RSS Feed for This Post

Müsaade Var Mı, Vicdani Ret Hakkımı Kullanacağım?

Sunuş: Vicdani ret, bireyin ahlaki değerleri, dini inançları, politik görüşleri doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesidir.  

  Vicdani reddin geçmişi ilk devletlere dayansa dahi resmileşmesi 20 y.y. başlarına dayanmaktadır.  

  Dünya üzerinde birçok ülke de vicdani ret hakkı bir tercih olarak kabul görürken Türkiye’de durum farklıdır. Vicdani reddini açıklayan insanların davaları 3-5 yıldır devam etmektedir. Hatta bu konuda yazan yazarların dahi hakkında soruşturma açılmıştır. Hatta hatta vicdani ret hakkını kullanmak isteyen Enver Aydemir 20.07.2007 tarihinden bu yana askeri cezaevinde tutuklu bulunmaktadır. 

  Halen askerlik görevinin kutsal kabul edildiği bir ülke de, dini inançları nedeniyle vicdani reddini açıklayan Enver Aydemir’in avukatı Davut Aydın ile hem Enver Aydemir’in durumunu, hem de vicdani reddi konuştuk. 

C.B. : Davut bey, Türkiye Cumhuriyeti hukukunda vicdani reddin durumu nedir?  

D.E. : Türkiye Cumhuriyeti yasalarında vicdani reddin yeri yoktur. Vicdani ret bir hak olarak düzenlenmediği gibi cezayı gerektiren bir şey olarak da düzenlenmemiştir. ” Her Türk asker doğar ” mantığının bir uzantısı olsa gerek… Vicdani retçiler eğer henüz yükümlü değillerse vicdani ret açıklamaları sebebiyle Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca soruşturmaya ve kovuşturmaya tabi tutuluyorlar. En sık görülen örnek 318. Maddesinde düzenlenen “halkı askerlikten soğutmak” suçunu işledikleri iddiasıyla açılan soruşturma ve davalardır. Eğer askerlik yükümlüsü iseler yoklama kaçağı, bakaya gibi askeri ceza kanununda tanımlanmış statülere sokularak Askeri Ceza Kanunu gereğince cezalandırılmaları yoluna gidilmektedir. Eğer kişi yakalanıp şubeden sevk edilirse artık asker sayılıyor ve verilen emirleri yerine getirmediğinde Askeri Ceza Kanunu hükümlerine göre “emre itaatsizlikte ısrar” suçundan; eğer birliği terk ederse “firar” suçundan yargılanıp haklarında cezalar verilmektedir. Ancak Enver Aydemir davasında görüldüğü üzere vicdani retçilerin Askeri Ceza Kanunu’nun 88. maddesine (hizmetten kısmen veya tamamen sıyrılmak amacıyla emre itaatsizlikte ısrar suçu) sokulması yönünde bir eğilim var, gereğince sürekli cezalandırılması yönünde bir eğilim var. Ancak bu koşulda dahi vicdani reddi düzenleyen bir hüküm olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü bu suç da yalnızca asker kişiler tarafından işlenebilir bir suçtur ve zorunlu askerliği reddetmeyi değil, askerliğe ilişkin bir hizmeti reddetmeyi düzenliyor. Buna sebeple de vicdani retçiler zorla birliğe götürülüp sevk edilerek “asker kişi” statüsüne sokulmaya çalışılıyor. 

C.B. : Vicdani retçilerin yargılandığı davalar Askeri Mahkemelerde mi görülüyor? 

D.E. : Bakaya, firar, emre itaatsizlikte ısrar gibi askeri suçlara ilişkin davalar Askeri Ceza Mahkemelerinde görülmektedir. Halkı Askerlikten Soğutmak suçuna ilişkin davalar ise sivil mahkemelerde görülmektedir.  

C.B. : Biraz gündeme dönmek istiyorum. Yeni anayasa düzenlemesinde vicdani ret konusu geçiyor mu? 

D.E. : Hayır, vicdani ret’e ya da zorunlu askerlik düzenlemesine ilişkin bir değişiklik söz konusu değil. 

C.B. : Sanırım bir dönem BDP konuyla ilgili öneride bulundu, sonuç ne oldu? 

D.E. : Evet, BDP Milletvekili Sebahat Tuncel hem genel olarak vicdani ret hakkına ilişkin ve hem de Enver Aydemir ve ailesine ilişkin yazılı olarak Başbakan tarafından cevaplanmak üzere soru önergesi sunmuştu. TBMM sitesinde “Süresi içinde cevaplandırılmadığından gelen kâğıtlarda yayımlandı” ibaresiyle cevaplanmayı bekliyor. 

C.B. : Şuan Türkiye’de vicdani reddini açıklamış olan kaç kişi var? Kısaca durumları nedir? 

D.E. : Şu ana kadar vicdani reddini deklare ettiği bilinen 118 kişi var.  Bunların dışında yarım milyona kadar asker kaçağı ve bir o kadar da bakaya durumunda insan var. Her ne kadar açıkça deklare etmemiş de olsalar bu sayının içinde büyük bir vicdani retçi oranı var. Bu insanların çoğu dini, ahlaki nedenlerle ya da politik görüşleri doğrultusunda askerlik yapmayı reddediyorlar.

Vicdani retçiler arasında uzun süre adli takibata uğrayanlardan Osman Murat Ülke bilindiği üzere  AİHM’e gitti ve davayı kazandı. Mahkeme Ülke hakkındaki soruşturma ve davaların süreklilik arz etmesi sebebiyle sivil ölüme mahkum edildiğini ve bunun sözleşmenin 3. maddesinin ihlali olduğuna karar verdi. Halil Savda ve Mehmet Bal’a anti sosyal kişilik bozukluğu gerekçesiyle çürük raporu verildi. Mehmet Tarhan vicdani retçi olduğunu beyan etmesine rağmen Yargıtay eşcinsel olduğu gerekçesiyle askerlik yapamayacağına hükmetmiş. 

C.B. : Enver Aydemir’e dönecek olursak, vicdani reddini ne şekilde açıklamıştır? Vicdani reddine neyi gerekçe gösteriyor? 

D.E. : Enver Aydemir Askerlik Şubesine giderek vicdani retçi olduğuna ve zorunlu askerlik hizmetini reddettiğine ilişkin yazılı beyanda bulunmuş, daha sonra 24.07.2007 tarihinde askeri birliğe götürüldüğünde vicdani reddini sözlü olarak açıklamıştır. 04.10.2007 tarihinde tahliye edildikten sonra Mazlum-Der Kocaeli Şubesi aracılığıyla yazılı olarak da vicdani reddini tekrarlamıştır. Enver Aydemir dini inançları gereği askerlik hizmetini reddetmektedir. 

C.B. : Sanırım Enver Aydemir, vicdani reddini açıklarken ‘ askerlik ‘ görevini yapmayacağını ancak bir kamu hizmetinde bulunabileceğini ekliyor. Zaten bazı ülkelerde de vicdani reddin karşılığı, kamu hizmeti olarak yapılabiliyor değil mi? 

D.E. : Bugün birçok ülkede askerlik zorunlu değildir. Hatta hiç ordusu olmayan onlarca ülke var dünyada. Askerlik hizmetinin zorunlu olduğu ülkelerde ise dini inanç, ahlaki değer yahut politik görüşleri gereği ordu içerisinde silahlı hizmet yerine sivil kamu hizmeti alternatifi yani vicdani ret hakkı tanınmıştır. Avrupa Konseyi ülkeleri arasında vicdani ret hakkının olmadığı üç ülkeden biridir Türkiye. Enver Aydemir “inançlarına uygun ve bireysel haklarının tanındığı (eğitim özgürlüğü, kılık-kıyafet özgürlüğü, düşünce özgürlüğü vb.) bir ortamda kamu hizmeti yapabileceğini” beyan etmiştir. 

C.B. : Siz ne kadar süredir Aydemir’in avukatısınız? 

D.E. : 24 Aralık 2009 tarihinde tutuklandığından beri. 

C.B. : Aydemir 2007 yılında tutuklandıktan sonra ne tür bir uygulama gerçekleşti?  

D.E. : Enver Aydemir o döneme ilişkin yaptığı açıklamalarda orada bulunan teğmenin kendisine yönelik küfür ve hakaretlerde bulunduğunu, daha sonra bu teğmenin emri üzerine yaklaşık 10 askerin kendisine zorla askeri üniformayı giydirip asker traşı yaptıklarını ifade etmiştir. Birlikte geçen sürede hakkında iki adet tutanak düzenlenmiş ve bu tutanaklara istinaden hakkında iki adet emre itaatsizlikte ısrar soruşturması açılmıştır. Bu soruşturmalardan birinde tutuklanmış ve yaklaşık 65 gün tutuklu kaldıktan sonra birliğine dönmek üzere serbest bırakılmıştır. Enver vicdani ret tavrına uygun olarak birliğe dönmediği için de hakkında bu kez firar suçlamasıyla soruşturma açılmış ve bu dosyada verilen yakalama emri sonucu 24 Aralık 2009 tarihinde Boğaziçi Üniversitesinde düzenlenen Barış İçin Vicdani Ret kurultayına giderken gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. 

C.B. : Enver Aydemir ile ilgili toplamda kaç dava açıldı? 

D.E. : Şu ana kadar 4 adet emre itaatsizlikte ısrar davası açıldı. Firardan açılan dava sonuçlandı ve 10 ay hapis cezasına hükmedildi. Karar temyiz edildiği için şu anda Askeri Yargıtay’da. Bunun dışında eşine yazdığı bir mektubun “mektup okuma komisyonu”nca suç teşkil ettiği yönündeki ihbarı üzerine “kamu görevlisine(Meclis İnsan Hakları Komisyonu’ndaki milletvekilleri) hakaretten” ve “silahlı kuvvetleri aşağılamak”tan soruşturma açıldı. Ancak bu soruşturmada dava açılmadı, takipsizlik kararı verildi. Mektubunda yazdıkları ise Meclis İnsan Hakları Komisyonundan cezaevini denetlemeye gelen milletvekillerinden birinin, Enver’in işkence görmesine ilişkin “senin yaptıklarının(vicdani reddinin) yanında, sana yapılana kötü muamele mi diyorsun” mealinde konuşmasına ilişkin değerlendirmeleridir. 

C.B. : Müvekkiliniz ailesi ile görüşebiliyor mu? Basından takip edebildiğim kadarıyla eşi, annesi ve kız kardeşi Aydemir’i görmek için askeri cezaevine gittiklerinde önce başlarını örtme şekillerini değiştirmeleri istenmiş, bu istek kabul gördükten sonra dış kıyafetlerini de çıkarmaları istenmiş, bu durum sonucunda Aydemir ailesinin tesettürlü kadınları Enver Aydemir ile görüşemeden orayı terk etmek zorunda kalmış. Böyle tatsız bir durum gerçekleşti mi? 

D.E. : Evet, böyle bir olayın gerçekleştiğini olayı bizzat yaşayanlardan dinledim. 

C.B. : Maalesef Aydemir’in işkence gördüğü konusunda bilgiler de mevcut, siz herhangi bir darp izine şahit oldunuz mu? Ya da şiddet mevcut ise bu şiddeti belgeleyen bir rapor alabildiniz mi? 

D.E. : 24 Aralıkta tutuklandıktan sonra kendisini Maltepe Askeri Cezaevi’nde ilk ziyaret eden ben oldum. Odaya girdiğinde aksayarak yürüdüğünü fark ettim. Gözünün altında da bariz morluk ve şişlik vardı. Kendisine yönelik darp ve işkenceyi dinledikten sonra bunu bir tutanak altına aldım ve birlikte imzaladık. Cezaevine ilk getirildiğinde kaba dayağa maruz kalmış. Daha sonra kendisine verilen askeri cezaevi kıyafetini giymediği için falakaya yatırılmış. Verilen kıyafeti gitmemekte direnince üzerindeki kendi elbiseleri çıkarıldıktan sonra çıplak bir şekilde sabaha kadar bekletilmiş. Bunun üzerine elbiseleri kendisine iade edilinceye kadar açlık grevine giren Enver’i bu sefer bir Cezaevi yetkilisi darp etmiş. Hastaneye kaldırılmasına yönelik tüm taleplere ve suç duyurusuna rağmen ertesi gün doktora götürülmedi. Daha sonra Eskişehir’e sevk edilirken alınan raporda vücudundaki işkence izleri kayıt altına alınmış durumda. Ancak belirtmek gerekir ki o güne kadar darp izlerinin çoğu ortadan kalktığı için eksik bir rapor. 

C.B. : Aydemir ailesi durumu nasıl yorumluyor? 

D.E. : Enver Aydemir’in ailesi onun vicdani ret tavrını destekliyor. 

C.B. : Peki, müvekkilinizin sağlığı, ruh hali nasıl? İçinde bulunduğu durumu nasıl yorumluyor? 

D.E. : Sağlığı ve ruh hali, ekseri cezaevinin elverdiği ölçüde iyi. Tavrının doğruluğuna ve haklılığına olan inancının onu güçlü kıldığını düşünüyorum. 

C.B. : Enver Aydemir ile ilgili son durum nedir? 

D.E. : Şu anda Eskişehir Cezaevinde tutuklu bulunuyor. Daha önce 2 kez tahliye edildi ve mevcutlu olarak birliğine sevk edildi. Birlikte kendisine verilen askeri teçhizatı ve kıyafeti kabul etmediği için hakkında yeni davalar açıldı. 1 ve 2 Haziran’da toplamda 4 adet davasının duruşmaları var. 1 Haziranda görülecek olan 2 davanın ilk duruşması olacak. 2 Haziran’da görülecek olan davalarda ise sona yaklaşılıyor. Bu dosyalarda kararın çıkma ihtimali var. 

C.B. : Davut bey, bize vakit ayırdığınız için, Enver Aydemir’in sürecini duyurmamızda yardımcı olduğunuz için çok teşekkür ederiz. Umarım bir dahaki söyleşimiz hukukun vicdanları da kapsadığı bir zeminde gerçekleşir. 

D.E. : Böylesi önemli bir konuya olan duyarlılığınız için ben teşekkür ederim. Umarım bir dahaki söyleşimiz vicdanların hukuk kurallarına üstün geldiği bir ortamda gerçekleşir.

Trackback URL

  1. 15 Yorum

  2. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: May 31, 2010 | Reply

    Askerlik Kanunu adlı bir kanun var.

    Bu kanun bu şekliyle dururken “vicdani ret” pek de bir anlamlı değil.

    Madde-1 : Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her erkek, işbu kanun mucibince askerlik yapmağa mecburdur.

    1927 yılında yazmışlar bunu.

    Yenisini yazmak gerek.

  3. Yazan:Umit Erdal Tarih: May 31, 2010 | Reply

    Çok güzel bir mülakat olmuş.

    Enver Aydemir’e çok teşekkürler. İnsan hakları için, kendi hayatını feda eden bu insanların yaptıkları, zorunlu vatan hizmetinden çok daha hakiki bir vatan hizmetidir. Bu bir vatan hizmetidir, çünkü insan haklarını hakim kılmak için yapılan her türlü faaliyet, bu vatanın mensuplarına hizmet eder.

    @Cengiz Cebi:

    Anayasaya göre, meclis tarafından onaylanan uluslar arası sözleşmeler, diğer kanunların üstünde bir geçerliliğe sahiptir. Meclisin insan haklarıyla ilgili onayladığı sözleşmelerden dolayı, vicdani red hakkı hukuken geçerli olmak zorundadır.

  4. Yazan:mer'a-kıl Tarih: May 31, 2010 | Reply

    Henüz askerliğini yapmamış bir erkek olaydım 3 senedir Enver Aydemirin başına gelmekte olanların anlatıldığı bu yazıyı okuduktan sonra korkar, vicdanmış, retmiş hiç bakmaz “vatan borcu namus borcu” nasılsa, üstüne üstlük askere giden “adam olmuş” sayılıyor der ve kapı gibi “tezkere onaylı vatan seven adam” olma avansından kendimi mahrum etmez , çağırılmayı bile beklemeden paşa paşa koşarak namus borcumu ödemeye giderdim. Böylelikle hem kendi başıma gelebilecek sıkıntıları hem de benim yüzümden muhtemelen ailemin uğrayabileceği aşağılayıcı tavırları henüz vuku bulmadan bertaraf etmiş olurdum.

    Ana babaların evlatlarını, “feda olsun” diyerek kınalı kuzular misali davullu zurnalı geceler tertip ederek, konvoylar eşliğinde askere uğurladığı, askerlik yapmayanın adamdan sayılmadığı bir yerde vicdani reddin bir anlamı dolayısıyla da tanınmış bir hak olarak da kanunla düzenlenmiş karşılığı olabilir mi?

    Bu namuslu ve şerefli olmayı özendiren şartlar altında anaların doğurduğu aslanoğlu aslanlar askerlik hizmetini yapmaya gönüllüdür ezelden. T.C nin 18 yaşını doldurmuş her sağlıklı erkek evladı askerlik görevini yapmak zorundadır dense ne olur denmese ne olur!

    Vicdani ret açıklamasının askerlikten soğutma suçu sayıldığı bir ülkenin askeri okulları kapılarını zaten asker doğan her Türk’e açabilmiş olsaydı keşke. Görün bakın diğer okulların bir tek erkek öğrencisi kalır mıydı o zaman? Vatandaşlarının en güvenilir kurumunun Tartışmasız mükemmel eğitim verdiği kabul edilen, disiplinli okullarında hangi vatan evladı eğitim almak istemez ki? T.C devletinin her bir vatandaşı askeri eğitimden geçmiş ve eli silahlı olunca önünde diz çökmeyen tek bir dış düşmanı kalmaz, tüm dünya Türk korkusuyla zangır zangır titriyor olurdu. Zamanında herkes bu disiplinli eğitimden geçmiş olabilseydi adam gibi adam olurdu, terör filan da olmaz bir tek şehit bile verilmezdi.

    30 senedir şehit verdiklerimiz de kısa sürede kedilerine verilebilecek en mükemmel eğitimi almış yürekli askerlerdir. Tam teşekkülü eksiksiz teçhizatları ile saldırıya hazırlıklı olmalarına rağmen maalesef arkalarından saldırıyı uğramış, hiç beklenmedik anlarda pusuya düşürülmüşlerdir. Asker doğan Türk esir bile düş(e)mez.

    Van askeri mahkemesi:
    Sanıklar(askerler) şartlar ne olursa olsun şahsi tehlike korkusunu yenerek sonuna kadar mücadele etmesi gerektiğini savunan mahkeme şehit düşenleri örnek gösterdi.

    İnsani duygular bahane edilerek olaya yaklaşılması durumunda askerlik MESLEĞİnin yapılamayacağı belirtilen gerekçeli kararda “Yakın tarihimizde daha da olumsuz şartlara rağmen atalarımızın hayatlarını feda ederek bu vatanı bizlere emanet etmiş odlularını gözden uzak tutmamak gerekmektedir.Üst bölgesinde görevli olan 12 personelin şahit olmasına ve 17 personelin yaralanmasına rağmen canları pahasına çatışmaya devam etmiş silahlarını bırakarak “teslim olmamışlardır”
    http://haber.mynet.com/detay/guncel/sonuna-kadar-catismaliydilar/490981

    Cemile hanım siz ve ben bayan olduğumuz için vicdani ret konusuna yaklaşımımız doğal olarak bizden beklendiği gibi duygusal olabilir ve sadece askerlik görevinin(meslek!) yapılması ile ödenebilen vatan(can!) borcunun erkekler için ne anlama geldiğini hakkını vererek idrak edemeyebiliriz. Kabul etmemiz gerekir ki erkekler ölmek öldürmek konularında bizim gibi duygularıyla değil cesurca, akıllarıyla hareket ediyorlar. Çelişki gibi görünüyor olsa da bu cesur akıl ve sorumluluk bilincine sahip insanların vicdani retçi olmak ve bunu ilan etmenin sebep olacaklarından, ölümden/öldürmekten daha çok korkabileceklerini anlayabiliyor olmamız gerekir. Ayrıca kabul etmememiz gerekir ki bir ülkenin kadınlarının vatandaşlık görevi aslan doğurmakla nihayetlenmiyor.Bir anne olarak ölen evlatlarının ardından metanetle ağlamak, kadınların erkeklerden farklı olarak ödemek zorunda oldukları vatan borcudur.

    Vicdani retçi ol(a)mayan ve hatta bunu cezalandırılması gereken vatana ihanet suçuna eş görenler sizin ve benim gibi silah/savaş mağduru olanlara silahsız yardım hizmeti götüren bir gemide bulunmak yerine silahlı yardımı tercih edebiliyor olabilirler. Sizin ve sizin gibi pek çok vicdani retçi kadın ya da erkeğin herhangi bir topyekun saldırı durumunda biz vicdani retçiyiz diyerek son çare olarak savaşmaktan kesinlikle imtina etmeyeceğinden ise kesinlikle eminim.

  5. Yazan:çuvaldız Tarih: May 31, 2010 | Reply

    Yukarıdaki röportajda dikkatimi çektiği için merak ettiğim birkaç şey var. Avukat bey belki burayı okuyorsa yanıtlayabilir. Bu ülkede 18 yaşındaki her erkek askerlikle yükümlü. Bu yükümlülük yaş ile başladığına ve ancak eğitim vb gibi mazeretlerle sadece bir süreliğine ertelenebildiğine göre kişi çocukluktan çıkıp reşit kabul edildiği yaşa ulaştığı andan itibaren “yükümlü” kabul ediliyor. Kanun hükmünce erkek tebaa rüştünü ispat edip yaptıklarının sorumluluğunu alabileceği, vicdani rettin anlamını kavrayabileceği yaşta ulaştığı anda celbini eline almış olduğundan otomatikman 88.madde devreye girmiş oluyor zaten.

    Yükümlü olma durumu söz konusu olmadan (yoklama kaçağı, bakaya vs durumuna düşmeden)yani yasal askerlik yaşına ulaşmadan gencin yasal vasisi sayılan kişiler erkek evladı için yazılı itirazda bulunduğu takdirde “halkı askerlikten soğutmak”la itham edilebilirler mi? Bu durumda dava erkek çocuk rüştünü ispat etmeden sivil mahkemede başlamış olmaz mı? Mecburi askerliğe yapılacak yazılı itiraz illa bireysel olmak zorunda mı? Çocuklarından sorumlu ebeveynler çocukları için itirazda bulunamazlar mı? Bu da dini ahlaki, politik görüşleri deklare etmek zorunda kalmadan yapılabilecek bir itiraz değil mi?

    Osman Murat Ülke örneğinden hareketle,
    35 senedir nihayetlenmeyen bir terör nedeniyle hayatlarını kaybetmiş onca eğitimli(!) askerin varlığı “mesleki eğitimi alınamayan askerlik görevinden sorumlu tutulmak” ölüme mahkum edilmek anlamına gelmez mi?
    Ayrıca eğitim zaiyatı kabul edilenlerin, ya da eğitimleri nedeniyle diplin suçu alarak hapis cezasına çarptırılanların sayısal verileri ebeveyn itirazlarında delil niteliği taşımaz mı? Askerlik, ölümün (önlenemezliklerden yükselen ölüm ihtimali/oranı!)kader olarak kabul edilebileceği bir MESLEK midir yoksa sadece kısa süreli bir talim terbiye dönemi midir? İstemeden mecburen askere gitmek ile gönüllü olarak tüm riskleri göze alarak askerliği meslek alarak seçmek arasında dağlar kadar fark var. Bu ayrım, en çok şehitlik söz konusu olduğunda geride kalanlara tanınan imkanlar mukayese edildiğinde ortaya çıkıyor maalesef.

  6. Yazan:cb Tarih: May 31, 2010 | Reply

    cengiz bey ve ümit bey,

    zaten 60 darbesiyle başlayan anti-demokratik tutum,80 darbesini ardından,darbe anayasasını doğurmuştur,bu nedenle söyleşimizin sonunda belirttiğimiz gibi yeni bir anayasa vicdanın kurallarını da kapsamalıdır.

    mesela bugün israil’de erken yaşta ve uzun süreli sistematik bir askerlik eğitimi olmasaydı,israil bu denli zalim bir ordu çıkarabilir miydi?ayrıca israil hapishaneleri israilli vicdani retçi dolu.

  7. Yazan:aziz yılmaz Tarih: May 31, 2010 | Reply

    Vicdani retçi ol(a)mayan ve hatta bunu cezalandırılması gereken vatana ihanet suçuna eş görenler sizin ve benim gibi silah/savaş mağduru olanlara silahsız yardım hizmeti götüren bir gemide bulunmak yerine silahlı yardımı tercih edebiliyor olabilirler. Sizin ve sizin gibi pek çok vicdani retçi kadın ya da erkeğin herhangi bir topyekun saldırı durumunda biz vicdani retçiyiz diyerek son çare olarak savaşmaktan kesinlikle imtina etmeyeceğinden ise kesinlikle eminim.(mer’a-kıl)

    Merhamet duygumuz bizi bir karıncayı incitmekten alıkoyar.Vicdani ret bu merhameti temsil eder;savaştan,şiddeten,silahtan sakındırır.Savaşsız şiddetsiz bir dünyaya duyulan özlemin,masumiyetin ifadesidir.Erdemdir.Fedakarlıktır.Barışa giden yoldur.

    Ancak merhametsizler,zalimler varoldukça nefsi müdafaa da kaçınılmaz gibi görünüyor.

    Sabah İsrail’in insanlık dışı saldırı haberini duyduğumda(kendime) bir kez daha sormadan edemedim:acaba zalimler dehşet saçarken insan vicdani ret’te ısrar edebilir mi?Çok zor bir imtihan,bunu bir kez daha anlamış oldum bugün.

    Yine de Enver Aydemir’e gıpta ediyorum.O bedel vererek en büyük imtihanı veriyor.

    Katkı ve emeklerinden dolayı Cemile hanımdan Allah razı olsun.

    Ve siz değerli mer’a-kıl hanım,uzun bir aradan sonra hoşgeldiniz diyorum.İnşallah güzel yorumlarınızdan bizleri mahrum bırakmazsınız.

    selam ve dua ile.

  8. Yazan:cb Tarih: May 31, 2010 | Reply

    değerli aziz bey,

    Allah sizden de razı olsun.

    ben şahsen savaş,şiddet karşıtıyım. son ana kadar durum bu. ancak mütemadiyen devam eden bir şiddet,zulüm var ise mazlumun yanında durabildiğim kadar sivil,mecbur kalınca şavaşa şavaş açmayı görev bilirim.

    sevgili çuvaldız ve merakıl gazze’ye giden gemilerin ahvali zihnen ve ruhen beni çökerttiği için sakin bir beyinle yorumlarınıza dönmeye çalışacağım inş.

  9. Yazan:mer'a-kıl Tarih: Haz 1, 2010 | Reply

    Merhaba Aziz bey,
    Yorumumla vicdani retçi olmaya tepkili olanları anlayabildiğim kadarıyla yansıtmaya çalışıyordum.
    Öncelikli amacı savunma olan bir kurumun varlığını elzem kabul edenlerin bu yazıda sözü edildiği türden bir vicdani retçiliği benimsemelerini bekleyemeyiz sanırım! Büyük ordu yerine güçlü, kaliteli bir ordu arzu ediliyorsa eğer kendilerini asker olmaya adamış insanlara da ihtiyaç var demektir. Bir devlet, elinin altında her an sorgusuz sualsiz onun için ölmeye gönüllü kişilerden oluşmuş silahlı bir güç varsa eğer kolaylıkla zıvanadan çıkabilir. Geçmişte Hitler elinin altında böyle bir güç olmasaydı onca katliamı gerçekleştirebilir miydi? Bugün nefsi müdafaa yaptığını iddia eden İsrail devletinin elinin altında bu gerekçeye inanarak emre itaat edip, kime ne için silah doğrulttuklarını düşünmeksizin sadece tetiğe basanlar olmasaydı eğer yaşanmakta olanların ne kadarı vuku bulabilirdi?
    İşte bu noktada insan olarak, emir komuta zinciri içinde ve disiplin adı altında öğütülerek yok edilmekte olan vicdanı yaşatacak türden bir retçiliğe de ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
    İfade etmeye çalıştığım vicdani retçiliğin ne anlama geldiğini anlayabilmek için Van askeri mahkemesi tarafından dillendirileni tekrar okumak yeterli olacaktır.

    İnsani duygular bahane edilerek olaya yaklaşılması durumunda askerlik MESLEĞİnin yapılamayacağı belirtilen gerekçeli kararda………

    Askerlik, ,olaylara insani duygularla yaklaşılacak yapılabilecek bir meslek değil’miş!Peki askerliği MESLEK olarak seçmeyenler sadece mecbur oldukları için hayatlarının bir kısmında askerlik yapmak zorunda kalanlar bu zaman zarfında emir olunduğu gibi insani duygularından da uzak kalmaya razılar mı? Vicdanlarını rahatsız eden şeyler vuku bulduğunda ses etmeyecekler mi? Onları sessiz kılanın sadakatleri mi yoksa korkuları mı olduğunu gerçekten anlamaya çalışıyorum.Vicdansız adanmışlık!? Bu da retti gereken bir detay değil mi?

    “Yakın tarihimizde daha da olumsuz şartlara rağmen atalarımızın hayatlarını feda ederek bu vatanı bizlere emanet etmiş odlularını gözden uzak tutmamak gerekmektedir.”

    Bu satırlar Enver Aydemir’e sorun yaşatan, içinde bulunduğu durumun düzelmesini engelleyen zihniyeti özetliyor.
    Hayatlarını feda eden atalarımızla bir ülkenin geleceğinin de feda edilmiş olduğunu anlamakta zorlanıyoruz. Kurtuluş savaşından çıkıldığında bu ülkeyi her açıdan ayakta tutabilecek eğitimli, eğitimsiz nüfus neredeyse yok olmuştu. Erkekler son çare için mecburi bir gönüllülükle cepheye gittiklerinde geride kalanlar sadece yaşlılar, kadınlar ve çocuklardı.
    O günlerden bugüne değişen pek çok şey olmasına rağmen o kurtuluş savaşı zihniyeti hiç değişmedi.Bugün askeri bütçeye aslan payını temin eden “kaynak” asker olmayan insanlar.Bu ülkenin en güvenilir ve en büyüklerden olmakla övünen kurumunu mensuplarıyla, teçhizatıyla, bütçesiyle var eden yine bu sivil “kaynak”. Karavanasında yediği ekmeğin buğdayını üreten de yine aynı sivil kaynak…Bu ülkede birileri borçlu addediliyorsa eğer onlar, sivil kalmayı arzu edenler değil.

    Ne demek istediğimi ve hangi duruma benim için zor olsa da ayna olmaya çalıştığımı umarım anlatabilmişimdir.

    Temnninizi anlıyor ve değerli bulduğunuz için de çok teşekkür ediyorum.

    Bilmukabele

  10. Yazan:çuvaldız Tarih: Haz 1, 2010 | Reply

    Enver Aydemir’in vicdani ret gerekçesi her ne olursa olsun bedel ödemeyi göze alarak giriştiği kesinlikle gıpta edilecek bir “sivil” mücadele. Dediğiniz gibi me-rahmet duygusu savaştan, silahtan sakındırır zira muhtevası nedeniyle bünyede şiddet barındırmaya müsait değildir.
    Nefsi müdafa!
    Ülkemizde bırakın vicdani retti aklından geçirmeyi vicdani retçiliğe karşı olmayı, kıyas kabul etmedikleri vatan sevgileri nedeniyle neredeyse bir tür nefsi müdafaa gibi görenler var. Nefs ile özdeşleştirdikleri ise “vatan”.
    Ölmeden ödenemeyecek olan bir borcun mükellefi olunduğuna inanıldığı müddetçe de birilerinin gözünün üzerinde kaşın var demesi bile silah kuşanıp cepheye koşulmasına neden olacaktır. Borcunu aksatmadan ödeyen “sözünün eri” adamdır ya hani! Ticaret kuralı; talip olduğunun bedelini ödeyeceksin! Bu ülkenin genç insanlarının damarlarındaki kanı, iç ve dış mihraklarla karşı savaşmak için sıcak tutan ve en ufacık bir kıvılcım ile kaynamasına neden olan bu borcu geri ödemenin tezcanlılığı değil midir zaten!
    Bu acelecilik zulüm kapısı da aralanmış oluyor. Merhamet, kılığına girmiş alacaklı, müdafaa adı altında bir yığın saldırı gerekçesi sıralayıp açık kapıdan içeriye davet ediyor.

    Ancak merhametsizler, zalimler varoldukça nefsi müdafaa da kaçınılmaz gibi görünüyor.(Aziz Yılmaz)

    Haklısınız öyle “görünüyor”.

    Sabah İsrail’in insanlık dışı saldırı haberini duyduğumda(kendime) bir kez daha sormadan edemedim:acaba zalimler dehşet saçarken insan vicdani ret’te ısrar edebilir mi?(Aziz Yılmaz)

    O kapının eşiği bir kez geçildiğinde karanlıkta geri dönüş yolunu bulabilmek çok zor olacaktır. Kılık değiştirmiş alacaklılar karıştırıldığında ödenen borcun niteliği de değişiyor. Eşiğin geçilmemesi için davet edeni teşhis etmeye yarayacak doğru soruları sorabilmek zor gerçekten zor; İmtihan edilenin imtihanını da bu sorular olsa gerek! İsrail o eşiği çoktan geçmiş ve karanlıkta kaybolmuş. O gemideki silahsız insanların amaçlarına, orada canlarını verenlerin akla gelen tüm sorulara verdikleri cevaplara bakınca, karanlığa dalıp, kaybolduklarını söyleyebilmek ise mümkün değil.

    Yine de Enver Aydemir’e gıpta ediyorum.O bedel vererek en büyük imtihanı veriyor.(Aziz Yılmaz)

    Haklısınız. Onu içine çeken, sorularına yanlış cevaplar veren karanlık bir girdaptan kurtulmaya çalışıyor.
    Bedel ve borç!
    Bir tarafta vicdanının sesini dinleyerek, kaçıp, göçmeden açıkça “Borcumu farklı şekilde ödeyeyim” diyen bir adam diğer tarafta da “Olmaz, aldıklarının bedeli bu değil” diyen alacaklı. Bir insan olarak neyin ret edildiğini bilebilmek için çıkar hesaplarına değil de vicdana başvurulduğu takdirde “ısrar edilebilir mi?” sorusunun cevabı da alınabilecektir.
    Şiddete, “kazanan”olmak aceleciliğiyle başvurulmaz mı?

    Merhamet duygumuz bizi bir karıncayı incitmekten alıkoyar.Vicdani ret bu merhameti temsil eder;savaştan,şiddeten,silahtan sakındırır.Savaşsız şiddetsiz bir dünyaya duyulan özlemin,masumiyetin ifadesidir.Erdemdir.Fedakarlıktır.Barışa giden yoldur.(Aziz Yılmaz)

    Kesinlikle. Masumiyetin muhafazası “merhamet”.

  11. Yazan:çuvaldız Tarih: Haz 1, 2010 | Reply

    Sevgili Cemile,
    Senin hislerine merhem olabilecek sözleri bilmiyorum bu yüzden duyduğum bir cümleyi nakletmekle yetineyim sadece.

    Bütün tezgahlar Allah’a çalışır.(Fatih Çıtlak)

    Dünya tezgahının her milimetrekaresinde atılan her düğüm deseni muhteşem tek bir halı için.

    Üzüntünü hissedebilmekte basiretsiz kaldığım için üzgünüm.

  12. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Haz 1, 2010 | Reply

    Nerdeyse bütün Uygar ve demokratik olan ülkelerde vicdani ret hakki var.Galiba Ulu Önderimizim bize Uygarligi getirirken bu vicdani ret hakkini unutmus. Enver Aydemir kardesime yapilan insanlik disi uygulamalari coktan beri izlemekteyim. Ordunun hukunun üstünde oldugu bir ülkede bu iskenceler cok normal.

  13. Yazan:cb Tarih: Haz 8, 2010 | Reply

    tüm bu savaş vahşeti içerisinde buruk bir sevinci paylaşayım, enver aydemir artık özgür ancak bir çürük raporu var,üzücü

    http://www.haksozhaber.net/news_detail.php?id=14950

  14. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Haz 8, 2010 | Reply

    Merhaba cb kardesim:-)
    Evet bende cok üzüldüm simdi herkez dindar müslüman kardesime *cürük* deyecek.

    Bence bir insana cürük demek cok incitici, bu deyim Kemalistler tarafindan zorunlu askerligi ret edenleri asalamak icin kullaniliyor. Enver Aydemir kardes *askerlik yapmaya elverişli* olmadığına dair rapor almis veya verilmis.Bence Enver bu rapora karsi bile itiraz etmesi lazim. Cünkü Adam ne cürük ne askerlik yapmaya elverisli degil…bu kardes zorunlulugu ret ediyor…bunu kabul etmek lazim. Ama vatanina hizmet etmekten kacmiyor sadece zorunlu silah tutmak istemiyor.
    Bir insana cürük demek cok mantiksiz ve vahim. Cürük bir agac meyve verirmi ama o cürük denilen Enverin cocuklari olursa..ne olacak.

  15. Yazan:cb Tarih: Haz 8, 2010 | Reply

    sanırım ‘ ruh sağlığı bozukluğu ‘ ile alakalı bir rapor verilerek serbest bırakılmış ya verdiler ya da aydemir bu hale geldi bilmiyorum çok üzücü…

    ps:bu arada cb kardeşim 🙂 kısmında bir ima mı vardı 🙂

  16. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Haz 8, 2010 | Reply

    ps:bu arada cb kardeşim 🙂 kısmında bir ima mı vardı 🙂
    Hayir kardesim:-)Herhangi bir ima yok. Ben Aydemir kardesin olayinda kendimi düsündüm ama bunu anlatmak cok uzun mesele. Ben Kütahya daglarinda cok yabani büyüdüm…okulda hep Atatürk dersi vardi sabah Atatürk aksam Atatürk.Bilmiyorum ama belki anlarsin sabah Fasulye aksam Fasulyeye benzeyen bir olay:-)

  1. 1 Trackback(s)

  2. Ağu 24, 2012: Biz ne dedik, PKK ne anladı… : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin