RSS Feed for This Post

Kürt baharı kürtaj yapılırken…

Sunuş: Uludere katliamı gittikçe karmaşık bir hal alıyor. Hatalı istihbarat ya da bir koordinat kazası değil. Birileri bir plan yapmış gibi görünüyor: “…Bir 30-40 Kürt ölüverse, ideali bunu TSK yapsa nasıl olur? …” O insanlar ölmeden saatler önce birileri bu katliamın yapılacağını biliyordu sanki. Saatler, hatta belki de günler öncesinden planlanmıştı. Yorumcularımızın verdiği bilgilerle sorduk geçen gün: kaçakçılar olay yerine ulaşmadan nasıl öldü? Hem Face Book’taki bir tuhaflık hem de bunun GOOGLE cache dosyalarında bıraktığı iz… Garip.  Gerçekten ne olduğunu bilmiyorum, zaman gösterecek. Ama Kürtler bir kez daha kurtlar sofrasına meze yapılıyor korkarım…

Ahmet Altan da isyan atından inip akıl atına binmiş, vicdanlarımızı rahatsız eden sorular sormuş, ALLAH kendisinden razı olsun. (MY)

 

“…Bu istihbaratlara rağmen köydeki insanların “kaçağa gitmesine” tanınan serbestiyet son bir ayda neden genişletildi?

Tam aksinin yapılması, “kuşkulu” bölgeye bir süre kaçakçıların sokulmaması gerekmez miydi?

Kaçakçıların gidiş gelişlerini denetleyecek olan karakol bu istihbarata rağmen neden on gün önce boşaltıldı?

Neden askerler, tanık ifadelerine göre, kaçakçıların dönüş yolunu kesti de onları “kuşkulu” arazide hedef halinde bıraktı?

PKK’nın birkaç katırdan fazlasıyla eyleme gitmediği bilindiği halde neden yetmiş katırlı bir kaçakçı kervanı bombalandı?

Neden bombardımandan önce bölge birliklerine “o arazide kaçakçı olup olmadığı” sorulmadı?

Kaçakçı kervanının saptanmasıyla vurulması arasında geçen üç saat boyunca “bölgeden” hiçbir bilgi alınamadı mı, kaçakçıların “arazide” olduğunu söyleyen çıkmadı mı?

Ve, bombardıman emrini kim verdi?

Kim, ortadaki bütün bu soru işaretlerine rağmen “uçaklar bombalasın” dedi?

Bu korkunç katliamın sorumlusu kim?…” TAMAMI

… Bu konu sizin için önemliyse…

 

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler.  İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz. 

 

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler

Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon  ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz. 

Trackback URL

  1. 5 Yorum

  2. Yazan:ibrahim Becer Tarih: Oca 6, 2012 | Reply

    Mütevazi olmayın Mehmet Bey,
    Biz DD olarak aynı soruları ‘kaçakçı neden bombalanır’ ve ’35 insanın ölmesine ah ne üzüldük ne üzüldük” adlı yazılarla sormuştuk zaten. Bu işin MİT, CİA, heron vs. ayağı meseleyi daha da karıştırmaktan öte bir işe yaramaz. Orada dört tane makam var konuşmayan ama herşeyi bilen: Ortasu Tabur Komutanlığı (mülga olsa dahi), Gülyazı Alay Komutanlığı, Şırnak 23.tümen Komutanlığı ve Bölgenin en kudretli sivili Korucubaşı Hazım Babat.
    Hazım Babat’ı tanımayanlara, Cem Ersever ve İbrahim Babat ilişkisi hakkında kısa bir google tavsiye edilir.
    Hazım Babat’ın kalesi sayılan Şenoba’nın köyü, Hilal’in Belediye Başkanı Cafer Benek ve Şeyhan Mahalle Muhtarı Kamuran Kara, neden bu kadar acele darbedilen kaymakama geçmiş olsuna gönderildiler, ya da gittiler?

    Neden bu isimlerden “bir daha bu acıların yaşanmaması için biraz daha özen çağrısı ya da sorumluların bulunmasını istiyoruz” tarzı bir söylem gelişmedi?

    Doksanlı yıllardan bu yana Hazım Babat hala bölgedeki tüm askeri kantinlere mal veren tek toptancı mıdır bugün itibarıyla?

    Eski Hilal Belediye Başkanının 1991 yılında öldürülmesiyle ilgili olarak bölgenin en büyük Aşiretinin Reisi Hazım Babat neden suçlandı?

    O olaydan sonra devlet neden bu işin üzerine gitmedi?

    Eski Hilal neden boşaltılarak yeni yerine taşındı?
    Kısacası ‘kişi düştüğü yerden kalkar” Sayın Editörüm. Olay Uludere’de vuku bulduysa, Goyan Aşireti Reisi Hazım Babat’ın bu acele uzlaşma çabalarını da iyi okumak gerek.
    Onun bilemediğini kimse bilemez ama onun bildiğini de bilmek kimsenin haddi değil.
    Yani bu konu bizi aşar, ehline müracaat…

  3. Yazan:ibrahim Becer Tarih: Oca 6, 2012 | Reply

    “Şırnak Valiliği yürütülen soruşturmanın selameti açısından, 23 Sınır Jandarma Tümen Komutanlığı’na bağlı Gülyazı Tugay Komutanı Yardımcısı Jandarma Albay Hüseyin Onur Güney hakkında uzaklaştırma istedi.”

    Kaynak : http://www.haber3.com/uludere-sorusturmasinda-onemli-gelisme…-1137716h.htm#ixzz1ihg1lfHF
    En sonunda bir yola girildi diye erken sevinmeyin. Çünkü bu talep iki gün önce İç İşleri Bakanlığına iletildiği halde halâ bir yanıt alınabilmiş değil.
    Game over!

  4. Yazan:MY Tarih: Oca 8, 2012 | Reply

    Süleyman Nazif (1870-1927) Batarya ile Ateş adlı kitabında şöyle diyordu:

    “Benim dinim kinimdir… Irkına, vatanına, tarihine ihanet etmiş olan insanların ve milletlerin hiçbirini unutma Türkoğlu! Unutma ve affetme!”

    Büyük travmalar, katliamlar ve yok edilme korkusu yaşayan toplumlar geçmişten ders çıkarırken affetmek ile acıları unutmak arasında fark göremiyorlar. (Bkz. PKK’lıları affetmek)

    Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor.

    Bu korkunç dönüşümü Yahudilerde ve Avrupalı Ermenilerde görmek mümkün. Balkanlarda, Kafkaslarda Türk ya da Çerkes olma “suçundan” dolayı bizden önceki kuşaklar da bu şekilde eziyet gördüler. Ölenler bir kez ölürken hayatta kalanlar aşağılanma duygusuyla hergün öldü. Peki ya Kürtler?

    “…PKK destekçisi Kürtler adeta hızla koşan bir adamın bir cam panele çarpıp yere yığılma duygusunu tekrar tekrar yaşayacaklar. Camın öbür tarafını görecekler ve camın öbür tarafında akan hayatı gözlemleyebilecekler, belki bedenen o hayatın içinde olacaklar ama ruhen hiçbir zaman o camın öbür tarafına geçemeyecekler. Hiçbir zaman kendilerini camın öbür tarafına akan hayatın parçası hissedemeyecekler…”

    Böyle diyordu Emre Uslu. Haklıydı. Sadece Kürt olmak istedikçe Kürtlüğünü kaybeden bir kuşak yetişiyor. Tıpkı Türk ulusalcıları gibi geçmişten, gelecekten hatta kendi gölgesinden bile korkan bu insanlar şiddet için şiddet isteyen örgütlerin, partilerin elinde istenen her şekli almaya hazırlar.

    Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.

  5. Yazan:sevim Tarih: Oca 15, 2012 | Reply

    Uludere’deki bombardımanın kasıtlı olarak yapıldığının ortaya çıktığını düşünelim. Böyle bir durumda, Kürtler elbette böyle bir şeyle hayatlarında ilk kez karşılaşıyormuşçasına büyük bir şaşkınlık yaşamazlar. Böyle bir şeyin olmayacağını Kürt olmayanlar da bilir. Ama Türkiye’de pek çok insan, devletin kendi vatandaşını bombalayabileceğine inanmamayı tercih ediyor. Onlar için böyle bir devlet algısı çok yeni. Medyanın ve siyasetin bugünkü nispeten çoksesli ortamı olmasa, Uludere’den muhtemelen ya hiç haberdar olmayacak ya da TRT ekranlarından 34 teröristin etkisiz hale getirildiğini öğreneceklerdi.

    Özetle, batıdakilerin hayalindeki devlet ile doğudakilerin bizzat gördükleri devlet arasında büyük bir fark var. Ayrılma fikrinin batıdakilere hâlâ uzak bir ihtimal olarak görünmesinin nedeni de bu. Hâlbuki doğudaki pek çok insan, kabalığıyla ve acımasızlığıyla defalarca yüz yüze geldiği devlete de, o devletin suçlarını gerekçelendirenlere de çoktan mesafe aldı. Ama batıdakiler bu mesafenin derinliğinin hâlâ farkında değil.

    Radikal gazetesi muhabiri Serkan Ocak’ın Uludere’de yaşadığı bir diyalog, bu konuda bir fikir verebilir: “Mezarlıkta, ağabeyini kaybeden 10 yaşlarında bir çocuk yanıma geldi. Nerede çalıştığımı sordu. ‘Radikal’ dedim. ‘Türk basını mı’ diye sordu. Radikal’in ‘Türk basınından’ olduğunu öğrenince, nazikçe ‘Lütfen buradan gider misin?’ dedi.”

    Araya giren mesafeye rağmen, bu çocuk ile barışmak aslında kolaydır. Samimi olmak ve bir parça olsun utanma duygusu taşımak yeter. Ama bu çocuğu zaman zaman üzerinden geçen savaş uçaklarının kendi uçakları olduğuna, başka bir devlete ihtiyacı olmadığına ikna etmek zordur.

    http://www.taraf.com.tr/serdar-kaya/makale-kurtlerin-kendi-kaderlerini-tayini.htm

  6. Yazan:Şivan Tarih: Oca 16, 2012 | Reply

    Kürtler neticesiz kavgalarda figüran oldu. Katliamda ölen insanlar Encü ailesindendi. bu aile PKK’nn nefet ettiği, defalarca hedef gösterdiği bir aileydi. neden kimse bundan bahsetmiyor?

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin