RSS Feed for This Post

Osmanlıca Dergi – Uzaklıkların Denemesi

Düşünce, her zaman var olmayan bir hanımefendidir.

Antonin Artaud

Çe, Gef

Köklerden doğmacılık, insanı zaman ve mekan ikileminde bir eşiğe sürükler. İnsan, bu noktada mevcut durumunu bir fikir ve tefekkür borcu olarak görüp geçmişi aralar. Nefes alıyordur ama aldığı nefes kalbini ve düşüncesini yoruyordur. Yaşanılan çağ ve saatler artık giderek bir alışkanlık hâline sokulmuş, yekpare bir döngüsüzlük, buna karşın saf ve arı bilincin muhafazası nihayet bir öze sarılma hissiyatını şekillendirmiş, onun kalbine yerleşebilmesini güç kılmamıştır. Evvelde fikriyatını tam olarak sağlamlaştırabilmesi için yollara düşer, onun serbest yüceliğini ya da bir şekilde sınırlandırılmış serbestliğini kendi elleriyle tutmak ister. Bunu zaruri olarak görür. Hâl ve kâl dilini bir ülfetten ötede bulur. Kirlenme çağı, arınma çağıyla iç içedir. Plasentaları plastik. Arzulayan insan, modern zamanların ağlarında her dakika boğuluyor, uzaklıkların sancısını –bilmeden- en derinde yaşıyor. Nimeti artıyor, şükrü unutuyor ve de arzusu bitmiyor. Ona ulaşınca başka bir arzu belirliyor. Hiç bitmeyen arzu yasaları insanı kendine mahkum ediyor. Bu bir salgın. Serumları elinden alınmış insanın. Sabit bir şey yok, belki de bundan.

Deleuze, soyut yargılamaların zıttına varlık biçimlerini yerleştirerek savaş hâli yetisini kaybetmiyordu. Burada kuşkusuz konumun değiştirilmesi, eleştirilen olgu/nesne bağıntısında insanın kendi düşüncelerini yaşadığı toplumun içinde ayakta tutuyor olması onu birtakım girdaplara sürüklüyor, hâliyle güç elde edinimi olarak insanın kendi başınalığı organsız bir bedeni andırıyordu. Çürüme içerden dışarıya doğru başlıyor. Bir diğerini ‘iyi/dost’ olarak kodlayan fikriyat, ‘kötü/düşman’ gibi müspet olmayan düşünce geçişlerini de aynı çatı altında barındırabiliyor. Saf ve duru olansa, böylesi bir mücadelenin içinde bulunmuyor. Çünkü, asil olan kendi güzelliğini gizil bir odada muhafaza etmeyi başarıyor, yüzyıllardan beri, eski çağlardan beri. Bir dil, bir harf, bir lafz ve  bir insan. Medeniyet, insanı artık uzaklıklara ve yalnızlıklara sürükleyecek şekilde korkunç bir surete büründü.

Güçlerin Değişimi, Minör Dil, Kaçış Yolları

İman çıplaktır. Elbisesi takva, süsü utanma duygusu, meyvesi ise ilimdir.

İhya-u Ulumi’dDin

Değişen sistemler, insanı bir feraha ulaştırdığı gibi bir buhrana da itebilir. Bir çıkmaz gibi. Harfleri ellerinden alınmış insanlar, sessizlik ve koyu bir fırtına ortasında savrulabilir, böylelikle geldiği noktayla milat noktası arasındaki mesafelerde yitip gidebilir. İnsan, bu derece bir şahs-ı manevi karşısında başta ne yapacağını bilemeyebilir, suskunluğu seçer. Bilir ki öyle bir vakitte kendi içindeki kelimeler, kâğıtlara düşen harfler sayısınca konuşur, mürekkebe batar. Değişim çoktan gerçekleşmiştir. Dil, karakteri şekillendirirken yolları da beraberinde açmıştır. İnsan, ne güzel bir yaratılışla var. Daimi olarak kendine en uygun olanı, iyiyi ve güzeli alıyor heybesine. Cebinde taşımıyor onları. Biliyor ki kalbin içindeki harfler, kendi ilmiyle birlikte büyüyor, onunla filizleniyor bahçelerde. Işık, kuvvetini kalbinin içinden besliyor. Güçlerin dengesi onu bozmaya zorlasa da o mutlak bir hakikat çekirdeğinin içinde çoktan saklanmış bulunuyor. Dil önce kalbin içine sokuluyor, sonra tarihin eski arşivlerindeki bükümlü harfler âdetince bir kapıya varıyor. Algıyı, temizliği onda görmek için uğraşıyor, yılmak istemiyor. Bildiği, yazdığı harf kadar hâli, lisan-ı hâli anlıyor. Medeniyetin, Osmanlı Medeniyetinin satır aralarını gözetliyor insan, farkındalığını ve kültürel birikimini yine bir dil ile yüceltiyor. Batı/Doğu ve bu eksende gelişimin insana iki tarafın keskin hatlarını sunmasını fırsata dönüştürürken, kimi Osmanlı dilinin mükemmelliğiyle iyiye/güzele yöneliyor, kimi onu bilmiyor. Bilinç öyle bir medeniyet bozumu içindeydi ki kendinden olanı bir anda, bir zamanda yadırgamaya başlayıp uzaklıklara ve değişime kaçtı. Doğadan korktuğumuz için artık binalar inşa ediyor, duvarlar örüyoruz. Hakikatten korktuğumuz için artık alışmışlıktan kurtulamıyoruz. Dahası ortada bir hakikat şuurunu şekillendirecek/zeminlendirecek bir temelimiz bile yok. Ama durum bu şekilde de cereyan etmiyor. Daha gizil bir biçimde. Bu bir tarafın gücü, diğer tarafın aczi. İnsan, bu medeniyetin ortasında hangi tarafın öncüllerini kendine bir pay olarak alacağını idrak etmekten oldukça yoksun.

Medeniyet beşiğindeki Osmanlı’nın dilini bir köprü belirleyip güzelliklere yol almak günümüz insanın kendi hakikat dairesiyle doğru orantılıdır. Yapılan çalışmalar, dile verilen adanmışlık nazarı muhkem bir eşiği suyun üstüne çıkarabilmektedir. Avrupa, Orta Doğu gibi coğrafyalarda olduğu gibi ülkemizde de bu alana yönelik (geçmişin dili, kimlik, arşiv) muhtelif girişimler pekâlâ olabilmektedir. Güçlerin artık birer birer ve de sentetik olmayan bir hâl içinde form değiştirmesi algı değişimlerini, dilin mayasını ve de bununla birlikte defaten gözükmeye başlayan kültür şemasını ortaya koymaktadır. Dil edinimi bağlamında, Osmanlı diline matuf çalışmalar takdire şayandır. Bunların en son ve güzide örneklerinden biri de yazılı olarak yayın hayatına Ocak 2013 tarihinde başlamış olan Osmanlıca Dergi’dir.

Kaçış yollarındaki ‘öteki’ insan, kendi hakikatini bir ‘nun’ ile suya fırlatır. Su, ona kendi hakikatini er ya da geç verecektir. Derginin vizyon çerçevesinde oturmuş olan temel Osmanlıca ve öğretimi, kültürü, yazıları, hattı ve nakışı bir hassasiyeti ortaya koymaktadır. İnsanın dolaylı/dolaysız yönlendirilmeleri neticesinde vuku bulan gerçeklik, Latince intihar ve Osmanlıca suskunluk bir potada erimektedir. Bu, onun dil/kültür tayinini yaptığı gibi perdeleri aralamasına da göğsünü açmaktadır. Mezar Taşları, Çeşmeler, Hayrât, Eski Metinler hep bir köşede insanı bekler, onu ister.  Ama insan evvelde bilmemiştir ya da bu bilgisi cüzidir. Külli olansa, bu gerçeği kalbinin bir köşesinde her vakit muhafaza ediyor olmasıdır. Artık, yazılı ve görsel medya, dergi, iletişim; çağın gereksinimleri ve sundukları dilin şeffaflığının altını çizmekte, Osmanlıca Dergi gibi rıza-yı ilahi penceresinde cereyan eden “insanı hakikate kavuşturma” ışığı insanın gediklerini kapatmakta, karanlıklarını aydınlatmaktadır. Koşuşturma en azından bunun içindir, dememiz mümkündür. Eskilerden kopmayan, amacı lisana, hakikate ‘hizmet’ olan anlayış, yaşanılan çağın ihyasına şerh düşülmüş bir ünlemdir. Kutsalı, aidiyeti çağa göre ihya edemeyenler, bütün kutsallarını kendisi gibi kaybetmekle mükelleftir. Öncelerde olduğu gibi bir ağacı sallamak istesek, başarmamız mümkün olmayabilir, ama bizim görmediğimiz rüzgâr, mana-i harf ile bunu çok güzel bir hâlde gerçekleştirir, onu sarsar. Harfler dil ağacının meyvesidir. O ağacı yıllarca sebatlı bir şekilde büyüten, su veren insana bir dua/teşekkür gecikmemelidir. Osmanlıcanın ağaçları filizleniyor, öyle bir anda da gölgelikler ve serinlikler bir rahmetle tecelli bulacaktır şüphesiz. Toprak bir duayla, bir merhametle.

Je, Pe

Dum vivimus, servimus. /  Yaşadığımız müddetçe, hizmet ederiz.

Michaux, Parenthèse’de sözcükler her zaman çok şey söyletir, çok uzaklara götürür der. Kelimelerin manasına inerek ‘güzel’ dairesine girmeyi amaçlayan insan için bir kapı vardır. O kapıdan içeri girdiği andan itibaren eşyayı anlamlandırmaya meyletmesi ve de dolayısıyla kendi gerçekliğiyle yüzleşmesi kaçınılmazdır. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Metin Uçar’ın lisan üzerine bahsettiği hususlar bu noktanın öncül/ardıl ikilemindeki taşlarını gediğe yerleştirir. Uçar’ın lisan-kültür-medeniyet için hassasiyeti bir pacta sunt servanda (söze sadakat, ahde vefa) bakışını içerir. Kültür lisanını, vazifeyi, sair koşulların mevcut pozisyonunu göz önünde bulundurarak, Osmanlıca Dergi’nin kitleye yönelik skalasında vicdanını ortaya koyar. Bundan dolayıdır ki derginin ve ekibinin teşebbüsü, hüsn-i harekettir.

“Avrupa, bize ait olan şeylere bizden daha yakındı. Bizler altın bulma sevdasıyla Bağdat’a giden adamlar gibiydik; onlar ise, bizim evimizin temelindeki hazineyi almaya gelen adamlar gibi…”

Üç aylık bir formatla çıkan, şu aşamada ‘eğitim ve kültür dergisi’ niteliğinde olan sayının başlangıç seviyesindeki Osmanlıca alıştırmaları, okuma metinleriyle zaman geçtikçe yoğunlaşması düşünülebilir. Okuyucuya ‘Osmanlıcayı  kazandırma’ aşaması (matbu/rika vb) geçildikten sonra orta/ileri seviye Osmanlıca okuma/yazma formasyonu verilmesi beklenebilecek bir gelişmedir. Bu noktadaki kanaat zaten normal olandır. İlerleyen sayılarda başka nelerin karşımıza çıkacağı tam olarak bilinmemekle beraber, ‘dil edinimi’, ‘dil kültürü’ hususunda –belki genel bir prototipten hareketle- ilgili arşivlerden metinler sunarak, kütüphaneler,  söyleşiler, fotoğraflar, evraklar, tercümeler derginin zenginliğine hem bir kaynak hem de bir artı olacaktır hiç şüphesiz. Osmanlıcayı tüm bunlar içinde bir ‘yabancı dil’ olarak görmekten ziyade, onu medeniyetin tozlu ama kutlu elifbası olarak benimsemek, şuuru berraklaştıracaktır. Bugün Osmanlıca öğrenmek, okumak, yazmak aykırı bir durum olmamakla beraber geçmişin bir entelektüel dil meclisini oluşturduğunu bilmek kişiye dilin ve harfin manasını anlamlandırmasında farklı pencereler açacaktır.

Ezcümle, bir tefekkür fırsatı olan Osmanlıca Dergi kalbine yüklediği mürekkepli harflerle kâğıtları, satırları, tevâfukları hakperest bir nizam ölçüsünde yoğurmakta, sessiz harfleri hokkayla divitinin nazarında büyütmektedir. Kutlu yolculuğuna az evvelde başlayan, her daim sebatla ve sabırla daimiliğini dileyen gökteki kuşların uçuşu kadar dimdik, sudaki balıkların nefesleri kadar temiz, çöllerin kum zerrecikleri kadar keyfiyet ve kemmiyet sahibi bir terazide ve de –belki de en önemlisi- muhabbetullah halkasında iplerini umuma arz eden vakur duruşuyla bu diyarların bir lisanı olduğunu hatırlatmaktadır.

 

 

… E-Kitap okumak için…

 

Kitap Tanıtan Kitap 1

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

Kitap Tanıtan Kitap 2

Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 3

İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

Kitap tanıtan kitap 4

Alışılagelmiş kitap sunumlarından farklı bir çalışma bu. Neden? Öncelikle kitap tanıtan kitap serisinde tanıtımı yazanlar da tıpkı tanıtılan sanatçı ve filozoflar gibi birer yazar. Bir çoğu profesyonel ve yarı-profesyonel olarak yazı hayatlarını sürdürmekteler. Ek olarak… katkıda bulunan yazarlar eserin güzelliği kadar kendi iç güzelliklerini, kişisel tecrübelerini, eserle ve yazarla tanışma serüvenlerini de ortaya koyuyorlar. Bu bakımdan kitap tanıtan kitap Aktaş, Kafka, Ramazanoğlu veya Kazancakis ile olduğu kadar Başarslan, Gürkan, Becer ve Özdemir ile de tanışmanın veya mevcut dostluğu ilerletmenin güzel bir yolu. Bu 4cü kitapta Yine « ağır » konuklarımız var : Franz Kafka, Cihan Aktaş, Michel Houellebecq, Yıldız Ramazanoğlu, Nikos Kazancakis, Ali Şeriati, Jacques Derrida, Selim İleri, André Gide. 20 farklı kitap, Rusya, Fransa, İran, Almanya ve Türkiye’den 20 yazar. 98 sayfalık bu kitabı, kitap tanıtan kitapların dördüncüsün ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

 

kitap tanitan kitap 5Kitap tanıtan kitap 5

İmkânsız bir buluşma düşleyin: Nietzsche, Montaigne, Chomsky ile Fârâbî ve Muhyiddin İbn Arabî Hazretleri bir arada. Ama yalnız değiller, hemen yanı başlarına John Berger, Cahit Zarifoğlu, André Gorz , Oğuz Atay, İsmet Özel, Amin Maalouf, Gilbert Achcar, Nevzat Tarhan, Randy Pausch ve daha bir çok aşina olduğumuz yazar, şair, düşünür gelip oturmuş. Bu imkânsız buluşmayı Derin Düşünce sitesinin yazarlarına borçluyuz. Sadık dostlarımız Alper Gürkan, Mustafacan Özdemir, Mehmet Alaca, Mehmet Salih Demir ve en az “eskiler” kadar çalışıp didinen genç yetenekler: Essenza, Esma Serra İlhan, Gülsüm Kavuncu Eryilmaz, Abdülkadir Hacıaraboğlu, Azat Özgür. Kitap tanıtan kitapların beşincisini ilginize sunuyoruz, kitapların dünyasına açılan 23 pencereden bakmak için. Buradan indirebilirsiniz.

 

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:Derin Düşünce (@DDGrubu) Tarih: Mar 24, 2013 | Reply

    Osmanlıca Dergi – Uzaklıkların Denemesi: http://t.co/pKUBxQHWve

  3. Yazan:ali (@jsolpartre) Tarih: Mar 24, 2013 | Reply

    yaşadığımız müddetçe hizmet ederiz. osmanlıca dergi http://t.co/Q0mfKlAiKX @osmanlicadergi @msserdengecti

  4. Yazan:pia (@piawind) Tarih: Mar 24, 2013 | Reply

    RT @jsolpartre: yaşadığımız müddetçe hizmet ederiz. osmanlıca dergi http://t.co/Q0mfKlAiKX @osmanlicadergi @msserdengecti

  5. Yazan:@msserdengecti Tarih: Mar 24, 2013 | Reply

    RT @jsolpartre: yaşadığımız müddetçe hizmet ederiz. osmanlıca dergi http://t.co/Q0mfKlAiKX @osmanlicadergi @msserdengecti

  6. Yazan:@msserdengecti Tarih: Mar 24, 2013 | Reply

    Kalemine sağlık @jsolpartre “Osmanlica Dergi – Uzaklıkların denemesi” http://t.co/MlVRrZAzzj @osmanlicadergi #Osmanlıca

  7. Yazan:@osmanlicadergi Tarih: Mar 25, 2013 | Reply

    RT @msserdengecti: Kalemine sağlık @jsolpartre “Osmanlica Dergi – Uzaklıkların denemesi” http://t.co/MlVRrZAzzj @osmanlicadergi #Osmanlıca

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin