RSS Feed for This Post

Pornografi Nasıl Sanat Oldu?

Kendisine ait  “Profesör Unrat” romanının “Mavi Melek” isimli sinema uyarlamasını izleyen Heinrich Mann,  film hakkındaki düşüncesini  ironik bir üslupla şöyle  dile getirir; “benim kafam ve bir artistin bacakları!”  

Mann’ın  yüzyılın ilk yarısına ait bu yargısı/analizi bugün için toplumsal hayatın her alanına sızan pornografinin nasıl olup ta bu kadar yaygınlık ve hatta saygınlık kazandığının ve rahatlıkla pazarlandığının ipuçlarını vermektedir. Buradan hareketle seks/sanat/ticaret üçgeninde devr-i daim olması için maksimum görünürlüğü hedefleyerek bedeni dikizleyen ve ifşa eden sinemanın, edebiyatın, resmin ve müziğin nasıl ve niçin sanat halesine/aurasına büründüğünü anlayabiliriz. 

Nihilizmin kader olarak tarihte revan olduğu dünyamızda, pornografi,  ahlakın sürekli saldırıya uğrayarak mevzi kaybetmesine paralel yeraltından yeryüzüne çıkarak özgürlükler elde etmiştir. Fakat hala dinsel, ahlaki ve törel yasakların tümden yok olmadığı yerlerde porno bir kısım kamusal alanlarda hala yasaktır. Dolayısı ile pazarı genişletmek isteyen pornocular bir çözüm/hile bulmak zorunda idiler ve buldular da; pornografinin kültüre/sanata sızdırılması ve zamanla ona dahil edilmesi.. Ve böylece, bu ” gizlenme pratiği” ile pornografi, modern sanatın dokunulmaz, eleştirilemez saygın mabetlerinde, sanat galerilerinde ve müzelerde, yasanın takibine uğrama kaygısı taşımadan müşterisi ile buluşmakta ve kamusal alanlarda “ahlakçı”ların soruşturmasına ve saldırısına maruz kalmadan varlığını devam ettirmektedir. 

Kamusal mekanlar gibi insan dolaşımının  fazla olduğu yerler,  belirli bir ahlakın ve onun yasaklarının (alkol, uyuşturucu, seks) hayat bulduğu son yasal sığınma noktalarıdır. Bu alanlara girebilmek için uluslararası kültür trafiği ile birleşen pornografi böylece kültürel faaliyete ile karışarak ve kaynaşarak kültürel faaliyete tanınan ifade özgürlüğünden faydalanmaktadır. Kültürle karışan ve  kaynaşan porno, kalan son hukuki sınırlamalardan da kaçmayı başararak “hizmet” sektörünün ayrımcılık yapmayan niteliğinden de faydalanmaktadır.* 

Bugün, pornografik bakışın odaklandığı “ticari beden” sanatı işgal etmiştir ve tersi. Seks/ticaret/sanat üçlüsü Mahrem olanı tüm ayrıntıları ile ışığa maruz bırakmış, teşhir ve ifşaata icbar etmiştir. Meta-sanat, derin bir şehvetle elektronik gözlerin “panoptik bakış”ına ve teslim edilen bedeni/teni/eti tüm ayrıntıları ile görüntü, söz ve müzik olarak pornografların şehvet masasına servis etmektedir. Nesnelleştirilmiş bedenin hoyratça harcanması ve işkenceye maruz bırakılması bir strateji dahilinde sanata dahil edilen pornografinin neticesidir. Pornografi suret-i sanata/n bürünerek/görünerek kültürel etkinliklerin tekin mekânına yerleşiyor. 
 

Kalabalığın ticari amaçla sanat mekanlarına çekilmesi ve  pazar pastasının büyütülmesi gayesi ile  cinsel tahrike yönelen pornografik görüntü pazarına dönüşen galeriler, müzeler, sinemalar, müşterilerini  kendilerine reklam afişlerinde sunulanın/gösterilenin daha fazlasını/devamını görmek için sinemaya, sergi salonlarına yahut müzelere davet etmektedirler. 

Seks ve ticaret, sanat ile bütünleşmiş durumda. Sanat müşteri bulmak, para kazanmak için  cinsel hazzın tahrikine ve davetiyesine kapıları açarken, seks pazarı son kadim kurumlar tarafından korunan alanlarda rahatlıkla ticaretini yapmak için sanatın koruyucu kollarının/kanatlarının altına sığınmaktadır. Sonuç, sapkınlık ve saplantıların, cinsel hezeyanların sanat suretine büründürülmesi ve meşrulaştırılmasıdır. Fakat işin ticari hacminin büyüklüğü sanat korsanlarını bu konuda sürekli cesaretlendirmektedir. Kısaca, kâr güdüsü/tanrısı sanat ve pornografinin nikâhını kıymış ve izdivacını temin etmiş durumda.  

Sanat, modern dünyanın en “kutsal!”, ve en korunaklı alanıdır. Geleneğe karşı bir put kıran olarak işlev gören, saygın ve neredeyse eleştiriden münezzeh, ahlaktan muaf bir etkinlik alanıdır. Modern sanat ve ona dahil olan/edilen her unsur, ahlaka karşı bir dokunulmazlık zırhına bürünmektedir; “sanat, ahlakdışı olmaz” klişesi bu anlayışın göstergesidir. Bu aynı zamanda “yasadışı sanat yoktur” demektir, çünkü; ahlaki olan kolaylıkla yasak olmaz. Böylece müstehcen olan, sanat maskesi ve hilesi ile ahlakı askıya alırken, yasadan ve yasaklardan da paçayı sıyırmaktadır. 
 

Pornografi, bugün müzikte, sinemada ve resimde güçlü sarsılmaz bir taarruz konumundadır. Sanat, ahlakın, yani  “iyi” ve “kötü”nün  ötesine taşınınca haliyle sınırlar kendiliğinden yok olurken, yeni sınırlar/sınırsızlıklar/tanımlar fetiş bir etkinlik olan sanattın bizzat kendisi tarafından tanımlanmaktadır. Artık sanat olan şeyin kötülük ile ilintilendirilmesi, yargılanması ve cezalandırılması söz konusu değildir.  

“Yeni sanat”ın merkezinde hedonizm vardır. Amaç, hem kalite hem de kantite olarak olabildiğince daha çok arzunun tahrik ve tatminidir ve tabiî ki tüm bunlar kapitalin egemen araç ve amaç olduğu bir piyasa içinde vücut bulmaktadır. Ve tüm bunların ardında “hazların kullanımı ve denetimi” ile “toplumsal gövdenin” kontrolü sağlayan bir iktidar kavrayışı vardır. 

* Paul Virilo (2003). Enformasyon Bombası.İstanbul: Metis Yayınları. (Çev; Kaya Şahin)

 

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…

 ”…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…” 

Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin.

 

Derin Göz

 

Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot,  Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca,  Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, …

 (Buradan indirebilirsiniz)

 

 Baudolino (Umberto Eco)  Suzan Başarslan

Yazınsal bir yapıt, “basit bir obje değil, çok yönlü anlam ve ilişkilerle tabakalaşmış bir niteliğin çok yönlü organizasyonudur.”* Bu organizasyonun incelemesi de kendisi kadar zor bir organizasyonu gerektirir ki, bu yüzden bir yapıtın incelemesi adına günümüze değin, birçok kuram ve inceleme yöntemi geliştirilmiştir. Bu makalede Umberto Eco’nun yazdığı Baudolino adlı romanın incelemesi Gerard Genette’nin “Yapısal Metin İnceleme” yöntemine göre yapılacak ve yapıt, üç düzlemde incelenecektir. Bakış açısı, anlatıcı türü, ana düşünce, eserin yazılış tekniği, dil… gibi sorunlara da değinilecektir. İncelemede Şemsa Gezgin tarafından İtalyancadan Türkçeye 2003′te çevrilen Baudolino esas alınacak, tespit ve yorumlar çeviri yapıttan yola çıkılarak belirlenecek ve ifade edilecektir.  İncelemeyi kitap halinde indirmek için buraya tıklayın

 

Trackback URL

  1. 16 Yorum

  2. Yazan:Levent Cetin Tarih: Kas 25, 2008 | Reply

    Unlu Ataturkcu ressamimiz Bedri Baykam’in gencliginde masturbasyon yapip sildigi kagit mendili sanat galerisinde sergilemesini ben pornografi ile bile yorumlayamam. Sadece basitlik.

  3. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Kas 25, 2008 | Reply

    sanat her zaman güzeli göstermez. zaman zaman amaçladığı güzeli çirkini kullanarak gösterebilir. bu bir anlamda rezervdir. çirkinin içinde güzel, güzelin içinde çirkinin olması gibi bir rezerv. o yüzden her çıplaklığın pornografi olarak değerlendirilmesi ne kadar yanlış ise, hiçbir çıplak beden göstermeyen bir film mesela çok daha pornografik olabilir.

    hemen aklıma büyük sürrealist yönetmen bunuel’in “özgürlüğün hayaleti” filmi geliyor. bu film çoğu insan için kaldıramayacağı nitelikte çıplaklıkla doludur. ama pornogafi değil, bir dekadansı gösteren bir niteliği vardır bu çıplaklığın. ya da kim ki duk’un “ilkbahar,yaz,sonbahar,kış ve yine ilkbahar” filmindeki çok açık sahnelerde olduğu gibi. budist estetiğin sinemaya yansımış hali gibi olan bu film, bir anlamda filmdeki cinselliği “aydınlanma”ya çıkaran kapı olarak kullanır. o yüzden pornografi tanımlaması bütün çıplaklık ya da cinsellik gösterimleri için geçerli değildir. sinema perdesini adeta bir ibadet ortamına çevirmiş olan tarkovsky’nin “kurban” filminde de çıplaklıklar vardır mesela.

    spileberg’in “er ryan’ı kurtarmak” filminde şiddet pornografisi vardır. ya da herkesin ayılıp bayıldığı çağan ırmak’ın “babam ve oğlum” filmi ise bir anlamda duygusal pornografidir.

    pornografi illa cinsel amaçlı tahrik demek değildir, izlenen şeyi nesne haline getiren ve izlenen şey aracılığıyla tahrik amacı güden herşey pornografidir. babam ve oğlum için o zaman yazdığım bir yazıda “duygu sömürüsü pornografisi ” demiştim. bence pornografi bilinen manasının dışında ve çok yaygındır. ama özellikle bilinen manasının dışındaki alanlarda çok daha yaygındır bence.

  4. Yazan:dj Tarih: Kas 25, 2008 | Reply

    yazida icin icin, yerlesik ahlak anlayisini korumak icin kollektif bir refleks arayisi seziliyor. oysa sapkinlik gibi sunalan sey, alternatif bir ahlak anlayisi. hedonizmden hazzetmiyor olabilirsiniz. ama cogulcu bir toplumda bu felsefenin de digerleriyle rekabet icinde olmasindan dogal ne olabilir? kamusal alan neden birilerinin ahlakinin tekelinde olsun?

  5. Yazan:Sever IŞIK Tarih: Kas 25, 2008 | Reply

    Sayın Levent Çetin
    Yargınıza katılmamak mümkün değil. Sanat olarak sunulan o kadar çok iğrençlik var ki.. onun için bahsettiğiniz türden somut/tekil örnekler vermek istemedim.

  6. Yazan:Sever IŞIK Tarih: Kas 25, 2008 | Reply

    Sayın Gülşen

    Yazının amacı pornografinin efradı camii ağyarnı mani bir tanımına yapmak değil. Pornografinin içeriği yapacağımız tanıma bağlı olarak daralıp genişleyebilir. Bu tamamen sübjektiftir. Ben çoğunlukla akla ilk gelen anlamını tercih ettim. Aksi halde pornoğrafiyi tahrik, şiddet, maksimum görünürlük/gösterme olarak tanımlarsak daha bir çok etkinliği ve sanatsal çalışmayı pornografi olarak tanımlayabiliriz. Şiddet örneğinde olduğu gibi. Ki yazıda ben bunların tamamını imledim ama müstehcenlik üzerinde yoğunlaştım. Yani KONUMUZ CİNSEL TAHRİK VE SÖMÜRÜ AMAÇLI PORNOGRAFİNİN SANATA NASIL SIZDIĞIDIR. VE TABİİ Kİ SANATINDA TİCARİLEŞMESİ..

    Örneğin bedeni sanat malzemesi olarak uygulanan başka işkenceler, şiddet türleri de var. Onları bilerek bu yazıya dahil etmedim. Onlar başka bir yazının konusu.

    Her tür çıplaklığı pornografi değildir tabii ama ben burada erotizm, pornografi vb. ayrımların bilicinde olarak onların üzerinde durmadım. Açıkça yatağı ortalık yere açan, tahrik ve sömürüye yönelen “hard” bir cinselliktir bahsettiğim.

    “cinselliği “aydınlanma”ya çıkaran kapı olarak kullanır” türü yorumlar tam da yazının konu ettiği türden. Yani cinselliğin sanat olarak sunulması numarası. Hem Budizm’deki cinsellik ve beden algısı, modern-aydınlanmış sanatınki ile aynı mı?

  7. Yazan:suzannur Tarih: Kas 25, 2008 | Reply

    Sayın Enver Gülşen,
    “kim ki duk’un “ilkbahar,yaz,sonbahar,kış ve yine ilkbahar” filmindeki çok açık sahnelerde olduğu gibi. budist estetiğin sinemaya yansımış hali gibi olan bu film, bir anlamda filmdeki cinselliği “aydınlanma”ya çıkaran kapı olarak kullanır. o yüzden pornografi tanımlaması bütün çıplaklık ya da cinsellik gösterimleri için geçerli değildir.”demişsiniz, bu noktada bu filmdeki tüm o estetiğin bozulduğu kareydi bence o sahneler. Cinsellik aydınlanmaya giden yoldaki en büyük kırılmanın ve taraf seçiminin simgesidir o filmde ve ergen cinselliğinin aceleciliğini simgeler ama bu simge, tıpkı bu filmdeki gibi diğer simgeler gibi verilebilirdi. Hollywood sinemasının büyük hataları vardır ama cinselliği gösterim şekli-elbette her film için geçerli değil-, bir dokunuş, bir an ya da duygu ile gelen tensel birliktelik pornografiyle cinselliğin sınırını çizmede başarılı bir şekilde bir yol izler, tıpkı Son Samuray filminde Cruose’un savaşa hazırlanmak için giydirildiği sahne gibi. Tamamen pornografiktir, etkiler ama bunu açıklık olmadan yapar, duygusal pornografi yani.Simgenin ardında gizli cinsel gönderim, bence bu filmde de bu yol izlenebilirdi. Sanat mıdır pornografi, ya da açıklık ve olanın deşifre edilmesi pornografi midir, bu noktada sizinle aynı görüşteyim.
    Lilja 4 ever, tamamen pornografinin sınırlarında gezer ama(cinsel hayatın ucuzlatılmış halinin eleştirel noktada merkeze alınmasıyla) değildir, yani bakış açısı bize ne anlatmak istediği bir filmin pornografiyi sanat da yapabilir, kistch sanat da.

  8. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Kas 25, 2008 | Reply

    demek istediğim basitçe şudur: göstermek (özellikle beden ya da cinselliği) tek başına pornografi olmaz. pornografi bunun ne için, ne amaçla ve nasıl sunulduğu ile ilgilidir. kendisi eşcinsel olan derek jarman filmlerinde herkesin içinde derin tedirginlikler yaratan sahneler vardır ama jarman’ın buralarda sunduğu şeyler pornografik değildir kanaatimce. antoinoi’nin “gece” filmi bir başka örnektir. o filmdeki sevişme sahnesi, o filmin olmazsa olmazıdır. o sahne olmasaydı o film olmazdı bence. dolayısıyla sadece bedeni göstermek ya da cinselliği göstermek pornograik olmak için yeterli değildir. çoğu insan için çok “fazla” gelebilecek breillat filmleri dahi bence pornografik olmaktan çok, feminist bir perspektifi gösterir.

    elbette ben birgün uzun metrajlı bir film çekersem (ki çekmeden ölmek istemiyorum) tercih edeceğim yol bu olmaz. ama holywood’un “ima”ları bunuel’in “göstermeleri”nden daha pornografiktir bunu da net olarak söyleyebilirim. ama ben tasavvufi bir film biçimi ile ilgilendiğim ve kendime ait bir sinematografi peşinde koştuğum için , bunuel’i de örnek alacak değilim. ancak bunuel’in “cinsel birliktelik” gösteren filmleri vardır ve bu filmler bile pornogfarik diye adlandırılmayı hak etmezler. keza godard’ın “hail mary”filmi aynı şekilde. çoğu insan için fazla gelecek çıplaklık vardır filmde. ama film aslında düpedüz mistik bir noktada durur bence.

  9. Yazan:snowqueen Tarih: Kas 26, 2008 | Reply

    Yazıda, “Çikolata” filmindeki rahip gibi “sapkınlık, günah, ahlak” diye bağırmadan önce Modern Sanat’ta pornografinin nerede ve ne şekilde kullanıldığına dair bir kaç örnek incelenseydi keşke. Mesela BodyArt diye bir kavram vardir, Yves Klein, boyadığı çıplak bedenleri tuvalde çevirip durup bir çeşit action painting yapmıştı, pornografik diyebilirmiyiz?
    Bir de hangi açıdan bakıyoruz, feminist bir eleştiriyle kadın bedeninin sanatta meta olarak kullanılmasına karşı olmak misal pornografik anlatımlara karşı bir duruştur ama yazıda hissedilen kaskatı AHLAKÇILIK.

    Sanatta, “ahlak” aramanız garip. Kime göre, neye göre olacak bu ahlak kriterleri? Neyi sapkın buluyorsunuz? Başka taraftan da kapitalizmin nesi doğru ki, sanatı da doğru olsun?

    Muhafazakar kesimin bu “hedonizm” fobisini de anlayamıyorum. Haz duymak, neden bu kadar korkutuyor insanları. Gene Çikolata filminde sonunda çikolata vitrininde deli gibi tüketip, kendinden geçip uyuyakalan rahibi hatırlayınız.

    Kapitalizmin ve tüketim toplumunun insan bedenini sömürmesi, içini boşaltması ve bir cinsel nesneye dönüştürmesinin karşılılğı kilisenin veya ülkemizdeki benzer muhafazakarlığın ahlakçı yasaklığı olamaz.
    Bu ahlakçılığın “sapkınlık” tanımı sonra “escinsellere istiyor diye özgürlük verecek değiliz”lere(veya eşcinsel evliliklerinin şiddetle reddine), feminist kadınları ahlaksız ilan etmeye ve hedonizm fobisi yüzünden kamusal alanda içkinin yasaklanması gibi garip uygulamalara neden oluyor.

  10. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Kas 26, 2008 | Reply

    Bence ahlak-sanat ilişkisi daha derin bir analizi gerektirirdi.Ahlakın da sanatın da mutlak kriterleri yoktur çünkü.Tabii bu,sayın yazarın ahlak ve sanata bakış açısını ve bu iki olgunun birbiriyle olan etkileşimleri sonucu doğan dolaylı ilişkiyi sorgulama biçimine karşı olduğum anlamına gelmemeli.Ancak sayın yazar,toplumumuzda yaygın ve yerleşik ahlak kalıplarına,toplumumuzun genel kabul gören değerleri üzerindenden bir değerlendirmeyi seçmiştir.Daha anlaşılır bir ifadeyle sanat ve ahlaka muhafazakar bir pencereden bakmaktadır.Elbette yukarıda da değindiğim gibi bu tamamen yanlış bir tercihtir demek doğru değil.Bilakis anlaşılabilir bir durumdur.Zira sanat için değilse bile,ahlak kapsamına giren her türlü farklı değerin toplumda bir sözleşmeye dönüşerek kurallaşması bir bakıma toplumun birarada uyum içinde yaşamasının birer güvencesi,bu anlamda temel sınırları belirleme işlevi görür.Burada bir parantez açma ihtiyacı duyuyorum(biraz Yalçın Küçük ağzıyla oldu ama).

    Mesela “din olmadan ahlak olur mu”makalesi akla geliyor hemen.Farklı görüş ve inançlara sahip her kesimden insan konuya ilişkin düşüncelerini belirtti,günlerce tartışıldı.”Din olmadan da ahlak olabilir”diyenler oldu(ki ben de bu yönde görüş belirtmiştim).Oysa hiçbir dini inancı olmayanın da ahlaklı olabileceği ile dinin ahlak üzerindeki etkisinin olup olmadığı çok farklı şeylerdi.İşte din,tıpkı yukarıda değindiğim toplumsal sözleşmeyi yani tolumun ortalama uyum sağlaması,toplumun birarada tutulması yönünde bir sınır koyucu işleve sahip.Bir emsal göstermek gerekirse,ensest ilişki şeklinin hemen hemen tüm farklı toplumlarca sakınılmasının ve bunun bir genel kural olmasında,dinlerin ve dini inançların esasını oluşturan yaşam felsefeselirinin büyük rolü vardır.Dolayısıyla muhafazakar düşünce biçiminin de toplumlarda düzenleyici bir fonksyona sahip olduğu yadsınamaz.

    Konuya dönecek olursak,yine de bu gerçekliğin tek başına mutlak doğru olmadığını veya tek başına ahlak dediğimiz olgunun tam da karşılığı olmadığını görürüz.Zira bu yöndeki ahlakçı anlayış daha ziyade muhfazakar yapının karşılığıdır ve onu temsil eder.Peki ya diğerleri,ahlak meselesine bu pencerden bakmayan veya en azından farklı pencerelerden bakanların “ahlak”ını nereye koyacağız.Diğerine göre ahlakla bağdaşmayan bir başkasına göre belki de ahlakın ta kendisidir.Dolayısıyla bu tamamen göreceli bir durumdur.

    Şimdi de diğer pencerelerden bakarak hadiseyi genişletelim.Bir kere eleştiri noktamız nedir.Cinselliği çağrıştıran tahrik,haz vs.gibi konuların sanata taşınması mıdır tartıştığımız,yoksa bunun ticarete alet edilerek bir sektöre dönüştürülmesine midir itirazımız.Eğer kaygılarımız ikinci varsayım üzerineyse ticari araca dönüşen “nesne”nin cinsellik ya da farklı bir şey olması pek bir şeyi değiştirmiyor.Sonuçta para kazanma ve kâr hırsıyla başvurulmuş bir araçtan sözederiz ki,bu da her halukârda ahlakın sorgulanma alanına girer.Yapılan her istismar,kullanılan her araç,hedeflenen ve varılan sonucun mahiyetini değiştirmez.Bir kaç örnekle açalım.Kâr hırsıyla karın tokluğuna emrinde binlerce kişi çalıştırıp emeklerini gaspeden bir patron acaba pornografiyi sanata taşıyan bir sanat tacirinden ne kadar ahlaklıdır?Ya da ülkemizde ve tüm dünyada yaygın olan medya anlayışı bu yönüyle ahlakla ne kadar bağdaşır,bunu bir “pornografi sanatçısı”ndan ayıran çizgi nedir?Eğer toplum üzerinde bıraktıkları olumsuz etki ve sonuçlarıysa;toplumun doğru bilgilenmekten yoksun bırakan,manipile olması için yanıltıcı ve yönlendirici mesajlar sunan bir bilgi ve haber anlayışı bu porno anlayışından daha mı az tahripkâr ve daha mı ahlaklı?Aynı şekilde insanların duygularını sömürerek gerçekleştirilen realiti şovlar,yarışma programları,dedikodudan öteye gidemeyen cıvık “sabah kuşağı” programları,içi boş diziler vs.acaba neyi amaçlıyor,hepsi kâr amaçlı yapılmıyor mu?Sonuçları bir yana bütün bu estrumanlar daha fazla para kazanma uğrunadır ve ahlak ve etik yönü işlediğimiz konudan daha az tartışmalı değildir.

    Gelelim sanat yönüne.Burada da sanatın alan ve kapsamı,neleri işleyip işlemeyeceği yani sanatın sınırlarıyla karşılaşıyoruz.Peki insan denen varlığın bütün dünyası;en derin ruhsal alanları,çelişkileri,açmazları;sevinç ve umutları,hüzün ve kederleri,bitmeyen egoları,içinde barındırdığı şiddet duygusu,hülasa insana dair her şey sanat konusu olabiliyorken cinsellik neden işlenmesin?Yok mu sayacağız bu yanını?Bizim yok saymamızla cinsel dürtüler,şehvet ve arzu gibi eğilimler yok mu olacak,olması mı gerekir?O halde cinselliği de tıpkı insanın doğuştan sahip olduğu ruhsal yaradılışı gibi görerek bu gerçekliğin dışına itmemek gerekir.

    Sonuç itibariyle cinselliği çağrıştıran,erotik motifler taşıyan her bir sanat yapıtını pornografi ve dolayısıyla ahlakla ilişkilendirmemek gerekiyor.Dünya varoldu olalı cinsellik sanatın her alanına(dolaylı veya dolaysız)konukluk etti ve edecek.Tabii bize de bunu tartışmak ve kendi ahlak anlayışımıza göre yorumlayıp değerlendirmek kalıyor.

  11. Yazan:Levent Cetin Tarih: Kas 26, 2008 | Reply

    Neyin pornografi olup olmadigi zaten oldukca acik degil mi? Bunuel’i tahrik olmak icin izleyen kimse olacagini da sanmiyorum. Kaldi ki eger boyle izleyen bile olsa, bunun Bunuel’den cok o kisiyle ilgisi vardir.

    Hem pop muzik sarkicilarinin, “fantazi” tarzi muzik seslendirenlerin kendine sanatci dedigi bir alanda “sanat” sozcugunun dustugu muallak cok garipsenmemeli.

  12. Yazan:Sever IŞIK Tarih: Kas 26, 2008 | Reply

    Sayın Aziz yılmaz

    Öncelikle yorumlarınızdaki zarafet ve nezaket ve anlama çabasının sahiciliği için teşekkürler. Omurgası sanat-ahlak ilişkisini sorgulamak olamayan (ki bunu da yapmak gerekir) fakat içinde ahlak bahsi de geçen bu yazının “muhafazakarlık” ile tavsif edileceğini yazı için bilgisayarın tuşlarına dokunmaya başlamadan biliyordum. İçinde ahlak bahsi geçen her yazıyı kolaylıkla ile muhafazaların hanesine yazmak doğru değil. Keşke muhafazakarlarımız muhafazay-ı- kâr konusunda duyarlı oldukları kadar tümden ahlaki bir yaşam konusunda da daha fazla duyarlı olabilselerdi. Mevcut ahlaki kabullerin önemli bir kısmı elzem görmekle beraber toplumda ahlak adına uygulanan bir çok şeyi ahlaki görmem. Toplumdaki ahlaki olanın”ne”liği konusundaki rölativizminde sağlıksız bir gelişme olduğu kanaatindeyim. Toplumsal yaşam ancak ahlaki bir konsensüs ile mümkün olabilir. Her şey yasa ile çözülemez.

    Neyin pornografi olup olmadığı ile ilgili yorumunuzda bahsettiğiniz bazı konuları açıklayacak bir yorumu daha önce gönderdim. Onun için tekrar etmek istemiyorum.

    Pornografi ve sanat tüccarlarından “daha ahlaksız” kam emici patronların varlığı, sanat maskeli pornografi ticaretini ve ahlaksızlığını eleştiri konusu yapmamamızı gerektirmez değil mi? Hem böyle bir dereceleme anlamsız değil mi? Bir ahlaksızlığı başka bir ahlaksızlık ile mukayese etmek…

    Son bir şey.. Pornografi konusunda sürekli , anlamın teşmili yolu ile, kelimenin birinci ve asıl anlamının dışına kaçmanın bir yerde ve bir dereceye kadar mazur gösterme stratejisi olduğunu düşünüyorum.

  13. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Kas 27, 2008 | Reply

    Sayın Sever IŞIK

    Pornografi ve sanat tüccarlarından “daha ahlaksız” kam emici patronların varlığı, sanat maskeli pornografi ticaretini ve ahlaksızlığını eleştiri konusu yapmamamızı gerektirmez değil mi?(Sever IŞIK)

    Evet,tam da yukarıdaki tümcenizde belirttiğiniz gibi başka bir kötü örnek verilerek eleştirilmesi gerekeni es geçmemli.Sanırım yorumumda istemeyerek de olsa böyle bir noktaya savruldum.Dolayısıyla hatırlatmanız son derece yerinde ve bunda haklısınız.

    Ancak her ne kadar değerlendirmemden öyle bir sonuç çıktıysa da,amacım ahlak kapsamına girebilecek alanları genişletmek ve tartışmaya ivme kazandırmaktı.Böyle bir zaafiyete düşmeme rağmen yine de verimli bir tartışma olduğunu düşünüyorum.

    Ayrıca yorumları cevaplama konusunda gösrediğiniz duyarlılık ve incelik için de teşekkürlerimi sunuyorum.

    Saygılar.

  14. Yazan:KEMALİST Tarih: Ara 1, 2008 | Reply

    Aziz Yılmaz demiş ki:

    Gelelim sanat yönüne.Burada da sanatın alan ve kapsamı,neleri işleyip işlemeyeceği yani sanatın sınırlarıyla karşılaşıyoruz.Peki insan denen varlığın bütün dünyası;en derin ruhsal alanları,çelişkileri,açmazları;sevinç ve umutları,hüzün ve kederleri,bitmeyen egoları,içinde barındırdığı şiddet duygusu,hülasa insana dair her şey sanat konusu olabiliyorken cinsellik neden işlenmesin?Yok mu sayacağız bu yanını?Bizim yok saymamızla cinsel dürtüler,şehvet ve arzu gibi eğilimler yok mu olacak,olması mı gerekir?O halde cinselliği de tıpkı insanın doğuştan sahip olduğu ruhsal yaradılışı gibi görerek bu gerçekliğin dışına itmemek gerekir.

    Sonuç itibariyle cinselliği çağrıştıran,erotik motifler taşıyan her bir sanat yapıtını pornografi ve dolayısıyla ahlakla ilişkilendirmemek gerekiyor.Dünya varoldu olalı cinsellik sanatın her alanına(dolaylı veya dolaysız)konukluk etti ve edecek.Tabii bize de bunu tartışmak ve kendi ahlak anlayışımıza göre yorumlayıp değerlendirmek kalıyor.

    konu cinsellik cagristiran erotik motivler degildir, konu salt cinsel iliskiyi film edip sanat diye sunmaktir. ben burada sanat adina üretilen hic bir sey görememekteyim, üretilen bir sey yok! Olayin kendisi güzel ve her güzel olguyu sanat altinda sunamayiz, bir seyler üretilmeli…

    iki insanin cinnsel iliskisini seyretmek hos görünebilir, fakat burada sanattan söz edilemez, sanatin kriterleri bu olmamali… abuk sabuk her düsünce sirf göze hos geliyor diye, güzel, estetik diye sanat olarak nitelendirilmemeli.

    baska birilerine de hayvan bogazlamak cok hos geliyor, simdi bu sanat mi?

  15. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ara 2, 2008 | Reply

    @kemalist,

    Yorumumdan alıntı yaptığınız için size minnetarım.Çünkü orada ne anlatılmak istendiği gayet ortada ve inanın daha iyi anlaşılması için bana yardımcı olmuşsunuz.

    Hayvan boğazlama “metaforu”nuza gelince,doğrusu konuyla alakasını pek anlayamadım.Ben sanatı tartıştığımızı sanıyordum.İlginç,demekki herkesin sanat anlayışı farklıymış.Yani sonuçta bu da bir fikir tabii…

  16. Yazan:KEMALİST Tarih: Ara 2, 2008 | Reply

    Aziz Yılmaz bey,

    Sanatın amacı herşeyden önce sanat yapıtı ortaya koymaktır. Nedenleri çok uzakta aramak da yersiz. Sanatçı bir yapıt ortaya koyar. Yapıtında estetik duyguları ön plana çıkararak güzeli somuta dönüştürür. Sanatçı deha sahibidir, insanların görmediklerini görür ya da farklı bir bakış geliştirir. Hem duygular hem de düşünceler sanat yapıtını ortaya koymakta belirleyicidir. Erotizm ve cinsel unsurları değil sadece pornoyu tartışıyoruz bu başlıkta da zira soru porno ile sınırlandırılmış bu nedenle pornoyu sanata dahil etme çabanızda erotizm ve sanatta cinsel ögelerin kullanılışı bir anlam ifade etmemekte.

    Porno bir sektördür. Amacı insanların cinsel dürtülerini açığa çıkarıp doyuma ulaşmalarını sağlayarak kazanç elde etmek. Sanat tanımı bu sürecin hangi kısmında ortaya çıkmakta? Dikkat ettiyseniz ahlaki boyutu üzerine hiçbir şey söylemiyorum sadece sanatın hangi açılımında pornonun yer bulduğunu size soruyorum.

  17. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ara 3, 2008 | Reply

    @KEMALİST,

    Sanırım ilginç bir okuma yönteminiz var.

    Bir kere makalenin ve başlığın tam da neyi konu ettiğinin farkında değilsiniz.Sanırım sizi anlama konusunda müşkülata düşüren nokta da burasıdır.Zira yazar,doğrudan porno sektörü üzerinde durmuyor,makalesinin ana konusunu pornografiyi “sanat”aracılığıyla meşrulaştırma yolunu seçen sözde sanatçılara ve bunu istismar eden zihniyetlere ayırmış,eleştirinin temel çıkış noktası budur.Yoksa yazarın porno diye tabir edilen sektörün para babalarına nasıl sanatsal ve ahlaksal bir eleştirisi olabilir?Bu sektör hepimizin malumu,cinselliğin maksimum teşhiri üzerine kuruludur.Ve insanları kendilerine yabancılaştıran bu yoz kültür tacirlerinin elbette estetik,sanat,görsel zerafet,etik ve ahlak gibi kaygıları yok.Çoğunluklada yasadışı ve gayri meşru yolları da deneyerek kitlelere ulaşmaya hedeflerler.

    Ancak yazar çok daha farklı bir noktaya dikkat çekiyor(ve elbette son derece haklı nedenlerle).Dikkat ederseniz bir reklam filmi veya sinema eseri arasına serpiştirilen bir pornografi sızıntısına vurgu var.Aynı şekilde heykel sanatında,resimde,minyatürde hatta bir karikatürde bu anlayışın hakim olduğuna dikkat çekmiş.

    Dolayısıyla benim eleştirm de,özellikle konunun sanatsal boyutunaydı.Yazarın iddiasında haklı olduğu noktalar olmakla beraber,her cinsel ve erotik motif içeren sanat çalışmasının pornografi kapsamında değerlendirilmemesi gerektiğini ifade ettim.

    Fakat siz her nedense sanki pornorafiyi olumlayan bir imada bulunmuşum gibi bir izlenim yarattınız.Oysa baştan sona kadar tekrar tekrar okudum böyle bir imaya dolaylı veya dolaysız rastlamadım.

    Ben görüşlerimin arkasındayım,baştan düşümcemi nasıl belirttiysem şimdi de aynısını düşünüyorum.Ancak size tavsiyem makaleyi de yorumumu da baştan okumanız.Eminim dikkatli okursanız aynı şeyleri söylediğimizi fark edeceksiniz.En azından bu noktada hemfikiriz:)

    Saygı ve selamlar.

  1. 8 Trackback(s)

  2. Oca 20, 2009: Son 60 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce
  3. Tem 28, 2009: Fahişelik, şehitlik ve özgürlük : Derin Düşünce
  4. Mar 9, 2011: Yeni başlayanlar için “Müslüman” Marx : Derin Düşünce
  5. Eki 15, 2011: “Tesettürlü Erkek” aranıyor! : Derin Düşünce
  6. Eki 22, 2011: Kırık parçalar (Marilyn Monroe) : Derin Düşünce
  7. Ara 13, 2012: Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır
  8. Ağu 26, 2015: Yeni başlayanlar için “Müslüman” Marx
  9. Eyl 2, 2015: Fahişelik, şehitlik ve özgürlük | Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene!

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin