Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Türkçe “Off” Ya Da Siyaset Meydanı “On” »

Ben de birçok okur gibi anadilimin kullanımıyla ilgili kendimi geliştirmek ve kitabın arka kapağında yazdığı gibi biraz “eğlenmek” için Feyza Hepçilingirler’in “Türkçe Off” kitabını nihayet okudum. Biraz eğlenmediğimi, yeni birkaç şey öğrenmediğimi, doğrusundan emin olamadığım detaylarla karşılaşmadığımı söyleyemem. Ama kitabın, -özel bir şeyler bulacağıma dair- beklentimin bir hayli aşağısında kaldığını söyleyebilirim.
Bunun iki sebebi var: Birincisi, yazarın yazılarını ve bütünsel olarak bu kitabı, “kendini Türkçe olarak ifade etmekte” ciddi sorunlar yaşayan kişileri hedefleyerek yazmış olması. (Yani söz-sözcük-tümce kavramlarını birbirine karıştırabilen kişiler ya da Türkçenin konuşulduğu gibi yazılan bir dil olduğunu sananlar için diyebiliriz.) Bu yönüyle yazılanların ortaöğretimdeki öğrencilere fayda sağlayacağı kesin olmakla birlikte daha ileri konumdaki okur-yazar kişiler için fazla bir şey ifade ettiğini dile getiremeyiz.

 * * *

Murat Belge’nin, Hepçilingirler gibi dilin bu tür sorunlarıyla ilgilenenler için “Dil Zabıtası” dediğinin aktarıldığı sayfaya gelene kadar ben de benzer şeyler düşünmeye başlamıştım. Ama bununla ilgili bir isimlendirme yapmamıştım doğrusu. Sağ olsun Belge, güzel bir adlandırma yaparak bizi zahmetten kurtarmış… Read the rest

DUYURU: İktisadî Liberalizmin Temelleri »

16 Nisan 2011 Cumartesi
15.00 – 16.30 Belgesel Gösterimi: “Commanding Heights: Battle of Ideas”

17.00 – 18.30 Sunum: Mustafa Aslan – Adam Smith’ten Bugüne Liberal İktisadi Düşünce

“Commanding Heights: Battle of Ideas” Hakkında Kısaca:

Zenginliğin kaynağı nedir? Tarih boyunca bir çok iktisatçı bu soruya Read the rest

Dans-Müzik gösterisi »

“Mektup, Rumca, Romeika, Kürtçe, Zazaca, Türkçe, Arapça, Ermenice, Makedonca, Farsça, Sırpça ve Keldanice dillerinde şarkılardan oluşuyor. Farklı kültürlerin ortak hikayeleri dile geliyor  Mektup‘ta… Hüzünler, ayrılıklar, savaşlar, mücadeleler… Bayramlar, sevinçler, düğünler, şenlikler…”

” İnsanın, dünyanın, yurdun haberini,
ağacın, kuşun, kurdun haberini,
seher vakitlerinde
yahut
gecenin ortasında
taşıdım insanlara yüreğimin çantasında,
şairlik ettim
bir çeşit postacılık yani.
” (Nazım Hikmet)

 Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü (BÜFK), Anadolu ve çevresinin çok kültürlü ve çok sesli yapısını kültürel çoğulcu bir bakışla ele aldığı Mektup dans-müzik gösterisiyle 18 Nisan’dan itibaren seyirci karşısına çıkıyor.  Mektup, Balkanlardan, Karadeniz’den, Anadolu’dan, Ortadoğu’dan hikâyeler taşıyor sahneye. Dans, müzik ve tiyatro formlarının bir arada kullanıldığı gösteri Read the rest

Bildiri: Genç Müslümanlar Halkı Askerlikten Soğutma’dan Yargılanıyor »

“Direniş, toprak ve vatandan önce insan içindir. Çünkü üzerinde insanın horlandığı, aşağılandığı, kul haline getirildiği toprağın hiçbir değeri yoktur. İnsanın, üzerinde her türlü düşman saldırısına maruz kaldığı bir vatanın hiçbir kıymeti yoktur.”

ULUSLARARASI GENÇ MÜSLÜMANLAR PLATFORMU

 “Genç Müslümanlar Yargılanıyor”  BASIN BİLDİRİSİ, 14 NİSAN 2011, İSTANBUL

 Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla

Selamun Aleyküm

 Bu bildiri, 03 Ocak 2010 günü Ankara’da gerçekleştirdiğimiz, ‘Enver Aydemir’e Özgürlük Eylemi’ sonrasında Mehmet Lütfü Özdemir ve arkadaşları hakkında açılan, ‘Halkı Askerlikten Soğutma, Kanuna Aykırı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Düzenleme Yönetme Bunların Hareketlerine Katılma’ suçlamasıysa çıkacağı duruşmanın duyurusu niteliğindedir. Vicdanlara, tarihe ve kayıtlara geçmesi için 23 Mayıs 2011 Pazartesi saat 10.00’da Fatih (İstanbul) 3. Asliye Ceza Mahkemesi duruşma salonunda olacağımızı kamuoyunun bilgisine Read the rest

Rang-e khoda/ The Color of Paradise/ Mecid Mecidi / 1999 »

  “Bismillahirrahmanirrahim

Ey Gören fakat Görünmeyen!

Yalnız Seni ister yalnız Seni zikrederim!”

cümleleri ile başlar Mecid Mecidi’nin yönetmenliğini yaptığı 1999 İran yapımı olan Cennetin Rengi filmi. Zâhirde, karısı vefat ettiği için yeniden evlenmek isteyen ve gözleri görmeyen oğlunu yük, eksik, fazlalık kabul ederek hayatının dışına çıkarmak isteyen ‘baba’yı; bâtında, dünya kendisinden uzaklaştırılan ve yaratılmış olan her şeyin maddi yönünde onun melekûtunu, melekûtta Rabbi bulma/görme ümidiyle ‘arayan oğul’u anlatır Cennetin Rengi.

 Biri evleneceği kadının derdindedir, diğeri harf harf kelimelerin; biri dünyanın, diğeri Rab’bin; biri isyandadır yaşadıklarını kendine zull addederek, acelecidir, diğeri teslimiyettedir yaşadıklarının kendisini bir yere/Rab’be ulaştıracağının ümidiyle, sabırlıdır…

 Film ilk sahneden itibaren “ellerin” filmidir: dokunan, gören, hisseden, bulmaya çalışan, arayan, konuşan, tanımaya ve öğrenmeye çalışan, okuyan, tebessüm eden ve ağlayan… çocuk ellerin. Ve hissedersiniz ki en başından, o eller, mutlaka sonda karşınıza çıkacak ve size hikâyesini anlatacaktır/okutacaktır. Bu elleri hüzünle, ilgiyle, merakla takip edersiniz her karede artık, yazmaktan çok “oku”yan ellerin, ne okuduğunu merak ederek.

Gözleri görmeyen Muhammed’in elleriyle aradığının kim olduğunu öğrendiğinizde, onun çocuk yüreğinin damla damla ellerine döküldüğünü gördüğünüzde, yüreğiniz kırık bir ayna gibi kırk parçaya ayrıldığında, gören gözlerinize ama okuyamayan ellerinize baktığınızda, ağlarsınız, Muhammed’e değil, kendinize…

 “Kimse beni sevmiyor. Ninem bile! Kör olduğum için herkes benden kaçıyor. Eğer görebilseydim diğer çocuklarla birlikte köy okuluna devam edebilirdim, ama dünyanın ta öbür ucundaki körler okuluna gitmek zorundayım. Öğretmenimiz, Allah’ın bizleri diğer kullarından daha çok sevdiğini söylüyor, ama ben de diyorum ki, madem öyle, bizi kör yaratmazdı ki böylece O’nu görebilelim.

Öğretmenimiz dedi ki: ‘Allah görünmezdir. O her yerdedir. O’nu hissedebilirsin.

O’nu parmağının ucunu kullanarak görebilirsin.’

Allah’ı bulana kadar ellerimle her yere dokunacağım ve bulduğumda da, kalbimin bütün sırları dâhil, her şeyi anlatacağım.”

Allah’a kavuşmak ve O’na kalbindeki bütün sırları anlatmak… Muhammed’in temiz yüreğinin dokunduğu her şeyi okumaya çalıştığını gördüğünüzde, okuduklarını anlamak istediğinizde, sesleri duymaya çalışırken ne duyduğunu duymak için kulaklarınızı kabarttığınızda ve içine dert olanlar gözyaşlarıyla dile geldiğinde Read the rest

DUYURU: Bizi yok sayanları, biz de yok sayıyoruz! »

“Başörtülü Milletvekili İstiyoruz” İnisiyatifi olarak yeni anayasayı yapacak mecliste başörtülü vekil(ler) olması hususundaki toplumsal duyarlılığı ve çoğulcu desteği göstermek amacıyla elimizden geleni yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Kampanya metnimizde beyan ettiğimiz gibi seçilecek yerlerden başörtülü aday göstermeyen partilere oy vermeyeceğiz. Başörtülü kadınları yok sayanları, biz de yok sayıyoruz.

“Başörtülü Milletvekili İstiyoruz” İnisiyatifi

PANEL: Edebiyatideoloji »

Özgür Yazarlar Birliği, 17 Nisan Pazar günü saat 19:30`da “Edebiyat ve İdeoloji” başlıklı bir panel düzenliyor.  Beyoğlu’ndaki Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek programda şair ve yazar Ümit Aktaş, şair Hüseyin Akın ve eleştirmen Asım Öz edebiyatla ideolojinin gerilimli ama vazgeçilemez ilişkisini farklı boyutlarıyla masaya yatıracak. Panelin moderatörlüğünü ise Şehmuz Kurt üstleniyor. ÖYB geçtiğimiz ay da “28 Şubat Soğuğunda Edebiyat” başlıklı bir panel gerçekleştirmişti.

Şifre: Devlet Eğitim Sistemi »

YGS sonrası atılan iddialar farklı sınavlarda da ortaya atılabilir. Alınan geçici önlemler sorunu çözmeyecek ve benzer tartışmaları yapmaya devam edeceğiz. Asıl durum, bu türden hadiseler karşısında suçlu bulmak yerine eğitimin köklü sorunlarıyla yüzleşmek çeşitli alternatif eğitim modelleri üzerine proje üretmektir TAMAMI

Cristina Branco »



Cristina Branco – Portugal par zindabad7

Beyaz Geceler (Dostoyevski) »

Beyaz Geceler[1], Rus yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin 1848 yılında yazdığı bir aşk hikâyesi. Dört gece ve bir gündüzün anlatıldığı, beyaz/aşk dolu geceleri yağmurlu, üzgün bir sabahın takip ettiği, romantik ve coşkun duygulardan hayatın gerçekliğine dönüşü anlatan bu eser, Dostoyevski’nin diğer eserlerinden farklı olarak daha coşkun bir üslubu barındırmaktadır. Gözlemleri ile tanınan Dostoyevski bu eserinde de gözlemlerini dile getirmiştir. Aşka bakış, yalnızlık, gerçek hayat ve hayal dünyası, St. Petesburg/şehir hayatı… yansıttığı gözlemlerden bazılarıdır.

Kahraman anlatıcı bakış açısı ile, hikâyenin ana kahramanının gözünden takip ettiğimiz bu hikâyede, sekiz yıldır St. Petesburg’da yaşayan ve ismini öğrenemediğimiz gencin yıllardır içinde yaşadığı yalnızlığı, hayâllerini süsleyen aşkını bulduğunu sanması üzerine hayal dünyasından çıkarak gerçek hayata adım atmadaki aceleciğini kendi ağzından dinleriz. Şehri çok iyi tanıyan, insanlardan çok şehirdeki evlerle, yollarla, mekânlarla arkadaşlık yapan, onları kişileştiren, St. Petersburg’u bir kadın gibi tarif eden ve bu mekânları hayâlindeki olaylarla bütünleştiren bu gencin birbirinin aynı olan günleri, bir gece nehrin kenarında ağlayan on yedi yaşındaki bir genç kız görmesi ve onunla tanışarak hayâlindeki sevgilinin suretini ona giydirmesi ile tamamen değişir. Nastenka, kör ninesi ile yaşayan, evlerinde kiracı olarak kalan ve kendisine Walter Scot, Puşkin’in kitaplarını getiren, kendisini Sevil Berberi operasına götüren kişiye âşık olan, dünyayı tanımayan, cahil bir genç kızdır. Sevgilisini beklerken tanıştığı kahramanımız Read the rest