RSS Feed for This Post

Kıyıya Vuran Dalgalar

 Sibel Öz

“Kıyıya Vuran Dalgalar”, alışılageldik öykü kitaplarından biraz farklı. Yazarlarının çoğul oluşu, ama bundan da önemlisi yazarlarının hapiste oluşu, kitabı daha farklı bir gözle okumamızı sağlıyor. Kitabı oluşturan öykülerin dokuz yazarından sadece biri dışarıda. O da daha önce, -diğerleri gibi- siyasi nedenlerle on yıl hapiste kalmış.

“İçeriden” hayata bakış, belki her zaman merak konusu. Ancak öyküler, hayatın kıyısından değil, tam içinden yazılmış. Yazarları ununu eleyip eleğini asmış olmadıklarından öyküler de hala hayatla hesaplaşmakta ve bu nedenle gerçek anlamda yaşayan figürlerle örülmüş.

Kitabın ilk öyküsü, Sami Özbil’in “Eksik Bir Şey” adlı öyküsü. “Eksik Bir Şey”, aslında siyasi tutsakların bu kitapta ve bu kitapla söylemek istediklerini de özetliyor. “Hayatta biz eksiğiz” diyor doksan kuşağı. Seksen sonrası baskı ortamında toplumun en ufak demokratik kıpırdanışına izin vermemek adına katledilen, işkencelerden geçirilen, kaybedilen doksan kuşağından hayatta kalan ve eli kalem tutanlar, hayata borçlu oldukları hikayeleri anlatmışlar kitapta. Hayattan koparılarak hapishaneye kapatılmış siyasi insanlar, öykülerini anlattıkları insanları yaşayarak değil adeta soluyarak, aslında hayattan koparılmamış olduklarını da söylemekteler. Çünkü öyküler öylesine canlı ve kahramanlar öylesine etrafımızdalar ki, yazarlar bize, “bizden biri” olduklarını edebiyatın sihirli gücüyle anlatmaktalar. “Eksik Bir Şey”in, çok katmanlı bir eksikliğe vurgu yaptığını anlıyoruz kitabı okuduğumuzda. Öykülerdeki edebi tat, yazarların ve aslında siyasi tutsakların “Edebiyatta biz eksiğiz” iddiasını da ortaya koyuyor. Edebiyatın, günümüz popülist ve post modern tekelci piyasasının zincirlerini tam kıramadığı gözetildiğinde, politik muhalif kesimlerin onlarca yıl bu ülkede yaşadıklarını ve hikayelerini edebiyatın yeterince gördüğü söylemek mümkün değil. Bu “görmezden gelme” hali, bir egemen tavrın ya da egemenin yanında olma tavrının sonucu. “Kıyıya Vuran Dalgalar” kitabı, yazarlarının on küsur yıldır hapiste olmalarına karşın o derece hayatın içinden çelişkilerle örülmüş öykülerle dolu ki, onları “cezaevi edebiyatı” olarak damgalamak da mümkün değil. “Politik olanı” sloganlarda değil, hayatın içinde arayıp bulan ve oradan çıkaran edebi tavır, tam da edebi titanlara ait “politik olanı” küçümseme, edebiyat dışı ilan etme imkanını ortadan kaldırmakta ve “Edebiyatta biz eksiğiz” demekte. Bunun tersi, “Biz ve hikayelerimiz yoksak, edebiyat eksiktir” demek oluyor ki, bu söylem edebiyatın hayattan kopmasını da yeterince açıklamakta.

Kıyıya Vuran Dalgalar’ın ortaya çıkış süreci de ayrı bir öykü. Dışarda Deli Dalgalar adlı vatandaş inisiyatifi yaklaşık dört buçuk yıldır, hapishanelerdeki siyasi tutuklu ve hükümlülere kitap, mektup gönderen bir gönüllü çalışması yürütmekte. “Dışarda” pek bilinmese de, “içeride” bir şehir efsanesi olma yolunda. Zaten işin “delilik” tarafı, dışarıda bilinmeyi, tanınmayı umursamadan, içeriye dönük “isimsiz”, nereden, ne zaman geleceği belirsiz bir sıcak “dost, kardeş, yoldaş” eli yaratmakta… Dışarıdaki hayattan apansız koparılıp alındığınızda, tek başınıza kalmışken bir anda açılan mazgaldan bir dost selamının içeri uzanması, “Orada olduğunu biliyoruz” demesi… Dışarda Deli Dalgalar’ın tecridi kıracak dozerleri olmasa da, sabırlı ve güçlü karınca adımları var. Büyük harflerle konuşmaktan kaçınarak, emeği, olanı, bazen de olmayanı bölüştürerek bir paylaşım sofrasına buyur etmesi, onu yeterince “deli” ve özgün kılmakta. Kıyıya Vuran Dalgalar kitabının gerisinde dört buçuk yıldır hapishane duvarlarını sabırla döven kollektif bir emek var.

Dışarda Deli Dalgalar, dışarıdan içeriye bir köprü olma amacını, yıllar önce “Ya siz dışarıya, ya biz içeriye!” sloganıyla özetlemiş. Ya siyasi tutsakları dışarı alma, ya da onları alıncaya kadar her vesileyle içeri girme, bu gönüllü çalışmasının temel felsefesini oluşturmakta. Bir öykü kitabı çıkarmak da, bu “içeri girme”nin ve onları dışarı çıkarmanın bir biçimi olarak düşünülmüş. İçerideki öykücülere, aynı zamanda Dışarda Deli Dalgalar gönüllüleri olan fotoğraf sanatçılarının çektikleri üçer fotoğraf gönderilerek, onlardan bu fotoğraflardan seçecekleri birinin öyküsünü yazmaları istenmiş. Yani fotoğraflar dışarıdan -hayattan-, öyküler içeriden. Artık herkesin malumu olan çileli bir haberleşme macerası ile öyküler gide gele sonunda bir dosya oluşmuş. İnsanların olduğu gibi öykülerin de dört duvarın dışına çıkarılmasının hiç de kolay olmadığını tahmin etmek zor değil. “Meryem’in Oyuncakları”, “Leylak Sokak”, “Kırmızı Şapkalı Kadın”, “Kar Yangını”, “Eltiler”, “Bir Dilim Güneş” , “Herkes Gitmişti” ve diğerleri böyle çıkmış gün yüzüne… Şimdi onların yazarlarının özgür olmadığını kim söyleyebilir? Hala devam ediyorlar sokaklarda dolaşmaya, hayatla ve insanlarla didişmeye, taşta biten güllerin hikayesini yazmaya…

 

… Sanat üzerine e-kitap okumak için…

 

Derin Göz

  İnsan gözü daha verimli kullanılabilir mi? Aş, eş ve düşmanı gören Et-Göz’ün yanı sıra Hakikat’i görebilecek bir  Derin-Göz açılabilir mi? Sanatçı olmayan insanlar için kestirme bir yol belki de Sanat. Çukurların dibinden dağların zirvesine, Yeryüzü’nden Gökyüzü’ne…Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot,  Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca,  Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, … Buradan indirebilirsiniz.

 

Şiirlerim, Öykülerim / Cemile Bayraktar

İnsan ya zevkten yazar ya dertten yazar. Ama insan bazen dertli olduğunu kendi bile bilmez, derdini ve zevkini kendi yazar ama farkında değildir, derdini de, şevkini de bazen kendi yazmamışçasına, yazdığından okur, insanın kendinde bilmediği yansımıştır yazıya, insan dertten yahut zevkten yazarken herkes kadar kendini okur. İnsan önce kendi için yazar. O vakit yazdığı aynası olur. Buradan indirebilirsiniz. 

 

  

Kitap tanıtan kitap 3

İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz. 

 

 

 

Söz yıkar şiir imar eder

İncitmeden söylemek istersin ama söz incitir bazen. Ağlatmak istersin bazen ama söz ağlatmaz. Bazen sesini sözle duyurmak istersin ama duyulmaz. Bazen birsindir, bin olmak istersin söz yetmez. Sözün söz; kelimenin kelime olarak kaldığı anlar bazen yetmez, bazen tam aksine düşer, öyle zamanların sihri sadece şiirdir… Tahran’dan, Washington’a; Beyrut’tan, Tokyo’ya; İstanbul’dan Şam’a; Paris’ten Kazablanka’ya; Filistin’den Keşmir’e kadar uzatabilir kollarımızı şiir, tel örgülere, mayınlı topraklara, kırmızı çizgilere mahkûm etmeden beşeri, uzanır uzanabildiğince…Buradan indirebilirsiniz. 

 

 

İnsan’sız Sinema Olur mu?

Elinizdeki bu kitabı Sinema’nın programlanmış ölümüne karşı bir direniş olarak görebilirsiniz. İnsan’dan vaz geçmeye yeltenen, Güzel’i, Sanat’ı,İnsan’ı kâr-zarar tablolarına sıkıştırmaya çalışan endüstriye “Hayır!” demenin nazik bir yolu. Sinema bütün “teknik” karmaşıklığına rağmen insansız olmaz. Sinema insanlar tarafından yine insanlar için yapılan bir sanattır.

Derin Düşünce yazarları izledikleri 28 filmi anlattılar. İnsanca bir perspektiften, günlük hayatlarındaki, iç dünyalarındaki yansımalara yer vererek… İran’dan Arjantin’e, Fransa’dan Afganistan’a, Rusya’dan Türkiye’ye uzanan bir yolculukta, İnsan’dan İnsan’a… Umulur ki bu kitap Andrei Tarkovsky, Semih Kaplanoğlu, Mecid Mecidi, Nuri Bilge Ceylan ile buluşmanın farklı bir yolu olsun… Buradan indirebilirsiniz.

Öyküler (Suzan Nur Başarslan)

“…Benim öyküm bir rivayetten ibaret, bu yüzden benden miş’lerle bahsediyor diğerleri. Beni, yaşamadığım sandıkları kocaman bir hayatı geri çevirmekle yargılıyorlar. Sorsalardı bana, derdim ki, beni yaşamadığım sandıkları kocaman bir hayatı geri çevirmekle yargılayanlara, evinden ayrılmayan/ayrılamayan, öyküsünü değil, hayallerini anlatır elbet, ya da masalları. Oysa bilmek yaşamak değildir her zaman, yaşamanın bilmek anlamına gelmeyeceği gibi her daim. Gözlerimde; bir şeyler yaşamış olanların, yaşamadıklarını sandıklarına olan o kendini beğenmiş, o her şeyi bilen bakışına rastlayamazsınız bu yüzden…” 

Son romanı Bela’dan da tanıdığınız DD yazarı Suzan Nur Başarslan’ın öykülerini derlediği bu kitabını ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne  kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor.  Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz. 

 

 

“Ötekilere” bakarken (Çeviriler)

“Ötekilerin” gözüyle dünyaya bakabilenler ilerliyor uygarlık yolunda. Geçmişte Bağdat’ı, Kurtuba’yı inşa eden, bugün ise Paris’i, New York’u, yaşatan “öteki” değil mi? Bugün içine kapanan ülkeler yine geriliyor. Dışa açılan, “ötekilerin” bilgisini, birikimini kendine katabilenler ilerliyor. Bu kitabın amacı da “ötekilere” küçük bir pencere açmak. “Almanlar, Amerikalılar, İranlılar, Filistinliler ve İsrailliler dünyada olup bitenlere nasıl bakıyor?” diye sormak. Çeviri metinlere adadığımız 125 sayfalık bu kitapta Ermenistan’dan tasavvufa, İran sinemasından Ateizme, Şeriat’tan Türkiye’deki Hristiyanlara uzanan çok değişik konularda çeviri metinler bulacaksınız.  Buradan indirin. 

 

Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…

 ”…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…” 

Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin. 

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin