Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Akıl Tutulması / Max Horkheimer »

Akil-Tutulmasi-Max-Horkheimer-044Bireyin yenilgisinin nedeni kendi başına teknoloji ya da sağ kalma tutkusu değildir; sorun, üretimin kendisi değil, biçimidir: sanayi toplumunun özgül çerçevesi içinde insanlar arası ilişkiler.

İnsan emeği, araştırma ve buluş, zorunluluğun meydan okumasına insanın verdiği karşılıktır. Bu ilişki, ancak insanlar emeği, araştırmayı ve buluşu tanrılaştırdığında saçmalaşır. Böyle bir ideoloji, yüceltmeyi amaçladığı uygarlığın hümanist temellerini baltalama eğilimindedir. Eksiksiz doyum ve sınırlanmamış haz düşünceleri ilerleme güçlerini özgürleştiren bir umut doğurmuş olduğu halde, ilerlemenin putlaştırılması ilerlemenin tersi olan bir gelişmeye yol açar. Anlamlı bir amaca yönelik zahmetli bir emek zevkli bulunabilir, hatta sevilebilir de. Ama emeği başlı başına bir amaç haline getiren bir felsefe, sonunda her türlü emekten nefret edilmesine yol açar. Bireyin düşünüşünün sorumlusu insanın teknik başarıları değildir, hatta insanın kendisi de değildir —insanlar çoğu zaman düşündükleri, söyledikleri ya da yaptıkları şeylerden daha iyidirler— asıl sorumlu, “nesnel zihin”in bugünkü yapısı ve içeriğidir, toplumsal hayatın her alanına sinmiş olan anlayıştır. Read the rest

Müslümanlarda içe kapanma ve dışa açılma »

  • muslluman-ozgurluk-ice-kapanmaYoğun bir din eğitimi almış olsa bile gençlerin iki uç noktaya savrulduğunu görüyoruz: Haz düşkünlüğü ve aşırı karamsarlık. Karamsar Müslüman olur mu?
  • Haz düşkünlüğü ve aşırı karamsarlık hayatı derinlemesine öğren-ME-mekten ve kendi itikadını tahkik et-ME-mekten kaynaklanıyor.
  • Müslümanların Heidegger okumasına “entellektüel obezite” diyenler boş bırakılan kürsüleri siyonistler ve Türk düşmanı soykırımcılar tutunca ağlamasınlar.
  • İlmin şerefi bildirdiği şeyin eftaliyetiyledir. Müslüman her şeyden evvel Kur’an’ı, Sünnet’i bilmelidir. Ama bu Sartre okumasını engellemez.
  • “ilmihal okuyun ve gerisini boş verin” türü telkinler bir içe kapanıştır. Bağdat, İstanbul ve Endülüs kapanarak değil açılarak medine olmuş.
  • Tecrid olmuş İslâmî çevrelerden gelen gençler “dışarıdan” bir fikir veya sanat eseriyle karşılaşınca sudan çıkmış balığa dönüyor. Neden?

Read the rest

Cesur Yeni Dünya – Aldous Huxley »

Cesur-Yeni-Dunya-Aldous-Huxley4

Sadece otuzdört katlı yerden bitme gri bir bina. Ana girişin üzerinde şu sözcükler; LONDRA MERKEZ KULUÇKA VE ŞARTLANDIRMA BİRİMİ ve üzeri kaplanmış olan Dünya Devleti’nin sloganı, CEMAAT, ÖZDEŞLİK, İSTİKRAR.

Zemin kattaki devasa oda kuzeye bakıyordu. Odanın kendisinin bütün tropik ısısına karşın pervazların ötesinde tüm yaz boyunca soğuk kalan ince sert bir ışık; pencerelerden süzülüp aç gözlerle, üzerine kumaş örtülü bir figür, soğuktan titreyen soluk siluetli bir akademisyen arıyor, ancak yalnızca bir laboratuvarın cam, nikel ve solukça parıldayan porselenini buluyordu. Kış donukluğuna yine kış donukluğu karşılık veriyordu. Ellerine soluk ceset rengi lastik eldivenler giymiş işçilerin tulumları beyazdı. Işık bir hayaletti, donuk ve ölü. Sadece mikroskopların sarı gövdelerinden belli bir parlak ve canlı töz ödünç alıyordu, çalışma masaları boyunca cilalı tüplerin arasında uzun bir silsile halinde birbirini izleyen enfes çizgiler tereyağı gibi duruyordu. Read the rest

Taktik ve Strateji Aforizmaları »

  • savas-strateji-2Savaş, onu başlatan siyasî şartlardan mücerred olmadığı gibi savaşan tarafların diğer ülkelerle olan münasebetlerinden de tecrid edilemez.
  • Bir meseleyi askerle çözmek demek düşmanın imhası yahut korkması demek değildir. Sizinle ateşkes yapmak savaşmaktan ucuz demektir.
  • Savaşın muhtemel sonuçları ile ilgili umut ve korkular da savaşan devletlerin askerleridir. Hem içerde hem dışarıda bunlar silah gibi kullanılır.
  • Savaş siyasete alternatif değil siyasetin farklı yollarla devam etmesidir. Para, teknoloji, medya, ulaşım en az barıştaki kadar mühimdir.
  • Savaşta zafer düşmanı imha ederek değil savaşma arzusunu yok ederek kazanılır. Buna asker değil siyasetçi karar verir.
  • Savaş için gerekli maddî ve siyasî fedakârlıklarla gelebilecek olan zafer muhtemel bir ateşkesin avantaj ve kayıplarıyla tartılır.
  • İkinci dünya savaşı çok insan öldü diye durmadı; Alman ve Japonların petrol stokları bitmiş, rafineriler bombalanmıştı. (Bkz. 2ci Dünya Savaşı petrol yüzünden mi çıktı? »)
  • Petrolsüz savaşa giren ordu susuz çöle giren ordu gibidir. Almanya ve Japonya 2ci dünya savaşında bu duruma düştüler.
  • Taktik savaş tekniklerinin etkin kullanımıdır. Savaşın politik amaçla etkin kullanılmasına ise  “Strateji” denir.
  • Türk aydını hâlâ Çanakkale ve Kutül Amare’yi “zafer” diye kutlayıp 80 yıllık işgali sorgulamaktan aciz. Zira taktik-strateji farkını bilmez.
  • Türkmenleri bombalayan Rus gemilerine çok kızar ama Çanakkale’den geçerken aynı Rus gemilerine aval aval bakar. Çünkü “geçilmez” Çanakkale’den Rusların nasıl geçtiklerini, Osmanlı’nın vali gönderdiği Irak’a Türkiye’nin neden elçi yolladığını sorgulayacak fikrî altyapıdan mahrumdur.
  • Türkiye Ermenistan’la savaşa girse muhtemel bir Türk zaferinden zarar görebilecek her ülke ve şirket Ermenilere her yardımı yapacaktır. Aynı yardım PKK’ya yahut DAEŞ’e karşı Suriye veya Irak’a yapılacak harekâtlar için de geçerlidir: Suriye Aforizmaları
  • Savaşları ulusların kavgası zannedenler ancak tarih bilmeyen cahillerdir. Savaşlar sermayelerin, firmaların kavgasıdır.
  • İstanbul ve Mısır’ı Hristiyan iken yakıp yıkan Haçlılar din değil menfaat savaşı yaptı. Finansör Papa değil Venedikli tacirlerdi. Kudüs’ü “kurtarmak” değil SADECE VE SADECE kâr etmek istiyorlardı ve ettiler. İstanbul’dan çaldıkları hâlâ Venedik’te duruyor.
  • IIci dünya savaşında küresel bankalar her iki tarafa da borç veriyor; küresel firmalar her iki tarafa da silah satıyordu.
  • George W Bush zamanında Irak ve Afganistan işgallerinin HalliBurton ve BlackWater gibi firmaların sponsorluğunda yapılması yeni değil ama Türk aydını yeni uyandı.

strateji-savas-jeopolitik-5445

  • Türkiye’nin her savaşta evvelâ taraf olan ülke ve şirketlerle anlaşması ve ancak ondan sonra savaşması gerekir.
  • Bir savaş muhtemel neticeleri itibariyle savaşanlarla münasebeti olan her ülkeyi ilgilendirir. Savaş ASLA mertçe/sportmence yapılamaz: Rusya
  • Bu bir zayıflık meselesi değildir. Birinci dünya savaşı sırasında Irak’ta Britanya ile savaşan Osmanlı’ya Amerikan Rockefeller ailesi petrol vermiştir. Ve sonra… Read the rest

Tarihsel Kapitalizm / Immanuel Wallerstein »

Tarihsel-Kapitalizm-Immanuel-Wallerstein_109

Zaman zaman, açıklamanın kapitalist üretim kârlarını gerçekleştirmek için sürekli olarak yeni pazar aranmasında yattığı öne sürülmüştür. Ancak, bu açıklama da, tarihsel olgularla uyuşmuyor. Tarihsel kapitalizmin dışında kalan alanlar, bütünü itibariyle, kısmen kendi iktisadi sistemleri bakımından “gereksinme” duymamaları, kısmen de satın alacak güçleri olmaması nedeniyle, tarihsel kapitalizmin ürünlerinin isteksiz alıcıları olmuşlardır. Elbette bunun istisnaları vardır. Ama genel olarak, dış alanlar kapitalist dünyanın değil, kapitalist dünya dış alanların ürünlerinin peşinde olmuştur. Ne zaman askeri yollarla belirli yerler ele geçirilse, kapitalist girişimciler şaşmaz bir biçimde oralarda gerçek pazarlar bulunmadığından yakınarak sömürge yönetimleri yoluyla “beğeni yaratma” işlemlerine girişmişlerdir.

Pazar peşinde açıklaması düpedüz tutmuyor. Düşük maliyetli işgücü arayışı, çok daha savunulabilir bir açıklama. Dünya ekonomisinin bünyesine katılan her yeni bölgede, dünya sisteminin ücret düzeyi hiyerarşisinde en altta yer alan reel ücret düzeylerinin yerleştiği, tarihsel bir Read the rest

Nisan ayında en çok okunan kitaplar »

kitapGeride bıraktığımız nisan ayında okurlarımızın e-kütüphanemizde en çok okuduğu kitaplara baktığımızda siyasetin, özellikle de terör ve laiklikle şekillenen gündemin etkisini görüyoruz. Türkiye’de ve Dünyada Başörtüsü Raporu-(2009/2010) 1354 okumayla ilk sıraya yerleşti. Bu raporu 1270 okumayla Kürtlerin Tarihi Üzerine adlı inceleme takip etti. Üçüncü sırada eğitimden Türk soluna, ekonomik krizlerden petrol savaşlarına, ölüm korkusundan küresel ısınmaya kadar çok farklı konularda bilgi ve yorum paylaştığımız bir kitap var: Fikir Kırıntıları – 1 (1129 okunma). Nisan ayında 27.030 kitap okundu. Toplam okumanın %30’unu teşkil eden ilk 10’daki kitapların listesi şöyle:

  1. Türkiye’de ve Dünyada Başörtüsü Raporu-(2009/2010)
  2. Kürtlerin Tarihi Üzerine
  3. Fikir Kırıntıları – 1
  4. Kitap Tanıtan Kitap 1
  5. Senin tanrın çok mu yüksekte?
  6. Kaybedenler Klübü: Anti-demokratik bir muhalefetin kısa tarihi
  7. Derin Lügat 3.0
  8. Fethullah Gülen’i yi bilirdik
  9. Sen insansın, homo-economicus değilsin!
  10. Derin İnsan

… Kitapları daha yakından tanımak için…

Kitap tanıtan kitap 7

kitap-tanitan-kitap-7 - kucuk 71 kitap indirin72 kitap indirin Şubat ayında en çok okunan kitaplarKitap tanıtan kitapların 7cisine damgasını vuran düşünür Susan Sontag oldu. 1977’de yayınladığı“Fotoğraf Üzerine” isimli cesur kitaptan bahseden 4 makale ile başlıyoruz. Mehmet Özbey’in kaleminden eskimeyen bir kitabı ziyaret edeceğiz sonra: Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez) Değerli yazarlarımızdan Mehmet Salih Demir ve Mustafacan Özdemir tek bir kitaba ve tek bir yazara odaklı kitap sohbetlerinden farklı makaleler hazırladılar. Bunlar kavram ve/veya olaylara odaklı, birden fazla kitaptan ve müelliften istifade eden çalışmalar: Terör, vicdan, modernleşme, bilim felsefesi (Kuhn, Heidegger, Derrida, Gadamer, Dilthey, Mach, Baudrillard, Toulmin) … Suzan Nur Başarslan’ın yazdığı Türk romanının tarihçesi veSeksenli Yıllarda Türk Romanı Ve Post Modern Eğilimlerde bu kategoriye dahil edilebilir. Bunların  yanısıra yazar kadar hatta bazen daha fazla ünlenmiş kitaplara adanmış makaleleri de yine bu sayıda bulacaksınız: Zeytindağı (Falih Rıfkı Atay), Hayy Bin Yakzan (İbn-i Tufeyl), Körleşme (Elias Canetti), Taşrada Düğün Hazırlıkları (Franz Kafka). Kitap tanıtan Kitap 7’nin daha önceki sayılardan bir diğer farkı da Georg Simmel’e adanmış iki makale içermesi. Karl Marx ve Max Weber arasındaki kayıp halka olarak nitelenen Simmel’in “Büyük şehir ve zihinsel yaşam” (Die Großstädte und das Geistesleben, 1903) isimli özgün çalışmasından bahsettiğimiz makaleler kitabın sonunda. Buradan indirebilirsiniz.

Önceki kitap sohbetleri:

Milletlerin Zenginliği / Adam Smith »

adam-smith-milletlerin-zenginligi-44cc

Eski olsun yeni olsun hemen hemen bütün devletler, başları sıkışıp başka çareleri kalmayınca, bir vesileyle, bu pek hokkabaz işi el çabukluğunu yapmışlardır. Romalılar, bütün öbür paralarının değerini hesaplamak için kullandıkları sikke ya da para birimi adı olan As’ı, Birinci Pün Savaşı sonunda, on iki onça bakır kapsar durumdan, topu topu iki onça kapsayan durma düşürdüler. Yani, iki onça bakıra, eskiden hep on iki onça bakırın değerini belirtmiş olan daha yüksek bir para biriminin adı verdiler. Böylece, cumhuriyet, altına girdiği büyük borçları gerçekte borçlu olduğunun altıda biriyle ödemek imkânına kavuştu. Şimdiki zamanda hemen aklımıza, bunca amansız ve bunca büyük bir iflasın halk arasında pek şiddetli bir patırtı koparmış olması gerekeceği gelir. Öyle görülüyor ki, bu yüzden hiçbir patırtı kopmuş değildir. Para ile ilgili bütün öteki kanunlar gibi, bu iflası yürürlüğe sokan kanunu da, bir tribune halk meclisine sunarak oradan geçirtti ve ihtimal ki bu, herkesin pek beğendiği bir kanun oldu. Read the rest

Müslüman’ın Zaman’la imtihanı güncellendi »

musluman-zamanla-imtihan-surum-2Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 122 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.

Gündem Zehirlenmesi Aforizmaları »

  • gundem-takibi“Gündemi takip” sorunlu kavram. Gazeteci basın bültenlerinden besleniyor. Herkes aynı yalanı söylediği için doğru sanıyorsun.
  • “Gündem” basın bürolarında yapay olarak üretilir. “Bugün hangi konuyu halkın ağzına sakız etsek?” Gündemi sıkı takip eden koyundur.
  • Peki hiç gazete okumayalım mı? Okuyalım ama “bugün ne olmuş?” diyerek değil. “Bugün medya patronları ne düşünmemi istiyor? Neden?” diyerek.
  • Gündemi takip etmek için 20 dakikadan fazla vakit harcayan ziyandadır. Onlarca bakan, yüzlerce vekil var. Bu ne dedi? Şundan tokat gibi cevap…
  • Dünyada 200 civarında ülke var. G20’yi bile takip için onlarca yardımcı gerekir. Enerji, savunma, sınır ihlâlleri, kınama, ziyaret…
  • Story Telling, halkla ilişkiler, Spin Doctor, basın bürosu, imaj yönetimi… Artık gündem oluşmuyor, profesyonellerce üretiliyor.
  • Story Telling uzmanları halkın kolayca hatırında kalacak kısa hikâyeler uydurur ve yayar. Reklâm ve siyasette çok kullanılır.
  • Politik amaçla profesyonel yalan üretenler nasıl çalışır? 4 kitap tavsiye edelim:

gündem-zehir-vThe Politics of Storytelling: Variations on a Theme by Hannah Arendt (Michael Jackson)

Storytelling:  (Christian Salmon)

Storytelling Globalization from the Chaco and Beyond (Mario Blaser)

Who Shot Ahmed? A Mystery Unravels in Bahrain’s Botched Arab Spring (Elizabeth Dickinson)

  • Spin Doctor ayrı bir mesele. Olmuş bir olayı olmamış gibi göstermek, unutturmak yahut katili mazlum, mazlumu katil gösterme sanatı(!)

Read the rest

Dünyamıza Bakış / Albert Einstein »

Dunyamiza-Bakis-Albert-Einstein-104Bireysel ve Toplumsal Sorumluluk

Burada vicdan ve yasalar arasındaki o eski çatışma ile gene karşı karşıyayız. Nuremberg duruşmaları sırasında, değişik hükümetler, ahlakdışı eylemlerin hükümet buyruğu ile işlenmiş suçlar olduğu gerekçesi ile bağışlanamayacağı kanısındaydılar. Ahlakdışı bir eylemin ne olduğunu kişinin bireysel yargısı ve vicdanı belirler. Ahlâk yasalarının her türlü yasadan önce geldiği düşüncesi ise insanların doğruluk ve yanlışlık anlayışına da uymaktadır.

Bilinçli olarak savaşmamayı seçen kişi devrimci bir kişidir. Yasalara karşı gelmeğe karar vermekle toplumun ilerlemesi uğrunda çalışmak gibi en önemli bir ülküyü kişisel çıkarlarından üstün tutmuş oluyor demektir. Çok güç durumlarda toplumsal ilerlemeyi sürdürmenin tek yolu budur. Kuvvetler dengesi yürürlükteki yasaların ve siyasal kurumların işlemesini engelliyorsa, bu tutum daha çok önem kazanır. Amerikan Anayasasını hazırlayanlar bu düşünceyle halkın ayaklanma hakkını tanımışlardır. Gandhi’nin Hindistan’ın özgürlüğünü kazanması için uyguladığı yöntem zor kullanmayan bir devrim yöntemiydi. Uluslarüstü bir örgüte dayanarak yeryüzünde barışı gerçekleştirmek ancak Gandhi’nin yönetiminin geniş ölçüde uygulanması ile sağlanabilir.

İnsan Hakları

Uzun süren hayatım boyunca bütün gücümle elle tutulabilir gerçekliğin yapısını anlamaya çalıştım. İnsanların daha varlıklı olmaları yolunda, haksızlığa ve baskıya karşı, ya da geleneksel insan bağlarının düzelmesi için düzenli bir çaba göstermedim. Yaptığım sadece şuydu: Uzun aralıklarla, susmanın bir suçu paylaşmak ya da yüklenmek olacağı toplumsal çıkmazlar ve mutsuzluklar karşısında açıkça ne düşündüğümü bildirdim. Böyle durumların son yıllarda gittikçe çoğaldığı açıkça ortada, ama elbet bunun suçlusu olan da ben değilim. Yıldızlarda yazılı değildir insan haklarının varlığı ve değeri: Tarih boyunca bir takım uyanık insanlar, insanların birbirlerine karşı en iyi davranış yollarının ne olabileceğini düşünmüşler, bunu öğretmişlerdir. Read the rest