Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Çin’in Yeni İpek Yolu, askeri bir proje mi? »

  • Çin’in Yeni İpek Yolu projesi ilerledikçe birçok uzman, Çinlilerin emperyal amaçlar güttüğünü, küresel ticaret kisvesi altında açılan yolların asker taşımak için kullanılacağını söylüyor. Peki gerçekten Amerikan hegemonyası yerine Çin tahakkümü geldiğini söyleyebilir miyiz?
  • Tayvan, Sudan, Yemen, Kuzey Kore ve Cibuti’deki gerginlikler eski gücünü korumakta zorlanan ABD ile onun tahtını devirmeye çalışan genç emperyal Çin’in mücadelesinden mi ibaret?
  • Paranoyak bir Çin düşmanlığı ile Polyanna’cı iyimserlik arasında bir denge noktası arayalım. Bunun için Çin’in askerî harcamalarına, geliştirdiği silahlara bakmak gerek. Ama yetmez. Pekin’in  “ticaret için” dediği limanların askerî potansiyelini de değerlendirmek gerekir.
  • Son 4 asırdaki emperyal güçlerin yani İspanyol, Portekiz, Hollandalı, İngiliz, Fransız ve Amerikalıların dünyayı nasıl kontrol ettiğine baktığımız zaman, okyanus ve deniz yolları bir sabit olarak karşımıza dikiliyor. Bkz. Savaş Meydanda Değil Masada Kazanılır
  • Gerek ticarî gerekse askerî amaçlı bütün projeler, okyanusların, kanal ve boğazların kontrol edilmesini gerektiriyor. Neden? Bunun birkaç sebebi var: Antik çağlardan beri bir yükün denizden taşınması daha ucuz ve kara yoluna kıyasla çoğu kez daha güvenli. Read the rest

Sınırlandırılmamış Savaş / Xiangsui, Liang »

“… Sınırlandırılmamış savaş için savaş alanı ve savaş dışı alan arasında ayrım mevcut değildir. Kara, deniz, hava ve uzay doğal savaş alanları olduğu gibi; askerî, siyasî, iktisadî, kültürel ve psikolojik alanların sosyal alanları da savaş alanlarıdır. Bu iki büyük mekânı birbirine bağlayan teknik alan, muhalif güçler arasındaki çatışmanın en sert olduğu savaş alanıdır. Savaş askerî, paramiliter veya askeri olmayan olabilir; şiddet kullanabilir veya şiddet içermeyebilir; profesyonel askerler arasında bir çatışmanın yanı sıra, esas olarak sivillerden veya uzmanlardan oluşan güçler arasında bir çatışma olabilir. Bu özellikler, sınırlandırılmamış savaş ve geleneksel savaş arasındaki ayrım çizgisini işaret eder ve yeni savaş biçimleri için başlangıç çizgisini çizer …”

 

 

…Yeni kitaplar ve yazarlar keşfetmek için… 

 

Petrol kandan ağırdır

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin(Son güncelleme: 4cü sürüm, 12 Ocak 2019)

Petrolün fiyatının 50$ üzerinde kalması için yılda ortalama 75.000 insanın ölmesi gerekiyor. Süveyş kanalının Mısır tarafından kamulaştırılması, petrol krizleri, 6 sün savaşı, İran-Irak savaşı, Irak’ın işgali ve Suriye… İnsan kanıyla para basan bu makine 50 senedir asker, sivil, kadın çocuk demeden insan öğütmeye devam ediyor. Nasıl? 1ci Dünya Savaşı tarihteki ilk küresel karbon savaşı oldu. Kömürle beslenen fabrikalar kömür ve petrolle işleyen makineler ürettiler ve insanın öldürme kapasitesini binlerle çarptılar. Ama makineler savaşta insanın yerini almadı. Bunun yerine daha çok insanı daha hızlı şekilde cepheye göndermek için kullanıldı. Cepheler genişledi ve muharebeler uzadı. Alman-Fransız sınırındaki zengin kömür yataklarından İslâmistan’daki petrol kuyularına uzanan savaşta insanlar karbon için öldüler, öldürdüler. Petrolcüler, kömürcüleri yendi. Endüstrileşen savaş sadece savaş makinelerinin değil üretim, sevk ve idare kapasitelerinin de savaşıydı. Elinizdeki 55 sayfalık bu e-kitap şu sorunun cevabıdır: İnsan kanıyla para basan bu makine nasıl çalışıyor? Buradan indirebilirsiniz.

Savaş Meydanda Değil Masada Kazanılır

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinDünya ticaretinin %80’i denizden yapılıyor. Ülkelerin hayatta kalması yani gıda ve enerji tedariki için deniz yollarına erişmeleri şart. Panama, Süveyş, Malaka ve Cebelitarık gibi bütün stratejik noktalar ABD, Britanya ve Fransa’nın kontrolünde. Bu üç devlet istedikleri ülkenin ekonomisini petrolsüz ve dövizsiz bırakıp boğabilecek bir güce sahip.(Bkz. Petro-dolar sistemi)

Komplo teorisi mi? Değil, her şey ortada: Akademisyenler, amiraller, bakanlar ve diplomatlar, doktrinlerini açık açık yazmışlar ve yazdıklarını harfiyen tatbik etmişler: Alfred Mahan, Halford Mackinder, Nicholas Spykman, Zbigniew Brzezinski, Edward Luttwak, Samuel Huntington, Joseph Nye, David Peraeus, Henry Kissinger… Jeopolitiğin bu ünlü isimleri, İngilizlerin ve Amerikalıların dünyaya sürekli hükmetmesi için neler yapılması gerektiğini her ortamda açıkça ifade etmişler. Tabi bu tahakküme bir takım kılıflar uydurulmuş: Önce Hristiyanlık, sonra üstün(!) beyaz ırk ve nihayet serbest ticaretle demokrasi adına verilen bir mücadele gibi gösterilmiş. Yani sınır tanımayan Anglo-Saxon şiddetine, ideolojik meşruiyet zeminleri ihdas edilmiş. Ama değişen ideolojilere ve teknolojinin ilerlemesine rağmen 150 yıldır değişmeyen jeopolitik sabitler var. 21 harita ve 11 makaleden oluşan bu kitap, Anglo-Saxon hakimiyetini mümkün kılan şartları ve Avrasya’nın kurtuluş yollarını sorguluyor. Coğrafî engellerden ekomik savaş araçlarına ve psikolojik harbe kadar… Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinDerin Savaş

Savaş bir şiddet hareketidir ve bu bilkuvve (potansiyel) şiddetin sınırı yoktur. İnsanlık olarak sürekli savaşmıyorsak bunun sebebi yüksek ahlâkımız(!) değil menfaatlerimizdir. Ancak savaşı sonuçlarından tecrid ederek, sağlıklı bir şekide düşünmek kolay değil. Çünkü yol açtığı ölümler ve maddî zarar o kadar büyük ki her ne pahasına olursa olsun kaçınmak gereken bir anormallik veya uluslararası ilişkilerde bir aksama gibi görünüyor. Oysa her savaşsızlık hâli barış değil; geçici bir ateşkesten ibaret. (Bkz. Barış / Sulh / Peace / Paix / صلح / سلام ) Meselâ iki dünya savaşı arasındaki 1918-1939 dönemine kim “barış” diyebilir? Üstelik her ne pahasına olursa olsun savaştan kaçan bir lider, düşmanlarının ölçüsüz şantajına çanak tutmuş olmaz mı? Adolf Hitler’e akıl almaz ödünler veren Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain gibi savaştan kaçmak için “her pahayı” ödemek, üstelik sonunda yine de savaşmak zorunda kalmak iyi bir strateji mi? Ölmenin değil yaşamanın tesadüf olduğu  savaşta asker, sağdaki yahut soldaki sipere koşarken serbesttir. Belki de en güvenli siperi, bir robot veya bir hayvan, insandan daha iyi seçebilir. Ama insan, vatanı için ileri atılmakla nefsi için geri kaçmak husunda özgürdür. İşte savaşın neticesi üzerinde çok ağır basabilen insanlık faktörü tam buradadır. (Bkz. Hayvan Serbesttir, İnsan Özgürdür…) Savaş, bütün sosyal bilimcileri zorlamış bir saha. Elinizdeki bu kitap, savaşın mekanik ve insanî veçhelerini en dengeli şekilde işleyen müelliflerden biri olan Prusyalı General Carl von Clausewitz’in fikirlerinden istifade ederek yazılmış bir deneme. Teknolojik ilerlemenin eskitemediği ilkeleri bugünün savaş şartlarında değerlendirdik: Strateji, taktik, cesaret, savaşta aklın önemi ve sınırları… Buradan indirebilirsiniz.

Stalin Raporu: Nikita Kruşçev CIA ve MOSSAD’ı nasıl kullandı? »

  • Tarihteki en büyük algı operasyonlarından birini Ruslar yaptı. Üstelik CIA ve MOSSAD’ı trolleyerek! Nedir? Açalım…
  • Bizde kanun var; üzerinden 100 yıl geçmiş olsa bile Atatürk’ü eleştirmek yasak. Oysa Ruslar ulusal kahramanları Stalin’i, ölümünden sadece 3 yıl sonra sorgulamaya başladılar. Ve bunu muazzam bir manipülasyon ile başardılar. Nasıl oldu?
  • Komünizmin yıkılışı için Amerikalılar “Ronald Reagan” diyorlar çünkü silahlanma yarışı ve Afganistan savaşıyla Rus ekonomisini yıktı. Katoliklere göre Jean Paul II çünkü Polonya üzerinden para gönderip Doğu Avrupa isyanlarını tetikledi. Ruslar ise devrimci(?) Gorbaçov diyorlar. Gerçek nerede?
  • Kimi tarihçilere göre komünist sistemin çöküşü, ekonomik veya askerî yıkımlarla değil sistemin ve ideolojinin içeriden sorgulanmasıyla başladı. Yani? Adeta bir tanrı/ führer/ ulu önder/ millî şef gibi görülen Stalin’in eleştirilmesi ile gerçekleşti. Nasıl oldu bu?
  • 25 Şubat 1956’da toplanan Komünist Parti 20ci kongresinde Nikita Kruşçev tuhaf bir şey yaptı: Gece yarısına yaklaşırken gazetecileri ve yabancıları salonun dışına çıkardı. Sonra “çok gizli” diyerek Stalin’in döneminde işlenen suçlar, sürgünler, işkenceler ile ilgili bir raporu üyelere okudu.
  • Stalin’in ölümünden sadece 3 yıl sonra. Hitler’i yenen ulusal kahraman, halkların “babası”, Avrupa’nın her yerindeki komünistlerin yeni yılda çorap ve kurabiye gönderdiği Stalin! Stalingrad’ın isim babası, Stalingrad direnişi ile tanrılaştırılan Stalin!
  • Bir an için şunu hayal edin; Atatürk’ün ölümünden sadece 3 yıl sonra Dersim katliamı, kurtuluş savaşı ile ilgili yalanlar ve istiklâl mahkemelerinin iç yüzü halka açıklanıyor! Atatürk’ün ölüsünü sömüren Kemalist güruh ne hale gelirdi?

Read the rest

Okulsuz Toplum / İvan İllich »

Eğitim,öğrenmeyi kolaylaştıran şartların seçimidir. Adayın, bir rütbe elde etmek için yerine getirmek zorunda olduğu şartlardan bir müfredatını oluşturmak suretiyle roller belirlenir. Okul, bu roller için gereken eğitimi sağlar, öğretimi değil…

Sistemi değil, sistemi besleyen dış faktörleri değiştirmek gerek. Şu kesin bir şekilde açıkça ortaya konulmalıdır: Bir çocuk, eşit nitelikte okul eğitimi hakkına sahip olmakla zengin bir çocuğun konumunu nadiren elde edebilir. Aynı okula, aynı yaşta başlasalar bile fakir çocuklar, orta sınıf çocuklar için pekala mümkün olan eğitim olanaklarının çoğundan mahrumdurlar. Bu avantajlar evdeki sohbetlerden ve kitaplardan, çocuğun hoşlanacağı tatil gezilerine ve hem okulda hem de okul dışında yer alabileceği farklı ilgi alanlarına dek uzanmaktadır. Daha fakir çocuklar, gelişim ve eğitim amacıyla okula bağımlı kaldıkları sürece, genellikle diğerlerinden geri kalacaktır. Fakirlerin, iddia edilen dengesizlikleri gidermek için sertifika almaya değil, öğrenme edimlerini gerçekleştirmelerini mümkün kılacak yardımlara ihtiyaçları vardır.

… Bu konuda kitap okumak için…

Kemalist Eğitimin Zararları

Dikkat Kitap: Kemalist Eğitimin Zararları Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin Okulsuz Toplum / İvan İllich“3 tarafı deniz, 4 tarafı düşmana çevrili cennet vatan” paranoyası neden üretildi? Çağdaş ve laik Türkiye’nin evlâdı, Kavala yahut Halep’te yatan dedesinin mezarına bile pasaportla gidecekti. Eskiden vali gönderilen yerlere şimdi büyük elçi atanıyordu. Churchill’in dediği gibi “iki petrol kuyusunun etrafına sınır çizen” İngiliz, bir gecede ülkeler icad edilmişti. Ama Kemalist millî(!) eğitimin iğdiş ettiği beyinler bunu sorgulamaktan aciz. Körfez ülkeleri, Basra yolunun, İsrail, Doğu Akdeniz’in petrol tıpası olacaktı. Türkiye hem Rusya’nın güneye doğru genişlemesini engelleyecek hem de Bakü petrolünün Avrupa’ya ulaşıp fiyat kırmasına mani olacaktı. Diğer yandan Lazkiye ve Hayfa’dan dünya piyasalarına erişen Musul ve Kerkük petrolü bir gün pekâlâ Türkiye’den geçip İskenderun’a akabilirdi ve bu da Londra için büyük bir risk unsuruydu.

Kısacası, Britanya için gerçek tehdit güçlü bir ordu veya zengin devletler değil Türklerin uyanıp kim olduklarını hatırlamalarıydı. Şu halde dünya petrollerinin %60’ına çökmüş, Afika ve Asya’yı sömüren İngilizler için yapılacak tek bir şey vardı: Kullanışlı aptallar yetiştirecek bir eğitim sistemi kurmak ve bunu Türklere “millî eğitim” diye yutturmak.

Eğitimle ilgili sorunlarımız nasıl düzelir? Yahut birgün düzelir mi? Elinizdeki bu kitapta Ufuk Coşkun Kemalist eğitimin sorunlarına işaret etmekle kalmıyor, bir yandan çözümler önerirken bir yandan da millî eğitimin ideolojik, tarihi ve kültürel arka planını gözler önüne seriyor. Milat Gazetesi yazarı, bolgepostasi.com Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Coşkun’u televizyondaki tartışma programlarından ve eğitim konulu çalışmalarından tanıyorsunuz. Bizzat eğitim dünyasının sorunlarını içeriden yaşayan Coşkun aynı zamanda “Kürdüm Doğruyum Çalışkanım” ve “Yeni Sömürgecilik ve Bağımsız Sivil Toplum Kültürü” kitaplarının da yazarı. Ufuk Coşkun’un “Kemalist Eğitimin Zararları” adlı kitabını buradan indirebilirsiniz.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin Okulsuz Toplum / İvan İllichDevlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

Corona Virüs ve Çin’deki salgın hastalık »

  • Paranoya ve komplo teorileri visrüsten hızlı yayıldı. Wuhan’daki biyolojik silah laboratuarında kaza mı oldu? Yoksa Çin, yaşlıları veya Hristiyanları mı yok ediyor? Yarasa çorbası mı tek suçlu?
  • Son 50 yılda ortaya çıkan öldürücü grip virüslerinin neredeyse tamamı Çin’den çıktı.
  • Corona virüs salgını başlayınca Çinlilerin yarasa, böcek, köpek yemesine işaret etti insanlar. Ama Çin mutfağında yeni şeyler değil bunlar. Bölgeye yeni kurulan biyolojik silah laboratuarı daha önemli gözüküyor.
  • Yüksek güvenlikli P4 laboratuvarlarının ne olduğunu ve nasıl çalıştığını şurada anlatmıştık.
  • Ama Corona Virüs, herkes için felâket değil; kimi yatırımcılara para kazandırıyor. Asya dövizleri değer kaybederken alternatif yatırım araçları yükseliyor. Toyota gibi bazı firmalar faaliyetlerini geçici olarak durdurdu. Tabi insan soruyor: “Salgın hastalığı bu menfaat sahipleri tetiklemiş olabilir mi?”
  • Komplo teorilerine temkinli yaklaşan okurlarımız olabilir. En güzeli geçmişteki biyolojik silah operasyonlarına bir göz atmak. Meselâ Amerikan ordusunun Kore savaşı sırasında Çinlileri öldürmek için virüsleri kullanması.
  • İnsanlar corona virüs konusunda, geçmişteki kuş gribi ve domuz gribi salgınlarına kıyasla daha fazla korkuya kapıldılar. Zira Pekin’den çelişkili sinyaller geldi. Ölü sayısı 30, 40, 50 olarak açıklanırken 40 milyon insan karantinaya alındı ve bölgeye asker sevk edildi.

Read the rest

KGB’nin kayıp hazinesi… »

  • Günümüz dünyasını şekillendiren bir hazine avı… Rusya’da komünist rejim çökerken 60 ton altın, 8 ton platin, 150 ton gümüş, milyonlarca karat elmas ve yüz milyarlarca dolar kayboldu. Düşük verimli yatırım araçlarıyla bile bugün trilyonlara ulaşması muhtemel bir meblağ. Bu para şimdi nerede ve kimin elinde?
  • Bugünkü Rusya’ya bakarak izini sürelim: Putin bir istisna değil. Bugün Rusya’daki bütün kilit noktalarda Sovyet KGB’sinin devamı olan FSB’nin adamları var: Petrol ve gaz, silah üretimi ve ticareti, bürokrasi, endüstriyel şirketler, bankalar, medya patronları…
  • KGB, bugünkü adıyla FSB, devlet içinde paralel bir devlet gibi. Sıradan insanlara uygulanan hukuk mekanizmalarının üstünde, çok da gizli olmayan bir el, KGB’yi rahatsız edenleri bir bir ortadan kaldırıyor. Meselâ?
  • 2 Mart 2007’de Commersant (Коммерса́нтъ) gazetesinde çalışan İvan Safronov (Иван Иванович Сафронов), alış-veriş çantalarıyla Moskova’daki evine geldi. 4cü kattaki evin penceresi ardına kadar açıldı ve gazetecinin cansız bedeni kaldırıma çakıldı.
  • Ölümünden kısa bir süre önce, Şubat 2007’de Abu Dabi Emirliği’ne giden İvan Safronov, burada Rusya’nın İran ve Suriye’ye sattığı Su-30 et MiG-29 av uçakları ile füzeler üzerine araştırma yapıyordu.
  • Rus gizli servisi FSB (eski KGB), İvan’ı “ulusal güvenlik” sahasına girmemesi için uyardı.  FSB’ye göre bu dosya, uluslararası bir skandal başlatabilirdi. İvan bu tehdide rağmen gazeteye telefon ederek makalenin bitmek üzere olduğunu söyledi. 3 gün sonra intihar ettirilecekti…
  • İvan Safronov için sipariş edilen intiharın(!) Anna Politkovskaya cinayetindeki gibi bir muhalifin ortadan kaldırılması zannetmeyin; mesele daha derin. Nedir?

Read the rest

Günah / Sin / Péché / سيئة »

Ne değildir?

İnsanı Cehennem’e sokacak eksi puan değil.

Nedir?

Günah, Allah ile arandaki perdenin adı. Kanadı kırık kuş, kafesten çıkmak istemez. Münafıklara ölüm çirkin görünür. Kanatları sağlam olan uçmak ister. Tevbe, senin kanadını tamir eder. Ölüm felâket değil. Günahkâr olarak ölüme gitmek felâket. İhlâs, tövbenin amele dönüşmüş şekli.

Tevbe, haddini aştığını fark etme şuuru ile Allah’a rücû etmektir. Yoksa “yaptım bir hata, Allah’ım affet, sil bunu” demek değildir.

Günah işlemeseydin tevbe edemezdin. Tekerleğin ortasındaki deliktir dönmesini sağlayan. Bardağın içi boş olmasaydı bardaklık yapamazdı. Kusurları, insanın insanlığını yapması için gereken boşluklardır. Nedametle secde edenin günahları da Allah’a yaklaşmasına vesiledir.

 

… Zehirli kelimelerden kurtulmak için…

Derin Lügat 10.0

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinYeni sürümlere dair not: Eski sürümleri indirip okumuş olanların işini kolaylaştırmak için kelimelerin sırasını değiştirmiyoruz. Yani her yeni sürümde okumaya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

  • 10cu sürümdeki yeni kelimeler: Nobel Ekonomi Ödülü, Sıfır tolerans, Işık, Feminizm, Moda, Tüketim, “Şimdi” mefhumu.
  • 9cu sürümdeki yeni kelimeler: Tarihin Sonu, Beyin Göçü, Kölelik, İnsanlık, Maske, Vermek.
  • 8ci sürüme eklenen yeni terimler: Fetih, Estetizasyon, Rönesans, Amerika’nın keşfi, Çelişki, Mecazî aşk, Big Data, Nobel Barış Ödülü, Allah korkusu, İnsan Kaynakları, Gaflet, Batı, Objektif Bilgi.
  • 7ci sürüme eklenen yeni terimler: Uluslararası adalet, Az gelişmiş ülke, Hoşgörü, Kabz, Büyüme, Gerçek sonrası, Realpolitik, Kaos.
  • 6cı sürüme eklenen yeni terimler: Demokrasi, Muhafazakârlık, Kuvvetler ayrılığı, İnovasyon, İlerleme, Erken – Geç.
  • 5ci sürüme eklenen yeni terimler: Hissiyat – Maneviyat, Tanrı Parçacığı, Bâkî, Kelime, Cehalet, Mürşid, Evvel, Büyük Patlama.
  • 4cü sürüme eklenen yeni terimler: Paraklitos, Hudud, Ehliyet, Zâhir ve Batın, Barış, Unutmak.
  • 3cü sürüme eklenen yeni terimler: Eksen Kayması, Bilgi toplumu, Zamanda Yolculuk, Ateist , Yokluk , Çağdaş, Gurbet, Kader.

İnsanlık neredeyse 4 asırdır “ilerleme” adını verdiği müthiş bir gerileme içinde. Tarihteki en kanlı savaşlar, sömürüler, soykırımlar, toplama kampları, atom bombaları, kimyasal ve biyolojik silahlar hep Batı’nın “ilerlemesiyle” yayıldı dünyaya. En korkunç barbarlıkları yapanlar hep “uygar” ülkeler.  Her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen bu insanlar nereden çıktı? Yoksa kelimelerimizi mi kaybettik? “Aydınlanma ile büyük bir karanlığa gömüldü Avrupa. Vatikan’ın yobazlığından kaçarken pozitivist dogmaların bataklığında kayboldu. “Yeniden doğuş” (Rönesans) hareketi sanatın ölüm fermanı oldu: Zira optik, matematik, anatomi kuralları dayatıldı sanat dünyasına. Sanat bilimselleşti, objektif ve totaliter bir kisveye büründü. Kimse parçalamadı dünyayı “Birleşmiş” Milletler kadar. Güvenliğimiz için en büyük tehdit her barış projesine veto koyan BM “Güvenlik” Konseyi değil mi? Daimi üyesi olan 5 ülke dünyadaki silahların neredeyse tamamını üretip satıyor. “Evrensel” insan hakları bildirisi değil güneş sisteminde, sadece ABD’deki zencilerin haklarını bile korumaktan aciz. Bu kavram karmaşası içinde Aşk kelimesi cinsel münasebetle eş anlamlı oldu: ing. To make love, fr. Faire l’amour… Önce Batı, sonra bütün insanlık akıl (reason) ile zekânın (intelligence) da aynı şey olduğunu sanmışlar. Oysa akıl iyi-kötü veya güzel-çirkin gibi ayrımı yaparken zekâ problem çözer; bir faydayı elde etmek ya da bir tehditten kurtulmak için kullanılır. Bir saniyede 100.000 insanı ve sayısız ağacı, böceği, kediyi, köpeği oldürecek olan atom bombasını yapmak zekâ ister ama onu Hiroşima üzerine atmamak için akıl gerekir. İster Batı’yı suçlayalım, ister kendimizi, kelimelerle ilgili bir sorunumuz var: İşaret etmeleri gereken mânâların tam tersini gösterdikleri müddetçe sağlıklı düşünmeye engel oluyorlar. Çözüm ürettiğimizi sandığımız yerlerde yeni sorunlara sebep oluyoruz. Dünyayı düzeltmeye başlamak için en uygun yer lisanımız değil mi? Kayıp kelimelerin izini sürmek için yazdığımız Derin Lügat’ı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Okulsuz Toplum / İvan İllich »

Okulda pratik değeri olan niteliklerle bağlantı kurulmadığından dolayı mevcut okullu eğitim sistemi mantıklı değildir. Bilginin belirli koşullar altında tüketilen değerli bir meta olmasına karşı koyamazsak, toplumumuz giderek bu uğursuz okul bozuntuları ve totaliter bilgi yöneticilerinin egemenliğine girecektir. Okula kaydolan öğrenciler diploma elde etmek amacıyla diplomalı öğretmenlere boyun eğmektedirler. Çağdaş toplum, bilinçli tasarımların bir sonucudur.

Eğitimciler eğitimi sertifikayla paketleyip sunmakta ısrarlı olduklarından, okullaşma suretiyle ne eğitimde ne de adalette bir gelişme kaydedilebilmektedir. Öğrencilerin hepsi, sadece eğitim fabrikasının bir ürünü olan tüketicilerin bulunduğu ortamlarda mutlu olmak için akademik bir sürece dahil edilmektedirler. İnsanoğlu bilim adamlarının, mühendislerin ve plânlamacıların oyuncağı haline gelmiştir. Okul, yaşama hazırlığı yabancılaştırmakta, böylece öğrenciler gerçek eğitimden ve yaratıcılıktan yoksun bırakılmaktadır.

… Bu konuda kitap okumak için…

Kemalist Eğitimin Zararları

Dikkat Kitap: Kemalist Eğitimin Zararları Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin Okulsuz Toplum / İvan İllich“3 tarafı deniz, 4 tarafı düşmana çevrili cennet vatan” paranoyası neden üretildi? Çağdaş ve laik Türkiye’nin evlâdı, Kavala yahut Halep’te yatan dedesinin mezarına bile pasaportla gidecekti. Eskiden vali gönderilen yerlere şimdi büyük elçi atanıyordu. Churchill’in dediği gibi “iki petrol kuyusunun etrafına sınır çizen” İngiliz, bir gecede ülkeler icad edilmişti. Ama Kemalist millî(!) eğitimin iğdiş ettiği beyinler bunu sorgulamaktan aciz. Körfez ülkeleri, Basra yolunun, İsrail, Doğu Akdeniz’in petrol tıpası olacaktı. Türkiye hem Rusya’nın güneye doğru genişlemesini engelleyecek hem de Bakü petrolünün Avrupa’ya ulaşıp fiyat kırmasına mani olacaktı. Diğer yandan Lazkiye ve Hayfa’dan dünya piyasalarına erişen Musul ve Kerkük petrolü bir gün pekâlâ Türkiye’den geçip İskenderun’a akabilirdi ve bu da Londra için büyük bir risk unsuruydu.

Kısacası, Britanya için gerçek tehdit güçlü bir ordu veya zengin devletler değil Türklerin uyanıp kim olduklarını hatırlamalarıydı. Şu halde dünya petrollerinin %60’ına çökmüş, Afika ve Asya’yı sömüren İngilizler için yapılacak tek bir şey vardı: Kullanışlı aptallar yetiştirecek bir eğitim sistemi kurmak ve bunu Türklere “millî eğitim” diye yutturmak.

Eğitimle ilgili sorunlarımız nasıl düzelir? Yahut birgün düzelir mi? Elinizdeki bu kitapta Ufuk Coşkun Kemalist eğitimin sorunlarına işaret etmekle kalmıyor, bir yandan çözümler önerirken bir yandan da millî eğitimin ideolojik, tarihi ve kültürel arka planını gözler önüne seriyor. Milat Gazetesi yazarı, bolgepostasi.com Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Coşkun’u televizyondaki tartışma programlarından ve eğitim konulu çalışmalarından tanıyorsunuz. Bizzat eğitim dünyasının sorunlarını içeriden yaşayan Coşkun aynı zamanda “Kürdüm Doğruyum Çalışkanım” ve “Yeni Sömürgecilik ve Bağımsız Sivil Toplum Kültürü” kitaplarının da yazarı. Ufuk Coşkun’un “Kemalist Eğitimin Zararları” adlı kitabını buradan indirebilirsiniz.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin Okulsuz Toplum / İvan İllichDevlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

Yerli otomobil hakkındaki şehir efsaneleri ve gerçekler… »

Sunuş: Konuğumuz Sayın Baran Küçük otomobil endüstrisi, mekatronik ve otomasyon sistemleri üzerine uzman, bu sahada faaliyet gösteren şirketleri olan bir iş adamımız. (Twitter: @BaranKk20)

Yerli otomobil ile ilgili dobra dobra konuştuk kendisiyle: Prototipin üretimi neden Türkiye’deki bir fabrikada değil de İtalya’da yapıldı? Bu proje Türkiye’ye neler kazandırabilir? İstihdam etkisi ne olur? Yerli otomobille ilgisi olan kimler, neden ölüm tehdidi aldılar? Prototipi üreten Pininfarina bize eskiden yaptığı bir aracı mı verdi? Yerli otomobil Türkiye’nin enerji bağımsızlığını nasıl etkiler? Otonomi, şarj süresi gibi veriler dikkate alındığına rekabet gücümüz nedir? Yerli otomobili ihraç edebilir miyiz?

MY: Baran Bey, öncelikle değeli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyorum. Konuya hemen girmek için… Otomobil endüstrisi ile ilgili olan mesleki bilginizi okurlarımızla paylaşır mısınız? Tahsiliniz, otomobil tasarımı ve üretimi üzerindeki profesyonel geçmişiniz, şu anki göreviniz nedir?

Mehmet Bey öncelikle bana bu fırsatı verdiğiniz için ben teşekkür ederim. Aslında lisans ve yüksek lisans alanlarındaki eğitimim tamamen uluslararası ilişkiler ve iletişim üzerine olacaktı ve bu şekilde yola çıkmıştım. Ancak aileden de kaynaklı iş hayatını boş bırakma şansım olmadığı için sonrasında mekatronik ve otomasyon sistemleri üzerine yurt içinde ve dışında eğitim aldım. Hali hazırda bu alanda faaliyet gösteren şirketlere sahibim. 2006 yılından bu yana da yurt dışı ağırlıklı çalışmaktayım.

Not: Sorulara cevap verirken grafik ve link ekleyebilirsiniz. Okurlarımızın azamî bilgilenmesi açısından, sorulara uzun cevaplar verebilirsiniz. Yahut bizim unuttuğumuz boyutlar varsa bunları da cevaplarınıza ekleyebilirsiniz.

MY: Genel olarak yerli araba projesinin CB/devlet inisiyatifi ile başlaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Neden özel sektörden böyle bir girişim gelmedi?

Özel sektör genellikle kendisini garantiye almak ister ve global ekonomik gelişmelere baktığınızda maalesef iş adamları olarak pek çoğumuz şu anda yeni yatırım yapmaktan ziyade var olan yatırımlarımızı korumak ve bunları geliştirmek üzerine pozisyon almış durumdayız. Hal böyle iken Sayın Cumhurbaşkanımız yeni bir ekonomik atılım yapmak istediğinde ilk etapta defalarca çağrı yapmak zorunda kaldı. Birçok farklı spekülasyon ile maalesef medya da işini zorlaştırdı. Normal şartlar altında riske girmeden banane deme şansı varken yine de bu çabayı ve riski ciddi anlamda takdir ediyorum. Bir ülkenin gelişimi için en önemli husus o ülkenin sanayisidir. Düşünün kısa veya orta vadeli projelerde insanlar istihdam edilir ancak proje tamamlandığında bu yeni işsizlik anlamına gelir. Bu tip yatırımlarda ise kalıcı ve sürekli artan bir istihdam sağlanır.

MY: Yerli otomobilin İtalya’da tasarlanmış olması ve/veya prototipin orada üretilmesi tepki aldı. Türkiye’deki montaj hatlarının kullanılması mümkün müydü? Bunun maliyeti yaklaşık ne olurdu? Neden İtalya?

Öncelikle İtalya’nın tercih edilmesinin birden fazla sebebi var. Bir yandan güvenlik kaygıları mevcut. Daha önce Aselsan mühendislerinin başına gelenler hepimizin malumu. Bu projede de Sayın TOGG CEO’sunun açıkladığı gibi savunma sanayinde çalışan tasarımcılarımızın da emeği mevcut ki benim gibi sadece sosyal medya üzerinden projeyi destekleyen bir insanın bile aldığı ölüm tehditlerini hesaba katarsanız bu ciddi bir risktir. İkinci bir sebep tamamen pazarlama üzerinedir. Düşünün ki bu gün sıfırdan bir marka yaratıyoruz. Bu marka dünya pazarına açılma aşamasında birçok zorlukla tabi ki karşılaşacaktır. Ancak bunların dışında global çapta bilinirliği olan bir tasarımcı marka için her daim güçtür. Bunun en iyi kanıtını yabancı basında bile lansman günü yapılan açıklamalardan ve hemen akabinde motor1.com sitesinin yayınladığı “yerli üretici” ve “yakışıklı” araba tabirlerinden anlayabilirsiniz. Sonuçta bu bir özel sektör yatırımı ve yatırımcıların global marka imajına ve pazarlama stratejisine öncelik vermesi yadırganmaması gereken bir üretim gerçeğidir.

Peki neden yurt dışı?

Ülkemizde özellikle TOGG sistemi içinde bulunan bantlar ve makineler tabi ki kullanılabilirdi ancak bu durumda ya bir ortak aşırı ön plana çıkardı ya da başka bir üreticiden destek alınması lazım gelirdi ki bu durumda da hiçbir üretici sizin için üretim programını da bandını da bozmaz. Bu sanayi üretiminin mantığına aykırı bir durum. Şöyle izah edeyim siz bir sanayicisiniz ve bir fabrikanız var. Bunun içinde pek çok makine ve otomasyon sistemi var. Bunlar da tamamen üretiminize göre optimize edilmiş ve çalışan bantlar. Ben size gelip benim bir fikrim var ve üreteceğim sadece şu dikey torna cihazını banttan çıkar bana ver desem bana ne dersiniz? Benden ilk isteyeceğiniz şey bir kira bedelidir, sonrasında üretim kaybını ve değişen ayarlarınızın düzeltilmesini talep edersiniz. Bu da bana kira + otomasyon düzenleme + iş gücü olarak çok daha fazla bir maliyet olarak geri döner. Bunun için özel tasarım çalışan Pininfarina gibi yerlerde ise bu bedel kiralama bedeli ile sınırlıdır. Bu tip tasarım atölyeleri seri üretim yapmaz sadece özel iş için çalışırlar.

MY: Türkiye’deki otomobil piyasası açısından yerli otomobilin şansı nedir? Kaç otomobilimiz var? İnsanlar kaç senede bir araba yeniliyor? Gelecek 10 veya 20 yıl içinde iç piyasanın % kaçı yerli araba olabilir?

Bu tamamen belirlenecek fiyat politikasına ve devamında devletimizin vereceği teşvik ile doğru orantılı bir süreç aslında. Sadece ülkemiz için düşünmeyin. Lansman günü ve sonrasında hem pek çok kurum hem de pek çok yabancı temsilcilik ve ülke başvuru yaptı bu alanda. Açıkçası ben de bu araç için kişisel ve şirketim adına talibim. Bu açıdan baktığınızda sadece ülkemizdeki kurumları bile baz alsanız ciddi bir pazar payı ve yerli ekonomiye katkıdır bu aslında. Hele bir de buna global pazarı eklerseniz bence düşündüğümüzden de hızlı bir büyüme gerçekleşecek gibi görünüyor. Hele ki buna bir de ciddi bir ötv teşviği eklerseniz şu an pazarda hali hazırda kullanım ömrünü doldurmuş 800.000 den fazla araç var.

Bir diğer önemli husus da yenileme hızı. Şu an yüksek vergi ve kredi faizleri dolayısı ile durgunluk yaşayan sektör bir anda patlama yapıp talebe yetişmekte dahi zorlanabilir. Sadece iç pazarda bile %20 üzeri bir potansiyel mümkün yeterli teşvik ile ki bu sadece ilk etap.

MY: Elektrikli arabalara en çok yöneltilen eleştiri şarj süresi. Bizimki kaç dakikada doluyor? Bu süre sizce iyi bir süre midir? Arabaları şarj etmek için şehirlere ve şehirlerarası yollara özel dolum noktaları kurmak gerekecek mi? Bunun maliyetine kim katlanacak?

TOGG açıklamaları Read the rest

Yerli otomobil konusunda bir uzmana sormak istediğiniz sorular… »

Önemli bir proje olan yerli otomobilin prototipi halka sunuldu. İyi, kötü derken bir bilgi kirliliğine maruz kaldık. Yakında bu sitede bir uzman ile yapacağımız sohbeti yayınlayacağız. Eğer sormak istediğiniz sorular varsa şimdiden yorum olarak yazın. Sohbetimize dâhil edelim.