Hiç kimsenin Tiranlığı: Marx, Arendt ve Bürokrasi »
By Mehmet Yılmaz on Mar 27, 2011 in Komünizm, Marx, Marxizm, Sosyalizm, Türk Solu, vicdan, Yabancılaşma | 14 Comments
“Baskı rejimlerine artık bir yenisi eklendi, belki en müthiş olanı: Bürokrasi. Son derecede karmaşık bir bürolar arası sistemin gücü. Ne biri, ne en iyisi, ne küçük bir azınlık ne bir çoğunluk… Kimse sorumlu tutulamaz. Bu sisteme “Hiç kimsenin tiranlığı” denilebilir.” (Şiddet Üzerine, Hannah Arendt)
Makine mi İnsan’a uyacak yoksa İnsan mı makineye?
İnsanların yaptığı ve insandan bağımsız bir işleyiş temposu olan şeylere “makine” dersek makas ya da çekiç gibi aletleri bir dikiş makinesinden ayırd etmiş oluruz. Basit bir marangoz atelyesi de yine bu tempo, bu “kolektif zekâya” sahip olMAdığı için bir fabrikadan ayrılır. Bilmem katılır mısınız ama aynı kriteri insanlardan oluşan ama insanlığını ARTIK kaybetmiş organizasyonlara da uygulayabiliriz gibi geliyor bana: Devletler, ordular, büyük şirketler, Borsa… “Makine” kavramının sınırlarını bu şekilde “mekanizmaya” doğru genişletmek istiyorum. Zira Marx’ın fikrî eserlerinde merkeze aldığı YABANCILAŞMA olgusu sadece 1800’lerin değil 2000’li yılların sorunlarını tahlil ederken de işimize yarayacak. Çünkü bir “mekanizma” içinde “ROL” alan bir insan “gerekeni” ya da elinden geleni değil kendisine söyleneni yapıyor. Komutan, mühendis, ustabaşı, başhekim, siyasetçi, gazeteci… müşteri. Roller insanları kapsıyor, kapatıyor, kuşatıyor.
İşimize yaramaktan öte hayatımızı kurtaracak bu YABANCILAŞMA kavramı şayet gerektiği gibi istifade edebilirsek. Sadece işçinin sömürülmesi değil dünya barışı da sıkı sıkıya bunun idrak edilmesine bağlı. Çünkü Marx “azıcık” yanıldı. Kapitalizm çökmeyecek Marx’ın dediği gibi, Liberal Totalitarizm‘e evriliyor. Bu evrilme “yabancılaşma” üzerinden Read the rest