Kendi Hayat Hikâyem / Hermann Hesse »
By 悟り on Ağu 30, 2016 in edebiyat, Kitap Alıntısı | 0 Comments
Diyeceğim yazarlığımın ve edebi çalışmalarımın değerine inancım, bendeki değişmeden sonra kökten yıkılıp gitmişti. Yazmak bana artık kıvanç vermiyordu. Oysa insanın kıvanç duyacağı bir şeyi olmalıydı her zaman; nihayet ben de bütün o sıkıntı dönemlerimde böyle bir şeyi arıyor, istiyordum. Yaşam ve dünyada adaletmiş, mantıkmış, anlammış, bütün bunlara senin olsun diyebilirim, bütün bu soyut nesneleri gereksinmeden de dünyanın pekâlâ yapabileceğini görmüştüm. Ama bu birazcık kıvançtan da el çekemezdim. Buna karşı duyduğum özlem, içimde yanan, henüz kendilerine inandığım ve kendilerinden yola koyularak dünyayı yeniden yaratmayı düşündüğüm o küçük alevlerden biriydi. Çokluk kıvancımı, düşümü, umutlarımı bir şişe şarapta bulmaya çalışıyordum ve pek çok zaman bu bir şişe şarap, eksik olmasın gerçekten imdadıma yetişti. Ve derken bir gün geldi, ufak bir kıvanç kaynağı buldum kendime. Kırk yaşında, durup dururken resim yapmaya başladım. Kendime ressam gözüyle baktığım ya da ressam olmak istediğim için değil hani. Resim yapmak şahane bir şey, insanı daha neşeli, daha sabırlı yapıyor. Yazı yazdıktan sonraki gibi parmaklarınız siyaha değil, kırmızı ve maviye boyanıyor. Ne var ki, resimle uğraşmam da dostlarımdan pek çoğunu kızdırıyor. Ne yapayım, böyle şeylerde pek şanslı biri değilim; benim için pek gerekli, bana mutluluk verecek şöyle hoşuma giden bir şey yapmaya kalkmayayım, herkes rahatsızlık duyuyor bundan, insanın olduğu gibi kalmasını, yüzünü değiştirmemesini istiyorlar. Ama benim yüzüm onların isteğini yerine getirmeye yanaşmıyor, değişmeyi arzuluyor daha çok, buna gereksinim duyuyor.
Bana yöneltilen bir başka suçlama var ki, bunu kendim de yerinde buluyorum. Gerçeklik duygusu Read the rest