdığı yazı kadar bu harekete zarar veremedi. Onu da söylemek lazım.

    Yol zayiatı diyelim, devam edelim.

  7. Yazan:fatma gökhan Tarih: Haz 11, 2013 | Reply

    Bu arkadaşın mektubunu eleştirmek yerine gezi parkının müdavimlerinden biri olarak bizlere gerçek görüntüyü maddeler halinde anlatsaydınız daha iyi olurdu.

    Tuvalet sırası beklerken bile birbirini yiyen bu demokrat(!) arkadaşlar kafayı bulunca yada aç kalınca birbirlerine nasıl davranıyorlardır acaba?

    Madem bu arkadaşın mektubunu bu kadar eleştirdiniz. Tam aksini ispatlayan bir mektup yazıp, zihnimizdeki gezi parkı görüntüsünü değiştirseydiniz.

    Gezi olayları Tayyip Amca’nın ekmeğine yağ sürdü mü?Evet sürdü.

    Ak Parti teşkilatlarındaki uyuşukluğu silip attınız. Seçim için tüm Ak Partililer seferber oldu. Bu geziden kazanç bekleyen Chp yine çuvalladı.

  8. Yazan:Sebnem Tarih: Haz 11, 2013 | Reply

    Ben yazmadım, internette Can isimli şahsın yazdığı yazıya cevaben yazan başka birinin yazısını paylaştım.

    Tam aksi onlarca, yüzlerce örnek verebilirim, sürekli yazdım.
    Burayı doldururum dayanışma ve güzel insan örnekleriyle. Ama bu kolaycılığı size yapmayacağım. Bir çok yerde bulabileceğiniz bilgiler yukarıdaki blogu bulduğunuz sitelerden bulamazsınız yalnız, küçük bir uyarı.

    Sadece şunu söyleyeyim, Gezi Parkı’nda Roboski’de ölen insanların isimlerini ağaçlara verdiler ve biliyor musunuz bu gün Roboski için takipsizlik kararı verildi.

    “Onların kalpleri vardır onunla anlamazlar. Gözleri vardır onunla görmezler. Kulakları vardır onunla işitmezler.”

    Bunu ortaya atıyorum, vicdanı olan üzerine alınsın.

    Kendim dahil.

    Bu kadar.

  9. Yazan:isimsiz Tarih: Haz 12, 2013 | Reply

    Ak Parti teşkilatlarındaki uyuşukluğu silip attınız. Seçim için tüm Ak Partililer seferber oldu.

    Bir tayyipistin mevzuyu değerlendirme derinliğine bakar mısınız.

    Seçimi aldım mı verdim mi. “Sandık” yani 🙂

  10. Yazan:fatma gökhan Tarih: Haz 12, 2013 | Reply

    Bu memlekette isimsiz, lüzumsuz insanlar olduğu müddetçe Ak Parti sandığı vermez.

    Asker gelemiyor, Rusya Putin’in magazin haberleriyle meşgul, Gezidekiler tuvalet sırası bekleyemiyormuş anlayacağın garanti Ak Parti:)

  11. Yazan:lüzumsuz Tarih: Haz 12, 2013 | Reply

    Siz tayyipistler, örneğin mevzu bahis İsviçredeki minare yasağı olunca da ( ki yasak kararı orda da referandumla %57 ile geçmişti ), çoğunluğu bu kadar kutsuyor musunuz, yoksa sadece kendinize “sandıkçı” mısınız?

  12. Yazan:my Tarih: Haz 12, 2013 | Reply

    çogunluk / referandum hatta bütün kurumlariyla demokrasi erdem üretmez. Batili manada demokrasi bir ateskes rejimidir, çatismayi engeller.

    bu e-kitabimizin ilk makalesine bakiniz:
    http://www.derindusunce.org/wp-content/uploads/2012/12/banka-ordudan-tehlikelidir.pdf

    Demokratik yolla mesela Türkiye’de kiliseleri kapatabiliriz zira 50.000 Ermeni, belki bir o kadar da Rum var. Bir referandum yapilsa kiliseleri kurtaracak olan Hiristiyanlarin sayisi degil Müslümanlarin vicdanidir. Isviçre örnegi de böyle.

    iyi, güzel, dogru denen manevî degerler soyuttur, insanlarin eylemleri üzerinden vücut bulur.

