RSS Feed for This Post

Kim bilir hangi gönüldür durağın

cemile_bayraktarYapacak hiçbir şey yoksa yazmak bana farz olur.

Mutluluktan ve hazdan da yazan vardır elbet. Ben acıdan, yapacak bir şeyi kalmayanlardanım; ondandır yazışım… Oradan çıkar canımın acısı, her harf için bir damla gözyaşı akıtırım, yazı bittiğinde parmaklarımda ve tenimde nem; sesimde hıçkırıklar sonrası bir titreme kalır. Ve budur benim mutluluğum, yalnızca bu.

Kaç kez yazdım ve sildim, kaç kez var mısın, yok musun bilemedim, kaç kez… Şimdi yine ne nedir bilemediğim şu yorgun anımın kalbinde, benim kalbimin kalbinde, yanımdan yokmuşum gibi sıyrılıp geçişini sindiremiyor ve kirpiğimden siyah inciler gibi süzülen yaşlarla birlik anlıyorum; varsın, varmışsın.

Böyle soluğum kesilip de kaldığım zamanlar ellerimi kalbimin üzerine götürüp bir nevi merhamet dilenircesine etme, eyleme diyorum. Kalbim bırak beni… Kesme yollarımı, batma içime içime, ey kalbim, etme eyleme.

Soğuk ve yağmur, kalabalık caddeler, kimsesiz loş insanlar, ergen sohbetleri, gözlerimi bağlayıp beynime hükmetmeye yeminli ezberler, ilmin sıratına dönmüş istisnalar, sessizce ağlayışlarım arasında boğulurken adım adım yürüdüğün koridorda siluetinde yakaladığım o sıcaklığı seni tanımdan evvel az da olsa sevmiştim. Ama içimde gerçek bir senin belirişi, belki de çok az şeyden müteşekkil olan her şey soğuk bir sonbahar günü, kaşkolüm ve kitaplarımla iliştiğim Üsküdar vapurunda birbirimizden haberli ya da habersiz kitaplarımıza boğulmuşken, aynı anda benim parmaklarımı başörtüme senin parmaklarını saçlarına götürmenle başladı gibi… Bu kadarla kalsa unutabilirdim, unuta da bilirdim ama seni kıyamda gördüğümde –ki Rabbinin huzurunda olduğunu gördüğüm her Müslümana hissettiğim histen az fazlasıyla- artık her şey çok geç kalınmış olduğunu anladım; senin namazın bozulmadı ama benim sükûnetim işte o an bozuldu. Aşk için bir abdest gerekti, bir euzu besmele, bir dua, bir âmin…

Mevsimin kışa döndüğü, karanlığın erken çökmeye başladığı, bundan sonra erken uyuyacağım niyetlerimin bozulduğu, yağmurun ayaklarımı ıslatıp, rüzgârın ellerimi ürperttiği günler üst üste yığıldıkça sen de o karanlık ve beddualı koridorlardan aka aka içimde birikmeye başladın; damla damla… Geç saatlerde döndüğüm evimde çayı demlerken o yüzündeki beş saniye önce tokat yemiş şapşal ifadeyle bana bakışını hatırlayıp tebessüm eder buldum kendimi. Günler daha da soğuyup, uykusuz gecelerim arttıkça bilinmezlikle de arttı haliyle, sana meyyalim de… Böyle zamanlarda güzel şarkılar mırıldanırken buldum kendimi, derken rüyalarıma girmeye de başladın… Aşk için bir rüya da gerekliydi, gereği dünyamda vücûd buldu. Uykusuz gecelerimin yalnız sabah kahvaltılarına bir şarkı namesi olarak iliştin ve artık içime içime iyice yerleşmiştin.

Günler günleri kovalarken senden ibaret olmayan hayatımın benden ibaret olan yanları içinde senden başka özlemlerde duyuyordum ki, bu özlemler ve yoğunluklarım arasında kalbime tebessüm düşüren sana dair düşünceleri yoğunlaştırıyordu. Akşam olunca açılan kapılardan birinden kendiliğinden çıkacağın, göz göze geleceğimiz umudu, kısa zamanlara sığdırmaya çalıştığımız ikindi ve akşam namazları ve elimdeki kâğıt bardaklarda kalbi kırılmış bir şekilde soğumaya duran demli çay ile adımlarken dünyamı senin çıkmadığın kapılar yüzüme yüzüme çarpıyordu. Bu acı bana kâfi gelmiyordu ki evimin uzağındayken, evimde babamın eve geldiği bu saatleri özlüyor, gökyüzüne baka baka incecikten ağlıyordum. Gözyaşlarımın senin dışında kalan hayatımı ve seni birleştirdiği bu anlarda gözyaşlarımı sildiğim bu hallerimi seviyordum çünkü bu hal bir şekilde sana ve tüm özlemlerime dokunabiliyorum hissi yaşatıyordu. (Bu kadarıyla yetinmek zorunda kalmam ne kadar da acı değil mi?)

Bende senden ne var ve ne yok bilmediğim ve kendimi yokladığım bu satırlar noktalarına kendilerini teslim ede ede nihayete varırken, sana yazdığımı sandığım satırları aslında kendime yazdığımı fark ettim. Kendimle kaldığımı ve seni göremeyeceğim günlerin özleminin uykularımı kaçırdığını da… Sonra telaşa teşne bir merak ile “özleniyor muyum acaba…” diye salındım. Özlenebilme ihtimalim, özlemlerime deva olacak gibiydi ki çaresiz ben, bilemediklerimi hissettim.

Uykusuz gözlerimdeki sızı ve kurumuş gözyaşlarıyla günün nihayeti yatsıya yürürken birbirimizi kıramayacak kadar uzak ve birbirimizi bilmez oluşumuza rağmen o koyu lacivert ikindi vakti akşama süzülürken yanımdan sıyrılıp da uzaklaşmanı anımsayıp da kırılabildim işte. Ve vazgeçtim, kendiliğinden açılan kapılardan, kendiliğinden göz göze gelebileceğimiz ihtimali de böylece ölmüş oldu. Her aşkın bir başlangıcı ve bitişi olduğunu düşünenlere bir açmaz daha sunarak, başlamayan bir aşkın bugün ve bu gece bitişini de bu açmazlara ekledim.

Çay içip mutlu olmaktan başka seçeneğimin kalmadığı bu gece, gecelerdir yalnız kalmak istediğim ama hiç yalnız kalmak istemediğim ama yalnız kaldığım bu gece, yağmurun dikkatimi çekmek için çiçeklerimin yapraklarını kıracak kadar şiddetli yağdığı bu gece, üzerimde bir yatsı ağırlığı, çiçeklerimden gelen ıstırap (ki bence ızdırab yazılmalıydı, eminim bu konuda bana katılırsın) dolu iniltiler arasında; çay bitmiş, uykum kaçmış, öylece loş bir abajur altında ellerim sancıyarak en mutsuz halimle otururken acıyan boğazıma rağmen bir şarkı mırıldanırken unutuyorum bu gecenin gününde sana veda ettiğimi ve bu unutkanlığı seve seve en ince tondan, yine bir bilinmezliğe sitemle: “…Kim bilir hangi gönüldür durağın?” Kim bilir?

… e-kitap okumak için…

Roman nedir? Nasıl Yazılır?

Roman nedir? Tarif dahi edilmesi zor bir kavram. Sanatçının İnsan’a bakışını, toplumla kurduğu ilişkiyi yansıtır sanat eserleri. Bu sebeple sanat her çağda yeniden icad edilir. Ünlü yazar Heinrich Mann’ın dediği gibi: “Bütün romanların ve hikâyelerin amacı kim olduğumuzu bilmektir, Edebiyatın önemli bir konuma sahip olmasının nedeni, sadece doğanın ve insanlar âleminin ayrıntılarını tek tek açıklaması değil, insanları hep yeni baştan keşfetmesidir.” Okuyacağınız bu eserle romanlarından da tanıdığınız değerli yazarımız Suzannur Başarslan Roman’ın derinliklerine giden bir seyahate davet ediyor sizi. Zaman’ın kullanımı, olay örgüsü, mekân, dil, üslup ve daha bir çok temel kavram edebiyatın dev isimlerinden örneklerle irdeleniyor. Buradan indirebilirsiniz.

 

Şiirlerim, Öykülerim / Cemile Bayraktar

İnsan ya zevkten yazar ya dertten yazar. Ama insan bazen dertli olduğunu kendi bile bilmez, derdini ve zevkini kendi yazar ama farkında değildir, derdini de, şevkini de bazen kendi yazmamışçasına, yazdığından okur, insanın kendinde bilmediği yansımıştır yazıya, insan dertten yahut zevkten yazarken herkes kadar kendini okur. İnsan önce kendi için yazar. O vakit yazdığı aynası olur. Buradan indirebilirsiniz.

 

Öyküler (Suzan Nur Başarslan)

“…Benim öyküm bir rivayetten ibaret, bu yüzden benden miş’lerle bahsediyor diğerleri. Beni, yaşamadığım sandıkları kocaman bir hayatı geri çevirmekle yargılıyorlar. Sorsalardı bana, derdim ki, beni yaşamadığım sandıkları kocaman bir hayatı geri çevirmekle yargılayanlara, evinden ayrılmayan/ayrılamayan, öyküsünü değil, hayallerini anlatır elbet, ya da masalları. Oysa bilmek yaşamak değildir her zaman, yaşamanın bilmek anlamına gelmeyeceği gibi her daim. Gözlerimde; bir şeyler yaşamış olanların, yaşamadıklarını sandıklarına olan o kendini beğenmiş, o her şeyi bilen bakışına rastlayamazsınız bu yüzden…”

Son romanı Bela’dan da tanıdığınız DD yazarı Suzan Nur Başarslan’ın öykülerini derlediği bu kitabını ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Söz yıkar şiir imar eder

İncitmeden söylemek istersin ama söz incitir bazen. Ağlatmak istersin bazen ama söz ağlatmaz. Bazen sesini sözle duyurmak istersin ama duyulmaz. Bazen birsindir, bin olmak istersin söz yetmez. Sözün söz; kelimenin kelime olarak kaldığı anlar bazen yetmez, bazen tam aksine düşer, öyle zamanların sihri sadece şiirdir… Tahran’dan, Washington’a; Beyrut’tan, Tokyo’ya; İstanbul’dan Şam’a; Paris’ten Kazablanka’ya; Filistin’den Keşmir’e kadar uzatabilir kollarımızı şiir, tel örgülere, mayınlı topraklara, kırmızı çizgilere mahkûm etmeden beşeri, uzanır uzanabildiğince…Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 7 Yorum

  2. Yazan:Cemile Bayraktar (@jamilabayraktar) Tarih: Ara 19, 2012 | Reply

    Cemile Bayraktar: “Kim bilir hangi gönüldür durağın?” Aşk için bir abdest gerekti, bir euzu besmele, bir dua, bir âmin. http://t.co/7I2c4NTi

  3. Yazan:@mehmetozbeyy Tarih: Ara 19, 2012 | Reply

    RT @jamilabayraktar: Cemile Bayraktar: “Kim bilir hangi gönüldür durağın?” Aşk için bir abdest gerekti, bir euzu besmele, bir dua, bir âmin. http://t.co/7I2c4NTi

  4. Yazan:Cemile Bayraktar (@jamilabayraktar) Tarih: Ara 19, 2012 | Reply

    Tam da bu saatlerde okumak için yazıldı “…Aşk için bir abdest gerekti, bir euzu besmele, bir dua, bir âmin” http://t.co/7I2c4NTi

  5. Yazan:@azveozyorum Tarih: Ara 20, 2012 | Reply

    Kim bilir hangi gönüldür durağın: http://t.co/5dE2pbB5

    Cemile Bayraktar | @jamilabayraktar

  6. Yazan:Cemile Bayraktar (@jamilabayraktar) Tarih: Ara 20, 2012 | Reply

    RT @azveozyorum: Kim bilir hangi gönüldür durağın: http://t.co/5dE2pbB5

    Cemile Bayraktar | @jamilabayraktar

  7. Yazan:sinequanon_ (@len_terani) Tarih: Ara 20, 2012 | Reply

    http://t.co/oI5ezKmp … bir şarkı mırıldanırken unutuyorum bu gecenin gününde sana veda ettiğimi …

  8. Yazan:@begumgl Tarih: Ara 20, 2012 | Reply

    Kim bilir hangi gönüldür durağın: http://t.co/8nFdeApt ‘İnsanın içine içine dokunan bir yazı…’

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin