Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Ermiş / Halil Cibran »

ermis-halil-cibran 13Güzelliği nerede arayacaksınız ve o eğer yolunuz, rehberiniz değilse onu nerede bulacaksınız?

Konuşmanızı onunla örmezseniz, ondan nasıl söz edeceksiniz?

Mağdur olanla kalbi incinmiş olan der ki: “Güzellik şefkatli ve yumuşak huyludur,

Kendi görkeminden yarı utanç duyan genç bir anne gibi dolaşır aramızda.”

Ve tutkulular der ki: “Hayır, güzellik güç ve korkudur.

Güçlü bir kasırga gibi altımızdaki yeryüzünü ve üzerimizdeki gökyüzünü sarsar.”

Yorgun ve bitkin olanlar der ki, “güzellik yumuşak bir fısıltıdır. O bizim ruhumuzda fısıldar. Read the rest

Bâkî / Eternal / Timeless / διαχρονικό / باقي »

200

Ne değildir?

Eskimeyen, bozulmayan şey değil.

Nedir?

Değişenlerin değişimini mümkün kılan, her değişimi ihata eden zaman dışı değişmezlik.

Neden?

Mikro dalga fırına koyduğunuz şeyin ısınmadığını görürseniz aletin bozulduğuna hükmedersiniz. Aslında bir ihtimal daha var: Mühendislerin o mikro dalga fırını icad etmesini mümkün kılan Maxwell yasalarının dün gece siz uyurken değiştirilmiş olması. Ama kimse bu ihtimal üzerinde fazla durmaz ve derhal tamirci çağırır. Çünkü Maxwell yasalarının bâkî olduğuna iman ederiz. Çünkü Maxwell yasaları James Clerk Maxwell doğmadan evvel de vardı.

enerji-korunumu1918’de Emmy Noether tarafından Göttingen yayınlanan ve Einstein’in “matematiksel düşünce abidesi” diye nitelediği Noether Teoremi varlık ve bekâ münasebetine ışık tutacak cinsten: Noether fizik kanunlarının bâkî oluşuyla enerjinin korunum kanunu arasında eşdeğerlik olduğunu ispat etmiş. Yani Big Bang veya uzayın genişlemesi gibi uzayı dönüştüren ve fizik bilimini ilerleten olaylar aslında ilerlemeyen, değişmeyen, dönüşmeyen, daima bâkî kalan fizik kanunları sayesinde gerçek oldular.

Böyle olmasaydı yoktan enerji üretebilirdik. Meselâ yerçekiminin zayıf olduğu saatlerde yüksek noktalara su pompalardık. Sonra yerçekimi artınca aşağıya akıtır, tükettiğimizden daha fazla enerji üretirdik. Üstelik parçacık hızlandırıcılarda ispat edildiği gibi enerjiden de madde üretebileceğimizden kâinatın dengesiz bir yapıya dönüşürdü. Yani ilk bakışta alâkasız görünse de enerjinin korunumuyla bütün bilimsel yasaların bâkî olması arasında sıkı bir bağ var; hatta belki de bu ikisi aynı hakikatin iki farklı veçhesi. Bir başka deyişle bilimin yasaları bilimin konusu olan madde ve enerjiye izafen evvel ve âhîr yani bâkî!

Bu gerçeği kabul etmekte zorlananlar Higgs bozonu keşfi üzerinde de düşünebilirler. CERN’de küçük bir mekânda yüksek enerjili proton çarpışmaları gerçekleştiren fizikçilerin amacı “ilkel uzayda” cari olduğuna inandıkları koşulları kısa bir süre için meydana getirmekti. Büyük bir enerji yoğunluğu ve büyük bir sıcaklık. Fizik kanunları 13.7 milyar senedir bâkî olduğu için Higgs bozonu gözlenebildi.

Big Bang bir başlangıç değil dikiz aynasında gördüğümüz ufuk çizgisidir

big-bangBelki ışık yoktu ama ışık hızı vardı. Belki Big Bang öncesi evrende elektronlar ve protonlar yerine daha “ilkel” parçacıklardan oluşan bir tür plasma vardı… Yine de bir elektronun eksi yüklü olacağı ve artı yüklü protonlar tarafından çekileceği bir yasayla evvelden belirlenmişti. Yoksa Kâinat’ın farklı yerlerinde meydana gelen elektronlar farklı davranışlar sergileyebilirdi. Kütle çekim sabiti birbirini çekecek kütleler yokken de sabitti. Henüz moleküllerin oluşmadığı “ilkel” evrende fizik yasaları bileşiklerin 1 molündeki atom adedini veren Avogadro sayısının 6.02214199×1023 olduğunu söylüyordu. Çünkü fizikçi ve kimyacı yoktu ama fizik ve kimya yasaları vardı. Zira bilimsel yasalar var olmak için ne bilim adamlarına ne de bilinmeye muhtaç değildi. (Bkz. Tanrı Parçacığı / God Particle / إلها الجسيمات)

Geçen değil geçmeyen şeye “Zaman” denir

Ama insanların çoğu bunu bilmezler. “Bu yol Ankara’ya gider” dediğimizde yol aslında bir yere gitmez, yol sayesinde gidilir; yol bâkîdir. Ama biz yolun işleviyle yolun “zâtını” şuurumuzda eşleyen bir söz sanatı yaparız. Zaman için de böyledir bu. “Günler geçiyor” derken gerçekliktir geçen, Zaman değildir. Geçen Zaman olsaydı Read the rest

Birlik havasını bozmadan… »

darbe-birlik-millet

Bir otel odasının çok yüksek katlarındaki odalarından birinde masa başında çalışıyordum. Bir gözüm önümdeki bilgisayar ekranında bir gözüm de çaprazımdaki televizyonda. Saat ilerledikçe tv ekranına daha çok bakar oldum, en sonunda tamamen ona yöneldim. Çünkü önce terör saldırısı ihtimalinden kaynaklandığı düşünülen Boğaziçi köprüsündeki hareketlilik için daha sonra “askeri kalkışma” “bu bir darbe” gibi sözler işitmeye başladım. İnanması güçtü. Odadan dışarı baktım, tek tük insanlar ve arabalar. Bir darbe gecesi ortalık böyle mi olurdu? Bilmiyordum doğrusu. Şaşkınlık, anlama çabası, kavradıkça kabaran öfke, birkaç telefon görüşmesi, muhakkak bir şeyler yapma isteği. 28 Şubat’ta paletleri ruhumuzu ezip geçen tanklar yeniden aramızdalardı. Fakat bu kez canımıza kastettiklerini ilerleyen saatlerde anladık.

Başkomutanın emri geldiğinde dışarı fırladım. Otelin önünde “dışarısı çok karışık çıkmayın” diyen sesi “zaten ben de karışıklığa gidiyorum” diye cevapladım ve onu yüzündeki şaşkın ifadeyle bırakarak çıktım. Önce bulunduğum muhitteki kalabalıklara ve konvoylara katıldım bir süre. Şehrin caddelerinde son sürat giden tankın arkasındaki araç konvoyu o gece şahit olduğum ilk tuhaf görüntüydü. Hiç unutmayacağım.

Akabinde pek yakın sayılmayacak Kısıklı, Altunizade, Köprü civarına gittim. Sonrası malum; çok kanlı ama ondan daha çok, bu milletin bir ferdi olmaktan büyük gurur duyduğum şanlı bir geceye şahit olduk hep beraber.

Maksadım o geceye dair kişisel hikâyemi anlatmak değil. Zaten tankın altında yatan, silahlara meydan okuyan bir kısmı şehit bir kısmı gazi o cesur yürekli, yiğit kadın ve erkeklerin mücadelesini gördükçe bizim gibilere başını önüne eğip sükût etmek düşer kanaatindeyim. Biz sadece kendi çapımızda Başkomutanın çağrısına uyarak dışarı çıkmıştık, o kadar. Read the rest

Kendi Hayat Hikâyem / Hermann Hesse »

herman-hesse-ozyasam-1zx1Yaşama büyüsel bir açıdan bakmayı kendime her zaman yakın hissetmiş, asla “çağdaş” bir insan olamamıştım, Hoffmann’ın Goldene Topf (Altın Kâse) ya da Heinrich von Ofterdingen’e bütün dünya ve doğa tarihlerinden daha değerli gözüyle bakmıştım hep, hatta dünya ve doğa tarihiyle ilgili kitaplarda bile her zaman büyüleyici anlatılar bulmuştum. Ama artık yaşamımda öyle bir dönem başlamıştı ki, gelişimimi tamamlayıp yeterince ayrımlaşmış bir kişiliği daha çok derinleştirmenin ve ayrımlaştırmanın hiçbir anlamı kalmamıştı, bunun yerine değerli ben’in dünya denizi içinde gömülüp gitmesine çalışarak ölümlülük karşısında ezeli ve ebedi düzenlere kendimi uydurmayı ödev bilmiştim. Bu düşünceleri ya da yaşamla ilgili bu duyumsamaları ancak masal aracılığıyla dile getirebileceğime inanmış, masalın en yüce biçimi olarak da operayı görmüştüm; belki bunun nedeni, kötü kullanımlara konu yapılmış can çekişen dilimizde sözün büyüsel bir etkiyi içerdiğine bundan böyle pek inanmayışımdı; oysa müziği bugün bile dallarında cennet elmaları yetişebilecek diri bir ağaç gibi görüyordum. Şiirlerimde, yazılarımda bir türlü başaramadığım şeyi gerçekleştirip insan yaşamım hayranlık uyandıracak yüce bir anlamla donatacaktım. Doğanın masumiyeti ve bitimsiz zenginliğine övgüler döşenecek, yürüyüp geldiği yolu öyle bir noktaya kadar izleyecektim ki, kaçınılmaz acı ve ıstırapların zorlaması karşısında us’a, uzaklardaki bu karşı kutba yönelecek, yaşamın doğa ve Read the rest

Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı / Dale Carnegie »

Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı Dale Carnegie-99

Şikayete Karşı Sigorta

Çok kimse düşüncelerini kabul ettirebilmek için çok konuşmaları gerektiğini zanneder. Değişik bir fikri dinlerken sabırsızlanıp lafa karışmayın. Kendi fikrinizi ifade etmek için konuşmanın bitmesini bekleyin. Muhatabınızı düşündüğü bir şeyi anlatması için teşvik edin. Bunu samimimi olarak yapın. Konuşmasına müsaade etmediğiniz biri, sizin düşüncelerinizden etkilenmez. Onun aklı, söyleyemediklerinde kalır.

New York Herald Tribune gazetesinin ekonomi sayfasındaki ilanda yetenekli bir adam arandığı bildiriliyordu. Charles T. Cubellis de müracaat etti ve mülakata çağırıldı. Cubellis mülakata girmeden önce görüşeceği adam hakkında Wall Street’de epey bilgi topladı. Mülakat esnasında şu bilgileri araya sıkıştırdı: ‘28 yıl önce büyük bir odada tek memurla bu işe başladınız ve bu noktaya geldiniz değil mi? Sizinle çalışmak, benim için şereftir’. Hayattaki mücadelesini anlatmaktan hoşlanmayan adam var mıdır? Bu adam da neler çektiğini, engelleri nasıl aştığını, işlerini nasıl büyüttüğünü saatlerce anlattıktan sonra Personel Müdürü’nü çağırmıştı: ‘Aradığınız adam bu. Hemen işe başlatın’. Cubelis önce bilgi toplamakla, sonra da bu bilgiler vasıtasıyla karşısındaki adama uzun uzun konuşma, kendinden bahsetme imkanı vermekle bir iş sahibi olmayı başarmıştı.

Düşüncelerinizi Başkalarına Söyletebilmenizin Önemi

Kendi fikirlerimize başkaları tarafından fikirlerden daha çok önem veririz. Başkalarının fikirlerini daima belirli bir direnmeyle karşılarız. Öyleyse fikrimizi kabul ettirmenin yolu nedir? Çok basit, Kendi fikrimizi karşımızdakine sanki kendi fikriymiş gibi söyletebilmek. Theodore Roosevelt New-York valisi iken siyasi liderlerin sıcak bakmadığı işleri, onların onayını alarak yapıyordu. Nasıl mı? ‘Önemli bir makama atama yapacağım zaman, siyasi liderlere haber verir, teklifte bulunmalarını isterdim. İlk verdikleri ismin yeterli birisi olmadığını söyler, ikinci bir isim isterdim. Bunun da sakıncalı olabilecek taraflarını anlatır başka bir teklifte bulunmalarını rica ederdim. Bu, biraz daha iyi bir isim olurdu. Onlar benim istediğim adamı teklif ettiklerinde ‘tamam’ derdim, ‘kabul ediyorum’. Böylece onların istediği adamı atamış olurdum. Sonra da döner şöyle derdim: ‘Ben size destek oluyorum. Şimdi sıra sizde.. Bu usulle hiç istemedikleri konularda bile yanımda olmalarını sağlıyordum’. Bir fikrimi ona, üzerine giderek kabul ettirmeye çalışmazdım. Laf arasında şöyle bir dokunup geçerdim. fikrim, onda adeta demlenir, birkaç gün sonra Wilson tarafından kendi fikriymiş gibi açıklanırdı. Beni alacağım sonuç ilgilendirdiğinden, bu fikir benimdi demezdim. Böylece demleme oyunu devam edebilirdi. Wilson da öne sürdüğü fikirlerin bana ait olduğunu anlamazdı bile. Karşınızdaki insana fikrin kendisine ait olduğunu düşündürünüz. Başkalarının, fikirlerinizi kendilerine mal etmelerinden kaçınmayınız.

… Yeni kitaplar keşfetmek için …

Kitap tanıtan kitap 7

kitap-tanitan-kitap-7 - kucuk Ücretsiz kitap indirin74 kitap indirin Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı / Dale CarnegieKitap tanıtan kitapların 7cisine damgasını vuran düşünür Susan Sontag oldu. 1977’de yayınladığı“Fotoğraf Üzerine” isimli cesur kitaptan bahseden 4 makale ile başlıyoruz. Mehmet Özbey’in kaleminden eskimeyen bir kitabı ziyaret edeceğiz sonra: Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez) Değerli yazarlarımızdan Mehmet Salih Demir ve Mustafacan Özdemir tek bir kitaba ve tek bir yazara odaklı kitap sohbetlerinden farklı makaleler hazırladılar. Bunlar kavram ve/veya olaylara odaklı, birden fazla kitaptan ve müelliften istifade eden çalışmalar: Terör, vicdan, modernleşme, bilim felsefesi (Kuhn, Heidegger, Derrida, Gadamer, Dilthey, Mach, Baudrillard, Toulmin) … Suzan Nur Başarslan’ın yazdığı Türk romanının tarihçesi veSeksenli Yıllarda Türk Romanı Ve Post Modern Eğilimlerde bu kategoriye dahil edilebilir. Bunların  yanısıra yazar kadar hatta bazen daha fazla ünlenmiş kitaplara adanmış makaleleri de yine bu sayıda bulacaksınız: Zeytindağı (Falih Rıfkı Atay), Hayy Bin Yakzan (İbn-i Tufeyl), Körleşme (Elias Canetti), Taşrada Düğün Hazırlıkları (Franz Kafka). Kitap tanıtan Kitap 7’nin daha önceki sayılardan bir diğer farkı da Georg Simmel’e adanmış iki makale içermesi. Karl Marx ve Max Weber arasındaki kayıp halka olarak nitelenen Simmel’in “Büyük şehir ve zihinsel yaşam” (Die Großstädte und das Geistesleben, 1903) isimli özgün çalışmasından bahsettiğimiz makaleler kitabın sonunda. Buradan indirebilirsiniz.

Önceki kitap sohbetleri:

ABD neden daha çok savaş çıkarmak zorunda? »

  • War-USABiz ırkçı mânâda Amerikan düşmanı değiliz. Amerika Türk ve Müslüman düşmanıdır. Arada fark var.
  • Neden ABD bize düşman? (Bkz. Darbeciler yine saldırır mı?)
  • Dünyadaki makro-ekonomik göstergelere, rezervlere, enerji savaşlarına baktığımızda ABD imparatorluğundaki derin çatlakları görüyoruz.
  • 1ci dünya savaşı sırasında Britanya’nın Sykes-Picot anlaşmasıyla kurduğu Petro-Sterlin sistemini ABD gasp etti.
  • 2ci dünya savaşı sonunda kurulan Bretton-Woods ve sonra Nixon’un altın garantisini iptal etmesiyle hüviyet değiştiren petro-dolar tıkanıyor. (Bkz. Petro-dolar Aforizmaları)
  • Bu tıkanıklığın sebepleri çeşitli ve bu sebeplerin aralarındaki ilişkiler karışık. ABD bu sebeplere hükmedemiyor, büyük ihtimalle çökecek.
  • ABD’nin üst aklı bu çöküşü geciktirmek için her geçen gün dünyada daha fazla kan dökmek yolunu seçti.
  • ABD büyük bankalar ve kamu borcu yoluyla Japonya, Almanya gibi ihracat şampiyonu ülkelere büyük ölçüde hükmedebiliyor.
  • Suudi Arabistan, Norveç, Rusya gibi petrol şampiyonlarının sahip olduğu “Sovereign wealth fund” gücünü kendi lehine kullanıyor.
  • Bunun yanında Anglo-Saxon sermayenin borazanları olan uzmancıklar, Ekonomist, Bloomberg, Forbes gibi yayınlar da ABD’ye çalışıyor.
  • Kısacası ABD kağıttan bir kaplan değil ama yaralı hatta ağır yaralı bir kaplan. Dünya savaşlarıyla kurduğu sömürü makinesi paslandı.
  • Peki söz geçirmekte zorluk çektiği yerler / ülkeler kim?

Read the rest

Madame Rose Hanie / Halil Cibran »

halil-cibran Madame Rose HanieOturur oturmaz Madame Rose Hanie düşüncelerimi duyup okumuş olacak ki benim şüphelerimi daha fazla uzatmak istemedi. O güzel başını ellerine dayadı ve lir sesinden daha tatlı bir sesle, “Seninle hiç karşılaşmadım ama düşüncelerinin ve hayallerinin yankılarını insanların ağzından duydum ve onlar beni senin ezik kadınlara -kalbinin gizlerini keşfedip duygusal yakınlıklarını bildiğin kadınlara- merhamet olduğuna ve onları anladığına ikna ettiler. Bırak sana kalbimin tüm içini açayım da Madame Rose Hanie’nin asla sadakatsiz bir kadın olmadığını anlayabilesin.

“Kader beni o zaman kırk yaşında olan Raşid Bey Namaan ile tanıştırdığında ben ancak on sekizimdeydim. İnsanların dediğine bakılırsa bana âşık oldu, beni karısı yaptı, muhteşem evine yerleştirdi ve emrime giysiler ve değerli mücevherler sundu. Arkadaşlarını ve ailesinin yanında beni nadide biri gibi sergiledi; akranlarının bana şaşkınlık ve hayranlıkla baktığını görünce zaferle gülümserdi; kadınların benden övgü ve sevgiyle bahsettiklerini duyunca çenesini gururla yukarıya kaldırırdı. Ama onların, ‘Bu Raşid Bey Namaan’ın eşi mi yoksa evlat edindiği kızı mı’ diye fısıldadıklarını hiç duymazdı. Bir başkasının, ’Doğru yaşta evlenseydi ilk çocuğu Madame Rose Hanie’den daha büyük olurdu’ diye yorum yaptığını da duymazdı.

“Bütün bunlar hayatım gençliğin baygınlığından uyanmadan önce, Tanrı kalbimi aşk meşalesiyle tutuşturmadan önce, sevgimin tohumları büyümeden önce Read the rest

Kahraman Kürtler, Ferasetli Aleviler, Darbe Geçirmez Ülkücüler ve Kucaklaşan Türkiye »

traktorler-darbeye-dur-dedi

Ümitlerimizin yeniden yeşerdiği gün  Kürt kardeşimin eline bayrak alıp vatan savunmaya gittiği,  Alevi Kardeşimin provokasyona nanik yaptığı gündür.  Tarla yakan çiftçi, tank durduran tantunici, kendini tankın altına atan adamlar ve kadınlar, Urfa’da dua eden Suriyeli mülteci din alimi, bir kamyon dolusu yiğidi tankların olduğu yere götüren kahraman kadın, bunca ayrıştırıcı şeye rağmen gençleri ayrıştırmaya sürmeyen , darbeye pabuç bırakmayan MHP Lideri…. Ve buraya yazmaya sığdıramayacağım yüzlerce kahraman…

Bu yazının başlığı olmayı hak eden pek çok insan manzarası varken ,ben Kürt kardeşlerimle başlamak istiyorum. Çünkü onlar bu darbenin karşısında dimdik dururken ve memlekete sahip çıkarken, onların bu toplum içindeki Read the rest

Harvard Konuşması / Aleksandr Soljenitsin »

Aleksandr Soljenitsin“… Batı’nın insan haklarını değil ödevlerini savunma vakti geldi. […] Batı’nın bugünkü durumuna bakarak ülkem Rusya’ya bir model olarak tavsiye etmem istense bütün dürüstlüğümle reddederim. Hayır, sizin toplumunuzu model alarak bizimkini dönüştürmek istemiyorum. On yıllar süren baskı ve şiddetten muzdarib olduktan sonra insan ruhu reklâmların işgâliyle, televizyon ve berbat müziklerle aptallaşan tüketim toplumun alışkanlıklarından daha yüce şeylere yönelmek istiyor. Nasıl oldu da Batı muzaffer adımlar attıktan sonra şu anki salaklık derekesine düştü? […]

Yaratcı’ya sırtımızı döndük ve sınırsızca maddî zevklere sarıldık. İnsanı kötülüğe çeken nefsani dürtülerini yok sayan yeni düşünme tarzı rehberimiz oldu. Bu rehber ki en soylu görevimizin yeryüzünde tatmini aramak olduğu dışında hiçbir gerçeği kabul etmedi. Siyasî ve içtimaî dönüşümlere fazla umut bağladık. En kıymetli şeyimizi elimizden aldılar: Manevî hayatımızı.

[…] Yeryüzündeki amacımız zor ve daimî bir görevin icrası olmalı. Öyle ki yaşantımız her şeyden önce manevî bir yükseliş tecrübesi olmalı. Bu hayatı terk ettiğimizde başladığımız güne kıyasla daha iyi insanlar olmalıyız. İnsan’ın materyalizmden kurtulması sadece nefsanî isteklere sınır koyan bir itidal ile mümkündür …”

 

… Bu konuda okumak için …


Derin Medeniyet

derin-medeniyet Ücretsiz kitap indirin74 kitap indirinNedir medeniyet? Opera? Demokrasi? Parklar ve bahçelerle süslü şehirler? Metro? Asansör? Modern çağın karanlık dehlizlerinde kaybolan bizler için medeniyet, teknoloji ve kültür mefhumlarını birbirinden ayırdetmek zor ama şurası kesin: Hiroşima, Gazze ve Halep’te şehirleri (medineleri) haritadan silen Batı’ya “medenî” diyenler büyük bir suç işliyorlar. Zira katil bir insanı bir kere öldürür ama katile “katil” demeyenler içlerindeki insanlığı, vicdanı öldürmüş olurlar. (Vicdan / Conscious / Conscience / ضمير)

Evet… Kimileri adaletle hükmedilmiş mülkler bıraktılar geriye; kimileriyse kan ve göz yaşıyla, kul hakkıyla çimentosu karılmış duvarlar, piramitler, kuleler. Elinizdeki bu kitap şu veya bu medeniyeti anlatma değil medeniyet mefhumunun derinlerine inme derdinde. İnsanlar arasındaki münasebetleri yani muhabbet, merhamet, adalet, ticaret ve şiddeti yönetebilme gücü açısından medeniyet mefhumuna yeni bir bakış açısı teklif ediyor. Miras olarak köprü bırakanlarla duvar bırakanları tefrik etmeye yarayacak bir bakış açısı. Buradan indirebilirsiniz.

Derin Lügat 4.0

derin_lugat-4 kapak Ücretsiz kitap indirin74 kitap indirin

İnsanlık neredeyse 4 asırdır “ilerleme” adını verdiği müthiş bir gerileme içinde. Tarihteki en kanlı savaşlar, sömürüler, soykırımlar, toplama kampları, atom bombaları, kimyasal ve biyolojik silahlar hep Batı’nın “ilerlemesiyle” yayıldı dünyaya. En korkunç barbarlıkları yapanlar hep “uygar” ülkeler.  Her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen bu insanlar nereden çıktı? Yoksa kelimelerimizi mi kaybettik?

Aydınlanma ile büyük bir karanlığa gömüldü Avrupa. Vatikan’ın yobazlığından kaçarken pozitivist dogmaların bataklığında kayboldu. “Yeniden doğuş” (Rönesans) hareketi sanatın ölüm fermanı oldu: Zira optik, matematik, anatomi kuralları dayatıldı sanat dünyasına. Sanat bilimselleşti, objektif ve totaliter bir kisveye büründü.

Kimse parçalamadı dünyayı “Birleşmiş” Milletler kadar. Güvenliğimiz için en büyük tehdit her barış projesine veto koyan BM “Güvenlik” Konseyi değil mi? Daimi üyesi olan 5 ülke dünyadaki silahların neredeyse tamamını üretip satıyor. “Evrensel” insan hakları bildirisi değil güneş sisteminde, sadece ABD’deki zencilerin haklarını bile korumaktan aciz. Bu kavram karmaşası içinde Aşk kelimesi cinsel münasebetle eş anlamlı oldu: ing. To make love, fr. Faire l’amour… Önce Batı, sonra bütün insanlıkakıl (reason) ile zekânın (intelligence) da aynı şey olduğunu sanmışlar. Oysa akıl iyi-kötü veya güzel-çirkin gibi ayrımı yaparken zekâ problem çözer; bir faydayı elde etmek ya da bir tehditten kurtulmak için kullanılır. Bir saniyede 100.000 insanı ve sayısız ağacı, böceği, kediyi, köpeği oldürecek olan atom bombasını yapmak zekâ ister ama onu Hiroşima üzerine atmamak için akıl gerekir.

İster Batı’yı suçlayalım, ister kendimizi, kelimelerle ilgili bir sorunumuz var: İşaret etmeleri gereken mânâların tam tersini gösterdikleri müddetçe sağlıklı düşünmeye engel oluyorlar. Çözüm ürettiğimizi sandığımız yerlerde yeni sorunlara sebep oluyoruz. Dünyayı düzeltmeye başlamak için en uygun yer lisanımız değil mi? Kayıp kelimelerin izini sürmek için yazdığımız Derin Lügat’ı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

sen-insansin Ücretsiz kitap indirin74 kitap indirinSen insansın, homo-economicus değilsin!

Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz AdamJames Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor.  Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…

Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, müteâl / aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.

… Yeni kitaplar keşfetmek için …

Kitap tanıtan kitap 7

kitap-tanitan-kitap-7 - kucuk Ücretsiz kitap indirin74 kitap indirin Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı / Dale Carnegie İnsancıklar / DostoyevskiKitap tanıtan kitapların 7cisine damgasını vuran düşünür Susan Sontag oldu. 1977’de yayınladığı“Fotoğraf Üzerine” isimli cesur kitaptan bahseden 4 makale ile başlıyoruz. Mehmet Özbey’in kaleminden eskimeyen bir kitabı ziyaret edeceğiz sonra: Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez) Değerli yazarlarımızdan Mehmet Salih Demir ve Mustafacan Özdemir tek bir kitaba ve tek bir yazara odaklı kitap sohbetlerinden farklı makaleler hazırladılar. Bunlar kavram ve/veya olaylara odaklı, birden fazla kitaptan ve müelliften istifade eden çalışmalar: Terör, vicdan, modernleşme, bilim felsefesi (Kuhn, Heidegger, Derrida, Gadamer, Dilthey, Mach, Baudrillard, Toulmin) … Suzan Nur Başarslan’ın yazdığı Türk romanının tarihçesiveSeksenli Yıllarda Türk Romanı Ve Post Modern Eğilimlerde bu kategoriye dahil edilebilir. Bunların  yanısıra yazar kadar hatta bazen daha fazla ünlenmiş kitaplara adanmış makaleleri de yine bu sayıda bulacaksınız: Zeytindağı (Falih Rıfkı Atay), Hayy Bin Yakzan (İbn-i Tufeyl), Körleşme (Elias Canetti), Taşrada Düğün Hazırlıkları (Franz Kafka). Kitap tanıtan Kitap 7’nin daha önceki sayılardan bir diğer farkı da Georg Simmel’e adanmış iki makale içermesi. Karl Marx ve Max Weber arasındaki kayıp halka olarak nitelenen Simmel’in “Büyük şehir ve zihinsel yaşam” (Die Großstädte und das Geistesleben, 1903) isimli özgün çalışmasından bahsettiğimiz makaleler kitabın sonunda. Buradan indirebilirsiniz.

Önceki kitap sohbetleri:

Hoşgörü Üstüne Bir Mektup / John Locke »

Hoşgörü Üstüne Bir Mektup  John Locke 1

Putperestlerin durumu, Yahudi toplumu açısından, iki ayrı grupta incelenebilir. Birinciler, Musevî ayinlerini, örflerini öğrenerek Musevîliğe kabul edilmiş, bu toplumun vatandaşı sıfatını kazanmış, fakat sonradan İsrail Tanrısı’na ibadetten yüz çevirmiş olanlardır. Bunlar, hain ve asi olarak dava edilirler ki, suçları en ağır ihanetten hafif değildir. Çünkü Yahudi devletinde, diğerlerinden farklı olarak, mutlak bir teokrasi vardı; orada devlet ve dinsel kurumlar arasında ne bir fark vardı ne de olabilirdi. Görünmeyen tek Tanrı’ya ibadeti tesis eden kurallar, o insanların medenî hukukunun ve siyasî yönetimlerinin bir kısmını oluşturmaktaydı ve Tanrı’nın kendisi de bizzat yasa koyucu durumundaydı. Read the rest