    Peki demokrasi iyilik üretmiyorsa ne yapamli? Erdemli, iyiden, güzelden, dogrudan yana durabilecek insan yetistirelim.
    ölçüsü ne peki?

    tek bir kural :Kendine yapilmasini istemedigin seyi baskasina yapma:

    1) Sana zorla din dersi verilmesini istemiyorsan Alevileri rahat birak,
    2) Almanya’da, Bulgaristan’da kendi anadilinin yasaklanmasini kötü buluyorsan Kürtleri rahat birak,
    3) Müslüman vakiflari Atataürk ve Inönü gasp edince kizdiysan 1970’lerde gasp edilen Hristiyan vakif mallarini geri ver,
    3) Kendi arabanin yakilmasini istemiyorsan baskasinin arabasini yakma 🙂

    Bütün bunlari yapmak için çogunluk / referandum / demokrasi gerekmez. insan olmak gerekir. Yani akil ve vicdan sahibi olmak.

    Ama bu “iyi” eylemlerin hayata geçmesi için yine de çogunluk tarafindan desteklenen bir yürütme organina ihtiyaç var. Bu siddetten uzak durmanin bir yoludur. Her hükümet degisikliginde iç savas çikarmak yerine kafa sayisina göre en çok oy alan basa geçiyor. Kaybeden aglamasin, bir dahaki seçime diyoruz.

    Ha, AKP 20 yil daha kalir mi? Kalir. Ama muhalefetin beceriksiz ve halktan uzak olmasi AKP’nin suçu degil. Özelestiri yapAMAyan CHP ve MHP’nin suçu. Yoksa AKP’nin kusuru çok, biz de bunlari söyledik ve söyleriz, bu kusurlari isleMEyecek bir parti gelse seve seve destek olurum, AKP’den maas almiyorum 🙂

    Sevgiler

  13. Yazan:lüzumsuz Tarih: Haz 13, 2013 | Reply

    “…vicdanidir…”

    O zaman hiç kusura bakmasınlar ben kendimi tayyipistlerin vicdanına teslim edemeyeceğim. Al gördük işte AKP polis devletinin neticesini, basındaki sansürünü, gırla zulumünü.

    Merakımdan soruyorum yanlış anlamayın da, neden aklınıza mesela hiç çoğulculuk ve ortaklaşma gibi formüller gelmez?

  14. Yazan:my Tarih: Haz 13, 2013 | Reply

    “Merakımdan soruyorum yanlış anlamayın da, neden aklınıza mesela hiç çoğulculuk ve ortaklaşma gibi formüller gelmez?”

    benim itirazim yok:) sizin aktif olarak desteklediginiz bir siyasi hareket var mi? dernek, sendika, parti?

  1. 7 Trackback(s)

  2. Haz 16, 2013: Faiz lobisi neden şimdi harekete geçti?
  3. Haz 18, 2013: Büyük Nutuklar / Franklin Delano Roosevelt
  4. Haz 24, 2013: Tayyip’i devirmek için kaç para lazım? (Bölüm I)
  5. Haz 26, 2013: Ulusalcı, Türkçü ama Ortakları Sırp ve Amerikalı
  6. Haz 27, 2013: Gezi Parkı’ndan sonra sıra Çin’e mi geldi?
  7. Tem 3, 2013: Sistem bozuk değildir, bozuk artık sistemdir!
  8. Şub 9, 2015: Çapulcuların Anlayamadığı AK Parti Mitingi | Hacı Bekir ALTUNTEL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin