İslam Sanatı 3: Seramik »
By my on Haz 25, 2013 in İslam, Soyut Sanat (Örnekler) | 3 Comments
Bu resimler “Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır” isimli yazı dizisinin bir parçasıdır. Resimleri görmek için: Read the rest
By my on Haz 25, 2013 in İslam, Soyut Sanat (Örnekler) | 3 Comments
Bu resimler “Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır” isimli yazı dizisinin bir parçasıdır. Resimleri görmek için: Read the rest
By Aisha Benghazi on Haz 24, 2013 in Kemalizmin Zararları, Özgürlükler, Yobaz Laikler | 3 Comments
Merve Safa Kavakçı (30 Ekim 1968, Ankara), Fazilet Partisi’nden 18 Nisan 1999 seçimlerinde İstanbul milletvekili olarak seçildi. 2 Mayıs 1999’da TBMM’de and içme törenine başörtülü gelince meclisten çıkartıldı.
… Laiklik üzerine okumak için…
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.
By Katrin Baskiotis on Haz 24, 2013 in İsrail, medya, siyonizm | 0 Comments
“… 9 Haziran 2013 tarihinde New York sokaklarında yüzlerce hahamın önderliğinde toplanan Museviler, ‘İsrail yok olsun’ sloganları atmıştı. Aşağı Manhattan’ın Federal Plaza Meydanı’nda gerçekleşen eyleme Musevi kökenli çok sayıda eğitimci ve işadamının katılımı oldu. Göstericiler, İsrail’in ordu hizmetlerindeki kokuşmuşluk ve terör devletinin dünyevileşme noktasındaki zulümlerine de vurgu yaptılar. Taksim’deki eylemi saatlerce canlı yayında veren CNN ve BBC dahil uluslararası medyanın, yüzbinlerce Musevi’nin eylemini görmezden gelmesi dikkat çekti …” (TRT)
… Bu konuda okumak için…
Yahudi oldukları için mi zalimler?
İsrail bir çok bakımdan Türkiye’ye benzeyen bir ülke. Paranoyak bir ulus-devlet. “Yoktan var edilmiş bir millet” dört tarafı “düşmanla çevrili” kutsal bir vatanda yaşıyor. Terör tehlikesine karşı ülkenin güvenliği için(?) haklar ve özgürlükler çiğneniyor. Devlet eliyle düşman üretiliyor!
Gidemeyenlerin ülkesi oluyor İsrail… Kendi zulmü altında ezilen, korku içinde yaşayan, dünyasıyla beraber Ahiret’ini de kaybetmiş olan İsrailli zannederimFilistinliden bile daha zavallı bir durumda bu yüzden.Buradan indirebilirsiniz.
By my on Haz 24, 2013 in AKP, Ekonomi, Kriz Çıkarma Özgürlüğü, Liberal Totalitarizm, Tayyip’i devirmek için kaç para lazım? | 2 Comments
Banka darbe ister mi?
Türkiye’de hükümet devirmekten bahsedince akla hemen ordu gelir. Normal. Adamların sabıkası kabarık. (Bkz. Cemile Bayraktar’ın e-kitabı: Kendi ülkesini işgal eden ordu) Türkiye dışında da örnek çok. Ortadoğu, Latin Amerika ve Afrika’nın önemli bir kısmında ülkeler kendi orduları tarafından işgal edilir durur. Peki ya bankalar? Onlar da hükümet darbesi yapar mı?
Mevduat ve yatırım bankaları ya da endüstriyel faaliyetleri olan özel şirketler “normalde” darbe istemez. Seçim zamanında bile stres yapan bir patron neden kendi ülkesinde darbe yapsın değil mi? Bırakın darbeyi, koalisyon hükümeti dahi istemez onlar. Zira ekonomik faaliyet en çok siyasî istikrara ihtiyaç duyar. İşçilerin grevden uzak durması, müşteri ve yatırımcının güveni, ülkenin dışarıdaki itibarı vs bütün bunlar firmaların kârlarını doğrudan etkileyen faktörler. Ammaaaa… işin bir de “ama” kısmı var. Nedir? Read the rest
By Jonathan Kucukarabaci on Haz 23, 2013 in CHP, Kemalizmin Zararları | 0 Comments
By Ali P. on Haz 23, 2013 in Hayat, Ölüm | 0 Comments
… Bu konuda okumak için…
Çocuklarımıza Ölüm’den daha çok bahsetsek ne olur? Meselâ evde besledikleri hayvanların, saksıdaki çiçeklerin ölümü üzerine yorum yapmalarını istesek? Mezarlık ziyaretleri yapsak onlarla birlikte ve sonra ne düşündüklerini, ne hissettiklerini sorsak? Çocuklara ölümden bahsetsek belki daha güzel bir dünya kurulur bizden sonra. Çünkü bugün Ölüm’ü TV’den öğrenmek zorunda kalıyor çocuklar. Gerçekten bir “problem” olan ve çözüm bekleyen kazalar, hastalıklar… Çocuklar ölüm sebepleriyle Ölüm’ün hakikatini ayırd edemiyorlar. Küçülen ailelerden uzaklaşan dedeler ve nineler de bizden “uzakta” ölüyor: Kendi evlerinde, hastahane ya da bakımevlerinde. Doğumlarına tanık olamayan çocuklar bir gün ölme “sırasının” onlara da geleceğini anlayamıyor. Ölümü bekleyen modern insan idam mahkûmu değilse eğer, kısa çöpü çekmekten korkan biri gibi. İstenmeyen bir “büyük ikramiye” ölüm… Bu kitap Ölümden bahsediyor. Ölüm denen o “konuşmayan nasihatçıdan”, o karanlık ışıktan. Kendisini göremediğimiz ama sayesinde hayatımızın karanlık yarısını gördüğümüz ölümün ışığı. Buradan indirebilirsiniz.
By لاادرى on Haz 23, 2013 in Hayat, Kitap Alıntısı, Roman Nedir? | 0 Comments
“… Geçen zamanın kokusunun nasıl olduğunu kendinize hiç sordunuz mu? Milderhurst şatosuna girmeden önce aklıma gelmemişti ama artık cevabı biliyorum. Küf ve amonyak, bir tutam lavanta ve bir avuç dolusu toz; bir de çürümüş kâğıt kokusu. Bunun arkasında çöp ya da fazla pişmiş yemek gibi bir şey. Bu sonuncuyu keşfetmem zaman aldı ama sonunda başardım. İşte mazi. Düşünceler ve düşler, umutlar ve ızdıraplar aynı tenekenin içine atılmış, çıkan koku dağılmıyor, durağan havanın içinde yüzmekte …”
… Zaman üzerine e-kitap okumak için…
“Zaman nedir? Kimse sormazsa ne olduğunu biliyorum. Ama birisine açıklamaya kalkarsam artık bilmiyorum… Eminim ki geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasagelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise sonsuzluk olmaz mı? İyi ama şimdiki zaman var olabilmek için geçmişe karışması gerekiyorsa mevcudiyetini yok oluşuna muhtaç olan bir Şimdi‘ninVARlığından nasıl bahsedilebilir? Demek ki zaman yokluğa meylettiği ölçüde var olan şeydir.” (Aziz Augustinus, 354-430)
Zaman nedir? İnsan düşüncesinin en çok zorlandığı sorulardan biri bu. Zira Zaman’ın olmadığı bir yer, an, olay düşünmek imkânsız. “Hiç bir şey olmuyor şu an” derken bile zamansal bir cetvele ihtiyaç var. Saniyeler tık tık ilerleyecek ki “yaprak bile kıpırdamıyor” cümlesinin bir anlamı olsun. Zaman’ı anlamadan Yaşam, Hareket, Özgürlük kavramlar üzerine düşünmek de imkânsız.
Derin Göz isimli kitabımızda özellikle ünlü ressam Edward Hopper’dan bahsederken modern yaşamın özellikle de Sanat’ın biz insanlara Zaman’ı düşünmek için yeni kapılar açtığından bahsetmiştik. Derin İnsan adlı kitabımızın Korku Matkabı bölümünde de Korku-Zaman ilişkisinden ve Sinema Sanat’ından istifade ederek Zaman’ın NE’liğini bir parçacık sorgulamıştık. Kelimelerin ve mantığın gücünün yetmediği sınırlarda yine Sanat’tan istifade ettik : Sinema, Resim ve Fotoğraf sanatı imdadımıza koştu.
Ama felsefeyi dışlamadık. Zaman hakkında çok isabetli tahliller yapmış olan Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl’den çok önce belki ilk defa Aristoteles (MÖ 300′ler) ile başlamış sorgulamalar var. 1800ler ve 1900lerdeki fikirler haliyle teknolojik ilerlemelerden ve yeni kurulan endüstriyel toplumdan istifade eden ama aynı zamanda bunların altında ezilen bir kuşağın ürettikleri. Bilim ve teknoloji ile zaman arasındaki ilişkiye gelince elbette Newton’dan Einstein’a ve Kuantum mekaniğine kadar uzayan, epistemolojiden fizik teorilerine kadar dallanıp budaklanan sorgulamalar söz konusu.
Peki bilimsel, objektif, tik-tak zamandan başka, daha insanî, sübjektif ya da bütün bunların üstünde, dışında MUTLAK bir Zaman kavramından bahsedilebilir mi? Zaman sadece bir çerçeve, aklı sınırlayan bir tür “yokluk” mudur? YoksaDerin İnsan ve Zaman’ın eklemlendiği bir Derin Zaman boyutu var mıdır?
Tam da bu noktada Delâilü’l-İ’câz, Mesnevî, Makasıt-ül Felasife , Telhis-u Kitab’in Nefs ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açıyor. Zaman konusunu bütün derinliğiyle anlayabilir miyiz? Zaman’ın kitabını buradan indirebilirsiniz.
By Dursun Kackar on Haz 23, 2013 in Gezi Parkı terbiye edilebilir mi? | 0 Comments
By my on Haz 23, 2013 in AKP, Ekonomi, Kriz Çıkarma Özgürlüğü, Liberal Totalitarizm, Tayyip’i devirmek için kaç para lazım? | 3 Comments
Paranın gücünü kullanarak demokrasiyi by-pass etmek
Demokrasiye karşı etkili bir silahtır para. Halkın seçtiği hükümetleri düşürmek için ulusal paranın değeri ile “oynamak” ise eskiden beri kullanılan bir taktiktir. Meselâ yeraltı zenginliklerini Fransa’ya kaptırmak istemeyen Gine halkı 1958’de yapılan bir referandum ile “tam bağımsızlık” dedi ve Paris’i uyuz etti. [0] Peki Paris ne yaptı? Gine’nin ihtiyacı olan bütün teknisyenlerini geri çekti, teknik belgeleri Fransa’ya kaçırdı, köprü yol vs altyapıyı yıkarak gitti. Ama bu da yetmedi. Ahmed Sékou Touré önderliğinde kurulan hükümeti devirmek için 1960 senesinde Fransız gizli servisi büyük miktarda sahte para basıp dağıttı ve fiatlar bir anda çıldırdı. Öyle ya, altın ve uranyum çalmak için Mali’deki gibi katliam yapmak, bir yerleri bombalamak şart değil ki. [1] El Kaide gibi bir öcü-kukla yoksa el altında, ekonomik silahlar var. Uzaktan kumandalı isyan çıkartırsınız, halkın iradesiyle başa gelen bir hükümeti güçsüz/ beceriksiz /gayrımeşru gösterirsiniz, sonra da devirip yerine kendi adamlarınızı koyarsınız. Sağcı, solcu, İslâmcı fark etmez, bütün darbelerde ve devrimlerde ortak olan “teknik” unsurlar vardır. (Bkz. Curzio Malaparte’nin harika kitabı Darbe Tekniği: Türk ordusu neden (artık) darbe yapamıyor?)
Sorospu çocukları geliyoooor!
“İngiltere Merkez Bankası’nı soyan adam” diye ünlenen Georges Soros para kullanarak hükümet mühendisliği yapan ilk finansçılardan biri oldu. Sene 1992, avro para birimi henüz ortada yok. Avrupa Para Sistemi (APS) denen bir mutabakat var; ulusal para birimleri alt ve üst sınırlar içinde dalgalanıyor. Bu “kabul edilebilir” risk seviyesi Avrupalı merkez bankalarının hem bağımsız kalmalarını hem de belli bir mali disiplin içinde hareket etmelerini sağlıyor. Gelin görün ki “bizim” Soros’un başka planları var: 16 eylül günü sterline karşı oynuyor ve Londra’yı şoka sokuyor. Zira aşırı değer kaybeden İngiliz ulusal parası APS’ten çıkmak zorunda. Soros o gece 1 milyar dolarcık bir kâr ediyor ama asıl hedefi başka. İzleyen günlerde İtalyan lireti ve İspanyol pesetası da aynı darbeyi yiyorlar Soros’tan. Temmuz 93’te Fransız frangına geliyor sıra. Görünürde paranın değer kaybetmesine sebep olacak bir şey yok. Fransa’nın makro göstergeleri olumlu: Enflasyon düşük, dış ve iç borçlanma sürdürülebilir seviyede, dış ticaret dengesi fazlasıyla pozitif. Ama Soros’un çelme taktığı frank Read the rest
By Aylin do Nascimento on Haz 22, 2013 in Kriz Çıkarma Özgürlüğü, Liberal Totalitarizm | 0 Comments
“… Ekonomik krizin etkisiyle işsizlik rakamlarının tavan yaptığı İspanya’da halk, gıda yardım merkezlerine akın ediyor. Sivil toplum örgütlerinin yardımları dağıttığı yeni adresler ise orta sınıf vatandaşların yaşadığı yerler. Başkent Madrid’in 20 kilometre kuzeyindeki Tres Cantos kasabası da o noktalardan biri. İspanyollar, bu merkezlere akın ediyor: “Krizden dolayı bu hale geldik. Haftanın beş günü çalışıyorum. Ev temizliği yapıyorum. Daha önce beş ev Read the rest