Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Çığlık »

Nasıl bir kutuplaşma, nasıl bir kendi içine, haklılığına kapanma bu… Savaşarak kazanmaktan başka bir çözüm üretemeyen ikiz ruh halleri…

Ancak ne olmasını  bekliyorduk ki?

Darbe üzerine darbe; travma üzerine travma yaşayan bu memleketin insanlarının bugünlere gelmesi hiç mi beklenmeyen bir sonuçtu?

“Her Türk asker doğar”, “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye diye, Türk’üyle, Kürt’üyle hakkaniyet isteyen herkes askerleşti ve kendini feda eder oldu. Sivil otoritenin asker karşısında ezikliği, bugün Kürt sivil siyasetçiler için de geçerli; onların da en kutsal bildikleri otorite, “askerî otorite” oldu. Bugün birçok Kürt çocuğu televizyon dizilerindeki kahramanlara değil; “gerillalara” özeniyorlar.

Ne olmasını  bekliyorduk ki? Daha 20 sene önce Saddam’ın kimyasal silahlarından kaçıp, Türkiye sınırlarına yığılan Kürtlere -“Kürt” dememek için- “Peşmerge” deme garabetinin sergilendiği bu memlekette, yerlerinden yurtlarından edilen, çocukluklarını yaşamak için etraflarında gördükleri şiddeti oyunlaştırmaktan Read the rest

Türkü öldür, yat dinlen (Uri Avnery) »

Açık denizde kara sularının dışında gemi donanma tarafından durduruldu. Komandolar gemiye çıktılar. Güvertedeki yüzlerce insan direndi, askerler zor kullandılar. Bazı yolcular öldürüldü, pek çoğu yaralandı. Gemi limana getirildi, yolcular zorla indirildi. Dünya onları rıhtımda yürürken seyretti, erkek, kadın, genç, yaşlı, hepsi perişan vaziyette ve her biri iki askerin arasında.

Geminin ismi ‘Exodus 1947’ydi. Soykırımdan kurtulmuş insanlarla doluydu ve Britanya ablukasını yarıp Filistin sahillerine ulaşabilmek ümidiyle Fransa’dan yola çıkmıştı. Eğer oraya varabilmelerine izin verilseydi, kıyıya çıkacaklar, yasa dışı mülteci sayıldıkları için Britanya askerleri daha önce yaptıkları gibi onları alıp Kıbrıs’taki tutuklu kamplarına DEVAMI KOXUZ’DA

El-munkizu Min-ad-dalâl (Hz Gazâlî) »

İskoçyalı düşünür David Hume gibi iflah olmaz bir şüpheci ile Aziz Augustinus gibi, felsefî sorgulamaları için Tanrı’dan özür dileyen bir din adamı aynı zihinde birleşirse ne olur? Felsefî bir Big Bang?

“Biz ALLAH rızası için ilim tahsiline başlamadık. Fakat ilim ALLAH rızası için olmaktan başka bir gayeyi kabul etmedi” (Hz Gazâlî)

Bazı kitaplar vardır, insan onları okurken aklını aCZ bırakan bir muCiZenin kıyısında durduğunu idrak edebilir. Kitabın sayfaları değildir ikiye açılan, Kızıldeniz’in yarılan sularıdır adeta! Çünkü böylesi kitaplar yazıldıkları asırların, coğrafyaların günlük/yerel gerçeklerini delip geçerler ve Hakikat’e dair bir şeylere dokunurlar. Adeta yazan âlim zamanda seyahat etmişçesine kitaptan önceki ve sonraki asırlarda da geçerli olan/olacak şeyler anlatır size. Bu âlimlerin kalemiyle yazıldığında Hakikat ile Gerçek zeytinyağı ve su gibi birbirinden ayrı durur. İnsan düşüncesi tıpkı Sanat gibi güçlü bir matkaba evrilir, belki de olgunlaşır, varoluş sebebine erişir:

“Sanat bu kusurlu ve dengesiz dünyanın yanıltıcı, aldatıcı şekillerinden görünenin içindeki Gerçeklik’i çekip alır… O gerçeklik zihnin keşfettiği üstün bir Hakikat ile donanır. Aldatıcı görüntülerin tersine Sanat günlük gerçeklikten daha üstün ve daha gerçek bir Hakikat içerir” (Hegel, Estetik veya sanat felsefesi [aestheticam sive philosophiam artis], 1820-1829)

Bu “Matkap” kitaplar insana heyecan, hayret ve ardından idrak kazandırır. Gazâlî Hazretleri’nin yazdığı El-munkizu Min-ad-dalâl adlı kitaptan bahsetmek istiyorum bu gün.  Büyük âlimin kendini ve hayatındaki dönüm noktalarını anlattığı, kısmen otobiyografi sayılabilecek bir eser. Ancak bilimsel yöntemden felsefeye, nübüvvetten tasavvufa, aklın sınırlarından toplum fertlerinin ve alimlerin sorumluluklarına kadar Read the rest

Taraf’ta bir ilan: Suçsuzum »

Son 30 günde en çok okunanlar »

  1. Liberalizmin kusurları(2): Çalışan Bireyleri intihara sürükler
  2. Gemi’den İnsan Manzaraları
  3. Liberalizm’in kusurları(4): Birey Fetişizmi
  4. Liberalizmin kusurları(3): Liberalizm ahlâksızdır!
  5. Müsaade Var Mı, Vicdani Ret Hakkımı Kullanacağım?
  6. Dar Kapı (André Gide)
  7. Bu pazartesi yobaz laiklerde henüz yeni bir şey yok
  8. Erik ile röportaj

DUYURU: İletişim ve Kültürel Çalışmalar Konferansı 2010 »

18-20 Haziran 2010 tarihlerinde Bilkent Universitesinde İletişim ve Kültürel Çalışmalar Lisansüstü Konferansı gerçekleşecektir.

 
PROGRAM
18 Haziran 2010, Cuma
Kayıt 10:00 – 10:30
Açılış 10:30 – 11:00
Davetli Konuşmacı 11:00 – 12:00
Doç. Dr. Beybin Kejanlıoğlu, Ankara Üniversitesi
“Soru İşaretleri: Türkiye’de Eleştirel Medya ve Kültür Çalışmalarının İzini Sürmek”
Öğle Yemeği 12:00 – 13:30
1. Oturum 13:30 – 15:00 Azınlıklar ve Toplumsal Hafıza
Oturum Başkanı: Pelin Aytemiz
“Farklı Bir Mebus” Artin Boşgezenyan Üzerine Bir İnceleme
Emre Can Dağlıoğlu Read the rest

İsrail’den El Kaideli Tuzak! »

Yusuf Gezgin 

Ne El Kaide’si?

Ne tuzağı?

Türkiye’nin El Kaide denilen silahlı terör örgütü ile ne işi olabilir ki?

“Türkiye ılımlı İslam’ın ve teröre cevaz ve taviz vermeyen tarikatlerin, cemaatlerin, gurupların olduğu bir ülke. Bu ülkede İslamcılar kıyımlara uğradığında, Kur’an öğrenmeleri, ezan okumaları yasaklandığında bile silaha müracaat etmeyi düşünmediler de; şimdi mi silaha başvuracaklar? Marjinal, güdümlü silahlı guruplar çıksa dahi, Türkiye’nin imajını bozacak etkinlikte değiller!” diye düşünülebilir. Doğrudur; Türkiye radikal ve silahlı guruplara müsait bir dini ve toplumsal ortama, anlayışa sahip değil.

Ama Irak, Pakistan, Yemen, hatta Sudan gibi ülkelerde Read the rest

Kırgızistan Rusya’dan Askeri Yardım İstiyor »

EkoPolitik

Kırgızistan’ın en büyük ikinci kenti Oş’ta patlak veren etnik çatışmalar bugün de varlığını koruyor. Özbek mahallelerinin ateşe verildiği kanlı olayların engellenmesi için geçici yönetim Rusya’dan yardım talebinde bulundu. Bölgeyi ziyaret eden geçici yönetim yetkililerinden Azimbek Beknazarov da ulusal televizyonda yaptığı açıklamada “Sık sık silah sesleri duyuluyor, çok sayıda bina ateşe verilmiş durumda, insanlar korku içinde.” şeklinde konuşurken durumun « oldukça sıkıntılı » olduğunu belirtti.

Sağlık Bakanlığı’ndan edinilen son bilgilere göre Özbek ve Kırgız gençler arasında Perşembe akşamdan bu yana süren etnik çatışmalar 51 kişinin hayatına mal olurken 700 kişinin de yaralanmasına yol açtı. Ancak Özbek yaralıların yaşadıkları korku sebebiyle tedavi olmak için hastaneye gelmekten çekindiklerini belirten doktorlar ve insan hakları savunucuları bu sayıların çok daha fazla olabileceği kanaatinde. SSCB’nin dağılmasını müteakiben 1991 yılında bağımsızlığını elde etmesinden bu yana meydana gelen etnik gerilimler, Özbekistan’ın komşusu olan bu ülkede hayatı zor bir hale getirdi. Read the rest

Temizlik »

 Etyen Mahçupyan

Yaşamak kirlenmektir… Kimse doğduğu andaki saflığında ve temizliğinde kalmıyor. Ne kadar dikkatli olsanız da haksızlık yapmamanın imkânsız olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Olayların çok yönlülüğü ve kaçınılmaz muğlâklığı ise ahlaki açıdan temiz kalmayı zorlaştırıyor, çünkü taraf olmak zorundasınız ve desteklediğiniz tarafın tamamen temiz olmadığını Read the rest

Bu pazartesi Amerika’da bir başörtülü »

 (OPRAH.com)

Krista Bremer 2008 Pushcart ödülü ve 2009 Rona Jaffe Kurumu Yazar ödülü sahibidir. Edebiyat dergisi The Sun’ın yayımcısıdır ve şimdi kültürler arası evlilik üzerine hatıralarını yazmaktadır.

Dokuz yıl önce, Kuzey Carolina’daki evimizin oturma odasında yeni doğan kızımla 70’lerin çocuk klasiği olan, California’da çocukken ezberlediğim ve her sözü hoşgörü ve cinsiyet eşitliğinden bahseden “Free to Be… You and Me” şarkısını söyleyip dans etmiştim.

Libya doğumlu eşim, İsmail, ise kızımızı kucağına almış, verandada gıcırtılı bir sallanan sandalyede saatlerce oturup ona eski bir Arapça halk şarkısı mırıldanmıştı. Sonra onu bir Müslüman alime götürüp küçük, kadife kulağına ezan okunmuş, uzun bir yaşam için dua edilmişti.

Espresso gözlüydü ve sulu siyah kirpikleri aynı babasınınki gibiydi. Sütlü-kahve derisi yaz güneşinde hemen koyulaşıyordu. İsmini Aliya koyduk, anlamı Arapça “yüce” demekmiş. Eşimle, en baştan kızımızı çok farklı yetişme tarzlarımızdan hangisini seçeceği konusunda serbest bırakma konusunda anlaştık.

Bu anlaşmada kendime gizli bir güven duyuyordum – onun konforlu Amerikan tarzı hayat stilini mütevazi Müslüman yetişme tarzına tercih edeceği konusunda emindim. İsmail’in ailesi Trablus’ta rüzgarlı ve derbeder bir sokakta küçük bir taş evde yaşıyorlardı. Duvarları birkaç ahşap üzerine oyulmuş Kur’an levhaları dışında çıplaktı, yer döşemesi ise yatmak için iki kat yapılan ince yastıkların dışında bomboştu.

Benim ailem ise Santa Fe’de geniş bir evde yaşıyor, 3-arabalık garajları, düz-ekranlı ve yüzlerce kanallı TV’leri, buzdolaplarındaki organik yiyecekleri ve torunları için bir dolap dolusu oyuncağın bulunduğu Read the rest