Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

İran neden İsrail’e hizmet ediyor? »


… Bu konuda makale okumak için…

… Bu konuda e-kitap okumak için…

Yahudi oldukları için mi zalimler?

İsrail bir çok bakımdan Türkiye’ye benzeyen bir ülke. Paranoyak bir ulus-devlet. “Yoktan var edilmiş bir millet” dört tarafı “düşmanla çevrili” kutsal bir vatanda yaşıyor. Terör tehlikesine karşı ülkenin güvenliği için(?) haklar ve özgürlükler çiğneniyor. Devlet eliyle düşman üretiliyor!

Gidemeyenlerin ülkesi oluyor İsrail… Kendi zulmü altında ezilen, korku içinde yaşayan, dünyasıyla beraber Ahiret’ini de kaybetmiş olan İsrailli zannederimFilistinliden bile daha zavallı bir durumda bu yüzden.Buradan indirebilirsiniz.

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

Amerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız?
Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz.ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.

Sogna Fiore Mio “ninna nanna sopra la tarantella” (L’arpeggiata & Lucilla Galeazzi) »

Zefir »

hayat_olumYürü; kendi aslına kavuş…

A’mâk-ı Hayal

Şehrin bu tarafı aziz. Az sonra idamlık mahkûmlar gibi ruhlarımız çürümeye başlayacak. Toprağın altına girdiğimizdeyse asıl heyula kendini göstermiş olacak. Bu heyula nereye varıyor ya da ağırlıklarımız hangi ipe bağlı, duyamıyoruz onları.

Ekim içerden savruluyor, dışarıdan sancılanıyor. Varlıklar ölüyor. Bir pazar sabahı için kendi varlıklarını satarmışçasına toprağa hüküm sürüyorlar. Toprak önemli, toprağa dair bir diyeceğimiz olmalı. Belki de olmak ve ölmek zorunda tüm bu olanlar. Görmemiz için ışığı kapatmak zorundayız. Bu daimi boşluk önce kendini şartlandırıyor, sonra bir daireye dönüşüyor. Konuşuyoruz, konuştuğumuz için sağırız. Konuşmasaydık görecektik ya da tadacaktık. Bunlar için ne yapmamız gerektiğini biliyorum. Biliyor olmak, suçlanmaktır.

Böyle zamanlarda eğer fırsatını bulabilirsem dışarı çıkarım. Soğuk, düşünceleri harekete geçirir. Paltolarımızı iliklememeliyiz. Ciğerimiz üşüsün, bundan bir zarar gelmez. En azından bir süre bizi idare edebilir. Muhteşem abideler için şehrin öte yakasına geçmeye gerek yok. Kaldırımlar yaşantılarla doludur. Kendi inşasını yapan bu yeryüzünde diriler için pek de ağıt bulunmuyor. Cesetler kazık çakıyor dirliklerimize. Doğmuş olmamızın şeffaflığıyla kıvranıyorlar. Zafere adanmış bir rencide olmuşluğun gölgesi tırpanlarla lime lime ediliyor. Önce bir cüce çıkıyor, sonra bir dev bütün bir yapıyı yıkıyor. Arta kalan bizim nesnelerimiz. Onları seviyoruz ve onlar için acı da çekiyoruz. Ama bunun yasını tutamayız. Read the rest

Türk Solu neden şiddeti meşru görüyor? »

turk_solu-siddet-1“… Solda bir kesimin PKK’nın şiddetini meşru gördüğü yönündeki tespitlerin doğru olduğunu vurgulayan Ömer Laçiner, Türkiye’de teşebbüs edilmiş silahlı isyan hareketlerinden en başarılısının PKK olduğuna dikkat çekti, Türkiye solunda buna ‘gıpta’ ile bakıldığını belirtti. Laçiner, CHP için ise “Bana göre CHP öldü aslında; o bilmiyor, bir de biz bilmiyoruz. Sakalı çıkıyor diye bazen ölülerin yaşadığı zannedilir. O da öyle.” değerlendirmesinde bulundu. “Sorunun çözümü CHP’de de değil.” diyen Laçiner Cihan Medya Haber Dergisi’ne şunları anlattı: “CHP, Türkiye toplumunda vaktiyle gayet etkili olmuş bir tabakanın, bu gücü ve etkisini çeşitli siyasi, sosyal ve ekonomik olarak kaybetmesinden dolayı çöküşte. Yerine yeni güçler yükseldi. O yükselen sosyal güçler, bugün AKP’de temsil edilen güçler. AKP’nin temsil ettiği muhafazakâr, merkez sağa karşı bir merkez sol, sosyal demokrat bir merkez sol alternatif olabilir mi? Bunu CHP’den üretmeye çalışıyorlar. Bu da tutmuyor. Türkiye’de bu potansiyeli harekete geçirebilecek olanlar, tembel oldukları için ciddi donanımları olmadığı için beceremiyorlar. CHP’nin sağını, solunu, köşesini makyaj yapıp yapmaya çalışıyorlar ama olmuyor. CHP, CHP’liliğini gösteriyor… Adalet ve Kalkınma Partisi’nin başarısının yüzde 50’si kendisine aitse yüzde 50’si de CHP’ye aittir. Onu da hiç unutmasın …”

…  Türk Solunu, sosyalizmi ve Abdestli sosyalistleri anlamak için…

 

Derin MAЯҖ

Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden?

Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok. Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.

 

Türk solu iktidar olur mu?

Kendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün. Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi? Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var. İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.

 

Sosyalizm İslam’a uyar mı? (Tartışma)

Bir yanda zekât üzerinden eşitlikçi bir İslâm yorumu yapan anti-kapitalist Müslümanlar. Diğer tarafta bir türlü iktidar olamayan, sosyalizmi bilmeyen, kemalizmi demokrasi zanneden devletçi, hatta darbe yanlısı bir Türk solu.

Türk solu geçmişiyle yüzleşemekten korkuyor. Solcunun solcuyu katlettiği 1 Mayıs 1977 bir tabu. Deniz Gezmiş’in ulusalcı duruşunu da eleştiremiyorlar. Evet… Türk solcuları iktidara yürümek için bir koltuk değneğine muhtaçlar. Peki ya İslâm? Sosyalizm İslâm’a ne kazandırabilir? Sosyalist devletlerin Müslümanlara yaptığı onca eziyetten sonra Müslümanlar sosyalizm ile ittifak yapabilir mi? Derin Düşünce okurları tartıştılar, biz de kitaplaştırdık. Buradan indirebilirsiniz.

 

 

Bilgi ve İman: İkisinden birini seçmek zorunda mıyız? »

tanri-hawking-vs-god
… Bu konuda okumak için…

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir.

Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa, Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz?

Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz?

Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…

İşte geçtiğimiz ay bu maskelerin düştüğü, kartların açık oynandığı çok kaliteli iki tartışmaya tanık olduk. İki makale işaret fişeği görevi yaptı. Sağolsun bir çok değerli okurumuz yüzden fazla yorumla konuyu DERİNLEMESİNE tartıştı. Derinlemesine diyoruz çünkü Madde’nin arkasındaki Mânâ bu kez gerçekten masaya yatırıldı. Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri hatta evrimciliğin etimolojik değeri bile konuşuldu.

Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

(Ayrıca konuyla ilgili okurlarımız Bir pozitivizm eleştirisi  isimli kitabımızdan da istifade edebilirler)

 

Modern Bir Put: Bilim (Tartışma)

Bilimciler herşeyi parçaladıkları için mânâyı kaybediyorlar. Aşk’ı, Korku’yu, Sevinç’i hormonal “fenomenler” sanıyorlar. Hakikat’in tezahürü yok onlar için, sadece tezahür var. Sebebi? Eşya. Eşyanın sebebi? O da eşya(!) Biz buna “pozitivist iman” diyoruz. Çünkü pozitivistlerin bilimsellikle ilişkisi koptu. Bilimsellik değil bilimcilik peşindeler. Bilimi putlaştırdılar. Konuya eğilen yazarımız Mehmet Bahadır her zamanki nazik üslubuyla “kral çıplak” dedi… Dedi ve bir işaret fişeğini daha ateşledi. Sitede en çok yorum alan yazılardan biri oldu bu makale. Fakat sadece içeriği ve yorum sayısıyla değil, yapılan yorumların kalitesiyle de öne geçti bu çalışma. 100′den fazla yorum alan ve aylar süren ilginç bir tartışmaya vesile olan makaleyi altındaki yorumlarla beraber kitaplaştırdık, ilginize sunduk. Buradan indirebilirsiniz.

Bir pozitivizm eleştirisi

Hayatta en kötü mürşit ilim ve fen olmasın sakın? Eğer Atatürk bir kaç yıl daha yaşasaydı o meşhur sözünü geri alır mıydı acaba?… Ateşi keşfetmeden önceki insanlık ile bugünkü “uygarlığımızı” karşılaştırdığımızda hiç yol almadığımız söylenebilir. Bundan 200 bin yıl öncekomşusunun yiyeceğini çalmak için başına taşla vuran neandertal insani ile 2003 yılında Irak in petrolünü çalmak için bir milyon ıraklı sivili öldüren (veya buna seyirci kalan) homo economicus ayni uygarlık seviyesinde. Aralarındakitek fark kullandıkları silahların teknolojik üstünlüğü. Teknoloji ve bu teknolojinin uygulanmasını mümkün kılan bilimsel buluşlar sıradan insanlar kadar bilim adamlarının da gözlerini kamaştırdı. Bugün karşımıza kâh bilimci (scientist), kâh deneyci (ampirist) olarak çıkan ahlâkî-felsefî bir duruş var. Bu duruş eğitim sistemimize ve resmî ideolojimize öyle derinden işlemiş ki sorgulanması dahi çok sayıda insanı öfkelendirebiliyor, rejimin savunma mekanizmalarını harekete geçirebiliyor. Bilim ve teknolojinin insanlığa otomatik olarak barış getireceğinden şüphe etmek neredeyse bir suç. Buna cüret edenler gericiliklebağnazlıkla suçlanabiliyor. Pozitivizm ve “modern” yaşam üzerine yazılmış makalelerimizin bir derlemesini 75 sayfalık bir kitap halinde sunuyoruz. PDF formatındaki bu kitabı buradanindirebilirsiniz.

Gözden Kaçmasın : Fidan’a yapılan saldırılar »

Büyük görmek için tıklayınhakan-fidan

TAMAMI: HaberTürk’te

… Bu konuda okumak için…

Yahudi oldukları için mi zalimler?

İsrail bir çok bakımdan Türkiye’ye benzeyen bir ülke. Paranoyak bir ulus-devlet. “Yoktan var edilmiş bir millet” dört tarafı “düşmanla çevrili” kutsal bir vatanda yaşıyor. Terör tehlikesine karşı ülkenin güvenliği için(?) haklar ve özgürlükler çiğneniyor. Devlet eliyle düşman üretiliyor!

Gidemeyenlerin ülkesi oluyor İsrail… Kendi zulmü altında ezilen, korku içinde yaşayan, dünyasıyla beraber Ahiret’ini de kaybetmiş olan İsrailli zannederimFilistinliden bile daha zavallı bir durumda bu yüzden.Buradan indirebilirsiniz.

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

Amerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız?
Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz.ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.

Modayı Takip Ediyorum, O Halde Varım »

Fransız şair Paul Valery “Moda göze çarpmak isteyen kişilerin, göze çarpmak istemeyen kişiler tarafından taklit edilmesidir” der. Göze çarpmak isteyenler genellikle toplumun refah seviyesi yüksek, aristokrat kesimini oluştururken, göze çarpmayanlar orta sınıfı, burjuvayı oluşturur. Bir de gözden ırak olanlar vardır. Onlar genellikle karın doyurma evresinde oldukları için diğer iki sınıfı izlemekle yetinirler.

Sanayileşmenin henüz yaşanmadığı tarihte, giyim kuşam ayrıcalığına sadece soylular sahipti.  Haçlı seferleri Hıristiyan Avrupalıların ipekli kumaşla, mücevherle tanışmasına imkan sağlayınca, soylular arasında israf ve gösteriş din adamlarının tüm ikazlarına rağmen hızlı bir şekilde yayıldı.

“14. Yüzyıl’da Haçlı Seferleri’nin ardından Doğu’dan Avrupa’ya yayılan zengin kumaş ve mücevherler, kilisenin şiddetli bir sofulukla karşı koymasına rağmen Read the rest

İnsandaki tecelliyi bilmeyen Kâbe’deki tecelliyi de bilemez »

Gözüne mi güvenirsin yoksa aklına mı? »

… Bu konuda e-kitap okumak için…

Sanat Yoluyla Hakikat Bulunur mu?

İnanmak belki zor ama … eğer sınırsız görme kabiliyetine sahip olsaydık hiç bir şey göremezdik! Güneşe dürbünle bakan biri gibi kör olurduk. Gözlerimizin sınırlı oluşu sayesinde görüyoruz dünyayı. Immanuel Kant’ın meşhur bir güvercini vardır, havayı iterek uçar ama havanın direncinden yakınır durur. “Hava olmasaydı daha hızlı uçabilirdim” der. Hakikat’i görmekte zorluk çekmemizin sebebi O’nun gizli olması değil tersine aşikar olmasıdır. Aksi takdirde Hakikat’i içeren, kapsayan ve perdeleyen daha hakikî bir Hakikat olması gerekirdi. İşte bu sebeple Hakikat’i görmek için Bilim’e değil Sanat’a ihtiyacımız var, bilmek değil bulmak söz konusu olduğu için. Derin Düşünce yazarları Sanat-Hakikat ilişkisi üzerine yazdılar. Buradan indirebilirsiniz.

 

Derin Göz

İnsan gözü daha verimli kullanılabilir mi? Aş, eş ve düşmanı gören Et-Göz’ün yanı sıra Hakikat’i görebilecek bir Derin-Göz açılabilir mi? Sanatçı olmayan insanlar için kestirme bir yol belki de Sanat. Çukurların dibinden dağların zirvesine, Yeryüzü’nden Gökyüzü’ne… Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner, Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna, Cornelis Escher, William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, … Buradan indirebilirsiniz.

 

 

yitikSoyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır

Afganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir?

Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.

Ben Sana Gül Demem, Gülün Ömrü Az Olur »

Yeryüzündeki tüm çiçeklerin aynı renkte, aynı kokuda olduğunu düşünün bir an. Menekşenin, lalenin, papatyanın, zambağın olmadığı bir dünya… Sadece gül var ve tüm çiçekler rengini kokusunu, şeklini kaybedip güle benzemeye çalışıyor. Hepsi kendi renginde, kendi kokusunda güzelliğini bulurken, başka bir güzelliğe öykünmek uğruna gerçek güzelliğini kaybediyor…

Modanın adeta köleleştirdiği kadınlardan söz ediyorum… Batının neredeyse bir asırdır ortaya attığı güzellik kalıbına girmek için yığınla para harcayan, olmadık acılara katlanan kadınlar… Irksal özelliklerine savaş açan ve birilerinin uydurduğu güzellik yalanına inanan kadınlar… Güzellik sadece 90-60-90 ölçülerine hapsedilince ve bu ölçülerin üstüne o yılın en çok satan parfümü sıkılınca sanırım çiçek benzetmesi daha iyi anlaşılıyor. Çinli kadınlar, Türk kadınları, Kürt kadınları, Arap kadınları… Hepsinin yüzlerce yıldır taşıdığı ırksal çeşitlilik aynı zamanda güzellik Avrupalı beyaz kadının güzelliği karşısında tuzla buz oldu.

Çok renkli bir dünyadan renksiz ve sıkıcı bir dünyaya ilerliyoruz. Ne Türk kadını ne de Arap kadını aynaya baktığında anneannesi ile veya babaannesi ile aidiyet kurabiliyor. Küçük köyde yaşamaya mahkûm edilmiş yeni kadın için birileri modern giysiler Read the rest