Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Nerede o eski trajediler? »

Sunuş: Konuk yazarımız Sayın Apollo, Ankaralı bir bilgisayar mühendisi, 1959 doğumlu. Kendi deyimiyle “mutedil solcu, hayli liberal, sorgusuz ateist”. Kendisiyle ahlâk felsefesi üzerine bir parça yazıştık. Sitemize katkısından dolayı teşekkür ediyoruz ve emektar yorumcularımızın gereken misafirperverliği göstereceğini umuyoruz. (MY)

İyi bir kitapsever olduğunuza göre , hepinizin büyük kitabevlerine uğramışlığı vardır.İnternet icat oldu , yüzyüze yapılan alışverişlerin modası geçmeye yüz tuttu.Ben ne tezci ne de antitezci ya da hem tezci hem antitezci yani bir sentezci , uçlarda değil , ortalarda dolaşan mizaca sahip birisi olarak ikisini de kullanıyorum.Büyük kitapevleri hala vazgeçemediğim kent mekanları arasındadır.Yaklaşık yirmi yıldır , zaman zaman uzun , zaman zaman  kısa  aralar vererek de olsa felsefe okuyan birisi olarak ilk ve genellikle son kitapevi durağım felsefe bölümü rafları olur.Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum , felsefe raflarının hakimi Nietzsche’dir.Raflarda en az  iki sıra Read the rest

Yeni Dünya Siyaseti ve CHP »

EkoPolitik

Yeni milenyuma girerken tarihinin en kritik iki tarih göstergesine, 9/11’e, tanıklık eden dünya, yeni düzenini aramakla meşgulken, Türkiye 1 Mart tezkeresiyle bu sayfada yerini almaktan beri durmadı. Kaderin cilvesi her iki tarih kırılmasının takvim göstergesini denk düşürmüştü. (N)etekim, Avrupa takvim sistemine göre Berlin Duvarı’nın yıkılması tarihi olan 9 Kasım 1989(9/11) ile İkiz Kuleler’in ‘teröristler’ tarafından yıkılması tarihi olan 11 Eylül 2001(9/11) benzer sistemle gösteriliyordu. Birinci 9/11’den sonra, 1973 petrol krizi sonrası petro-dolar etrafında oluşan ve neticede ABD hegemonyası perspektifinde kurgulanan, kampsal mevzi mücadelesi bozuldu ve ikinci 9/11’e kadar süregelen hâkim düzen yerini, yolunu arayan bir dingin sisteme bıraktı. 11 Eylül’den sonra bu dinginlik de bozuldu ve hemen mevziler kendilerini yeniden sorgulamaya başladı. 1973 sonrası monetarist akımın dünya hegemonyasına dönüştürülmesi yolunda oluşturulan kadrolar da etkinliklerinin en zirvesindeydi. Irak’ın ‘terörist ülke’ olarak ilan edilmesine zemin hazırlayan ‘ideolojik’ neo-conservative’lerin ünlü tarihçisi ve dış politika analisti Robert Kagan bu mevzi mücadelesini şöyle ortaya koyuyordu Read the rest

İslam dünyası özgüvenini kaybettiği için bilime büyük katkı yapamıyor… »

Röportaj: Kerim Balcı, Şeyma Akkoyunlu 

Zaman’a konuşan ünlü İranlı düşünür ve akademisyen Seyyid Hüseyin Nasr, İslam üniversitesi denilen üniversitelerin çoğunun İslami olmadıklarını ve bu üniversitelerin Batılı bir dünya görüşü çerçevesinde çalıştıklarını söyledi. Nasr, “Başarıları Batı bilim geleneğinin başarısıdır.” dedi. 
 
Nasr’a göre Müslüman eğitim müesseseleri Batı bilimini herhangi bir içselleştirme gayretine girişmeksizin kopyalamaya devam ettiği sürece Müslüman geleneği de tahrip edilmeye devam edecek. Yine de Profesör Nasr, büsbütün ümitsiz değil. İslam ülkelerinde yepyeni bir Müslüman entelektüeller ve bilim adamları kuşağının yetişmekte olduğunu gözlemleyen Nasr, “Bunlar Derrida, Heidegger, modern astrofizik veya benzer bir konuda yazarken bile Müslüman geleneği perspektifiyle yazmaya çalışıyorlar.” şeklinde konuşuyor. Profesör Nasr, özellikle Türkiye ve İran’daki entelektüel üretkenlikten memnun. Bu arada Batı felsefesinin de bir çıkmaz sokağa girmiş olduğunu Read the rest

İsmet Paşa da faşist miydi? »

Başbakan Erdoğan ve Deniz Baykal arasındaki “Nazi polemiği” nasıl olduysa gitti gitti ununu elemiş, eleğini asmış, ebedi istirahatgahında yatan İsmet İnönü’yü buldu.

O devirler benim de çok ilgimi çeker; Hatta şu anda da Rıza Nur’un “Hayat ve Hatıratım” adlı 2001 sahifelik külliyatını okuyorum. İnsan zahmet edip okuduğu zaman söyleyecek iki çift lafa sahip oluyor; okumazsanız sadece sade suya tirit bir kınama çekersiniz ve maslahatı idare edersiniz.

İlk önce şu kesin hükmü koyalım: “Tarihi olaylar ve kişiler bulundukları çağ esas alınarak değerlendirilmeliler”. Nasıl ki yaşadığımız şu çağda insan hakları, demokrasi üstün unsurlar olarak öne çıkıyorsa, otuzlu yıllar da İtalya’da Mussolini’nin, Almanya’da Hitler’in gümbür gümbür geldiği yıllara Read the rest

Soluk Mavi Nokta »

Carl Sagan – Pale Blue Dot – Soluk Mavi Nokta from Cagdas Calis on Vimeo.

Sosyal Bilimlerin Gücü »

ODTÜ’de vakayı adiyeden oldu artık üniversitede yapılan etkinliklere başörtülü kadınları arka kapıdan alma işi. Üstelik başörtülerini GATA tarzı bağlamalarını isteyerek. Sistem şöyle işliyor. Güzel bir etkinlik davetiyesi geliyor önünüze. Mesela ayırımcılığa karşı düzenlenmiş bir dizi seminer. Güzel bir konu, sevdiğiniz konuşmacılar. Gitmek ya da gitmemek işte bütün mesele bu. Neden olmasın deyip azmediyorsunuz. Program günü geldiğinde herkes gibi ön kapıya yöneliyor içeri girmek istiyorsunuz. Sizi bu kıyafetle asla almayacaklarını söylüyorlar. Israr, açıklama isteme bilumum planlar nafile. Sonra eğer okulu biraz bilen biriyseniz daha az denetlenen arka kapıya yöneliyorsunuz. Fırsat bu fırsat içeri ‘sızma’ ihtimaliniz var (yani bu yazıyı yazana kadar vardı) Bazen de birisi insafa gelip sizi GATA tarzı başınızı örterseniz içeri alabileceklerini söylüyor.  Böylece herkesin ön kapıdan içeri girdiği bir programa arka kapıdan girme “şansına” sahip oluyorsunuz Read the rest

Terakkinin ‘nasıl’ı ‘niçin’i »

Batı’yı Batı yapan ne makine, ne gemi, ne de matbaadır, makineyi, gemiyi, matbaayı ihtiyaç haline getiren toplum yapısıdır, siyasî yapıdır.

Bilim, eğitim, teknoloji kurumları bu toplum yapısının ihtiyacı, talebi, zorlaması ve çekmesiyle kurulmuştur. Bazı akıllı liderlerin ittirmesiyle değil.

 

İskender Öksüz

Prof. Dr. Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi

İleri ülkelerde kediler az ve semiz, geri ülkelerde bol ve cılızdır. İleri ülkelerde köpekler kedilerden fazladır… İleri ülkelerde bıyıklı erkek sayısı az, geri ülkelerde çoktur… İleri ülkelerde bakire genç kız sayısı az, geri ülkelerde fazladır.” O halde yapmamız gereken bellidir: “Kedilerin bir kısmı öldürülmeli, hayatta kalanlar beslenmelidir. Halkın köpek beslemesi teşvik edilmelidir. Bıyık bırakmak yasaklanmalıdır…” 

Bu teklifler tanınmış psikoloğumuz Read the rest

Son 30 günde en çok okunanlar »

  1. Maymunist imanla nereye kadar?
  2. Bu Acı Kimin? – Türkiye’de Ermeni Olmak…
  3. Modern Bir Put: Bilim
  4. İsrail Türkiye Arasında Kurulan Analojilere Neden Karşıyım?
  5. Masum değiliz, hiçbirimiz!
  6. Albert Camus, Yabancı (L’Étranger)
  7. Baykal, din, medya
  8. Kimlik Müslümanı, Din Müslümanı ve Hikmetler Kitabı (Hz Gazâlî)
  9. Dante ve İslam: Mirac kıssasından İlâhî Komedya’ya
  10. Nisan ayında en çok okunan kitaplar

CHP, Ergenekon’un arka bahçesi mi? »

Mümtaz’er Türköne

Özellikle son üç yıl, Ergenekon ile CHP arasında organik bağı gösteren çok sayıda örnekle dolu. Bu ilişki belki de Baykal’ın “Ergenekon’un avukatıyım” sözü ile hatırlanacak.

Ergenekon ile CHP arasındaki ilişkiyi, geçtiğimiz yıl PKK ile DTP arasındaki ilişkiye benzetmiştim. İllegal bir örgütün hiyerarşisi altında iş gören legal bir temsil organı. Ergenekon soruşturmaları boyunca geniş bir cephe oluşturuldu. Davayı sulandırmaya ve soruşturmanın derinleşmesini önlemeye çalışan bu cephe içinde CHP hep ön safta yer aldı. Baykal CHP’yi adeta Ergenekon’un siyasî uzantısı olarak cepheye sürdü. Bu işi öyle pervasızca yaptı ki, CHP bu haksız savaşta çok yara aldı ve yıprandı. Read the rest

Dar Kapı (André Gide) »

André Gide, Dar Kapı[1]

“Dar kapıdan girmeye çabalayınız. Çünkü kişiyi yıkıma götüren kapı büyük ve yol geniştir. Bu kapıdan girenler çoktur. Yaşama götüren kapı ise dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar çok azdır.”   (İncil’den)

Andre Gide(1869-1951), 1947’de Nobel Edebiyat ödülünü almış Fransız bir yazardır. Batak, Kalpazanlar, Pastoral Senfoni, Dünya Nimetleri, Kadınlar Okulu, Dostoyevski yazarın diğer eserlerinden bazılarıdır. Dar Kapı 1909’da yayımlanmıştır.

Gide kendi hayatına ait kimi parçaları bu romanına yedirerek kendi dünyasındaki sorgulamalarını, aşk ve erdem hakkındaki görüşlerini okurun gözleri önüne sermekten çekinmemiştir. Gide-Madeleine aşkı, Jerome-Alissa aşkında gözler önüne serilmiştir. Tıpkı Jerome gibi o da küçük yaşta babasını kaybetmiş ve aşkla bağlandığı Madeleine romanda Alissa olarak karşımıza çıkmıştır. Hatta romandaki mektuplaşmalar Gide’yle  Madeleine’in yazışmalarının romana aktarılmasıdır.

Aşk, fedakârlık, aşkın dereceleri, erdem, yolculuk, inanç ve üslubu, ayrılık… bu aşk etrafında insanların sorgulamaları gereken kavramlar olarak karşımıza çıkar. Biz bir aşkı okurken aslında, insanın varlığına ilişkin bir sorgulamayı okumuş oluruz. Read the rest